KORONA GÜNLÜĞÜ 17 EKİM 2020
GÜNDEM
- Covid 19 nedeniyle kaybedilen Aydın tabip odası başkanı Dr Esat Ülkü için tüm illerde hastane önlerinde anma gerçekleşti
- İngiltere’de Covid-19 kısıtlamaları tekrar sıkılaştırıldı. Londra, Essex ve York’ta orta seviye önlemlere geçilirken Lancashire ve Liverpool da ise üst seviye önlemlere geçildi. Bu kapsamda restorantlar dışındaki alkollü mekanlar, ev ziyaretleri, açık ya da kapalı alanlarda altıdan fazla kişinin bir araya gelmesi yasaklanırken, şehir giriş ve çıkışlarına da ek düzenlemeler getirildi.
- Çin’in Yiwu şehrinde covid-19 aşı denemesinin yapıldığı hastane önünde uzun denek kuyrukları oluştu. Henüz klinik aşaması tamamlanmamış olan bu aşı için 60 dolar ücret talep ediliyor.
- İstanbul’da birçok hukuk ve sivil toplum örgütü Garzan Mezarlığı’ndan çıkarılarak, Kilyos Mezarlığı’nda kaldırıma gömülen 282 cenazeye ilişkin yaptığı açıklamayla cenazelerin derhal Kilyos kaldırımından çıkarılmasını, ailelerden özür dilenmesini ve sorumluların cezalandırılmasını istedi.
- 2020 Nobel Kimya ödülü Crispr-Cas9 genom düzenleme tekniği alanında yaptıkları çalışmalar nedeniyle Emmanuelle Charpentier ve Jennifer A. Doudna’ya verildi. Nobel Tıp Ödülü ise Hepatit C virüsünün keşfinde rol alan 3 erkek araştırmacı arasında paylaştırıldı.
- Susurluk ruhu: Ağar, Eken, Çakıcı ve Alan bir arada. Devlet-siyaset-mafya işbirliğini ortaya seren Susurluk Davası’nın kilit isimlerinden Mehmet Ağar, Korkut Eken, Alaattin Çakıcı ile Engin Alan Bodrum’da bir arada görüntülendi
MEVCUT DURUM – SALGININ KONTROLÜ – SAĞLIK ÇALIŞANLARININ SAĞLIĞI
- DSÖ, Remdesivir’in Covid-19 tedavisinde etkisinin olmadığını, etkisi kanıtlanan tek ilacın Dexametazon olduğunu duyurdu.
- Dünya genelinde toplam vaka sayısı 39.5 milyonu da geçti. Yeni vaka sayısı 413 binin üzerinde. Avrupa kıtasında günlük bildirim 153 binin üzerinde.
- Yeni vaka bildiriminde ABD ilk sıradaki yerini koruyor. Bildirimin en yüksek olduğu 10 ülke şöyle: ABD (71.7 bin), Hindistan (65.1 bin), Brezilya (30.6 bin), Fransa (25.1 bin), Arjantin (16.5 bin), İngiltere (15.7 bin), Rusya (15.2 bin), İspanya (12.2 bin), Çekya (11.1 bin) ve Belçika (10.4 bin). Binin üzerinde günlük vaka bildiren ülke sayısı 45’e yükseldi.
- Küresel aktif vaka sayısı artışını sürdürerek 8.8 milyonun üzerine çıktı.
- Türkiye’de yeni hasta sayısı, ağır hasta sayısı ve ölüm sayısı tırmanışa geçti. Son 24 saatte 1,812 kişiye Covid-19 tanısı kondu, 73 kişi hayatını kaybett Aktif hasta sayısı 33 bin 704 ve ağır hasta sayısı 1,445 olup yükselmeye devam ediyor. Test sayısı 117 binin üzerinde.
- Sağlık Bakanı İstanbul, Bursa, Kocaeli, Kahramanmaraş, Denizli’de yeni hasta sayısındaki artışa dikkat çekti.
- Koca, yeni hasta sayısındaki artışa rağmen, bir ay önceye göre yayılımın önünü kestiklerini söyledi.
- Bakan Koca dün verilen fetvaya uyum gösterdi, yüz yüze eğitime hızla geçmekten yana olduklarını dile geirdi.
