KORONA GÜNLÜĞÜ 12 TEMMUZ 2020

GÜNDEM

  • Dersim’de kutsal olan dağ keçilerini avlatmaya yönelik toplumsal muhalefetten gelen tepkiler ihaleyi iptal ettirdi. Tarım ve Orman Bakanlığı, ihaleyi iptal etmek zorunda kaldı. 
  • DİSK-AR Temmuz ayı işsizlik ve istihdam raporunu açıkladı; veriler TUİK verilerinin yalan olduğunu bir kez daha gösterdi; rapora göre işsizlik ve iş kaybı 17.7 milyonu aştı. Açıklamada hükümete göre iş aramayanın işsiz statüsüne alınmadığı vurgulandı. 
  • Çoklu Baro sistemi meclisten geçti ama baroların mücadelesi devam ediyor; İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, “Yasa, AYM duvarına çarpacak; AYM önünde de nöbetimize devam edeceğiz ” dedi.
  • Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST), 96 farklı cezaevinden gelen şikayetler üzerine hazırladığı raporda, salgına karşı önlemlerin yetersiz olduğu, hijyen ürünlerinin verilmediği, hasta tutuklarının tedavisinin durdurulduğu hatta revire dahi çıkarılmadıkları vurgulandı.
  • ABD Covid-19 salgınından en çok etkilenen eyaletlerinden Kaliforniya’da, kalabalık hapishanelerde salgının yayılmasını azaltmak amacıyla 8 bin mahkum daha serbest bırakılacak. San Quentin Cezaevi bu hafta, toplam mahkum nüfusu yaklaşık 113 bin olan eyaletteki hapishanelerdeki virüs vakalarının yarısını oluşturdu. Serbest bırakılacak mahkumlara tahliye edildikten sonraki bir hafta içinde Covid-19 testi yapılacak. Cezaevi personeli ve mahkumların sağlık ve güvenliğini sağlamak için pandeminin başlangıcından bu yana 10 bin mahkum serbest bırakılmıştı.
  • Fransa’da, geçen pazar, maske takmayı reddeden yolcular tarafından dövülen otobüs şoförü, tedavi gördüğü hastanede yaşam mücadelesini kaybetti.

