Korona Günlüğü 26 Temmuz 2020

GÜNDEM

  • Türkiye’de faşizm kurumsallaşmaya devam ediyor. Pandemi toplumsal muhalefetin hareketliliğini baskılamak için sıklıkla kullanılan gerekçe oluyor. HDP ve Kürt harekatına karşı yürütülen saldırılar mücadele veren diğer kesimlere de genişleyerek yayıldı. Kadın mücadelesinden sonra ekoloji mücadelesine olan baskı ve saldırılar da basında yer almaya başladı. Devlet şiddeti, Salihli’de biyogaza karşı mücadele veren köylülerden sonra dün de Kazdağlarına sahip çıkan yaşam savunucularını hedef aldı. 
  • Çanakkale Valiliği, Kanadalı şirket Alamos Gold’a karşı verilen Kazdağları Direnişi’nin yıldönümü öncesinde kentteki eylemleri yasakladı. Valilik, yasağa gerekçe olarak koronavirüs salgınını ve 7 Temmuz’da Gelibolu Yarımadası’nda çıkan orman yangınını gösterdi.
  • Yasağa rağmen yaşam savunucuları Çanakkale’de buluşmak için çok sayıda ilden yola çıktı. Kazdağları’nda Kirazlı ve Balaban köyleri yakınında ve Çanakkale’nin içme suyu barajı Atikhisar’ın yanı başında Alamos Gold’ın taşeronu Doğu Biga Madencilik şirketinin siyanürlü altın madeni faaliyetlerine karşı başlatılan “Su ve Vicdan Nöbeti”nin birinci yılı için Kazdağları’na gitmek için farklı şehirlerden gelen çevreciler, Çanakkale -Gelibolu girişinde jandarma tarafından durduruldu. Saat 17.00’den beri otobüslerde bekletilen yaşam savunucularının bölgeye gitmesine izin verilmezken, Çanakkale Golf Çay Bahçesi’nde toplanan diğer yaşam savunucularına ise polis müdahalesi gerçekleşti.  Pandemi gerekçe gösterilerek yapılmak istenen basın açıklamasına izin verilmeyen kitleye saldıran polis, en 20 yaşam savunucusunu darp ederek gözaltına aldı.
  • Cumartesi Anneleri tüm engellemelere rağmen Galatasaray Meydanı’na karanfil bıraktı. Cumartesi Anneleri, eylemlerinin 800’üncü haftasında kayıp yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin cezalandırılmalarını talep etmek amacıyla 101 haftadır yasaklanan Galatasaray Meydanı’nda yapmak istediği açıklama bir kez daha polis engeline takıldı. Meydanda bir araya gelen aileleri ablukaya alan polisler açıklama yapmalarına izin vermedi. Elindeki karanfili abluka altındaki Galatasaray Meydanı’na bırakmak isteyen kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız’a polis müdahale etti. Yıldız’ın alandan uzaklaştırılmasına tepki gösteren Cumartesi İnsanı Yaşar Aktaş polis tarafından gözaltına alınırken polislerin arasından karanfili meydana doğru attı. Yine kaybedilen Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak ve gözaltına alındıktan sonra cansız bedenine ulaşılan Rıdvan Karakoç’un ağabeyi Hasan Karakoç, “Galatasaray’dan asla vazgeçmeyeceğiz” diyerek elindeki karanfili meydana bıraktı. Karakoç ve Ocak’a müdahale eden polis ikisini de gözaltına aldı. İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, İçişleri Bakanlığı ile yapılan görüşmeler neticesinde meydana karanfil bırakılmasına izin verilmesine rağmen polis müdahalesine tepki gösterdi.
  • 3 kişinin gözaltına alındığı meydandan seslenen HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “Kayıplarla buluşma mekanımız olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz” dedi. Buldan, “800’üncü haftamızda bir kez daha tekrarlıyoruz: Barışçıl buluşmalarımıza ev sahipliği yapan Galatasaray Meydanı’nın 101 haftadır polis şiddetiyle bize yasaklanması Anayasal hak ve özgürlüğümüze yönelik ağır bir saldırıdır. Devletin Anayasa’yı ihlal etmesi, yetkilerini kötüye kullanmasıdır ve suçtur. Toplum sessizliğiyle bu suça ortak olmamalıdır. 800’üncü haftamızda bir kez daha ilan ediyoruz: Kararlıyız, bizi insan kılan hak ve özgürlüklerimize sahip çıkacağız. Türkiye, hiç kimsenin gözaltında kaybedilmediği, inkarın ve cezasızlığın son bulduğu demokratik bir hukuk devletine dönüşünceye kadar susmayacağız. Hakikat ve adalet arayışımıza, son kayıp bulunana, son fail cezalandırılana kadar devam edeceğiz. Kayıplarımızdan ve kayıplarla buluşma mekanımız olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz” diye konuştu.
  • İdil’de 12 yaşındaki engelli çocuğa, aynı köyden bir erkeğin tecavüz ettiği ortaya çıktı. Fail gözaltına dahi alınmazken, iktidar ilişkileri bulunan ailenin tecavüzü örtbas etmek istediği iddia edildi. ail AKP’li İdil Belediye Başkan adayının akrabası. Ayrıca cinsel saldırıyı gerçekleştiren şahsın oğlu da İdil İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nde görevli, aynı zamanda da İdil Eğitim Bir Sen temsilcisi olduğu belirtiliyor.
  • Van Gölü’nde batan teknedekiler için sürdürülen arama çalışmalarında, 1 kişinin daha cansız bedenine ulaşıldı. Böylece, kazanın ardından gölde bulunan ölen mülteci sayısı 61’e ulaştı.
  • Siirt Belediyesi kayyımı taziye evini Ülkü Ocakları’na tahsis etti. Karar 6 Temmuz’da encümenler ile yapılan meclis toplantısında alındı. Tahsis etme talebinin Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı tarafından talep edildiği ortaya çıktı. Kararın ardından taziye evi binasına Ülkü Ocakları’nı simgeleyen kurt işaretli semboller asıldı.
  • CHP Kurultayı’nda konuşan İlhan Cihaner, “Bu divanda bir arkadaşımız Afrin’e atılan bombaların üzerine imzasını attı. O ağızla çıkıp Deniz Gezmiş’i savundu. Peki, Kürt halkı, Afrin meselesindeki tutumumuzdan dolayı bize, ittifaka nasıl oy verecek?” dedi.
  • Van’da pandemi yardımı almak için kimlik bilgilerini AKP ile paylaşan vatandaşların rızaları dışında AKP’ye üye yapıldığı ortaya çıktı. Vatandaşlar duruma tepki gösterirken AKP İl Başkanı ise yaşananları bir başarı hikayesi olarak anlattı.
  • Göç ve İnsani Yardım Vakfı (GİYAV), Diyarbakır’da yaşayan çocuklar ve aileleri ile pandemi dönemine ilişkin “Çocuklar ve Aile Halleri” araştırması yaptı. Araştırma ailelerin eve kapanmasıyla ekonomik; çocukların ise eğitim, sağlık ve psikolojik sorunlar yaşadığını ortaya koydu. 
  • Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) Haziran ayında ortalama günlük satılan oda bedelinin yüzde 37.2 azalmayla 54.4 Euro’ya, oda başı elde edilen gelirlerin yüzde 80.1 düşüşle 11.5 Euro’ya indiğini açıkladı. Haziran ayında açılan İstanbul otellerinin doluluk oranları, bir önceki yıla göre yüzde 81.2 azalarak yüzde 13.8’e indi. Oda başına elde edilen gelirler ise 8.6 Euro’ya düştü.

