Home / KORONA GÜNLÜKLERİ / KORONA GÜNLÜĞÜ 28 ARALIK 2020

KORONA GÜNLÜĞÜ 28 ARALIK 2020

Salgın yönetilemiyor! Sağlık emekçileri tükenmeye, ölmeye devam ediyor! Kocaeli’de özel bir hastanenin başhekimi olan Uzm. Dr. Lütfi Çetinkaya, Samsun Eğitim Araştırma Hastanesi Dahiliye hekimi Ali Murat Uludoğan, Bafra Devlet Hastanesi’nde temizlik işçisi olarak çalışan Önder Büyük, Adana Büyükşehir Engelli Daire başkanı Dr. Levent Güngör ve Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı’nda görev yapan Prof. Dr. Lokman Öztürk Covid-19 nedeniyle vefat etti.

Mersin’de görev yapan hemşire Kadir Saldız, 24 saatlik nöbetin ardından dinlenmek için uzandığı kanepede yaşamını yitirdi. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), Saldız’ın Coronavirus testinin pozitif çıktığını duyurdu. Açıklamada, “Sendikamız pandeminin başından beri kronik hastalıkları bulunan sağlık emekçilerinin bu ağır çalışma koşullarında idari izinli sayılmasını defalarca dile getirdi. Bu amaçla birçok kez basın açıklamaları, eylem ve etkinlikler gerçekleştirdi. Başta bakanlığın buna duyarsız kalması, kurum idarecilerinin bu durum karşısında gösterdiği anlayışsız ve işler yürüsün gerisi ne olursa olsun şeklindeki tavırları, sağlık emekçilerini göz göre göre ölümün eşiğine getirdi.” ifadeleriyle sağlık emekçilerinin yaşadıklarına tepki gösterildi.

***

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, Covid-19 pandemisinin yaşanılacak krizlerin sonuncusu olmayacağı konusunda uyardı. Ghebreyesus, “Tarih bize bunun son salgın olmadığını ve salgınların hayatın bir gerçeği olduğunu söylüyor.” diye konuştu. Koronavirüsün son bir yılda toplumsal ve ekonomik olarak dünyayı “alt üst ettiğini” söyleyen Ghebreyesus, bununla birlikte pandeminin bir “sürpriz” olmadığının altını çizerek dünyanın hazırlıksızlığına ilişkin yıllar boyunca çok sayıda uyarı yayımladıklarını anımsattı. “Pandeminin bize verdiği dersleri çok iyi öğrenmemiz gerek” diyen DSÖ Genel Direktörü, bu derslerin sadece sağlık sektörünü değil “tüm devlet ve toplumun hazırlık kapasitelerine yapılan yatırımı” da içerdiğini söyledi.

Ürdün Sağlık Bakanı Nazir Obeidat, ülkede 2 kişide İngiltere’de ortaya çıkan koronavirüsün mutasyona uğramış türünün tespit edildiğini duyurdu.

***

Küresel düzeyde toplam vaka sayısı 81 milyonun üzerine çıktı. Covid-19 nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 1 milyon 771 bini geçti. Aktif vaka sayısı ise 22 milyonun üzerinde.

Haftanın son günü çoğunlukla en düşük bildirimin yapıldığı gün oluyor. Birçok ülke hafta sonu bildirim yapmıyor. Son 24 saatte 410 bin 102 yeni baka bildirimi yapıldı. Yeni vaka bildiriminde geçtiğimiz yedi günün ortalaması ise 560 bin civarında gerçekleşti. Oysa bir önceki haftanın ortalaması 645 bin 755 kişi idi. Yeni vaka sayısındaki 85 binin üzerindeki azalış sevindirici. Bununla birlikte yeni vaka sayısında iniş trendinde olduğumuzu söyleyebilmek için çok erken, bu hafta yeni vaka bildirimleri sonrası daha rahat değerlendirme yapabileceğiz.