 MEVCUT DURUM- SALGININ KONTROLÜ- SAĞLIK ÇALIŞANLARININ SAĞLIĞI

  • Pandemide yarın toplam vaka sayısı 13 milyonu geçecek. Küresel düzeyde vakaların %.30.6’sı Kuzey Amerika, %22.2’si Güney Amerika, %22.6’sı Asya, %19.9’u Avrupa ve %4.5’i Afrika kıtasındadır. Bununla birlikte dün itibarıyla toplam 567 bin 35 ölümün üçte biri (%34.6’sı) Avrupa kıtasında gerçekleşmiştir. Küresel ölümlerin %32.5’i Kuzey Amerika’da, %18.3’ü Güney Amerika’da, %12.1’i Asyada ve %2.3’ü Afrika’dadır. Erken dönemdeki Avrupa ve halen Amerika’da ölümlerin yüksek oranda devam ettiği görülmektedir. Hatırlatmakta yarar olacaktır, pandeminin çıktığı Çin’de vaka sayısı halen 83 bin 587, ölüm sayısı da 4 bin 634’dür. 
  • Hindistan’da vaka artışı durmuyor. Günlük yeni vaka sayısı 27 Haziran ile birlikte 20 bin sınırını aşmıştı. Artış devam etti, hafta sonu yeni vaka sayısı 27 bin 761’e yükseldi. Toplam vaka sayısı 850 binin üzerine çıkarken can kaybı 23 bine yaklaştı. Güney Afrika’da 4 Temmuz itibarıyla yeni vaka sayısında 10 bin sınırını aştı, son 24 saatte 13 bin 497 yeni vaka tespit edildi. Güney Afrika 264 bini geçen toplam vaka sayısı ile kıtadaki vakalarının yarısından sorumlu.
  • Resmi rakamlara göre Türkiye’de son 24 saatte 1,016 yeni vaka saptandı, 21 kişi hayatını kaybetti. Bakan Koca salgından ciddi etkilenmeyen illerdeki düşüş verisini paylaşma ile yetindi: “Son üç günde vaka sayılarında en çok düşüş olan 7 ilimiz: Kars, Çanakkale, Bartın, Artvin, Ardahan, Kütahya ve Yalova. Türkiye genelinde vakaların pnömoniye dönme oranı azalıyor. ” Bu düşüşleri de ‘maske ve mesafe kuralına uyuma” bağladı. 
  • Gaziantep CHP milletvekili Kaplan’ın vaka artışı ile ilgili soru önergesi halen yanıtsız.  Kaplan salgının pik yaptığı Gaziantep ile ilgili şunları paylaşmıştı: ‘Covid-19 vaka sayısında en hızlı artışın yaşandığı üçüncü ilimiz olan Gaziantep’te, virüs yayılma hızı kontrolden çıkmış durumdadır. Kentin büyük bir kısmı riskli bölge ilan edildi. Yalnızca İslahiye ilçesinde üç gün içinde 940 vaka tespit edildi. Covid -19 için ayrılan servis ve yoğun bakım üniteleri dolmuş durumda ayrıca acil servislerde bekletilen hastalar son çare olarak çevre illere sevk edilmektedir. Son bir hafta içerisinde 10 bin 965 kişiye 11 milyon civarında para cezası kesmenin çözüm olmadığı bu krizde, Gaziantep’in birçok alanda samimi ve yaptırımı yüksek olan uygulamalara ihtiyacı vardır.’. Kaplan Antep’teki salgının boyutu ve önlemler ile ilgili 11 soru yanıtlanmasını istedi. Öte yandan Covid-19 salgın kontrolündeki başarısızlık Antep Sağlık Müdürlüğü’nü çatırdattı; yerel bir gazetenin yaptığı haberde “sağlık camiasındaki başıboşluk, sağlık camiasının yönetici zafiyeti, hastanelerde alınması gereken önlemlerin hiçbirinin alınmaması, sağlık yöneticilerinin atanmasında sendikal referansların baz alınması, pandemi kayıtlarının oluşturulmaması, sistemli pandemi tanı ve tedavisi yapılıyor gibi gösterilip bahsedilen sistematiğin içinin boş olması, sağlık camiasındaki koltuk kapmaca oyunları, sağlık çalışanlarının döner sermaye ödeneklerinin çalışanlara yansıtılmaması” gibi nedenlerin ortaya çıkması sonrasında kentin sağlık bürokratlarının birbirine girdiği haberini yaptı.
  • Eğitim camiasına kulaklarını kapayan Sağlık Bakanlığı, okulların açılması ile ilgili görüşü, ilginçtir halk sağlığı uzmanlarından değil Yogun Bakım Uzmanı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Levent Yamanel aracılığıyla paylaştı: “Okullar için de hibrit (karma) modeller var, yani yarısı evde yarısı okulda gibi bir eğitim düzeni söz konusu olabilir. Belki vardiyalı eğitim de söz konusu olabilir” dedi. Bakanlıktan ses çıkmasa da Bilim Kurulu üyesi Yamanel hedefleri ve beklentiler ile ilgili bilgi verdi: ‘15 gün içinde günlük vaka sayılarında 500’ü göreceklerini söyleyerek, “Daha iyi daha güzel şeyler konuşuruz o zaman. Dünyada sonbahar aylarında ikinci dalga bekleniyor. Türkiye hala birinci dalgayı yaşıyor. Biz daha birinci dalganın plato fazındayız. Yani birinci dalganın bitişi için, birinci dalgayı atlatmamız için 100’lü seviyelerin altına da inmemiz gerekiyor, ikinci dalgayı o zaman konuşabiliriz. Yazın 100’ün altına inebilirsek tabii ki çok avantajlı oluruz.  Çünkü o zaman sağlık sistemimiz ikinci dalga için daha dinç olacaktır” ifadelerini kullandı. İlginçtir Yamanel’in bilgi paylaşmadığı tek alan uzmanlık alanı olan yoğun bakım hastaları, bir türlü düşmeyen ölümler oldu.
  • Diyarbakır Sağlık Platformu, kentte 10 Temmuz itibariyle 218 sağlık çalışanına Covid-19 tanısı konulduğunu duyurdu. 

