KORONA GÜNLÜĞÜ 16 EKİM 2020

 

GÜNDEM

  • Baroların ardından Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) de yapısının değiştirilmesi için harekete geçiliyor. 2021 yılı başında yapılması hedeflenen düzenlemede hedefin meslek örgütlerindeki tekelin kırılması olduğu savunulurken TTB, “Pandemi sürecinde doğruları ve gerçekleri söylediğimiz için hedefteyiz” diyor.
  • Salgını yönetemiyorsun eleştirisi nedeni TTB kapatılmalıdır kampanyasının yaşandığı ülkemizin aksine aynı eleştiriyi yapan Fransa’da Sağlık Bakanı hakkında soruşturma açılıyor, evlerine baskın düzenleniyor. Fransa’da polis, Covid-19 salgınıyla mücadelenin yönetimine dair soruşturma kapsamında üst düzey hükümet ve sağlık yetkililerinin evlerine baskın düzenledi. Evleri basılanlar arasında Fransa Sağlık Bakanı Olivier Veran ve Ulusal Sağlık Kurumu Müdürü Jerome Salomon’un da olduğu bildirildi.
  • Fransa’da, doktorlar ve Covid-19 hastalığı sonucu ölenlerin aileleri hükümeti, salgın konusunda “suç teşkil edecek şekilde” ihmalkar davranmakla suçlamıştı. Hükümete yöneltilen eleştiriler arasında, “yavaş müdahalede bulunma” ve “salgına hazırlıksız yakalanma” da vardı. Bunun üzerine hükümetin Coronavirus salgınını nasıl yönettiğiyle ilgili olarak Temmuz ayında soruşturma başlatılmıştı. Soruşturmanın, cinayete ve yaralanmaya sebebiyet verme, hayatı tehlikeye atma, tehditle mücadelede yetersiz kalma ve tehlikedeki insanlara yardım etmeme gibi iddialar da ele alınabileceği belirtildi.
  • Paralı sağlık hizmetinden ölsen de kurtulamıyorsun! ABD’nin Arizona eyaletinde yaşayan Aguirre ailesi, Covid-19’dam en ağır darbeyi alanlar arasında adını yazdırdı. Sekiz kişiyi hastalık nedeniyle haybeden ailenin işi battı. Üstelik sağlık sigortaları olmadığı için ödemeleri gereken 1 milyon dolarlık (7.93 milyon lira) fatura var!

 

 

