KORONA GÜNLÜĞÜ 17 MAYIS 2021
KORONA GÜNLÜĞÜ (17 MAYIS 2021)
Salgın yönetilemiyor! Emekçiler, ötekileştirilenler ölmeye devam ediyor! Sağlık emekçileri tükeniyor, hayatını kaybediyor!
Sosyal cinayete dönüşen pandemi ölümlerine karşı öfke büyüyor. Yanlış sağlık politikaları ve salgın mücadelesine karşı yaşam hakkını savunmak için demokrasi güçleri harekete geçiyor.
***
İskenderun’da bulunan File ve Çuval Sanayi Fabrikası’nda çalışan ve çalıştığı yerde koronavirüse yakalanan 36 yaşındaki işçi Enver Vurgun önce “yatak yok” gerekçesiyle eve gönderildi ve burada ailesine koronavirüs bulaştırdı. Ardından durumu ağırlaşan Vurgun, İskenderun Devlet Hastanesi’nde yaşamını yitirdi.
Covid-19 hastaları için izolasyon ve temaslıları için karantina kritik önemde. Bununla beraber bu nasıl sağlanacak sorusu gündeme gelemiyor. Bu hastaların izolasyon olanakları var mı? Ev içinde bulaş nasıl önlenecek? Evlerimiz bu hastaları izlemek için uygun havalandırma ve aile yakınları ile ayrı yaşama olanaklarına sahip mi? Bu evde kazan nasıl sağlanacak? İhtiyaçlar nasıl karşılanacak? Sorular daha da artırılabilir… Günlük ya da iki günde bir sadece aile hekimleri ile telefonla görüşmesi ile evde hasta izleme mümkün mü? Hasta ile teması olanları saptayabilme kolay mı? Temas eşittir karantina, karantina eşittir açlık anlamına geldiği bu coğrafya da hangi hasta temaslılarının öyküsü verir? Ekonomik ve sosyal destek olmadan izolasyon ve karantina koşulları sağlanamaz.
***
Covid-19 pandemisi sık görülmeye, sık öldürmeye ve yaşamı altüst etmeye devam ediyor. Toplam vaka sayısı 163 milyon 170 bine yaklaşırken Covid-19 nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 3 milyon 383 bini geçti
Dünya genelinde haftanın son günü yeni vaka ve can kaybı bildirimleri yüksek hızda devam etti. Son 24 saatte 538 bin 86 kişiye Covid-19 tanısı kondu, 9 bin 853 kişi Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetti. Hindistan zirvedeki yerini korurken Türkiye sekizinciliğe indi. Ülkelere göre yeni vaka sayısı şöyle: Hindistan (281.9 bin), Brezilya (36.9 bin), ABD (17.8 bin), Arjantin (16.4 bin), Kolombiya (15.1 bin), Fransa (13.9 bin), İran (11.3 bin) ve Türkiye (10.5 bin). Hindistan (4 bin 90 ölüm) ve Brezilya (971 ölüm) ile günlük can kaybında zirvedeki yerini koruyor.
Hafta sonu sağlık hizmetine erişim, test olanakları ve bildirim konusundaki sıkıntılar nedeniyle genel olarak düşük vaka bildirimi söz konusu oluyor, bu düşüklük pazartesiyi de çoğunlukla etkiliyor. Bu nedenle günlük vaka ve ölüm sayısında yedi günün ortalama istatistikleri pandeminin seyri konusunda daha fazla tercih ediliyor. Küresel olarak yedi günlük yeni vaka ortalamasındaki üç hafta önce başlayan azalış geçtiğimiz hafta da devam etti. Bir önceki hafta 773 bin 753 olan yedi günlük yeni vaka ortalaması, son bir haftada 672 bin 303 kişiye geriledi. Bu azalışa rağmen halen 672 binin üzerinden olan ortalama günlük vaka sayısı tehditin büyüklüğünü göstermeye yetiyor. Ölümler de Mayıs başında başlayan azalma bu hafta da devam etti. Bir önceki hafta ortalama 12 bin 887 kişi olan günlük ölüm bildirimi, 12 bin 328 kişiye geriledi.
Not: Dünya ve Türkiye Covid-19 istatistiklerini Worldmeter sitesine göre vermeye devam ediyoruz. Her gün paylaştığımız veri bir gün önceye ait olup ülkelerin bildirimlerine göre şekilleniyor. Veriyi her gün sabit saatte (sabah 06.00) alıyoruz.
