KORONA GÜNLÜĞÜ 22 TEMMUZ 2020
GÜNDEM
- Kadınlar hergün isyanda, hergün sokakta eril şiddete karşı mücadele veriyorlar. Pınar Gültekin’in Cemal Metin Avcı tarafından katledilişi ile birçok şehirde binlerce kadın sokaklardaydı.
- Halkların Demokratik Partisi (HDP), “Demokratik Mücadele Programı”nın “Demokrasi Buluşmaları” ile toplumsallaşmaya devam ediyor,Kocaeli’nin Darıca ilçesinde tekstil işçileri biraraya gelerek örgütlenme ve mücadelede yanyana olduklarını belirtti.
- Toplumsal özgürlüklere her gün kısıtlama getiren AKP iktidarı yeni bir yasal düzenleme ile sosyal medyada ‘kademeli kısıtlama’ adı altında baskı araçlarını güçlendiriyor.
- Bir insan daha ‘vatandaş’ olamadığı bu dünyada yaşamına son verdi. İsviçre’nin Bern kentinde #StopIsolation grubu iltica kamplarındaki kötü koşullar için parlemento önünde eylem yaparken, iltica talebi reddedilen İran’lı bedenini ateşe vererek yaşamını yitirdi.
- Çocuklar, yaşanacak güvenli bir ortam ve güvenceli bir gelecek yerine güvenlik birimlerine teslim edildi. Türkiye’de geçen yıl ‘güvenlik’ birimlerine suça sürüklenme nedeniyle getirilen çocuk sayısı bir önceki yıla göre yüzde 5,8 artarak 511 bin 247’ye çıktı.
- Ahmet Kaya, Magazin Gazetecileri Derneği’nin 1999’da düzenlediği “Yılın En İyi 10 Müzik Yıldızı Yarışması” ödül töreninde “Kürtçe şarkı söylemek, klip çekmek istiyorum” demiş sonrasında linç edilmiş ve sürgün edilmişti. Eline ilk mikrofonu alıp linç korosunun şefliğini yapan Serdar Ortaç pişmanlığını dile getirdi.
- Irkçılık yayılıyor. Şantiyede Kürtçe şarkı söylediği için yakılan, sömürülen, ayrımcılık ve ırkçılıkla her gün yaşam savaşı veren Kürt işçiler bu defa da Yozgat’ta saldırıya uğradı.
- İşçi sınıfı emek ve kimlik mücadelesi veriyor. ABD’nin birçok kentinde işçiler „Siyah Yaşamlar için Genel Grev“ çağrısıyla ırkçılık ve ayrımcılığa karşı greve gitti.
- Ayrımcılık ve eşitsizlik öldürüyor. ABD’de yapılan araştırmada siyahi çocukların ameliyat sonrası ölüm oranları beyazlara göre 3.5 kat fazla.
- AKP/MHP’nin gasp ettiği Batman Belediye Eşbaşkanı Mehmet Demir, partisinin Batman İl Örgütü ziyareti sonrası gözaltına alındı.
- Türkiye’de yeterli test yapılmazken, kullanılan yerli ve milli Covid-19 tanı kitinin de güvenilirlik oranı %40 çıktı.
MEVCUT DURUM- SALGININ KONTROLÜ- SAĞLIK ÇALIŞANLARININ SAĞLIĞI
- Dünya genelinde toplam vaka sayısı 15 milyonu geçti, can kaybı 620 bin civarında.
- Günlük dalgalanmaları ortadan kaldırmak için yedi günlük ortalamalar üzerinden istatistikler veriliyor. Ne yazık ki, yeni vaka sayısında yedi günlük ortalamalar hep artarak seyrediyor. Pandemi tırmanışını sürdürüyor.
- Yeni vaka sayısı yeniden yükselişe geçerek 239 binin üzerine çıktı. ABD’de 67 binin, Hindistan’da 39 binin, Kolombiya 7 binin ve Arjantin 5 binin üzerinde yeni vaka sayısı ile yüksek hızda devam ediyor. Yüksek hızda devam eden Güney Afrika, Meksika ve Rusya’da ise yeni vaka sayısında azalma görüldü.
- Yeni vaka sayısında Güneydoğu Asya ve Ortadoğu ülkelerinde ciddi artış gözleniyor. Bangladeş’de 3 bin , İran’da 2 bin 625, Suudi Arabistan’da 2 bin 476, Irak’ta 2 bin 466, İsrail’de 2 bin 39, Filipinlerde 1,951 ve Endonezya’da 1,655 yeni vaka bildirimi yapıldı.
