Home / KORONA GÜNLÜKLERİ / KORONA 7 GÜNLÜK 3-9 MAYIS 2021

KORONA 7 GÜNLÜK 3-9 MAYIS 2021

Bilgi yayılma eğilimindedir, hele de dijital bilgi. Basit bir internet bağlantısı ile ulaşılamayacak kitap, film, müzik, yazılım kodu, bilimsel araştırma vb. sayısı hayli sınırlıdır. Bu eğilimi somuta geçirmeyi kendine görev edinmiş sanal militanların sayısı her geçen gün artmaktadır. Bir suç unsuru gibi anılan “hacker” olma müessesesi büyük oranda bu kişilere atfedilmektedir. Bu eğilimi tersine çevirmeye çalışan otoriteler de (en azından geleceği görebilen bazıları) bazı kritik alanlar dışında akıntıya karşı kürek çekmeyi bırakmıştır.

Toplumsal güç ilişkilerinde ibrenin ezilenler aleyhinde daha fazla bükülmesini sağlamanın aracı olan tekniğin, nispeten ucuz ve yaygın üretilen metalar halinde somutlaşması, tersinden bir toplumsallaşmanın imkanlarını da yaratmıştır. Bilginin edinimi ve dolaşımı neredeyse maliyetsiz bir düzeye gelmiştir. Üstüne üstlük son yıllarda bu yayılım ve toplumsallaşmanın dijital dünya ile sınırlı olacağı ön kabulü de yıkılmış, gerekli altyapı kurulduktan sonra enerji, hammadde gibi maddi unsurlar için de söz konusu olabileceği anlaşılmıştır. Örneğin Jeremy Rifkin bu yeni fenomene “Sıfır marjinal maaliyet toplumu” adını vermektedir.

Gelinen aşamada belki de sermaye için kar oranlarının düşme eğiliminden öte kar oranlarının “sıfıra” düşme eğiliminden bahsetmeye başlamak yerinde olabilir. Bunun karşısında ezilenler adına üretimin küçülmesi, desantralize olması ve toplumsallaşmasının nüveleri görülebilir. Elbette henüz nüveleri.

Bu çerçevede bakılınca aşı için yürüyen telif, fikri mülkiyet hakları tartışmaları da daha sarih yorumlanabilir. Pfizer ile birlikte aşıyı üreten Biontech şirketinin iki kurucusundan biri olan Özlem Türeci, telifin kaldırılmasının aşı üretimi sorununu çözmeyeceği, üretim sürecinde 50 bin’den fazla teknik basamağın olduğu iddiasıyla fikri mülkiyet haklarını savunuyor örneğin. Elle tutulur, maddi alemdeki imkansızlıkları bilginin tekelleşmesine gerekçe yapıyor, milyonlarca insanın ölümü pahasına. Türeci, akıntıya karşı kürek çekmeyi sürdürenlerden.

Geçtiğimiz günlerde SARS-CoV-2 genomuna yönelik çalışmaların açık veritabanlarında paylaşılıyor olmasına da bir kısım bilim insanı, yoksul ülkelerde bulunan ve önemli gelir kaynakları genom analizine dayanan bir çok laboratuarın zor duruma düştüğünü gerekçe göstererek karşı çıkmıştı.

Telif haklarının sınırlı olarak kaldırılmasını savunan bir kısım ulus-üstü organizasyon ve devlet başkanları ise yaygın aşılama yapılamamasının potansiyel siyasal sonuçlarını göz önüne alarak, istisna mahiyetinde bir uygulamayı devreye sokma niyetindeler.

Biz ise meseleye bilginin ve üretimin toplumsal karakterini, devlet ve sermayeden özgürleşmiş bir şekilde inşa edebilme çerçevesinde yaklaşıyoruz. Akıntı yönünde kürek çekiyoruz. Fakat kollarımız henüz çok zayıf.

[su_box title=”SİYASAL ve EKOLOJİK SAĞLIK” box_color=”#24e336″][/su_box]

Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre en az 46 milyon yerinden edilmiş kişi Covid-19 aşı programlarından yararlanamıyor. Guardian’ın haberine göre, DSÖ, mart ayında gerçekleştirdiği saha araştırmasında, aşılama programlarına dahil edilmeyen milyonlarca göçmen, mülteci, sığınmacı ve yurtlarından edilmiş insan gruplarının durumunu inceledi. Araştırma, dünya genelinde en az 46 milyon insanın, ulusal aşılama kampanyalarına dahil edilmediğini ve bu yüzden aşıya erişim imkanı bulamadığını ortaya koydu. DSÖ araştırmasında incelenen 104 ulusal programın yüzde 70’inin, 30 milyondan fazla göçmeni dışladığı belirtildi. Mültecileri ve sığınmacıları da kapsamına almayan planlar nedeniyle Hindistan’da 4,9 milyon, Fildişi Sahili’nde ise 2,6 milyon, Kolombiya’da 1,8 milyon, Suriye’de 590 bin ve Kenya’da 489 bin göçmen henüz aşılara erişim olanağı bulamadı. Türkiye için sayının ne olduğunu bilinmiyor.

***

28 Nisan’dan bu yana Kolombiya’da protesto eylemleri var. Eylemler hükümetin vergi reformu tasarısına karşı başladı. Protestolar üzerine sağcı Başbakan Ivan Duque geri adım atmak zorunda kaldı ve tasarıyı geri çekti. Ancak paradoksal olarak, devlet şiddetini arttırdı. Bu da eylemlerin boyutlanmasına yol açtı. Öğrenciler, sendikacılar, taşıma işçileri, yerli hareketleri, köylüler, Afrolar başkent Bogota’nın dört bir yanında sokaklara döküldü. Eylemciler çoğunlukla gençlerden oluşuyor. Protesto eylemlerinin merkez üssü olarak değerlendirilen ülkenin üçüncü kenti Cali’de polis şiddetli saldırılarda bulundu. Cali’de yoksulluk nüfusun yüzde 36,3’ünü vururken, yaygın bir şekilde cinayetler işleniyor. Protesto eylemleri kısa sürede ülke geneline yayıldı. Hemen hemen her tarafta barikatlar kuruldu. Sanal ağlarda paylaşılan görüntüler ürkütücü bir durumu gösteriyor. Yerde yatan kanlı ve hareketsiz bedenler, ağır silahlı polis müdahaleleri, yaylım ateşi açan polisler, alevler içerisindeki binalar ve patlamalar dikkat çekiyor. Devlet şiddeti sonucu en az 37 kişi hayatını kaybetti, bine yakın kişi yaralandı. Sivil toplum örgütü Temblores, güvenlik güçleri tarafından 1708 şiddet vakası tespit etti. Yüzlerce kişinin ise kayıp olduğu bildiriliyor. Yolsuzlukları nedeniyle hakkında soruşturma yürütülen aşırı sağcı eski Cumhurbaşkanı Alvaro Uribe, yangına körükle gitmekle suçlanıyor. Uribe’nin aşırı sağcı paramiliter gruplarla ilişkisi devlet şiddetinin de arkasındaki karanlık güce işaret ediyor. Mevcut Cumhurbaşkanı Ivan Duque de Uribe’nin kuklası olarak değerlendiriliyor. Eski Cumhurbaşkanı Twitter üzerinde paylaştığı bir mesajda asker ve polislerin silah kullanma hakkı olduğunu savundu ancak Twitter bu mesajı sildi. Ivan Duque’ye muhalif olan Bogota Belediye Başkanı Claudia Lopez, söz konusu mesajın gerilimi tırmandırdığını belirtti. Uluslararası Af Örgütü de militarize edilen müdahaleye ve polis zulmüne tepki göstererek, yetkilileri eylemcilere yönelik zulme ve kent merkezlerindeki askerileşmeye derhal son vermeye çağırdı.