MEVCUT DURUM – SALGININ KONTROLÜ – SAĞLIK ÇALIŞANLARININ SAĞLIĞI

  • Ciddi önlemler alınmazsa ölüm oranı beş kat artabilir! Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Bölge Direktörü Hans Kluge, artan Covid-19 vakaları üzerine uyarılarda bulundu. Avrupa’daki vakaların endişe verici hızda yükseldiğini belirten Kluge, toplam vaka sayısının 6 milyondan 7 milyona yalnızca 10 günde ulaştığını, günlük vakanın ilk kez 120 binin üzerine çıktığını söyledi. Günlük can kaybının binin üzerinde olduğunu ifade eden Kluge, “Gelişen durum büyük bir endişe doğuruyor. Günlük vakalar ve hastane doluluk oranları artıyor. Covid, bölgedeki ölüm nedenleri arasında beşinci sırada” dedi. Bu karanlık tabloya karşın pozitif düşünmek için de sebepler olduğunu belirten Kluge, salgının ilk dalgasıyla aynı durumda olmadıklarını söyleyerek, “Nisan ayındaki vakalara kıyasla 2-3 kat artış yaşandığını görüyoruz. Ancak ölüm oranları 5 kat daha az. Bugün karşılaştığımız pandemi de dünküyle aynı değil. Sadece bulaşma açısından değil, şu an yüzleşmek için daha hazırlıklıyız” diye konuştu. Tedbirlerin elden bırakılmaması gerektiğini vurgulayan Kluge, “Modeller gösteriyor ki, eğer hükümetler kısıtlamalarla kontrolü sağlamazsa, günlük ölüm oranları nisan ayındakine kıyasla 5 kat daha fazla artış gösterebilir” uyarısını yaptı.
  • Avrupa’da pandeminin ikinci dalgası başlayınca Covid-19 mücadelesi yeniden gündemleşti. Birinci dalgayı kontrol altına alan Avrupa küresel dayanışma yerine sermaye birikimini öncelemiş, turizm gelirlerine yoğunlaşmıştı. Tüm uyarıları görmezden gelmiş, bireyselleşmiş toplum bireylerini rehavete sürüklemiş, ‘anı’ yaşamalarını tetiklemişti, bir çok teşvik kampanyaları ile… Oysa aylardır diğer coğrafyalarda pandemi büyük hızda devam ediyor, büyük can kaybına yol açıyordu. Tüm sınıfsal gerçekliği ile işçileri, ötekileştirilenleri derinden etkilyordu.
  • Dünya genelinde toplam vaka sayısı 39 milyonu, can kaybı ise 1 milyon 100 bini geçti. Yeni vaka sayısı 400 bine dayandı. Avrupa kıtasında günlük bildirim 153 binin üzerine çıktı.
  • Yeni vaka bildiriminde ABD ilk sıraya, Fransa 3. sıraya yerleşti. Bildirimin en yüksek olduğu 10 ülke şöyle: ABD (66.1 bin), Hindistan (60.4 bin), Fransa (30.6 bin), Brezilya (29.5 bin), İngiltere (19 bin), Arjantin (17.1 bin), Rusya (13.8 bin), İspanya (13.3 bin), Çekya (9.7 bin) ve İtalya (8.8 bin). Binin üzerinde günlük vaka bildiren ülke sayısı 43’ye yükseldi.
  • Günlük vaka sayısı yakın komşumuz İran (4.6 bin) ve Irak’ta (3.6 bin) yüksek düzeyde devam ederken İsrail’de (1.7 bin) düşüş eğilimine girdi.
  • Küresel aktif vaka sayısı artışını sürdürerek 8.7 milyona dayandı.
  • Resmi istatistiklere göre Türkiye’de son 24 saatte 1,693 yeni hasta tespit edilirken 66 kişi hayatını kaybetti. Aktif hasta sayısı 33 bin 384 ve ağır hasta sayısı 1,408 olup hala yüksek hızda devam ediyor. Test sayısı 116 binin üzerinde. Bakanlığın hedeflediği 200 bin testin oldukça uzağındayız.
  • Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, dün Bilim Kurulu toplantısının ardından yaptığı açıklamada İstanbul’daki vaka sayısının artmasına dikkat çekti. Koca, İstanbul’da büyük oranda belirgin artışın olduğunu bildirerek, “Balıkesir, Bilecik, Bursa illerimizde artışı daha belirgin görüyoruz. Ankara, Kayseri, Malatya’nın daha aşağıya düştüğünü görmüş oluyoruz” diye konuştu.
  • Covid-19 salgınının ilk dönemi sayılan Nisan ve Mayıs aylarında ülke genelindeki vakaların yüzde 63’ünün kümelendiği İstanbul’da salgın yeniden artışa geçti. Vaka artışı ‘Hayat Eve Sığar’ uygulamasına yansırken, risk haritasında Fatih, Bahçelievler, Güngören, Bağcılar, Esenler, Sultangazi, Zeytinburnu, Gaziosmanpaşa, Küçükçekmece ve Esenyurt’un tamamı kırmızıya boyandı. İstanbul genelinde son 1 ayda yüzde 50 artış yaşandı.
  • 127 devlet üniversitesinden 123’ü uzaktan eğitim kararı alırken dördünden henüz yeni eğitim dönemi için uzakta öğrenim duyurusu yayınlamasına karşın yüzyüze eğitim gündemde. Bilim Kuruluna’na alınması gereken karar deklere edildi, yakında yüz yüze eğitime geçeriz! Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, uzaktan eğitimin örgün öğretimin yerini tutmayacağını belirterek, “En kısa sürede yüz yüze eğitimi başlatmayı hedefliyoruz”
  • Bilim insanlarından mektup: Sürü bağışıklığının dayanağı yok. 80’den fazla bilim insanı, Covid-19’a karşı sürü bağışıklığı yöntemini‘bilimsel kanıtlarla desteklenmeyen tehlikeli bir yanlış’ olarak nitelendirdi. Haftalık tıp dergisi The Lancet’te yayınlanan mektupta, doğal bulaş yollarıyla sürü bağışıklığını uygulamayı planlayan herhangi bir pandemi yönetiminin aynı zamanda toplumda geniş çaplı güvensizlik ve moral bozukluğu yarattığı belirtildi.
    Haftalık tıp dergisi SARS-Cov-2’yi atlatanların uzun süreli koruyucu bir bağışıklık geliştirdiğine dair hiçbir kanıt bulunmadığı vurgulanan mektupta, insandan insana bulaş sağlamanın hiçbir yararı olmadığı, hatta risk grubundaki kişileri tehlikeye attığına işaret edildi: ”Böyle bir strateji Covid-19 salgınını sona erdirmeyecek, ancak aşılarının ortaya çıkmasından önce çok sayıda bulaşıcı hastalıkta olduğu gibi tekrarlanan salgınlara yol açacaktır. Ayrıca, birçoğu Covid-19’dan ölmüş veya bu dönemde çalışmak zorunda kalmanın bir sonucu olarak travma yaşamış sağlık çalışanlarında ve ekonomi üzerinde kabul edilemez bir yük oluşturacaktır.”
  • İngiltere’deki Oxford Üniversitesi’nden bilim insanları, beş dakika içinde sonuç veren hızlı Covid-19 testi geliştirdi. Yeni antijen testinin havalimanları ve iş yerleri gibi kalabalıkların biraraya geldiği yerlerde kullanılabileceğini söyleyen araştırmacılar, toplu üretime 2021 başında başlamayı, altı ay içinde de onay almayı planlıyor.
  • Tayvan’da üç dakikada sonuç veren yeni tip korona virüsü (Covid-19) testi geliştirildi.
  • Tıp endüstri kar gördüğü alanda hızlı davranıyor. Aşı, ilaç, tanı testi vb. ile ilgili AR-GE çalışmaları hız kesmeden devam ediyor. Covid-19 tanısın hızlı yapılması yönlü çalışmalar birbirini izliyor. Sonuç verme süresi sürekli düşüyor. Bu testler ile çok kısa çok büyük nüfuslar taranabilecek. Şirketlerin derdi sağlıktan çok, elde edilecek gelir. sağlık bir yandan milyarlarca dolar gelir. Şirketler için ekonomik olarak yüksek rantabl bir girişim. Tüm dünya nüfusu pazar olarak görülüyor. Görüntüde halkın sağlığı, saklı olan gerçek sermaye birikimi!!! Böyle olmasa küresel düzeyde ilaçlar, koruyucu malzemeler, tanı kitleri paralı olmaz idi. Küresel dayanışma ile olanağı olan ülkeler üretir ve tüm dünya ile paylaşırdı, bu düzenin de adı kapitalizm olmazdı.
