Home / KORONA GÜNLÜKLERİ / KORONA GÜNLÜĞÜ 16 MAYIS 2020

KORONA GÜNLÜĞÜ 16 MAYIS 2020

  • Koronavirüs aşı çalışmaları sürerken aşıya ulaşım konusunda yaşanabilecek eşitsizlik durumu kendini şimdiden belli ediyor. ABD’nin yatırım yaptığı Fransız ilaç şirketi Sanofi bir röportajda “ABD hükümetinin risk alıp şirkete yatırım yapması nedeniyle en büyük sipariş hakkına sahip olacağını” söyledi. Öte yandan bazı hükümetlerin aşı ihracatına sınırlama getirme planları da gündemde. Yoksul kesim, eşitsizlikten daha çok etkilenecek merkez kapitalist ülkeler dışında yaşayan halklar öfkeli. Aralarında eski devlet başkanı, Nobel ödül sahiplerinin de bulunduğu 140’tan fazla isim ‘Halk İçin Aşı’ çağrısıyla ‘’tekellerin, kaba rekabetin ve dar milliyetçiliğin’’ yaşanabilecek eşitsizliklere karşı seslerini yükseltti. 18 Mayıs’ta devletlerin sağlık Bakanlıklarının gerçekleştireceği WHA toplantısının hemen öncesinde yapılmasıyla toplantı dinamiğine etki gösterebilir
  • Tıbbi atık olan kullanılmış maskeler, eldivenler salgın döneminde sokaklardaki çöp kutularına atılıyor. Yaşamını sürdürmek için, çoğu mülteci olan çöp toplama işçileri salgın döneminde de bu işe devam ederken hem kendi sağlıkları için hem de genel toplumda virüsün yayılmasına yol açılmasıyla risk oluşuyor. Mersin’de tabip odası, SES ve Çukurova GÖÇ-DER ortak yaptığı açıklamada bu gerçeği vurgulayarak önlemlerin her yerelde uygulamaya geçilmesinin elzem olduğunu dile getirdi.
  • Slovenya salgının kontrol alına alındığını bunun yanında ekonomik krizin kapıda olduğunu açıkladı.
  • Baltık ülkeleri(Estonya, Letonya, Litvanya) kendi aralarında seyahat koridoru oluşturdu. Avrupa ülkeleri arasında seyahat kısıtlamasını kaldıran ilk ülkeler oldular.
  • Kapitalist akademisyenden çığrından çıkmış öneri geldi. Oxford’da ekonomi profesörü ‘’yaşlılardan ekonomiye getirdikleri yük’’ karşılığında bir kerelik vergi alınmasını önerdi. Bir adım sonrası yaşlıları diri diri gömmek olacak gibi…
  • Diyarbakır’da bir gelinlik tasarımcısı 20 kilogramlık ‘sosyal mesafeli’ gelinlik dikti.
  • Kapitalist üretim ve tüketim ilişkilerinin kıskacında canlı yaşamları en vahşi koşullarda sürüyor. ABD’de et üretim tesislerine tedarik sağlayamayan çiftlikler, hayvanları silahla, gazla öldürüyor.
  • Sağlık Bakanı sağlık turizmi kapsamında 20 Mayıs itibariyle 29 ülkeden hastanın en fazla iki refakatçisiyle birlikte ülkeye girişlerine izin verileceğini açıkladı. Sağlık hizmetlerinde de öncelikler kâr odaklı durumda.
  • Almanya’da koronavirüsle mücadele kapsamında ikinci yasa mecliste kabul edildi. Testlerin yaygınlaşmasından bakım hizmetlerinde çalışanlara tek seferlik prime kadar çok sayıda yeni düzenlemeyi içeriyor.
  • Brezilya’da sağcı Devlet Başkanı Bolsonaro’nun Sağlık Bakanı Mandetta’yı görevden almasının ardından yerine gelen Teich de Bolsonaro’nun aldığı kararlara katılmadığını söyleyerek istifa etti.
  • Salgınla beraber gelen olağanüstü hal ile özel alana müdahalenin arttığı yönlü tepkiler büyüyor. Aktrist Juliette Binoche’un salgın sonrası ‘’normalleşme’’ sürecinin nasıl olacağına ve Bill Gates gibi güçlü kişilerce salgın döneminde elde edilen verilerin insanları sömürmek için kullanılacağı endişelerini belirttiği açıklaması, kamuoyunun yarısının desteğini alırken diğer yarısı da görüşü komplocu olarak yorumluyor.