MEVCUT DURUM – SALGININ KONTROLÜ – SAĞLIK ÇALIŞANLARININ SAĞLIĞI

  • Küresel Covid-19 toplam vaka sayısı 16.2 milyonun üzerine çıktı, can kaybı 650 bin sınırına dayandı. Amerika kıtası, Güney Asya, Ortadoğu ve Afrika’da vaka artışı devam ediyor. Avrupa’da ikinci dalga yorumlarına neden olan yeni vaka sayısında kıpırdanmalar gündemde…
  • Covid-19 pandemisi yeni vaka sayısı haftalık ortalamaları ve aktif vaka sayısı ile de izleniyor. Geçen cuma haftalık yeni vaka sayısısı ortalaması 224 bin 180 iken dün bildirilen haftalık ortalama 253 bin 247 oldu. Bir hafta içinde yeni vaka sayısında artışın %10’dan fazla olduğu görülüyor. Dünya genelinde aktif vaka sayısı 5 milyon 640 binin üzerine çıktı. Geçen hafta sonu 5 milyon 300 binler civarındaydı. Bir haftada aktif vaka sayısına 340 bin kişi eklenmiş oldu. Günlük Covid-19’a bağlı ölüm sayılarında da artış gündemde. Geçen haftanın ortalaması 5 bin 200 civarında iken dün itibarıyla haftanın ortalaması 5 bin 650’yi geçti. Özetle Covid-19 pandemisi büyüyerek yayılmaya ve öldürmeye devam ediyor. 
  • Resmi istatistiklere göre Türkiye’de son 24 saatte 921 kişiye yeni tanı konulurken, 16 kişi hayatını kaybetti. Toplamda vaka sayısı 225 bini geçerken ölüm sayısı 5 bin 600 sınırına dayandı. Türkiye bu verilerle vaka sayısında Dünyada 16.; can kaybında 21. sırada yer alıyor.
  • Son 1 haftada Covid-19 hasta sayısı en çok artan illerimiz: Isparta, Kocaeli, Mardin, Karaman oldu. En çok azalan illerimiz: Artvin, Muş, Denizli, Düzce, Erzurum.
  • Kürdistan’da Covid-19 vaka sayısı artışı devam ediyor. Bölge Tabip Odaları ve SES şubesi yaptıkları açıklamalarla Covid-19 ile ilgili mevcut durumu paylaşmaya devam ediyor. 
  • Diyarbakır’da, her gün 100’ü aşkın kişinin virüse yakalandığı belirtiliyor. Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin 180, Selahattin Eyyubi Devlet Hastanesi’nde 70, Dicle Üniversitesi Kalp Hastanesi’nde 75, özel ve ilçe hastanelerinde ise 50 olmak üzere günlük 370 hasta tedavi altında tutuluyor. Vaka sayısının artışıyla birlikte kentte pandemi hizmeti veren tüm hastaneler doldu.
  • Van-Hakkari Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi Dr. Hüseyin Yaviç, “normalleşme” süreciyle birlikte özellikle Kürt illerinde vaka sayısının arttığını söyledi. Yaviç aynı zamanda özellikle Van ve ilçelerindeki sağlık çalışanlarında enfekte sayısının arttığına dikkat çekti. “Yaygın test uygulamasının bir türlü yapılamaması da farklı sıkıntılar doğurdu. Başkale örneğinde olduğu gibi; tesadüfen bulguları olan bir sağlık çalışanı testinin pozitif çıkması üzerine kurumda diğer sağlık çalışanlarına test uygulandı ve 10 sağlık çalışanında virüs tespit edildi. Bununla birlikte sağlık çalışanlarının kişisel koruyucu malzeme boyutuyla eskisi kadar desteklenmediğini de görüyoruz.” Vaka sayılarının daha da artacağı uyarısında bulunan doktor Yaviç, “Şu an Van’da pandemi hastanelerinin Haziran ayı başından beri tam doluluk oranında olduğunu, bu dönem pozitif vaka oldukları aydınlatılmış olanların imzayla evlerine gönderildiğini biliyoruz.” dedi.
  • Urfa’da Covid-19 hasta sayısı paylaşılmasa da karantinaya alınan yerleşim yerleri haberleri sıklıkla basına yansıyor. Urfa’nın Birecik, Bozova, Ceylanpınar, Eyyübiye, Halfeti, Haliliye, Hilvan Karaköprü, Siverek, Suruç ve Viranşehir ilçelerine bağlı 307 farklı adreste Covid-19 test sonucu pozitif çıkan kişilerin olması üzerine, söz konusu adresler 14 gün süre ile karantinaya alındı.
  • Sağlık Bakanlığı Covid-19 hastalarını bildirmekten kaçınmaya devam ediyor. Covid-19 hastaları başka kodlarla istatistiklere geçiriliyor. Sağlık muhalafeti sıklıkla gerçek rakamların gizlendiğini açıklıyor. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Eş Başkanı Şiyar Güldiken “Türkiye geneli gösterilen tablonun inandırıcılığı kalmamıştır. Daha dün Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Covid-19’dan dolayı vefat eden bir hastanın ölüm sebebi, kayıtlara böbrek yetmezliği olarak geçirildi. Bunun gibi onlarca vaka biliyoruz. Ya bilmediklerimiz?’’ sözleriyle gerçeklerin gizlendiğini kamuoyu ile paylaştı.