Yeni vaka bildiriminin yüksek olduğu ülkeler şunlardı: ABD (127.7 bin), İngiltere (30.5 bin), Rusya (28.3 bin), Hindistan (20.3 bin), Brezilya (18.5 bin), Türkiye (14.2 bin), Almanya (12.2 bin) ve Kanada (10.4 bin).

Türkiye’de yeni vaka sayısı, aktif vaka sayısı ve hasta sayısı düşme, buna karşın ölümlerdeki kaygı veren yüksek hız devam ediyor… Son 24 saatte 254 kişi Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetti. Toplam can kaybı 19 bin 878 kişi olup 20 bin sınırına dayandı. Yeni vaka bildirimi 14 bin 205 kişi. Toplam vaka sayısı ise 2 milyon 148 bin civarında. Turkuaz tabloda eleştirilere rağmen ısrarla yer verilen yeni hasta sayısı 2 bin 806 kişi. Günlük test sayısı 172 bine geriledi. Turkuaz tabloda aktif hasta sayısı yer almıyor. Günlük olarak aktif hasta sayısını Worldmeters’dan paylaşmaya devam ediyoruz.

Worldmeters’a göre Türkiye’de aktif hasta sayısı ciddi düşüş devam ediyor. 27 Aralık itibarıyla 112 bin 470 aktif hastaya sahibiz. Ağır hasta sayısı ise 4 bin 309 kişi. Aktif hastaların içinde ağır hastaların payı hala %3.8 olup dünya ortalamasının (%0.5) yedi katından daha fazlasına yükseldiğini hatırlatmak isteriz. Aktif hasta sayısında düşüşün yol açtığı bu çarpık tablo ağır hastalara yansımamakta. Yüksek ağır hasta oranı artan ölümler ile de kamuoyunun gündeminde yer almaya devam edecek gözüküyor.

İçişleri Bakanlığı, valiliklere yılbaşında uygulanacak sokağa çıkma kısıtlamalarıyla ilgili ek genelge gönderdi. Genelgede salgınla mücadeleyi akamete uğratmamak adına kalabalıkların kontrolsüz şekilde bir araya gelmesine neden olacak yılbaşı partilerinin yapılmamasının “tercih” değil “zorunluluk” olduğu özellikle vurgulandı. Genelgeye göre; başta kolluk kuvvetleri olmak üzere ilgili tüm kurum ve kuruluşlar yılbaşında “tam mesai” çalışacak Konaklama tesisleri ve kiralık villa benzeri yerler dahil olmak üzere hiçbir mekanda yılbaşı partisi/kutlama organizasyonu yapılmasına izin verilmeyecek, bu yönde denetimler sıkılaştırılacak. Covid-19, terör, asayiş ve trafik tedbirlerine aykırılıklar olmak üzere sosyal medyaya yansıyan her türlü olumsuz durum Emniyet Genel Müdürlüğü siber suçlarla mücadele ve istihbarat birimleri tarafından takip edilecek ve gerekli müdahaleler anında yapılacak.

***

Prof. Alpay Azap, “korona virüsü hastalarında görülen kalp krizine bağlı ölümleri Favipiravir’in sebep olduğu” iddialarının doğru olmadığını söyledi. 8’er tablet içilen ilacın yüksek doz verilmediğini belirten Azap, kalp krizine hastalığın sebep olduğunu söyledi: Covid-19 tedavisinde kullanılan ilaçlar değil, tersine hastalığın kendisi vücutta pıhtılaşmayı artırarak damarların tıkanmasına ve kalp krizi, inme gibi rahatsızlıklara neden olabiliyor. Zaten o yüzden ağır seyirli hastalara kan sulandırıcı ilaçlar veriyoruz.’’

