KORONA 7 GÜNLÜK 15-21 MART 2021
Pandemiler Çağında Faşizme Karşı Mücadele
Toplumsal cinayet kavramı, ilkin 1845’te Marksizmin kurucularından Friedrich Engels tarafından ‘yönetici sınıfların istismarı ve umursamazlığı sonucu yasalarla dayatılan çalışma koşullarının çocukların aralarında bulunduğu işçilerin sistematik ölümüne neden olması’ için kullanılmıştı. Benzer kavram tekrar kullanılmaya başlandı. Britanya Tabipler Birliği sendikasının haftalık yayını olan British Medical Journal (BMJ), hükümetleri pandemiyi kötü yöneterek toplumsal cinayet işlemekle suçladı. Hükümetlerin, sorumluluklarını yerine getirmeyerek salgının kontrolden çıkmasına sebep oldukları için insanlığa karşı şuç işlemiş olduğunu ve hükümetlerden bu konuda hesap sorulması gerektiği çağrısı geldi. Covid-19 pandemisinin bu netlikte tartışılmasına ihtiyaç varken tüm dünyada otoriterleşme eğilimlerin artış göstermesi, kimi ülkelerde faşizm uygulamalarının hayata geçmiş olması realitesi ile karşı karşıyayız.
Türkiye’de iktidarın salgınla mücadele adına izlemiş olduğu strateji; verilerin gizlenmesi, sendikaların, emek meslek örgütlerin, siyasi partilerin ve toplumun tüm kesimlerinin sürecin dışında tutularak tek bir adamın iki dudağından çıkan sözlerle yürütüldü. Mart ayı başında başlayan normalleşme olarak adlandırdıkları süreçte de bunu görmek mümkün. 6-7 bin bandında açıklanan vaka sayısı 3 hafta sonunda 3 kat artarak 21 binlere tırmanmış durumda. Bu tablodan dolayı hesap vermesi gereken iktidarın son bir haftalık icraatları yakından bakacak olursak. HDP mv. Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun vekilliğinin düşürülmesi, HDP’ye yönelik kapatma davası ve yüzlerce siyasetçiye siyaset yasağı, İnsan Hakları Derneği Eş genel başkanın gözaltına alınıp adli kontrolle serbest bırakılması, gece kararnesiyle İstanbul Sözleşmesinden çıkmak, Gezi parkının vakıflar genel müdürlüğe devri vs… Yarattıkları krizlerin tartışılmasından korkan iktidar, pandemide işlemeye devam ettiği insanlığa karşı suçları gizlemek adına tüm topluma savaş açmış durumda. Güçlü kadından kastettikleri, erkeğe itaat eden ve erkeğin sömürüsü razı gelen, güçlü Türkiye’den anladıkları da yurttaşları dahi tüm doğasını sömürebildikleri ve iktidarlarına boyun eğen bir topluluk yaratmak. Kurumsallaşan bu faşist yönetime karşı direniş pandemi ile mücadelenin ilk koşulu olarak kendini dayatmaktadır. Günümüzün dehaqlarına karşı zamanın Kawaları olarak newroz ruhuyla direnen Kürtlerin mücadele zenginliği ve azmi, kadınların cins kırımına karşı ördükleri ve her geçen an yükselen direnişleri, Boğaziçi üniversitesine atanan kayyum rektöre karşı geleceklerine sahip çıkan gençlerin kararlığı tüm ezilenlere rehber olmalı. Sağlıklı bir toplum olmanın ilk koşulunun özgür olma halinden geçtiğini hatırlamalıyız.
Halkın Vekili Ömer Faruk Gergerlioğlu gözaltında!!!
Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, Adalet Nöbeti’ni sürdürdüğü TBMM’de gözaltına alındı. Gergerlioğlu’nun abdest aldığı sırada, üzerinde pijamalarıyla, ayakkabılarını dahi giymesine izin verilmeden gözaltına alındığı ifade edildi. https://www.gazeteduvar.com.tr/gergerlioglu-tbmmde-gozaltina-alindi-haber-1516733
***
33. yılında Halepçe katliamında yaşamını yitirenler anıldı.
