KORONA 7 GÜNLÜK 15-21 KASIM 2021
Kadın Sağlık Hareketi ve Sağlıkta Amatörleşme
Kapitalizm her alana olduğu gibi sağlık alanına da derinlemesine sirayet etmiştir. Sistemin toplumu kontrol etmek için ihtiyacı olan bağımlılık ilişkilerinin bir parçası olarak; kapitalist sistemde sağlık iktidar ve bağımlılık ilişkilerini tekrar tekrar üretir.
Sağlık alanında, birey ve toplum hem bilgiye ve hizmete bağımlı hem de bedensel olarak bağımlıdır. Binlerce yıldır yaşama becerisi gösterebilen toplumun, kapitalist modernitede yaşam bilgisi yok sayılırken, üretilen sağlık bilgisi yönetimi de iktidarın elindedir. Bir algı yönetimi ile sağlık, merkezlerden satın alınır hale getirilmiştir. Sağlığın toplumsallaştırılması, yeniden kültüre dönüştürülmesi ve sağlık hizmetlerine demokratik katılımın sağlanması ile toplum bu alandaki bağımlılık halinden özgürleştirilebilir.
Sağlığın toplumsallaşması; sağlık bilgisinin tüm toplumsal kesimlere, anadilinde, eril olmayan bir dil ile ulaştırılması; böylelikle kapitalist modernitenin çarpıttığı sağlık algısını deşifre edilmesi ve sağlık bilgisine dayalı iktidar odaklarının (tıp endüstrisi, akademik kapitalizm, profesyoneller) yıkılması; bunun da sağlık komünleri, sağlık meclisleri, toplumcu sağlık akademileri aracılığı ile sağlanmasıdır. Amaç sağlık alanında, toplumun öz gücünü ortaya çıkarmak ve yabancılaşmayı yok etmektir. Sağlık bilgisi, toplumdan bağımsız bir yerde üretilmiş gibi görünse de yaşam bilgisi nesillerdir aktarılırken, sağlıklı kalma ile ilgili birikim de toplumun içinde hayat bulmaktadır. Sağlık bilgisini toplumsallaşması ile birlikte, tarihsel sağlık bilgisine akılcı bir yaklaşım ile sahip çıkmak ve sağlığın kültüre dönüşmesini sağlamak, doğal sağlık anlayışımızın da amacı olmuştur.
Sağlığın kültüre dönüşmesi; sağlık ile ilgili her türlü organizasyonda toplum katılımı, koruyucu sağlığın öncelenmesi ve bilginin paylaşımını gerektirir. Katılımcı bir anlayışın geliştirilmesi, sağlıklı bireyler ve sağlıklı toplum için sağlıklı yaşam ortamının sağlanmasını kolaylaştıracağı gibi, kendi bedenine, yaşamına sahip çıkan birey anlayışını beraberinde getirecektir.
Profesyonelleşme, insan bedeni ve doğayı nesneleştirerek esas sorunun kaynağını oluşturur, bilginin toplumdan soyutlanması ile hiyerarşik ve bağımlı ilişkiler geliştirir. Amatörlük; insanın ve toplumların kendi kendine yetebilme becerisini yeniden sağlamak, güncelle buluşturmak ve geliştirmek için, sağlığın alımı ve sunumu üzerinden bir ilişki ile değil, kendini, toplumu ve doğayı sağlıklı kılma ve sağlıklı olma halini sürdürme üzerinden değerlendiren, sağlık alımı ve sunumu arasındaki geçişi en aza indirgeyen, sağlığı alınıp verilecek bir meta üretimi sarmalından çıkararak sağlıkta bilgi tekelini ortadan kaldıran bir yaklaşımı benimser. Kısaca, amatörlük, doğal sağlığın en önemli belirleyeni olan sağlık bilgisinin üretiminin, aktarılmasının ve paylaşılmasının toplumsallaşması sürecidir.
Bu hafta bir amatör sağlık çalışması olarak toplumun sağlık alanında da özgürleşmesinin önünü açabilmek amacı ile adım atılmış bir pratik saha çalışması olan Suruç çalışmasını tekrar hatırlatmak isteriz.
Bir amatör sağlık çalışması örneği olarak Suruç kamp pratiği;
15 Eylül 2014 günü, savaş nedeniyle göz eden Kobane halkı sınırdan geçerek Urfa’nın Suruç ilçesine ulaştı ve yatılı bölge okulunda yeterli yer olmadığından göç eden Kobane halkının çoğu Suruç Belediyesinin köylere ve mahallelere açtığı çadır kentlere yerleşti.