- TTB Merkez Konsey Başkanı Şebnem Korur Fincancı, Coronavirus salgınının başından bugüne 113 sağlık emekçisinin virüs nedeniyle hayatını kaybettiğini belirterek, “Son bir haftada 9 sağlık çalışanını kaybettik ve 7’si de hekim” dedi. Fincancı, birçok ülkede sağlık emekçilerinin toplumun diğer kesimine göre virüse yakalanma riskinin daha fazla olduğunu vurgulayarak, “4-5 kat daha fazla Covid-19 ile hastalandığı, hatta ülkemizde olduğu gibi bazı ülkelerde de 10 kat daha fazla hastalanma riski taşıdıkları rastlandı. Bunun için Covid-19 sağlık çalışanları açısından milenyumun ilk meslek hastalığıdır” diye konuştu.
- Hatayspor’da 17’si futbolcu, 19 kişinin Covid-19 testleri pozitif çıktı.
- Koronavirüs vaka ve ölüm sayıları ile ilgili yaşanan tartışmalara bir yenisi daha eklendi. CHP Mersin Milletvekili Alpay Antmen, Covid-19 kaynaklı gerçek ölüm sayılarının saklanması için bazı illerde camilerden cenaze selalarının okunmasının yasaklandığını iddia etti.
- Türk Toraks Derneği: “Hava kirliliği pandeminin yarattığı yıkıma katkı sunuyor. Hava kirliliğinin yüksek olduğu bölgelerde yaşayanlarda daha sık solunum yolu enfeksiyonları gelişiyor. Hava kirliliği solunum yollarını olumsuz biçimde etkileyerek hastalığın şiddetini artırıyor. Hava kirleticilerin artışı Covid-19 hastalığı gelişme riskini ve Covid-19’a bağlı ölümleri artırıyor”
- CİSST 114 farklı cezaevinden gelen şikayetleri derlediği raporunda, salgın sürecinde tutukluların temizlik malzemesine ulaşamadığı ve kapasite sorununun devam ettiği belirtildi.
- Avrupa’da sıkı önlemler tüm ülkelere yayılmaya başladı. Belçika’da tüm kafe ve barlar kapatılıcak, gece sokağa çıkma yaağı uygulanacak.
- AB koronavirüs aşısında önceliği 60 yaş ve üzeri kişilere verecek.
TOPLUMSAL MÜCADELE- SAĞLIK MUHALEFETİ
- Sağlık ve sosyal hizmet emekçileri sendikası (SES) bugün 10.olağan genel kurulunu Ankara’da gerçekleştiriyor.
- TTB merkez konsey ve TTB Kadın hekimlik ve kadın sağlığı kolu “Aile Planlaması Hizmetleri Acilen Karşılanmalıdır!” başlığıyla yaptığı basın açıklamasında; “Anne çocuk sağlığını bozan tüm etmenlerle mücadele etmenin hekimlik görevimiz olduğu bilinciyle acil sorunların takipçisi olacağımızı bir kez daha dile getiriyoruz.” Sağlık Bakanlığı hap ve aylık- üç aylık iğneleri temin edip dağıtımını yapana kadar bu yöntemlerin reçete ile ücretsiz olarak ihtiyaç sahiplerine verilmesi için gerekli düzenlemeleri yapmalıdır.
JİN
- “Patronlar için işçinin sağlığı değil işe ne kadar yararlı olduğu önemli!”
Biz düzenli olarak her gün bu ankete bulunduğumuz marketin genel durumunu yazıp sorumlu olduğumuz firmaya teslim ediyoruz. Ekim ayının başında gittiğim markette koronaya yakalananlar olduğunu ve evlerine gönderildiğini rapor ettim, buna rağmen beni aynı markete göndermeye devam ettiler. 5 Ekim’de yanımdaki reyonda çalışan, birlikte molalara çıktığım arkadaşta korona tespit edildi ve arkadaşı eve gönderdiler. Ben yine işyerime durumu rapor ettim bir gün sonra işyerine gittim öğlene doğru kendimi iyi hissetmedim eve geldim ankette iyi olmadığımı bildirdim, işyerinden kimse aramadı. İki gün sonra Sağlık Bakanlığı’ndan eve geldiler çalıştığın işyerinde koronaya yakalanan arkadaşınla yakın temasta olanlara test yapıyoruz dediler koronaya yakalanan arkadaş yakın temasta olduğu kişilerin ismine vermiş ve test yaptılar. 14 gün evde kalmam konusunda rapor yazdılar. Ben de işyerime raporu gönderdim insan kaynaklarından beni aradılar. Bir “geçmiş olsun durumun nedir” diye sormak yerine raporun yazıldığı tarihten geçerli olduğunu ve işe gitmediğim iki günün kesileceğini söylediler.