Ülkede aşırı sağcı yönetimler altında siyasi, ekonomik ve toplumsal sorunlar giderek tırmandı. Her ailenin artık acı bir hikayesi var. Toplumsal liderler hedef alınarak katlediliyor, katliamlar yaşanıyor.  Kasım 2016’da ülkenin en büyük gerilla hareketi FARC ile yapılan barış anlaşmasından bu yana en az 272 eski gerilla katledildi. Bu anlaşmaya vurulan darbe de toplumda artık kaybedecek bir şey kalmadığı hissine yol açtı. Salgın nedeniyle bu ülkede 75 bini aşkın kişi hayatını kaybederken, yurt için gayrı safi milli hasıla 2020’de yüzde 6,8 oranında düştü, işsizlik yüzde 16,8’e yükseldi ve yoksulluk yüzde 42,5’e tırmandı. Eylemlerde taşınan “Her şeyimizi elimizden aldılar, korkumuzu bile!” yazılı pankartlar, ülkenin bir kopuşun eşiğinde olduğuna işaret ediyor.

***

***

Dünya genelinde, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) için geliştirilen aşıların fikri mülkiyet haklarından vazgeçilmesi tartışmaları devam ederken, Avrupa Birliği (AB) bu konuda bölünmüş durumda. AB üyesi 27 ülkenin liderleri bugün Portekiz’in Porto kentinde başlayan iki günlük zirvede koronavirüs aşılarının fikri mülkiyet haklarından vazgeçilmesi konusunu tartışacaklar. AB’nin bazı lideri koronavirüs aşılarının fikri mülkiyet haklarından vazgeçilmesinin yıllar sürebileceğini ve bu adımın pandemiyi bitirmek için daha fazla aşı yapılması konusundaki acil meseleye çözüm getirmediğini savunuyor. Uzmanlarsa aşıların fikri mülkiyet haklarından feragat etme anlaşmasının belirli bir süre içinde ya da aşının bağışıklık sağlama yöntemine bağlı olarak değişebileceğine işaret ediyor.

Almanya, BionTech’in ABD’li Pfizer ile ortak olarak son mRNA teknolojisiyle geliştirdikleri koronavirüs aşısının patentine sahip olmasından dolayı aşıların fikri mülkiyet haklarından feragat edilmesine karşı çıkıyor. İtalya ise fikri mülkiyet haklarından feragat edilmesini destekliyor. ABD Başkanı Joe Biden, Demokrat Parti üyeleri ve 100’den fazla ülkenin artan baskısı karşısında dün aşılar için fikri mülkiyet haklarından feragat etmeyi desteklediğini açıklamıştı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) de bu öneriye destek vermişti. Avrupa yetkilileri, pandemiyi hızlıca bitirmek için en iyi yolun, koronavirüsün yeni varyantlarının oluşumunun engellenerek doz üretiminin hızlandırılması ve dünyanın diğer ülkelerine aşıların satılmasının ya da bağışlanmasının olduğuna inanıyorlar.

***

İsrail polisi, işgal altındaki Doğu Kudüs’ün Eski Şehir bölgesinde yer alan Şam Kapısı’nda toplanan Filistinlileri dağıtmak için ses bombası kullandı. Yaşanan arbedede en az 53 kişinin yaralandığı açıklandı. Çok sayıda Filistinli Kadir Gecesi münasebetiyle geldikleri Mescid-i Aksa’da teravih namazını kıldıktan sonra Şam Kapısı’nda toplandı. Bölgede tansiyonun artması üzerine İsrail polisi, Şam Kapısı önündeki oturma alanında bulunan Filistinlilere ses bombalarıyla saldırdı. İsrail polisi, dün akşam teravih namazı sırasında Mescid-i Aksa’daki cemaate ses bombaları ve plastik mermiyle müdahale etmişti. Filistin Kızılayı, İsrail polisinin müdahalesi nedeniyle 205 Filistinlinin yaralandığını açıklamıştı.

[su_box title=”AKADEMİDEN” box_color=”#2437e3″]

Amerika Birleşik Devletleri’nde günde yaklaşık 2 milyon insan, üç COVID-19 aşısından birinin ilk dozunu aldığından, kısmen artan bağışıklık sayesinde vaka sayıları bir kez daha düşüşe geçti. Ancak COVID-19 vaka sayıları düşüşe geçmesine rağmen, araştırmacılar belirli bir grup insanda görülen vakaları daha detaylı inceliyor: tamamen aşılananlar. Çünkü aşılar hayli etkili olsa da etki düzeyi %100 değil.

“İnsanlar aşılardan kaçan enfeksiyonları duydukları o zaman direkt ‘aşılar işe yaramıyor’ ya da ‘etkili değiller’ diye düşünüyor” diyor ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’nin (CDC) Epidemik Bilgi Servisi’nden Epidemiyolojist Richard Teran. “Bu doğru değil… Aşıyı yaptıran kişilerin büyük çoğunluğu Covid Enfeksiyonuna ve ciddi hastalıklara karşı korunuyor.”

Şu anda Amerika Birleşik Devletleri’nde kullanım izni verilen üç aşının da – Pfizer, Moderna ve Johnson & Johnson – klinik çalışmalarda COVID-19 semptomlarını önlemede etkili olduğunu kanıtlandı. Kişiler, bir aşının tüm dozlarını aldıktan iki hafta sonra tamamen aşılanmış kabul ediliyorlar.

Ancak, San Diego’daki California Üniversitesi’nde bulaşıcı hastalıklar doktoru ve hastane epidemiyoloğu olan Francesca Torriani, aşılanmış bireylerde koronavirüs enfeksiyonu görüldüğünde uzmanların dikkate alması gereken birkaç önemli sorun olduğunu söylüyor.

