KORONA GÜNLÜĞÜ 27 HAZİRAN 2020
GÜNDEM
- DTK’ye yapılan baskın ve gözaltılar sonrası kapısı mühürlendi. Kürtlerin demokratik mücadele alanlarını yok etme, imha ve inkar politikaları devam ediyor. DTK Eşbaşkanı Leyla Güven “Halkın yüreğini mühürleyemezler. Çalışmalarımızı sürdürmeye devam edeceğiz. DTK halkın kongresidir, halk içinde çalışmalarımıza devam edeceğiz. DTK’nin bünyesinde bulunan kurumların ortak çalışmasıyla bundan sonraki çalışmaların kararlaştırılması yapılacaktır. Biz resmi değil, meşruyuz. Biz devlete değil halka dayanan bir kongreyiz.’’
- Van Gölü kıyıları, devlet kurumlarına ait tesis ve kamplarla doldurulmuş, kalan kısmı ise özel sektör tarafından ücretli işletiliyor. Kıyı Kanunu’nda, “Deniz, tabii ve suni göl ve akarsu kıyıları ile bu yerlerin etkisinde olan ve devamı niteliğinde bulunan sahil şeritlerinin doğal ve kültürel özelliklerini gözeterek, koruma ve toplum yararlanmasına açık, kamu yararına kullanım esastır” açıkça belirtilse de kıyı halka fiilen kapalı.
- TBMM’de korona vakaları artıyor.Son olarak HDP’li bir vekilin testi pozitif çıktı.
- YNK, son dönem TSK’nın yaptığı hava saldırıları için Irak Meclisi’ne ‘harekete geçme’ çağrısı yaptı.
- İran askerleri tarafından açılan ateş sonucu bir kolber daha yaşamını yitirdi. Ekonomik krizin her geçen gün derinleştiği Kürt kentlerinde sınır ticareti ile geçimlerini sağlayan kolberler sık sık İran güçlerinin hedefi oluyor.
- Endemik birçok bitki, ceylan, kaplumbağaların yurdu Cudi Dağı’nda çıkan yangına sadece bölge halkı müdahale ediyor.
- Cumhurbaşkanı haftasonu yapılacak YKS sınavı öncesi gençlerle canlı yayında buluşmasında gençler ‘size oy yok’ dedi.
- Ekolojik katliama devam. Kimya Mühendisleri Odası Genel Merkezi, Çarşamba Ovası’nda kurulan Oltan ve Köleoğlu A.Ş.’nin biyokütle enerji santralinin Samsun’da havayı kirleteceğini, Çarşamba Ovası’nda da tarımı bitireceğini açıkladı.
- Kocaeli Dayanışma Ağı (KODA) 4 Temmuz’da açık havada, ‘Biyolojisinden Ekonomi-Politiğine Korana Virüs Küresel Salgını ve Ötesi: Dünyada Dayanışma ve Mücadele’ forumu düzenleyecek. Açılış konuşmalarını Aynur Özuğurlu ve Onur Hamzaoğlu’nun yapacağı forum pandemi sonrası uygun mekanlarda yüz yüze biraraya gelmenin mümkün olduğunu gösteriyor.
- ‘Koronada ‘Yeni Normal’ ve Mücadelenin Geleceği’ siyasihaberorg facebook ve twitter sosyal medya hesaplarından bugün akşam saat 20.00’da canlı yayınla izlenebilecek. Moderasyonunu Erkin Başer’in yapacağı programda, gazeteci-yazar Ayşe Düzkan , SES Eşbaşkanı Gönül Erden, TTB 2. Başkanı Ali Çerkezoğlu ve siyasetçi-yazar Kenan Kalyon konuşmacı olarak katılacaklar.
MEVCUT DURUM – SALGININ KONTROLÜ – SAĞLIK ÇALIŞANLARININ SAĞLIĞI
- Pandemide yeni vaka sayısı 194 bini geçti: ABD’de 47 binin üzerinde, Brezilya’da 46 binin üzerinde, Hindistan’da 18 binin üzerinde, Güney Afrika ve Meksika’da 6 binin üzerinde… Toplam vaka sayısınında 10 milyona can kaybı 500 bine dayandı. Brezilya’da Covid-19 toplu mezarları kamuoyunu oldukça rahatsız etti.