  • Trabzon’da, Of Belediye Başkanı Salim Salih Sarıalioğlu’nun korona virüsüne (Covid-19) yakalandığı açıklandı.Of Belediyesi’nden yapılan açıklamada, Başkanı Salim Salih Sarıalioğlu’nun test sonucunun pozitif çıktığı aktarıldı. Son birkaç günde (20-24 Temmuz tarihleri arasında) belediye başkanıyla yakın temas kuran vatandaşların, kendilerine birkaç gün boyunca dikkat etmeleri, yakın çevreleriyle ve aileleriyle temas kurmamaları önerildi.
  • Otelciler, seyahat firmalarından sonra kahvehane işletmecileri de önlemler gevşetilmesini gündeme getirdi.Türkiye Kahveciler, Kıraathaneciler ve Büfeciler Esnaf ve Sanatkarlar Federasyonu Başkanı Murat Ağaoğlu, kağıt oyunu oynama yasağı nedeniyle esnafın kapanma noktasına geldiğini söyledi.
  • Avrupa’da ikinci dalga endişesi büyüyor, önlemler yeniden gündeme geliyor. İspanya ve Belçika’da yetkililer koronavirüs salgınında “ikinci dalganın” başlamış olabileceğini söyledi. Fransa ve Almanya’da da vaka sayılarında büyük artış oldu.
  • İngiltere de İspanya’dan ülkeye gireceklere 14 günlük karantina uygulamasını geri getirdi.
  • Belçika Güvenlik Konseyi, ülke genelinde Coronavirus (Covid-19) ile mücadele kapsamında birçok şehirde cadde, bulvar ve sokaklarda maske takma zorunluluğu getirdi. Maske takmayanlara ceza uygulanacak. Belçika genelinde daha önce AVM, mağaza, market, ibadethane, sinema ve tiyatro salonları ve konferans gibi toplantılarda maske takma zorunluluğu getirilmişti. Otobüs, tren ve tramway gibi bütün toplu taşımalarda maske takma zorunluluğu da devam ediyor.
  • Kuzey Kore’de ilk koronavirüs vakası şüphesi bildirildi. Vakanın importe, dış kaynaklı olduğu belirtildi. Şüpheli vaka, üç yıl once Güney Kore’ye kaçan bir Kuzey Korelinin geçen hafta ara bölgeden sınırı yasadışı geçerek ülkeye geri dönen kişi olduğu açıklandı.
  • Portekiz’de Covid-19’a karşı koruma sağlama amaçlı üretilen ve nisandan beri satışta olan bir maskede (MOxATech= kullanılan kumaşın virüsü etkisiz hale getirici özelliği olduğu ortaya çıktı. Başkent Lizbon’daki Joao Lobo Antunes Moleküler Tıp Enstitüsü’nün basın açıklamasında “Maskede kullanılan kumaş ile belirli oranda virüs içeren bir solüsyonu temasa geçirip, belirli zaman aralıklarında virüsün etkinliği analiz edildi. Maske, 50 kez yıkanmasından sonra bile SARS ve Covid-19’u etkisiz hale getirmeye devam etti. Virüsün maske ile temasından bir saat sonra etkisini yüzde 99 azalttığı gözlemlenmiştir.” ifadelerine yer verildi.
  • Covid-19 bulaşı için en büyük risk grubu olan sağlık emekçilerinde bulaş yükseliyor. Covid-19 hastaarı ile diğer hastaların aynı hastaneye başvurması, artan hasta başvuruları bulaş riskini artırdı. Artışın yaşandığı illerden birisi de Diyarbakır. Son iki günde sadece Dicle üniversite Hastanesi’nde hastalığa yakalanan sağlık emekçi sayısı 20’ye yükseldi. Konu ile ilgili açıklama yapan SES-Diyarbakır Şubesi Eş Başkanı Şiyar Güldiken, sürecin başından bugüne kadar bilgilerine ulaşabildikleri sağlık çalışanı sayısının Diyarbakır’da 285 olduğunu kaydetti. Dicle Üniversitesi Hastanesi’nde son 2 günde 20, son bir haftada ise toplam 30’ü aşkın sağlıkçının enfekte olduğunu belirten Güldiken, “Özellikle son haftalarda artan bu durumun en temel sebebi 1 Haziran itibari ile yürürlüğe giren mevcut bakanlık yönetmelikleri ve ‘normalleşme’dir. Covid servisinde çalışanlara izolasyon izni verilmemesi bu süreci tetiklemiştir. Covid birimi ve yoğun bakımında çalıştıktan sonra karantina uygulanmadan başka servislere görevlendirme yapılmasının sonucudur. Biz, bu çalışma şeklinin hem sağlıkçıların hem de toplumun sağlığını tehlikeye attığını defalarca dile getirdik. Yine özellikle bu süreçte sağlık emekçilerinin sayısının arttırılması gerektiğini söylerken, bu süreci öngören bir noktadan yaklaşmıştık ve bugün gelinen noktada haklı çıktığımız aşikârdır. Hastanelerde her gün yeni arkadaşlarımız enfekte olurken bakanlık üç maymunu oynamamalı ve sorumluluğunu yerine getirmelidir” ifadelerini kullandı.