Kamplar, ilk iki aylık dönemde oldukça sağlıksızdı. Bu sağlıksız koşullarda hastalık oluşma riski çok yüksekti. İlk bir ay, sağlıkçıların alanda gönüllü varlığı, poliklinik hizmeti şeklinde oldu. Bir aydan sonra bu poliklinik çalışması tekrar gözden geçirildi. Poliklinikte yapılan işlem genellikle gelen hastayı fiziksel muayene ve anamnez ile değerlendirmek ve ilaç vermekti. Poliklinik merkezlerinin önünde oluşan uzun kuyrukların büyük çoğunluğu gereksiz başvuru olduğu halde, zaman zaman ciddi hastalar, poliklinik başvurusu yapmadıkları için, fark edilmiyordu. Bir süre sonra gönüllü gelen sağlıkçı arkadaşlar, yaptıkları işe yabancılaşmaya başladı. İlk dönemlerde toplum ile temasın aracı olan bu merkezler, gittikçe kanserleşen bir sorun olmaya başladılar. Hastalar sadece poliklinikte değerlendiriliyor, toplumu yaşam alanında gözlemlemeye vakit kalmıyordu. Çadır kentlerin daha uzun süre kalacağı netleştikten sonra, halka sağlık sağlamanın yolunun ancak sağlığın toplumsallaşmasıyla olabileceği değerlendirmesiyle yeni bir çalışma için çadır kentlerdeki öznel durum göz önüne alınarak yöntem belirlenmeye çalışıldı.
En çok sağlık sorununun çadır çevre şartlarına bağlı, enfeksiyonlar olduğu, çocukları ve kadınları daha çok etkilediği; çocuk ve gebe sayısının çok olduğu ve koruyucu sağlığın ana-çocuk sağlığı kısmının daha önemli olduğu gözledik. Çocuklar ile ilgilenenler genellikle kadınlar idi. Dolayısı ile özellikle çocuk sahibi orta yaş kadınlarla görüşmeler yapmaya karar verdik. Çadır kent alanını sokaklara bölerek, her sokakta kadınlarla sağlık sohbetleri yaptık. Bu sohbetlerin ardından amacımızı ve sokaktan bir ya da iki kadınla çalışmak istediğimizi ifade ettik. Bizim amacımızın ve yöntemimizin kadınlar tarafından anlaşılması ve onaylanması önemliydi. Bu kadın toplantılarında, diğer kadınların da seçtiği gönüllülerden amatör sağlıkçı kadınlar belirlendi. Daha sonraki çalışmalarda, amatör sağlıkçı kadınların etkin rol almasını sağlamaya çalışırken, diğer kadınlarla da ilişki kuruldu.
İlk olarak; her sokağın amatör sağlıkçısı, o sokakta yaşıyordu ve o sokaktaki tüm çadırlara girerek sokaklarındaki gebe, çocuk ve kronik hastayı öğrendiler. Yöntem olarak, sorun merkezli yaklaşım belirlendi. Sağlık problemi oluşma riski çok yüksek olan çadır kentlerde, amatör sağlıkçı kadınlar ile yaklaşık her gün görüşüldü, oluşan sorunlar üzerinden birlikte yaklaşım geliştirildi. Çalışmalarda, eğiten-eğitilen, öğreten öğretilen arasındaki hiyerarşik ve çelişkili ilişki yerine bilgi paylaşımını sağlandı. Bazı bilgilerin sadece bizde olmadığı çok açıktı. Örneğin; kadının kendi çocuğunu yetiştirirken, edindiği deneyim bilgisi onda olduğundan; bazen soruna dair yaklaşımda onun bilgisi daha önemli oluyordu.
Toplum katılımını bir örnekle anlatma gerekirse; kadınların en sık yaşadığı sorunlardan biri sık sık idrar yolu enfeksiyonu geçirmeleriydi ve çadırlarda yaptığımız sohbetlerde kadınların ışıklandırma sorunu nedeniyle karanlıkta tuvalete gidemedikleri ortaya çıktı. İdrar yolu enfeksiyonunun hem çadırların koşulları hem de çadır kentin ışıklandırma sorunu kaynaklı olduğu anlaşılınca amatör sağlıkçılar sorunu çadır kent yönetimine bildirdiler ve sorunun çözülmesine ön ayak oldular. Sadece sağlıkçı ile yürüyen bir süreç olmadı. Böylelikle kolektif emek gücünün ortaya çıkarılması sağlandı. Çadır kent toplumunun kendi yaşam alışkanlıkları ile sağlıklı yaşamı devam ettirecek bir motivasyon oluşturulmaya çalışıldı. Bütün bunlar, sağlıkçıların, amatör sağlıkçıların yaşam alanına dahil olması ile mümkün oldu. Amatör sağlıkçılar sokak içinde sağlık konusundaki toplumsal dayanışmayı da artırdı.
Amatörleşmenin çift taraflı katkısını deneyimledik, çadır kentteki kadınlar sağlığa katılımda özne olduklarını hissederken, sağlıkçı arkadaşların da toplumla buluşma ve birlikte öğrenme ile ilgili farkındalıkları arttı.
Sağlığı toplumsallaştırma önerdiğimiz kadın sağlık hareketinin bir örneği olarak okunabilecek Suruç pratiği, bugün içinden geçtiğimiz pandemi şartlarında bireyin ve toplumun sağlıkta özsavunmasının güçlendirilmesi adına da önemli bir örnek oluşturuyor.