- Amerika kıtası pandeminin en çok etkilediği kıta durumunda. Toplam vakanın yarısından fazlası (5 milyon 19 bin), can kayıplarının yarıya yakını (243 bin 591) ve yeni vakaların %62’si (121 bin) Amerika kıtasına ait.
- ABD’de özellikle güney ve batı eyaletlerindeki artışlar ülkede endişeye neden oldu. Buna göre son birkaç gündür daha fazla sayıda vaka kaydıyla kendi rekorunu kıran Florida’da, dünden bu yana 9 bin civarında yeni vaka kaydedildi. Teksas, 5 bin düzeyindeki yeni vaka ile Florida’yı takip ederken 3 bin 500 civarındaki yeni vaka sayısıyla Arizona da listenin 3. sırasında yer aldı.
- DSÖ, 25 Haziran tarihinde yaptığı açıklamada, Avrupa’daki 11 ülkede kısıtlamaların kaldırılmasıyla beraber aylar sonra ilk defa koronavirüs vakalarında hızlı bir artış olduğunu açıkladı. Bu ülkeler, Ermenistan, İsveç, Moldova, Kuzey Makedonya, Azerbaycan, Kazakistan, Arnavutluk, Bosna Hersek, Kırgızistan, Ukrayna ve Kosova olarak sıralandı. Polonya, Almanya, İspanya ve İsrail ise okul, kömür madeni ve gıda işletmeleri gibi yerlerde artan vaka sayısına hızla müdahale eden ülkeler olarak gösterildi.
- Türkiye’de son 24 saatte 1,396 yeni vaka tespit edildi, can kaybı sayısı 19. Toplam vaka sayısı 195 bine yaklaştı. Covid-19’a bağlı ölümlerde beklenen azalma bir türlü gerçekleşmiyor. Test sayısı 51 binin üzerinde…
- Türkiye’deki toplam vaka sayısı Almanya’yı geçti. Robert Koch Enstitüsü’nün verilerine göre, Almanya’da son 24 saat içinde 614 yeni vaka tespit edildi. Böylelikle tespit edilen toplam vaka sayısı 194 bin 399’a yükseldi. 14 kişinin daha yaşamını yitirmesiyle toplam ölü sayısı da 9 bin 26’ya çıktı.
- Cezaevleri saatli bomba gibi. Afyon Cezaevi’nde 22 kişi KoronavirÜse yakalandı
- Karantina haberleri ülkenin dört bir yanından geliyor. Karabük’ün Safranbolu ilçesinde, bazı cadde ve sokaklarda uygulanan karantina uzatıldı. Urfa’da Covid-19 tedbirleri kapsamında 72 evde karantina uygulaması başlatıldı.
- Türkiye’nin Covid-19 testini kabul eden Avrupa ülkelerinde yaşayanlar, tatil için gelip ayrılmadan önce test yaptırarak sonuçlarını yaşadıkları ülkelere 48 saat içinde verirlerse karantina uygulamasına tabi olmayacak.
- Test yapmak zorlaştı. “Boğaz sürüntüsü alınan herkese test yapılmıyor. Artık ‘Şüpheli temasım var’, ‘İşyerimde birinde Covid pozitif çıktı’ gibi başvurular test yapılması için yeterli değil. Test yaptırabilmeniz için hastalık belirtileri göstermeniz şart”
- İtalya’nın Napoli kenti yakınlarında Coronavirus vakaları nedeniyle giriş çıkışların yasaklandığı bir apartman kompleksinde isyan hareketinin başlaması üzerine ordu göreve çağrıldı. Mondragone kasabasında yaklaşık 700 kişinin yaşadığı 5 apartman binasında 43 kişide Coronavirus tespit edildi. Binalar hafta başında izole edilerek giriş çıkışlara kapatıldı. Virüs taşıdığı belirlenenlerin bir kısmı hastaneye kaldırılırken, bir kısmına test sonuçlarının ardından ulaşılamadığı belirtiliyor. Apartman kompleksinin 4 binasında Bulgaristan göçmenlerinin, birinde de evsiz İtalyanların yaşadığı belirtiliyor.
- Günlük vaka sayısının rekor seviyeye ulaştığı ABD’de, uzmanlar ülke genelinde 20 milyondan fazla asemptomatik vaka olabileceğini belirtti. Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’nden (CDC) yetkililer, en az 20 milyon kişinin korona virüsü nedeniyle enfekte olduğunu ve bu kişilerin semptom göstermeden Covid-19 hastalığını atlatmış olabileceğini ifade etti.
