Home / KORONA GÜNLÜKLERİ / KORONA 7 GÜNLÜK 25-31 EKİM 2021

KORONA 7 GÜNLÜK 25-31 EKİM 2021

Dünyanın pandemiden yeni normale evrilmeye çalıştığı şu günlerde, kapitalizm kendi gidişatını olanca hızıyla çizmeye devam etmekte. Türkiye’de, kadın katliamları gün be gün yaşanmaktayken, Amerika, feminizmin büyük mücadelelerle kazandığı kürtaj hakkının Texas eyaletinde yasaklanmasını konuşuyor. Ve kadınlar öz savunmaları için yine sokaklarda.

Kadının ve toplumun birikimini zorla ve işkenceyle bünyesine katan kapitalizm, kadının bilgisini ve bedenini erkek egemen toplumun hizmetine atamıştır. Sağlığın tıbbileştirilmesi, birikimin ve geleneğin ‘öteki’leştirilmesi tam da bu amaca hizmet etmektedir. Kadın hareketlerinin yükseldiği her dönemde eşitsizliklere, iktidara, sömürüye, bedenin bağımlılığına, kar odaklı ekonomilere, çevre talanına karşı bir mücadele vardır. Bu mücadele alanlarının her biri sağlıksızlık yaratan nüveler olduğu için de sağlık mücadelesi kadın hareketlerinin mutlak bir parçasıdır ve özgürlük mücadelesinden ayrı düşünülemezler. Devletin kadının elinden aldığı birikimine karşı yürütülen kadın hareketleri bu birikimleri topluma yeniden sunmaya yüzyıllar boyu aracılık etmiştir.

Birinci dalga feminizm diye tanımlanan 1830-40’larda Amerika’da işçi ve kadın hareketi birlikte Halk Sağlığı Hareketini yarattı. Yine Amerika’da, kadınların oy hakkı mücadelesinin yükseldiği dönemlere denk gelen Yerleşke Hareketinde kadınlar, özgüvenli ve sadece kadınlardan oluşan gruplarla da sağaltım mücadelelerine devam ettiler. Bu kadınlara göre hastalıkların ve ölümlerin sebebi sosyal eşitsizlik, sadece üretime odaklanmış sanayi, kentleşme, yoksulluk, düşük ücretler, uzun çalışma saatleri, çocuk işçiliği, kötü yaşam koşulları ve politik haklardan yoksunluk olarak tanımlandı. Bu dönem kadınların erkeklere rağmen tıp alanına girmeleri, modern tıp içinde hemşirelik gibi profesyonel bir alanın oluşmasına sebep oldu. İkinci dalga feminizm olarak tanımlanan 1950-60’larda ve sonrasında, sağlık alanının kadın bedenine müdahalesine karşı duruşlar, farkındalık çalışmaları, doğum kontrol yöntemlerinin kullanımı, kürtaj gibi meselelere yoğunlaşmak sağlık alanında ciddi kazanımları getirdi. Yine 1800’lerin sonunda, Amerika’da oy hakkı mücadelesi veren kadınlar, sağlık açısından zor şartlarda yaşayan işçi sınıfının ve toplumun durumuna duyarsız kalamadı, yerleşke hareketinde aktif rol oynadılar. New York civarındaki bazı yerleşkeleri sadece kadınlar kurdular. Doktor olmadığı halde yaptıkları sağlık çalışmaları ile bulaşıcı hastalıkların yayılmasını durdurma konusunda başarılı oldular. Bir taraftan, oy hakkı, doğum kontrol yöntemleri ile ilgili mücadele yürütürken, diğer taraftan işçi mücadelesine katkıda bulundular. Kurdukları yerleşkelerde komün hayat deneyimleri oluştururken; kadın erkek eşitliğine dikkat ettiler. Bu yerleşkeler, aynı zamanda hemşirelik okulları oldu, doktor olmadan birçok iş başardılar. Ev ziyaretleri ile hastaları kendi koşullarında değerlendirip, işçi mahallelerinde sağlık eğitimleri yaptılar. Hastalığın sebebinin sadece fiziksel ve biyolojik olmadığını siyasi ve sosyal sebeplerin de hastalık yaptığını savundular.

1800’lerde kadınların kamusal alana çıkması, doktor olamadıkları sağlık alanına hemşire olarak girmelerini sağladı. İkinci dalga feminizm ise, tamamen beden politikalarına yönelirken sağlık mücadelesini geride bırakamadı. Medikal teknolojinin yarattığı sorunlar, yeterince denemeden piyasaya sürülen ilaçlar, hastaya kulak vermeme gibi sorunlara karşı hukuk ve siyasi mücadeleyi örgütlerlerken; kadın bedeninin anatomi ve fizyolojisi, doğum kontrol yöntemleri, doğum, hamilelik üzerine bilgi paylaşımları yaptılar. Kendini koru- başkalarını koru”  başlıkları ile cinsel yolla bulaşan hastalıklarla ilgili eğitimler verdiler. Boston’da kadınların bu atölyelerden ortaya çıkardıkları “Our Bodies, Ourselves” (Bedenlerimiz, Biz) kitabı, “Das Kapital”den sonra en tehlikeli kitap olarak nitelendirildi. Mastektomide (memenin alınması) kolun fizik tedavi ile işlev kaybına uğramayacağını, emzirmenin mamadan daha iyi olduğunu vb. üzerinde durup, bir takım haklar elde edip kampanyalar örgütlediler. Bugün, ilaç kutularında prospektüs yer alıyorsa, bu kadınların mücadelelerinin sonucudur.

Kadınlar, 1960’larda kürtajın yasalaşması ile ilgili yasal ve siyasal mücadelenin yanında gizli kürtaj yapan örgütler oluşturdular.  Bunlardan biri olan Chicago’daki Jane Kollektifi, kürtaj konusunda yeniden kadın dayanışmasına örnek olduğu gibi, işleyiş biçimi tarzı ve yöntemi ile sağlık hizmetinin başka türlü verilebileceğine de bir örnektir. Oluşturdukları sağlık merkezinin birinci hedefi, her kadına güvenle ve insani koşullarda kürtaj olabilmesini sağlamaktı. Çalışanlar arasında, herkes her işi yapar ve eşit ücret alır, hatta birçok iş dayanışma ile gerçekleşirdi. Karar alma mekanizmaları eşitlemeye dönük, hiyerarşi yoktu. Bir çeşit, tıp teknolojisi kullanılarak, hiyerarşi ve yetkilendirme olmadan iş yapma pratiğiydi. İki taraflı da yabancılaşma en aza indirilmişti. Kürtajın yasalaşmasında kadın mücadelesinin rolü çok büyüktür. 3. dalga feministlerinin de, ekoloji mücadelesi ile birlikte anılmaları boşuna değildir. En büyük sağlık sorunu Covid-19 pandemisinin de sonucu olduğu ekolojik krizdir ve kadınlar yine en çok farkında olanlardır.