[su_box title=”TOPLUM SAĞLIĞI PERSPEKTİFİ” style=”glass” box_color=”#f2b524″ radius=”1″][/su_box]
Hidroksiklorokin sonrası Favipiravir’in de SARS-COV2 tedavisine ciddi katkı sağlamadığı ortaya çıktı. Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, PRESECO çalışması sonucu Covid-19 tedavisinde kullanılan favipiravir adlı ilacın ‘etkisiz’ olduğunun anlaşıldığını duyurdu. Yavuz açıklamasında “Uzun süredir sonuçları beklenen bir çalışmaydı, Favipiravir maalesef etkisiz çıktı. Bir diğer önemli çalışma olan Principles’ın da kısa süre sonra sonuçları açıklanacak” ifadelerini kullandı. Klimik Derneği’nin paylaştığı PRESECO açıklaması şöyle: “Bulaşıcı hastalıklar için ilaç geliştirmeye odaklanan biyofarmasötik şirketi Appili Therapeutics, hafif veya orta şiddette Covid-19’un klinik tedavisinde ağızdan alınan antiviral Avigan®/Reeqonus™ (favipiravir)’u değerlendiren Faz 3 PRESECO (PREventing SEvere Covid-19) çalışmasının klinik deneylerinde, kalıcı klinik iyileşmeye kadar olan birincil sonlanma noktasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunmadığını açıkladı. Klinik deney verilerine ilişkin ek analizlerin devam ettiği ifade ediliyor. Klinik araştırmaya ABD, Meksika ve Brezilya’daki 38 çalışma bölgesinden hafif veya orta şiddette COVID-19’lu 1231 hasta dahil edilmişti. Faz 3 PRESECO çalışması, hafif-orta şiddette semptomlar gösteren Covid-19 hastalarında Avigan/Reeqonus’un (favipiravir) erken tedavideki güvenliğini ve etkinliğini araştıran çift kör, plasebo kontrollü, randomize, çok merkezli, küresel üstünlük çalışmasıdır. Katılımcılar, Amerika Birleşik Devletleri, Brezilya ve Meksika’daki farklı klinik araştırma merkezlerinde çalışmaya kaydedilmiştir. Kayıt olduktan sonraki 72 saat içinde Covid-19 testi pozitif olan, hafif-orta semptomlu hastalar çalışmaya dahil edilmiştir. İlaç tedavisini evde kendileri uygulayan katılımcılar, klinik araştırmacılar tarafından uzaktan izlenmişlerdir.”
***
İlaç şirketleri pandemiden gelir kazanmayı kafaya koymuş durumda. Tedavi ve korumada ilaç kullanımına yönelik bir strateji de devreye girecek gözüküyor. Bununla ilgili en güçlü sinyal ABD’den geldi. ABD’nin en yetkili enfeksiyon hastalıkları uzmanı Dr. Anthony Fauci, ABD’de aşılama oranları artarsa Covid-19’un gelecek yıl “endemik hastalık” konumuna düşebileceğini söyledi.
İngiliz İsveç ortaklığı AstraZeneca firması Perşembe günü yaptığı açıklamada enfekte olmayanlar için önleyici Covid-19 tedavisinin altı ay boyunca yüzde 83 koruma sağladığını belirtti. Tedavinin koldan art arda iki şırıngayla tek seferde uygulanması planlanıyor. AstraZeneca tarafından yapılan açıklamada tedavinin öncelikli olarak bağışıklığı düşük ve riskli gruptaki bireylere yardım etmeyi amaçladığı ancak askeri personel ve yolcu gemisiyle seyahat edenler gibi daha geniş grupları da kapsayabileceği belirtildi. Açıklamada dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 2’sinin Covid-19 aşılarına yetersiz yanıt verdiğinin sanıldığına da dikkat çekildi.
ABD’li ilaç üreticisi Pfizer, Koronavirüs’e (Covid-19) karşı geliştirdiği deneysel antiviral ilacı “Paxlovid”in ABD Gıda ve İlaç Dairesi’nden (FDA) acil kullanım izni alması halinde ABD’nin söz konusu ilaçtan 5,29 milyar dolara 10 milyon doz satın alacağını açıkladı. Geçtiğimiz günlerde İlacın, “Ritonavir” adı verilen bir antiviral ilaçla birlikte kullanılacağını belirten Pfizer, Paxlovid’in klinik bir deneylerde yetişkinlerde hastaneye yatışları ve virüs kaynaklı can kayıplarını önlemede yüzde 89 oranında başarılı olduğunu belirtmişti. ilacın üretimine ve dağıtımına yaklaşık 1 milyar dolar yatırım yaptığını bildiren Pfizer, İngiltere, Avustralya, Yeni Zelanda ve Güney Kore dahil olmak üzere birçok ülkede izin alma sürecinin başlatıldığını ve daha fazla uluslararası başvuru planladığı ifade etmişti.