- Halen dünya genelinde 25 ülke binin üzerinde yeni vaka bildirimi yapıyor.
- Resmi istatistiklere göre Türkiye’de son 24 saatte 928 kişi hastalığa yakalandı, 18 kişi hayatını kaybetti. Toplam vaka sayısı 220 bini geçti. Test sayısı hala düşük, 43 bin civarında.
- SES Urfa Şubesi, koronavirüs vaka sayısındaki artışa dikkat çekerek, kentte bulunan kamu hastanelerinde yoğun bakımı ünitelerinin doluluk oranının yüzde 100’e ulaştığını açıkladı ve şu tespiti yaptı: Durumun ciddiyeti kavranmamış, bilimsellikten uzak, toplumcu bir sağlık algısının dışa sadece rakamlar ve istatistikler üzerinde oynanarak süreç idare edilmeye çalışılmıştır. Durum bu haldeyken Urfa il Sağlık Müdürlüğü işlemez hale gelmiş, adeta halkımız ve sağlık emekçileri kendi kaderlerine terk edilmiş durumdadır”
- Salgın devam etmesine, Kürt illeri dahil 13 ilde pikini sürdürmesine rağmen ‘yeni normalleşme’ süreci kesintisiz devam ediyor. İçişleri Bakanlığı, Covid-19 önlemleri kapsamında işyerlerine getirilen saat kısıtlamasını kaldırdı. Bilim Kurulu tarafından belirlenen tedbirlere uyulması şartıyla lokanta, restoran, kafe, kafeterya, çorbacı, kokoreçci, çiğ köfteci, kıraathane, kahvehane, çay bahçesi ve dernek lokali gibi işletmelerin çalışma saatlerine yönelik kısıtlamalar kaldırıldı.
- Covid-19 sağlık emekçilerine bulaşmaya devam ediyor. ‘Yeni normalleşme’ süreci ile birlikte artan temas bulaşı yaygınlaştırdı. Van’da Başkale Devlet Hastanesi’nde 10 sağlık çalışanının Covid-19 testi pozitif çıktı.
- Sağlık Bakanı Yardımcısı Prof. Dr. Emine Alp Meşe, Türkiye Meclis Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu’nda, Türkiye’de Koronavirüs pandemisi sürecinde gelinen noktaya ilişkin bilgi verip, milletvekillerinin sorularını yanıtladı: „11 Mart’ta açıklanan Corona virüsü vakasının İtalya’dan geldi. Sağlık çalışanlarına test konusu, üzerinde konuştuğumuz ve tartıştığımız bir konuydu. Çalışma gruplarında aldığımız ortak karar sonucunda en akılcısı, riske göre sağlık çalışanlarına bu testleri yapmak oldu. Bunun için bir algoritma yayınladık. Buna göre sağlık çalışanının temas riskine göre test yapıyoruz. Test kısıtlaması yok sağlık çalışanlarında, riske göre yapıyoruz. PCR testi sadece o anlık virüsü gösteriyor. Yani o anda virüsün olması ya da olmaması bir daha olmayacağını göstermiyor. Bu yüzden Bilim Kurulu önerisi, riske göre test yapmaktı. Henüz dünyada birinci dalga bitmiş değil. İkinci dalganın başlaması için vakaların çok aza inmesi sonra artışa geçmesi gerekiyor. Tüm dünyanın ortak kararı, birinci dalganın henüz bitmediği. Bizim kendi üniversitelerimizde 12 aşı çalışması var. Bunlar klinik safhada. 5’i fare deneyi aşamasında. sonuçları çok iyi olanlar var ama bunlar daha da ilerleyecek.“
- İçişleri Bakanlığı, 81 il valiliğine ‘Covid-19 Tedbirleri Kapsamında Denetimler’ konulu genelge gönderdi. ‘Kontrollü sosyal hayat’ döneminde ‘Koronavirüs Bilim Kurulu’ tarafından belirlenerek yayımlanan rehberlerde yer alan kurallara ve alınması gereken önlemlere ilişkin sorumlulukların yerine getirilip getirilmediğinin düzenli olarak denetlenmesi amacıyla 81 il valiliğinin talimatlandırıldığı belirtildi.
- Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, Covid-19 tedbirleri gerekçesiyle engelli yurttaşların trenle şehirlerarası seyahat etme hakkını askıya alan uygulamayı kaldırdı.
- Uygulamanın kaldırıldığını twitterdan duyuran Türkiye Engelliler Platformu, “TCDD’nin hukuksuz seyahat yasağı kararına engelli temsilcilerimizin baskıları sonucunda geri adım attırdık. Kamuda engelli kotasının artırılması ve sınav öncesi e-kpss 3. atamasının yapılmasıyla ilgili mücadele gücü bizim elimizde! Hazır mıyız?” paylaşımı yaptı
- Avrupa Birliği (AB) liderleri neredeyse beşinci güne sarkan zorlu zirvede koronavirüsünden etkilenen ekonomileri için 750 milyar avro büyüklükte canlandırma planı üzerinde uzlaşıya vardı.
- İsveç’te her yıl altı kategoride verilen Nobel Ödülleri’nin kazananlarına ödülleri törenle verilmeyecek.
- Yeni bir araştırma, koronavirüse bağlı Covid-19 hastalığını geçirmiş kişilerin kanlarındaki antikor seviyesinin yeniden bu virüse maruz kalmaları halinde onları koruyabileceğini ortaya koydu. Covid-19 hastalığının ilk görüldüğü Çin’in Vuhan kentindeki Alman-Çin ortak laboratuvarının çalışmaları kapsamında koronavirüse bağlı hastalığı geçirmiş ve iyileşmiş olan 327 kişi incelendi. Hastaların iyileştikten sonraki antikor seviyeleri altı ay boyunca takip edildi ve altı ay sonunda hastaların yüzde 80’indeki biyolojik olarak aktif antikorların onları yeniden aynı virüsten hastalanmalarına karşı bağışıklık sağlayabileceğini gösterdi Araştırmayı yürütenlerden Essen Üniversitesi Hastanesi Viroloji Enstitüsü Direktörü Ulf Dittmer, çalışmaları sonucunda koronavirüse karşı antikor oluşumunun diğer viral hastalıklardan bilinenlerle örtüştüğünü ifade etti. Belirli bir virüse karşı vücudun antikor üretmesinin genellikle hızlı bir şekilde başladığını, ardından kandaki antikor seviyesinin zirveye ulaştığını, daha sonra tekrar inişe geçtiğini ve sonunda belirli bir noktada stabil bir düzeyde seyrettiğini belirten Dittmer, Vuhan’da incelenen iyileşmiş hastaların son iki ile üç aylarında antikor seviyelerinin göreli olarak istikrarlı bir seviyede devam ettiğini söyledi.
- TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı ve eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ, ABD’li Alexion ilaç firmasının, Türkiye’de bazı kamu çalışanlarına rüşvet verdiği iddialarına ilişkin suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusu oldukça açıklayıcı: “ABD’de Alexion ilaç şirketinin, Soliris isimli ilacının ülkemizde yaygın kullanımını sağlamak için, Türkiye’de Alexion İlaç Tic. Ltd. Şti’ni kurduğu, Türk mevzuatına göre bu ilacın kullanımının Sağlık Bakanlığı bünyesinde kurulan komisyonların onayına bağlı bulunduğu, şirketin başlangıçta Soliris için bu onayları almakta zorlandığı, daha fazla hasta onayı almak hususunda yardımcı olması için bir danışman kiraladığı, danışmanın üst düzey Sağlık Bakanlığı yetkilileriyle bağlantılarının bulunduğu, 2010-2015 yılları arasında Alexion Türkiye’nin Danışmana 1,3 milyon doların üzerinde ödeme yaptığı, dolayısıyla, kamu görevlilerine usulsüz ödemelerde bulunularak Alexion isimli ilaç şirketinin 6.6 milyon doların üzerinde kazanç sağladığı, bu haksız kazançta Türk yasalarına göre suç işleyerek katkıda bulunan kamu görevlileri ve diğer kişilerin bulunduğu iddia edilmiştir.”