Aşılanmış bireylerde görülen enfeksiyonlar ciddi bir klinik tablo oluşturur mu? Veya aşılanmış kişiler daha hafif semptomlara sahip olma eğiliminde mi? Başka bir soru da hala enfekte olan aşılanmış kişilerin virüsü başkalarına geçirip geçirmediğidir. Son olarak, aşılanmış bir kişi, aşı olduktan sonra bağışıklık sistemi alarm durumuna geçmediği için enfeksiyon kaptı mı? Yoksa aşı, belki de bir koronavirüs varyantına karşı fazla koruma sağlamayan bir bağışıklık tepkisini tetikledi mi?

COVID-19 aşıları 2020’nin sonlarında yaygın bir şekilde kullanılmaya başlandığından beri bu soruları yanıtlama yönünde bir miktar ilerleme kaydedildi. İşte araştırmacıların şimdiye kadar öğrendikleri.

Nadir Durumlar

Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’nin verilerine göre, 26 Nisan itibarı ile, tamamen aşılanmış 95 milyon ABD yurttaşından sadece 9245’inde (% 0.01) Covid-19 enfeksiyonu görüldü. Bu kişilerin dörtte birinden fazlasında hiçbir semptom gözlenmedi, 132 kişi ya da enfeksiyon görülenlerin %1’i ise hayatını kaybetti. Bu ölümlerin yirmisi asemptomatik insanlarda gerçekleşti veya muhtemelen COVID-19 ile ilgili değildi.

Dünyada aşılanmış kişileri analiz eden araştırmalar, aşılanmış bireylerde görülen COVID-19 vakalarının nadir olduğunu (en azından mRNA aşılarının analizlerine dayanarak; J & J aşısını incelemek için sınırlı zaman vardı), aynı zamanda ciddi hastalık olasılığını da azalttığını gösteriyor. Dahası, aşılanan kişilerin virüsü başkalarına bulaştırma olasılığının daha düşük olduğuna dair ipuçları var.

Örneğin, Chicago’da aşılar, yüksek yayılma riski ve ağır hasta olma riski taşıyan sakinleri nedeniyle pandemide daha önce sert bir şekilde etkilenen vasıflı bakım tesislerinde koronavirüsün yayılmasını önlemeye yardımcı oldu. Teran ve arkadaşlarının  30 Nisan tarihli Morbidite ve Mortalite Haftalık Raporuna göre, Moderna’nın ikinci dozunun uygulanmasından iki haftadan daha uzun bir süre geçtikten sonra,  tamamen aşılanmış 14.765 bakım tesisi sakini ve personeli içinden sadece 22 kişi virüsü kaptı.

Bu 22 kişinin çoğu asemptomatikti veya hafif semptomları vardı, ancak ikisi COVID-19 nedeniyle hastaneye kaldırıldı. Farklı hastalık geçmişi olan bir kişi öldü. Ancak, virüs atılımına kadar uzanan ek vakalar yoktu, bu da enfekte aşılanmış insanlardan bulaşma riskinin düşük olduğunu gösteriyor.

Aşılanmış kişilerin bulaştırma riskiyle daha iyi başa çıkabilmek için ve farklı hastalık geçmişi olan yaşlıların aşılanmalarına rağmen enfeksiyon geçirme olasılığının daha yüksek olup olmadığını anlamak için daha fazla çalışma yapılması gerekiyor. Ancak Teran, “Bence (çalışma) aşıların gerçekten işe yaradığını gösteriyor” diyor. Ve aşılar, “COVID yayılımını durdurmak ve nihayet burada, ABD’de, bu salgını yavaşlatmak için en önemli aracımız”

Güney Kaliforniya’daki sağlık çalışanlarını korumada mRNA aşılarının başarısını anlatan 23 Mart tarihli New England Journal of Medicine mektubunun eş yazarlarından Torriani, aşılanmış kişilerde görülen enfeksiyonları bulmanın anahtarının çok sayıda test yapmaktan geçtiğini söylüyor. Enfekte bir kişinin semptomları olmayabilir veya sadece hafif olanlar olabilir, bu da vakaların kolayca radarın altında uçabileceği veya soğuk algınlığı gibi şeylerle karıştırılabileceği anlamına gelir. Bu nedenle, mevcut CDC sayıları muhtemelen eksik bir tahmin.

Aşılar ve Varyantlar

Süregiden salgının titizlikle izlenen bir yönü de varyant virüslerin ortaya çıkmasıdır. Bazı Koronavirüs mutasyonları, virüsün aşılanmış bireylerin bağışıklık tepkisinden kaçmasına yardımcı olabileceği için daha iyi koruma sağlayacak ek aşı ihtiyacını yaratabilir.

Araştırmacılar, medRxiv.org adresinde yayınlanan bir ön çalışmada, örneğin İsrail’de Pfizer aşısı olan kişilerin, Birleşik Krallık’ta veya Güney Afrika’da saptanan varyantla enfekte olma olasılığının aşılanmamış kişilere kıyasla daha yüksek olabileceğini bildirdi. Aşılanmamış insanlar ise koronavirüsün tüm varyantlarına karşı savunmasız.

Ancak Tel Aviv Üniversitesi’nden Evrimsel Virolog Adi Stern, aşılanmış kişilerdeki vakaların belirli bir zaman diliminde ortaya çıktığını söylüyor. Birleşik Krallık’ta ortaya çıkan virüs varyantına yakalanan kişilerin, belki de henüz tam korumaya sahip olmadıkları için, yalnızca bir doz aşı almış olma olasılığı daha yüksekti. İki doz alanların, Güney Afrika’daki versiyona yakalanma olasılığı daha yüksekti, ancak sadece aşılandıktan iki hafta sonrasına kadar.

İki hatalık periyodun ardından, Stern ve çalışma arkadaşları, aşılanmış bireylerde Güney Afrika varyantı enfeksiyonu gözlemlemedi. Tabii bu varyant İsrail’de yaygın olmadığı için vakaları saptamak zor olabilir. “Bizim düşündüğümüz şey, bağışıklığın zirveye ulaşmadığı, zirveye ulaşma yolunda olduğu” diyor. “İşte bunun varyant için bir avantaj olduğunu düşünüyoruz”.