ABD’li bir diğer ilaç şirketi Merck ise 11 Ekim’de Covid-19’a karşı geliştirdiği ilaca acil kullanım onayı verilmesi için FDA’ya başvurmuştu. İngiltere, Merck’in ürettiği “Molnupiravir” isimli ilacın kullanımına onay veren ilk ülke olmuştu. Merck, Molnupiravir’in virüse yeni yakalanmış kişilerde hastaneye yatış ve ölüm riskini yüzde 50 düşürdüğünü bildirmişti.
***
Covid-19 salgınının ilk günleri ile ilgili kayıtlar üzerinde yapılan bir incelemeye göre Dünya Sağlık Örgütü, pandeminin kronolojisi konusunda yanıldı. Science’da yayımlanan araştırmaya göre görülen ilk vaka Çin’in Wuhan kentindeki hayvan pazarının kilometrelerce uzağında yaşayan bir muhasebeci değil, pazarda çalışan bir satıcıydı. Arizona Üniversitesi Ekoloji ve Evrim Biyolojisi Bölüm Başkanı Michael Worobey, göre bahsi geçen muhasebeci, ilk sanılanın aksine 8 Aralık 2019’da değil, 16 Aralık 2019’da semptom göstermeye başladı. Muhasebecinin 8 Aralık’ta bir diş problemi için doktora gittiği ifade edildi. Araştırmaya göre ilk vaka, Vuhan’daki Huanan Hayvan Pazarı’nda deniz ürünleri satan bir kadında, 11 Aralık’ta görüldü. Muhasebecinin hastalanmasından önce aynı pazarda başka vakalar da görüldüğü bildirildi. Prof. Worobey, araştırmanın salgının canlı hayvan satılan pazarda başladığına dair güçlü kanıtlar sunduğunu belirtti.
***
Yeni Zelanda’da aşı karşıtlarının meşhur Ka Mate haka dansıyla propaganda yapması yerli Maorileri kızdırdı. Ülkede son derece popüler olan Ka Mate dansının yasal koruyucusu sayılan Ngati Toa kabilesi, aşı karşıtlarına tepki göstererek bu ünlü ritüelin gösterilerde kullanılmamasını talep etti. Açıklamada, “Ngati Toa, Covid-19 aşısına karşı mesajların yayılması için Ka Mate hakasının kullanılmasını kınıyoruz. Protestocuların, kültürel mirasımızı kullanmaya derhal son vermesini istiyoruz. Bizim atalarımızın birçoğu önceki pandemilerde öldü. Elimizdeki en iyi korumanın Covid-19 aşıları olduğuna eminiz ve ailemizin en kısa sürede aşılanmasını desteklemeye bağlıyız” denildi. Hükümetin öğretmenlere ve sağlık çalışanlarına tam aşılı olma zorunluluğu getirmesinin ardından, Yeni Zelanda’nın başkenti Wellington’daki parlamento binasının önünde toplanan yaklaşık 2 bin protestocu aşı karşıtı pankartlar taşıyarak Ka Mate haka dansıyla propaganda yapmaya çalışmıştı.
***
Covid-19 salgını nedeniyle hibrit olarak 26-27 Şubat’ta Antalya’da gerçekleştirilecek olan Türk TORAKS Derneğinin 24’üncü kongresine katılacak olan akciğer sağlığı uzmanları pandemi, aşılama ve iklim krizini masaya yatırdı. Kongre öncesi yapılan toplantıda araştırmalara dair bilgiler verilerek aşının kesinlikle koruduğuna ve aşısızlığın hasta ettiğine dikkat çekilerek “Yatan hastalar içinde aşı olanlar da var. Bunun nedeni doğru ve zamanında yapılmayan aşılamadır” denildi. Ayrıca hava kirliliğinin virüsü taşıdığına ve pandeminin en çok işçileri vurduğuna dikkat çekildi.
Türk Toraks Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Bayram, “Türkiye’de 10 şehirde 13 merkezde yapılan çalışmamızda havada topladığımız partikül dediğimiz zerreciklerde virüs varlığını araştırdığımızda bu örneklerin yüzce 10’unda COVID-19 virüsünün bulunduğunu gördük. Bu araştırmamızda bu virüsün partiküller üzerinde bulunabileceğini ve taşınabileceğini göstermiş olduk. Bizden sonra İtalya’da da yapılan çalışmada da benzer bulgular bulundu. Hava kirliliğinin virüsü taşımak gibi bir fonksiyonu olabilir. Onun için açık hava deyip rahatlığa girmememiz gerekiyor. Açık havada da özellikle kalabalık yerlerde maske takılması gerekiyor.” dedi.