SAĞLIK MUHALEFETİ – TOPLUMSAL MÜCADELE

  • Türk Tabipleri Birliği (TTB), Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) 29 Haziran’dan itibaren özel hastanelere Covid-19 tedavisi gören hastalar için yoğun bakım pandemi bakım ücreti ödemesi yapmayacağına dair yazı gönderdiğini açıkladı.
  • HDP Ayasofya’nın cami statüsüne alınarak ibadete açılmasına “Ayasofya, tarihe aittir ve politik oyun alanı olarak kullanılamaz” diyerek tepki gösterdi. 
  • Çoklu baro tartışmaları sürerken diğer taraftan yüzlerce avukat da öğrencilik yıllarında katıldıkları basın açıklamalarından dolayı haklarında açılmış davalar nedeniyle ruhsat alamıyor ya da ruhsatları iptal edilmiş durumda. Adalet Bakanlığı’na seslenen avukatlar “Çözüm sadece avukatların mücadelesiyle değil toplumun adaletsizliğe uğramış bütün kesimlerinin topyekün bir direnişiyle gelecek.

YENİ YAŞAM İNŞASI

Dayanışma Ekonomisi Temelinde Bütünleşik Bir Ekonomik Sistem Önerisi- ARDA ARLI

“kooperatifçilik’ kavramını, 1980’ler sonrası yapı kooperatifçiliğine indirgenmiş haliyle kullanmıyorum. Sadece insan sağlığına değil doğaya saygılı, emek sömürüsünden uzakta, kâr hırsı karşısına onurlu bir yaşamı koyan, aracısız bir işleyişe sahip bir araya geliş ve ittifaklarla piyasa kuralları dışında bir tüketim ve buna bağlı üretimi yeniden örgütlemek gerektiğinin öne çıktığını söyleyebilirim. Bunu aslında başka bir ifadeyle mübadele değeri yerine kullanım değeri üretimini koyan; rekabete karşı dayanışma ve işbirliğini öne çıkaran; bireysel riski kolektif fayda ile ikame eden bir dayanışma ekonomisi sistemi olarak görebiliriz.”

“Kapitalizm, kendi krizinden her zaman olduğu gibi bir şekilde yine çıkacaktır. Ancak bunun nasıl bir dönüşümle olacağı, hangi alanlara nasıl tesir edeceği, antikapitalist muhalefetin ne gibi kazanımlar sahibi olup ne gibi geri çekilmelerle yaşayacağını öngöremiyoruz. Sadece biriktirdiklerimiz karşılığında birbirinden farklılaşan hayallerimiz var.”

“Belki bazılarınca henüz bu pratiklerde olgunlaşmamış olduğumuz düşünülse yahut politik şartların elverişsizliği ortaya konulsa da bu biriktirdiğimiz genç deneyim ve pratiği makro planda kurucu bir iddiaya dönüştürmeyi beklemek için bir sebep olmadığını düşünüyorum. Aksi halde davranmamız bu iddiadan vazgeçmiş olduğumuzun ilanı anlamına geliyor. Çünkü koşullar ve yapabileceklerimizin kısıtı ne olursa olsun, belki ölçeği ya da hacmi değişkenlik gösterse de, bu iddia yolunda adımlar atmazsak karşılaşacağımız şeyleri burada ifade etmeye çalıştım.” 