***
İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Cezaevi’nde 22 yıldır tutuklu PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin sonlandırılması ve artan hak ihlallerini protesto etmek amacıyla cezaevlerinde 27 Kasım’da başlatılan süresiz dönüşümlü açlık grevi 117 günü buldu. Salgın koşullarında yapılan açlık grevi nedeniyle tutuklular için risk çok daha büyük.
İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Murat Ekmez, tecrit politikasının bir an önce sonlandırılarak tutukluların taleplerinin kabul edilmesi gerektiğini açıkladı.
http://yeniyasamgazetesi2.com/tecrit-sagliga-saldiridir/
***
Afyonkarahisar 1 No’lu T Tipi Cezaevi’nde tutsak edilen ve tedavisi engellenen Hayrettin Yılmaz, hayatını kaybetti. https://anfturkce.com/guncel/hasta-tutsak-hayrettin-yilmaz-hayatini-kaybetti-153511
***
Yazarlar Mine Yıldırım ve Onur Akgül insanın doğayla ilişkisini pandemi noktasından ele alıp derinlemesine analiz ediyorlar. https://www.polenekoloji.org/pandeminin-karanlik-tarafi-insan-yaban-yeryuzu/
***
Paylaşacağımız bir başka analiz yazısında ise “savaşların sadece insanla sınırlı tutulan anlatımlarını sorgulamak. Hayvanlar tarih boyunca savaşlarda çeşitli şekillerde yer aldılar. Fakat savaşlar kutsanırken de savaşlara karşı çıkılırken de genellikle insanla sınırlı çerçeve muhafaza ediliyor.” eleştirisiyle hayvanlar ve savaş ilişkisi Sezai Ozan Zeybek tarafından ele alınıyor. https://www.polenekoloji.org/hayvanlarin-askerligi-insan-olmayan-kolektifler/
***
Biyoçeşitliliği yağmalama yasası Meclis’e geliyor.
Mevcut iktidar hızla kan kaybederken sermaye çıkarlarını sınırsızca uygulama olanakları da zayıflıyor. Pandemi süreci halkın yönetenlere bakışını biçimlendirmeye başlaması sonucu, bu durum yönetenler için büyük bir sorun olarak değerlendiriliyor. Sorunların demokratik bir yönetimle aşılması yani halkın ve doğanın çıkarlarının öncelenmesi mümkün. Ancak sermayeye dayanan bir iktidarın bu yolu izlemesi olanaksız.
Bu nedenle ikinci yolu yani baskıları arttırarak halkları ve doğayı cendere altına almaya girişmiş durumdalar. Sevgili Gergerlioğlu basında yer alan bir haberi sosyal medyada paylaşması gerekçe yapılıp cezalandırılırken, aynı anda milletvekilliğinin düşürülmüş olması ve ardından HDP’ye kapatma davası ile birlikte yüzlerce insana siyaset yasağı getirilmek istenmesi adeta bir turnusol kâğıdı işlevi görüyor.
Tüm bunlar yaşanırken diğer yandan sermayeye alan açmaya ve sık sık parmak sallanan ABD’nin sacayaklarından biri olan dünya tarım tekellerinden Cargill, GDO’lu yemlik mısır ihalesinde kendini gösterdi. Diğer yandan 651 maden sahası daha ihaleye çıkarılıyor. Ekonomi reformu adı altında esnek ve güvencesiz çalışma koşullarıyla birlikte kıdem tazminatlarını ortadan kaldırma adımları atılırken çalışanlar için emeklilik hayal haline getirilerek büyük bir kölelik sistemi inşa edilmeye çalışılıyor.
http://yeniyasamgazetesi2.com/biyocesitliligi-yagmalama-yasasi-meclise-geliyor/
***
İstanbul’un Beykoz ilçesinde 111 bin metrekarelik ormanlık alanın imara açılmasına karşı çıkan ilçe sakinleri, polis engeline rağmen yürüyüşlerini gerçekleştirdi. Ormana yaklaştırılmayan Beykozlular, yaptıkları basın açıklamasında bölgedeki orman katliamının durdurulmasını istedi.
Salgın yönetilemiyor! Emekçiler, ötekileştirilenler ölmeye devam ediyor! Sağlık emekçileri tükeniyor, hayatını kaybediyor!
