Korona Günlüğü 21 Temmuz 2020
GÜNDEM
- 20 Temmuz 2015’te Suruç’ta bulunan Amara Kültür Merkezinde gerçekleşen katliama göz yuman devlet, anmalara da saldırmaya devam etti. Suruç Katliamı’nın 5’inci yılında Suruç Aileleri İnisiyatifi tarafından Ankara ve İstanbul’da yapılan anmaya müdahale edildi. Ankara’da iki noktada bir araya gelmeye çalışan kitleye polis saldırısı gerçekleşti. Kadıköy Halitağa’da yapılan anma etkinliğinin ardından Gençlik Örgütleri Süreyya Operası’nın önüne giderek açıklama yapmak istedi. Polis, Polonya Caddesi üzerinde gençliğin önünü kesti. Yürüyüşlerine devam etmekte ısrarlı olan gençlere polis çok sert müdahale etti. Kadıköy’deki Suruç anmasına yapılan polis saldırısı ile gözaltına alınanlar ile görüşmek üzere Kadıköy İskele Karakolu’na giden Av. Ezgi Önalan ve Av. Gökhan Soysal, müvekkilleri ile görüşme talebinde bulundukları sırada darp edilerek gözaltına alındılar.
- HDK Muğla İl Meclisi Milas’ta gerçekleştiği etkinlikle Suruç’ta katledilen sosyalist gençleri andı. Gerçekleşen etkinlikte çocuklarla beraber gökyüzüne balonlar uçuruldu.
- Barış sürecinin’ sonlanmasına gerekçe olarak gösterilen Ceylanpınar’daki 2 polis suikastları faili meçhul olarak kaldı. Dava dosyası Yargıtay’da olan suikastlara ilişkin konuşan avukat Hüseyin Akay, bir polis memurunun olaya ilişkin kendisine ‘delillerle oynadıkları’ itirafında bulunduğunu iddia etti. Akay, olay yerine intikal eden polisin meslektaşlarından birisini masada otururken bulmasına rağmen amiriyle yaptığı görüşmenin ardından “Yatakta uyur vaziyette ölü bulundu” diye tutanağa yazdığını ileri sürdü.
- Ata Soyer Sağlık ve Politika Okulu öğrencisi de olan Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Diyarbakır eski Şube Eşbaşkanı Recep Oruç, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Demokratik Toplum Kongresi’ne (DTK) dönük yürüttüğü soruşturma kapsamında ifadeye çağrıldı. Dün Diyarbakır Adliyesi’ne giderek savcılığa ifade veren Oruç, DTK çalışmaları gerekçe gösterilerek, “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla tutuklandı. Oruç, Diyarbakır D Tipi Cezaevi’ne gönderildi.
- Koronavirüs salgını nedeniyle satışlarda tarihi düşüşler yaşayan işyerlerinde kapanmalar başladı. İstiklal Caddesi, Kadıköy gibi en işlek caddelerde yıllardır hizmet veren hazır giyim markaları şubelerini kapatırken, esnaf ve sanatkâr tarafında ise devir ilanları hızlı artışa geçti. Kapanmalar sahibinden.com verilerine de yansıdı. Temmuz ayına ait ilk 15 gününde satılık işyeri ilanı bir önceki yılın aynı döneminde göre yüzde 51 arttı. Söz konusu artış oranı haziran ayında ise yüzde 77 olarak gerçekleşmişti. TESK verilerine göre haziran ayında 7 bin 222 esnaf kepenk kapattı. Öte yandan yeni iş yeri başvuruları da hızlı düşüşe geçti. Sektör temsilcileri, önlem alınmadığı takdirde işyeri kapanma oranlarının çok daha yüksek seviyelere çıkabileceği uyarısında bulunuyor.
- İngiltere’de yüzlerce kişi maske kullanımının zorunlu hale getirilmesini protesto etti. Coronavirus aşılarına ve salgını yaydığı gerekçesiyle 5G’ye de karşı çıktıklarını belirten eylemciler, ‘Maskelenmeyeceğim, test edilmeyeceğim, takip edilmeyeceğim, zehirlenmeyeceğim’ yazılı dövizler taşıdı.
- Homofobi her yerde. Osmaniye’nin Fakıuşağı Mahallesi’nde “Keyf-i Künefe” isimli bir tatlıcı, mekan girişine “LGBT’ye kapalıyız” yazısı astı
- Baro başkanları, ‘paralel baroların’ iki bin üye sayısına ulaşarak genel kurula katılabilmeleri için kamuya bağlı avukatların yeni kurulacak barolara yönlendirilmeye başlandığını açıkladı. Başkanlar, Feyzioğlu’na “Seni başkan yaptırmayacağız” diye seslendi.