SAĞLIK MUHALEFETİ-TOPLUMSAL MÜCADELE
- TTB Merkez Konseyi, hakkında soruşturma açılan Halk Sağlığı Uzmanı, Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala’yla ilgili bugün Bursa’da birçok Tabip Odası yönetici ve üyelerinin de katıldığı basın açıklamasında: “Kayıhan Pala’nın yıllardır çevrenin korunması, hava kirliliği, işçi sağlığı ve güvenliği başta olmak üzere halk sağlığını ilgilendiren birçok konuda yaptığı çalışmalardan ve pandemi sürecindeki sorgulayıcı bilimsel tutumundan Bursa Valiliği’nin paniğe kapıldığını, bu paniğini Uludağ Üniversitesi’ne taşıdığını bugün burada toplanmamıza neden olan soruşturmadan net olarak görebiliyoruz. “Ülkemizde ve Bursa’da pandemi sürecinde her şeyin mükemmel olduğuna, hiçbir adımın yanlış ya da eksik atılmış olabileceğine inanmayan yöneticilere “akademik özgürlük ve bilim insanının sorumluluğu” kavramlarını anlatmanın ne kadar zor olduğunun farkındayız.“İnatla ve kararlılıkla doğruları anlatmaya, pandemi dahil insan yaşamını ve sağlığını olumsuz etkileyen bütün süreçlerde gördüğümüz bütün eksiklik ve yanlışlıkları dillendirmeye devam edeceğiz.”
- Diyarbakır’da Covid-19 vaka sayısı en yüksek illerden olması nedeniyle yerelde bulunan sivil toplum kuruluşları toplumun sağlını korumak zorundayız diyerek ortak açıklama yaptılar. Toplumsal korunma üzerine kültürel özellikleri de barındıran korunma yöntemlerini paylaştılar.
- Pangaaltı’da gerçekleşen nefret saldırısının ardından HDK Adalet Komisyonu “AKP ve Diyanet hedef gösteriyor LGBTİ+’lara yönelik saldırılar artıyor. Siz tekçiliği, tek rengi dayattıkça biz çoğulculuğu ve gökkuşağını savunmaya devam edeceğiz” dedi.
- Aralarında aydın, yazar, şair ve sanatçıların bulunduğu “101 Aksaçlı” yayınladıkları ortak metinle, Türkiye’nin içinde bulunduğu kötü koşullara dikkati çekerek, başta gençler olmak üzere toplumun her kesimini demokrasi ittifakında buluşmaya davet etti. Adil ve özgür bir topluma ulaşmak için bütün muhalefet güçlerini demokrasi ittifakında gecikmeksizin buluşulma çağırısı yapan aydınlar, iktidara ve muhalefete ayrı ayrı eleştiriler yöneltti.
- Öğrenci Kollektifleri ve Öğrenci Faaliyeti’nden üniverisiteliler, Bomonti bira fabrikasının yıkımı nedeniyle açıklama yaptılar.‘Kentte yaşayan insanların mekansal belleğini tutan bu yapı; birçok insanın hafızasında yaşamın dününü, bugününü ve geleceğini taşımaktaydı. Özellikle İstanbul’da AKP ile tek yok edilen kültür varlıklarının bir tanesi de Bomonti bira fabrikası oldu.
YENİ YAŞAMIN İNŞASI
20. yüzyılın çok yönlü ve çığır açan Katalan sanatçısı Joan Miró’nun sergisi Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nin (SSM) ‘‘Joan Miró. Kadınlar, Kuşlar, Yıldızlar” çevrimiçi olarak izleyiciyle buluşuyor. Çevrimiçi sergide Miró’nun sanatını çocuklara tanıtmaya yönelik çalışmalar da yer alıyor. Sergiyle bağlantılı olarak hazırlanan çocuk kitabı Ben Miró, SSM web sitesinde paylaşıma açıldı.
JİN
- Tanımadığınız adamlar katil ve tecavüzcü çıkınca, “kadınlar yanlış seçimler yapıyor”; tanıdığınız adamlar çıkınca “yapmaz öyle şey, iyi çocuktur”…
Son dönemlerde her istatistiki ve argümantatif değerlendirmeyi, “ben öyle yaşamadım, görmedim, bence öyle değil”, diyerek tartışmaları ve bilimi boşa düşüren bir eğilim var ve çok tehlikeli. Çünkü, her şeyi kendi deneyiminden anlamak, bir sistemin nasıl kurulduğunu da, iktidarın mekanizmalarının nasıl işbirlikçiler yarattığını da anlamaktan uzaklaştırır. Bu bir sistem. Adına ataerki diyoruz, herkesi eşitsiz bir şekilde dahil ediyor ve suç ortağı yapıyor. Orada ne işi varmış, ben emin değilim kadın beyanının doğruluğuna, dediğiniz anda katilleri güçlendiriyorsunuz!