Bugün, insanlığın ve yerkürede yaşayan her canlının sağlığı için bir zihniyet dönüşümü şarttır. İhtiyaç olan kadın öncülüğünde gelişecek, bir kadın sağlık hareketidir. Kadınlar bu öz güce sahiptir.

[su_box title=”TOPLUM SAĞLIĞI PERSPEKTİFİ” style=”glass” box_color=”#f2b524″ radius=”1″][/su_box]

Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro’nun koronavirüs salgınıyla mücadelede ihmalkar davranıp davranmadığını araştırmak için kurulan Parlamento Araştırma Komisyonu, Bolsonaro’nun 9 suçla itham edildiği nihai raporu onayladı. Raporda, Bolsonaro’nun yanı sıra aralarında Bolsonaro’nun oğullarının, eyalet valilerinin ve eski Sağlık Bakanı’nın da bulunduğu 80 kişi suçlanıyor. Bolsonaro’nun halkı defalarca sosyal mesafe kuralına uymamaya teşvik ettiği, maske kullanımına karşı çıktığı ve kalabalıkların oluşmasına neden olduğu kaydedilen raporda, bunun, “doğal bulaşmanın sürü bağışıklığına neden olacağı düşüncesinin” ve “sadece ekonomik faaliyetlerin hızlı bir şekilde yeniden başlatılmasını amaçlayan siyasi bir kararın” sonucu olduğu ifade edildi. Raporda ayrıca, Bolsonaro’nun, yanlış bilgi yaymak için kullanmakla itham edildiği sanal medya hesaplarının süresiz olarak askıya alınması da talep edildi.

***

Dünya Sağlık Zirvesi’nin açılışında konuşan Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, salgının sona ermekten çok uzak olduğunu ifade etti. ‘Salgın ne zaman bitecek?’ sorusunu yanıtlayan Ghebreyesus, “Cevabım, ‘Dünya, sona erdirmeyi seçtiğinde salgın sona erecek’. Bu bizim elimizde. İhtiyacımız olan tüm araçlara sahibiz, etkili halk sağlığı araçları ve etkili tıbbi araçlar. Ancak Dünya bu araçları kullanmadı, haftada neredeyse 50 bin dozla salgın bitmekten çok uzak. Bildiğiniz gibi bu yıl sonuna kadar her ülkenin nüfusunun yüzde 40’ını aşılamayı hedefledik” ifadelerini kullandı.

***

ABD Ulusal İstihbarat Direktörlüğü Ofisi (ODNI) tarafından yayımlanan yeni bir rapora göre, ülke istihbaratı, Covid-19’un doğal yollarla ya da bir laboratuvar kazası sonucu ortaya çıkmış olabileceği ihtimalleri arasında ikiye bölünmüş durumda. ODNI, raporda, Covid-19’un nasıl ortaya çıktığına dair ülkedeki istihbarat kurumları arasında ayrılıklar olduğunu ancak yeni bilgiler ortaya çıkmadan Covid-19’un gerçek kökeninin hiçbir zaman bilinemeyeceğini belirtiyor. Rapora göre, bu istihbarat kurumundan analistler için Vuhan’daki laboratuvarlarda yapılan deneylerin doğası ve yetersiz biyogüvenlik önlemleri Covid-19’un çıkış noktasını oluşturuyor. Bu analistlere göre, Vuhan’daki araştırmacılar deney ve numune alma eylemleri sırasında farkında olmadan virüse maruz kalmış olabilir. Bu olasılık, analistler için, Vuhan laboratuvarlarından alınan örneklerde neden Covid-19’a yol açan Sars-Cov-2’e rastlanmadığını açıklıyor. Çin ise ODNI raporuna Washinton’daki büyükelçiliği aracılığıyla yanıt verdi. Çin Büyükelçiliği sözcüsü Liu Pengyu e-mail yolu ile yaptığı açıklamada, “ABD’nin Covid-19’un kökenlerini anlamak için bilim insanları yerine istihbarat aygıtına güvenmesi tam bir siyasi komedidir” ifadelerini kullandı.

***

İspanya’da ilki 14 Mart 2020-21 Haziran 2020, ikincisi 25 Ekim 2020-9 Mayıs 2021 tarihlerinde uygulanan olağanüstü hal (OHAL) uygulaması anayasaya aykırı bulundu. Muhalefetteki Vox partisinin itirazlarını görüşen İspanya Anayasa Mahkemesi, OHAL’in anayasaya aykırı olduğu kararını verdi. İspanya Anayasa Mahkemesi, OHAL dönemlerinde uygulanan genel kapatmaların bir kısıtlama değil, yasal bir çerçeveye dayanmayacak şekilde temel hakların askıya alınması olduğuna kanaat getirdi. Mahkeme ayrıca, ilk OHAL döneminde meclis ve senatonun faaliyetlerinin durdurulup çevrim içi toplantılar yapılmasının da anayasaya aykırı olduğunu açıklamıştı. İspanya’da OHAL dönemlerinde belirli saat aralıklarında ve zorunlu haller dışında sokağa çıkma yasağı ile seyahat kısıtlaması tedbirleri uygulanmış, ayrıca kapalı ve kalabalık yerler kapatılmış ya da buralara sınırlama getirilmişti. İspanya İçişleri Bakanlığı’nın kayıtlarına göre OHAL’in ihlal edilmesi gerekçesiyle ilk dönemde 1 milyon 142 bin 127, ikinci dönemde ise 220 bin 296 ceza kesildi, bunların yüzde 20’si ödendi. Hükümet, Anayasaya Mahkemesi’nin söz konusu kararının ardından ödenen para cezalarının iadesi talimatını verdi.