***
Türkiye’de yeni vaka sayısı ve can kaybı kısıtlamalara rağmen yüksek hızda devam ediyor. On yedi Mayıs tarihinde dillere pelesenk olan 5 bin yeni vaka hedefi tutturulamayacak gözüküyor. Son 24 saatte yeni vaka sayısı 10 bin 512 kişi oldu. Covid-19 nedeniyle 223 kişi hayatını kaybetti. Turkuaz tabloda eleştirilere rağmen ısrarla yer verilen yeni hasta sayısı binin altına düştü, 920 kişiye geriledi. Toplam vaka sayısı 5 milyon 117 binin üzerinde, toplam can kaybı 44 bin 760 kişiye yükseldi. Günlük test sayısı 202 binde kaldı. Turkuaz tabloda aktif hasta sayısı yer almıyor. Günlük aktif hasta sayısını Worldmeters’dan paylaşmaya devam ediyoruz.
Türkiye’de dün aktif hasta sayısı 130 binin altına indi, dün itibarıyla aktif hasta sayısı 125 bin 358 kişi, testlerdeki düşük hız devam ediyor. Bulaştırma potansiyeli yüksekliği dikkate alındığında aktif hasta sayısının hala oldukça yüksek olduğunu hatırlatmak isteriz. Ağır hasta sayımızda azalma eğilimi devam ediyor, dün 2 bin 468 kişiye geriledi. Aktif vaka sayısının gerilemesi (?) ile ağır hasta oranımız %2’ye yükseldi, bu oran dünya ortalamasının üç katından fazla! Yüksek ölüm hızının yüksek ağır hasta oranı ile ilişkili olduğunu, ölümlerin yüksek hızda devam edebileceği uyarısını ısrarla vurguluyoruz.
***
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, “Biz bu 17 günlük sürece kapanma değil kapatma diyoruz. Bu süreçte kapatabildikleri ve kapatamadıkları var. Neyi kapatamadılar? Bulaşın fazla olduğu fabrikalar ve atölyeler gibi kapalı ortamları kapatamadılar. Buraları kapatamadıkları gibi toplumsal hareketliliği de tam anlamıyla kısıtlayamadılar ve risk gruplarında testi yaygınlaştırmadılar. Yine bu süreçte aşılamayı yaygınlaştıramadılar. Hem 17 günlük kısıtlama sürecinde hem de 17 günün sonunda yayımlanan genelgede bilimsel bilginin ışığında atılmış tek bir adım dahi yok” dedi.
***
Test uygulayarak tespit edilen vakaların normal vakalar içindeki oranının 3’te biri olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Sarp Üner, “Türkiye’de bir hasta bulmak için 14 test yapılırken, İngiltere’de bir hasta bulmak için 40 test yapılıyor. Biz virüse yakalanan kişilerden sadece hastalığı ağır geçirenlere test uyguluyoruz. Geri kalanın içinde de bir kısmını tarıyoruz. Şu anda aktif vaka sayımız 160 bin olsa da yeterli test yapılmadığı için 500 bin civarında hastalığı taşıyan ve bulaştıran kişi olduğunu düşünüyorum. Turizm için yurtdışından gelenler de bizim için bir tehdit oluşturacaktır. Bir an önce özellikle üretim alanında çalışanlardan başlanarak yaygın tarama testleri yapılmalı” diye konuştu.
***
Salgını kontrol altına almak için günlük vaka sayılarının bin 200’lere kadar düşmesi gerektiğini vurgulayan Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Kayıhan Pala, “Her gün vakaların ne durumda olduğunu anlayabilmemiz için 450 binin üzerinde test yapmamız gerekir. Oysa Türkiye’de hiçbir zaman bu rakamlara yaklaşamadık” dedi. Pala, AKP’nin kapattığı altı bin sağlık ocağında altı bin filyasyon ekibi bulunduğunu ve sağlık ocaklarının kapatılmasıyla bu filyasyon ekiplerinin dağıtıldığını hatırlattı. Pala, “Sağlık ocaklarındaki filyasyon ekipleri zaten rutin olarak bulaşıcı hastalıklarla mücadele etmenin eğitimini almış sağlık çalışanlarıydı. Koronavirüs salgınıyla birlikte bu işle hiçbir alakası ve eğitimi olmayan insanları bir araya getirerek filyasyon ekipleri kurdular” dedi.