MEVCUT DURUM- SALGININ KONTROLÜ- SAĞLIK ÇALIŞANLARININ SAĞLIĞI
• Dünya genelinde aktif vaka sayısında sıçrama yaparak 5.3 milyonu geçti. Aktif vakalar Covid-19 bulaşının yayılmasının engellenmesinde kritik önemde… Bu kişilerin izolasyona alınması, temaslılarının bulunması ve alınacak önlemlerle bulaşın önüne geçilmesi öncelikli yapılacaklar arasında. Alınan önlemlerin başarısı aktif vaka sayısında azalmadan geçiyor. Buna karşın aktif vaka sayısındaki artış pandeminin kontrölden çıktığını gösteriyor. Pandemi küresel, pandemi kontrolü de küresel olması gerekiyor. Dünya genelinde bu artışa karşı sessizlik çok daha tehlikeli bir yönelimi ortaya koyuyor. Her ülke ulusal sınırlarda salgını kontrolle meşgül. Hatta Türkiye’de olduğu gibi Kürdistan gözden çıkartılmış, gerekli önlemlerin alınmasında çok yavaş hareket ediliyor. Şovenist, ulusalcı sermaye politikaları pandemi kontrolünde en büyük engel.
- Küresel olarak 14 milyon 845 bini, can kaybı 612 bini geçti. Toplam vaka sayısının 200 binin üzerinde olduğu içlerinde Türkiye’nin olduğu 19 ülke, 300 binin üzerinden 9 ülke, 1 milyonun üzerinde olduğu 3 ülke bulunuyor. ABD, Latin Amerika, Güneydoğu Asya, Ortadoğu, Rusya ve Güney Afrika pandeminin yerleştiği ve yayılımını arttırdığı coğrafyalar olarak dikkat çekiyor.
- Resmi istatistiklere göre Türkiye’de son 24 saatte 931 kişi hastalığa yakalandı, 17 kişi hayatını kaybetti. Toplam vaka sayısı 220 bini geçti. Test sayısındaki sınırlamanın etkisi devam ediyor, dün test sayısı 43 binde kaldı. Tümüyle normal yaşam ve üretim koşullarına dönen Türkiye için olası vakaları bulma çalışmaları ve test yapılması çok önemli hale gelmesine rağmen test sayısında istenen ilerleme sağlanamıyor.
- Sağlık Bakanlığı’nın TÜİK ile gerçekleştirdiği saha taramasında 1000 kişinin 2.4’ünde virüs varlığı tespit edildi. 83 milyonluk nüfusa uyarlandığında ortaya çıkan sonuç şu; Türkiye’de şu an en az 200 bin kişi virüs taşıyor ve bu kişilerin virüsü bulaştırma riski bulunuyor.
- Ortalama günlük vaka sayısınun en yüksek olduğu beş il değişmiyor: İstanbul, Ankara, Gaziantep, Şanlıurfa, Bursa. Açıklama bununla sınırlı, sayılar nedir, kent içinde nerelerde kümelenmeler vardır, salgın hangi yaş gruplarını etkilemiştir vb. ayrıntılı bilgi hala paylaşılmıyor. Şeffaf olmayan, anti-demokratik salgın yönetimi devam ediyor.
- Avrupa’da yapılan araştırmaya göre, Türkiye’de “yerli kit” olarak tanıtılan ve her yerde kullanılan koronavirüs testinin doğruluğunun yüzde 40 olduğu iddia edildi. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca duruma tepki gösterdi, Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’nde koronavirüs çalışmalarıyla ilgilenen ve testi onaylayan Mikrobiyoloji Referans Laboratuvarları ve Biyolojik Ürünler Daire Başkanı Selçuk Kılıç görevden alındı.
- Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES)-Mardin Şubesi ilde yaşanan vaka artışına dikkat çekti: “Salgının başında bütün planlamaların yapıldığı ve önlemlerin alınmasında belli bir seviyeye gelinen ilimizde, ‘Normalleşme!’ sonrası salgın yönetimi kontrolden çıkmış ve toplam vaka sayımız 5 bine yaklaşmıştır”. SES Mardin Şubesine göre vaka artışının nedeni: Normalleşme süreci sonrası kısıtlamaların kaldırılmasıyla birlikte kontrolsüz salgın yönetimine geçiş yapılması. Vaka artışına paralel olarak Mardin’de enfekte olan sağlık çalışanı sayısı da yükselerek 200’ü buldu.
- Batman’da vaka sayısı artmış durumda. Resmi vaka sayısına halk inanmıyor. Can kaybı sayısı 20 ilan edilenlerin aksine 65 olduğu belirtiliyor. Ölüm raporlarına müdahale ile gerçek tablo gizleniyor. Test sayısı oldukça sınırlanmış durumda. Bugüne kadar yapılan test sayısı sadece 15 bin 500. Pozitif vaka sayısı ise 4 bin 50 kişi.