***

Eskişehir, Tepebaşı Belediyesi, pandemide yaşamını yitiren sağlık emekçilerini 57 sanatçının birlikte çalışarak hazırladığı “Varlığımız, Sağlığımız” adı verilen anıt ile ölümsüzleştirdi. Baca formunda tasarlanan anıt eserde, üzerlerinde pandemi sürecinde yaşamını yitiren sağlık emekçilerinin adlarının da yazılı olduğu 450 seramik yer aldı.

***

Covid-19 vakaları yeniden artış eğilimine girdi. Farklı coğrafyalarda pandemi sık görülmeye, sık öldürmeye ve yaşamı altüst etmeye devam ediyor. Toplam vaka sayısı 247 milyon 117 bine yaklaşırken Covid-19 nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı ise 5 milyon 10 binin üzerine çıktı. Aktif hasta sayısı 18 milyon 258 binin üzerinde. Yüksek aktif hasta sayısı bulaş tehdidinin ciddi olduğunu gösteriyor.

Günlük vaka bildiriminde Ağustos sonunda başlayan düşüş eğilimi durarak yeniden artışa geçti. Haziran ortalarında 360 binlere kadar inen ortalama günlük bildirim, Ağustos ayı ile birlikte 660 binlere kadar yükselmişti. İki hafta önce günlük ortalama vaka sayısı 402 bin 927 kişiye kadar gerilemişti. Geçtiğimiz hafta vaka sayısı yeniden yükselişe geçmişti. Artış geçtiğimiz hafta da devam etti. Ortalama günlük vaka sayısı 423 bin 192 kişiye yükseldi. Avrupa’da salgının yeniden büyümesi küresel artışta etkili oldu.

Benzer kıpırdanma haftalık ölümlerde de devam etti. Ortalama günlük ölüm sayısı üç hafta önce 6 bin 611 kişi idi, geçtiğimiz hafta 7 bin 20 kişiye yükseldi.

Küresel düzeyde son bir hafta Covid-19’un seyri aşağıdaki tabloda özetlenmiştir.

Bir önceki haftaya göre değişim
Kıtalar Son 7 gündeki vaka sayısı Son 7 gündeki ölüm sayısı Vaka sayısı Ölüm sayısı
Dünya 2,962,344 49,142 + %1 + %4
Avrupa 1,552,555 21,659 + %12 +%15
Asya 698,942 12,010 – %7 + %20
Kuzey Amerika 528,512 11,038 – %13 – %20
Güney Amerika 133,345 3,017 – %2 – %7
Afrika 32,261 1,266 – %10 – %15
Türkiye 182,027 1,493 – %8 + %1

Yukarıda tabloda görüldüğü gibi dünya genelinde vaka sayısında %1 ve ölümlerde %4’lük artış gözlendi. Avrupa’da ciddi artış küresel istatistikleri etkiledi. Buna karşın vaka sayısında Asya, Kuzey Amerika, Güney Amerika ve Afrika’da düşüş eğilimi devam etti. Ölümlerde de Avrupa ve Asya’da artış varken diğer kıtalarda düşüş eğilimi devam etti.

Türkiye’de ise geçtiğimiz hafta da vaka sayısında azalış, ölüm sayısında artış devam etti. Vaka sayısının ve ölüm sayısının Ağustos sonundan beri çok yüksek düzeyde devam etmesi Türkiye’de bu son pikin hala kontrol altına alınmadığını gösteriyor. Bu pik kontrol altına alınamadan Kasım ayında beklenen daha büyü pik ile karşılaşacağımız öngörüleri gittikçe güçleniyor.

Haftalık yeni vaka sayısında Avrupa ülkelerinden Rusya’da (%8), Ukrayna’da (%25), Almanya’da (%65), Polanya (%60), Belçika (%49) ve Hollanda’da (%48)  artışa karşın vaka sayısının azaldığı ülkelerde dikkatleri çekti:  İngiltere (%14) ve Romanya (%13).

Bir önceki haftaya göre ölüm sayısında da artışta dikkat çeken ülkeler şunlar: İngiltere (%17), Rusya (%9), Türkiye (%1), Ukrayna (%27) Almanya (%26), Hindistan (%83) ve Romanya. Bununla birlikte Brezilya, Hindistan, İran ve Tayland gibi ülkelerde düşüş eğilimi de devam etti.

ABD haftalık vaka sayısı ve ölüm sayısında düşüş gösterdi, sırasıyla %12 ve %23.

Özetle pandemide küresel düşüş eğilimi durdu, Avrupa’da salgının yeniden büyümesi ile vakalar yeniden artışa geçti. Sonbahar ve kış dönemine ait kaygılarımız büyüyor. Delta varyantının bulaştrıcılığının yüksek olması (Ro: 8- 8.5) ve kuluçka süresinin 3 güne kadar düşmesi kaygıları daha da büyütüyor. Henüz DSÖ izlenmesi gereken varyant listesine almasa da Delta Plus varyantının tespit edildiği ülke sayısının artmış olması kaygıyı daha da pekiştirdi. Delta Plus varyantının, Delta varyantına göre %10 daha bulaşıcı olduğunu da not edelim.

***

Sağlık Bakanlığı verilerine göre, son bir aydaki koronavirüs vakaları içinde 19 yaş ve altındakilerin oranı yüzde 35’e ulaştı. Son bir aylık dönemde, Covid-19 vakalarının yüzde 29’unu 10-19, yüzde altısını ise 0-9 yaşlarındakiler oluşturdu. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyonları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Haluk Çokuğraş, “Dördüncü dalga aşısızların dalgası olacak diye söylenmişti, doğru. Hastaneye yatan vakaların önemli bir kısmı aşısızlar, ama buna bir şey daha ekleyeceğim aşısız ve maskesizlerin pandemisi olacak gibi gözüküyor” dedi. Çokuğraş, pandeminin başından beri çocukların erişkinlere oranla göreceli daha şansı olduğunu belirterek, hastalığı hafif yada belirtisiz şekilde geçirdiklerini, bunu oranında da yüzde 80-85 civarında olduğunu belirtti. Geri kalan yüzde 15’lik dilime giren çocuklarında tıpkı erişkinler gibi göreceli daha ciddi belirti yada yoğun bakıma düşecek kadar hastalığı geçirdiklerine dikkat çeken Çokuğraş, “Bu yüzde 15’lik dilim küçük gibi görünse de vaka sayısı o kadar fazla ki, biz ciddi anlamda Kovidli çocukla mücadele etmek zorunda kalıyoruz. Okulların açılmasıyla bulaş arttı, pandeminin başından beri Kovid dışı solunum yolu enfeksiyonlarını bir senedir görmüyorduk. İnsanlar maske, taktı, mesafe vardı, okullar kapalıydı. Yılda en az 5-6 kere soğuk algınlığı veya benzer enfeksiyon geçiren çocuk o bir senede hiçbir belirti göstermedi” dedi.