***
Covid-19 pandemisi sık görülmeye, sık öldürmeye ve yaşamı altüst etmeye devam ediyor. Toplam vaka sayısı 123 milyon 420 binin üzerinde. Covid-19 nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı da 2 milyon 721 bini geçti. Bulaş tehdidi olan aktif hasta sayısında da yükseliş devam ediyor, 21 milyon 291 binin üzerine çıkan aktif hasta sayısı pandeminin daha da büyüyeceğini gösteriyor.
Covid-19 vakalarının kıtalara göre dağılımında Avrupa (36.4 milyon) zirvedeki yerini koruyor. Bunu Kuzey Amerika (35 milyon, 30.5 milyonu tek başına ABD’ye ait), Asya (26.8 milyon), Güney Amerika (19.9 milyon) ve Afrika (4.1 milyon) izledi. Covid-19’a bağlı ölümlerde kıtaların sıralamasında ilk iki değişmiyor: Avrupa (876 bin), Kuzey Amerika (803 bin). Üçüncülüğe Güney Amerika (516 bin) yerleşiyor ve ardından Asya (416 bin) ve Afrika (110 bin) geliyor. Ölümlerin yüz bin kişinin üzerine çıktığı altı ülke var: ABD (555 bin), Brezilya (293 bin), Meksika (197 bin), Hindistan (160 bin), İngiltere (126 bin) ve İtalya (105 bin).
Küresel pandemi ciddiyetini sürdürüyor. Dünya genelinde son 24 saatte 507 bin 346 kişide Covid-19 pozitifliği saptandı. Covid-19 nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı ise 8 bin 134 kişi olup yüksek hızda devam ediyor. Biraz düşüş olması bazı ülkelerin hafta sonraları bildirim yapmaması, test eve sağlık hizmetlerine erişimle ilgili sorunlar ile ilgili. Şu an salgının oldukça ciddi artış gösterdiği. Günlük vaka bildiriminde Brezilya açık ara farkla zirvedeki yerini koruyor. Türkiye ise günlük bildirimlerinde ilk altıda yer almaya devam ediyor. Ülkelere göre yeni vaka sayısı şöyle: Brezilya (73.5 bin), ABD (56 bin), Hindistan (43.8 bin), Fransa (35.3), Polonya (26.4 bin), İtalya (23.8 bin), Türkiye (21.1 bin), Ukrayna (15.3 bin) ve Macaristan (11.1 bin).
***
Salgın kontrol altına alınamıyor. Yeni vaka, ağır hasta, aktif hasta ve can kaybı artıyor. Son 24 saatte yeni vaka sayısı 21 bin 61 kişiye, Covid-19 nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 95 kişiye yükseldi. Toplam vaka sayısı 2 milyon 993 bine dayanırken toplam can kaybı 29 bin 959 kişiye yükseldi. Turkuaz tabloda eleştirilere rağmen ısrarla yer verilen yeni hasta sayısı 958 kişiye yükseldi. Günlük test sayısı 190 binin üzerine çıktı. Test sayısı arttıkça vaka sayısı da artış gösterdi. Turkuaz tabloda aktif hasta sayısı yer almıyor. Günlük olarak aktif hasta sayısını Worldmeters’dan paylaşmaya devam ediyoruz.
Worldmeters’a göre Türkiye’de aktif hasta sayısındaki ciddi yükseliş devam ediyor. Dün aktif hasta sayısı 155 bin 163 kişiye yükseldi. Aktif hasta sayısındaki bu ciddi yükseliş, bulaş tehdidinin artacağını da gösteriyor. Ağır hasta sayısımız ise 1,538 kişi. Aktif vakanın yükselmesi ile %1’e kadar düşen ağır hasta oranı dünya ortalamasının (%0.4) halen iki buçuk katına yakın! Yüksek ölüm hızının yüksek ağır hasta oranı ile ilişkili olduğunun vurgulamaya devam ediyoruz.