  • Dünya genelinde toplam vaka sayısı 4.6 milyonu ve toplam ölüm sayısı 308 bini geçerken yeni vaka sayısı 100 bine yaklaştı. Brezilya 15,305 bugüne kadar en yüksek günlük yeni vaka sayısına ulaştı. Rusya’da hala yeni vaka sayısı 10 binin üzerinde. Kuzey ve Güney Amerika kıtası, Afrika ve Ortadoğu’da tırmanış devam ediyor. İngiltere’de salgın henüz kontrol altına alınabilmiş değil, yeni vaka sayısı 3500 civarında ve günlük ölüm sayısı 500’e yakın seyretmektedir.
  • Türkiye’de vaka sayısınındaki artışın devam etmesi endişe yaratıyor. Artış önlemlerde erken gevşeme ve test sayısının artışına bağlanıyor. Test sayısında artış var dense de hala 40 binin üzerine çıkılabilmiş değil.
  • DSÖ’nün yayımladığı modele göre, Afrika ülkelerindeki yaklaşık bir milyarlık nüfusun yüzde 22’si salgının başlamasından sonraki bir yıl içinde virüsü kapabilecek. Ancak genç nüfus olması nedeniyle dünyanın geri kalanına kıyasla virüsün bulaşma hızının daha yavaş olacağı ve bulaşma oranı, ağır vaka sayısı ve ölümlerin daha düşük olacağı tahmin ediliyor. Afrika kıtasında Covit-19 vaka sayısı halen 72 binin üzerinde.
  • İsveç’te maske takma zorunlu değil! İsveç Halk Sağlığı yöneticisi Johan Carlson “Kamuya açık yerlerde yüz maskesi takmak, halka daha güçlü bir koruma imkanı sağlamıyor” diyerek hükümetinin politikasını dile getirdi. İsveçli sağlık yetkililerine göre, fizksel mesafeye dikkat etmek, elleri yıkayıp, yüze dokunmamak ve belirtiler varsa evde kalmak, salgının önlenmesi için en etkili yollar.
  • Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Bölgesi Direktörü Dr. Hans Kluge Avrupa’nın önümüzdeki sonbaharda gelebilecek ikinci dalgaya hazırlıkların başlatılmasına ve bu süreçte halkın ana aktörler olduğuna dikkat çekti: ‘’Şu an bir yol ayrımındayız. Hangi yolu izleyeceğimizi eylemlerimiz ve bireysel davranışlarımız belirleyecek. Acil durumun beraberinde getirdiği yorgunluk hissi, bu virüse karşı edindiğimiz değerli kazanımları tehlikeye sokuyor. Yetkililere güvensizlik uyandıran haberler ve komplocu düşünce, fiziksel mesafe karşıtı hareketleri körüklüyor, diğer insanlar da aşırı ihtiyatlı davranıyor. Bugünkü davranışlarımız salgın için rotayı belirleyecek. Hükümetlerin kısıtlamaları kaldırmasıyla birlikte sizler, halk artık ana aktörlersiniz”
  • Covid-19 hastalarının fazla olduğu 15 ilde (Ankara, Antep, Balıkesir, Bursa, Eskişehir, İstanbul, İzmir, Kayseri, Kocaeli, Konya, Manisa, Sakarya, Samsun, Van ve Zonguldak) dört günlük sokağa çıkma yasağı bugün başladı.
  • ‘Normalleşme’ sürecinde camiler yeniden açılıyor. Cuma namazları bayram sonrası, namazlar 12 Haziran itibarıyla camilerin avlularında başlayacak. Abdesteler evde alınacak, maske takma zorunlu olacak.
  • Ertelenen asker terhisleri 31 Mayıs’da başlatılıyor. Bedelli askerlik uygulaması da 15 Haziran’da.
  • Sağlık Bakanlığı, ‘normalleşme’ sürecinde farklı iş kollarında uygulanacak koronavirüs tedbirlerini içeren 13 rehber yayımladı. Rehberlerde; madenlerde, şantiyelerde, gıda satış yerlerinde, pazar yerlerinde, bakkallarda, büfelerde, terzilerde, kuyumcularda, minibüslerde ve kırtasiyelerde alınacak tedbirler açıklandı. Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan 13 rehberde birçok iş kolu için geçerli ortak tedbirler ve uygulamalar yer alıyor: Çalışanların ateşi iş yerine girişlerinde temassız ateş ölçer veya termal kameralar ile ölçülecek ve bu gün içinde tekrarlanacak. Çalışanlar kullandığı maskeyi nemlendikçe ya da kirlendikçe değiştirecek.Yurt içi seyahatten dönen çalışanların sağlık kontrolünden geçirilmeden işbaşı yapması engellenecek. Bulaş riskini artırabilecek parmak izi okutulması gibi sistemler geçici süreyle kullanılmayacak, mümkünse temassız sistemlerin kullanılacak. Toplantı ve eğitimlerin salgın bitene kadar ertelenecek, yasal yükümlülükler nedeniyle ertelenmesi mümkün olmayan toplantı ve eğitimler uzaktan eğitim gibi yöntemlerle gerçekleştirilecek. İş yerinde vaka çıkarsa o çalışan diğer çalışanlardan ivedilikle ayrılacak ve il/ilçe sağlık müdürlüğü ile temasa geçilecek. COVID-19 tanısı konulan çalışan yatakhanede kalıyorsa, yatakhane 24 saat süreyle boş tutulacak, havalandırılacak ve temizlenecek. Ateş, öksürük, nefes darlığı ve benzeri şikâyeti olan çalışan tespit edildiği durumlar için çalışanın diğer çalışanlardan ayrı tutulacağı bir izolasyon odası oluşturulacak.