***
TTB Pandemi Çalışma Grubu üyesi enfeksiyon hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol: “2 hafta kapanmadan bizim gördüğümüz yararı gösterebilecek bir noktada değiliz. Şimdi yüzde 50-60 kapanmanın yüzde 20-30 etkisini göreceğimiz zamanda inebildiğimiz yer 11 binli sayılar. 11 binli sayılar başka ülkeler için kapanma alarmı demektir. Ancak insanlar açlığa mahkûm edildi. Bunun adı zaten kapanma değil eve kapatılmaydı. Aşılama yüzde 80, test ise yüzde 38-40 oranında azalmış vaziyette. Bunun adı açılma değil saçılma. Bundan sonra da zor dikiş tutarız” dedi
***
Antalya Tabip Odası Başkanı Nursel Şahin, bu süreçte hastaneye başvuru sayısında azalmanın gerçekleştiğini ancak yoğun bakımlarda istenilen düzeyde bir düşüşün yaşanmadığını kaydetti. Turizm sezonu ile birlikte özellikle tatil beldelerinin bütün varyantlara açık hale geleceğinin altını çizdi.
***
Salgın kontrolünde keyfiyet devam ediyor! Urfa’da Coronavirus nedeniyle 82 yaşında yaşamını yitiren Risale-i Nur Cemaati’nin önde gelen isimlerinden Mustafa Kılıç’ın cenaze töreninde Coronavirus tedbirleri uygulanmadı.
***
AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın hazırladığı ve ‘Go Turkey’ isimli sosyal medya hesabında paylaşılan “Ben aşılandım” videosuna tepki gösterdi. Kurtulmuş, “Maskenin üzerine böyle bir şey yazmaya gerek var mıydı, bilmiyorum” dedi.
***
AKP Merkez Karar ve Yürütme Kurulu (MKYK) Üyesi Metin Külünk, İçişleri Bakanlığı’nın yayımladığı, “Kademeli Normalleşme Genelgesi”ni eleştirdi. Genelgenin yeniden gözden geçirilmesi ve revize edilmesi gerektiğini ifade eden Külünk, “Belirsiz Normalleşme Genelgesi’ işlevinde bu tarz planlar gerçekten sadece anormalleşmeyi besler” sözleriyle eleştirdi.
***
Hindistan’da yağmur, Ganj Nehri’nin kıyısına gömülmüş yüzlerce cesedi açığa çıkardı. Yoksul insanların fahiş cenaze fiyatları nedeniyle Covid’den ölen yakınlarını nehrin kıyısına gömdüğü düşünülüyor.
***
Güney Amerika ülkesi Peru’da çok sayıda kişinin yaşamını yitirmesine neden olan Covid-19 yeni krizlere kapı araladı. Peru’nun başkenti Lima’da çok sayıda kişinin, hayatını kaybeden yakınlarını gömmek için mezarlıklarda yer bulamadığı kaydedildi.
***
Birleşik Krallık’ta koronavirüs salgınında normalleşme sürecinin üçüncü aşamasına bugün itibarıyla geçiliyor. Yeni dönemde, kafe, restoran ve barların iç mekanlarına da müşteri kabul edilebilecek. Herkesin yine de dikkatli olmak konusunda uyaran Johnson, insanları haftada iki kez test yaptırmaya, hijyen kurallarına uymaya ve vakti geldiğinde de aşı olmaya çağırdı. İngiltere ve İskoçya’da herkes, semptom göstermese dahi 30 dakikada sonuç verebilen test kitlerini ücretsiz sipariş verebiliyor. Galler ve Kuzey İrlanda’da ise bu imkan evden çalışamayan kişiler için geçerli. Birleşik Krallık’ta 36,5 milyondan fazla insan ilk doz Covid-19 aşısını oldu. İki doz aşı olan insan sayısı ise 20,1 milyona ulaştı.
***
Kendisi de üçüncü kattan düşüp sakat kalan bir ev işçisi olan İMECE Ev İşçileri Sendikası kurucularından Minire İnal, birçok sorunla yüz yüze olan ev işçilerinin salgınla birlikte tamamen tükendiğini dile getirdi. İnal, “Arkadaşlarımız açlığa, ölüme ve kaderlerine terk edildi” dedi. Düşük ücret, fazla mesai, tehdit, zorbalık, taciz, cinsel ve fiziki şiddetle karşı karşıya bırakılan ev işçisi kadınlar, iş tanımları olmaması nedeniyle birçok işi yapmak zorunda kalıyor. Temizlikte kullanılan kimyasal maddeler nedeniyle astım ve kanserin yanı sıra bel fıtığı, kireçlenme, romatizma, menüsküs gibi meslek hastalıklarıyla da mücadele etmek zorunda kalan ev işçileri, salgının başından bu yana iş bulmakta zorlanıyor.