***

Rusya Federal İstatistik Kurumu’na (Rosstat) göre eylül ayında ülkede Koronavirüs sebebiyle yönetimin açıkladığının yaklaşık iki katı insan öldü. Rosstat’ın aktardığına göre eylül ayında 44 bin 265 kişi Koronavirüs nedeniyle hayatını kaybetti. Rusya yönetimi, sayıyı 24 bin 31 olarak açıklamıştı. Rusya yönetimi, salgın boyunca Koronavirüs’le ilgili gerçek verileri paylaşmamakla suçlanmıştı. Yönetim, sadece otopsi raporunda ana ölüm gerekçesi “Koronavirüs” olan insanları resmi verilerine katıyor. Rosstat’a göre Rusya’da salgın boyunca yaklaşık 450 bin kişi hayatını kaybetti.

***

Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB)  Pandemi Bültenlerinin 17’ncisini “Sağlık Bakanlığını kış aylarında vaka artışına karşı uyarıyor, önlem almaya davet ediyoruz” başlığıyla çevrimiçi olarak gerçekleşti.

Bültenin sunumunu TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Onur Naci Karahancı yaptı.

Türkiye’nin günlük yeni vaka sayısıyla Avrupa’da ilk üçte olduğunu belirten Karahancı, “kış aylarında vakaların artma riskinin çok yüksek” olduğunu söyledi.

Karahancı TTB’nin önerilerini şöyle sıraladı:

  1. Aşı hız ve oranı derhal artırılmalıdır. Günlük en az 1 milyon doz aşı yapılmalıdır. Aşılamada bölgesel eşitsizlikler hızla giderilmelidir.
  2. Aşı kampanyaları yapılmalıdır. Artık insanların kullanıcı dostu olmayan dijital yöntemlerle aşıya ulaşması beklenmemeli, devlet yurttaşların bulunduğu yerlerde aşılama yapmalıdır. Aşı olmayanlar için kısıtlamalar ve aşı olma gerekliliği gözetilerek, yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
  3. Gebelerin aşılanması konusunda tereddütler giderilmeli, Türk Tabipleri Birliği, Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği ve Halk Sağlığı Uzmanları Derneği olarak yapılan bilgilendirme temel alınmalıdır.
  4. Okulların fiziki şartları en kısa zamanda düzenlenmelidir. Okul ve derslik sayısı artırılmalı, sınıf mevcutları azaltılmalıdır. Havalandırmanın önemi gözetilerek, uygun havalandırma yöntemlerinin sağlanması için gerekli girişimler yapılmalıdır. Okullarda temizlik malzemeleri, maske eksiksiz sağlanmalı, sınıf mevcutları azaltılmalı, temizlik görevlisi, yardımcı personel ve öğretmen sayısı artırılmalıdır.
  5. Maske-mesafe-temizlik gibi kişisel koruyucu tedbirlerin uygulanması için uyarılar ve denetimler artırılmalıdır.
  6. Kapalı ortamlarda mümkün olduğu kadar az süre kalınmalı, bu ortamlarda koruyuculuğu daha yüksek (N95, FFP2 gibi) maskeler kullanılması sağlanmalı, sık sık havalandırma yapılmasının koşulları oluşturulmalıdır.
  7. Toplu taşımalarda yolcu sayıları sınırlandırılmalı, sefer sıklığı artırılmalıdır.
  8. Çalışma ortamlarında çalışan sayısını azaltacak dönüşümlü çalışma yöntemleri uygulanmalıdır.
  9. Sağlık açısından riskli çalışanların gerek kamu gerekse özel sektörde izinli sayılmaları için gereken adımlar atılmalıdır.
  10. Salgını önlemenin en önemli yolu koruyucu sağlık sisteminin güçlendirilmesi, basamaklandırılmış sağlık hizmetlerini hayata geçirmesidir. Sağlık Bakanlığı “Sağlıkta Dönüşüm Projesi”nin getirdiği bu yıkıcı sağlık sisteminden vazgeçmeli, toplumsal ve koruyucu sağlık sistemlerini öncelemelidir.
  11. Hastanelerde servis, yoğun bakım ve acillerde aşırı yoğunluğa karşı şimdiden gereken önlemler alınarak, sağlık çalışanı sayıları artırılmalı, sağlık çalışanlarının uzun saatler çalışmasının önüne geçilerek dönüşümlü çalışma uygulanmalıdır. Ertelenmiş sağlık hizmetlerinin gelecekteki sonuçları da gözetilerek hastanelerin tüm servis ve polikliniklerini COVID-19 için dönüştürmek yerine ayrı yapılanmalar oluşturulmalıdır.
  12. İnfluenza aşısı 65 yaş üstü, kronik hastalığı ve kanser hastası olanlar başta olmak üzere toplumun her kesimine ve ücretsiz olarak sağlanmalıdır.
  13. Pandemiyle mücadele etmenin en önemli yolu şeffaf bilgi ve veri paylaşımıdır. Sağlık Bakanlığı bugüne kadar izlediği şeffaflıktan uzak, yanıltıcı verileri kullanarak yaptığı açıklamalara son vermelidir.
  14. Salgının başından beri etkisiz ilaçların dağıtımı ötesine geçemeyen filyasyon uygula(ma)ması yerine etkili temaslı izlemleri gerçekleştirilmeli, temaslı bildirimlerini sosyal ve ekonomik desteklerle etkinleştirecek adımlar atılmalıdır.
  15. Toplumsal hareketliliği yoğun risk gruplarında hızlı tarama testlerinin yaygın kullanımı sağlanmalıdır.

