KORONA GÜNLÜĞÜ 25 TEMMUZ 2020
GÜNDEM
- Türkiye işçi partili ve genç öncülü arkadaşları, Haluk Kırcı’nın televizyonlara çıkartılmasıyla ilgili açıklama yayınladı. Açıklama ‘Konuştukça toplumsal vicdanda bir kez daha mahkum oluyorsunuz’ başlığıyla yapıldı. TİP Genel Başkanı Erkan Baş da ‘Medya katillerin sesi olsun istiyorlar’ diyerek tepki gösterdi.
- Manisa Salihli’de Çapaklı köyü yakınlarında kurulmak istenen biyogaz enerji santraline karşı nöbet tutan köylüleri jandarma önce darp etti sonra gözaltına aldı.
- Muş’ta tecavüze uğradıktan sonra öldürülen Fatma Altınmakas’ın jandarma karakoluna şikayette bulunmak için gittiği ancak karakolda Kürtçe tercüman olmadığı için şikayetinin alınamadığı ortaya çıktı.
- ABD’nin Teksas eyaletinin Starr County kasabasında, korona virüsü nedeniyle enfekte olan kişilerden ‘hangilerinin ölümlerini beklemek üzere evlerine gönderilmesine karar verecek’ bir etik kurulu oluşturuluyor.
- Uluslararası Gözaltında Kayıplara Karşı Komite (ICAD), Cumartesi Anneleri’nin, 800’üncü haftasını selamlayarak, herkesi kayıp yakınlarının sesi olmaya çağırdı.
- Suruç’ta katledilen 33 genci anmak için bir araya gelen gençlik örgütlerine polisle birlikte saldıran bir grup esnaf ile gündeme gelen Kadıköy’de, dükkan sahipleri ve emlakçılar çarpıcı bilgiler verdi. Anlatımlara göre; polisler, ‘solculara yer vermeyeceksiniz’ baskısı yapıyor.
- Müzeden camiye çevrilen Ayasofya Müzesi’nde 86 yıl sonra ilk defa kılınan Cuma namazı dış basında gündem oldu. “Tam bir tiyatro, seküler mirasa tehdit, laikliğe savaş ve dinler arası harmoniye zarar, Dinler arasındaki ayrımcılık derinleşti’ yorumları yapıldı.
- Kazdağları Kirazlı Balaban’da Alamos Gold ve Doğu Biga Madencilik’in ekolojik katliamına dur demek için sürdürülen çadırlı nöbet 1’nci yılında. Yaşam savunucuları 25 Temmuz’da Çanakkale’de, 26 Temmuz’da da Kazdağları Balaban’da ‘Alamos Tahliye Et’ demek için buluşuyor.
MEVCUT DURUM- SALGININ KONTROLÜ- SAĞLIK ÇALIŞANLARININ SAĞLIĞI
• Küresel vaka sayısı 16 milyona, yeni vaka sayısı 290 bine dayandı. Dünya genelinde yeni vaka sayısı 289 binin üzerine çıktı. Rekor üzerine rekor. Hem de zirveyi paylaşan tüm ülkelerde. Yani vaka sayısı ABD’de (78 bin), Brezilya’da (58 bin), Hindistan’da (49 bin civarında), Güney Afrika’da (14 bin civarında), Meksika (8 binin üzerinde), Kolombiya’da (7 binin üzerinde), Meksika’da (7 bin civarı) Arjantin’de (5 binin üzerinde) rekor kırmaya devam ediyor. Sportif ifadeler bizi aldatmasının, özünde pandemi tırmanarak devam ediyor. Küresel düzeyde pandeminin birinci dalgası henüz kontrol altına alınamamış durumda. Binin üzerinde yeni vaka bildirimi yapan ülke sayısı 28’e yükseldi.
• Kıtalar düzeyinde yeni vaka sayısı degerlendirildiginde Kuzey Amerika 92 bin 583 vaka bildirimi ile ilk sırada. Bunu Güney Amerika (81 bin 361), Asya (75 bin 474), Afrika (22 bin 125), Avrupa (17 bin 193) ve Okyanusya (sadece 291) izliyor.