  • SES koronavirüsün meslek hastalıkları kapsamından çıkarılmasına yönelik genelgenin iptali için dava açacak.Eş Genel Başkan Gönül Erden: “Salgını fırsata dönüştürerek emekçilere dönük gelişen saldırı politikalarına ve uygulamalara karşı mücadeleyi büyüteceğimizi kamuoyuna duyuruyoruz”
  • TTB de koronavirüsün iş ve meslek hastalıkları kapsamından çıkarılmasına yönelik genelgeye karşı Sağlık Bakanlığı’na, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na ve SGK’ya yazı gönderdi. Yazıda koronavirüsün meslek hastalığı olarak sayılması gerektiği çok sayıda kurum açıklamaları ve diğer ülkelerden örnekler referans alınarak gösterildi.

  • Zilan Deresi’nde Danıştay kararına rağmen yeniden HES İnşaatına başlandı. Mezopotamya Ekoloji Hareketi HES’in daha önce de yapılmaya çalışıldığını, mücadeleleriyle danıştayda kararının alındığını ve salgının fırsat bilinerek yeniden inşaatına başlandığını, buna yine izin vermeyeceklerini söyledi.

  • 15 Mayıs Kürt Dil Bayramı vesilesiyle Zarok TV ile Erivan radyosu ortak bir çalışma yaptı. Aram Tigran’ın ‘Ay Dil’ eseriyle İlhami Can’ın ‘Zimanê Kurdî’ bestesini çocuklar farklı şehirlerden seslendirdi. Zarok TV Kürt kültürüne dair ana kaynaklardan kök alarak çalışmalarını sürdürüyor. https://www.youtube.com/watch?v=C6SveqXnAfY
  • Dersim’in Peri beldesinde bir çiftçinin tahsis ettiği arazide Elmalık Tarımsal Kalkınma Kooperatifi fasülye ekimi gerçekleştirdi. Çalışmaya yerlerine kayyum atanarak görevleri ellerinden alınan Peri Belediye Eş Başkanları katıldı.

  • Erkek şiddeti sürüyor. Aksaray’da boşanma aşamasında olan bir kadın eşi tarafından katledildi.
  • Elazığ Kadın Kapalı Cezaevi’nde kadınların havalandırma saati dolmadan gardiyanlar tarafından zorla odalarına sokulmasına tepki göstermeleriyle, darp edildiler. Buna rağmen revire götürülmeyip, kadınların rapor alamaları engellendi.
  • Şiddetin giderek arttığı bu salgın sürecinde kadınlar, karşı koymanın yollarını daha fazla arıyor. Jineoloji atölyelerinden sosyolog Şendal, artan erkek şiddetine karşı en etkili yöntemin özsavunma ve özgür eş yaşam modeli olduğunu söyledi. Şendal, bu süreçte Jineoloji’ye olan ilginin arttığını belirterek, tüm kadınların karantina sürecini fırsata çevirmesi gerektiğini, kadın mücadelesinin ön plana çıktığı, öz savunmanın etkin kılındığı film, belgesel ve kitapların okunması tavsiyelerinde bulundu.