- Zonguldak’ın Devrek ilçesinin kaymakamı Ümit Altay, normalleşme sürecinde vakalarda artış olduğuna dikkat çekerek iki hafta önceki bir düğüne katılan 11 kişinin Covid-19 testinin pozitif çıktığını açıkladı.
- Sağlık Bakanı Koca düğün uyarılarına devam ediyor. “Vakaların en çok görüldüğü illerden DİYARBAKIR’DA iki gün önce yapılan düğünde, 70 kişinin kol kola ve maskesiz halay çektiği öğrenildi. TRABZON’DA ise gelin dâhil, bir kına gecesine katılan 35 kişi karantinaya alındı; düğün ertelendi. Düğünleri hastalık, yoğun bakım izlemesin.” Merak edilen bulaşın kaynağı Covid-19’lu kişinin neden düğün öncesi tespit edilemediği? Asemptomatik taşıyıcı mı? Test sınırlaması nedeniyle PCR yapılamayan kişilerden biri mi? Tedavi için evine gönderilen, sadece aile hekimi telefonu ile izlenen bir hasta mı? Covid-19 olmasına rağmen izolasyon kurallarını yerine getirmeyen biri mi? Yoksa filyasyon çalışması, temaslı izlenmesinin yeterince yapılamaması nedeniyle geç saptanan biri mi? Kamuoyunda sergilenen oyun ile salgın yönetiminde kamusal kontrol adına yapılması gereken çalışmalarla ilgili yaşanan sorunlar gündeme getirilmiyor? Sağlıkta Dönüşüm Programı nedeniyle işlevsiz hale getirilen, parçalanan, salgın kontrolü ile ilgili bu çalışmaları yapamaz hale getirilen birinci basamak sağlık hizmetleri sorgulanmıyor? Türkiye genelinde salgının pikinin daha geç çıktığı ve vaka sayısının yoğunlaştığı illerde erken dönem gündeme getirilen hiçbir önlemin alınmadığı, temel geçim araçlarının üretimi dışında üretimin durdurulmadığı, nüfus hareketliliği ve seyahat kısıtlamasına gidilemediği, ücretsiz maske ve dezanfaktan dağıtılmadığı, vatandaşlara ekonomik destek sağlanmadığı, fiziksel mesafeye uyma olanağı olmayan hane halkları için hiçbir önlem düşünülmediği, başta hastaneler olmak üzere pandemi dönemine ait çalışma rejimine geçilemediği vb. bir çok salgın kontrolü önleminin yaşama geçirilmediği kamuoyunun saklanmaya çalışılıyor. Bilim Kurulu üyeleri de bu seyirlik oyuna aracılık ediyor. Gazetelerde sadece kurallara uymayan vatandaşların haberlerini gündem yaparak, salgın kontrolü ile ilgili kamu adına yapılması zorunlu olanları gündeme getirmeyerek bu seyirlik oyunun parçası haline geliyor. Bir çok Avrupa ülkesinde, Çin’de yeni vaka sayısının artmasıyla alınan önlemlere bakılsa dahi Türkiye’deki tablo tüm çıplaklığı ile görülebilir.
- Cengiz holdingin Covid-19 bilançosu: 2018 yılının Aralık ayında Diyarbakır-Mardin-Mazıdağı Demiryolu inşaatı ihalesini alan Cengiz Holding’in inşaatında çalışan 80’in üzerinde işçi COVID’e yakalandı. Daha önce de Cengiz Holding’e ait Eti Bakır Metal Geri Kazanım ve Entegre Gübre Fabrikası’nın Diyarbakır-Mazıdağı demiryolu inşaatında çalışan işçilerden 40’ı COVID’e yakalanmıştı. 15 Nisan’da da Diyarbakır-Mardin-Mazıdağı Demiryolu inşaatında çalışan 118 işçi salgına karşı çalışma koşullarının düzeltilmesini talep etmeleri üzerine işten çıkarılmışlardı. HDP İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü koronavirüse yakalanan işçileri Meclis gündemine taşıdı
- Son üç haftadır yapılan uçuşlarda 29 Haziran- 5 Temmuz arasında 9 bin 230, 6-12 Temmuz arasında 17 bin 528, 13- 19 Temmuz arasında ise 34 bin 720 turist geldi. 1 Temmuz’dan bu yana toplam ziyaretçi sayısı ise 61 bin 478’ü buldu. Covid-19 salgını nedeniyle mart ayında otellerin kapandığı Antalya’da, 1 Temmuz itibarıyla bazı ülkelerle yeniden uçuşların başlamasıyla turizm hareketlendi; pazar günü 10 binden fazla ziyaretçi geldi.
- Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Başkanı Nihat Özdemir, ligde 2020-2021 sezonunda düşük kapasiteli de olsa seyircili oynanmasının hedeflendiğini söyledi. Bu karar alındığı toplantılarda TFF üyesi dışında salgın kontrolünde görev alan sağlık emekçileri, bilim insanları bulunuyor mu? Turizm, eğitim vb. bir çok sektörde Covid-19 salgın kontrolü adına yapılan çalışmalarda ekonominin devamlılığı dışında bir seçenek düşünülüyor mu? Yoksa Covid-19 tehdidi ile birlikte sektör nasıl çalışmaya devam edilebilir mi konuşuluyor? Hiç aykırı sesin çıkmaması düşündürücü…
- Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), aşının kitlesel kullanımının en iyi ihtimalle 2021 yılı yaz aylarını bulacağı ve pandemiyi bitirebilmek için aşının koruma oranının yüzde 70’in altında olmaması gerektiğini bildirdi.
- Antikorların kalıcı olmaması aşı çalışmalarına engel değil… Enfeksiyonla oluşan antikor seviyesinin, sonrasında hızlı bir şekilde gerilediğini ortaya koyan araştırmalara ilişkin de fikri sorulan DSÖ Baş Araştırmacısı ve Kamu Sağlığı Birimi Başkanı Soumya Swaminatha bu durumun endişe verici olmadığını ancak yakından takip ettiklerine şu sözlerle dikkat çekti: “Bu virüse karşı farklı bağışıklık yolları daha inceleme aşamasında. Hücrelerin ilettiği bağışıklık tepkisinin, yani T hücreleri tepkisinin çok önemli olabileceğine dair bulgular da var. Buna ek olarak vücutta oluşan bazı hafıza hücreleri var. Bu hücreler, vücuda yeniden virüs girdiğinde yeniden aktive olup bağışıklık tepkisi oluşturabiliyor. Daha bunları öğrenme aşamasındayız. Doğal enfeksiyonlardan bildiğimiz şey, antikor üreten insanların çoğunluğunun bağışıklık da kazandığı. Bunu bilmek güzel birşey. Aşının da bağışıklık yaratabileceği umudu var. Şimdiye kadar ikinci bir enfeksiyonun oluştuğu vaka duymadık.”
- Afrika ülkesi Zimababve’de, marttan beri, ‘corona virüsünün yayılmasını engellemek amacıyla alınan önlemlere uymadıkları’ gerekçesiyle 105 bin kişi tutuklandı. 1611 vakanın kayda geçtiği, 25 kişinin Covid-19 nedeniyle hayatını kaybettiği 14.5 milyon nüfuslu ülkede, iktidarı eleştirenler, tutuklamaların aktivist ve muhalifleri susturma amaçlı olduğunu savundu. Haziranda enflasyonun yüzde 785 olarak açıklandığı Zimbabve’de, kısıtlamaların, sesini yükseltenleri hapse atmak için kullanıldığını öne süren muhalefet ve sivil toplum, Devlet Başkanı Emmerson Mnangagwa’nın istifa etmesi için 31 Temmuz’da ülke çapında grev çağrısı yaptı.
- Kayseri’de sokağa çıkma kısıtlamasında dışarı çıktığı için 3 bin 150 TL para cezası uygulanan 60 yaşındaki Hikmet İldeniz mahkemeye itiraz etti. Kayseri 1’inci Sulh Ceza Hakimliği, üst sınırdan verilme nedeni belirtilmediği gerekçesiyle, cezayı bin TL’ye düşürdü.
- Ekvador’un Guayaquil şehrinde Corona virüsü vakalarının ve ölümlerin artması sebebiyle sağlık sistemi çökme noktasına geldi. morglarda, hastanelerde ve hatta mezarlıklarda yer kalmayınca birçok cenaze sokaklara bırakılmaya, bahçelere gömülmeye başlandı. Ekvador’da resmi rakamlara göre vaka sayısı 74 bini geçti, can kaybı sayısı ise 5 bin 313.
- Britanya merkezli biyoteknoloji şirketi Synairgen’in geliştirdiği yeni tedavi yönteminin klinik deneyleri, hastaların yoğun bakım ünitesine ihtiyaç duymadan Corona virüsünün yol açtığı Covid-19’u daha hızlı atlattıklarını ortaya koydu. Bu çalışmada vücudun, virüsün yol açtığı enfeksiyonu kaptığında ürettiği interferon beta adı verilen proteini kullanıyor. Protein, bağışıklık tepkisinin canlandırılması umuduyla, nebülizatör adı verilen solunum cihazı ile Corona virüsü bulaşan hastaların doğrudan akciğerlerine çekiliyor. Klinik deneylerin ilk bulgularına göre, hastanede tedavi gören Covid-19 hastalarının, solunum cihazına ihtiyacı duymak gibi daha ciddi ve kritik bir aşamaya geçmesi ihtimali yaklaşık yüzde 79 oranında düşüyor. Synairgen, bu tedavi yöntemiyle hastaların iyileşip günlük hayatlarına devam etme ihtimallerinin 2-3 kat arttığını savunuyor. Yeni tedavi yöntemiyle hastaların hastanede geçirdikleri zamanın da ortalama üçte bir oranında azaldığı belirtiliyor.