***

Covid–19 salgını sürecinde hukukçular, adliyelerdeki yoğunluğun azaltılmasına yönelik güçlü tedbirlerin alınmadığı görüşünde. Antalya’da avukat Hakan Sönmez’in korona nedeniyle öldüğüne işaret eden hukukçular, adliyelerdeki fiziki koşulların yanı sıra adil yargılanma hakkının da virüs bahanesiyle ihlal edildiğini söylüyor. Hukukçular, İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyükşehirlerdeki adliyelerde oluşan yoğunluğun bulaşma riskini artırdığını vurgulayarak, “tehdit altındayız” derken, ’insan sirkülasyonunun en yoğun olduğu yerler’ arasında bulunan adliyelerde güçlü tedbirlerin alınmadığına dikkat çekiyor.

***

Pekin’de koronavirüs vakalarında ani artış: Acil durum ilan edildi. Başkentin kuzeydoğusunda bulunan ve Pekin Başkent Uluslarararası Havaalanı yakınlarındaki Şunyi semtinde art arda vakaların tespiti nedeniyle başkentte acil durum sürüyor. Acil durum ilanından sonra pek çok bölgede giriş-çıkışlar durdurulurken, hareketliliğin yüksek olduğu tüm noktalarda denetim ve kontroller sıkılaştırıldı. Havaalanı çalışanlarının bir bölümünün Şunyi semtinde ikamet ettiği biliniyor. Bölgede 92 laboratuvarda 800 bin kişiye Covid-19 testi yapılacağı ifade edildi. Pekin yönetimi Covid-19 önlemlerinin sıkılaştırılmasını sağlayan acil durumu ilanıyla Yeni Yıl dolayısıyla kutlamalar, şehir dışına yapılacak seyahatler ve kentte toplu halde yapılan eğlence ve dini etkinliklerin iptalini kararlaştırdı. Yetkililer, üniversite ve dengi okulların öğrencilerinin Pekin’den ayrılmaması gerektiğini duyurdu.

***

Hollanda’da uygulanan katı önlemelere rağmen vaka artışları devam ediyor. Özellikle ülkenin doğu ve kuzeyindeki bölgelerde, çok sayıda hastane ve bakım merkezi, hasta yoğunluğu ve personel eksikliği nedeniyle zor durumda. Hollanda’da hızla artan korona virüsü vakaları ve enfeksiyon kapan çok sayıda sağlık personelinin iş yapamaz hale gelmesi nedeniyle ordudan yardım istendi.

ABD Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü Direktörü Dr. Anthony Fauci, ülkenin Covid-19 salgınında “en kötüyü henüz yaşamamış olabileceği” konusunda uyarıda bulundu. Fauci “Önümüzdeki birkaç hafta çok daha kötü olabilir.” dedi. Aralık, ABD’de salgının başından beri en fazla ölümün gerçekleştiği ay oldu ve 63 binden fazla kişi virüs nedeniyle hayatını kaybetti.  Uzmanlar ise Ocak 2021’in çok daha kötü olabileceği tahmininde bulunuyor. Ülkede şu ana kadar 340 binden fazla kişi Covid-19 yüzünden hayatını kaybederken, 19 milyonun üzerinde vaka görüldü

İsrail artan Covid-19 vakaları nedeni ile 3’üncü kez karantinaya girdi. İsrail’de Covid-19’a karşı aşılamaları hızlandırırken, 1 hafta önce başlayan aşılamada şu ana kadar yaklaşık 280 bin kişi aşılandı. Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, karantinanın en az 3 hafta süreceği ifade edilerek, vaka sayılarında düşüş yaşanmaması halinde yeniden uzatılabileceği aktarıldı.  Alınan yeni tedbirler ile yerel saat 17.00’den itibaren tıbbi yardım almak, işe gitmek, yasal işlemlere katılmak ve egzersiz yapmak dışında tüm vatandaşlar evlerinden sadece 1 kilometre uzaklaşabilecek. Fırın, eczane ve market gibi işletmeler hariç tüm iş yerleri kapatılacak, restoranlar ve kafeler sadece paket servis yapabilecek. Bir önceki karantinalardan farklı olarak 6 yaş altı çocuklar için anaokulları ve 11’inci ve 12’nci sınıflar için okullar açık kalacak.