- UNICEF: Covid-19 Yemen’de milyonlarca çocuğu açlığın eşiğine itebilir. “5 yıl sonra Yemen: Çocuklar, çatışma ve Covid-19” başlıklı raporda, yetersiz beslenen çocuk sayısının yıl sonuna kadar 2,4 milyona ulaşabileceği ve mevcut sayıya göre yüzde 20 oranında artış yaşanacağı ifade edildi.
- Peru 33 milyon nüfuslu, Latin Amerika’da koronavirüs salgınına karşı en sıkı önlemleri hem de en erken olan ülkelerden biri olmasına karşın yaklaşık 300 bin vakayla dünya genelinde altıncı sırada yer alıyor. Peru sokağa çıkma önlemlerini bir çok Avrupa ülkesinden önce 16 Mart tarihinde ilan etti. Ülkenin sınırları kapatıldı, sokağa çıkma yasakları ilan edildi ve insanlara sadece temel ihtiyaç maddeleri alışverişi için dışarı çıkma izni verildi. Ama vakaların ve ölümlerin sayısı artmaya devam etti. Peru sokağa çıkma yasaklarını Haziran sonuna kadar uzattı ve böylece dünyada önlemlerin en uzun süre uygulandığı ülke oldu. Günlük vaka sayılarında artık bir düşüş var. 28 Mayıs itibariyle 8 binin üzerine çıkan günlük vaka sayısı 22 Haziran’da 4 binin altına inmiş. Gerçek rakam ise muhtemelen çok daha yüksek, çünkü Peru, koronavirüs döneminde ölenlerin toplam sayısının geçen yılların aynı dönemlerinin ölüm ortalamasının en çok üzerinde olduğu ülkelerden biri. Uzmanlar Peru’nun sağlık sisteminin böyle bir salgınla başa çıkamadığını ve ölümlerin bu yüzden çok yüksek olduğunu söylüyor. Fakat Peru’nun salgından neden bu kadar kötü etkilendiğine ve kontrol etmekte neden güçlük çektiğine açıklık getirebilecek birçok sosyal ve ekonomik faktör de var. (https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-53194295)
- Sel suyuna kanalizasyon suyu karışmışsa corona virüsü bulaşma ihtimali var. Yeni tip koronavirüs atık sularında tespit edilmişti.
SAĞLIK MUHALEFETİ-TOPLUMSAL MÜCADELE
- HDK, ‘DTK’ye Yönelik Saldırı, İktidarın Ömrünü Uzatma Çabasıdır. Amacına Ulaşamayacaktır!… Halkların Demokratik Kongresi olarak, yapılan bu siyasi soykırım operasyonunu kınıyoruz. Yapılan bu saldırılara verilecek en büyük cevap, toplumsal örgütlenmelerimizi büyütmek ve demokrasi güçleri arasında demokrasi ittifakını gerçekleştirmek olacaktır.’
- 26 Haziran İşkence Görenlerle Dayanışma Günü’nde, Van, İzmir, Cizre, Ankara, İstanbul ve Diyarbakır’da TİHV ve İHD basın açıklaması yaptı. ‘Var oluş nedenleri işkencesiz bir ülke ve dünyaya ulaşmak olan İHD 34 ve TİHV 30 yaşındadır. Kardeş kuruluşlar olarak bizler, dün olduğu gibi bundan sonra da tüm örtbas etme, korkutma, susturma çabalarına karşın, başlarına geleni kader olarak kabul etmeyip, yüksek sesle haykırabilmeleri için işkence görenlerin her koşulda yanında olmaya; maruz kaldıkları işkenceyi belgeleyip raporlamaya; fiziksel ve ruhsal onarım süreçlerine destek vermeye; adalete erişimlerine yardımcı olmaya; yaşadıkları acıların bir daha asla tekrarlanmaması için cezasızlıkla mücadele etmeye devam edeceğiz. İHD 34 yıldır, TİHV 30 yıldır ateşin düştüğü yerde… Görüyoruz, susmuyoruz, mücadele ediyoruz… İnsanlık onuru işkenceyi mutlaka yenecek… İşkencesiz bir dünya mümkün!’