***
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, illere göre 100 bin kişide görülen korona virüsü vaka oranını gösteren haritayı paylaştı: “İllerimizde haftalık 100.000 nüfusa karşılık gelen toplam vaka sayısını gösteren insidans haritamızı ekte görebilirsiniz. Normale dönmek elimizde. Bu ancak tedbirle mümkün. Virüsü yok sayamayız. Onun normal hayatımızı elimizden almasına da izin vermemeliyiz. Bunu tedbirlere uyarak başarabiliriz” dedi. Haftalık Covid-19 vaka sayısı her 100 bin kişide İstanbul’da 251,12, Ankara’da 107,99, İzmir’de 111,41 oldu. Haftalık verilere göre en fazla vaka görülen iller Samsun, Giresun, Sinop, Balıkesir ve Yalova olarak sıralandı. Şırnak, Siirt, Hakkari, Mardin ve Şanlıurfa 100 bin kişide en az vaka görülen iller oldu.
***
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, mutasyonun yayıldığını, 76 ilde toplam 41 bin 488 İngiltere mutantı görüldüğünü açıklamıştı. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, Türkiye’de mutant virüslü vakaların 10’da 1’inin tespit edildiğini belirterek, “Demek ki biz bu 41 binin 400 binler civarında olduğunu tahmin edebiliriz” dedi.
***
Sağlık Bakanlığı’nın yayınladığı bu verileri renklendirilmiş haritaya uyarlayan Güçlü Yaman isimli twitter kullanıcısının hazırladığı video, 16 Şubat’tan bu yana yaşanan değişimi çarpıcı bir biçimde göz önüne serdi. Yaman videoyu “Harita fena halde kızarmaya devam ediyor. 8 Şubat’tan 19 Mart’a risk haritasının değişimi” notuyla paylaştı. https://twitter.com/GucluYaman/status/1373368945273663489?
***
Çin’de şubat ayından bu yana ilk kez salı günü kaydedilen Covid-19 vakasının, daha önce korona virüsüne karşı aşılanan bir kişi olduğu belirtildi. Hangi Çin aşısının yapıldığı açıklanmazken, Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’nin eski başkanı Zeng Guan, Covid-19 aşılarının ‘yüzde yüz koruma sağlamadığını’ söyledi. Zeng, Çin’de geliştirilen aşıların ciddi vakaları önlemede etkisinin yüzde 90’dan fazla, koruma oranının ise yüzde 70’ten fazla olduğunu belirtti.
***
İspanya, kişinin tıbbi imkanlarla intiharı anlamına gelen ötenaziyi yasallaştıran sekizinci ülke oldu. Sağlık Kurulu’nun onayı gereken ötenaziyi, Ulusal Sağlık Sistemi’ne kayıtlı, tedavisi mümkün olmayan, fiziksel veya zihinsel büyük acıya maruz kalan, çaresiz hastalıklara yakalananlar talep edebilecek.
Belçika, Hollanda, Lüksemburg, Kanada, Kolombiya, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın ardından ötenazinin yasallaştığı sekizinci ülke İspanya oldu.
Covid-19 aşısı adaletsizliğine ilişkin çarpıcı bir veri daha açıklandı. ABD’nin etnik azınlıklara mensup kişiler arasında aşı uygulaması, beyaz Amerikalıların önemli ölçüde gerisinde kalıyor ve en son verilere göre, daha zengin bölgeler genellikle ilk önce aşı oluyor. Centre for Disease Control (CDC) tarafından yayınlanan oranlara göre, Covid’den ölme olasılığının yaklaşık iki katı olmasına rağmen siyah Amerikalılar beyazlardan çok daha yavaş bir oranda aşılanıyor. Kaiser Aile Vakfı (KFF) Irk Eşitliği ve Sağlık Politikası Program direktörü Samantha Artiga ise “Şu anda gördüğümüz şey, siyahlar ve Latinlerin aşılamanın hayli gerisinde kaldığı yönünde” dedi.
***
COVID-19 aşıları ve patent – Pınar Okyay
Aşılar patent haklarını üzerlerine almış aşı firmaları tarafından, o ülkelerin ve başka ülkelerin insanlarına satılıyor. Bir günde hisse senetlerinin değerleri onlarca kat artıyor. Oysa, dünyanın acilen aşıya gereksinimi var
Eğer aşıların paylaşımı bu şekilde devam ederse dünyanın tümüne aşı sağlamak için yaklaşık beş yıl geçmesi gerekiyor. Bunun en önemli nedeni aşıların yeterince üretilememesi. Peki, üretimi arttırmanın başka yolu yok mu? Var. Kesinlikle var. Şu anda aşıların üretildiği tesisler dışında atıl durumda olan, kullanılamayan ve insan gücü açısından da hazır tesisler bekliyor. Başta Hindistan olmak üzere aşı üretimi konusunda altyapısı hazır olan ülkelerin bu kaynakları kullanılamıyor.
Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) ve Ticaretle İlgili Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması (TRIPS). Bu anlaşma ile birlikte aşı patentleri de dahil olmak üzere fikri mülkiyetin korunmasına yönelik minimum standartlar belirlenir. TRIPS, ülkelerin farklı hazırlık zamanlarına göre en geç 2006 yılında olmak üzere yürürlüğe girdi. DTÖ, “fikri mülkiyet korumasının amacı, yeniliği teşvik etmektir” diyordu. “Bu koruma olmadan yeni fikirler için çaba gösterilemez” diyordu. Bu nedenle, TRIPS anlaşması imzalandı ve 10 yıl sonra yürürlüğe girmek üzere ülkelere süre verildi. O tarihe kadar Hindistan gibi ülkeler eşdeğer aşı üretimi ile aşıları ucuza ve çok miktarlarda üreterek, dünyanın gereksinimini karşılıyorlardı. 2006 yılı sonrasında patenti olmayan, jenerik, yani eşdeğer aşı üretimi sona erdirildi. O tarihten itibaren, patent sahibi olan, 20 yıl boyunca üretim, dağıtım ve fiyatlama da dahil satış haklarına tek başına sahip oldu. Bu kısıtlama ve tekelleşmenin sorunu erkenden izlendi. Bedelini yine yoksul ülkelerin yoksul insanları ödedi.
DTÖ’nün dönem başkanlığı yapan Güney Afrika ve ona destek veren Hindistan, Ekim ayında örgüte üye ülkelere, ticaretle ilgili fikri mülkiyet hakları anlaşması kapsamındaki patentleri ve dolayısı ile ticari sırları bu dönem için uygulama dışında tutmak ve COVID-19 aşıları için eşdeğer aşı yapımını hayata geçirmeyi önerdi. Gerekçeleri, haklıydı. Pandeminin yarattığı “istisnai durum”; ve fikri mülkiyet korumalarının şu anda “uygun fiyatlı tıbbi ürünlerin zamanında tedarik edilmesini engellediği veya potansiyel olarak engellediğini” savunuyorlardı.
https://t24.com.tr/yazarlar/pinar-okyay/covid-19-asilari-ve-patent,30303
***
Türk Tabipleri Birliği (TTB) , Bilim Kurulu üyesi kapanmanın modelleri üzerinde çalıştığı ve bunu üyesi bulunduğu Bilim Kurulu’nun görüşüne sunduğu belirtilen Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Levent Akın’ın hızla yükselen vaka sayıları ve alınacak önlemler ile ilgili bir gazetecinin sorularını yanıtlaması üzerine 5 soru sordu.
***
Türk Tabipleri Birliği (TTB) pandemi döneminde tıp eğitiminde yaşanan sorunları 18 Mart 2021 günü çevrimiçi bir basın toplantısı ile değerlendirdi. Basın toplantısında son sözü alan Dr. Şebnem Korur Fincancı mezuniyet öncesi eğitimin yüz yüze sürdürülmesi, aşıda önceliğin tıp öğrencilerine verilmesi, öğretim üyelerinin ders veremez hale getirilmesi, tıpta uzmanlık öğrencilerinin öğrencilik kapsamından çıkarılması gibi başlıklarda mücadele ettiklerini hatırlattı. Korur Fincancı, tüm meslektaşlarını da TTB ile birlikte yürümeye ve dayanışmayı büyütmeye davet etti.https://www.ttb.org.tr/haber_goster.php?Guid=1b7579f8-87fb-11eb-97fb-6c2a8e49c502&utm_source=dlvr.it&utm_medium=twitter
***
Sağlık emek-meslek örgütleri, 14 Mart Tıp Haftası kapsamında sorunlarını ve taleplerini iletmek üzere 15 Mart 2021 günü Sağlık Bakanlığı önündeydi. Halkın ve alanda örgütlü sağlık emek-meslek örgütlerinin tüm karar alma süreçlerine etkin katıldığı yeni bir sağlık ve sosyal hizmet politikasına ihtiyaç duyulduğunun altını çizen Korur Fincancı, Sağlık Bakanlığı’ndan 14 Mart 2021 acil taleplerini açıkladı. Bu taleplerden birkaçı;
+COVID-19 meslek hastalığıdır, önerdiğimiz yasa tasarısı kabul edilsin.