“Elbette kurulacak sistem ve tasarımı burada ortaya konulandan çok daha farklı olacaktır. Çünkü bu, yaşayan bir organizmayı soluk alıp verdiği haliyle dondurup başka bir zamanda tekrar diriltmek gibi olurdu. Ancak yine de bunun çok ileri bir vakitte olmayacağına dair umudumu koruyorum.” http://yeniemek.org/dayanisma-ekonomi̇si̇-temeli̇nde-butunlesi̇k-bi̇r-ekonomi̇k-si̇stem-oneri̇si̇/?fbclid=IwAR3WRWn-21HwHw0A87wldinzDJrsgXyshRk8a7YIPktJQvX4Tw3vwUA0Zuk

JİN

  • Kadınlara yönelik saldırılar devam ediyor, İstanbul Sözleşmesine savaş açanlar susmuyor; Konya Müftülüğü’ne bağlı aile ve dini rehberlik bürosu 6284 sayılı Kanun kapsamında kurulan Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi görevlisi, şiddet gördüğünü ve boşanmayı düşündüğünü söyleyen kadına şu tavsiyelerde bulundu: “Dayanılmaz hale geldiyse büyüklerinizle istişare edin. Allahüteâlâ Nisa suresinde buyurur ki; kadın ve erkeğin birer büyükle sıkıntıyı gidermeye çalışsınlar. Gençler kestirip atabiliyor. Biz diyoruz ki aile büyükleriyle sıkıntıyı aşmaya çalışın.” Çorum Müftülüğü’ne “Elini kaldırdı, daha vurmadı ama endişe ediyorum” diyen bir kadına ise şu yanıt verildi: “Uygun dille sebebini sorun. Çok büyük bir sorun değil bu, konuşarak çözebilirsiniz. Akşam mesela sevdiği şeyleri yaptınız, çayın yanında sakince konuşun.” Niğde Müftülüğü ise şiddet gören kadına “Şiddet göstermesinin sebebi ne? Erkeğin eşinden beklediği nedir? Akşam geldiğinde güler yüz, yemeğinin hazırlanması… Elinden geleni yapmana rağmen yaranamıyorsan farklı şeyler olabilir. Başka ilişkisi olabilir mi?” dedi. 
  • Tüm bu saldırılar karşısında kadınlar sessiz kalmıyor; İstanbul’da ve birçok kentte “isyan” dövizleriyle alanlara çıkan kadınlar, iktidarı kadın kazanımlarını tehdit etmekten, çocuk istismarı affını ve İstanbul Sözleşmesi’nin geri çekmekten vazgeçmesi için uyardı. 
  • Ayrıştıran sistemle gelen ortaklaşma potansiyeli-Berrin Sönmez

Kadınlar haklarından vazgeçmeyecek. Sistem, toplumu ayrıştırmak yoluyla kendisini tahkim ederken kadınla imtihan edildiğini göremiyor. Kadın düşmanlığı potansiyeli yüksek marjinallerin taleplerini dikkate alan iktidar, tabanındaki kadınları da dışlamış oluyor. Kadınları kazanılmış haklarıyla tehdit politikası, destekçi ve muhalif kadınları yakınlaştırma potansiyeline sahip. İktidara yakın kadın örgütleri de kadınların ve kız çocuklarının açık saldırı altındaki haklarından vazgeçmiyor. Tersine kadınlar karar vericileri, patriarkal tutumlara boyun eğmekten vazgeçirecek. Kimisi muhalif duruşuyla kimisi yakın çalışma yoluyla. https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2020/07/12/ayristiran-sistemle-gelen-ortaklasma-potansiyeli/

  • Türkiye tarafından 24 Haziran’da Kobanê’ye yapılan saldırıda 3 kadının yaşamını yitirmesine yönelik açıklama yapan Ayşe Efendî’nin sözleri bize saldırının olduğu yerde her zaman bir direnişin de var olduğunu hatırlatıyor: “Kobanê kadınının önünde direnmekten başka bir şey yok. Bizler şehitlerimize söz verdik. Çocuklarımıza söz verdik. Bu direnişi asla bırakmayacağımızın sözünü verdik. Daha önce kazandık, yine kazanacağız. Kobanê tüm insanlık adına savaştı ve insanlığın, kadınların mirası olarak tarihte yerini aldı. 50-60 yaşındaki annelerimiz evlerinin savunmasını yapıyor. Siyasi, diplomasi alanında çalışmalar yapan arkadaşlarımız var. Önümüzde direnmekten başka bir seçenek yok. Bizler varsak direniş de vardır.”