- Artvin’de Liseli Genç Umut, lise ve üniversite sınavlarının koronavirüs salgınına rağmen “turizm sektörünü sıkıntıya sokmamak için” alelacele yapılmasını İl Mili Eğitim Müdürlüğü önünde protesto etti.“Turizminiz batsın, sınavınızla altında kalın” yazılı pankart açan liseliler, yaptıkları açıklamada “AKP’nin yıllardır sürdürdüğü öğrenci düşmanı ve rantçı politikalarına verdiğimiz canlar senelerdir devam ediyor.
Sınav stresi yüzünden intihar eden, istenen başarıya ulaşamadığı için ailesi tarafından baskı gören sıra arkadaşlarımız yetmezmiş gibi şimdi de sarayın bakanları ve sözde Bilim Kurulu, öğrencilerin canını hiçe sayarak LGS, MSÜ ve YKS sınavlarını öne aldılar” dedi.
- KESK: Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanun Teklifi Geri Çekilmelidir!
Ekim 2018 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 228 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması yönetmeliğinde yapılan değişiklikler sonrasında keyfilik ve hukuksuzluk çığ gibi artmıştır.(ekler)
- Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi, Türkiye’de COVID-19 pandemisinin seyri ve yönetimine ilişkin görüşlerini Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ile paylaştı. TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman’ın imzasıyla DSÖ Avrupa Bölge Direktörü Dr. Hans Kluge’a gönderilen mektupta, TTB’nin SARS CoV-2 Pandemisi ile ilgili sürece ilişkin görüşleri paylaşıldı ve bu konuda kamuoyu ile paylaştığı birçok rapor ve dokümandan bazıları ek olarak iletildi. TTB’nin ilk günlerden itibaren Sağlık Bakanlığı ile görüş ve önerilerini paylaştığı gibi Türkiye’nin ulusal tabip birliği olarak her türlü katkıyı sunmaya hazır olduğu da belirtildi.
YENİ YAŞAM
- Dayanışma Yaşatır: Pandemi Dayanışma Ağları/ Bilge SERİN
Başlangıçta, bu ağlar mahalle mahalle, hatta bazı yerlerde sokak sokak örgütlendiler. Temel amaçları, evde kendini karantinaya alması gereken insanların evde kalmalarını sağlamaktı. Onların market alışverişlerini yapmak ve ilaçlarını temin etmek bunların başında geliyordu. Bazı şehirlerde, mesela Glasgow gibi, bu ağlar tüm kenti kapsayan bir büyük ağ oluşturdular. Bazı kentlerde ise bu durum mahalle bazlı uygulamalar olarak devam etti. Bazı yerlerde gönüllülerin sayısı gereksinim duyulan sayıyı aştığı için bekleme listeleri oluşturuldu. Sonrasında, ağları bir araya getiren bir web sitesi oluşturuldu. Bu web sitesi üzerinden ağların işleyişte karşılaşabilecekleri sorunlar ve çözüm önerileri paylaşılıyor. Böylece, birbirinden öğrenmeleri de sağlanmış oluyor.
Ağlar yerelde, mahallelerde birbirini tanıyan insanların bir araya gelmesiyle örgütlendiği gibi, internet ve sosyal medya araçlarını da etkin olarak kullanıyorlar. Ama belki de insanlara en etkin ulaşma biçimlerinden biri, ilk kurulduklarında otobüs duraklarına, bakkallara ve mahallelerin değişik yerlerine astıkları basit posterlerdi. Böylece hem gönüllü olmak isteyen insanlar hem de desteğe ihtiyaç duyabilecek olanlar böyle ağların varlığından haberdar oldu.
Bu ağlar, kamu kurumlarının tamamen işlevsiz ve yetersiz kaldığı bir anda ortaya çıktı. Hayat kurtarıcı örgütlenmeler olarak bu koşullar altında oluşan bir boşluğu dayanışma ile doldurdular.
https://www.gazeteduvar.com.tr/konuk-yazar/2020/06/27/dayanisma-yasatir-pandemi-dayanisma-aglari
- Çocuklarla Felsefe ‘Atölye Mor Salyangoz’
Felsefe Öğretmeni Duygu Eren ile Ankara Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde akademik çalışmalarını sürdüren Zişan Kürüm, çocuklara felsefeyi sevdirmek için pandemi sürecinde atölye çalışması başlattı. Bu atölyenin nasıl ortaya çıktığını anlatan Kürüm, “Bir atölye kurma fikrim vardı, fakat hayata geçirememiştim. Bu süreçte pek çok toplantıyı online yapmak zorunda kaldık. Bunun üzerine evden çıkamayan çocuklara bir alan açalım istedik ve Atölye Mor Salyangoz çalışmasını başlattık” dedi.