+Toplumsal sağlık için güçlü ve etkin birinci basamak sağlık örgütlenmesi sağlansın.
+Şiddetsiz bir sağlık ortamında çalışabilmek için yeni ve etkili “Sağlıkta Şiddet Yasası” çıkarılsın, mobbing ve baskılar son bulsun.
+Emekliliğimize de yansıyacak temel ücret ile ekonomik ve özlük haklarımız iyileştirilsin, performans, ek ödeme değil, yoksulluk sınırı üzerinde, emekliliğe yansıyan temel ücret verilsin.
+3600/7200 ek göstergeler sağlansın.
İzmir Tabip Odası, İzmir Diş Hekimleri Odası, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği İzmir Şube, Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası İzmir Şube ve TÜMRAD DER yetkilileri, DEÜ Tıp Fakültesi Hastanesi’nde sendikal çalışmalar yürüttükleri gerekçesiyle açığa alınan işyeri temsilcisi Günseli Uğur ile sendika üyeleri Arzu Sert ve kınama cezası verilen diğer üyelerle ilgili Konak Meydanı’nda bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
***
İstanbul Şişli Şubesi Dünya Sosyal Hizmet Günü nedeniyle sendika binasında açıklama yaptı.
https://ses.org.tr/2021/03/istanbul-sisli-subemizden-dunya-sosyal-hizmet-gunu-aciklamasi/
***
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu, UNFPA Türkiye ile Hacettepe Üniversitesi Kadın Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi (HÜKSAM) iş birliğiyle hazırlanan “COVID-19 Pandemisi Sürecinde Kadın Sağlık Çalışanlarının Özelleşmiş İhtiyaçlarının Değerlendirilmesi Araştırması” kadın sağlık çalışanlarının pandemi dönemindeki tecrübelerini ortaya koymak ve ihtiyaçlarına ilişkin farkındalığı artırmak amacıyla hazırlandı. COVID-19 pandemisi sürecinde Türkiye genelindeki farklı il ve kurumlarda, çeşitli pozisyonlarda hizmet veren 1082 kadın sağlık çalışanından elektronik anket yolu ile toplanan veriler, toplumsal cinsiyet perspektifiyle ele alındı. Bununla birlikte, çalışmaya katılanların %48’i COVID-19 biriminde çalışan ve %28’i ise COVID-19 tanısı almış kişilerden oluşuyor.
***
Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin kapatılmaması, yerinde yapılandırılarak hizmete devam etmesi talebiyle ortak basın açıklaması gerçekleştirildi.
‘Şişli Etfal’in geleceği planlanırken, pandemi sürecinde halka büyük hizmetler sağlamış hastanemizin olmadığı bir durumda yeni pandemilerde, kitlesel saldırılarda, büyük İstanbul depremi gibi felaketlerde bölge halkının ne duruma düşeceğinin dikkate alınmasını istiyoruz. Bizler, binalarımızın yenilenmesi, sağlık çalışanlarımız, hastalarımız ve hasta yakınları için daha konforlu ve donanımlı bir hastane haline getirilmesini takiben Şişli Etfal’in, tüm birimleriyle, aynı yerinde halka hizmet sunmaya devam etmesini istiyoruz.’
***
Diyarbakır Sağlık Platformu, 14 Mart Tıp Haftası kapsamında koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle yitirdikleri meslektaşları için anma etkinliği düzenledi. Sur ilçesinde bulunan Ongözlü Köprü’de bir araya gelen sağlık emekçileri, bir dakikalık saygı duruşunda bulundu. Sağlık emekçileri, daha sonra Dicle Nehri’nin sularına karanfil bıraktı.