  • İngiltere’de yapılan bir araştırma, Covid-19’u atlatmış görünmesine rağmen aylar boyu tam olarak iyileşmeyen kişilerde dört farklı sendrom görüldüğünü ortaya koydu. Dünya çapında binlerce kişinin korona virüsü tedavisinden aylar sonra bu sorunları yaşadığı belirtildi. İngiltere Ulusal Sağlık Araştırmaları Enstitüsü’nün raporuna göre, ‘uzun süreli Covid’de şu sendromlar görülüyor: Post-viral yorgunluk; kalıcı organ yetmezliği; yoğun bakımın yan etkileri; vücudun farklı yerlerinde tekrar eden semptomlar.
  • Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Bilim Heyeti Başkanı Soumya Swaminathan, gençlere 2022’ye kadar Covid-19 aşısı yapılmama ihtimali olduğunu söyledi: “Çoğu insan aşının ilk olarak sağlık çalışanları ve ön saflardakilere yapılması gerektiği konusunda hemfikir. Ancak o noktada bile kimin daha fazla risk altında olduğunun belirlenmesi gerekecek. Daha sonra yaşlılara yapılacak ve bu şekilde devam edecek. Genç ve sağlıklı insanların 2022’ye kadar beklemesi gerekebilir.”
  • Fransa’da Corona virüsü salgınında son 24 saatte 30 bin 621 yeni vakanın tespit edilmesi ile salgının başından bu yana en yüksek günlük vaka sayısı kayıtlara geçti. Fransa Sağlık Bakanlığı yaptığı açıklamada son 24 saatte 30 bin 621 yeni vakanın tespit edildiği ve toplam vaka sayısının 809 bin 684’e ulaştığı belirtildi. Bakanlık, son 24 saatte virüs nedeniyle 88 kişinin hayatını kaybettiğini belirterek, toplam can kaybının 33 bin 135’e yükseldiğini ifade etti. Son bir haftada 6 bin 529 kişinin hastaneye kaldırıldığı ve bin 750 kişinin yoğun bakımda olduğu aktarıldı. Sağlık Bakanı Koca uygulanan ‘salgın yönetimi’ ile dünyaya örnek olduğunu iddia etmek yerine bu açıklamayı iyi izlese olur. Kaba matematik yapılsa, yüzde hesaplansa çıplak gerçek görülür. Hastane yatışı, yoğun bakım yatışı ve ölümlerin çok çok yüksek olduğu görülür. Bu ölümlerin toplum yararına, toplum yararına, demokratik bir salgın mücadele programı ile toplum yararını önceleyen sağlık hizmetlerini örgütlenmesi ile önlenebilir olduğu ayen beyan… Sosyal Haklar Derneği’nin dile getirdiği ‘önlenebilir ölümler sosyal cinayetttir’ saptaması toplum için, akademi için, halk sağlıkçılar için, sağlık muhalefeti için yol gösterici olmalıdır. Rakamlar tartışılacaksa böyle tartışılmalıdır. Covid-19’u yaratan koşullar ve kontrol altına alınamayan pandemi ile siyasal-ekolojik-sınıfsal-ekonomik yönleri ile ele alınmalıdır.
  • Londra’da koronavirüs vakalarının artması nedeniyle, salgına karşı alınan önlemlerin Cumartesi gününden itibaren “yüksek tehdit” seviyesine çıkarılacağı açıklandı. Londra’yla birlikte Essex ve Elmbridge’in de “yüksek tehdit” seviyesine çıkarılacağı bildirildi. Manchester’ın ise en üst seviyeye, yani “çok yüksek tehdit” kategorisine alınması bekleniyor.