‘Farklı fikirlerin önünü açıyoruz’
“Bizim yaptığımız, bir kavramın içeriğini bulmalarında çocuklara eşlik etmek, farklı fikirlerin önünü açmak” diyen Kürüm, şunları ifade etti: “Çocuklar zaman zaman ‘öğretmenim’ ya da ‘hocam’ diye hitap etse de ısrarla öğretmen olmadığımızı vurguluyoruz ve eşitler ilişkisi kurmaya çalışıyoruz. Örneğin, birbirimize sıfatlar, unvanlar olmaksızın isimlerimizle hitap etmelerini öneriyoruz ama çocukların bunu kırması zaman alıyor. İşin aslı biz de onlardan çok şey öğreniyoruz.”
http://yeniyasamgazetesi1.com/cocuklarla-felsefe-atolye-mor-salyangoz
JİN
- İzmir’de Kadınlar Birlikte Güçlü, “Patriyarkaya Karşı Kalktık! Kalkıştık! Geliyoruz” sloganıyla eylem etkinliği düzenledi. Karşıyaka ilçesinde bulunan İş Bankası önünde bir aya gelen kadınlar eylemede, “Suçlulara değil çocuklara sahip çık”, “Evlilik istismarını aklamamasınız” , “Kadın örgütleri suç işlemez yaşatır” ve “Kadın aktivisitleri serbest bırakılsın” dövizlerini taşıdı. Kadın düşmanı kayyımların geri çekilmesini isteyen kadınlar, güvende olmadıklarını ifade etti. Yapılan eylemin ardından Tiyatro Sardunya, “Korkmuyoruz geliyoruz” oyunu sergiledi.
- Salgın günlerinde istenmeyen gebelikler ve kürtaja erişim/ Hazal Atay
‘Türkiye’de kürtaj hizmetlerine erişimin gitgide kısıtlanması ve kürtajın marjinalleştirilmesi önemli bir kamu sağlığı sorunu olarak karşımıza çıkmakta. Hacettepe Üniversitesi tarafından Türkiye sağlık verileri üzerinde yapılan bir araştırma, 1993 yılından bu yana kürtajlara yönelik yanlış bildirimlerin yüzde 18’den yüzde 53’e çıktığını gösteriyor. Bu şu anlama geliyor: 1993’ten bugüne daha az kadın kürtaj yaptığını sağlık kuruluşlarına bildiriyor. Bu kadınların bir kısmı kendi başlarına farklı yöntemler kullanarak düşük tetikleyip, sonrasında sağlık kurumlarına başvuruyorlar. Kadınların sağlık kuruluşlarına güvenmediği ve kürtajın gitgide kısıtlandığı günümüz Türkiye’sinde, güvensiz kürtajlar hâlâ bir kamu sağlığı sorunu olarak karşımıza çıkıyor. Peki şimdi ne yapmalı?’
https://www.gazeteduvar.com.tr/konuk-yazar/2020/06/27/salgin-gunlerinde-istenmeyen
SİYASAL SAĞLIK-EKOLOJİK SAĞLIK
- Tarihin Yürüyerek Direnenleri / Pınar TARCAN
Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) 15 Haziran’da Edirne ve Hakkari’den başlattığı yürüyüş, eş başkanlar Pervin Buldan ve Mithat Sancar’ın TBMM Parkı’nda yaptıkları basın açıklaması ile noktalandı.“Demokrasi, barış ve adalet, hak ve hukuk için yürüdük” diyen Buldan, yürüyüşü şu vurguyla sonlandırdı:”Bu uzun yürüyüş, demokrasi, özgürlük, eşitlik, barış ve adalet mücadelemiz kesintisiz ve daha kararlı bir şekilde devam edecektir. Yürüyüşümüz çok önemli sonuçlar ortaya çıkarmıştır.”