• Avrupa’da Rusya, Ukrayna ve Romanya dışında salgın kontrol altına alınmıştı. Buna karşın son hafta içinde İspanya’ ve Fransa’da yeni vaka sayısı artışa geçti. Son üç günün ortalaması İspanya’da 2 binin, Fransa’da binin üzerinde. Turizm nedeniyle önlemleri gevşetme ikinci dalga tehdidine neden oldu denilebilir.
• Resmi istatistiklere göre Türkiye’de son 24 saatte 937 kişi hastalığa yakalandı, 17 kişi hayatını kaybetti. Toplam vaka sayısı 225 bine yaklaştı. Test sayısı 43 binde çakılı kaldı.
• Bakan Koca 150 bin kişi üzerinde yapılan Covid-19 seroprevalans çalışmasının (tarama çalışması) sonuçları ile ilgili bilgi verdi. Türkiye genelinde Covid-19 prevalansı (görülme sıklığı) %0.25. Toplumsal bağışıklık için %60-70 gibi virüsle tanışmış nüfus beklentisinin çok çok uzağında. Mevcut oranının bu kadar düşük olması kafaları karıştırdı. Çalışmanın yöntemi ile kullanılan kitin duyarlılığı ile ilgili kaygıları artırdı. Bakan Koca Covid-19 seroprevalans çalışmasında İstanbul’un %0.29 ile Türkiye geneline göre %13.8 daha yüksek bir sıklığa sahip olduğunu sözlerine ekledi.
• Bakan Koca Türkiye’deki tüm vakaların %46’sının, ölümlerin %50’sinin İstanbul kaynaklı olduğunu bildirdi.
• Hıfzısıhha Kurullarının aldıgı kararlar kafa karıştırmaya devam ediyor. Salgının artış gösterdigi Urfa’da İl Hıfzıssıhha Kurulu’nun kararıyla 205 ev karantinaya alındı. Buna karşın Kurul önlemlerin gevşetilmesi konusunda cesur adımlar attı. Kurul lokanta, restoran, kafe, kafeterya, çorbacı, kokoreççi, çiğ köfteci, kıraathane, kahvehane, çay bahçesi ve dernek lokali gibi işletmelerin çalışma saatlerine yönelik kısıtlamaların kaldırılmasına, belirtilen işletmelerin genel mevzuatları ve ruhsatlarında belirtilen saat aralıklarında faaliyette bulunabilmelerine karar verdi. Hıfzısıhha Kurulu’nun gevşeme kararı alması ile birlikte Urfa Sağlık Müdürü Emre Erkuş vatandaşların sosyal mesafe ve maske kuralı hiçe saydıklarını, eski alışkanlıklarını sürdürmeye devam ettiklerini dile getirdi: “Şanlıurfa halkı geniş ailelerden oluşan bir yapıya sahip. Burada insanların geleneksel eski alışkanlıklarını sürdürmeye devam etmeleri nedeniyle hala aynı sıkıntıları yaşamaktayız. Bunun için toplumumuzun kalabalığın olduğu ortamlardan, taziyelerden, düğünlerden, nişanlardan mümkün olduğu kadar uzak durmaları gerekiyor. Bizim en çok korktuğumuz aslında toplu alanlarda virüsün bulaşmasıdır.’’ Ah bu vatandaşlar…
• Covid-19 salgın kontrolü gerekçesi ile eylem yasakları devam ediyor. Denizli Valiliğinin getirdiği üç günlük yasak ile Denizli’de HDK tarafından yapılacak Ekoloji buluşmasının önüne geçilmiş oldu. Salgın yönetimi demokratik olsun ilkesi yerle bir edilen Türkiye’de salgın demokrasinin rafa kaldırılmasına da aracılık ediyor. Covid-19 salgını fırsata çevriliyor, faşizm Covid-19 aracılığıyla kurumsallaştırlıyor.
• Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, TBMM Milli Eğitim Komisyonu’nda salgının seyrine göre okullarla ilgili üzerinde çalışılan senaryolarla ilgili bilgi verdi. Hibrit modele göre, yüz yüze ve uzaktan eğitim bir arada verilecek. Bakan hazırlıklarla ilgili şu bilgileri paylaştı: “Daha önce açıkladığımız hibrit modele göre, yüz yüze ve uzaktan eğitim bir arada verilecek. Haftalık 40 saat olan ders saatleri düşürülecek. Ders saatlerinin 20 saat olması üzerinde duruluyor. Matematik, Türkçe, Fen gibi temel dersler okulda, yüz yüze verilecek. Coğrafya, beden eğitimi, tarih, hayat bilgisi, sanat gibi dersler ise uzaktan eğitim olacak. Sınıflar ikiye bölünecek. Bir grup pazartesi, çarşamba, cuma bir diğer grup ise salı, perşembe, cumartesi günleri okula gidecek.” Ortaya çıkacak derslik ihtiyacının giderilmesi atıl okul binaları ile kamuya ait binalar, halk evleri ve öğrenci sayısı düşük olan fakültelerin kullanılması gündemde. Atıl binalar arasında Türkiye genelinde kontenjanlarına göre 300 bin kişilik boşluk bulundugu imam hatiplerde de bulunuyor.
• ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC), yeni tip Koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle kapalı bulunan okulların yeni eğitim öğretim yılında açılabileceği tavsiyesinde bulundu. CDC’nin resmi sitesinden yayınlanan yeni kılavuzda, anaokulundan liseye kadar her seviyede okulun bölgelerindeki Koronavirüs salgını yoğunluğuna göre belli tedbirleri alarak yaz sonu öğrencileri kabul edebileceği belirtildi. Açıklamada, çocukların muhtemelen şiddetli semptom göstermeyeceği ve okullarda virüsü yaymayacağı kaydedilerek, “Mevcut en iyi kanıtlar Covid-19’un okul çağındaki çocuklar için nispeten düşük risk oluşturduğunu göstermektedir” ifadeleri kullanıldı. Direktör Robert Redfield de okulların açılmasının halk sağlığı için kritik öneme sahip olduğunu belirterek, “Okulların kapanması ailelerin ve çocukların hayatını bozdu, gençlerin üzerinde olumsuz etkileri oldu” diye kaydetti.
• Fransa 1 Ağustos’tan itibaren Covid-19 salgınıyla mücadele kapsamında 16 ülkeden gelecek yolculara havalimanlarında Covid-19 testini zorunlu kıldı. Yolcuların Fransa’ya gelmeden en fazla 72 saat içerisinde test yaptırmaları veya havalimanlarında teste tabi tutulmaları gerekiyor. Türkiye’nin de içinde yer aldığı 16 ülke şöyle: ABD, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Panama, Güney Afrika, Kuveyt, Katar, İsrail, Brezilya, Peru, Sırbistan, Cezayir, Türkiye, Madagaskar, Hindistan ve Umman.
• Pandemi küresel olarak artmasına karşın gevşeme politikaları küresel ölçekte hızla yaşama geçiriliyor. Seyahat kısıtlaması önlemi unutulmuş gibi. Covid-19 salgınının ekonomi üzerine olumsuz etkisini ülkeler göze alamadığı görülüyor.
• Pandeminin hala ciddi bir şekilde devam ettiği Rusya Covid-19 nedeniyle ertelenen uçuşları Britanya ve Tanzanya ile yeniden başlatıyor. Türkiye’de uçuşların açıldığı ülkeler arasında. Rusya’dan uçuşlar 1 Ağustos itibariyle İstanbul ve Ankara’ya, 10 Ağustos itibariyle Antalya, Dalaman ve Bodrum’a yapılmaya başlayacak. Rusya’da toplam vaka sayısı 800 binin, can kaybı 13 binin üzerinde. Yeni vaka sayısı da halen 6 bin civarında.
• Almanya’da yapılan bir araştırma, orduda görev verilen özel eğitimli köpeklerin, korona virüsüyle ilgili ek eğitim sonrası virüsün kokusunu büyük oranda ayırt edebildiğini ortaya koydu. Numunelerin dağılımının tesadüfi olarak yapıldığı, hangi numunenin virüslü olup olmadığının köpek eğitmenlerince de araştırmacılarca da bilinmediği kaydedildi. Köpeklerin virüslü numunelerin yüzde 83’ünü, negatif numunelerin ise yüzde 96’sını tespit edebildiği bildirildi. Bu sonuçlar eğitilmiş köpeklerin Sağlık Bakanlığı’nın kitlerinden çok daha başarılı olduğunu gösteriyor. Hükümet köpekleri işkence için değil, Covid-19 salgın kontrolünde kullanabilir.