TOPLUMSAL MÜCADELE- SAĞLIK MUHALEFETİ

  • Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı’yı hedef almasına tepki gösterdi: “Cumhurbaşkanı’nın sarf ettiği kabul edilemez ifadeler, hem sevgili başkanımızın hem de vakfımızın insan hakları savunuculuğu faaliyetlerini engellemeye yönelik tehdit ve baskı niteliğindedir. Yani uluslararası hukuk ve yasalarımız açısından suçtur.”
  • HDP’li Gülüm, asistan hekimlerin sorunlarını Meclis’e taşıdı: “Belirsiz ve plansız çalışma koşulları dayatılıyor. TTB Asistan Hekim Kolu’nun yaptığı çalışmaya göre, nöbetlere itiraz eden asistanların yüzde 93’ü mobbinge maruz bırakılmaktadırlar. Sağlık hizmetlerinin önemli bir kısmında yer alan asistan hekimler, hastanelerde ucuz iş gücü olarak görülmekte, düşük ücretler almakta, sigorta kapsamları dar tutulmaktadır. Ayrıca görev tanımlarının belirsizliği sebebiyle uzmanlık eğitimi için başladıkları hastanelerde sağlık sisteminden kaynaklı yaşanan aksaklıklarda nerdeyse her basamakta ‘tampon’ görevinde kullanılmakta ve hastaneler tarafından personel açığını gideren pozisyonda görülmektedirler. Bu sorunlar özellikle pandemi sürecinde daha görünür bir hal almıştır. Hem enfekte olan riskleri yüksek olan hem de çalışma koşulları ağır olan asistan hekimler bir yandan da eğitimlerini sürdürmeye çalışmakta ve uzmanlık sınavlarına çalışmaktadırlar.’’ Gülüm’ün Koca’ya sorduğu sorular ise şöyle:
  1. Asistan Hekimlerin emeğinin hakkına uygun net maaşlar vermeyi, sigorta kapsamlarını genişletmeyi ve özlük haklarını iyileştirmeyi düşünüyor musunuz?
  2. Pandemi sürecinde şimdiye değin kaç asistan hekim enfekte olmuştur? Bunlardan yaşamını yitiren var mıdır?
  3. Nöbet usulüne ve belirsiz çalışma koşullarına itiraz eden asistan hekimlerin hastane yöneticileri tarafından mobbinge uğradıkları doğru mudur? Kaç asistan hekim istifa etmiştir? Asistan Hekimlerin çalışma koşullarını düzeltecek önlemler almayı ve mobbinge karşı bir denetim mekanizması kurmayı planlıyor musunuz?
  4. Tüm sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin yaşama ve çalışma koşullarını iyileştiren hizmet politikaları üretmeyi düşünüyor musunuz?
  • Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası (Tüm Bel-Sen) ve Türkiye Genel Hizmetler İşçileri Sendikası (Genel-İş) üyeleri Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda Toplu İş Sözleşmesi (TİS) haklarını istedi. Talepleri karşılanmadığı taktirde iş bırakma yoluna başvuracaklarını belirttiler.
  • HDP kuruluşunun 8. Yılını kutladı. MYK Üyesi Ozcan: “Kadın mücadelesinin bütün kazanımlarını içerdi HDP, tabii ki kadınlar eliyle. Eşbaşkanlık, eşit temsiliyet, kadına yönelik her türlü şiddet biçimini disiplin suçu saymayı, eş yaşamı inşa etme hedefini program ve tüzüğüne almış bir HDP vardı artık. Bu ilkelerle, hem parti içinde hem hayatın her alanında, yani erkek egemenliğinin olduğu her yerde mücadelemizin süreceğini ilan etmiş olduk.” sözleriyle kutladı.

 

 

JİN

  • İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 2019’a göre kadın cinayetlerinde yüzde 29 azalma olduğunu söyledi. Oysa kadın örgütlerinin verileri, cinayetlerin büyük bir hızla yükselişe geçtiğini net bir şekilde ortaya koyuyor.  Çünkü Soylu’nun verdiği 2020’nin Ocak-Ekim tarihleri arasını kapsayan kadın cinayetlerinin rakamı 189 değil, 225. Üstelik bu rakam, şüpheli kadın ölümleri rakamlarını da ekleyince 368’e ulaşıyor
  • Tevgera Jinên Azad’ın (TJA) tecride, tacize, tecavüze, siyasi soykırıma ve inançlara yönelik saldırılara karşı 15 Eylül’de başlattığı “Em Xwe Diparêzin” (Kendimizi Savunuyoruz) kampanyası, çeşitli etkinliklerle devam ediyor. Kadınlar bu kampanyayla yaşamın her alanında “özsavunma”nın önemine dikkat çekiyor. http://yeniyasamgazetesi2.com/kadinin-ozsavunmasi-elzem/
  • Didim Kadın Platformu, Hatice Tusu için basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada sık sık “Yaşasın kadın dayanışması”, “İstanbul Sözleşmesi yaşatır” ve “Bir kişi daha eksilmeyeceğiz” sloganları atıldı.