Tarihteki büyük yürüyüşlere gelirsek Gandhi’den Kızılderililere hak mücadelesini yollara vuran örneklerden bazılarını topladık… 1930: Tuz Satyagrahası (Tuz yürüyüşü) 1934-1935: Mao’nun “uzun yürüyüşü” 1957: Washington yürüyüşü (Bir rüyam var) 1968: Mustafa Kemal yürüyüşü 1978: Kızılderili yürüyüşü 1991: Zonguldak maden işçileri yürüyüşü 2011: Büyük Anadolu yürüyüşü 2017: Kılıçdaroğlu’nun “adalet yürüyüşü”… Yakın zamanda -hayır bir sanat filmi değil Hollywood filmiydi- duyduğum bir replikle bitirmek istiyorum: “Hareket yaşamdır.”
http://m.bianet.org/bianet/diger/226415-tarihin-yuruyerek-direnenleri
- Covid-19 ve ‘sonrasındaki’ dünya:İstisna kural haline geldiğinde / Camille MÜNZER ( Çeviren : Ekin Değirmenci)
“Savaştayız.” Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, koronavirüs salgını karşısında Fransa’daki durumu iki ay önce böyle tarif etmişti. Bir savaş durumu ile karşılaştırılması birçok insanı şaşırttı. Bu defa düşman görünmez. Bizim ve diğerlerinin içinde. Her yerde ve aynı zamanda hiçbir yerde. Buna savaş demek, aynı zamanda bugünü istisnai bir dönem olarak tanımlamak ve hastalığı yenmek istiyorsak gerekli ve kaçınılmaz olan belirli bir rejimi ilan etmektir. Ancak savaş dönemleri basit ara dönemler değildir. Çoğu zaman uzun vadeli etkileri olan dönüştürücü dönemlerdir. Ekonomi, iş yasası, nüfus yönetimi veya ezen ve ezilen arasındaki ilişki olsun, sağlık krizinin sonuçları yıllar boyunca hissedilmeye devam edecektir.Geçmişteki salgınlar sömürenler ve sömürülenler arasındaki ilişkiyi kalıcı olarak altüst etti. …. Salgının sömürenler ve sömürülenler arasındaki denge üzerine olan etkilerini öngörmek güçtür. Covid-19 Kara Veba’dan daha az ölümcüldür. Günümüzde bir kimsenin işini bırakıp başka bir bölgeye göç etmesi daha zordur. Yine de Covid-19 salgını ücretli emeğin merkeziliğini ve gerekli işçilerin –yalnızca hemşire ve doktorlar değil, süpermarket kasiyerleri, kamyon şoförleri ve diğerleri dahil- gıda endüstrisi işçilerini de, özellikle “yüz yüze” faaliyetlerde olanları, kapsadığını gösterdi. Lojistik zincirindeki bazı sektörler karantina süresinde faaliyetlerinde bir sıçrama deneyimledi. En büyük lojistik şirketleri açısından salgın bir kar elde etme fırsatına dönüştü. Birleşik Devletler’de Amazon sadece son iki ay içinde 175000 işçiyi işe aldı. Kısmen sağlık malzemelerini ulaştırmaya dönüştürülen lojistik sektöründeki işçiler açısından bu, kendi önemlerini göstermek için bir fırsattı. 1 Mayıs’ta Birleşik Devletler’de, diğer gerekli şirketlerin işçilerinin yanı sıra Amazon işçileri greve gitti. Karantina süresince neyin “gerekli” bir sektör olduğunun tarifi tartışılmış olsa bile, bazı sektörler kendi “seferberlik”lerinin fark edilmesi için harekete geçiyor. İyileşme döneminde daha iyi sağlık koşulları için grevlere ücret artışları ve “koronavirüs primleri” için grevler eşlik etti…. Ancak sağlık krizinin üretimi yeniden örgütlemek ve işçilerin sömürüsünü arttırmanın bir yolu olarak bu şekilde suistimal edilmesi büyük resmin sadece bir bölümüdür. Olumlu yanları da var –örneğin neyin gerekli neyin gereksiz iş olduğuna dair yeni bir farkındalık. Kapitalist normlara göre neyi üretmenin yararlı ve gereksiz olduğu açığa çıkarılıyor. Bu, sınıf dayanışmasını yeniden inşa etmek için bir manivela olabilir. Dahası, gerekli denilen işçilerin önemini fark etmek zorunda kalanlar kapitalistlerin kendileridir. Marseilles’de, salgının ortasında işçi sınıfı mahallelerini beslemek için çalışanları tarafından ele geçirilen McDonald’s örneğinde olduğu gibi yeni dayanışma ve hatta kendiliğinden örgütlenme tarzları da oldu. Bu toplumsal ihtiyaçları karşılamak için üretimi yeniden örgütlemenin ne olduğuna dair bir fikir veriyor. Benzer şekilde, hastane sektöründeki kriz bunu, önümüzdeki haftalarda ve aylarda seferberlik için dinamik hale getirebilir. Bunların hepsi “normale” dönmeyi zorlaştıracak. Sağlık krizi ve önlenmesinin, toplumu gerçekte neyin çalıştırdığını (özellikle görünmeyen çalışmayı) açığa çıkarma ve toplumsal mücadelelere bir mola verme [gibi] ikili etkisi oldu. Yaygın seferberlikler olmadığında, kapitalistlerin karlarını büyük bir işçi kesiminin yaşamlarının önünde tutacağına dair bir farkındalık var.