***

Sağlık Bakanlığı’nın illere göre haftalık vaka haritasında son sıralarda yer alan İzmir, Aydın, Muğla ve Antalya’da vaka sayıları yüz binde 50’nin altında görünüyor. Muğla Tabip Odası Başkanı Dr. Cafer Şahin de bu sayılara tepki göstererek, “Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı veriler gerçekleri yansıtmıyor. Yanlış bir algı yönetimi var”  dedi. İzmir Tabip Odası Başkanı Op. Dr. Lütfi Çamlı,İzmir’de sahadan aldıkları veriler ile Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı veriler arasında ciddi farklar olduğunu belirtti. Çamlı, “Sağlık Bakanlığı İzmir’de haftalık yüz binde 48 gibi bir vaka sayısı açıklıyor. İki ayı aşkın süredir oranlar hep 40’lı seviyelerde. 39 da olmuyor, 51 de olmuyor. Bu da günlük ortalama 300 vakaya denk geliyor. Oysa bizim sahadan aldığımız veriler bunun 3 katı, hatta bazen 4 katı. İzmir’de günde 900 ile bin 500 arasında vaka tespit edildiğini biliyoruz” dedi. Antalya Tabip Odası Başkanı Dr. Nursel Şahin ise Antalya genelinde test sayısı az olduğu için vaka sayılarının düşük çıktığını söyledi. Şahin, şöyle konuştu: “Rusya’dan gelen turistlerin azalması ve yerli turistlerin kentlerine geri dönmesiyle Antalya genelinde vaka sayılarında bir azalma oldu. Bu azalmanın bir diğer nedeni de yapılan test sayısının az olması ve birçok kişinin hastaneye başvurmaması. Hastanelerde ciddi yoğunluk olmamasının nedeni ise vakaların çoğunun genç yaşta olması ve hastalığı ayakta geçirmesi. Ancak yine de Türkiye’nin tamamının kırmızı olduğu ve komşu şehirlerde üç haneli vaka sayılarının görüldüğü bir haritada haftalık yüz binde 38,89 gibi bir vaka sayısı gerçekçi değil. Az test yapılmasına rağmen gerçek vaka sayısı bundan daha fazla.”

***

TMMOB Makina Mühendisleri Odası Adana Şubesi yürütücülüğünde 22-23 Ekim2021 tarihlerinde düzenlenen, İSİG Kongresine Giderken Pandemi Sürecinin

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğine Etkileri Sempozyumu’nun sonuç bildirisi yayımlandı. Bildiride “Salgına ilişkin verilerin paylaşımında Sağlık Bakanlığına karşı oluşan güvensizlik, önlemlerin alınmasında sıkıntı yaratmış, Kovid-19’un meslek hastalığı sayılmasına ilişkin talepler tam olarak karşılık bulmamıştır” denildi.

***

Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alper Şener, Koronavirüs vaka sayılarının günlük 25- 30 bin aralığında seyrettiğini belirterek, “Günlük 60 bin, 70 bin vaka sayılarına sıçrama olması durumunda ise yeniden kapanma, okulların kapanması gibi tabloları gündeme gelme durumu söz konusu olabilir” dedi.

***

Saglık Bakanı Koca’nın, Bilim Kurulu toplantısında ele alınan konularla ilgili açıklamaları salgının yönetilmediği konusunda itiraf niteliğnde… ’Dünkü verilere göre, 2.807.716 kişi, yaptırması gereken üçüncü doz aşısını henüz yaptırmamıştı. 2019 yılına göre 2020 yılında hayatını kaybeden gebe sayısında yaklaşık yüzde 52’lik bir artış var. Bu yıl da seyir geçen yıla benzer sürüyor. Geçen yıla kıyasla yaklaşık yüzde 50 daha fazla anne adayını Covid-19 sebebiyle kaybettik. Daha önce yaptığımız çağrıya rağmen maalesef halen gebelerde aşılanma oranı oldukça düşük. Kayıplarımızın arkasında en belirgin sorun gebelerin aşılanma oranının düşük olması. Covid-19 sebebiyle kaybettiğimiz gebelerin yüzde 99’u aşısızdır. Bilim Kurulumuz bir kez daha anne adaylarımızı aşı olmaya ve aşılarını tamamlamaya davet ediyor.Yeni vaka sayıları hızlı tırmanışlar şeklinde zirveler görmüyor. Günlük vaka sayılarımızı gösteren grafikler adeta tepesi kesilmiş bir dağ gibi yatayda seyrediyor. Belki önemli düşüşler henüz görmedik ancak dramatik ve ani yükselişler de görmüyoruz. İşte bunu sağlayan aşıdır. Aşı sayesinde günlük vaka sayılarının kontrol edilemez şekilde artışı engellendi.’’ Aşı ile ilgili bu olumlu sonuçlara karşın hala ciddi bir aşı kampanyasının sürdürülmediği kamuoyunun gözlerinin önünde ayan beyan gerçekleşiyor.

***

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Acil Durum Komitesi açıklamalarında Covid-19 salgınına yönelik “Uluslararası Kamu Sağlığı Acil Durumu’nun (PHEIC)” devamına karar verildiği belirtildi. DSÖ, üye ülkelere uluslararası seyahatlerde tek koşul olarak “Covid-19 aşısı kanıtı” istememeleri tavsiyesinde bulundu.Dünya Sağlık Örgütü ayrıca tüm ülkelere, örgütün acil kullanımına onayı verdiği Covid-19 aşılarını tanımaları yönünde bir çağrı yaptı. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Sözcüsü Margaret Harris, yeni tip Koronavirüs’e (Covid-19) karşı Hindistan’da biyoteknoloji şirketi Bharat Biotech tarafından üretilen Covaxin aşısının acil kullanımına 24 saat içinde onay verebileceklerini bildirdi. Aralarında Brezilya, İran, Meksika ve Filipinler’in olduğu pek çok ülkede Covaxin aşısı için acil kullanım izni verilmişti.

***

Öğrenci Veli Derneği: Kağıt üzerinde devam eden yüz yüze eğitim fiilen devam ettirilemiyor. “Son bir hafta içerisinde yalnızca İzmir’de 72 sınıf karantinaya alındı”

***

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu, “Marmara Bölgesi Hapishaneleri Üç Aylık (Temmuz-Ağustos-Eylül 2021) Hak ihlalleri Raporu: “Yetersiz beslenme, COVID- 19 salgını döneminde hasta mahpusların sağlıklarının daha da kötüleşmesine neden oluyor. Pandemi, temel hakların kullanımında artan hak ihlalleri ve ağır tecrit yanında sağlık ve tedavi hakkına erişim ve yaşam hakkına yönelik ağır tehdit oluşturmaya devam etmektedir. Ağır hasta mahpuslar başta olmak üzere risk grubundaki tüm mahpusların sağlık ve yaşam haklarını koruyucu önlemlerin acilen alınması ve pandemi süresince serbest bırakılarak riskten korunmaları sağlanmalıdır.’’