***

Antep’teki hastane yangını ihmaller sonucu meydana geldi. Antep’te 12 kişinin yaşamını yitirdiği yoğun bakım servisi yangınına ilişkin ortak açıklama yapan TMMOB Makina Mühendisleri Odası ve TTB açıklamada: “Yoğun bakımlarda yeterli sağlık personelinin olmaması, tıbbi cihazların kontrolünün zamanında yapılmaması, yatak sayısından fazla sedyelerde hasta yatırılması nedeniyle tıbbi cihazların aşırı kullanımının getirdiği yıpranma, teknik altyapısı olmadan yeni tıbbi cihaz eklemeler, cihazlarının yangına neden olabileceği bilinmesine rağmen bunlara göz yumulması bu tür kazaların daha da artmasına neden olacaktır. İlk tespitler, yangının bir patlamadan değil yüksek akış nazal oksijen terapi tedavisinde kullanılan cihazdan kaynaklandığı yönündedir. Covid-19 ile birlikte yoğun bakımlarda hayat kurtaran yüksek akımlı oksijen cihazlarının kullanımının artması, beraberinde riskleri de getirmiştir. Sağlık Bakanlığı’nın bu yangından beş gün önce söz konusu cihazların kullanımı için yayımladığı genelge ile olay sonrası yaptığı açıklama, cihazların kullanımıyla ilgili önceden de ciddi sorunlar olduğunu göstermektedir.” denildi. Açıklmada öneriler de yer verildi: “Kamu veya özel hastanelerindeki doluluk oranları gözünün alınarak yoğun bakımlarda çalıştırılan sağlık personellerinin sayıları acilen arttırılmalı, çalışma saatleri azaltılmalı, tıbbi cihazların kontrol sıklığı arttırılmalı, tıbbi cihazlara bakan personeller yeniden eğitimden geçirilmelidir.”

Aydın’ın Kuşadası ilçesinde, ve Bolu’da sahte içkiden zehirlendiği şüphesiyle hastaneye kaldırılan iki hayatını kaybetti.

***

Covid-19, 1 yaşında ama hikâyesi daha uzun – Nurhayat Gül

Infectious Disease Clinics of North America dergisinin Aralık 2019 sayısında yayımlanan bir incelemede şu sonuca varmıştı: “SARS salgını, hayvan-insan bariyerini aşan yeni ve oldukça patojenik virüslerin küresel sağlık güvenliği için büyük bir tehdit olmaya devam ettiğini gösterdi.” “Yakın gelecekte yeni koronavirüsler ortaya çıkarsa şaşırtıcı olmayacak” derken yazarlar, yayın tarihine kadar böyle bir virüsün patladığını bilmiyorlardı.

26 Ocak 2020’de Çin hükümeti, vahşi hayvan eti ticaretinin ve satışının tamamen yasaklandığını, bildirildiğine göre yedi Çin eyaletinde neredeyse yirmi bin vahşi yaşam çiftliğini kapattığını veya karantinaya aldığını duyurdu, ancak yasak sadece geçici olarak ayarlandı. Mevcut yasağın kalıcı hale getirilmesi ve etkili bir şekilde uygulanması durumunda bile, göze batan bir boşluk var: Yasak, geleneksel Çin tıbbı için vahşi hayvanların kullanılmasını muaf tutuyor. Bu nedenle, şu anda pangolin eti yemek yasadışı olsa da, diğer pangolin parçalarını yemek yasadışı değil. Bağışıklık ve uzun ömür için çareler satan bir pazarda salgının ortaya çıkması ne kadar da ironik. Bu kadar cana ve trilyonlarca dolara mal olan Pangolin kanı Çin tıbbında dolaşım hastalıklarını tedavi ediyor.