Son olarak, “[korona] sonrası” dünyanın en cesaretlendirici yönü belki de ABD işçi sınıfının ırkçılık ve polis şiddetine karşı ayaklanmasıdır. Bu hareketin Covid-19 pandemisi ile hiçbir belirli bir bağlantısı olmamasına rağmen, ayaklanmanın içinde bulunduğu bağlam dikkate alınmadan anlaşılamaz. İşsizlik sigortasının çok az olduğu bir ülkede işsizlikteki şiddetli artış ve hastalığa karşı ön saflarda bulunanların azınlık ırklardan işçiler olduğu ve bu nedenle hastalıktan en fazla etkilenenlerin onlar olması, ülkeyi sarsan toplumsal öfkeden ayrılamaz. Tarihsel protestoların dünya genelinde bir etkisi oldu. Kapanma sırasında polis şiddetinin de serbest bırakıldığı Fransa dahil, onlarca ülkede kitlesel destekler gördük.
Burjuvazinin bize söz verdiği “[korona] sonrası dünya” pandemi öncesi dünyanın kötüleşmesidir: daha fazla sömürü, daha fazla güvencesizlik, daha fazla gözetleme ve kontrol, azınlık ırklara karşı daha fazla şiddet, vb. Ancak bu “dünyayı” geçmişe dönme talebi ile reddedemeyiz. Bugün, ABD’li göstericiler yol gösteriyor. Şili Santiago’daki göstericilerden geçen kışın sloganını sürdürmeliyiz: “Biz normale dönmek istemiyoruz. Sorun olan normaldi.”
http://yeniyasamgazetesi1.com/covid-19-ve-sonrasindaki-dunya-istisna-kural
EKLER
- Darwin’in Nezaket Bulmacasını Çözmek: Evrimsel Açıdan Naziklik/ Gürkan Akçay
‘İnsanlık, bencilliğin bu denli teşvik edildiği başka bir çağ yaşamadı belki ama, her şeye rağmen iyiliğin, o mütevazı haliyle ve domino etkisi yaratarak kol gezdiğini bilmek bir nebze olsun içimizi rahatlatıyor. Nezaket ve yalnızca kendini düşünmeme hali, hem insanlar hem de hayvanlar arasında oldukça yaygın bir davranış biçimidir. Pek çok insan, çeşitli hayır kurumlarına bağışta bulunuyor ve böyle bir şey yapıyor olmanın doğrudan bir sonucu olarak da kendisini daha mutlu hissediyor. Hayvanlar aleminde de benzer davranışlar görülüyor. Pek çok tür, çatışma çıktığında şiddetten kaçınarak nezaket davranışı sergiliyor. Hatta bazı hayvanlar, şiddet içerecek bir dövüşte bazen karşılıklı zarar vermeme tutumunu bile benimseyebiliyorlar.
- KESK’in güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kanun teklifine dair yaptığı açıklama https://ses.org.tr/2020/06/kesk-guvenlik-sorusturmasi-ve-arsiv-arastirmasi-kanun-teklifi-geri-c
Yasa tasarısında Anayasa’ya aykırılığı saptanarak iptal edilen 228 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile hayata geçirilen Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliğinin uygulanması sonrasında oluşan hak kayıplarının dahi telafi edilmemesi iktidarın niyetini ele vermektedir. Kanun teklifinin bu hali ile yasalaşması durumunda benzer mağduriyetlerin devamının önü açılmaktadır.