Türk TORAKS Derneği tarafından desteklenen 18 farklı ilden 25 hastanenin verileri paylaşıldı. 1401 hasta üzerinde gerçekleştirilen çalışmanın sonuçlarına göre: “1401 hastanın 529’u (yüzde 37,7) yoğun bakımlarda yatan hastalardan oluşuyordu. Bu hastaların 715’i ise erkek (yüzde 51) ve 686 (yüzde 49) hasta ise kadın hastalardı. Hastaların 669’u (yüzde 47,8) aşısızlardan oluşurken, toplamda 1304 hasta (yüzde 93) ise aşısız veya 2 doz Sinovac ile tek doz aşı olan hastalardan oluşuyordu.”
***
İlk olarak 2020 yılının Aralık ayında Hindistan’da ortaya çıkan ve kısa bir süre içinde dünya genelindeki baskın virüs olan Delta varyantı, hem daha hızlı yayılıyor hem de hastalığın çok daha ağır geçmesine sebebiyet veriyor. Aşı ve tedavilere de daha hızlı karşılık veren Delta varyantı ile ilgili olarak Reuters’a açıklama yapan La Kolla Bağışıklık Enstitüsü’nden Shane Crotty, “Delta varyantının süper gücü bulaşması” dedi. Delta varyantının önceki varyantlara göre semptomları iki ya da üç gün ortaya çıkardığı ve bu sebeple vücudun hastalıkla mücadele etmek için daha az zamanı olduğu da kayıtlara geçti. İngiliz haber ajansı Reuters, “Delta varyantı bulaşan insanlar burunlarında önceki varyantların bulaştığı insanlara göre 1200 kat daha fazla virüs taşıyor. Aşı olanlarda bu oran düşüyor yani bu kişilerin hastalığı başkasına bulaştırma ihtimali de daha kısa bir süreyi kapsıyor” ifadesine yer verdi. Bilim insanlarının Delta varyantının evrimini yakından izlediğini yazan Reuters, “Şu an kullanılan aşılar ağır hastalığı ve ölümü engellese de hastalığın yayılmasını engelleyemiyor. Virüs halen burunda çoğalmaya devam ediyor ve aşı olan insanlar bile ufak hava damlacıkları aracılığıyla hastalığı bulaştırabiliyor” yorumunu yaptı.
***
Covid-19 vakaları yeniden artış eğilimine girdi. Farklı coğrafyalarda pandemi sık görülmeye, sık öldürmeye ve yaşamı altüst etmeye devam ediyor. Toplam vaka sayısı 257 milyon 416 binin üzerine çıkarken Covid-19 nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı ise 5 milyon 164 bine yaklaştı. Aktif hasta sayısı 19 milyon 882 bine yakın. Yüksek aktif hasta sayısı bulaş tehdidinin ciddi olduğunu gösteriyor.
Günlük vaka bildiriminde Ağustos sonunda başlayan düşüş eğilimi durarak yeniden artışa geçti. Haziran ortalarında 360 binlere kadar inen ortalama günlük bildirim, Ağustos ayı ile birlikte 660 binlere kadar yükselmişti. İki hafta önce günlük ortalama vaka sayısı 402 bin 927 kişiye kadar gerilemişti. Yeniden yükseliş trendine girme bir aya yaklaştı. Artış geçtiğimiz hafta da devam etti. Ortalama günlük vaka sayısı 523 bin 510 kişiye yükseldi. Avrupa’nın tümüne yayılan yeni pik küresel vaka sayısını da etkiliyor. Benzer artış eğilimi haftalık ölümlerde de geçerli. yedi gün ortalaması 6 bin 500’lere kadar gerilmişken, yükseliş eğilime girerek geçtiğimiz hafta 7 bin 40’a yükseldi.
Küresel düzeyde son bir hafta Covid-19’un seyri aşağıdaki tabloda özetlenmiştir.
Bir önceki haftaya göre değişim | ||||
Kıtalar | Son 7 gündeki vaka sayısı | Son 7 gündeki ölüm sayısı | Vaka sayısı | Ölüm sayısı |
Dünya | 3,664,269 | 49,307 | + %8 | – %0.5 |
Avrupa | 2,227,778 | 26,888 | + %15 | +%4 |
Kuzey Amerika | 663,106 | 8,975 | + %4 | – %7 |
Asya | 611,763 | 9,974 | – %6 | +%0.5 |
Güney Amerika | 126,336 | 2,368 | – %14 | – %17 |
Afrika | 23,913 | 963 | – %9 | – %18 |
Türkiye | 163,835 | 1,914 | – %9 | +%6 |
Yukarıda tabloda görüldüğü gibi dünya genelinde vaka sayısında %8’lik yükselme görülürken ve ölümlerde az da olsa (%0.5) azalma gözlendi. Avrupa’da ciddi artış küresel istatistikleri etkiledi. Kuzey Amerika’da artış eğilimini sürdürdü. Avrupa ve Kuzey Amerika’da ölüm sayılarında da artış gözlendi. Diğer kıtalarda haftalık vaka ve ölüm sayılarında düşüş eğilimi devam etti.