Günümüzde kolay bulunmayan, herkesi erişemeyeceği şeyler prestij ve zenginlik sembolü olarak görülüyor. Canlı hayvan pazarları, yalnızca türler arası geçişe, viral çoğalmaya ve insan maruziyetine değil, aynı zamanda viral mutasyona da izin verir. SARS koronavirüsü, misk kedisine ve insana uyum sağlamak için güney Çin’deki pazarların sağladığı fırsatlardan yararlandı. Görünüşe göre, misk kedileri virüs için sadece pasif kanallar değildi; virüsün kendisinde insana uyum sağlayan mutasyonlar için kuluçka makineleri gibi görünüyorlar. Virüs koronalarının ucundaki tutunmasını sağlayan genlerini değiştirerek, hem bulaşıcılığını arttırır hem de yeni kurbanlar bulur. Yeni bir hayvanla karşılaştığında yeni bir anahtarı üretebilir.

SARS durumunda, ara konakçı, eti ve afrodizyak olduğuna inanılan penisi için öldürülen kedi benzeri bir hayvan olan misk kedisiydi. Canlı hayvan pazarlarındaki misk hayvanlarından elde edilen koronavirüsler, SARS virüsüyle neredeyse aynıydı.

Bu hayvanlar aynı zamanda dünyanın en pahalı kahvesini de üretiyor. Tutsak misk kedileri kahve çekirdekleriyle besleniyor ve ardından kısmen sindirilmiş çekirdeklerin dışkılarından çıkarılmasıyla üretiliyor. Anal bezler tarafından salgılanan misk benzeri tereyağ kıvamındaki madde kahveye karakteristik lezzetini ve kokusunu veriyor ve bu eşsiz içeceğin son damlasına kadar çok iyi olduğu söyleniyor. Bilmem anlatabiliyor muyum?

Canlı pazarları besleyen yaban hayatı çiftliklerindeki misk kedileri büyük ölçüde enfeksiyonsuz bulunurken, pazarlarda örneklenen misk kedilerinin yüzde 80’inde virüs maruziyeti vardı. Bu, enfeksiyonların çoğunun, belki de kalabalık türler arası karışımın ve stresin bağışıklığı baskılayıcı etkisinin bir kombinasyonundan kaynaklanıyor olabileceğini de göstermektedir. Yarasa koronavirüsleri misk kedisine bulaştığında, insan reseptörlerine bağlanan konfigürasyona ulaşmaktan yalnızca iki mutasyon uzaktaydı ve sonra insandan insana SARS salgını doğdu.

Bu arada 2003’teki SARS salgınından sonra da, Çinli yetkililer misk kedilerinin ticaret ve tüketiminde de benzer bir yasak getirdiler ancak aylar içinde yasak kaldırıldı ve hayvanlar tekrar menüye girdi. “Yarasalarda büyük bir SARS benzeri koronavirüs rezervuarının varlığı, güney Çin’deki egzotik memelileri yeme kültürü ile birlikte, bir saatli bombadır.”  Yani.. artık patlamış bir saatli bombadır. Sonuç olarak daha önceki iki koronavirüs salgınından bir şey öğrenmediğimiz net şekilde ortada.

( https://t24.com.tr/yazarlar/nurhayat-gul/covid-19-1-yasinda-ama-hikayesi-daha-uzun,29226 )

 

 

[su_box title=”AŞI TARTIŞMALARI” style=”soft” box_color=”#cb7a31″ title_color=”#080404″ radius=”0″][/su_box]

Çin’in Sinovac firmasından satın alınan Covid-19 aşılarının bir iki gün gecikmeli olarak Türkiye’ye ulaşacağı açıklandı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca: “Pekin’deki Covid-19 alarmı ve Pekin gümrüğünde görülen Covid-19 vakası sebebiyle aşılarımızın gelişi bir iki gün ertelenmiştir.” açıklamasını yaptı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in ülkesinde geliştirilen Covid-19 aşısı Sputnik V’i yaptıracağı açıklandı. 68 yaşındaki Putin’in resmi işlemler tamamlandıktan sonra aşı olacağı belirtildi. Rusya’da, Faz-3 çalışmaları tamamlanmadan tescillenen Sputnik V aşısı aralık ayından bu yana gönüllülere yapılıyor. Moskova Belediye Başkanı Sergey Sobyanin, bugün yaptığı açıklamada kentte yaşayan 60 yaş üzerindeki kişilerin de yarından itibaren aşı için başvuruda bulunabileceğini belirtti.