İçişleri Komisyonunda görüşmeleri tamamlanan teklife “Milli güvenlik açısından stratejik önem” vurgusu ile şimdiye kadar sayısız örnekte karşılaştığımız üzere oldukça sübjektif, iktidarın politikalarına uygun olarak yorumlanmaya açık, hukuk dışı kararları mümkün kılan bir nitelik kazandırılmıştır. Güvenlik soruşturması gibi uygulamalar gizlilik gerektiren ya da hassas sayılan sınırlı ölçüde görevlerde kullanılabilecek istisnai bir durum iken, kanun teklifi ile OHAL döneminde olduğu gibi muğlak ifadelerle kapsam içine sokulacak kamu alımlarında genel bir uygulama haline getirilmektedir.
Düzenleme bu hali ile kişilerin çalışma hakkına, kamu görevine girme hakkına, kendi kişiliğini, sosyal varlığını, onurunu koruma hakkına ciddi engelleme getirmekte, özel hayatını etkilemektedir.
AYM’nin yönetmeliğin iptal kararında vurgulanan “kişilerin geçmiş ceza mahkûmiyetlerine ilişkin kayıtlar bakımından hangi suçların kamu görevine girmeye engel olduğu, suçlar arasında herhangi bir ayrım ve derecelendirme yapılmadığı” yönündeki Anayasaya aykırılık gerekçeleri düzenlemede gözetilmemiştir. Bırakalım kişilerin ceza mahkûmiyetlerini, süren kovuşturmaların, soruşturmaların ve hatta kapanmış soruşturmaların bile araştırılması ve atama işlemine esas olacak değerlendirme nedenleri arasında düzenlenmiştir. Ceza yargılamasının temel prensiplerinden biri olan suçsuzluk karinesi teklif metni ile açıkça ihlal edilmektedir.
OHAL döneminde iktidarın amaç ve hedefleri için adeta bir manivela görevi gören, hukuk dışı işlemlere “kılıf” olarak kullanılan “iltisak veya irtibatlı olmak” kavramları ile yasa teklifinde bir kez daha karşılaşmaktayız.
Bu husus ancak bir ceza yargılaması ve süreci sonucunda suç ve cezaların kanuniliği ve şahsiliği ilkesi uyarınca tespit edilebilecek iken; yargı konusunun idare hukukunda egemen bir kavram gibi kullanılmaya başlanması ve yasa metinlerinde yer alması kabul edilemez.
Sonuç olarak; AKP iktidarının OHAL’i kalıcı hale getirerek olağanlaştırdığının sayısız örneklerinden biri de güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasına ilişkin Mecliste görüşmeleri devam eden bu yasa teklifidir.
Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması şimdiye kadar uygulanan hali ve teklifte sunulan biçimiyle sadece adayı değil, birinci hatta ikinci derece yakınlarını da kapsar hale getirilerek toplumun geniş kesiminin hem kendilerinin hem de çocuklarının bugününü ve geleceğini derinden etkileyen, liyakatı değil AKP’ye sadakati esas alan, parti- iktidar ayrımını ortadan kaldırıp devleti tümüyle AKP’lileştirecek kadrolaşmayı kedefleyen, daha çok darbe dönemi uygulamalarındandır.
Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması içkin olarak fişlemeleri de olağan hale getirdiğinden muhalif olsun ya da olmasın tüm vatandaşlarımızın Kişisel Verilerin Korunması başta olmak üzere temel hak ve özgürlüklerini tehdit etmektedir.
Nitekim mahkemelerin beraat kararı verdiği, savcıların takipsizlikle sonuçlandırdığı dosyaların dahi güvenlik soruşturmalarına konu edindiği, nasıl ve hangi kriterlerle hazırlandığı bilinmeyen, itiraz edilemeyen istihbarat raporlarının esas alındığı uygulama nedeniyle ihraçlar başta olmak üzere sonuçları ağır olan mağduriyetlerin yaşanmasına neden olunmuştur.
Dolaysıyla iktidar, yargı kararlarını işine geldiği gibi uygulamaktan ya da uygulamamaktan vazgeçmeli, Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçelerinin gereğini yapmalı, teklifi geri çekmelidir. Şu ana kadar uygulanan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasından kaynaklı yaşanan mağduriyetler ve hak kayıplarını giderecek düzenleme yapılmalıdır.