İtalya’da yapılan bir araştırma, genom yapısı incelenen yeni tip koronavirüsün Avrupa’da ilk olarak Almanya’da görüldüğünü ortaya koydu.
- Dört aylık ‘corona’ bilançosu: İŞKUR’da iş ilanı sayısı ve istihdam yarı yarıya azaldı.
SAĞLIK MUHALEFETİ-TOPLUMSAL MÜCADELE
- SES Diyarbakır Şubesi Recep Oruç’un tutuklanmasına tepki gösterdi. Sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda “Önceki dönem şube eşbaşkanımız Recep Oruç, hakkındaki bir soruşturmadan dolayı bugün ifade vermeye gittikten sonra tutuklandı. İktidar kendine muhalif olan herkesi bir şekilde sindirmeye çalışıyor. Biz bu hukuksuzluğa boyun eğmeyeceğiz. Recep arkadaşımızı derhal serbest bırakın” dedi.
- Türk Tabipler Birliği(TTB) Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) dünya genelinde yürütülmekte olan COVID-19 aşı çalışmalarının listesini yayınladığını ve Türkiye’de 8 aşı çalışmasının yürütüldüğü bilgisinin yer aldığını vurgulayarak, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya aşı çalışmaları hakkında kamuoyunun bilgilendirilmesi çağrısı yaptı.
- Eczacılar Odası, ekonomik değil, insan odaklı düzenlemeler yapılmasını talep ederek, “Salgının yayılımı ile ilgili ekonomi odaklı değil insan odaklı kararların alınması biz Sivil Toplum Örgütleri’nin önerdiği ve şart gördüğü bir yaklaşımdır. Sosyal yaşamdaki düzenlemelerin bu bakış açısı ile yeniden gözden geçirilmesinin gerekli olduğunu düşünüyoruz. Ancak birey olarak üzerimize düşen görevleri de yerine getirmeliyiz. Hem kendimizin hem sevdiklerimizin sağlığı için tedbirleri uygulamalı, uygulamayanları uyarmalıyız” dedi.
- HDK Muğla İl Meclisi Milas’ta işten atılan ve 65 gündür direnişlerine devam eden işçilere dayanışma ziyaretinde bulundu. Ziyaret sırasında yapılan açıklamada ‘işten atılma nedeni sadece DİSK’e üye olmak. İşte bu pandemi günlerinde emekçileri açlığa mahkum eden Akp-Mhp adaletsizliğine bir örnek. HDK Muğla İl Meclisi olarak emekçilerle dayanışmamızı sürdürmeye devam edeceğiz’ denildi.
- Anayasa Mahkemesi (AYM), 19 sendika üyesinin başvurusuyla ilgili gerekçeli kararını açıkladı ve sendikal eylemler ve toplantılara katıldıkları için cezalandırılmalarını hak ihlali buldu.Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonunda (KESK) ve KESK’e bağlı bazı sendikalarda üye ya da yönetici konumunda olan 19 kişinin başvurusunda AYM, yerel mahkemenin ceza vermek için gereken kanıtları ortaya koyamadığını ifade etti
- Hindistan: İşçi hakları saldırı altında; Hindistan’daki pek çok eyalet koronavirüs krizini iş kanunlarını askıya almak ve işçi haklarına saldırmak için bir bahane olarak kullanıyor. Merkezi hükümetin başbakanı Narendra Modi de sendikal harekete yönelik saldırılarına devam ediyor. Uttar Pradesh, Madhya Pradesh, Gujarat ve Himachal Pradesh eyaletleri iş kanunlarında kapsamlı değişiklikler yaptı: çalışma süresi 8 saatten 12 saate çıkarıldı; kısa süreli iş sözleşmeleri yürürlüğe konuldu. Ayrıca iş kanunun bazı maddeleri askıya alındı veya geniş muafiyetler sağlandı. İşçi haklarına yönelik bu saldırılar, yasama meclisleri veya parlamento kapalıyken kanun hükmünde kararnameler aracılığıyla gerçekleştirildi. Değişiklikler sendikalara danışılmadan ve temel işçi hakları hiçe sayılarak yapıldı. Hindistan hükümeti bu değişiklikleri geri çekmeli, iş müfettişliğini güçlendirmeli ve herkese sosyal güvence sağlamalıdır. yedi farklı küresel sendikanın desteklediği kampanya için link: https://www.labourstartcampaigns.net/show_campaign.cgi?c=4429
YENİ YAŞAMIN İNŞASI
- Belgesel Film Yönetmeni Elif Ergezen, pandemiyle koşulları daha da zorlaşan sanat emekçilerine ilişkin “Bizim ‘normalimiz’ zaten salonsuz festivaller, gösterilemeyen filmler, gözaltı ve tutuklamalar, işsizlik ve güvencesizlikti. Bu açıdan özgürleşmeye ihtiyacımız var” dedi. Belgesel Film Yönetmeni Elif Ergezen, pandemi sürecinde daha da görünür olan sanat emekçilerini çalışma koşulları ve üzerlerindeki baskıya ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Ergezen, emek sömürüsü, uzun mesai saatleri, güvencesiz, güvenliksiz, sözleşmesiz çalışma koşulları yanı sıra taciz ve mobbingin sektörde normalleştirildiğine dikkati çekti.