YENİ YAŞAM
- Seda Güven-Yeni Koronavirüs Hastalığının Toplumsal Etkileri Üzerine Bir Değerlendirme
Yeni koronavirüs salgını sağlık-hastalık ile toplum ilişkisi yanında hastalık sorununun yalnızca biyolojik bozulmadan öte olduğunu belirten güçlü bir örnek olarak görünmektedir. Yakından bakıldığında yeni koronavirüs hastalığının yıkıcı etkileri arasında hastalık ve sağlık olgusunun sosyolojik boyutları da gündeme gelir. Bu boyutlardan biri salgın ile toplumsal yapı arasındaki bağıntıdır. Bu beklenmedik salgın sürecinin gerisindeki toplumsal ve tarihsel bağlamı şöyle açıklayabiliriz: Toplumların yaşam ve düşünce tarzları, üretim ve tüketim eğilimleri değiştikçe hastalık modelleri de değişmiştir. Avcılık ve toplayıcılık ile yaşamlarını sürdüren tarım öncesi toplumlarda sakatlık ve ölümlerin çoğunlukla çevresel etkenler ve av kazaları ile olduğu anlaşılmıştır. Tarımsal üretimin gelişmesiyle enfeksiyon hastalıklarının etkili olduğu bir döneme girilmiştir. 19. yüzyılın sanayileşen ülkelerinde ise hâkim olan hastalıklar yoksullukla ilişkilendirilirken, 20. yüzyılda yaygın olarak görülen hastalıklar varsıllıkla, uygarlıkla ya da yaşam tarzıyla açıklanmıştır. 20 ve 21. yüzyıl toplumlarının hareket azlığı, yeme bozuklukları, çevre ve yaşama koşullarının baskısı ile ortaya çıkan hastalıklarda büyük artış gözlenmiştir. Toplumların özellikle yeni salgınlara hazırlıksız yakalanmalarının nedeni de hastalıkların toplum yaşamına koşut değişen koşullarında saklıdır. Bir yanda küreselleşmeyle birlikte kimi kentler aşırı ve plansız gelişmiş, kentlerdeki sağlıksız gecekondu bölgeleri artmıştır. Diğer yanda ise kimi kentlerde teknolojinin tüm imkânlarıyla donatılmış akıllı binalar, lüks konutlar, ulaşım imkânları gelişmiştir. Modern ulaşım ağı turistlerin, göçmenlerin, çalışanların hareketlerini kolaylaştırırken mikroplar için de hareketlilik fırsatı sağlamıştır. Tüm bu koşullar salgın hastalıkların yeniden ortaya çıkmasına ya da yeni hastalıkların görülmesine uygun ortam hazırlamıştır. Bunda elbette ki insanların toplumsal değişimle birlikte farklılaşan yaşam tarzları etkili olmuştur. Zıtlıkları ve toplumsal gerilimleri içinde barındıran yeni toplum yaşamı, insanların karşılaştığı hastalık dağılımını/yayılımını da emsali görülmemiş bir hızla genişletmiştir ve genişletmeye devam etmektedir. Günümüzün toplum yaşantısı bireylerin sağlık, eğitim, yeme içme, tüketim gibi ihtiyaçlarını ev dışında gerçekleştirebilmesi üzerine kuruludur. Salgın, bu düzeni yerle bir etti. Dışarısı olmadan içerinin anlam yitimine uğradığı anlaşıldı. Dahası karantina süreci gündelik yaşamın bölünmüş alanlarını birleştirdi. Bu dönemde insanların evlerine çekilmesiyle ortaya çıkan durum, özellikle aile içi iletişimi pekiştirmeye olanak vermesinin yanında toplumsal yaşamın kurucu unsurlarını dışlanmış oldu. Karantinanın yol açtığı bir başka durum ise salgın sürecinin uzamasıyla toplumsal farklılıklar ve eşitsizliklerin görünür hâle gelmesi oldu. Özellikle “beyaz yakalı” hizmet sektörü çalışanları hayatlarını bir süre evde