Bazı nadir durumlarda, aşının sağladığı güçlü bağışıklık tepkisine rağmen enfeksiyonlar meydana gelebiliyor. 21 Nisan’da New England Journal of Medicine’da online olarak yayınlanan bir araştırmada, New York’ta, Moderna aşısının ikinci dozunu aldıktan 19 gün sonra yüksek antikor seviyesine sahip olmasına rağmen enfeksiyona maruz kalan bir hasta inceleniyor. Enfeksiyonu yaratan virüs, koronavirüsün bağışıklık sisteminden kaçmasına yardımcı bir mutasyona sahipti. Ancak araştırmacılar, hastanın ikinci doz tam etkisini göstermeden önce enfekte olmuş olmasının mümkün olduğunu belirtiyor.

Yine de, New York City’deki Rockefeller Üniversitesi’nden RNA biyokimyacısı ve çalışmanın yazarlarından Ezgi Hacısüleyman, uzmanların bu tür vakalardan haberdar olması ve bunları daha fazla bilgi toplamak için kullanması gerektiğini söylüyor. Bu şekilde, aşılanmış bireylerde çok sayıda vaka varsa, araştırmacılar bu vakaları hızlı bir şekilde saptayabilir ve bunun, güçlü bir bağışıklık tepkisi etrafında dolaşan bir koronavirüs varyantı vakası olup olmadığını belirleyebilir.

Şimdilik, daha farklı aşıların kullanımını gerektiren, aşılanmış kişilerde varyantlara bağlı olarak gelişen yeterli sayıda enfeksiyon yok. Stern, “Ne olursa olsun bu olacak,” diyor. “Varyantlara dikkat etmemiz gerekiyor, ancak yine de aşının kendisine de güvenmemiz gerektiğini düşünüyorum çünkü kanıtlarımız var: İşe yarıyor.”

Here’s what breakthrough infections reveal about COVID-19 vaccines

[su_box title=”MEVCUT DURUM” box_color=”#e32447″][/su_box]

Salgın yönetilemiyor! Emekçiler, ötekileştirilenler ölmeye devam ediyor! Sağlık emekçileri tükeniyor, hayatını kaybediyor! İstanbul’da çalışan eczacı Ceyda Nazlı Covid-19 nedeniyle yaşamını yitirdi, toplam sağlık emekçisi kaybı 420 kişiye yükseldi.

Sosyal cinayete dönüşen pandemi ölümlerine karşı öfke büyüyor. Yanlış sağlık politikaları ve salgın mücadelesine karşı yaşam hakkını savunmak için demokrasi güçleri harekete geçiyor.

***

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın görevden uzaklaştırılan hemşirelere ve Covid-19’un meslek hastalığı olarak kabul edilmesine ilişkin önergelere ‘alanına girmediği’ gerekçesiyle yanıt vermemesine SES’ten tepki geldi. “Sağlık Bakanı Neye ve Kime Bakıyor?” başlıklı açıklamada, “Sağlık Bakanı’nın verdiği bu cevap şaşkınlık vericidir” denirken, “Sağlık Bakanı’na eğer görevinin ne olduğunu bilmiyorsa Bakanlığının WEB sayfasında yazılı olan görev, yetki ve sorumluluklarına bakarak öğrenmesini hatırlatmak istiyoruz” ifadeleri kullanıldı.

***

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), dünyanın dört bir yanındaki hükümetleri, yaşlıları ve enfeksiyon riski en yüksek olan kişileri aşılamadan önce çocukları koronavirüse karşı aşılamaktan kaçınmaya çağırdı. Bu uyarılara rağmen Kanada, Pfizer aşısının 12 yaş ve üstü çocuklar için kullanılmasına izin vererek bu adımı atan ilk ülke oldu. ABD’de önümüzdeki hafta başında 12 ile 15 yaş arasındaki çocuklar için Pfizer-BioNTech aşısını yasallaştırmaya hazırlanıyor. AB ülkelerinin de benzer yol izleyeceği belirtiliyor.

***

Covid-19 pandemisi sık görülmeye, sık öldürmeye ve yaşamı altüst etmeye devam ediyor. Toplam vaka sayısı 158 milyon 310 bine dayanırken, Covid-19 nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 3 milyon 296 binin üzerine çıktı. Bulaş tehdidi potansiyeli olan aktif hasta sayısı 18 milyon 387 bin olup oldukça yüksek olduğunu söyleyebiliriz.

Covid-19 vakalarının kıtalara göre dağılımında Avrupa (45.4 milyon) zirvedeki yerini korurken son bir aydır vaka sayısında ciddi tırmanış gösteren Asya kıtası ikinciliğe yerleşti, Asya kıtasında toplam vaka sayısı 43.5 milyona yükseldi. Bu kıtaları Kuzey Amerika (38.8 milyon, 33.5 milyonu tek başına ABD’ye ait), Güney Amerika (25.8 milyon) ve Afrika (4.7 milyon) izledi.

Pandemiye bağlı ölümlerde de Avrupa 1 milyon 34 bine dayanan can kaybı ile zirvede yer alıyor. Bu kıtayı Kuzey Amerika (871 bin), Güney Amerika (702 bin), Asya (564 bin) ve Afrika (124 bin) izliyor. Ölümlerin yüz bin kişinin üzerinde olduğu ülke sayısı sekiz: ABD (596 bin), Brezilya (421 bin), Hindistan (242 bin), Meksika (219 bin), İngiltere (128 bin), İtalya (123 bin), Rusya (113 bin) ve Fransa (106 bin).

Hafta sonu olmasına rağmen yeni vaka sayısı yüksek hızda devam ediyor. Son 24 saatte 783 bin 13 kişiye Covid-19 tanısı kondu, 13 bin 22 kişi Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetti. Hindistan’da yeni vaka sayısı 400 binin üzerinde devam ediyor. Türkiye vaka sayısı gerileme eğilime girmesine bağlı olarak beşinciliğe indi. Ülkelere göre yeni vaka sayısı şöyle: Hindistan (409.3 bin), Brezilya (63.3 bin), ABD (35.8 bin), Fransa (20.7 bin), Türkiye (18.1 bin), Arjantin (18 bin), Kolombiya (16.9 bin), Almanya (15.2 bin), İran (13.6 bin), ve İtalya (10.2 bin).

Hindistan’da günlük ölümler 4 bin üzerinde devam ediyor, son 24 saatte  4 bin 133 kişi Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetti. Krematoryumlarda yer kalmadığı için ölülerin sokaklarda yakıldığı Hindistan’da sağlık sistemini çökme noktasına getiren koronavirüs salgını kritik düzeyini sürdürüyor. Bir kız yurdu, karton yataklı bir Covid-19 bakım merkezine dönüştürüldü.

Not: Dünya ve Türkiye Covid-19 istatistiklerini Worldmeter sitesine göre vermeye devam ediyoruz. Her gün paylaştığımız veri bir gün önceye ait olup ülkelerin bildirimlerine göre şekilleniyor. Veriyi her gün sabit saatte (sabah 06.00) alıyoruz.