SAĞLIK MUHALEFETİ-TOPLUMSAL MÜCADELE

  • Şarkıcı ve müzisyen Melek Mosso, söz ve müziği Sezen Aksu’ya ait olan “Cumartesi Türküsü”nü 800. hafta için seslendirdi.
  • Kürtçe Öğretmenler İnisiyatifi, Kürtçe öğretmen atama kontenjanlarının arttırılmasını ve bölgedeki okullarda Kürtçenin zorunlu ders yapılması çağrısında bulundu. “MEB’in atama ve seçmeli ders uygulamaları anadilde eğitim hakkının kullanılmasını fiilen ortadan kaldırmaktadır. Bahse konu bölümlerden mezun Kürtçe öğretmenleri olarak, hükümetten ve Milli Eğitim Bakanlığı’ndan Kürtçe Seçmeli Dersi için öğretmen atamalarında kontenjan sayısını arttırılmasını, Kürtlerin yoğun yaşadığı illerindeki tüm özel okul, kreş ve kolej vb. eğitim kurumlarının programlarında Kürtçe’ye zorunlu ders olarak yer verilmesinin sağlanmasını, Kürt dili ile ilgili ayrımcılığın ortadan kaldırılarak Kürtçe anadilde eğitimin önündeki tüm engellerin kaldırılmasını talep ediyoruz” ifadelerine yer verildi.
  • Kazdağları’nda süren direnişin birinci yıldönümünde altın madeninin durdurulmasını talep eden ekolojistler, “Kazdağları’ndan yükselen ses, sular altında bırakılan Hasankeyf’in çığlığıdır” dedi.
  • Hakların Demokratik Partisi’nin (HDP), Edirne ve Hakkari’den başlatmış olduğu “Darbeye karşı demokrasi yürüyüşü”nün ikinci aşaması olarak açıklanan “Demokrasi Buluşması” kent kent, konu konu devam ediyor. İstanbul ayağının finali için “Hep birlikte ekolojik bir yaşam için buluşuyoruz” şiarıyla ülkenin dört bir yanından gelen ekolojistler Küçükçekmece’de bir araya geldi. Ekolojistler, ‘Hep birlikte mücadele edersek sonuç alabiliriz’ diyerek bütünlüklü mücadeleye dikkat çektiler.
  • Mezopotamya Ekoloji Hareketi (MEH) tarafından yapılan yazılı açıklamada, doğa talanının ciddi düzeyde arttığına dikkat çekilerek, “Yine tekçi, ataerkil zihniyetin yaratımı olan politikalar kadına, hayvana şiddeti bugün azami boyutta taşımaktadır. Hal buyken iktidar-sermaye politikaları karşıtı temelinde soluğu bulan kadın hareketleri, ekoloji hareketleri ve bütünüyle sistem karşıtı hareketlerin yan yana, dayanışmayı yürüterek süreci atlatmaya çalıştığı aşikardır” denildi.
  • Faşistlerce katledilen 7 TİP’linin yoldaşları, katillerden Haluk Kırcı’nın açıklamalarına yanıt verirken açıklamada “Ülkemizdeki faşist güçler, Türk-İslam sentezcileriyle birlikte haklarındaki kararlardan, kabarık sicillerinden, alınlarındaki bu kara lekeden, ellerindeki kandan kurtulmaya çalışıyorlar” denildi.
  • Osman Kavala, 27 Temmuz’da tutukluluğunun bininci gününe girecek. Kavala’nın avukatları Prof. Dr. Köksal Bayraktar, Deniz Tolga Aytöre ve İlkan Koyuncu ile Kavala’nın eşi Ayşe Buğra tarafından düzenlenen online basın toplantısında şunları dile getirdi: “Bizim hayatımızdan çalınan 1000 gün telafisi imkansız bir kayıp oluşturuyor. Eşimin annesi 90 yaşını geçmiş bir insan ve oğlunu bir daha görüp göremeyeceğini düşünüyor. Yargı sürecindeki acayipliklerinden rahatsız olmayanlar bunlardan vicdani bir rahatsızlık duyabilirler mi bilmiyorum. Ama bu 1000 günlük tutukluluk süreci artık işkence sözü kullanılarak tarif edilecek bir hal almış durumda.”