SAĞLIK MUHALEFETİ – TOPLUMSAL MÜCADELE
- Çözüm sürecinin sona erdirilmesinin ardından 5 bin 365 insanın öldüğünü belirten İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, “Buzdolabına konulan sürecin yeniden çıkarılmasını istiyoruz” dedi.
- Demokrasi Buluşmaları kapsamında ekoloji örgütleriyle bir araya gelen HDP Eş Genel Başkanı Buldan, iktidarın tek amacının yandaş sermayeye yeni rant kanalları açmak olduğunu belirtti. HDK Eş Sözcüsü Sedat Şenoğlu doğa sömürüsüne dikkat çekerek, “Bu mücadele aynı zamanda kapitalizme karşı bir mücadele. Öyle bir denklem ile karşı karşıyayız ki ya kapitalizm dünyayı yok edecek; ya da sömürülenler, insanca bir yaşam hayali kuranlar kapitalizmi yok edecek. Kovid-19 dünyada yaşan açmazı önümüze koydu. Belki burada yüzlerceyiz ama dünyada milyarlarcayız. Bu buluşmanın da bu güce büyük bir güç katacağına inanıyorum” ifadelerini kullandı. HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ise Kanal İstanbul projesine ve 3. Havalimani gibi projelere dikkat çekti: “Kanal İstanbul ve yapı alanları inşası 3’üncü köprü ve 3’üncü Havaalanı gibi mega proje adını verdikleri yıkım ve talan projelerini iktidarın devreye koyduğunu hep birlikte gözlemliyoruz. Elbette ki amaçları iktidarlarını ayakta tutmak, yandaş sermayeye yeni rant kanalları açmaktır. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi demokrasi ve adaleti yıktığı gibi, çevreyi de yıkan bir sistemdir. Bu proje İstanbul’a İstanbullulara yapılacak en büyük ihanettir. İktidar bütün uyarılara ve itirazlara rağmen akıl almaz ısrarını sürdürmektedir.”
YENİ YAŞAM İNŞASI
- Rojava Üniversitesi, akademik destek için kampanya başlattığını duyurdu. “Direnişe destek, akademiye destek” sloganıyla başlatılan kampanyada, eğitim ve bilimin düzeyinin yükselmesi için destek çağrısı yapılıyor. Akademik destek sunmak isteyen tüm öğretim görevlilerinin seminer, online eğitim, materyal ve tecrübe paylaşımı, pedagojik destek gibi her konuda destek olabileceği ifade edildi.
- Kars merkez ve Digor ilçesi sınırları içerinde bulunan 2 bin 250 rakımlı Çalı Gölü civarında kalan yurttaşlar yeni güne kuş sesleriyle uyanıyor. Kars Iğdır Karayolu’nun hemen üzerinde yer alan 481 hektarlık alana sahip göl, uzmanlara göre 200’ün üzerinde göçmen kuşa ev sahipliği yapıyor. Digor ilçesine bağlı Hanlar Geçidi (Gola Xanê) sakinleri göle yıllardır kendilerinin sahip çıktıklarını belirtti.
- ‘Bir Rüyanın İnşası: Arnavutluk Sanatında Toplumcu Gerçekçilik’ sergisi, 15 Kasım’a kadar görülebilir. Artan Shabani küratörlüğündeki sergi; dönemin gündelik hayatı, işçi sınıfı, lider portreleri ve genç kuşak eksenli bir sanat üretiminin izlerini sürüyor.
JİN
- Kürt kentlerinde polis ve askerlerin fail olduğu cinsel suçlar, ‘özel savaş politikaları’ görülüyor. İHD Eşbaşkanı Eren Keskin, ‘Kürdistan’da çok sayıda kadın devlet güçlerince cinsel işkenceye uğradı ve hiçbir fail ceza almadı’ dedi. Fatma Altınmakas bunlardan sadece biri.