 

YENİ YAŞAM

  • Kooperatifler, kapitalist mono kültürel ve GDO’lu üretimlere göre çok daha verimli ve üretken bir durumu ortaya çıkarmaktadır. Yerel tohumların özyönetimler altında oluşturulabilecek merkezlerde çoğaltımı ve uygulanma olanaklarını yakalamak mümkündür. Bu durum tohum tekellerine bağımlı olan yaşamı da ortadan kaldırma olanaklarını ortaya çıkarır. Dünya üzerinde geliştirilen zararlılara karşı mücadele örnekleri bölgelere taşınarak zirai ilaç tekellerinin yaşamı zehirleyen bağımlılık ilişkisi de en aza indirilebilir. Kooperatif modelleri içinde üretici kooperatifleri özel bir yer tutar. Üretici kooperatiflerine bağlı kurulan birlikler ve tüketim kooperatifleri ise süreci olumlu anlamda besler. İçinde bulundurduğu karmaşık gibi görünen yanlarına rağmen kooperatifler demokratik yapılardır. Üreticilerin varlığını sürdürmesi bugün yaşanan ve aşılması mümkün olmayan sorunlarla baş etmesi olanaksızdır. Kooperatifler tekelci sermayeye karşı küçük toprak sahipleri ile topraksız köylüleri savunabilecek sınanmış yegane yol olarak değerlendirilmelidir. Kooperatifler köylünün mülkiyet hakkını yok etmeden ‘toprağın bölünüp parçalanmasını önleyebilecek’ tek demokratik seçenektir. http://yeniyasamgazetesi2.com/kooperatifler-tarim-iscileri-ve-ciftciler/

 

EKOLOJİK SAĞLIK SİYASAL SAĞLIK

  • Bütün teröristlere selam olsun! – Can Dündar

 

Her gün yeni teröristlerin yakalandığı haberiyle uyanıyoruz:

Hakları için yürüyen işçi de, “açım diye kendini yakan esnaf da, soru soran gazeteci de, yorum yapan akademisyen de, bildiri okuyan sivil toplum temsilcisi de, konuşma yapan siyasetçi de, savunma yapan avukat da, tweet atan genç de, hatta ülkenin eski Genelkurmay Başkanı da teröristler arasında…

Nihayet son olarak Cumhurbaşkanı, ülkenin 100 bin üyeli Tabipler Birliği Başkanı’nı “terör örgütünden biri” diye tanımladı.

“Dünyanın en büyük ve en kaliteli terörist nüfusuna sahip ülkesi”yiz.

Teröre yardım ve yataklıktan yargılanan biri olarak, yukarda saydığım tüm terörist arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum. Sanırım ülke nüfusunun tamamı terörist ilan edildiğinde anlayacağız, aslında ülkede devasa bir terör örgütü değil, muhaliflerini “terörist” ilan ederek hükmetmek isteyen bir devlet terörü olduğunu… (https://artigercek.com/haberler/butun-teroristlere-selam-olsun)

 

 

  • Teşvikmanlar para kazanıyor, vatandaş ölüyor – İbrahim Ekinci

Çalışanların sağlığı korunuyor mu, salgına uygun bir üretim düzeni var mı diye kontrol etmesi gerekenler, 294 kişi hayatını kaybettikten sonra, bunu kamuoyuna duyuranların boğazına çöküyor!

Uluslararası Çalışma Örgütü’nün verilerine göre iş kazaları sonucu hayatını kaybeden kişi oranı, İsveç, Almanya gibi ülkelerde 100 binde 0.7-1 seviyesinde. Türkiye’de bu oran 6-7!

İş yeri ölümlerinde şampiyon bir ülkede oldu bu erteleme!

Kim bunlar?

Bu önlem almayarak… Üç kuruşluk maliyetten kaçarak ölümlere neden olanlar kimlerdir?

Sizi bir başka yönden tanıştırayım:

Bunlar, aynı zamanda, salgında vatandaşa sahte maske, sahte dezenfektan satanlardır! Sattıkları maskelerin yüzde 95’inin işe yaramadığı, sattıkları dezenfektanların dezenfekte etmediği ortaya çıktı.

 

Salgın başladığında… Yatırımları izlemeye almıştım. Acaba salgınla ilgili yatırımlar ne durumda diye bakar olmuştum. Ocak – şubatta yüzlerce yatırım için teşvik belgesi alındı ama sadece 3’ü maske üretmeyi amaçlıyordu. Marttan sonra tablo değişti. Maske için 8 yatırım bakanlıktan teşvik belgesi aldı. Nisan ayında 36 yatırımcı belge aldı.