***

Aşı yapılacak nüfus alt sınırının 12 yaşa indirilmesi, 3. doza rağmen halen günlük 1 milyon doza ulaşabilmiş değiliz. Sağlık Bakanlığı hızlı ve etkin aşılama için herhangi bir çaba göstermiyor, aşılama kendi ritminde devam ediyor. Hafta sonu günlük yapılan aşı dozu 100 binin altına kadar geriliyor.

Sağlık Bakanlığı resmi sitesindeki son rakamlara göre: 30 Ekim saat 19:00 itibariyle son 24 saatte 99 bin 423 doz aşı uygulandı. Türkiye’de bugüne kadar, 55 milyon 375 bin 923 birinci doz, 48 milyon 614 bin 256 ikinci doz, 11 milyon 126 bin 771 üçüncü doz aşı uygulandı. 18 yaş üstü nüfusa göre birinci doz Türkiye ortalaması %89.2 ikinci doz ortalaması %78.3 oldu.

Oysa sağlık otoriterleri tüm nüfusa göre aşı oranın hesaplanmasını öneriyor. Böyle ele alırsak birinci doz aşı oranı %66.2, ikinci doz ise % 58.1 olduğunu görürüz. Buna göre salgını kontrol için hedeflenen nüfusun %70’inin ikinci dozu yaptırması hedefinin oldukça gerisindeyiz. Bölgeler ve iller arasında ciddi eşitsizlik devam ediyor. Mülteciler ve ötekileştirilen topluluklarda ne kadar aşı yapıldığı verisine ulaşamıyoruz. Dahası Delta varyantı nedeniyle bu oranın en az %85 olması gerektiği iddia ediliyor. Türkiye özgünlüğünde istatistik kritik bir konuda 2 doz Sinovac yapılanların ‘ikinci doz aşı oranı’ hesaplanmasına dahil edilmesi. Salgın kontrolü için iki doz Sinovac’ın yeterli olmadığı kabul ediliyor, bu nedenle bu kişilerin 3.doz aşı olunca (Sinovac ya da Biontech) hesaplamaya dahil edilmesi daha gerçekçi değerlendirmeyi sağlayacaktır. Özellikle yaşlı nüfusun 3. doz aşılanması konusunda ciddi sorunlar olduğunu sahadan elde ettiğimiz verilerle söyleyebiliriz.

***

Aşı karşıtlarının 11 Eylül’de İstanbul Maltepe’de düzenledikleri “Büyük Uyanış” adlı mitingde konuşan, başta Akit Yazarı Abdurrahman Dilipak olmak üzere 8 kişi hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı’na verilen dilekçede, söz konusu kişilerin “tıbbi ve bilimsel olmayan bilgi yayarak ölüme sebebiyet verme” suçunu işledikleri belirtildi. NY adlı bir vatandaş, Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı’na, 11 Eylül’de Maltepe’de aşı karşıtlarının düzenlediği “Büyük Uyanış” mitingi ile ilgili suç duyurusunda bulundu. NY, suç duyurusu dilekçesinde, söz konusu mitingde aşı karşıtı ifadeler kullanan Abdurrahman Dilipak, Hamza Yardımcıoğlu, Sema Maraşlı, Cemil Can, Bora Gencer, Zafer Ege, Erkan Trükten ve Dr. Bilgehan Bilge’nin “Halk sağlığına karşı tıbbi ve bilimsel olmayan bilgi yayarak ölüme sebebiyet verme, Umumi Hıfzıssıhha Kanunu, Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu ve Türk Ceza Kanunu’na muhalefet” suçlarını işlediğini savundu.

***

ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), Pfizer ve BioNTech tarafından Covid-19’a karşı geliştirilen aşının 5-11 yaş grubuna uygulanmasına onay verdi. ABD’de Kovid-19’a karşı aşılama yaşının 5’e düşmesi için ilk adım atıldı. Federal Gıda ve İlaç Dairesi’ne bağlı Aşılar ve İlgili Biyolojik Ürünler Danışma Komitesi aşının 5-11 yaş grubuna normal dozun 3’te 1 oranında uygulanması yönünde tavsiye kararı almıştı.

***

ABD’li ilaç firması Merck, korona virüsü (Covid-19) salgınına karşı geliştirdiği ilacın üretim patenti konusunda, düşük gelirli ülkelerin faydalanması için Birleşmiş Milletler (BM) destekli kuruluşla anlaştığını açıkladı. Firma, Covid-19’a karşı olumlu etkisi olduğu açıklanan “Molnupiravir” adlı ilacın patent hakkını, 100’den fazla ülkede kullanımı için BM ile işbirliği içindeki kâr amacı gütmeyen The Medicines Patent Pool (MPP) isimli kuruluşla paylaştığını duyurdu. Yapılan işbirliğiyle üretimi yaygınlaştırılacak Molnupiravir’in Pakistan, Kamboçya ve tüm Afrika ülkeleri dahil 105 ülkede dar gelirli insanların Covid-19 tedavisinde kullanılabileceğini belirtti.

***

Alman bilim insanları, İsveç’te de tespit edilen Covid-19 A.30 varyantının aşıların sağladığı antikorlara karşı yüksek düzeyde dirençli olduğunu bildirdi. Tanzanya kaynaklı olduğu düşünülen ve İsveç ve Angola’da da tespit edilen Covid-19’un A.30 varyantının incelendiği belirtilen çalışmada, bu varyantın ağır mutasyona uğradığı için aşı kaynaklı antikorlardan etkilenmediği kaydedildi.

***

Hükümetler aşı ile ilgili düzenlemelerden uzak duruyor. Çalışma yaşamında aşı yapılmayanlara yönelik kısıtlamalar konusunda yetki patronlara devrediliyor. Kriz içindeki sermaye işten çıkarma hakkında yetkiyi de eline almış oluyor. Macaristan Devlet Bakanı Gergely Gulyas, ülkede patronların, işçilere Covid-19 aşısı olma zorunluluğu getirebileceğini söyledi. Ülkede son dönemde artan vaka sayıları nedeniyle çeşitli önlemlerin de hayata geçirileceğine de değinen Gulyas, bu kapsamda 1 Kasım’dan itibaren toplu taşıma araçlarında maske takma zorunluluğunun uygulanacağını ve sağlık kurumlarında ziyaret yasağı getirileceğini belirtti. Benzer durumun Türkiye dahil bir çok ülkede yaşama geçirildiğini not edelim.