- 23 yaşındaki göçmen ev işçisi Nadira Kadirova’nın evinde şüpheli şekilde öldüğü AKP’li Şirin Ünal’ın Ayasofya Camii’nden hükümete destek mesajı attı. Kadirova’nın ağabeyi Muhammed Ali Kadirova olayın bir cinayet olduğunu düşündüklerini birçok kez dile getirerek konuyu AYM’ye taşıyacaklarını ifade etmişti.
SİYASAL SAĞLIK- EKOLOJİK SAĞLIK
- Doğal güzellikleriyle herkesi büyüleyen Artvin’in Şavşat ilçesinde süren HES projeleri, maden ocağı çalışmaları ve köylerdeki çok katlı beton binaların inşaatları, Şavşat’ın 2015’ten bu yana sahip olduğu Cittaslow (sakin şehir) unvanını tehlikeye düşürüyor. Cittaslow International Başkanı Stefano Pisani tarafından belediyeye ve Artvin Valiliği’ne ihtar çekildi.
- Dersim’den sonra Bingöl’de de dağ keçileri için avlanma izni verilmesi tepki çekti. Bingöl’de yedi çengel boynuzlu dağ keçisi ve yedi yaban keçisi için avlanma izni verildi.
- Mezopotamya Ekoloji Hareketi, ekoloji, kadın ve sistem karşıtı tüm hareketlerin direnişi birleştirmesinin önemine dikkat çekti, HDP’nin Ekoloji Buluşmasını selamladı ve ekledi sistem karşıtı hareketler birlikte direnmeli!
- Geçtiğimiz aylarda Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın başkanlık ettiği ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez ile üst düzey geniş katılımlı video konferansla gerçekleştirilen toplantıda; “Madencilikte idari sürecin sadeleştirilerek ruhsat alım sürelerinin kısaltılmasına yönelik çalışmalar yapıyoruz” açıklamasında bulunulmuştu. Bu ruhsat alım meselesi içinde ormanların katledilmesi için istenen ücretin düşürülmesi, zeytincilik kanununun madenciliğin önünde engel teşkil etmesi, doğal koruma alanlarının madenciliğe açılması gibi bir dizi şirket talepleri yer alıyor. Bakan Dönmez önceki gün yaptığı açıklamada yeni bir ‘yerli-milli’ masalı anlattı. Malatya Kuluncaklılara ‘Yerli’ otomobilde kullanılacak Nadir Toprak Elementleri (NTE) için müjde verdi. Dönmez yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye’nin, ‘milli enerji ve maden politikası ile yerli enerji kaynaklarını’ her alanda ortaya çıkarmaya devam ettiklerini belirterek, “Cevher zenginleştirme, metalürji, kimya ve analiz konularında uzman personellerden oluşan ekiple sadece 2 yılda yapılan bir çalışma ile ülkemizde bir ilk gerçekleşti. Çalışma ile laboratuvar ölçeğinde, yüzde 99’unda üzerinde saflıkta seryum, lantanyum, neodimyum, paraseodmiyum, uranyum, toryum ve Ağır Nadir Toprak Oksitleri (ANTO) kazanıldı” dedi.
- Bu bir müjde değil, bu bir felaket ve yağma duyurusudur. Bir ton nadir toprak metalinin üretimiyle iki bin ton toksik atık ortaya çıkmaktadır. Nadir element madenciliği yapılan alanı çevreleyen tarım arazileri ve sular zehirlenir, doğa yaşanamaz atık alanlarına dönüşür.
GÖRÜŞLER
- Dr. Halis Yerlikaya’nın tüm dünyada covid hastalığı için kullanımı oldukça tartışmalı olan hidroksiklorokin ile görüşleri;
Hidroksiklorokin tek başına yada bizde başlangıçtaki gibi azitromisin ile beraber kullanımı hafif orta siddetli covid hastalarında 15 gunluk takip de duzelme saglamiyor, QT uzamasi ve kc enzim yukselmesine sebep olduğunu ifade ediliyor. Sağlık bakanlığını rehberinde halen Plaquenil önerisi var. Yerel Covid izlem grubunuzda da tartışıldı. Bizim 4.ay izlem raporunda da vardı bakanlık kanıta dayalı olarak yaptığını ya dokümante etmeli tüm ülkelerin bu şansa erişmesine de katkı sunmalıdır ya da “kullandık ama güncel literatür verileri bu uygulamayı desteklemedigi için tedavide artık yer vermiyoruz” demelidir. Yerelde bu süreçte tedavi ile doğrudan ilgilenen meslektaşlarımız arasında uygulama farklılıkları var. Kimi arkadaşlar Ulusal rehber uluslararası literatürün gerisinde kalmışsa bu rehbere uymak hekimlik etiği ile bağdaşmayabileceği ifade ediyor.