YENİ YAŞAM

  • Dersim’de Ovacık Belediyesi bünyesinde faaliyet yürüten Ovacık Kadın Kooperatifi, “Kadınlar doğada” adı altında 4 günlük müzik atölyesi düzenliyor. Önceki gün Munzur Nehri kıyısında başlayan atölyede, 50 kadına gruplar halinde erbane, saz, gitar gibi enstrüman eğitimleri veriliyor. Eğitimleri özellikle doğada yapmalarının sebebini, “Kadın yaşamdır ve doğanın bir parçasıdır” olarak açıklayan kadınlar, ileride sanat ve kültürel faaliyetlerinin yanı sıra öz savunma eğitimleri vermeyi de hedefliyor.
  • Çocuk Dostu Kentlere İhtiyacımız Var – Esra Şener:  Çocuklar kentlerin, yaşamın ve bugünün parçasıdır. Hemen büyüyüp, çocukluktan çıksınlar diye uğraşmak yerine; doyasıya bir çocukluk yaşayıp oyunlarla gelişsinler, neşeli ve özgür çocuklar olabilsinler diye adımlar atılabilir. Bu da ancak onlara, zaten sahip oldukları hakkı teslim etmek ile mümkündür. 

Çocuk odaklı bir bakışı olmadığı gibi bu tarz mekanizmaları da olmayan yerel yönetimlerde ise çocuğun oyun hakkı yalnızca standart parkların, kentin herhangi bir yerine yapılması şeklinde açığa çıkıyor. Bu da çocuğun güvenli ve evine yakın bir açık alana ve parka erişimini kısıtlamış ve oyun hakkını ondan uzaklaştırmış oluyor. Belediyeler eylem planları içerisinde çocuk politikası ve çocuk haklarına yer vermediği için, buralara dair sağlıklı bilgilere erişmek, verileri alıp ihtiyaç, talep ve sorunları tespit etmek zorlaşıyor. Oy kullanamadığı gibi bu tür mekanizmalarda yer alıp söz söyleyemeyen çocuklar toplumun, kentlerin görünmezleri olarak varlıklarını korumaya çalışıyorlar.

Öncelikli olarak mahallelerde, mahalle sakinlerinin yer aldığı mekanizmalara çocukların da katılımını sağlayarak onların sorun ve taleplerinin dikkate alınması önemli ve samimi bir adım olacaktır. Nasıl bir mahalle ve kentte yaşamak istediğini çocuğun kendisine sormak, onun kente katılımını arttıracaktır. Yetişkinlerin de içerisinde bulunduğu bu mekanizmalarla birlikte mahalledeki oyun alanlarının eksikliklerinin giderilmesi ve alternatiflerinin konuşulduğu toplantılar organize edilip bunlar gündemleştirilebilir. Muhtarların, yerel yönetimlerin ilgili birimlerinin, ebeveyn ve çocukların yanında şehir planlamacıları, bu alanda çalışan araştırmacılar, mahalle okulundan katılımcılar, mahalle kültür evleri ve yereldeki çocuk hakları örgütlenmelerinin de dâhil olduğu bu toplantılarda gündemleştirilecek temel talepler şunlar olmalı- bunlar elbette yerelin özgün ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlenebilir-:

  1. Mahallelerde çocukların ihtiyaçlarını karşılayacak genişlikte oyun alanı ve yeşil alanlar. Buraların ulaşımının kolay, yürüme mesafesinde yerler olması.
  2. Oyun alanlarının/parkların güvenli, yeşile yakın ve ekolojik (tahta, metal ve pamuklu ip ağırlıklı malzemeler olmak üzere), zemini uygun ve çocukların gelişimini destekleyici nitelikte inşası.
  3. Yeşille iç içe olması gereken bu oyun alanlarının temizliğinin düzenli olarak sağlanması, park içindeki oyun kumlarının hijyenik ve sağlığa uygun olması.
  4. Bu parkların planlanması ve tasarlanmasında çocukların da katılımının sağlanması.
  5. Özel gereksinimli çocukların kullanımına uygun, ihtiyaçlarını karşılayacak biçimde parkların tasarlanması.
  6. Mahallelerdeki çıkmaz sokakların en az birinin çocuklar için oyun sokaklarına dönüştürülmesi.
  7. Mahallede bulunan okulların bahçelerinin çocukların kullanımına açılması.
  8. Okulu çevreleyen sokakların trafikten arındırılıp, haftanın en az iki günü çocuk oyun sokağına çevrilmesi. Bunların tabelalarla belirtilmesi.

Bütün bu taleplerin hayata geçirilmesi ile birlikte, çocuğun hakkını çocuğa verebilmiş, onu bu sürece dâhil edebilmiş, kentlerde çocuklara alan açmış ve çocuk dostu bir kent inşa etmiş oluruz. Çocuklar kentlerin, yaşamın ve bugünün parçasıdır. Hemen büyüyüp, çocukluktan çıksınlar diye uğraşmak yerine; doyasıya bir çocukluk yaşayıp oyunlarla gelişsinler, neşeli ve özgür çocuklar olabilsinler diye adımlar atılabilir. Bu da ancak onlara, zaten sahip oldukları hakkı teslim etmek ile mümkündür. Daha fazla park daha fazla yeşil alan hepimizin hakkı; daha az araba daha az bina herkesin yararına! Çocukların görünür olduğu kentler ancak böyle mümkün olabilir. Çocuğun hakkı arabaya değil, çocuğun hakkı binaya değil çocuğun hakkı çocuğa! (https://elyazmalari.com/2020/07/23/cocuk-dostu-kentlere-ihtiyacimiz-var/)

JİN

  • KESK İzmir Kadın Meclisi, İstanbul Sözleşmesi’ni savunmaya, sözleşmenin ve 6284 sayılı yasanın uygulanması için mücadeleyi büyütmeye çağrısı yaptı. KESK İzmir Kadın Meclisi, artan kadın cinayetlerine dikkat çekmek için Konak Eski Sümerbank önünde basın açıklaması yaptı. “Kadın cinayetleri politiktir” pankartının açıldığı açıklamada: “Hiçbir baskı ve engelleme biz kadınları erkek-devlet şiddetine karşı bulunduğumuz her yerden isyanımızı ve sözümüzü büyütmeye engel olamayacak. KESK’li kadınlar olarak yaşamlarımızdan ve haklarımızdan vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha haykırıyoruz. Eşit ve özgür bir yaşamdan yana olan herkesi İstanbul Sözleşmesi’ni savunmaya, sözleşmenin ve 6284 sayılı yasanın etkin bir şekilde uygulanması için mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz” dendi. Açıklama öncesi Tiyatro Sardunya “Korkmuyoruz Geliyoruz” adlı tiyatro oyununu sergiledi. 
  • Metropol’ün araştırmasına göre, halkın yüzde 63,6’sı İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeyi istemiyor. AKP’li seçmenlerin ise yüzde 25,2’si sözleşmeden çekilmeyi onaylarken, yüzde 49,7’sinin onaylamadığı görüldü. CHP’lilerin yüzde 83,2’si, HDP’lilerin yüzde 67,2, İyi Partililer’in yüzde 85,2’si, MHP’lilerin ise 39,1’inin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeyi onaylamıyor. 
  • Polonya’nın muhafazakar hükümeti Hukuk ve Adalet Partisi (PiS), “Eşcinselliği özendiriyor” gerekçesiyle İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı aldı. Hükümetin bu kararı sonrası Polonya halkı sokaklara döküldü.
  • Aralarında ESP Eş Genel Başkanı Özlem Gümüştaş ve SKM Genel Sözcüsü Hatice Deniz Aktaş’ın da bulunduğu 8 SKM MYK üyesi kadın Balıkesir Altınoluk’ta bulundukları eve yapılan polis baskını sonucu gözaltına alındı. Gözaltına alınan kadınlar Balıkesir Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü.