Avrupa Birliği (AB), 446 milyon kişiye yönelik aşılama çalışmalarını başlattı. Almanya, Yunanistan, Romanya, Hırvatistan, Slovenya, Macaristan, Polonya, Çekya, Slovakya ve Kıbrıs Rum kesiminde Pfizer-BioNTech aşıları uygulanmaya başladı.

Aşılamada ayrımcılık çok erken gündeme geldi! İsrail Kamu Güvenliği Bakanı Amir Ohana’nın İsrail hapishanelerindeki Filistinli “güvenlik” tutuklularına “yeni tip koronavirüs (Covid-19) aşısı yapılmaması” talimatı verdiği ortaya çıktı. Ohana’nın sadece hapishane çalışanlarının aşılanması emrini verdiği ifade edildi.

***

“Aşı milliyetçiliği”nin hukuki ve ahlaki sınırları neler?’’ – Prof. Dr. Anne Peters anlatıyor:

Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü “aşı milliyetçiliği”ne karşı uyarıda bulundu. Devletlerden, hükümetlerarası kuruluşlardan (Dünya Sağlık Örgütü, Dünya Bankası, Avrupa Birliği gibi), özel sektörden (özellikle aşıları geliştiren ve üreten firmalar), hayır kuruluşlarından (Bill ve Melinda Gates Vakfı gibi) ve sivil toplum kuruluşlarından müteşekkil bir kamu-özel ortaklığı bunu engelleyebilecek gibi gözüküyor. Sağlık alanında dayanışmayı hayata geçirecek platformun adı COVAX. COVAX, GAVI (Global Alliance for Vaccines and Immunizations ya da Türkçesiyle Aşı ve Bağışıklık Küresel İttifakı) himayesinde idare edilen ve İsviçre hukukuna göre kurulmuş, Cenevre’de bulunan bir kuruluş. Şu an dünya nüfusunun yüzde 90’ını oluşturan 180 devlet COVAX’e üye. Bunlara üye devletler adına AB ve Çin dahil, ama henüz ABD ve Rusya girişimin içinde değil [1]. Katılımcı devletlerden aşı alımını kendi finanse edebilen ülkeler, işbirliği aracılığıyla aşı satın almayı taahhüt ediyor ki aşı daha sonra düşük gelirli ülkelere de adil bir şekilde dağıtılabilsin. Ayrıca yüksek ve orta gelirli devletler kendi nüfusları için bu işbirliğinden bağımsız olarak da aşı siparişi verdi. Bu da COVAX üyelerinin işbirliği aracılıyla aldığından daha fazla doz demek. Piyasa mantığı tarafından şekillenen fiyatlar çok değişken, bunda da aşının sınırlı sayıda olması etkili.

Buna karşın bağışıklık, en azından Birleşmiş Milletler ve Dünya Sağlık Örgütü’nde geçerli olan geniş anlamıyla bir “küresel kamu malı”. Dilimize pelesenk olan bu ifadeyle küresel kurumlar, bağışıklamanın herkesin dayanışma anlayışıyla katkıda bulunması gereken ve küresel kamu yararına hizmet eden bir vazife olduğunu belirtmek istiyor.