(http://mezopotamyaajansi22.com/tum-haberler/content/view/104406)
- HDP Gençlik Meclisi, partilerinin “Demokratik Mücadele Programı” kapsamında başlattıkları “Hep birlikte harekete geç” kampanyasının startını yarın verecek. Gençlik Meclisi Eş Sözcüsü Sevim Akdağ, “Artık talep etmek yerine, biz inşa edeceğiz” diyerek gençleri alanlarda, sokaklarda sözünü söylemeye davet etti.
(https://artigercek.com/haberler/hdp-genclik-meclisi-kampanya-baslatiyor-harekete-gec)
JİN
- Akp İstanbul Protokolünün kaldırılmasına yönelik adımlar atarken son 30 günde 27 kadın cinayeti işlendi. Muğla’nın Ula ilçesinde Akyaka Mahallesi’nde yaşayan Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi İktisat Bölümü öğrencisi 27 yaşındaki Pınar Gültekin’den 16 Temmuz’dan bu yana haber alınamıyordu. Muğla İl Emniyet Müdürlüğü ve il jandarma komutanlığı ekipleri, Menteşe ilçesinin kırsal Yerkesik Mahallesi’ndeki ormanlık alanda bir kadın cesedi buldu. Toprağa gömülü cesedin günlerdir kayıp olan Pınar Gültekin’e ait olduğu tespit edildi. Gültekin’in öldürülmesiyle ilgili Cemal Metin Avcı isimli bir kişi gözaltına alındı. DHA’nın aktardığına göre, gözaltına alınan şüpheli eski sevgili Cemal Metin Avcı’nın olay günü konuşmak bahanesiyle otomobiline aldığı Pınar’ı kendisine ait bağ evine götürdü. Burada çıkan tartışmada döverek darp ettiği Pınar, bayıldı. Cemal Metin Avcı da genç kadını boğarak öldürdü. Pınar’ın cansız bedenini de varile koyup, üstüne beton döküp ormanlık alana götürüp attı. Şüpheli Cemal Metin Avcı’nın ilk ifadesinde cinayeti itiraf ettiği öğrenildi.
- Muş’un Malazgirt ilçesine bağlı Gölağılı (Qêranlî) köyünde Fatma Altınmakas adlı kadın, evli olduğu erkek Kazım Altınmakas tarafından öldürüldü. 6 çocuk annesi olan Fatma Altınmakas’ın cenazesi, ailesi tarafından alınarak Ağrı’nın Patnos ilçesinin Özdemir (Hozdemir) köyünde defnedildi. Yaşanan olayın ardından Kazım Altınmakas gözaltına alınarak, “Kasten öldürme” suçundan tutuklanarak cezaevine gönderildi. Ailenin 6 çocuğu da ‘koruma’ altına alındı.
- Eski sevgilisi Deniz Bulutsuz’a şiddet uygulayan oyuncu Ozan Güven’in reklam yüzü olduğu banka afişlerinin sinemalardan kaldırdığı öğrenildi.