Türkiye’de ise geçtiğimiz hafta da vaka sayı azalış devam etse de ölüm sayısında yeniden artış gözlendi. Bununla birlikte hala haftalık vaka ve ölüm hızının yüksek devam etmesi Türkiye’de bu son pikin hala kontrol altına alınmadığını gösteriyor. Bu pik kontrol altına alınamadan Kasım sonu Aralık başı gibi beklenen daha büyü pik ile karşılaşacağımız kaygıları devam ediyor.
Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Levent Akın, Koronavirüs salgınında epidemiyolojik verilere göre Avrupa’da vaka artışı olduktan genellikle 2-3 hafta sonra Türkiye’de de vakaların arttığını söyleyerek, “Benim endişem; Türkiye’de de bir süre sonra özellikle aralık ayına doğru vaka artışını artık 25-30 binlerde tutamayacağız, biraz daha yükselmeye başlayacak” dedi. Akın, toplumda aşı olanların bir şekilde hastalanmaktan özellikle hastalığı ağır geçirmekten ya da ölümden korunabildiğini belirtti. Akın, “Ama aşısız gruplarda hastalanma devam ediyor. Bunlar arasında ağırlaşan vakalarda sonuçta ölümle karşılaşıyoruz. Dolayısıyla sayılarda aşıya bağlı olarak hastalığın artış hızı tutuluyor; ama aşı sayısı artırılamadığı için de bir türlü vaka sayısı düşmüyor. Aşı sayısı çok daha yüksek olsa vaka sayısının çok dramatik şekilde düşeceği görülüyor. Bunun en tipik örneği, Portekiz ve İsrail. Aşılama oranları çok yüksek olduğu için ölüm sayıları düşük” dedi.
Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, önlemlerin azalmasıyla vaka sayısının artabileceği uyarısında bulundu. Serap Şimşek Yavuz yaptığı açıklamada, “COVID-19’dan korunmak için iki çeşit önlem var. Birincisi aşı, ikincisi de maske, mesafe ve kalabalıkların azaltılması gibi farmakolojik olmayan önlemler. Aşılama oranı tüm nüfusun yüzde 80’ini geçmedikçe bu önlemleri azaltırsanız enfeksiyonun yayılımını, vaka sayılarını ve ölümleri azaltamazsınız” dedi. Ayrıca, “Şu an toplumun sadece yüzde 58’i aşılı ve bu durumda önlemler azaltıldığında vakalar da artacaktır” dedi. “Kış geldi, kapalı ortamlarda kalabalıkların artmasıyla vakalar daha da artacak” diyen Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, “Asıl önemli olan ise ölümlerin hala azalmamış olması. Yaşlıların aşılama oranı daha yüksek olmalı, bizde şu anda yaşlıların yüzde 80-85’i aşılı, bu oran yüzde 95’in üzerine çıkmalı, mRNA aşılarıyla, gerekli, hatırlatıcı ek dozlar da yapılmalı” diye konuştu.
***
Ege Üniversitesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zafer Kurugöl, delta varyantıyla birlikte son 3 ayda çocuk Covid-19 vakalarında yüzde 500’ün üzerinde artış olduğunu vurgulayıp, “Özellikle ülkemizde de bilindiği gibi 12 yaş üzeri çocuklara aşı öneriliyor ancak bu gruptaki çocuklara önerilen aşı, isteğe bağlı. Bu öneriyi biraz daha güçlendirmek lazım” dedi. Prof. Dr. Zafer Kurugöl, delta varyantı nedeniyle çocuk Covid-19 vakalarında büyük artış olduğunu söyledi. Kurugöl, “Temmuz ayından beri hem ülkemizde hem dünyada delta varyantına bağlı olarak çocuk vakalarında büyük bir artış yaşandı. Temmuz ayında tüm vakaların yüzde 6’sı çocukken, ekim sonunda bu oran yüzde 37’lere çıktı. Yani çocuk vakalarında yüzde 500’ün üzerinde bir artış var. Çocuklardaki vakaların artışına paralel olarak yoğun bakım gerektiren ağır hastalarda da artış oldu. Hatta az sayıda olsa bile ölümleri bile yaşadık” diye konuştu.
***
MEB, yüz yüze eğitime ara verilen sınıf sayısını açıkladı. Bakan Özer, “22 Kasım 2021 tarihi itibariyle 850 bin sınıftan sadece 66’sı kapalı olacak. Diğer tüm sınıflar yüz yüze eğitime devam edecek” açıklamasında bulundu. Milli Eğitim Bakanı Özer, “En az iki doz aşı olmuş ve aşı olmadan antikora sahip öğretmen oranımız yüzde 93’ler seviyesinde” dedi.