***

Türkiye’de yeni vaka, ağır hasta ve aktif hasta sayısı gerilemesine karşı hala yüksek hızda seyrediyor. Salgın hala kontrol altına alınabilmiş değil. Son 24 saatte yeni vaka sayısı 20 bin altına inerek 18 bin 52 kişi oldu. Covid-19 nedeniyle 281 kişi hayatını kaybetti. Turkuaz tabloda eleştirilere rağmen ısrarla yer verilen yeni hasta sayısı 2,178 kişiye geriledi. Toplam vaka sayısı 5 milyonu geçti, toplam can kaybı 42 bin 476 kişiye yükseldi. Günlük test sayısı 230 binin altına indi. Turkuaz tabloda aktif hasta sayısı yer almıyor. Günlük aktif hasta sayısını Worldmeters’dan paylaşmaya devam ediyoruz.

Türkiye’de dün aktif hasta sayısı 300 bin altına indi, dün itibarıyla aktif hasta sayısı 281 bin 171 kişiye geriledi. Bulaştırma potansiyeli yüksekliği dikkate alındığında aktif hasta sayısının hala oldukça yüksek olduğunu hatırlatmak isteriz. Ağır hasta sayımız ise 3 bin 175 kişi. Aktif vaka sayısının gerilemesi ile ağır hasta oranımız yeniden %1.1’e yükseldi, bu oran dünya ortalamasının bir buçuk katından fazla! Yüksek ölüm hızının yüksek ağır hasta oranı ile ilişkili olduğunu, ölümlerin daha da artacağı uyarısı ısrarla vurguluyoruz. Resmi istatistiklerde yer alan günlük ölüm ve ağır hasta sayılarına göre salgının yüksek hızda devam ettiği açıkça görülüyor.

***

Kapanma süreci sonrasında normalleşmenin nasıl olacağı ile ilgili yeni iddia ‘Londra formülü’ oldu. Kulis bilgilerine göre okullar bu dönemi uzaktan eğitimle kapatacak, restoran ve kafeler de ‘Londra formülüyle’ açılacak. Yani sadece açık hava bölümleri faal olacak. Açık alanı olmayan restoran ve kafeler içinse hükümet, yerel yönetimlere kapı önüne masa konulması konusunda kolaylık sağlanması yönünde telkinde bulunacak.

Sokağa çıkma yasağı ise hafta içi belirli bir saatten sonra ve pazar günü devam edecek. 17 Mayıs’tan sonra tam kapanma sürecinin uzatılması değil, kademeli bir ‘normalleşmeye geçiş’ programının planlanıyor. 1 Haziran’dan itibaren ikinci aşamaya geçilecek. Hafta içi sokağa çıkma yasağı 22.45’e çekilecek ve pazar günü de yasak olmaktan çıkacak. Her şey öngörüldüğü gibi giderse temmuz ortasından itibaren akşam yasağı 23.45’e ya da 24.00’e çekilecek.

17 Mayıs’tan itibaren AVM’ler, spor salonları ve berberler de açılacak. 

Okullar bu dönemi uzaktan eğitimle kapatacak. Eylülde yeni dönem açılana dek okul binalarının havalandırma, hijyen sorunları çözülmeye, aşısız öğretmen bırakılmamaya çalışılacak ve 2021-2022 eğitim öğretim yılının yüz yüze yapılması için hazırlık yapılacak.

***

Koronavirüs nedeniyle hayata geçirilen tam kapanma en çok kaçak yollarla Türkiye’ye giren göçmenleri etkiledi. 45 günlük yürüyüşün ardından Diyarbakır’a ulaşan binlerce göçmen mahsur kaldı.

***

Japonya hükümeti, artış trendini koruyan Covid-19 vakaları sonrası Tokyo, Osaka, Kyoto ve Hyogo’da olağanüstü hal (OHAL) uygulamasının süresini uzatma kararı aldı. Japonya’da Covid-19 vaka sayısı 622 bin 693’e, ölü sayısı 10 bin 625’e yükseldi. Ülke genelinde 1098 kişi yoğun bakım servislerinde Covid-19 tedavisi görüyor.

***

Pakistan’da Covid-19’dan dolayı üçüncü dalga kısıtlamaları hayata geçirildi ancak toplumsal tepkiden çekinen hükümet teravih namazlarına izin verdi, camiler dolmaya devam ediyor.

***

Tunus Başbakanı Hişam el-Meşişi cuma günü yaptığı basın açıklamasında, Covid-19 salgının yayılmasını önlemek amacıyla alınan yeni tedbirleri duyurdu. Söz konusu tedbirlerin başında ülke genelinde bir hafta boyunca, Ramazan Bayramını da kapsayacak şekilde kapanma uygulanması var.

***

Hollanda’nın Wageningen Üniversitesi koronavirüsü tespit etmek için koku alma duyusu güçlü olan bir grup arı üzerinde çalışma yürüttü. Araştırmacılardan Viroloji Profesörü Wim van der Poel, arının eğitildikten sonra her pozitif numuneden sonra dilini çıkardığını söyledi. Araştırmacılar, arıların dillerini pozitif örneklere uzatması sonucu kişinin koronavirüs testinin pozitif çıkmasını doğrulayabileceğini belirtti. Koronavirüs testinin sonucunu almak saatler, belki de günler alır, ancak arılar sayesinde bu durumun süresi kısalabilir. Yetkililer, yeni çalışmanın maliyetinin düşük olduğunu, test sayısının az olduğu ülkelerde bu yöntemin kullanılabileceğini ifade etti.

***

ABD’nin New York kentinde geçen yıl pandemi sonucu ölümlerin hızla artmasının ardından kurulan soğutucu tır morgunda, bir yıl sonra hâlâ yüzlerce cansız bedenin tutulması tepkilere yol açıyor

[su_box title=”AŞI TARTIŞMALARI” box_color=”#6ee324″][/su_box]

Çin Ankara Büyükelçiliği, Türkiye’ye aşı teslimatının ülkedeki aşı programı kapsamında ihracat yapılmaması nedeniyle durduğunu açıkladı. Büyükelçiliğin mart sonu, nisan başından beri aşı teslimatı yapılmadığı öğrenildi. 

***

İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Prof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu, Covid-19 salgınını kontrol altına almada aşılamanın hayati önemine dikkat çekerek, Türkiye’nin şu anda aşı uygulamasında en yavaş dönemini geçirdiğini söyledi. Küçükosmanoğlu , ‘’Bizim bu günleri boşa geçirmememiz lazım. Aşı yapamadıkça belki insanlar üçüncü doz aşıya ihtiyaç duyacak’’ dedi.