***
İçişleri Bakanlığı dün (16 Mayıs) “tam kapanma” döneminin ardından salgınla ilgili “kontrollü normalleşme” tedbirlerini açıkladı. Açıklanan yeni tedbirler kapsamında, “tam kapanma” sürecinde uygulanan alkollü içecek satışı yasaklarının hafta sonları devam edeceği görüldü. Uygulamaya karşı sert tepki gösteren tekelciler, “Salgın süresince alkolle uğraştıkları kadar hastalıkla uğraşmadılar”
***
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Covid-19 İzleme Kurulu Üyesi Doç. Dr. Osman Elbek,“İstanbul’da hastalığın ve ölümlerin mavi yakalıların olduğu Esenler, Bağcılar, Gaziosmanpaşa’da fazla olduğunu, D-100 karayolu hattının aslında bir sınıfsal çizgi olduğunu görüyoruz. Dünyada da öyle. Hindistan’a oksijen tüpleri yerine, aşıların patentsiz bir şekilde üretilmesini sağlayabilmemiz lazım. Aksi takdirde çok küçük bir insan grubu uğruna, insanlığın çok büyük bir kısmını ve en önemlisi insan olma erdemimizi yitireceğiz” dedi. Elbek, Çok net ki; aşı cebinde daha fazla parası olana göre değil, riski daha yüksek olana yapılmalı. Eğer biz bu riski cebimizdeki paraya göre endekslemeye kalkarsak korkarım ki Nazilerin yaptığı sağlık üzerindeki insanlık dışı tabloyu bir kere daha, bu sefer ekonomik tablo üzerinden yaratabiliriz. Etnisiteye göre değil, cebinde yeterince parası yoksa birazcık bekler, ölür yani. Ölüme gönderiyoruz aslında bu tercihlerimizle” görüşünü dile getirdi.
AŞI TARTIŞMALARI
Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Önder Ergönül ise “Salgın ancak aşı yapılırsa biter. Aşı olmadığı sürece vaka sayıları yine yükselecektir. Ne yazık ki bu kısıtlama sürecinde ciddi anlamda bir aşılama yapılmadı” dedi.
***
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Şubat ayında yaptığı açıklamada “Mayıs sonuna kadar nüfusun %60’ını aşılayacağız,” demişti. Oysa 16 Mayıs saat 19.45 itibarıyla uygulanan birinci doz aşı sayısı 14 milyon 959 bin 661, ikinci doz aşı 10 milyon 835 bin 497 oldu.
***
Prof. Dr. Erhan Nalçacı: Aşıda patent, sadece bugünü değil yarınları da tehdit ediyor
Özel mülk, emek sömürüsü ve emperyalizm kavramlarının dışında düşünülemez patent kavramı. Sadece bilgi değil, teknolojinin, üretim bandının bilgisi de önemli. Bunlar da bir yerde özel mülkiyete alınmış oluyor. Bugün pandemi nedeniyle milyonlar acı çekiyor ve ölürken ve sakat kalırken bu insanlar, “Üretim bandı bizim, bilgi bizim, biz buraya sermaye aktardık ve bu işten kâr elde etmek bizim hakkımız” diyorlar. Dolayısıyla bu, kapitalizm savunusundan başka bir şey değil.
Eğer, 90’lı yıllarda gerekli yatırım yapılsaydı Türkiye’de aşı kolaylıkla geliştirilip üretilebilirdi. Hatta ihtiyacı olan uluslara da kâr amacı gütmeden gönderilebilirdi. Aşı üretemiyor olmak, Türkiye sermayesinin aldığı karardır ve onun suçudur. Aşı üretmek yerine, uluslararası sermayenin pazarı olmayı tercih etmenin sonucudur.
Belki hemen yarın mRNA aşısı üretilemeyebilir. Ama neden üretilemesin ki? Almanya’da üretilebiliyorsa pekala Türkiye’de de üretilebilir. Bugün teknolojiye ulaşmak çok daha kolaylaştı. Yeter ki sosyal devlet anlayışı olsun. Türkiye’deki mantık şu; aşı üretelim ama bu işi özel sektöre verelim. Dağıtımını özel şirket yapsın. Bunlar esas olarak engelliyor aşı üretimini.