Halbuki dilimize, aklımıza, gündelik hayatımıza ve seçimlerimize yansıyan, cinsiyetli ve ırklı olarak kurulmuş bir sistemin içine doğduk biz. Güç ilişkilerinin eşitsizliği, fail sorumluluğumuzu ve tanıklığımızı belirliyor. Dönüştürme gücümüzü, bu sistemi kabul ettiğimiz ve kendimizi mağduriyetlerden oluşan yarışma ve ödüllendirme sistemlerinde bulduğumuz sürece yok ediyor.
Bu sürecin diğer yüzüne bakalım. Her kadın cinayetinde canımız yanıyor, yok olan hayatlar için değil sadece, kendimiz için. Çünkü her anlatılan hikaye bizim hikayemiz. Erkeklerin her cümlelerinde masanın keyfini kaçırmamak, toplantının akışını bozmamak, ana fikri kaçırmamak, iyi adamları kırmamak için, bizlere yönelik şiddetini görmezden gelmemizi bekliyorsunuz. Her sinirlendiğinizde ağzınıza ilk gelen kelimeye bakın, küfrederken kullandığınız ifadelere bakın, beğenirken veya eleştirirken kullandığınız ölçütlerin cinsiyetine bakın! Her kızgınlığında kadın bedeninin bir parçasına yöneliyor şiddet veya kadının yarattığı bir işe… her düzgün işte erkek referansları var, her yarım, eksik işte kadın. Adam gibi konuş derken bile bu cinayet sistemine ortak oluyorsunuz. Adam insan demek değil, erkek demek. Kar eden kurumun sahibi sosyalist diye emek sömürüsü yapmamış olmuyorsa; erkek iyi diye imtiyazlarından vazgeçmiş de olmuyor. Bunları bile sorgulamazken, kadınlara akıl öğretmeye yeltenmek, ahhh!
Bu cinayetler en mikro ölçekte kendimizi sorgulamadan bitmeyecek! İktidar #istanbulsözleşmesi gibi sembolik bir hukuki dayanağa bile tahammül edemezken, bugün en önemli şey erkeklerin bu cinayet düzeninin yok olması için önce kendilerinden başlaması müdahaleye, kadınların birbirine dayanması ve güçlenmesi… Yüzyıllardır kadınların bağımsız olmasına tahammül edemeyen, birkaç yüzyıl önce kadınları cadı olarak yaftalayıp yakan sistem; şimdi başka ayrımlar üretiyor öldürmek için, hapsetmek veya yıkıma uğratmak için. Zira kadınların yıkımı, erkeklerin refahı, sermayenin kârının bekası, toplumsal mutabakata uymayan devletin meşruiyeti demektir. Tam da burada Suruç, Ankara patlamaları ile kadına yönelik cinayet düzeni kesişiyor işte. Demokratikleşme sadece meclisin matematiği ile ilgili değil, sokaktaki siyasetin nasıl oluştuğu ve kamusal alanın nasıl dönüştürüldüğü ile ilgili. Adalet sadece kanunun uygulanması değil, kanunun uygulanması ihtimalinin bile suçtan caydırıcı olması demek. Barış sadece ülke sınırlarına dair bir tehdidin olmaması değil, ülke içinde bile sınırların olması, yani kadınların/transların girmesinin tehlikeli olabileceği hiçbir yer kalmaması demek. Sokakta güvenle dolaşmak ve kamusal alanda korkmadan kendini ifade etmek demek.
Politik olmak zorundayız, eğlencelerinizi ve şakalarınızı bozacaksak, can güvenliğimizden kıymetli olmadığı için sizin neşeniz!
Yeter!
http://siyasihaber4.org/istanbul-sozlesmesini-degil-eril-sozlesmeyi-boz
- Kadınlar, Pınar Gültekin’in Cemal Metin Avcı tarafından katledilişi ile birçok şehirde isyandaydı.‘Kadınların öldürülmesine geçit verenler, katillerine haksız tahrik indirimi verenlerdir’ diyerek; “Pınar Gültekin isyanımızdır, bir kişi daha eksilmemek için İstanbul Sözleşmesini uygula” ve “Kadın cinayetlerini acil önle” pankartı taşındığı eylemde, “Kadın cinayetleri politiktir”, “Katledilen kadınları isyanımızdır”, “Yasta değil isyandayız” ve “Kadınlar hep birlikte güçlü” dövizleri taşındı. Öte yandan “Erkek devleti yıkacağız”, “Erkek adalet kadınları öldürüyor”, “Erkek adalet değil gerçek adalet” sloganları atılırken, kadınlar katliamlara karşı sık sık alkış çalarak tepki gösterdi. İzmir’de eylem yapan kadınlar polis şiddetine uğrayarak gözaltına alındı.