***

CHP’li Murat Emir, Türkiye’nin Çin’in Sinovac şirketiyle yaptığı aşı sözleşmesinin detaylarının neden açıklanmadığını sorarak, 50 milyon doz aşının neden teslim edilmediğinin açıklanmasını istedi.

***

AB, Pfizer/BioNTech ile ilave 1 milyar 800 milyon doz Covid-19 aşısı alınması için anlaşma imzaladı.

***

Papa Francis, Covid-19’a karşı geliştirilen aşıların patent haklarının askıya alınması önerisini destekledi. Papa, aşıların fikri mülkiyet hakkının askıya alınarak “bireyciliğin terk edilmesi ve ortak menfaatin desteklenmesi” çağrısı yaptı.

***

AB üyesi 27 ülkenin liderleri bugün Portekiz’in Porto kentinde başlayan iki günlük zirvede koronavirüs aşılarının fikri mülkiyet haklarından vazgeçilmesi konusunu tartışacaklar. Uzmanlar en gelişmiş mRNA teknolojisiyle yapılmış aşıların herkes için ücretsiz olmasının pek olası görünmediğini ifade ediyor. Almanya, Alman biyoteknoloji şirketi BionTech’in ABD’li Pfizer ile ortak olarak son mRNA teknolojisiyle geliştirdikleri koronavirüs aşısının patentine sahip olmasından dolayı aşıların fikri mülkiyet haklarından feragat edilmesine karşı çıkıyor. İtalya ise fikri mülkiyet haklarından feragat edilmesini destekliyor.

***

DSÖ: 46 milyon yerinden edilmiş kişi Covid-19 aşı programlarından yararlanamıyor. DSÖ tarafından yapılan araştırmada 104 ulusal programın %70’inin göçmenileri dışladığı tespit edildi. Hindistan’da 4.9 milyon, Fildişi Sahili’nde 2.6 milyon, Kolombiya’da 1.8 milyon göçmen henüz aşıya ulaşabilmiş değil. Türkiye mültecileri aşıladığını söylese de bu konu ile ilgili yayımlanmış bir araştırma henüz yok.

***

DSÖ Afrika Bölge Ofisi, kıtadaki aşılama kampanyalarının, dünyanın geri kalanı ile karşılaştırıldığında giderek daha da gecikmesi sonucu salgının yeni bir dalgasının ortaya çıkma tehlikesine yönelik uyarıda bulundu. Geçtiğimiz haftalarda Afrika’nın dünyada uygulanan aşı dozlarından yüzde 2’sini uygulamışken bu oran şimdi yüzde 1’e düşmüş durumda. 

***

Patent hakkı kimin hakkı? – Feride Aksu Tanık

Patent koruması patenti elinde bulunan şirkete en az 20 yıl boyunca ürünü üretme, fiyatlandırma, satma, kimlere satılacağına karar verme konularında tekel hakkı sağlıyor. Üstelik üretim sürecinde gerçekleştirilen küçük bir değişiklik ile patent hakkının süresi uzatılabiliyor.

Bizlere düşen küresel olarak kamusal kaynaklarla yaratılan bilgi birikiminin şirketler tarafından gasp edilmesi anlamına gelen patent korumasına karşı mücadele etmek ve dünya insanlığına ait olması gereken aşılara erişim hakkımızı mücadele ederek geri almaktır.

https://bianet.org/bianet/toplum/243793-patent-hakki-kimin-hakki

***

‘Veriler şeffaf biçimde paylaşılmıyor’ – Selim Badur

Doğal olarak bu düşüşün gerçek nedenini bilmek imkansız. Ancak yapılan günlük test sayısı ve saptanan pozitiflik oranlarına baktığımızda, 20 Ocak 2021 tarihinde yüzde 3.8 olan pozitiflik oranı, 10 Mart 2021’de yüzde 10’a, 10 Nisan 2021’de yüzde 17.4’e ve 14 Nisan 2021’de yüzde 20.2’ye ulaşmış idi. 22 Nisan 2021 tarihinden başlayarak pozitiflik oranları düşmeye başladı (20 Nisan 2021’de yüzde 13.5, 4 Mayıs 2021’de yüzde 12). Ancak testlerin hangi gruplara yapıldığını net olarak bilmiyoruz. Sadece hastalık belirtisi olanlar mı bu listede yer alıyor? Ya da farklı gruplar, temaslılar taranıyor ve listeye dahil mi ediliyor? Bu veriler şeffaf biçimde paylaşılmadığından sadece tahminlerde bulunmak mümkün. Bir değerlendirme yapmak mümkün olsa da bilimsel değil.

http://yeniyasamgazetesi2.com/veriler-seffaf-bicimde-paylasilmiyor/

[su_box title=”JİN” box_color=”#e324dc”][/su_box]

Kadının beden erkeğin akılla özdeşleştiği kapitalist ataerkil düzende, kadının bedeni hakkında karar verenin toplum yerine kendisi olduğunu düşünen ve çocuk yapmamayı tercih eden kadınların dünyada dikkat çektiğini görüyoruz. Ülkelerin nüfusunun artış oranları her geçen gün azalıyor. Avrupa’da görmeye alışık olduğumuz bu durum artık Türkiye’de de mevcut. Nüfusun artış hızındaki azalmanın pek çok sebebi olabilir, bunun bir sebebinin de kadınların çocuk yapmayı artık daha az tercih ettiği düşünülerek bir araştırma yapılmış.

Kadınların çocuk sahibi olmayı tercih etmemesini araştıran çalışmalarda kadının bedeni üzerine karar verebilmesinin onun eğitimi, ekonomik durumu, yaşadığı ülkenin siyasal iklimi, kültürel yapısı ve o ülkedeki kadın mücadelesinin kazanımlarından etkilendiğini görüyoruz. Siyasal olarak kazanılmış hakları olsa da kadınların hala toplumsal beklentiler ve toplumun kültürel yapısı sebebiyle çocuk yapmama tercihlerinin kötü kadınlık olarak görüldüğünü söyleyebiliriz.Bu kadınlar eksik kadınlıkla, bencillikle, olgunlaşmamışlıkla, kadınlık rolünü yeterince yerine getirmemekle suçlanabiliyor. Toplumdaki bu kadın algısının ne zaman değişeceğini bilemesek de kadınların özgürleşme mücadelesi devam ediyor. Bir kadın sadece anne olarak toplumda var olmayabileceğini, toplumun normlarını reddebilecek gücü kendinde bulabiliyor.

***

“Yumurtalık Diktatörlüğü”: Her kadın anne olmak istemez- Evrim Kepenek

London School of Economics’in (LSE) yaptığı bir araştırma*, çocuksuz kadınların toplumun en mutlu azınlıklarından olduğunu gösteriyor.

Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Çiğdem Dalay, çocuk sahibi olmak istemeyen 12 kadınla görüştü. İzlenimlerini ve bulgularını “Ataerkil toplumda gönüllü çocuksuzluk: Türkiye’de ‘Gönüllü Çocuksuzluk’u Seçen Kadınlara Dair Algı ve Yaklaşımlar” tezinde sundu.

Dalay’la, “gönüllü çocuksuz kadınlar” araştırmasına dair söyleştik.

Bazı kadınlar neden anne olmak istemiyor sizce?

Kadınların anne olmama kararı almalarının farklı nedenleri var, son derece kişisel nedenler bunlar. Önce kendilerini gönüllü çocuksuz olarak tanımlayan kadınların çocuk yapmama kararlarında neyin etkisi olmadığını söyleyeyim. Görüştüğüm kadınların hepsi kariyerlerinin, iş hayatlarının bu kararlarında hiç etkisi olmadığını, her ikisini de isteseler bir arada yürütebileceklerini ifade ettiler.

Anne olmak istemeyen kadınların ortak noktası, çocuk sahibi olmayı doğal olan değil, bir tercih olarak görmeleri ve kendilerini toplumun beklentilerini yerine getirmek zorunda olan bireyler olarak görmemeleri.

Ataerkil toplumda “çocuksuzluğu” tercih etmenin nasıl bir karşılığı var?

Ataerkil toplumlarda annelik, 18. yüzyıla kadar kadının doğasının doğal sonucu olarak ortaya çıkan bir süreç olarak tanımlanıyor. 18. yüzyıldan itibaren de hem kadın için en doğal olan hem de kadını toplumun takdir ettiği meziyetlerle donatan bir süreç olarak tanımlanmaya başlıyor.

Dolayısıyla ataerkil toplumlarda ve hatta toplumsal cinsiyet eşitliğinin yasalar ile güvence altına alındığı ama ataerkil örüntülere sahip toplumlarda, çocuksuzluğu seçmek negatif olarak algılanıyor. Çünkü doğal, normal ve ideal olan annelik. Her şeyden önce bu bir seçim olarak görülmüyor.

“Gönüllü çocuksuzluk” Türkiye’de yaygın mı?

Yaygın olup olmadığına dair bir bilgi veremem size ama görünür olmasa da var olduğunu söyleyebilirim. Özellikle eğitimli, kendi bedeni ve hayatı hakkında söz sahibi olan pek çok kadın için anne olmak ya da olmamak bir tercih.

Peki özelikle erken menopoza giren kadınlara jinekologların “hemen gebe kalmalısın” yaklaşımı sergilediğini duyuyoruz. Buna dair ne söylemek isterseniz?

Özellikle tıp biliminin anneliğin sağlıklı kadınların doğal ve birincil görevi olduğuna, hatta yegâne görevi olduğuna dair algının yerleşmesinde payının büyük olduğunu söyleyebiliriz.

Barbara Ehrenrich ve Deidre English, 1978 tarihli, iki yüzyıl boyunca uzmanların kadınlara verdikleri tavsiyeleri anlattıkları “For Her Own Good” adlı kitaplarında, 18. yüzyıl boyunca doktorların da katkısıyla toplumun muktedir elitlerinin elbirliği içinde bir “Yumurtalık Diktatörlüğü” kurduğunu ifade ediyorlar.

Bugün menopoza erken giren kadınlara verilen “hemen gebe kalmalısın” tavsiyesi de bu diktatörlüğün hiç değişmeyen bir pratiği.

https://bianet.org/bianet/toplumsal-cinsiyet/243786-yumurtalik-diktatorlugu-her-kadin-anne-olmak-istemez

Şifacı kadın- Metin Yeğin 

Hançer gibi bir şey saplanmıştı sırtıma. Amazon’da teknede oldu. Sabah serinliği, koca bir nem bulutuyla sırtıma oturmuştu ama ağır bir kaya gibiydi daha çok. Günlerdir hamakta yatıyorduk teknede. Biraz dışarı doğru bağladım. Çok nem olur demişlerdi. Aldırmadım. Yatarken etrafı seyretmek gibi bir niyetim vardı. Pencere kenarı gibi bir şey işte. Fakat zaten sonsuz genişliğindeydi çoğunda Amazon.

Nehir kenarında bir eve geldik. Diğerleri gibiydi. Tahtadan, tek odalı, camsız, bir tahta kepenk, bir sallanan sandalye, iki kerevit masanın etrafına çakılmış. Çok yaşlı bir kadın vardı evde. Benzederia’ydı bu, yani şifacı kadın. Yüz çizgilerine bakarsanız, iki-üç yüzyıldır burada olmalıydı ama bir televizyon vardı yine de köşede. Jose sırtımın ağrıdığı söyledi. ‘Tamam’ dedi Benzederia.

Bir şeyler söylemeye başladı. Arada bazı kelimeleri seçebiliyordum ancak. Sonra sırtıma şöyle bir dokundu. Sanki ağrıyı alıp, dışarı doğru atar gibi yaptı. Attı. Ağrımadı.

https://www.gazeteduvar.com.tr/sifaci-kadin-makale-1521747

[su_box title=”YENİ YAŞAM” box_color=”#24bbe3″][/su_box]

ELN komutanı Beltran: FARC’a kurulan tuzağa düşmeyeceğiz- GazeteDuvar

“Halk sokak sokakta, çünkü hükümet artan finansal açığını kapatma bahanesini kullanarak insanlara yeni vergiler getirmek istedi. Ancak tüm siyasi güçler, krizin faturasının orta sınıf ve yoksullar tarafından karşılanmasını reddetti” ifadelerini kullanan Beltran, asıl sorunun Vergi Reformu ile pandemi harcamalarından ziyade gerçek dışı bir savaş bütçesinin karşılanmak istenmesi olduğunu ekliyor: “Özellikle uluslararası savaşı ileletmek için vergiler savaş uçaklarının alımında kullanıldığında bardak taştı. Trump’tan miras kaldığı için reddedilen bir politika olduğunu da eklemeliyiz. Burada asıl nokta, risk oranı belirleyen ajanslardan düşük not alma tehdidi altında Genel Ulusal Bütçe’nin dış borçlar için kullanılması. Bu da reddedildi ve yerine dış borcun tekrar tartışılma önerisi yapıldı. Ulusal Grev’in 5. gününden sonra da hükümet Vergi Reformu’nu geri çekmek zorunda kaldı.”