Aşı stratejik bir ürün. Bunun pandemisi var, ablukası var. Küba, ABD tarafından biyolojik saldırıya uğradığı için de aşı sanayisini geliştirdi. Sadece halk sağlığı değil bağımsızlık açısından da önemli aşı üretimi. O yüzden stratejik olarak kabul edilir ve hiçbir zaman özel şirkete bırakılmaması gerekir. Her ulusun kendi aşısını geliştirmesi gerekir ama bu, aktif olarak engellendi.
Bilim emekçisi arkadaşlarımız da bazen hataya düştüler. Patent aslında yüz binlerce bilim emekçisinin ürünü. Türkiye’de de diğer ülkelerde olduğu gibi bilim emekçileri uluslararası yayın yapmaya itildiler. Kendi ülkenizin kaynaklarıyla araştırma yapıyorsunuz ve bütün ürettiklerinizi aşı tekellerinin hizmetine sunuyorsunuz. Aşı şirketlerinin AR-GE üniteleri var. Bu yayınları topluyorlar ve onların üzerine teknolojiyi inşa ederek çok yüksek katma değerli olarak geri satıyorlar. Aşıda patent dedikleri şey, sadece kendilerinin icat ettikleri bir şey de değil. Hepimizin, bütün dünyadaki bilim emekçilerinin ürünüdür aslında. Çoğu da kamu tarafından, emekçilerin vergileriyle desteklenmiş çalışmalardır bunlar. Bilim emekçileri bir de bu yüzden düşünmelidir süreci. Çünkü onlar, sanki patent sahibi olabilirlermiş gibi davranıyorlar bazen. Ama bu düzende her zaman tekeller kazanacaktır ve bilim emekçileri gözle görülmeyen bir şekilde sömürüleceklerdir. Bunun da bu sürecin bilinmeyen, gizli kalmış bir parçası olduğunu düşünüyorum.
Normal de ne?– Şebnem Korur Fincancı
“Kademeli Normalleşme Tedbirleri Genelgesi” 16.05.2021 tarihinde yayımlandı. Kim tarafından, elbette İçişleri Bakanlığı… Salgının başından beri bu salgınla mücadele değil bir idare etme daha doğrusu idare de edememe halinin en temel göstergesi İçişleri Bakanlığı genelgeleridir. Salgın bir güvenlik değil, sağlık sorunu. E o zaman sağlık sorununda atılacak adımları, alınması gereken önlemleri Sağlık Bakanlığının duyurması gerekir, değil mi? Sağlık Bakanlığı tüm Türkiye’nin artık kuşku duyduğu turkuaz tablo sayıları, aşı geldi ama kaç tane söylemem edaları, sayıları bilip de ne yapacağımız sorgulamaları ile oyalanırken, güvenlik salgının orta yerine yerleşti. Yaşa dayalı ayrımcılık kademe dinlemeyip gene sürdürülürken, vazgeçemedikleri tüccarlık ruhu AVM’lerden sızıyor apar topar yayından kaldırdıkları reklam filmlerinde insanlık adına utancımız oluyor.
Yaşam hakkımız, sağlıklı yaşama hakkımız ihlal ediliyor. Bu hastalık için tedavi edici etkisi olmadığı bilinen, Türk Tabipleri Birliğince bir senedir uyarılarla ekipler tarafından dağıtımının durdurulması talep edilen ilacın kullanımını 14 aydır sürdüren Sağlık Bakanlığının salgına ilişkin verileri paylaşmaması da dahil salgınla mücadele etmem sorumluluğunu ortadan kaldırmıyor elbette öneri ve karar karşılaştırmasında çıkacak sonuç, ancak tüm sorumluları tek tek ortaya koyup tarihe not düşmekte fayda var.
Sağlık Bakanlığı bu salgında yaş, cinsiyet gibi verileri paylaşmasa da TTB olarak derlemeye çaba gösterdiğimiz sağlık çalışanı ölümlerine baktığımızda özellikle işçi statüsünde çalışanların yaş ortalamasının düşük olduğunu görüyoruz. İşçilerin tümünün benzer bir yaş dağılımı olduğu da malum. Geçtiğimiz yıl içinde iş cinayetinde ölen her üç işçinin biri COVID19’dan ölmüş, ölümlerin en yüksek olduğu yaş aralığı da 28-50. O halde önceliklendirmelerin de salgın verileri dikkate alınarak yapılmadığı ortaya çıkıyor.
https://www.evrensel.net/yazi/88737/normal-de-ne