***
Türkiye’de Covid-19’a yönelik aşı çalışmalarında sıkıntılı durum devam ediyor. Geçtiğimiz hafta yapılan aşı sayısı hafta içi 150 bin civarında iken hafta sonu 70 binlere kadar gerilemiş durumda. Sadece Türkiye vatandaşlarını dikkate alsak, iki doz aşı yapılanların ancak %60’a ulaşabildiğini görüyoruz. Bunların ciddi bir kısmının yaptırdığı aşının üzerinden 6 ay süre geçtiğini de dikkate aldığımızda bu rakamın hala %50’nin altında olduğunu görürüz. Çok yakın bir süre içinde toplum bağışıklığı için aşı dozunu tamamlayanlar, hatırlatma dozunu yaptıranlar olarak kabul edilecek. Bu istatistikler çok daha aşağılara
***
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Direktörü Hans Kluge, zorunlu aşı önlemlerinin “son çare” olarak görülmesi gerektiğini, ancak konuyla ilgili “yasal ve toplumsal bir tartışma” yapmanın “çok yerinde” olacağını söyledi. Kluge, zorunlu aşı önlemlerine başvurmadan önce başka yollar olduğunu söyledi ve bunun “bir özgürlük kısıtlaması değil, bireysel özgürlüğümüzü korumanın bir aracı olduğunu” da sözlerine ekledi.
***
Salgın Avrupa’ya yayıldı. Salgın kontrolünde dikkat çeken önlemlerde sıkılaşma ve yeni önlemler dikkatleri çekmeye başladı. Bu önlemler içerinde en dikkat çekici kapanmalar ve olanı aşısızlara yönelik kısıtlamalar:
Almanya Sağlık Bakanı Jens Spahn, ülkedeki Koronavirüs salgını durumunun çok kötü olduğunu ve bu sebeple aşılıların da etkileneceği bir tam kapanma kararı alınabileceğini belirtti.
Avusturya’da artan Covid-19 vakaları nedeniyle 20 gün süresince ülke genelinde sokağa çıkma kısıtlaması uygulanacak. Avusturya, Cuma günü Covid-19 aşısının yasal bir zorunluluk haline geleceğini açıklayan ilk Avrupa ülkesi oldu. Avusturya’da Covid-19 aşısı yaptırmamış ve son 6 ayda hastalığı geçirmemişler için bazı durumlar dışında sokağa çıkma kısıtlaması uygulanmaya başlanmıştı. Kararın ardından ilk aşılarını yaptıranların sayısında artış oldu. Son 7 günde 128 bin 813 kişi ilk doz aşısını yaptırdı.
Yunanistan, bazı diğer Avrupa ülkeleri gibi Covid-19 vakalarında son haftalarda görülen artışı durdurmak için aşı olmayanlara yönelik kısıtlamaları genişletti. Pazartesi gününden itibaren Yunanistan’da negatif test sonucu gösterseler bile Koronavirüs aşısı olmayanların restoranlar, sinemalar, müzeler ve spor salonları dahil tüm kapalı alanlara girmeleri yasak olacak.
Çekya, bu hafta insanları aşılanmaya teşvik etmek ve hastanelerin üzerindeki yükü azaltmak için Koronavirüs aşısı olmayan vatandaşlara özel kısıtlamalar getirmişti. Onaylanan plan doğrultusunda sadece aşı olanlar veya son 6 ayda Covid-19 geçirenler restoranlara girebilecek ve çeşitli aktivitelere katılabilecek.
Hollanda’da geçici hükümet, 2 Kasım’da, Covid-19 vaka sayılarının artmaya başlamasının ardından maske ve mesafe kuralının geri getirildiğini ve Covid-19 kartı uygulamasının kapsamının genişletildiğini, 12 Kasım’da ise kısmi kapanmaya gidildiğini açıklamıştı. Kısmı kapanma sürecindeki önlemlere göre kafe, restoran ve lokantalar ile süpermarketler 06.00 ila 20.00 saatleri arası, diğer mağazalar, marketler ve hizmet alanları ise 06.00 ile 18.00 arası açık kalacak. Koronavirüs kartı uygulanan kafe, restoran ve lokantalarda sabit oturma yerleri olacak. Düğün gibi toplu etkinlikler ise sadece 06.00 ile 18.00 arası organize edilebilecek. Sinemalar, tiyatrolar ve konser salonlarındaki sanat ve kültür gösterileri için zorunlu kapanış saati uygulanmayacak. Profesyonel ve amatör spor müsabakalarına seyirci alınmayacak. Evden çalışma ve fiziksel mesafe uygulaması devam ederken, evlerde en fazla 4 misafir kabul edilecek.
Belçika’da Ulusal Danışma Kurulu tarafından alınan “kapanma” yerine “tedbirlerin sıkılaştırılması” yoluna gidildi. Alınan kararlara göre okullar hariç kapalı alanlarda yeniden maske takma zorunluluğu getirildi. Okullarda ise karar, bölge yönetimlerine bırakıldı. 20 Kasım’dan itibaren kafe, restoran gibi kapalı mekanlarda oturan herkesin maske takması zorunlu olacak ve kural 10 yaş ile üzerindeki kapsayacak. Bir önceki yaş sınırı ise 12’ydi. Ayrıca iç mekanda 50, dış mekanda 100 kişiyi aşan özel etkinliklerde aşı, negatif test sonucu veya hastalıktan iyileşmeyi gösteren “aşı pasaportu” istenecek. Belçika, 5-11 yaş arasındaki çocukları da kısa süre içinde koronavirüse karşı aşılayacak. Ayrıca uzaktan çalışma kuralı da haftada 4 gün olarak yeniden yürürlüğe girecek. Belçika şu anda çoğunlukla kullanımı yaşlılarla sınırlı olan güçlendirici doz aşıları, nüfusun geri kalanına da yaymayı planlıyor.