EKLER
İlerici Enternasyonal komünist enternasyonalin bir adımı kılınabilir- Mahir Sayın
21. yüzyıl dünya kapitalist pazarının daha fazla bütünleşmesini getirirken zaten enternasyonalist olmak zorunluluğunda olan işçi sınıfı hareketini de daha fazla bu doğrultuda zorlar hale geldi. Sadece bununla kalmadı, sınıf mücadelesini yeni toplumsal değişim dinamikleriyle de yeni türden ülkesel ve küresel bir mücadele birliği içine soktu. Korona salgınının buna eklenmesiyle, özellikle altta kalanların ortak felakete karşı küresel dayanışma ihtiyacı içerisinde oldukları gerçeği insanlar için daha açık hale gelmeye başladı.
Esasında 3. Sanayi Devrimi ve neoliberalizmle birlikte dünya pazarının yoğunlaşan entegrasyonu ve üretimin kazandığı küresel karakter, işçi sınıfının ekonomik mücadelesinin de küresel bir boyutta yürütülmesi zorunluluğunu çoktan aşikâr hale getirilmişti. Üretimin büyük birimlerden uzmanlaşmış ve dünya üzerine yayılmış birimlere taşınması, iletişim ve ulaşım imkânlarının genişlemesiyle birlikte herhangi bir ülkede grev silahını kullanmaya kalkışacak belli bir işçi kesimi grevin etkin olabilmesi için dünyanın başka bir yerinde aynı sektörde üretim yapan başka işçilerle dayanışma zorunluluğunu kendi varoluş koşulu olarak algılamaya başladı. Sadece işçiler değil, var olan sistem içerisinde altta kalan ne kadar toplumsal dinamik varsa, yine iletişim ve ulaşımın zaman ve mekân kavramını önemsizleştirmesi sonucu küresel düzeyde birbirleriyle ilişkilenip ortak küresel eylemler gerçekleştirme noktasına geldiler. Bu anlamda enternasyonalist mücadele birliği dünden farklı olarak günlük hayatın doğrudan bir parçası haline geldi.
https://siyasihaber4.org/ilerici-enternasyonal-komunist-enternasyonalin-bir-adimi-kilinabilir
Covid-19, tecridin bahanesi olamaz ,Gültan Kışanak
“Daha öncesi var” tartışmaları bir yana, Çin’ın ilk vakayı açıkladığı günden bu yana 8-9 ay geçti. Ama yapılan çalışmalar, “çare bulundu” denilecek aşamaya gelmedi. Genel olarak virüsler, özel olarak Covid-19 hakkında henüz bilinmeyen o kadar çok şey var ki kimse, “Ne zaman çare bulunur” sorusuna da net bir yanıt veremiyor.
Aşı bulunsa bile dünya nüfusuna yetecek kadar aşı ne kadar zamanda üretilecek? Bunun maliyeti nasıl karşılanacak? Yoksul ülkeler ve yoksul insanlar aşıya nasıl erişecek? Eğitimden sağlığa her konuda ayrımcılığa uğrayan kadınlar, aşıya erişim sorunu yaşayacak mı? Cevabı bilinmeyen ya da malum olan, onlarca soru orta yerde duruyor. Şimdi yapılacak şey, “yeni normalın marjlarının-ilkelerinin ne olacağı” sorusunun cevabını bulmak. Toplumsal muhalefet de bu konuya odaklanarak, pratik politikalar üretmeli. Aksi takdirde, tarihin değirmeni, güçlü ve egemenden yana döner ki bunun ipuçları karantina sürecinde de ortaya çıktı. Covid-19, eşitsiz ve ayırımcı düzeni bütün çıplaklığıyla gözler önüne serdi.