- Hergün en az bir kadın yakınları tarafından öldürülüyor. Sevtap Şahin şiddete uğradığı için 60’a yakın şikayette bulunduğu halde kocası tarafından öldürüldü. Kadınları koruyamayanlar İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırmayı düşünürken bu ölümlerin ortaklarıdır.
- ‘Mücadele, eril güç etrafında inşa edilmiş sisteme karşı’ ‘Akademideki eril şiddete ve erkek şiddetine karşı bir araya gelen, LGBTİ+, feminist ve queer akademisyenlerin, “Eril Akademiye Dur De” başlıklı bildirisi, şimdiye kadar birçok üniversiteden 488 imzacı tarafından desteklendi.
- Diyanet, şiddet gören kadınlara ‘şiddeti kabullenmeyi, hatayı kendinde aramayı ve meseleleri aile içinde çözmeyi’ tavsiye ediyor. Diyanet, resmi kurumlara başvurmayı ise en son yapılacak iş olarak telkin ediyor. Kadın kırımının ve İstanbul Sözleşmesi’nin neden iptal edilmek istendiği niyeti ve sebebini diyanet tane tane anlatmaktan vazgeçmezken, kadınlar da isyandan ve mücadeleden vazgeçmiyor.
- Sudan’da El Beşir’in devrilmesi ve demokratik topluma geçişte kadınlar öncülük etmeye devam ediyor. Kadın sünnetinin kaldırılması sonrası, eşcinsel ilişkiye uyguladığı kırbaç ve idam cezasını kaldırıldı.
- “Lübnan’da kadınlar ne sokakta ne evlerinde ne işyerlerinde güvende. Lübnan’da kadınlar, sadece kadın oldukları için bile baskı altındalar. Bu tabii ki ekonomik olarak onların daha fazla sömürüldüğü anlamına da geliyor. Dini yasalara göre bir hukuk işlendiği için kadınlar çok küçük yaşta evlenmek zorunda kalıyor. Evlenmenin çok küçük yaşlarda olmasından dolayı ekonomik bağımsızlık kazanamıyorlar ve birçok haktan mahrum kalıyorlar. Hükümetin kadınlar üzerindeki baskısı da bu eylemlerde kadınların aktif rol almasına sebep oldu. Hükümet bu baskıyı özellikle medya üzerinden yaymaya çalışıyor. Hukuktan, medyaya, toplumun her alanında, bir paket olarak kadına bir sınır çiziliyor, kadınların eşit olmadığı, erkeğe tabii olduğu küçük yaşlardan beri farklı yollardan vurgulanıyor. Yeri geldiğinde bunu kanuna dayalı yapıyorlar. Evlenme, boşanma, eğitim… Kadınların kolaylıkla ulaşabildiği haklar değil. Bir de tüm bu baskıların, kalıpların yanında ekonomik baskılarla baş etmeye çalışıyorlar. Kadınlar açısından bir birikmişlik var; kanunların çok baskıcı olması, ekonomik sebepler, bölgedeki Hizbullah baskısı “artık yeter” noktasına getirdi. Kadınların artık kendilerine dayatılanlardan rahatsızlık duyuyor, bunlarla beraber ekonomik krizle de uğraşmak zorunda kalıyor. Kadınlar bunlarla mücadele etmek için sokağa çıkıyor.”
SİYASAL SAĞLIK-EKOLOJİK SAĞLIK
- Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın açıklamaları ardından gündeme gelen ve son olarak TBMM’ye sunulacağı belirtilen “sosyal medya düzenlemesi” tartışmaları devam ediyor.
Erdoğan’a sunulan 11 maddelik düzenleme ile Türkiye’den günlük ziyaretçi sayısı 1 milyonu geçen sosyal medya platformları için Türkiye’de temsilci bulundurma zorunluluğu getiriliyor. Aynı düzenleme ile sosyal medya platformlarının Türkiye’deki kullanıcılarının verilerinin de Türkiye’de saklanması sağlanıyor. İçerik kaldırma taleplerinin yerine getirilmemesi halinde ise platformlara para cezası, bant genişliği daraltma ve engelleme gibi yaptırımlar öngörülüyor.