  • Mahalle olmayan mahallerde huzursuzluğun iktidarı – Ayşe Çavdar

‘’İktidarın “Fetöcü” tarifini alabildiğine geniş tutması site içi rekabette bu türlü hilelere başvurulmasını kolaylaştırıyordu. Derken, ismini anmak istemediğim kimileri komşularını listeledikleri, yeni bir darbe girişimini (Allah yazdıysa bozsun) velinimete sadakatlerini en radikal şekilde gösterecekleri bir performans fırsatı olarak bekledikleri yolunda talihsiz açıklamalar yaptılar. Demek ki, şehrin kozmopolit mahallelerinin günahkâr atmosferinden kaçarak sığındıkları bu klostrofobik alanlar artık kimseye huzur vermiyordu. İmkânların ama daha çok paydaşların azaldığı, velinimetin ödül dağıtırken her zamankinden seçici ve tedbirli olduğu, dolayısıyla yarışmacıların takva/sadakat performanslarından beklentilerin arttığı bu ortamda korkarım dindar dindarın, AKP’li AKP’linin kurdu haline geldi. Bu hiç de “birbirlerinden bulsunlar” denilebilecek bir durum değil. Çünkü merkezi iktidarın hem en güçlü hem en zayıf yönünü kendisinin dağıttığı nimetler için rekabet edenler arasındaki bu huzursuzluk oluşturuyor. O iktidar, her zamankinden daha merkezi olduğu için de sonuçları söz konusu rekabetin taraflarının karşı karşıya gelecekleri bir hatta sınırlanabilirmiş gibi durmuyor. Memleket sathında bir huzursuzluğun kara habercisi olarak gözlerimizin önünde salınıyor.

Bu huzursuz rekabetin dışında kalmak, onun ürkütücü sonuçlarından korunmanın bir yolu değil. Fakat etkisini sınırlamanın yollarını, şehirlilik ve mahalle tecrübesinin ürettiği en geniş anlamlı siyasi müzakereyi canlandırmak suretiyle bulmak mümkün. Nitekim, içinden geçtiğimiz korona krizi esnasında gerek yerel yönetimler gerekse yurttaş inisiyatifleriyle üretilen dayanışma pratikleri, merkezi iktidar eliyle şu ya da bu şekilde sınırlandırılsalar da, o huzursuzluğun yerini alabilecek bir hayat tecrübesi üretme yetisinin capcanlı olduğunun da göstergeleri.’’

https://tr.euronews.com/2020/05/15/mahalle-olmayan-mahallerde-huzursuzlugun-iktidar

  • Bir Krizin Ortasında İhmalin Şiddeti Üzerine – Judith Butler

‘’Küçük oturma alanlarına sıkıştırılan ve tıbbi bakımdan mahrum çiftlik çalışanları mevcut pandemi koşullarında ciddi hastalık ve ölüm tehlikesiyle karşı karşıya. Oldukça benzer bir şey alıkoymanın şiddet yoluyla dayatıldığı ve yavaş bir soykırımın gerçekleşebileceği Gazze halkı için de söylenebilir.

Bu tür durumlarda devleti, abluka koşullarını, cezaevi kurumlarını, politikayı belirleyenleri ve hatta bazı işçileri gözden çıkarılabilir ve yeri doldurulabilir sayan ekonomik sistemi sorumlu tutarız. Benim gördüğüm kadarıyla bu, kimin dost kimin düşman olma meselesinden çok hayatları önemli addedilenler ile hayatları gözden çıkarılabilir olanlar meselesi. Cezaevleri bu kitleleri haklarından mahrum edilmiş olarak ülke içerisinde zaptetme eğilimi gösteriyor, ABD’de orantısız ölçüde siyah ve kahverengi hayatları baskılama ve ezme araçları olarak kullanılıyorlar. Göçmenlerin ise dışarıda tutulmaları gerekiyor. Ne var ki, sınır ve sınırın belirsiz alıkoyma biçimleri tam olarak ne içeride ne de dışarıda. Bu türden bir eşik, cehennemin özel bir türü olabilir.’’

https://yesilgazete.org/blog/2020/05/14/bir-saglik-krizinin-ortasinda-ihmalin-siddeti-uzerine/