SİYASAL SAĞLIK- EKOLOJİK SAĞLIK

  • Cizre’de Dicle Nehri üzerinde yapılan kum ocakları doğaya ve yaşam alanlarına zarar vermeye devam ediyor; bölgeyi yaşanamaz hale getiriyor. Bir taraftan nehrin kenarında bulunan yeşil alanları yok eden ocaklar, diğer taraftan nehir içinde derin çukur ve girdaplar açılmasına neden oluyor. Bu girdaplardan dolayı son üç yıl içerisinde nehre serinlemek için giren çoğu çocuk 20’den fazla kişi boğularak hayatını kaybetti. Valilk ise bu sorunu suya girilmesine yasak koyarak engellemeye çalışıyor. Bölge halkı ise ocakların tamamen kapatılması için mücadeleye devam ediyor.

·      Covid-19, Yabancılaşma Ve Müşterek Siyaseti- Ali Yalçın Göymen İle Söyleşi

“Toplumsal alandaki yabancılaşmayı da en iyi son 4 ayda hayatımıza giren sosyal mesafe kavramı ifade ediyor. Bu kavram zaten çokça eleştirildi ama yine de egemen mantığı son derece özlü biçimde özetleyen bir dil sürçmesi olarak algılanmalı. Topluluk içindeki fiziksel mesafe yerine sosyal mesafe tanımının kullanılması, diğerleri gibi bu da masum olmayan bir dil sürçmesi. Kapımızda bir felaket var ve sizler dayanışmayın, ortak çözüm üretme peşine düşmeyin ve diğerlerinin dertleri ile hemhal olmayın dendi. Fiziksel izolasyon yapmayın çünkü üretim birimleri durmasın ama toplumsallığınızdan vazgeçin demek anlamına geliyordu.”

“İkinci yabancılaşmanın çalışma ile hayat arasında kurulan zihinsel bağ çerçevesinde ortaya çıktığını düşünüyorum. Çok daha fazla sayıda insan için iyi bir yaşam için çalışıyorum algısının çalışmak için yaşıyormuşum meğer türünden bir hoşnutsuzluğa dönüştüğünü söyleyebiliriz. Bu durumun kendiliğinden sınıf bilincini yükseltmesi ya da toplumsal hareketleri ileri taşıması söz konusu olmayabilir ama bir farkındalık yaratması mümkün. İktidarların bu olasılığın farkında olduğunu ve söz konusu farkındalığı boğmaya çalıştığını düşünüyorum. Özellikle kamuoyunca başarılı bulunan Sağlık Bakanı’nın geliştirdiği tüm sorumluluğu teker teker bireylere yükleyen söylem oldukça kritik. Biz virüs geç gelmesine rağmen yeterli tedbirleri almadık ve ekonomiye -siz onu sermaye birikimi olarak anlayın- sizin canınızdan daha çok önem veriyoruz ama hasta olup olmama sorumluluğu sizde. Keza sağlık sistemini etkilemediği ölçüde inkârcı ve komplo teorisi kaynaklı görüşlerin yaygınlık kazanmasından hoşnut oldukları görülüyor.”

“Zamanın ve dolayısıyla yaşamın ve de ev düzeninin şirket mantığı ile kurulması bireylerin zihinsel ve fiziksel yetilerini sermaye birikimi mantığı doğrultusunda seferber etmeleri anlamına geliyor. Bunların elbette kırılganlık ile borçluluk ile doğrudan ilişkisi var ama kişileri üzerinden çok daha derinden etkileri olduğunu düşünüyorum. Çalışmanın her şey olduğu bir yaşam formu bu. Lanet olsun deyip esnek bir biçimde çalışıp sonra işin etkilerinden bir ölçüde sıyrılabileceğiniz görece daha formel tahakkümden oldukça farklı. İnsanın zihniyetini tamamen artı-değer üretimi doğrultusunda formatlıyor, onu birer sermaye birikim otomatı haline getiriyor. Bu haliyle deneyimlenen yabancılaşma biçimine otomatlaşma da diyebiliriz.” http://imdatfreni.org/covid-19-yabancilasma-ve-musterek-siyaseti-ali-yalcin-goymen-ile-soylesi/?fbclid=IwAR12XXhTesN-fhK2k0RJ6Uc-14yJxPCbG1EDQVRUx-PxKdhPcTu4enObwSg