Düzenlemenin ilham kaynağının Almanya olduğu yönündeki açıklamaları değerlendiren Prof. Dr. Yaman Akdeniz, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlar ile Türkiye ve Almanya’daki durumu kıyasladı. Akdeniz, ilham kaynağı olan Almanya’da da düzenlemenin tartışılmaya devam ettiğini belirtti.
Türkiye’deki mevcut yapıda erişim engelleme yetkisi sadece yargı organlarına verilmemiş. BTK, ESB, Sağlık Bakanlığı, Sermaye Piyasası Kurulu, Milli Piyango, Spor Toto, Türkiye Jokey Kulübü, Diyanet İşleri Başkanlığı, RTÜK ve hatta Diyanet’e erişim engelleme yetkisi verilmiş.
Türkiye’de demokratik kurumlar ve hukuk devleti kuralları işlemiyor. Sulh ceza hakimlikleri, 5651 sayılı yasa kapsamında siyasilerden gelen tüm talepleri kabul ediliyor, tüm itirazlar ise reddediliyor. Tek taraflı işleyen bir mekanizma zaten oluşturulmuş. https://amp.artigercek.com/haberler/prof-dr-yaman-akdeniz-kullanicilar-seffaflasacak-sorusturmalar-artacak
- “Bomonti semti adını bile buradaki yapılardan almıştır. Bu alanların korunup geleceğe taşınması ve bir miras olarak aktarılması çok önemli. Ancak ne yazık ki yıkılmak suretiyle kent belleğine geri dönüşü olmayan bir zarar verilmiş oldu.Dolasıyla bir kentin hafızasını kazımak, bir kentin tarihini de ortadan kaldırmak anlamına geliyor. Ama biz bunlara alışığız. Son yıllarda iktidar tarafından sık başvurulan bir yöntem.” https://www.evrensel.net/haber/409903/bomonti-bira-fabrikasinin-yikilmasina-tepki-kentin-bellegi-ortadan-kaldiriliyor
GÖRÜŞLER
Kadın kırımı bu yüzyılın gündemi, tüm dünyada patriyarka kadınların bedenini, emeğini, kimliğini sömürerek kendini güçlendiriyor. Şan, şeref, namus, gelenek, tek bayrak, tek vatan maskesi altında erkeklik ‘katillerini’ üretmeye devam ediyor. İstanbul Sözleşmesi tam da bu iklimde yok sayılmak isteniyor. Sözleşmede “Taraf devletler, kültür, töre, din, gelenek veya sözde ‘namus’ gibi kavramların, bu sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemine gerekçe olarak kullanılmamasını temin edeceklerdir.” Bu kavramların hepsi bu coğrafyada erkekliğin beslendiği, yargı mekanizmalarının hukuk dışı ‘iyi hal’lerini tanımlıyor. Kadınlar, ‘gitmeseydi’, ‘giymeseydi’, ‘evli adamla’, ‘kırmızı rujla’, ‘ama o da’. Toplumsal yargı, hukuk sisteminde de şiddetin pornografisi ile afişe ediliyor basın da bunun sözcülüğünü yapmaktan geri durmuyor. Patriyarka her zamankinden daha güçlü ama ıskaladıkları bir şeyi hatırlatalım; evlerimizden, en yakınımızdan başlayan eril şiddete karşı #kadınlarbirliktegüçlü demeye, mücadeleye devam edeceğiz. İstanbul Sözleşmesi hukuken eşitlik için önemli ama biz kadınları tam koruyamayacağını iyi biliyoruz, biz kadınlar çoktan örgütlendik ve söz verdik:
Bir kişi daha eksilmeyeceğiz, erkek adalet yerine gerçek adalet, her katledilen kadın isyanımızdır! Erkek devleti yıkacağız!
EKLER
- 1 Ayda 6 Kadın Neden İntihar Eder?/ Yeni Yaşam Gazetesi
Son yıllarda kadın cinayetlerinin yanı sıra kadınların şüpheli ölümlerinde de dikkat çeken bir artış var. Özellikle bu artış Ağrı ve Van’da yoğunlaşmış durumda. Peki bu ölümlerin ardındaki nedenler neler?