DSÖ ve diğer başka kurumlar gerekli tıbbi malzemelerin adaletli dağıtımı için çeşitli etik düzenleme önerilerinde bulundu. Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 12. Maddesi tarafından koruma altına alınan sağlık hakkı bu konuda biraz rehberlik ediyor, çünkü taraf devletlere orta derece sınır ötesi yükümlülükler dayatıyor. BM İnsan Hakları Komitesi’nin 14 sayılı Genel Yorumu, üye devletlerin sağlık hakkından diğer ülkelerde de yararlarlanılmasına uymasını öngörüyor. Bu uluslararası hukukun aşı stoklamasını yasakladığı anlamına geliyor gibi gözüküyor. Bu bakımdan devletlerin ancak virüs bulaştırma katsayını ülkelerinde 1’in altına düşürmek için gerekli olan miktarda aşı alabileceği savunulabilir. Ayrıca, kaynakların elde bulunma durumuna bağlı olarak, demin sözü geçen Genel Yorum uyarınca devletler başka ülkelerde temel sağlık olanaklarına erişimi kolaylaştırmalı ve lazım olduğunda gerekli yardımı sağlamalıdır. Bu konuda kesin bir düzenleme olmasa da, zengin ülkelerin bir bakıma hukuken daha fakir ülkelere aşı bağışlamaya zorunlu olduğu anlamına gelebilir. Bir de tabii elbette ahlaki ve siyasi bir değerlendirme, özellikle durumun aciliyeti göz önünde bulundurulduğunda, bu tip bir yardımın lehine.

Diğer bir hukuki yükümlülük, DSÖ’nün dayattığı ve ülkede bulunan firmalara aşının ihracatını yasaklamamaya yönelik yükümlülük. Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT)’nın 11. maddesi ihracat kısıtlamalarını yasaklıyor, fakat aynı maddenin 2. fıkrası taraf devletlere geçici olarak ihracatı yasaklama imkanı veriyor. Söz konusu yasak, taraf devletlerce gıda maddesi ya da diğer zaruri ürünlerin kıtlığı durumunu engellemek ya da hafifletmek amacıyla uygulanabiliyor. Bu tanıma göre aşı da zaruri. Salgın sırasında Dünya Ticaret Örgütü üyeleri, maske ve diğer tıbbi malzeme ihracatı yasaklarını bu maddeye başvurarak gerekçelendirdi.

Son olarak, devletlerin, egemenliklerinin doğal sonucu olarak, kendi nüfuslarına karşı özel bir sorumluluğu var. Demokratik devletlerin ayrıca kendi vatandaşlarına karşı hesap verme yükümlülüğü var. Ne var ki tüm devletler aynı zamanda, imkanları ölçüsünde, küresel ve adil bir dağıtım için çalışmalı. Bunun ne anlama geldiğini ve devletlerin kendi milletlerine tanıyacağı önceliğin ahlaken ve hukuken ne kadar kabul edilebilir olduğunu açıkça tartışmalıyız.

… Bence Homo Sapiens’in acilen diğer hayvanlar ve genel anlamda doğa ile ilişkisini gözden geçirmeye ihtiyacı var. Biyoçeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Hükümetlerarası Platformu yakınlarda henüz keşfedilmemiş 1.7 milyon virüsün varolduğunun düşünüldüğünü anımsattı, ki bu virüslerin 540 binden 850 bine kadarı insanları enfekte etme kabiliyetine sahip. Yani bir sonraki zoonotik hastalık sadece bir zamanlama meselesi. Yaban hayatına gaddar müdahaleler, mesela hayvan otlatma gibi sebeplerden tropikal ormanların yok edilmesi, insanları patojenlerle kontağa geçiriyor. Belki bundan daha acil başka bir problem büyük ölçüde fabrika çiftçiliğinde antibiyotiklerin aşırı kullanımına dayanan antimikrobyal direnç.

( https://t24.com.tr/haber/uluslararas%C4%B1-hukuk-alaninin-onde-gelen-isimlerinden-anne-peters-anlatiyor-asi-milliyetciliginin-sinirlari-neler,923168 )

 

 



İLİŞKİLİ İÇERİK

KORONA GÜNLÜK 22-28 KASIM 2021

Sağlığın piyasalaştırıldığı, emeğin değersizleştirildiği ve yabancılaştırıldığı, kışkırtılmış sağlık hizmetinin olduğu, kapitalist erkek egemen sağlık sisteminin ...