SİYASAL SAĞLIK-EKOLOJİK SAĞLIK

  • Dersim ve Eskişehir’de yaban keçilerinin katledilmesi için ihale açıldığının ortaya çıkması ve tepkiler üzerine Dersim’deki ihalenin ertelenmesinin ardından benzer şekilde birçok ilde ihale açıldığı ortaya çıktı. Geçtiğimiz günlerde CHP’li Ayhan Barut, Tarım ve Orman Bakanlığı 7. Bölge Müdürlüğü sorumluluk bölgesinde bulunan Adana, Mersin, Hatay, Niğde ve Kayseri’de 97 adet yaban keçisi için ihale yapıldığı kamuoyuna bildirdi. Hayvan hakları savunucusu örgütler (Vegan Derneği, Yunuslara Özgürlük Platformu ve Hayvan Hakları İzleme Komitesi-HAKİM) ve hayvan hakları savunucuları, avcılığın cinayet olduğuna dikkat çekti. (http://yeniyasamgazetesi1.com/hayvan-katliamini-durduralim/).
  • Vegan Derneği Türkiye (TVD) Kurucu Başkanı Ebru Arıman ‘Yaşam hakkı evrenseldir, kutsaldır. Var olma, acı çekmeme, özgür olma ve neslini devam ettirme hakkı tüm canlılar için en temel haklardandır. Daha adil ve vicdanlı çocuklar yetiştirmeliyiz. Şiddeti ve ölümü hayvanlara uyguladığımız bunca kötü muamele ve eziyetle gelecek nesillere kodlayan, ölümü ve yok etmeyi normalleştiren bu sistemleri yalnızca çevremizden değil yeryüzünden silmeliyiz. Şiddetin, ayrımcılığın, eşitsizliğin her türüne topyekûn karşı çıkmalıyız. Yaşamı çevreleyen bunca travmatik durum karşısında daha barışçıl bir dünya hayal edemeyiz. Barış, siz kendinizle, çevrenizle ve doğayla barıştığınızda başlar. Barış tabağınızda başlar” dedi. 
  • Oceana’nın denizlerdeki plastik atıklarla ilgili araştırmasına göre, risk altındaki denizlerden biri olan Akdeniz’in zemininde ‘dev çöplükler’ oluşmuş durumda. WWF’e göre de Akdeniz’i plastik atıklarla en fazla kirleten üç ülke Mısır, İtalya ve Türkiye.
  • Besicilik doğal yaşam ve sağlık için tehdit:  Büyükbaş hayvan yetiştiriciliğinin dünyadaki biyo çeşitlilik için en büyük tehdit olduğu ve birçok salgında önemli faktörlerin başında geldiği uyarısı yapılıyor. Fransa’nın Montpeiller Üniversitesi’nden araştırmacı Serge Morand’ın yaptığı çalışmada, dünyada salgınlar ile büyükbaş hayvan yetiştiriciliğinin artışı arasındaki bağlantıya dikkat çekiliyor. Çalışma kapsamında 1960-2019 yılları arasında tüm dünyada 254 farklı bulaşıcı hastalığın neden olduğu 16 bin 994 salgının meydana geldiği tespit edildi.

GÖRÜŞLER

  • Denizli HDK’nin Ekoloji buluşması dün Denizli Valiliği’nin pandemiyi gerekçe göstererek yasakladı. Gün bitmeden Sağlık Bakanı Fahrettin Koca Covid-19 ile ilgili rutin twitter paylaşımında Covid-19 hasta sayısının en çok azalma gösteren iller arasında Denizli’ye de yer verdi. Çıplak gerçek ortaya çıktı fazşizm kurumsallaşırken toplumsal mücadele ne gerekçe ile yapılırsa yapılsın izin verilmeyecek… Engellere rağmen mücadeleye devam etme kararlılığında olanlar baskı ve gözaltılar ile yıldırmaya çalışılacak. Son bir kaç gün içinde örneklere bakmak yeterli. Kadın cinayetleri için, ekoloji mücadelesi için, insan hakları için meydanlara çıkanlar karşı devlet şiddeti  ile karşılaştılar. Yine net olarak görünen toplumsal muhalefetin yılmayacağı, meydanları doldurmaya devam edeceği oldu.

EKLER

  • Katledilen 7 TİP’linin yoldaşlarından Haluk Kırcı’ya yanıt: 8 Ekim 1978’de Ankara Bahçelievler’de faşistlerce katledilen 7 TİP’linin yoldaşları, katillerden Haluk Kırcı’nın açıklamalarına yanıt verdi. Açıklamada katillerin gerçekleri çarpıtmaya kalkışarak katil değil kahraman muamelesi görmeye çabaladıkları ifade edilirken, “Ülkemizdeki faşist güçler, Türk-İslam sentezcileriyle birlikte haklarındaki kararlardan, kabarık sicillerinden, alınlarındaki bu kara lekeden, ellerindeki kandan kurtulmaya çalışıyorlar” denildi. Türkiye İşçi Partili ve Genç Öncülü Arkadaşları imzasıyla yayımlanan “Konuştukça toplumsal vicdanda bir kez daha mahkum oluyorsunuz!” başlıklı açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Devlet- sivil çete işbirliği ile Bahçelievler Katliamı’nda hunharca öldürülen Türkiye İşçi Partili ve Genç Öncülü yoldaşlarımız Serdar Alten, Latif Can, Faruk Ersan, Efraim Ezgin, Salih Gevenci, Hürcan Gürses ve Osman Nuri Uzunlar’ın katilleri gerçekleri çarpıtmaya kalkışarak katil değil kahraman muamelesi görmeye çabalıyorlar. Elinde sevgili arkadaşlarımızın kanı olan tescilli katil Haluk Kırcı güneşi balçıkla sıvamaya, bu korkunç katliamı sıradanlaştırmaya kalkışıyor. Katliamın adalet ve hukuk mücadelesini 42 yıldır takip eden Av. Erşen Sansal’ın sözleriyle: Kendilerini temize çıkaramayacaklar. Bütün bu aklama çabaları boşunadır. Didindikçe daha çok batağa batıyorlar. Katilleri bu kadar pervasız yapan kendilerine verilmiş olan yedişer kez idam cezasının onları her aşamada kollayanların katkısıyla 42 yıl içinde 8 yıllık cazaya dönüştürülmüş olmasıdır. Şimdi daha fazlasını istiyorlar. Ülkemizdeki faşist güçler, Türk-İslam sentezcileriyle birlikte haklarındaki kararlardan, kabarık sicillerinden, alınlarındaki bu kara lekeden, ellerindeki kandan kurtulmaya çalışıyorlar.
    Ama 42 yıllık adalet ve hukuk mücadelesini, toplumun vicdanını, Türkiye’deki sosyalistlerin ve demokrasi güçlerinin belleğini hiç kimse yok sayamaz. Arkadaşlarımızı, katledilen bütün demokratları, sosyalistleri ve zulme uğrayan herkesi saygıyla ve sevgiyle anıyoruz. İnsanlığın belleğini silemezsiniz. Hiçbiri unutulmadı, unutulmayacak! Türkiye İşçi Partili ve Genç Öncülü Arkadaşları” (https://gazetemanifesto.com/2020/katledilen-7-tiplinin-yoldaslarindan-haluk-kirciya-yanit-374209/)
  • Tekelci devlet kapitalizmi dönemi – Grace Blakeley