***

Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Mahmut Şahin, Covid-19 salgınının başlamasının ardından 9 Nisan 2020’de Sosyal Güvenlik Kurumunun (SGK) bir tebliğ yayımladığını, burada acil hal kapsamı genişletilerek Covid-19 tanı ve tedavisinin de bu kapsama alındığını anımsatarak hastaların yanında doktor kararı ile kalan refakatçilerden ücret alınamayacağı uyarısında bulundu.

***

Japonya’nın Wakayama eyaletinde bilim insanları yeni bir Covid-19 araştırması yaptı. Araştırmaya göre Covid-19’a yakalanan ancak semptom göstermeyen her 4 kişiden birinin zatürre olduğu ortaya çıktı.  Japonya’da Wakayama eyaleti yönetiminin yaptığı bir araştırma, virüsün neden olduğu riski ortaya koydu. Ülkedeki beşinci Covid-19 dalgası dahil olmak üzere testi pozitif sonuç veren 5 bin 169 kişiyi mercek altına alan uzmanlar, bin 199’unun test sürecinde hiçbir belirti göstermediğini fark etti. Hiçbir belirti göstermeyen söz konusu hastaların 4’te birine daha sonra zatürre teşhisi konduğu belirlenirken, 76 kişide ise oksijen tedavisi gerektiren ciddi semptomlar oluştuğu tespit edildi. Gruptan 20 kişinin ise hayatını kaybettiği bildirildi.

***

Pasifik Okyanusu’ndaki 172 adadan oluşan Tonga Krallığı’nda pandeminin başından bu yana ilk kez bir Koronavirüs vakası görüldü. Enfeksiyonun Yeni Zelanda’dan Tongo’ya dönen, iki doz aşı olmuş bir kişide görüldüğü belirtildi.  Bu kişinin uçuşunda aralarında Olimpiyatlar’dan bu yana ülkesine dönemeyen atletler de bulunan 215 kişi olduğu bildirildi. 100 bin nüfuslu ada ülkesi Koronavirüs vakası bildirmeyen son ülkelerden biriydi.

***

Çin Ulusal Sağlık Komisyonu Hastalık Kontrol Bürosu Yardımcı Direktörü Vu Liangyou, 17 Ekim’den bu yana, Delta varyantı taşıyan ve aynı kaynaktan yayılan 133 yerel vaka tespit edildiğini bildirdi. Vu, epidemolojik soruşturma ve iz sürme çalışmalarında 133 vakadan 106’sının 13 turist grubu ile bağlantılı olduğunun belirlendiğini belirtti. Vakaların çok sayıda eyalet ve bölgeye yayılmasının Çin’in “sıfır vaka” stratejisine dayalı salgın kontrol rejimini zorlayabileceği öngörülürken, Vu, salgının 1 ay içinde kontrol altına alınabileceğini düşündüklerini ifade etti. Virüsün Çin’e nereden girdiği bilinmiyor fakat Çin-Moğolistan gümrük kapısının bulunduğu İç Moğolistan Özerk Bölgesi’ndeki Ejina sancağının, farklı yayılma zincirlerinin kesişme noktasında olması dikkati çekiyor. Yurt içi kaynaklı vakalar, ilk kez bölgeyi ziyaret eden Şanghay’dan gelen bir emekli profesör çiftte tespit edilmişti. Vakalar nedeniyle aralarında Ejina Sağlık Komisyonu Başkanı’nın da bulunduğu 6 idari birim yetkilisi, salgındaki ihmallerinden ötürü görevden alındı. Öte yandan ülkenin kuzeyinde turizm bağlantılı vakaların görüldüğü İç Moğolistan ile Ningşia Hui özerk bölgeleri ile Gansu eyaletindeki turizm etkinlikleri durduruldu. Öte yandan Ulusal Sağlık Komisyonu, son 24 saatte Çin anakarasında yurt içi kaynaklı 34 yeni vaka tespit edildiğini bildirdi.

***

İngiltere’de hükümetin Covid-19 önlemlerini sıkılaştırması için çağrılara bir yenisi eklendi. Ana muhalefetteki İşçi Partisi’nin maliyeden sorumlu kıdemli üyesi Rachel Reeves, hükümetin B Planını devreye koyması gerektiğini söyledi. İngiltere Maliye Bakanı ise daha fazla önleme gerek olmadığını savundu. İngiltere’de halen hükümetin A Planı uygulanıyor. Bu planda daha fazla kişiye aşı yapılması, bağışıklık sistemi çok zayıf olan kişilere üçüncü doz aşı yapılması ve 12-15 yaş arasına da tek doz aşı yapılması yer alıyor. B Planında ise bazı kapalı mekanlarda maske ve aşı pasaportu zorunluluğu ile çalışanlardan evden çalışmalarının talep edilmesi yer alıyor. İngiltere’de Bilim Kurulu 15 Eylül’de yaptığı bir açıklama ile önlemlerin artırılmaması durumunda hastaneye kaldıran kişi sayısında ciddi artış yaşanabileceğini söylemişti. 20 Ekim’de ise Ulusal Sağlık Hizmeti (NHS) çalışanlarını temsil eden NHS Konfederasyonu B planının devreye sokulmasını talep etmişti. Son olarak İngiltere Tabipleri Birliği 21 Ekim’de yaptığı açıklamada, giderek yükselen Covid vakaları karşısında yeni önlemler almayan hükümeti ‘kasıtlı ihmal’ ile suçlamıştı. Maliye Bakanı Sunak ise “B Planını derhal devreye almamızı gerektirecek bir durum yok” ifadelerini kullandı.