  • Dünya genelinde 650 üniversiteden 3 binden fazla araştırmacının imza attığı koronavirüs pandemisi sonrası demokratik toplum ve sürdürebilir bir ekonomi için ekonomik sistemin kurallarının yeniden yazılma çağrısı yapan ‘Krizden Çıkış Manifestosu’ bildirisini yayımlandı. Bildiri bir kadın insiyatifi olarak başladı ve metin kadın akademisyenler tarafondan yazıldı. Sağlık, ekolojik, politik krizlerin eşiğinde olduğumuz bu dönemde yazılmış bildiride üç temel başlık ele alınıyor: işyerlerini demokratikleştirmek, işi bir meta olmaktan çıkarmak ve çevresel sürdürülebilirliği sağlamak.

https://tele1.com.tr/650-universite-3-binden-fazla-imzaci-es-zamanli-yayinladi-krizden-cikis-manifestosu-164872/

  • Sürekli ‘lockdown’ ve Tek Adam Yönetimi – Ahmet Murat Aytaç

 ‘’Toplumun bütününü hedef alan yaygın bir tehlike olduğunda, yetkilerin bir elde toplanması ve bazı hakların kullanımının durdurulması, dünyanın her yerinde hızlı ve etkili bir müdahale için gerekli bir zorunluluk olarak görülür. Ancak bu durumun geçici olması ve alınan önlemlerin orantılı olması esastır. Oysa biz olağanüstü halin nasıl kalıcılaştığını 15 Temmuz sonrasında büyük ve acı deneyimlerle öğrendik. KHK’ler yasaya dönüşüp kalıcılaştığında, uygulanan pasaport yasakları insanların bir kısmı “full lockdown” koşullarında yaşamanın ne demek olduğunu görmüştü. Şimdiki evden çıkma yasağı, en çok bunun toplumun geneline yayılması olarak değerlendirilebilir. OHAL yetkilerinin kolluk güçlerince nasıl kullanıldığını sokakta terk edilen insan cesetlerinden veya buzdolabına konan ölülerden zaten biliyorduk. Şimdi Adana’da öldürülen göçmen Ali El Hemdan’ın akıbeti veya arkasından ateş açılan Nusaybinli çocukların yaşadıkları fazla bir şey değişmediğini gösteriyor. Yukarda söz ettiğim ve sistemin bütününe özgü olan başarısızlık da işte burada somut bir görünüm kazanıyor. Dünya koronanın yarattığı olağanüstü hâl dinamiğine hazırlıksız yakalandı ve uyum sağlayamadı. Oysa Türkiye “başardı”, çünkü zaten hiç olağanüstü hâl sürecinden çıkmamıştı. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi rejiminin ispatladığı ve gösterdiği tek şey budur: Kriz bu yönetimin DNA’sında vardır ve bu rejim uzun ve zaman yayılmış bir olağanüstü hal dinamiğinden ibarettir. Uzun sözün kısası, tek adam yönetimi bitimsiz ve belirsiz bir “lockdown” sürecidir.’’

‘Halk İçin Aşı’‘’

  • 1-COVID19 ile ilgili tüm bilgi, veri ve teknolojinin tüm ülkelerce ücretsiz erisimi sağlanmalı.
  • 2-Aşı ve COVID19’la ilgili her ürün ve teknoloji icin ihtiyaca göre tedarik yapan gercek maliyetinin şeffaflığını koruyan tamamen zengin ülkelerce finanse edilmiş, global ve adil bir üretim ve dagitim planı uygulanmalıdır. Binlerce aşı üretimi ve dağıtımı için gerekli milyonlarca sağlık çalışanı kapasitesini oluşturmak icin gerekli adımlar hemen atılmalıdır.
  • 3-COVID19 aşısı, test ve tedavi işlemlerinin her yerde herkese ücretsiz olması garantilenmelidir. Saglik çalışanları, en savunmasız insanlar ve fakir ülkeler için erişim öncelenmelidir. Bunu yaparken şeffaf bir demokratik yönetim süreci DSÖ ve denetim yetkisi olan sivil toplum ortakları ve bağımsız uzmanlar tarafından sağlanmalıdır. Dünya çapında zengin ve fakirlerin ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerine, teknolojilere ve ilaçlara ihtiyaç anında ücretsiz olarak erişebilmeleri için halk sağlığı sistemlerini yeniden biçimlendirmek ve güçlendirmeye olan acil ihtiyacımızın farkındayız.Bu cesur anlaşma daha fazla bekleyemez.’’


İLİŞKİLİ İÇERİK

KORONA GÜNLÜK 22-28 KASIM 2021

Sağlığın piyasalaştırıldığı, emeğin değersizleştirildiği ve yabancılaştırıldığı, kışkırtılmış sağlık hizmetinin olduğu, kapitalist erkek egemen sağlık sisteminin ...