SİYASAL SAĞLIK-EKOLOJİK SAĞLIK
- Tam burada ekofeminizm, insan bedeninin ve doğanın birbiriyle ilişkili tahakküm altına alınma biçimlerini, yani cinselliğin baskı altına alınması, insanın insan tarafından sömürülmesi ve insanın soyutlandığı doğanın boyunduruk altına alınması ile kadınların bu tahakküm biçimlerine ilişkin tarihsel konumlarını analiz etmeyi ve dönüştürmeyi temel alıyor. Yani, elimize aldığımız tişörtün üretildiği fabrikada çalışan işçinin tabi kılındığı eşitsizlik ve o eşitsizliği üreten kapitalizmin, bir ağacı, parçası olduğu tüm bir ekosistemle birlikte hammaddeye ve kaynağa indirgeyen kapitalizmle aynı şey olduğunu söylüyor. O tişörtü üreten işçinin üretimi ve yeniden üretimini sağlayanın aynı zamanda o tişörtün yıkanması ve ütülenmesinden de “sorumlu olan” kişi olmasıyla, o tişörtü bir meta olarak üreten sermayenin suları ve havalı zehirli atıklarla kirletmesi arasındaki güçlü bir organik ilişki olduğunu vurguluyor. Kısacası doğanın ve kadınların tahakküm altına alınması salt bir mecaz, benzetmeden ibaret değil.Bu bağlantıları çoğaltmak mümkün ama kadınların tahakküm altına alınmasıyla doğanın tahakküm altına alınmasını sadece simgesel bir benzerlik gibi düşünmeyeceksek, aralarındaki ilişkiyi en genelde nasıl kurabiliriz? Şu soruyu sormakla başlayabiliriz: üretim ve yeniden üretim alanları arasındaki patriyarkal kapitalist ilişki biçimi; daha doğrusu patriyarkal kapitalist üretim ve yeniden üretim örgütlenmesi modelleri, kapitalizmin insanı doğadan tam anlamıyla kopartması süreci olmadan mümkün müdür?
GÖRÜŞLER:
Her güne kayıp bir kadın ilanı veya kadın cinayeti haberi ile başlamak kaderimiz olmamalı. Muğla’da 17 Temmuz Cuma gününden beri kendisinden haber alınamayan Pınar Gültekin’in öldürüldüğü haberi bu zincirin son halkası oldu. Üniversite öğrencisi olan Gültekin’in katledilmesi birkaç ay önce katledilen Zeynep Şenpınar cinayetini hatırlattı. Üniversite gençliğinin toplumsal sorunlarla ilgilenmeleri halinde haklarında soruşturmalar açılması, katıldıkları herhangi bir toplumsal eylem gerekçe gösterilip yurtlardan atılması, burslarının kesilmesi, mezun olduklarında güvenlik soruşturmaları gerekçe gösterilerek çalışma imkanlarının elinden alınmasıyla birlikte düşünüldüğünde sorunun kaynağı daha net anlaşılabilir. İktidarın hedeflediği gençlik protipi tüketen ve sadece tüketim ekonomiye kaynak olan bir gençliktir. Muğla özelinde düşünüldüğünde Kötekli (üniversite yerleşkesinin bulunduğu) mahallesinde sıkışmış, şehirle hiçbir bağı olmayan, kafe ve barlarda zaman geçiren ve şehirde bulunan dar bir kesimin apartlarına yüksek kira bedelleri ödemek zorunda bırakılan bir gençlik gerçeği ile karşı karşıyayız. Kendilerini örgütleme ve ifade imkanı bulamayan gençler de korkunç bir tüketim döngüsü içerisinde hayatlarını devam etmek zorunda bırakılıyor. 2010 yılında Şerzan KURT’un polis tarafından katledilmesi hala hafızalarımızda tazedir. Şerzan’ı katledenler apolitik bir gençlik hedeflemekteydi. Şimdi bu gençlik maalesef kadın cinayetlerine kurban gitmekte. Bu cinayetleri durdurmak için örgütlenmeli ve özsavunmamız her alanda gerçekleştirmeliyiz.
EKLER:
ŞIRNAK HALKININ YOLUNDAN...
Kürdistan’da cinsel saldırı vakaları giderek artıyor. Taciz, tecavüz ve çocuk istismarı son zamanlarda yaygınlık kazandı. Geçtiğimiz günlerde, Şırnak merkezinde 13 yaşındaki bir çocuğa A.A isimli JÖH uzman çavuşu tarafında cinsel saldırıda bulundu.
Kürt kentlerinde son aylarda asker ve polis tarafından taciz, tecavüz ve çocuk istismarı olaylarında artışın temelinde, devletin Kürt halkına yaklaşımı yatıyor. Çünkü bu vakalardaki artış tekil olmaktan çoktan çıkmıştır. Son bir hafta içinde Şırnak, Silopi ve Batman’da üç cinsel saldırı olayı gerçekleşti
Şırnak’ta çocuğa karşı yapılan cinsel saldırının ardından, halk uzman çavuşu yakalayıp polise teslim etti. Şırnak halkının bu refleksi ve sokaklara çıkarak protesto gösterileri düzenlemesi, devlet politikalarını teşhir etmesi, Kürt halkının ulusal onuruna sahip çıktığını göstermesi bakımından önemli.