sürdürebilecek güce sahipken kol gücüyle çalışanlar, esnaf ya da kısa dönemli işlerde çalışanlar ekonomik açıdan zor bir döneme girdi. Olumsuzluklara karşın salgının toplumsal açıdan kimi olumlu tutumların gelişmesine yardımcı olabileceği de düşünülebilir. Yeni koronavirüs hastalığı tüm dünyanın ortak sorunudur. Toplumsal farklılıkları bir kenara bırakıp salgına karşı ortak tutum geliştirme, küresel düzeyde yardımlaşma, dayanışma olasılığını da arttırmaktadır. Salgına karşı ortak uluslararası bilinç ve tutum salgının ilerlemesinin önünde engel oluşturacaktır. Bununla birlikte böylesi bir bilinç doğal kaynakların hızla tükendiği, küresel ısınmanın arttığı bir dönemde insan-toplum-doğa ilişkisinin sorgulanmasına ve yeniden oluşturulmasına olanak verebilir. Sonuç olarak dünyanın bağışıklığı olmadığı yeni bir salgın hastalık (Kovid 19) toplum tarihini etkileyen ve değiştiren hastalıklar arasında yerini şimdiden aldı. Yeni koronavirüs salgını, öncesi ile sonrası arasında derin farklar oluşturdu. Salgına karşı alınan önlemler toplumsallaşma süreçlerini de karantina altına aldı. Öyle ki yeni yaşam, hareket kısıtlılığı ve fiziksel teması azaltma üzerine kuruldu. Tıp biliminin yönergeleriyle toplum yaşamının “yeni normal” leri belirlendi ve bunlara göre toplumsal alanın inşası hâlen sürmektedir. Burada ortaya çıkan önemli soru şu: Yeni yaşam pratikleri toplum yaşamını kalıcı biçimde değiştirecek mi? Pek çoklarının bu soru karşısındaki beklentisi salgının toplumsal hayatı değiştireceği yönünde olmasına karşın toplumun “manevi kültür” ögeleri böylesi bir değişim için engel oluşturacaktır. Özellikle kültürel açıdan güçlü olan toplumların değişime karşı direnci yüksek olacaktır. Ayrıca şunu da unutmamak gerekir: “Yeni normal” hayatlarımıza çok hızlı girdi. Oysa toplumsal alışkanlıkların kalıcı biçimde değişmesi aniden gerçekleşmez, toplumsal değişimin gerçekleşmesi için zamana ve kültürel yapıda çözülme gibi farklı pek çok dinamiğe ihtiyaç vardır. Türk toplumunda da salgın sürecindeki değişime karşı bir direncin olduğu “normalleşme” sürecinde açıkça görüldü. “Normalleşme” sürecinin başlamasıyla birlikte yerleşik eski toplumsal alışkanlıklarımıza hızla geri dönüldü. Türk toplumu gibi yüz yüze ve yakın ilişkilerin olduğu bir toplumda içe kapanma, mesafe koyma uygulamasına alışılması sancılı olarak hâlen sürmektedir. Ancak salgının çözüm süreci uzarsa “yeni normal” toplumda kabul görerek toplumsal alışkanlıkların değişmesine, yaşam tarzının dönüşmesine, toplumsal yapımızın kimi bileşenlerinde değişikliğe neden olabileceği de bir gerçektir. Şu anda geleceğe ilişkin belirsizlikler sürmektedir. Burada bize düşen ise “yeni normal” in el yıkama ya da maske kullanmaktan öte toplumsal bir sürece karşılık geldiğinin farkında olarak yaşamlarımızı sürdürmektir. Bu sürecin olumsuz etkilerini gidermek için toplumsal değerlerin ve dayanışmanın, ortak bilinç, ortak tavır, ortak sorumlulukların önemini unutmamaktır.
EKOLOJİK SAĞLIK- SİYASAL SAĞLIK
- Mark Fisher- Akıl Sağlığı Neden Politik Bir Meseledir?