Gösteriler devam ederken ELN ve yeniden silahlanan FARC gruplarının adı sık sık zikrediliyor. Öyle ki Kolombiya Ulusal Başsavcısı Francisco Barbosa Delgado, gösterilerin doğrudan bu örgütlerle ilişkili olduğunu söyledi. ELN’nin ‘hükümetin halk düşmanı yöntemlerine karşı yürüyüşlere katılan tüm Kolombiyalılar gibi şehirlerde olduğunu’ söyleyen Beltran, kendilerine bağlı silahlı cephelerin konumuna dair de açıklık getirdi:

“Kırsal alanlardaki cephelerimiz eylemcilere saygı gösteriyorlar ve Ulusal Grev’e doğrudan destek verildiği şeklinde yorumlamalardan kaçınmak için yürüyüş düzenlenen yerlerin yakınlarında askeri eylem gerçekleştirmiyorlar. ELN’nin resmi açıklamalarında da, Barış Süreci düşmanı ve Kolombiya’da demokratik değişimlerin karşısında yer alan üçüncü Uribe hükümetini devirme çağrısı yapıldı.”…

https://www.gazeteduvar.com.tr/eln-komutani-beltran-farca-kurulan-tuzaga-dusmeyecegiz-haber-1521779

[su_box title=”EKLER” box_color=”#dce324″][/su_box]

Ölümden kâr etmek: Hindistan’da neoliberal ölüm makinesi- TITHI BHATTACHARYA

En başından net olalım: Şu anda Hindistan’da olan şey, toplu katliam ve bu tür konularda deneyimi olan bir adam tarafından düzenleniyor.

Mevcut krizin başı ile sonuna dair iki görüntü var ve bu görüntüler içlerinde krizin yörüngesini barındırıyor. İlki, Hindistan polisinin geçen bahar, salgının ilk dalgası sırasında göçmen işçileri çamaşır suyu ile yıkadığı ve daha yakın zamanda da tüm ülkede ölü yakma törenlerinden oluşan görüntü. Bu iki işaretçi arasındaki gidişat bekleniyordu ama önlenebilir olduğu gerçeğinde bir şiddet yatıyor.

İlk kapanmadan sonra enfeksiyon oranı düştüğünde Modi rejimi, virüse karşı zafer ilan etmişti. Mart ayında, propagandasını Hindu mitolojisine bağlamış olan başbakan, millete Mahabharat Savaşı [Hindu destanlarının efsanevi savaşı] 18 günde kazanılırken korona savaşını 21 günde kazanacağını söylemişti.

Politika, bu vahşi batıl inançlar etrafında şekillendi. Hükümetin koronavirüs görev gücü toplanmayı bıraktı ve Sağlık Bakanı, Hindistan’ın “pandemiyi alt etmek üzere” olduğunu açıkladı. Hükümet, 62 farklı ülkeye 55 milyon doz aşı satmakla övündü.

Hindutva ile kapitalizm arasındaki mükemmel evliliğin bir örneğiydi bu. Hindutva hükümete virüsün bittiğine dair güvence verirken kapitalist açgözlülük küresel bir salgını paraya çeviriyordu…

Yeni Özgür Politika link: https://justpaste.it/81yk9

***

Covid-19 aşısı: Afrika’da bazı ülkelerde aşılar neden çöpe gidiyor?- BBC Türkçe

Afrika ülkelerinin önemli bir bölümü Covid-19 aşısı tedarik etmekte zorlanıyor. Kıtada bazı ülkelerde ise son kullanma tarihi geçen binlerce aşı çöpe gidiyor.

Malavi’de 16 bin 400 doz, Güney Sudan’da ise 59 bin doz Oxford-AstraZeneca aşısının 13 Nisan olan son kullanma tarihleri geçmiş durumda.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) son kullanma tarihlerini güvenli bir şekilde uzatabilecek yolları araştırmak için bu aşıların tutulması yönündeki çağrılarına rağmen, iki ülke de bu aşıları imha etme kararı aldı.

Demokratik Kongo Cumhuriyeti ise yoksul ülkelere aşı tedarik etmeyi amaçlayan Covax programı kapsamında aldığı 1,7 milyon aşının büyük bir bölümünü kullanamayacağını açıkladı. Kongo’da Nisan sonu itibarıyla bu aşılardan yalnızca 1000 doz kullanıldı.

WHO, Afrika’dan Phionah Atuhebwe, kıtadaki ülkelerin önemli bir bölümünün yeterli hazırlığı yapamadan aşıları teslim aldığını, bunun da aşılamayı yavaşlattığını vurguladı.

Öte yandan bazı ülkelerde finansal sorunlar bu süreçlerde etkili oldu.

Afrika ülkelerinde bazı uzmanlar ve siyasiler, halk arasında aşının güvenilirliği ve etkinliğine kuşkuyla bakılmasının da aşılamayı yavaşlattığını savunuyor.

Bu faktörün aşıların elde kalmasında ne kadar etkili olduğunu sayısal olarak belirlemek ise çok zor.

https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-57022932?at_custom1=%5Bpost+type%5D&at_medium=custom7&at_campaign=64&at_custom4=969E568E-AF6C-11EB-8246-89574D484DA4&at_custom2=twitter&at_custom3=BBC+Turkce

***

Sahi, “Konya’da Kürt mü var?”- Tuğçe Yılmaz (Bianet)

Hacı Çevik’in “Konya’da Kürt mü Var? – Orta Anadolu Kürtleri ve Kürtlerin Siyasallaşması” çalışması İletişim Yayınları aracılığıyla okurla buluştu. Kendisi de Konya Kululu olan yazar, özellikle üniversite yıllarında sıkça karşılaştığı soruyu, kitabına isim olarak seçiyor.

“Şiddet Coğrafyası Tarihi İçinde Orta Anadolu Kürtleri’nin İzlerini Aramak”, “Ayrı Ama İç İçe”, “Orta Anadolu’da Kürt Siyasallığı” ve “Orta Anadolu Kürtlerinin Kürdi Siyasallaşma Süreçleri” olarak dört bölüme ayrılan kitapta, Orta Anadolu Kürtleri’nin iskân politiklarını da kapsayan göç süreçleri, izole görünmelerine rağmen kimliklerini koruyabilmeleri, asimile olmamaları gibi tartışmalar ele alınıyor.

Özellikle Konya’nın Kulu ve Cihanbeyli ilçelerindeki Kürt nüfusuna, siyasallığına ve yaşam pratiklerine odaklanan kitabın önemli başlıklarından biri ise bu bölgelerden Almanya ve İsveç’e yapılan göçler…

https://bianet.org/bianet/toplum/243795-sahi-konya-da-kurt-mu-var



İLİŞKİLİ İÇERİK

KORONA GÜNLÜK 22-28 KASIM 2021

Sağlığın piyasalaştırıldığı, emeğin değersizleştirildiği ve yabancılaştırıldığı, kışkırtılmış sağlık hizmetinin olduğu, kapitalist erkek egemen sağlık sisteminin ...