Maske tartışmasının patladığı dönem…

Maske bulunmuyor.

Duble yol fazla, maske eksik, hatta yok!

Mayıs ayı geldi, girişimciler daha bir iştahlı göründüler, tam 69 girişimci maske üretmek için teşvik belgesi aldı. Haziranda sayı 72’ye çıktı. Temmuzda 41 yatırımcı saydım. Biraz hız kesti yani. “Girişimciler” piyasanın doyduğunu fark ettiler. Ancak yine de hız sınırını aşan girişimciler, Türkiye’nin ihtiyacı olanın 10 – 12 kat fazlası kapasite oluşturdular.

Fakat ne öğrendik sonunda?

Cumhurbaşkanlığı’na sunulan maske raporunu yazanlardan Dr. Erkan İşgören, salgın başında, hiçbir filtreleme özelliği olmayan maske oranın yüzde 75 olduğunu, bugün bu oranın yüzde 95’e çıktığını söyledi.

Piyasadaki her 100 maskeden 95’i korumuyor.

Peki korumuyor da ne oluyor?

“Girişimci” bana maske sattı ama korumuyor.

O parası kazandı, bize ne kaldı?

Ne diyelim şimdi buna?

Sağlam ve titiz üretim yapan o yüzde 5’i tenzih edelim ama bu dolandırıcılara ne diyelim?

Şu ana kadar vefat eden binlerce yurttaşımızın kaçının vefatına bu dolandırıcılar yol açtı acaba?

Raporda sahte maskenin yarattığı birinci risk şöyle sıralanmış:

“Kalitesiz filitrasyon özelliği olmayan kumaşla maske üretimi ile doğrudan halk sağlığı ve sağlık çalışanlarının risk altına sokulması…”

107 sağlık çalışanı hayatını kaybetti!

Mücadelenin ön cephesinde onlar var.

Vefat ve vaka gizlemeceye tepki gösteriyorlar diye onlara hücum edenlerin bu suç hakkında iki kelamlarını gördünüz mü?

Halk sağlığını tehlikeye atan kalpazanlar hakkında bir soruşturma, kovuşturma isteyen, açan oldu mu?

Sahte maske şokunu atlatmadan dezenfektan şoku geldi.

Merkez İlaç Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Şapcı, Sağlık Bakanı Koca’ya yazdığı mektupta; ülke genelinde kullanılan antiseptik ve dezenfektanların büyük bölümünün sahte olduğunu, virüsten koruyabilmesi için içerisinde en az yüzde 10 olması gereken povidon-iyot oranının, sahte ürünlerde yüzde 3.3’lere kadar düştüğünü, bunun da virüsün yayılmasında kritik rol oynadığını bildirdi. Hastanelerin kullandığı 9 markaya ait 33 sahte ürünün listesini de Bakan Koca’ya iletti. Sapcı’nın bir tespiti daha var:

“Haksız yere bazı kişi ve kuruluşlara ruhsat verildi. Bu sorumsuz kişiler merdiven altında sahte dezenfektan üretmekte ve bu dezenfektanlar her yerde kullanılmakta ve satılmaktadır.”

Kim izin veriyor?

Kim para kazanıyor?

Kim virüs kapıyor?

Kim ölüyor? (https://artigercek.com/yazarlar/ibrahim_ekinci/tesvikmanlar-para-kazaniyor-vatandas-oluyor)

 

EKLER

 

Lice yakılıyor, helikopterle taranıyor

1993’te Lice, dehşeti yaşar. Asker ve polis, havadan helikopterlerle, karadan zırhlı araçlarla tarar ilçeyi. Lice yakılır. Aralarında bebeklerin de olduğu 17 kişi ölür. Asker çatışma der, ancak çatışma yoktur http://yeniyasamgazetesi2.com/lice-yakiliyor-helikopterle-taraniyor/