“İntiharlar yoksulluktan kaynaklanmaz. İntihar bir akıl sağlığı problemidir.” Emek Parti’sinin eski yetkilisi Luke Bozier’in telaffuz ettiği bu cümle, Calum’s List sitesine dönük standart sağcı yanıtı büyük ölçüde özetliyor. Ulusal Sağlık Kurumu, tıpkı eğitim ve diğer kamu hizmetleri gibi, kasti bir şekilde yok edilen dayanışma ve güvenliğin yarattığı toplumsal ve psişik hasarla baş etmeye zorlandı. Şiddetlenen stres koşullarında işçiler bir zamanlar sendikalara yüzünü dönüyordu, şimdi ise Aile Doktoru’na ya da eğer şanslılarsa Ulusal Sağlık Kurumu’ndan bir terapiste gitmelerinin teşvik edildiği zamanlara geldik. Her depresyon vakasını ekonomik ya da siyasal sebeplere bağlamak kolaycı olacaktır, ama -depresyona dair egemen yaklaşımlarda görüldüğü üzere – her türlü depresyonun kökeninin her zaman ya bireyin beyin kimyasında ya da çocukluk deneyimlerinde yattığını savunmak da bir o kadar kolaycıdır. Çoğu psikiyatrist, depresyon gibi akıl hastalıklarının beyin kimyasındaki dengesizliklerden kaynakladığını ve ilaçlarla tedavi edilebileceğini söyler. Çoğu psikoterapi de akıl sağlığının toplumsal sebeplerine işaret etmez.Depresyon, girişimci kültürün karanlık yüzüdür, büyülü gönüllülüğün sınırlı olanaklarla karşılaşması halinde ne olduğunu gösterir. Psikolog Oliver James’ın The Selfish Capitalist [Bencil Kapitalist] kitabında söylediği gibi, “girişimci fantezi toplumunda,” “yalnızca varlıklıların kazandığı, zirveye sadece ailevi, etnik ya da toplumsal arka planı ne olursa olsun çok sıkı çalışmaya gönüllü olanların ulaşabileceği, başarısız olmanız halinde ise suçlanacak tek bir kişi olduğu” öğretilir. Suçu başka bir yerde aramanın zamanı geldi. Stresi bireyselleştiren anlayışı tersine çevirmeli ve akıl sağlının siyasal bir mesele olduğunu kabul etmeliyiz.
https://terrabayt.com/dusunce/akil-sagligi-neden-politik-bir-meseledir/
GÖRÜŞLER
- Savaş bir halk sağlığı sorunudur. Ermenistan Azerbaycan arasında devam eden çatışmalarda ölüm haberleri gelmeye devam ediyor. Şehirlerin de çatışma alana döndüğü savaşta sivil ölümleri artıyor. Karşılıklı diyalogla çözülebilecek sorunları milliyetçiliği körüklemek, iktidarlarını sürdürmek üzerine kullanan egemenler yaşanan ölümleri hiçe sayıyor.
EKLER
- Aşiti Azad-Neden kimse bir Türk’ün Kürtçe bilmediğini sorgulamaz?
Bu noktada etnik inkâra, ayrımcılığa ve sömürge ilişkilerine dayalı toplumlarda, Türkiye’deki Kürtler özgülünde en azından, kolektif ortak bir talebe dayalı tanınma ve kabul görme arzusu aslında özsel olarak bireyoluş arzusuna tekabül eder. Ancak, Kürtlerin etnik kimliklerinin ve varlıklarının reddi, dillerinin sınırlandırılması, toplumsal bütünlüğü inşa eden kültürel değerlerin yok sayılması, öz’e dair olan ne varsa asimile edilmeye çalışılması, Kürtlerin hayali de olsa toplum oluşlarının önündeki temel kettir ve bu sistematik bir sömürgecilik ile inşa edilmiştir. Ancak Türkiye’deki sömürgeci ilişkilerinde iç içe geçmiş sınırlar, kültürler ve birliktelikler dolayısı ile bulanıklaşan ve görülmesi daha zor çatışma ve ilişkilenme biçimleri vardır. İç kolonyal veya Türkiye’deki sömürgeci ilişkilerde temel belirsizlik ve çatışma alanları, tanınmama ve reddedilme üzerinden gerçekleşir. Güçlü olan ve sömüren taraf; güçsüz olan, sömürülen kesimin yaşam haklarına, kimliğinin tanımlanmasına, kim olduğuna, tarihine, diline, kültürüne karar verme ve kontrol etme gücüne de sahip olan taraftır. Günümüzde yaşanan Kürdü ve Kürtlüğü tanımlama savaşları bu dinamikler üzerine kuruludur. https://www.gazeteduvar.com.tr/neden-kimse-bir-turkun-kurtce-bilmedigini-sorgulamaz-haber-1501875