***
Sakarya’nın Hendek ilçesinde 7 işçinin katledildiği 128 işçinin ise yaralandığı Coşkunlar Havai Fişek fabrikası patlaması davasının 2’inci duruşması görüldü
Hendek patlaması davasında sanıklar ve sanık avukatları pişkin savunmalar yaptı. Tutuklu olan sanıklardan patron Yaşar Coşkun, mağdur olduğunu iddia etti. Sanık avukatlarından Mehmet Mangıroğlu da “Bu işin fıtratında var” ifadelerini kullandı. İşçi yakını Tepeçınar ise “İşçilerin hiçe sayıldığı bir ülke istemiyoruz artık” dedi
***
‘Çığlıkta ahenk aranmaz’, Tarlabaşı Dayanışması insanlık dersi veriyor. Adı tarlabaşı ama dayanışmaları sınırları aşıyor. https://yeni1mecra.com/tarlabasi-dayanismasi/
Osmanlı İmparatorluğu’nun 1838 yılında Britanya ile imzaladığı Baltalimanı Antlaşması ve 1839 Tanzimat Reformları, Osmanlı İmparatorluğu’nun ekonomik yapısının kendi içine kapalı, geleneksel yapısından serbest ticarete geçişinin yasal zeminini oluşturdu. Sağlanan gümrük kolaylıkları ve ayrıcalıklar ile yabancı sermaye girişi ve makinalı üretim yoğunlaştı. Kapitalizmin gelişmesi ve üretimde yeni teknolojilerin kullanılmasıyla birlikte Avrupa’da, özellikle İngiltere’de yaşanan makine kırıcılığı Osmanlı’da da ortaya çıktı. Makina kırıcılık, işçilerin grevlerden bile önce, işsiz kalma korkusu, ağır ve uzun süreli çalışma koşulları ve ücretlerin düşürülmesine verdikleri tepki ve direniş eylemidir. Henüz belgelenmemiş olsa da Osmanlı’da da ilk olarak 1839 yılında bugünkü Bulgaristan’ın İslimiye (Sliven) şehrindeki Dobri Jaleskov’un fabrikasında kadın işçiler kendilerini işlerinden edeceğine inandıkları makinelere karşı isyan ettiler. 1851’de yine Bulgaristan Samarkov’da bir dokuma atölyesinde kadın işçiler ücretlerinin düşürülmesi ve muhtemel bir işsizliğe karşı mekanik tarağa bir saldırı düzenlediler, kendilerine mekanik tarağın bir daha kullanılmayacağı sözü verildikten sonra eylemlerinden vazgeçtiler. Osmanlı ülkesinde “makina kırıcılığı” eylemlerinin en şiddetlisi önemli bir halı imalat merkezi olan Uşak’ta 13 Mart 1908 yılında yaşandı.
https://www.catlakzemin.com/13-mart-1908-usakta-makina-kirici-kadin-isciler-ve-tarak-yagmasi/***
***
İstanbul Avcılar’da kadın emeği pazarı 8 Mart ile 13 Mart arası açık kaldı. Kadınlar burada bir araya gelerek yaptıkları el emeği ürünleri satarak ek gelir sağladı. Kadınlar birlikte çalışarak dayanışma ürünlerini ortaya çıkarttı. Bu sırada deneyimlerinden bahsederek, birbirleriyle de dayanışma gösterdi. Avcılar Halkevi’nden kadınların oluşturduğu Mimoza Kadın Emeği Atölyesi’nden ve Mor Çepni’den kadınlar kurdukları dayanışma örneklerini anlatırken, diğer masa açan kadınlar ise ek gelir sağladıkları için mutlu olduklarından bahsetti. https://sendika.org/2021/03/avcilarda-kadin-emegi-pazari-dayanismayla-kazaniyorlar-611087/