Saldırının ardından Şırnak Valiliğinin yaptığı açıklama, sorunun kaynağında sistematik olarak uygulanan devlet politikası olduğu gerçeğinin üzerini örtmeye yönelikti. Valilik olayı, saldırganın “sarhoşluğu”na bağladı. Sarhoşluk kılıfı, eskiden beri, Kürt kentlerinde devlet görevlilerinin işlediği cinayetlerin ve suçların koruma kalkanı işlevini görüyor. 2017 yılında evlerinde uyuyan 6 ve 7 yaşındaki iki kardeşin panzerle ezilmesinde de faillerin “sarhoş olduğu” gerekçesi gösterilmişti. Tutuklanan polis 2 yıl sonra serbest bırakıldı ve görevlerine iade edildi. Çok açıktır ki, şimdi tutuklanan ve görevden alınan uzman çavuş da benzer biçimde aklanarak, cezasızlık güvencesi altında, halka zulmetmeye ve kadın ve çocuklara cinsel saldırıda bulunmaya devam edecek.
Çünkü biliyoruz ki, Kürt halkına karşı uygulanan topyekun savaş, “Çökertme” politikası olarak uygulanıyor ve bu, asker ve polislerin cinsel saldırı, tecavüz ve tacizin yaygınlaştırılmasının da temelini oluşturuyor. Kürt halkına karşı sömürgeci politika ve zihniyet devlet görevlilerinin fütursuzca davranabilmesinin önünü açıyor.
Amaç bellidir; Kürdü onursuzlaştırmak, düşkünleştirerek kendi kimliğine, kültürüne ve diline sahip çıkmasını engellemek. Ulusal bilincin ulusal onurla birleşmesini dinamitlemek. Bu, tüm sömürgecilerin uyguladığı temel bir politikadır. 2015-2016 sokağa çıkma yasakları döneminde taciz ve tecavüz olaylarında yaşanan artış hafızalarda tazeliğini koruyor. Cizre’de boş evlerin yatak odalarına giren asker ve polisler duvar ve aynalara kadınları hedefleyen cinsel saldırı içerikli yazılar yazmıştı.
Sürdürülen sömürgeci politikaların ve savaşın temel hedefleri arasında kadın ve çocukların bulunması asla tesadüf değildir. Savaş aynı zamanda kadınlara karşı açılmış bir savaştır. Savaşın gelişim düzeyine bağlı olarak bu durum artmakta veya azalmaktadır. Son süreçte eş başkanlık kurumuna ve kadınlara yönelik tutuklama ve gözaltı saldırıları ile taciz ve tecavüzlerdeki artış arasındaki ilişki göz ardı edilemez. Savaşı sürdürenler aynı zamanda kadın özgürlük mücadelesini ve örgütlülüğünü dağıtmaya yöneldiler. Kayyum atanan belediyelerde ilk iş kadın kurumlaşmalarını kapatmak oldu. Kadın örgütlülüğüne karşı gerçekleşen saldırılarla savaşın tırmandırılması koşut hale geldi.
Devletin amacı Kürt halkını, kadınlarını ve çocuklarını kimliksizleştirmektir. Bunda başarılı olduğunda savaşı kazanacağını hesaplamaktadır. Çünkü, toplumsal olarak örgütlenmemiş bir halkın vereceği tepkinin kapsamı da o ölçüde zayıf kalacaktır. Kadını hiçleştirmek ve teslim almak Kürt halk iradesini kırmanın bir başka biçimidir. Sorun siyasal olduğu kadar toplumsal bir sorundur. Kürt halkının toplumsallığını hedeflemektedir. Devlet her yerde, kadınları teslim alarak toplum üzerinde sömürgeci, ırkçı ve cinsiyetçi hegemonyasını inşa etme gayreti içindedir.
Tam da bu nedenle, yaşanan cinsel taciz, tecavüz ve çocuk istismarlarının bireysel ve tekil değil, topyekun ve sistematik devlet politikasının görüngüleri olduğu bilinerek, topyekun bir toplumsal karşı koyuş ve örgütlenme hattı geliştirilmelidir. Sömürgeci ve cinsiyetçi savaşı sürdürenlerin hesapları böyle boşa çıkarabilir.
Şırnak halkının ortaya koymuş olduğu toplumsal refleks ve eylemliliğin örnekliği bize, tek tek yerellerdeki hareketin önemini ortaya koyduğu gibi, bu türden tepkilerin ve örgütlenmelerin genelleşmesinin, birbirini sahiplenme ve destekleme ilişkisinin geliştirilmesinin de ne kadar yakıcı bir ihtiyaç olduğunu gösterdi. Yol bellidir. Kürt halkı ve kadınları da bunu başaracak irade ve kararlılığa sahiptir.
SEDAT ŞENOĞLU- HDK EŞSÖZCÜSÜ
- HDK Muğla İl Meclisinin Milas’ta Gerçekleştirdiği Suruç Anmasından fotoğraflar;