Kârdan zarar ettiği için sitem eden sermayeyi de; yerin metrelerce dibinde kazma-kürek maden çıkartırken “virüsten mi, yoksa göçükten mi korkuyorsun” sorusuna, “çocuklarım aç kalmasından korkuyorum” yanıtı veren emekçiyi de gördük. Kadınların geleneksel üretim yöntemlerine sarılarak aile efradının karnını doyurmaya çalıştığına da tanık olduk; işsizliğin, yoksulluğun hıncını kadınlardan çıkartan erkekleri de… Kadınların ömür boyu mecbur bırakıldığı “sıcak aile yuvasına” erkek milletinin bir türlü sığamadığına da şahit olduk; şiddete uğrayan kadınların feryadına kulak tıkayanları da gördük. “Sosyal devlet”i hatırlayıp, bütçeyi az da olsa halkla bölüşen yönetimler de gördük; halktan para isteyen, hem de yardım toplama tekelini/tekçiliğini elden bırakmayan iktidarlar da. Covid-19 sanki siyasi mahpuslara bulaşmazmış gibi; salgını bahane ederek mafya liderlerini, kadın katillerini eve gönderirken; en ağır hastaları bile cezaevlerinde ölüme terk eden vicdansızları da gördük. “Ekonominin çarkı dönsün” mantığıyla, tüm tedbirleri kaldırarak “yeni normal”i sadece maskeye indirgeyeni de gördük; cezaevlerinde “tedbir” adı altında “tecrit” uygulamaları da gördük, yaşıyoruz.
Kısacası Covid-19, tüm eşitsizliklerin ve adaletsizliklerin daha görünür olmasına vesile oldu. Ama bizler, cezaevinde olanlar, ne yazık ki görünür de olamıyoruz. Başlangıçta, bizler de herkes gibi bu sürecin geçici olduğunu düşünerek, her türlü sıkıntıya sesimizi çıkartmadan katlandık. Yeter ki virüsün yayılmasına sebep olmayalım diye dişimiz sıktık. PTT çalışanlarını riske atmayalım diye mecbur olmadıkça mektup bile yazmadık. Çıkartılan “örtülü af yasası”yla açık cezaevleri boşaldığında, mutfakta çalışacak kimse kalmadığı için yemek gelmediğinde, “Salgın var idare edelim” dedik. Beş aydan beri, sadece iki kez, bir kişiyle sınırlı kapalı görüş yaptığımızda, “Önümüzdeki ay düzelir” diyerek sabrettik. Ama yok, artık bu tecrit katlanılabilir gibi değil.
Cezaevlerinde “tedbir” adı altında tüm mahpuslar kaldıkları koğuşlara-hücrelere kapatıldı; tüm ortak alan etkinlikleri (spor, sohbet, kurs vb. ) iptal edildi. Aileleri ile açık ve kapalı görüş hakları ortadan kaldırıldı. Avukat görüşleri bile camların arkasından telefonla yapılır hale geldi. Hastaneye gidip tedavi olma imkanı neredeyse kalmadı. Duruşmaya götürülmek de artık yok. Herkes zorunlu SEGBİS üzerinden kendisini savunmaya çalışıyor. Ez cümle cezaevlerinde, “savunma hakkı” dahil hiç bir hak kalmadı. Beş aydan beri devam eden bu uygulamalar, “tedbir” değil “tecrit”tir.
Peki cezaevlerinin, “yeni normal”i tecrit mi olacak? Bu soruyu herkes gündemine almalı ve insani kriterlere uygun çözümler bulunmalı. Maksat “tecrit” değilse, mahpuslar beş aydan beri karantinada oldukları halde, ortak alan etkinlikleri -ki zaten 10 kişiyle sınırlı- neden yapılmıyor?
Neden görüntülü telefonla konuşma imkanı yaratılmıyor? Avukat görüşmeleri için uygun tedbirler neden alınmıyor? Küçük çocuğu olan anneler için neden çocuğunu yanına alabilmenin imkanları yaratılmıyor? Cezaevlerinde hızla “yeni normal”e uygun tedbirler alınarak tecrite son verilmeli. Bu virüsü yenmenin birinci şartı hijyen ise öncelikle cezaevlerinde yeteri kadar “temizlik görevlisi” istihdam edilerek, hijyen koşulları sağlanmalı.