Dayanışma Kooperatif 10 yıldır alternatif bir yaşam hedefiyle faaliyetlerini sürdürüyor. Diğer kooperatifler ve üreticilerle ilişkilerindeki kriterleri kooperatif üyesi Hüseyin Atalay açıkladı; Bizim için iki seçenek vardır: Ya örgütlü kooperatif veya sendika olacak ya da küçük aile çiftçisi. Bunların dışında ürün tedariğinde bulunmuyoruz. Kooperatiflerde de seçici davranıyoruz. Bu konuda şirketleşmiş kooperatifler bizim için seçenek dışıdır. Tercihlerimizi belirleyen şey; kooperatiflerin demokratik yapılar olma zorunluluğudur. Örneğin, Ovacık Kooperatifi’yle karşılıklı olarak geliştirdiğimiz takas usulümüz var. Ovacık Kooperatifi bizim Hopa Çay’ı kullanırken karşılığında biz de nohut ve fasulye tedariğimizi oradan sağlıyoruz. Diğer kooperatiflerle de bu yaklaşımı geliştirmeye çalışıyoruz. Hopa Çay, Divkoop, Lice Kadın Kooperatifi, Pülümür Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, Şahinyurdu Köyü Kooperatifi vb. kooperatiflerle de dayanışma ilişkisini büyütüyoruz. Bu aynı zamanda kooperatiflerin tanınırlığını da artırıyor
https://www.birgun.net/haber/dayanisma-kooperatifi-cabamiz-alternatif-bir-yasam-337707***
Fransa’da koronavirüs salgını gerekçesiyle tiyatroların kapatılması kararından 1 yıl sonra kültür-sanat emekçileri ve öğrenciler, kültür-sanat alanını etkileyen koronavirüs önlemlerini ve destek paketlerinde önerilen yetersiz reformları protesto etmek için “tiyatro işgalleri”ne başladı. Fransa genelinde, 32 salon işgal edildi. Tiyatroların önünde ise dayanışma eylemleri ve sanatsal gösteriler gerçekleştiriliyor.
https://bianet.org/bianet/sanat/240992-fransa-da-30-dan-fazla-tiyatro-isgal-altinda***
EKLER:
Hükümet salgının başından itibaren sermayeyi korumuştur – Adnan Serdaoğlu
Coronavirus salgınının ülke vatandaşlarına olan etkisi tüm şiddetiyle devam etmektedir. Ancak sosyal politikaları geliştirmesi, sosyal destekleri artırması gereken siyasi iktidar malesef tam tersi yönde adımlar atmaktadır. Bir yılı aşkın bir süredir devam eden salgın sırasındaki en önemli gelir desteklerinden biri olan Kısa Çalışma Ödeneği’nin (KÇÖ) mart sonu itibariyle durdurulacağının açıklanması herkes için bir şok etkisi yaratmıştır. Oysa KÇÖ’nün sona ermesi değil aksine kapsamının genişletilmesi ve daha fazla insanın bu uygulamadan yararlanmasının sağlanması gerekmektedir. Bizler salgın döneminin ilk günlerinden beri işçilerin gelir kayıplarına karşı KÇÖ’nün uygulanmasını, salgın koşullarında bütün işçilerin bundan yararlanmasını veya o şartların yaratılmasını, en düşük KÇÖ’nün asgari ücret düzeyinde olmasını savunmuştuk. İşsizlik sigortası fonu kaynaklarının tüm ayrıntılarını da ortaya koyarak bunun yeterli olduğunu söylemiştik. Hep birlikte gördük ki KÇÖ salgın döneminde işçilerin, daha doğrusu sigortaya kayıtlı olan işçilerin en önemli gelir desteği olmuştur. Ancak ağır yaralanma koşulları yüzünden de milyonlarca işçi bu ödenekten faydalanamamıştır. milyonlarca işçiyi etkileyen tek taraflı ve zorunlu KÇÖ’nün dışında ücretsiz izin uygulamasını başlatmıştı. İşsizlik sigortası fonundan nakdi ücret desteği günde 39 lira olarak reva görülürken bunun yılbaşı itibariyle kısmen çoğaltılması da bir işe yaramamış ve bu ücretsiz izin uygulaması daha çok işverenlerin, işçilerin cezalandırılması konusunda ve sendikalaşmanın engellenmesi konusunda bir silah olarak kullanılmasına yol açtı. Bugün yaklaşık 3.5 milyon insan KÇÖ’den yararlanırken, işverenler tarafından ücretsiz izine ayrılan ve çok daha düşük ücret alma durumunda kalan yaklaşık 2.5 milyon insan da maalesef yılbaşından önce 39 liraya maruz kaldı.
https://artigercek.com/haberler/hukumet-salginin-basindan-itibaren-sermayeyi-korumustur