[su_box title=”SİYASAL SAĞLIK” style=”glass” box_color=”#24b0f2″ radius=”1″][/su_box]

Haberleşme ve medya araçları ideolojiyi taşırlar. Düşsel özgürlüğün engellendiği ve imajların organik bağının sekteye uğratıldığı bir mekânda sadece ekranı izleriz. Şartlar mekân ve zaman içinde duygularımızı eline geçirmiştir. Üretim için üretimin tüketim için tüketimin güdümlediği kapitalist pazarda bir imajın meta olabilirliğinin en somut göstereni rolünde olan billboardlara asılmış bir reklam afiş olarak konumlanırız. Süreç düşüncesinin kaybolduğu, dün hafızasının olmadığına inandırılmış, inşa edilmiş, öz disiplinden yoksun ama zorunluluğa bağlı ideoloji ekranından fırlamış tayin edilmiş bilinçsiz karakterler oluruz.

Ekran-Nesne, liberalizmin tahrik ettiği birey ve toplumunu içinde taşır onu hapseder. Özneler ve doğa sonlu ve kapalı bir nesne konumuna indirgenir. Yalnızca ekran ideolojisinin  dilini ve şeylerden imlediğini göstermeye izin vardır. Nesnel olanın, kendinde taşıdığı tahakküme edici bilgi bir iktidar mücadelesi ve sınırlarında parmaklıklarınca dokunur özneye. AKP, 82 Ekran bir televizyondur sadece. Artık bu metaforu da açmanın zamanı geldi: Ana akım sermayenin bağımlı bir ülkeye pazarladığı ekran teknolojisidir. İdeolojinin gösterdiği “şey” olan imgeyi imajının hayal dünyasında çarpıtır. Ve sonra fail, karanlıkların toplamı olduğunda sanki hiçbir şey olmamış gibi gelip kendisinin beyaza boyanmasını ister. Peki bunun nedenselliği ne? 80 darbesinden kalmış olan bu 82 ekran ideoloji yasalarıyla yeni bir zor-imge rejimi yaratmamış olmakla birlikte Sacher Masoch’un kitaplarını andırırcasına Mazoş karakterlerin boyunduruk altına alınmayı arzu ettiklerinde yaptıkları sözleşmeleri hatırlatır. Yasa ne kadar çok varsa ekran da o kadar işlevseldir onun için ama Deleuze’ün de dediği gibi ‘ne kadar çok yasa o kadar az kurum demektir.’ Yine Deleuze göre “Yasaların çok olması yönetimi elinde bulunduranların tiran olamayacakları anlamına gelmez. Yasalarına bağlılıkla (!) da tanrı-iblis hikayesi gibi kendine biat etmeyenleri şeytanlaştırarak zulmetmektedirler. İmgesel anlatımın  yerini reel olana bıraktığımızda aynen şu oluyor: Demokratik kurumların kapatılması ve yöneticilerinin cezalandırılması, özgürlükten alı koymalar, insan hakları ihlalleri, ekolojik kırım, iktidar ekranını kendi kendini yok etmeye doğru sürüklenen bir kara deliğe benzemesine neden oluyor.

Ekran, eninde sonunda karanlığa bürünür ama ekranın daha kapanmadan önce buzlandığını görüyoruz. AKP 82 Ekran ideolojisi diğer medya araçları gibi taşıdığı liberal milliyetçi ulus devlet sömürü ideolojisinin artık gösteren ve asıl gösterge amacının tren katarı olmaktan çok artık bir nesne-ekranı olmak durumundadır. Neden? Çünkü bu ekranda doğa, toplum ve bireyler yoktur sadece ve sadece kayıp siluetler vardır çünkü zorba kapitalist ve sisteminin çelişkisi büyürken ekran da parçalanıyor kırılıyor. Yalnız, herhangi bir çatlağın yorum olarak içte kalmış bir gizi açığa çıkarması anlamının dışında bir de paradoksal bir anlamı daha vardır: her çatlak kendi içinde bir duvar daha taşır. Maddenin özüdür bu. Nesnenin kendinde bilgisi her bu noktaya geldiğimizde öznelliğimizi bize hatırlatır.

Kapitalist Modernite, 82 Ekran İdeoloji rejimini buzlamaya/mozaiklemeye devam ederken bu ekran, ideologlarının siluetlerini beslemeye devam ediyor. Nedensellik bağını kurarsak: İkinci dünya savaşının Avrupa’da yarattığı vahşet, çöküş, kriz ve bireyde yaşanan derin boşluk hissi imajların görünümünde varoluşçu bir değişikliğe dair yeni biçimlere ulaştırmıştır düşünceyi. İmajlarda hareketin, duyuşun birlikte oluş bağlantısından, belirgin olay örgüsünden ve konudan, determinist bakıştan vazgeçilip yerini zaman imgeye bıraktığı toplumsal hakikat denen şeyin sorgulanır ve de buna başkaldırılır olduğu, imajların birbiri ile bağlantısızlığına doğru bir yola evirilmiştir. Kopuştur bu. Bir önceki ile bir sonraki arasında bağlantı köprüsü kurulamaz. Bir köprünün bulunması için de amacının sorgulanır olmadığı ve açıkçası içinde sömürü unsurunun ya da faşist bir imgenin bulunmadığı bir gerekçe de sunulamaz. Bu da kabul edilir değildir. Akp 82 Ekran İdeolojisi de iktidarı dönemince savaş, yıkım, sömürü; hakların ve halkların reddi gibi yarattığı trajedi ile kendi çelişkisi içinde bir fay hattı gibi büyüyen çatlağının içinde boşluk ve boşunalık dolu varoluş bunaltısını getirmiştir kendince. Böyle bir ‘’zaman imgesini‘’ toparlayabilmek için doğayı sömürü ile aşmaya çalışmaktadır. Doğayı talan edip yok etmeye çalışırsa kendi sınıfsal ve hiyerarşik sistemiyle insanın insana tahakkümünü ve haliyle erkeğin kadına tahakkümünü bir toplumsal hakikat olarak onaylatmak ve meşrulaştırmak için yeni bir savaş tezkeresiyle kürt halkına savaş açarak çelişkisini giderebileceğini ve buzlanmış/mozaiklenmiş ekran rejimini tarihsel içgörüyü görmeden tersine bir atıfla düzeltebileceğini düşünüyor.



İLİŞKİLİ İÇERİK

KORONA GÜNLÜK 22-28 KASIM 2021

Sağlığın piyasalaştırıldığı, emeğin değersizleştirildiği ve yabancılaştırıldığı, kışkırtılmış sağlık hizmetinin olduğu, kapitalist erkek egemen sağlık sisteminin ...