EKLER

  • Tek suçlu Covid-19 mu? – Ozan Gündoğdu: 2019’da yaşanan turist akını işletmelerin yıllardır gülmeyen yüzünü güldürdü. Böylece turizm işletmeleri yıllardır yapmadıkları yatırımları yapmak için bankaların yolunu tuttu. BDDK verilerine göre 2019’un sezon başı olan Mayıs’ta otellerin 71 milyar 262 milyon lira nakdi kredi borcu bulunuyordu. Bu tutar bu yılın mayıs ayında 90 milyar 651 milyon liraya yükseldi. Beklentiler toz pembeydi. Kimse Covid-19 salgınının yaratacağı yıkımı tahmin etmedi. Hükümet ise hayal satarak işletmelerin moralini diri tutmaya çabaladı. 2019’da turizm sezonunun sonu geldiğinde turizm işletmeleri gelecek sezona hazırlanmaya başladı. Yılın sonunda Çin’de ortaya çıkan Covid-19 salgınının yarattığı belirsizliğe ilişkin sektörü uyarması gereken yetkililer ise suskundu. Ocakta ve şubatta salgın Asya ve Avrupa’ya yayılmaya başladı. Önce Çin’le ardından İran’la uçak bağlantıları kesildi. İşletmelerin endişeleri artıyordu ki 27 Şubat gecesi Rusya’yla savaşın eşiğine gelindi. İdlib’te TSK’nin gözlem üssüne yapılan saldırıda 33 asker hayatını kaybetmiş, tüm ülke televizyon başında Hatay Valisi’nin açıklamalarına kilitlenmişti. İşletme sahiplerinin ise aklının bir yerinde 2016 kâbusu belirdi. Erdoğan ise 48 saatlik suskunluk nöbetine girdi. 29 Şubat’ta ilk kez ekranların karşısına çıkan Erdoğan işletme sahiplerinin yüreğine su serpti. Yaptığı açıklamanın sonunda Erdoğan aynen şunları söyledi; “İşte turizmde 2019 yılını hamdolsun rekorla kapattık. Turist sayısı 52 milyona yaklaştı, turizm gelirlerimiz 35 milyar dolar bandına çıktı. Bu yılın Ocak ayında da yeni bir rekora imza attık, ülkemize Ocak ayında gelen yabancı turist sayısı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 16’dan fazla artarak 1,8 milyon kişiye ulaştı. İnşallah bu yıl toplam 58 milyon turist, 41 milyar dolar turizm geliri bekliyoruz.” Bu esnada İtalya’da sağlık sistemi çökmüş, İran’da vaka sayıları pik yapmıştı. Türkiye’de ilk vakanın teşhis edilmesine sadece 10 gün vardı… İşletmeler Erdoğan’a kulak verdi ve yatırımlarına devam etti. Madem geçen yılın dahi turist sayısı geçilecek, o halde yeni yatırımlar yapmak gerekecekti. Şubatta otellerin bankalara 78 milyar 254 milyon TL borcu bulunuyordu. Mart’ta bu tutar 82 milyar 935 milyon liraya yükseldi. Normal şartlar altında Covid-19 salgınına karşı uyarılsalar sektörün kredi hacminin büyümemesi beklenirdi. Şubatın sonunda dahi turizmin tarihin en zor yılını geçireceğini kimse görmüyordu. Görenler ise iktidarın “hayal satma” oyununa gölge düşürmemek için susmayı tercih etti. https://www.birgun.net/haber/tek-suclu-covid-19-mu-307907
  •  
  • US withdrawal from WHO is unlawful and threatens global and US health and security”