Koronavirüs krizi geliştikçe, dünyadaki bütün kapitalist devletler ekonomik müdahaleleri genişletecekler. Pek çok hane halkı ve şirket yaşamlarını sürdürebilmek için hâlihazırda devlete dayanmaktadırlar. Eğer böyle bir durumu hayal etmek bile mümkün olursa, finansal sistem regülatörler ve merkez bankalarının müdahalelerine daha da bağımlı hale gelecek. Devlet desteğine dayanmak zorunda olmayan daha büyük şirketler, rakiplerinin yok olmasıyla pazardaki güçlerinin daha da arttığını görecekler. Amazon, Netflix ve bazı sosyal medya devleri -ve tabii sağlık ve ilaç firmaları- muhtemelen ürün ve hizmetlerine olan talebin arttığını görecekler. Sayıları çok küçük olan politikacılar, merkez bankacılar, finansçılar ve şirketlerin CEO’ları ulusal ekonomik faaliyetin -ve bu eğilimler başka ülkelerde de tekrarlanırsa, küresel ekonomik faaliyetin- devasa bir kısmını kendi kontrolleri altında bulacaklar. …

Modern kapitalizmin belirleyici özelliklerinden biri ekonomi ve politika arasındaki katı ayrımdır -devletler ve piyasalar. Devlet faaliyetinin ‘müdahale’ olarak çerçevelendirilmesi, ekonominin kendi kendine yeten, kendi kendini regüle eden piyasa sistemi olarak sunulmasındaki dereceyi gösterir. Sıklıkla, böylesi müdahalelerin sistemi nasıl da rotasından çıkardığı konusunda uyarıldık.

Fakat iş dünyası, finans ve nüfusun büyük bir kısmı devlete bu kadar bağımlıyken, ekonomik koordinasyonu durdurduğunda ekonomi yok olabilecekken, böyle bir akıl yürütme nasıl devam ettirilebilir? Bu krizin sonunda, ekonominin yönetimi, daha önceki yıllardan çok daha fazla politik tartışmanın konusu olacak. Devletler, yüksek maliyetli, sürdürülemez, uygulamaya konulamaz oldukları gerekçesiyle, daha yüksek ücret, daha iyi kamu hizmetleri, kırılgan gruplara daha çok yardım taleplerine cevap veremeyecekler.

O halde, karşı karşıya meydan okuma, aslolarak daha fazla devlet müdahalesi talep etmek değil. Onun yerine, devlet gücünün nasıl kullanıldığı ve onu kimin kullandığı ile meşgul olmalıyız. Bu krizin sonunda, politikacılar, merkez bankacılar, finansçılar ve şirket CEO’larından oluşan küçücük bir oligarşi küresel ekonomi içindeki güçlerini daha da arttırmış olacak. Sol’un görevi onlara hesap sormaktır. 

Bunu yapmanın tek yolu, ekonomilerimiz ve devletlerimizi radikal bir şekilde demokratikleştirmeyi mesele haline getirmektir. Kamunun sahibi olduğu şirketler işçiler, tüketiciler ve genel kamuoyunun temsilcileri tarafından yönetilmelidir. Ekonomik kurumlarımız -en önemlileri merkez bankası ve Hazine- karar verme süreçlerine halkı dahil etmeli.

Bu kriz bittiğinde, genişleme, yönetme ve ekonomik faaliyeti planlama genel kapasitemiz tartışmaya açık olmamalı. Karşı karşıya kalacağımız soru ekonomik yönetimi kimin üstüne alacağı ve bunun kimin yararına olacağıdır.  (https://sendika63.org/2020/07/tekelci-devlet-kapitalizmi-donemi-grace-blakeley-592518/)