“Donald Trump, 29 Mayıs’ta DSÖ’yle ilişkilerini kesecekleri ve bu fonları ABD’nin küresel sağlık programlarına aktaracağını duyurmuştu. Tam da eyaletlerin çoğundaki rekor COVID-19 vaka sayılarının yaşandığı donemde BM genel sekreterine bu niyet resmi olarak bildirildi ve akademi, bilim ve hukuk alanlarında önde gelen liderler Kongreyi bu kararı önlemektedir üzere toplanmaya çağırdı. Kongrenin, mahkemenin ve halkın bu kararı engelleme gücü var. DSO ye katılma kararının alındığı yönetimden beri hep desteklene gelen bu durum, Kongrenin onayı olmadan Trump yönetiminin ayrılma isteğini açıklamış olması nedeniyle yasaları ihlal ederek tersine donmuştur. DSÖ’den çekilmenin ABD güvenliği, diplomasisi ve etkisi için korkunç sonuçları olacaktır. DSÖ eşsiz küresel erişim ve meşruiyete sahiptir. Pan Amerikan Sağlık Örgütü (PAHO) altı DSÖ bölge ofisi arasındadır ve merkezi Washington, DC, ABD’de bulunmaktadır. ABD aynı zamanda iki DSÖ antlaşmasının muhatap devletlerindendir:  “uluslararası sağlık konusunda yönlendirme ve koordine etme yetkisi” olarak belirleyen DSÖ Anayasası ve “salgın hazırlığı ve müdahalesinin yönetim çerçevesi” Uluslararası Sağlık Düzenlemeleri (IHR 2005). Çeşitli ABD kurumları, ilişkinin kopması durumunda zarar görmesi muhtemel bazı önemli konularda DSÖ ile işbirliği yapmaktadır. Bu sonbaharda mevsimsel grip ve COVID-19 sağlık sistemi kapasiteleri üzerinde çifte yük oluşturacak. ABD, yıllık grip aşılarını tasarlamak için küresel sistemden çıkarılabilir. DSÖ Küresel İnfluenza Sürveyans ve Müdahale Sistemi, dolaşan virüsleri izlemek ve incelemek için dünyadaki ülkelerden gelen verileri bir araya getirmektedir. ABD ilaç şirketleri ve laboratuvarları, araştırma için yeni grip virüsü örneklerine erişmek için WHO Pandemik İnfluenza Hazırlık Çerçevesi’ne bağımlıdır. DSÖ ile bağları koparmak ABD’nin influenzaya karşı biyolojik önlemlerin geliştirilmesi için önemli verilere erişimini engelleyebilir. Sadece halk sağlığını korumak için değil, aynı zamanda toplumu güvenli bir şekilde yeniden açmak için bir COVID-19 aşısına acilen ihtiyaç vardır. DSÖ, 100’den fazla ülkenin katıldığı COVID-19 tedavileri için Dayanışma ağını, ayrıca COVID-19 teşhis, tedavi ve aşılar için COVID-19 Araçları (ACT) Hızlandırıcısına Erişim’i yönetmektedir. ABD DSÖ’nun bu girişimlerine katılmazsa, Amerikalıların aşı tedarikleri sınırlandırabilir ve hatta bu sebeple yurtdışı seyahatleri engellenebilir. ABD’deki deneyimli elemanlar genellikle WHO ile ortak çalışmalarda ya da salgın müdahalesi çalışmalarında görev alır. DSO COVID19 çalışmalarında ABD bilim adamları Wuhan kenti verilerine kolaylıkla erişebildiler; ABD global sağlık stratejilerinin uluslararası salgınlara çabuk yanıt vermesi bu is birliği sayesindedir ve DSO üyeliği olmadan çok da mümkün gözükmemektedir. DSÖ’den ayrı bir ABD ile herhangi bir yükümlülükler anlaşması olmadan diğer ülkelerin işbirliği yapacaklarının garantisi yoktur. Sağlık ve güvenlik acısından ABD ve küresel olarak, 1948’den beri ABD finansmanı ve politikasının temel noktalarından biri olan DSÖ’nün bu geniş çaplı işbirliğine ihtiyaç vardır. Amerikalıları tehlikeye atıp büyük bir hasar yaratmadan DSO ile bağları koparmak mümkün değildir. Böyle tarihi bir sağlık aciliyeti durumuyla yüzleşirken dünyanın isteyeceği son şey budur.” https://www.thelancet.com/journals/lancet/article/PIIS0140-6736(20)31527-0/fulltext