ABD Çalışma Bakanlığı İş Güvenliği ve Sağlığı İdaresinden (OSHA) yapılan yazılı açıklamada, 100’den fazla çalışanı olan işletmelerin 4 Ocak 2002’ye kadar bütün çalışanlarına aşı yaptırma, aşı olmayanlara ise her hafta test yaptırma zorunluluğu askıya alındı. Söz konusu adım, Biden yönetiminin aşı politikasına yaklaşık 17 eyalette açılan davalar ve bazı federal temyiz mahkemelerinin uygulamanın yürürlüğünü durdurma kararının ardından geldi.
İtalya’da Perşembe gününden itibaren Covid sertifikası karşıtı gösterilere çeşitli kısıtlamalar getirildi. İçişleri Bakanlığı’nın aldığı kararla, bundan böyle yürüyüş şeklindeki gösterilere izin verilmeyecek.
Danimarka’da hükümet, işveren ve işçi temsilcileri, patronların çalışanlardan işyerinde yeşil Kovid-19 pasaportu ibraz etmelerini talep eden yeni bir anlaşma üzerinde anlaştı.
Fransız hükümeti, vakaların artışıyla ilgili yeni önlemler almaya karar vererek bugünden itibaren koronavirüs ile mücadele kapsamında tüm ilkokullarda maske takmayı zorunlu hale getirdi.
***
Günlük koronavirüs vaka sayısının 50 binin üzerine çıktığı Almanya’da dün alınan kararların pandemiyle mücadeledeki sorunları çözmeye yetmeyeceğini vurgulayan Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DİDF), alınan kararların göstermelik ve yetersiz olduğunu belirtti. “Hükümet olacak partiler, pandeminin yayılmasını kalıcı olarak engelleyecek acil kararlar alma yerine, sorumluluğu bireylere yükleyerek çözme politikalarını devam ettirmektedir” denilerek pandemiyle mücadele yönteminin eleşrildiği açıklamada; aşılardaki patentlerin kaldırılması, testlerin yeniden ücretsiz hale getirilmesi, başta okullar olmak üzere toplumsal alanlarda pandemiye karşı önlemlerin yeniden düzenlenmesi, salgın nedeniyle daha da yoksullaşan emekçi kesimlerin acilen desteklenmesi de dahil pek çok önlemin alınması gerektiği belirtildi.
***
İngiltere’de bir şirket, Koronavirüs’e karşı daha uzun süre bağışıklık sağlamak için T hücrelerini kullanan yeni bir aşı üzerinde çalışıyor. 2016 yılında T hücreleri üretmek için kurulan Emergex, Covid-19’la enfekte olmuş hücrelere de T hücreleriyle müdahale edecek bir aşı üzerinde çalışıyor. Varolan Koronavirüs aşılarında antikorlar enfekte hücrelere tutunup yayılmasını engellerken, T hücreleri enfekte olan hücreleri yok ediyor.
***
Covid-19 hastalığına yakalanmış insanların bir kısmı, Alzheimer benzeri beyin sisi deneyimliyor. Araştırmalar, Covid-19 geçirmiş insanlarının bazılarında beyin hacminin küçüldüğüne rastlandı. Unutkanlık, kısa süreli hafıza kaybı, kafa karışıklığı, net düşünememe, konsantre olamama, uyku problemleri, baş ağrıları, konuşmada ve günlük kelimeleri bulmada zorluk ve depresif ruh halleri gibi şikayetler enfekte olan kişilerde oldukça yaygın. Beyin sisi ilk Covid-19 geçirildikten sonra aylarca devam edebiliyor ve uzun vadede bunama riskini de arttırabiliyor.
[su_box title=”AKADEMİDEN” style=”glass” box_color=”#24b0f2″ radius=”1″][/su_box]
Chapman ve arkadaşlarının (2021) Avrupa’nın 19 ülkesinde gerçekleştirdikleri bir araştırmaya göre, COVID-19 pandemisi Avrupa’da fazladan 300.000 cana daha mal olabilir. Çalışmanın henüz ön baskı hali medRxiv’de sunuluyor. Kaynakçadan ulaşılabilir.
Çalışmada kullanılan modellemeler pandeminin Avrupa’da yaklaşık bir milyon hospitalizasyona yol açabileceğini ve bunların bir kısmının öngörülen ölüm sayısına katkıda bulunacağını tahmin ediyor. Ancak yazarlar, tahminlerinin tüm enfeksiyon önleme kısıtlamalarının kaldırıldığını ve bireyler arasındaki temasların pandemi öncesi seviyelerine döndüğünü varsayan maksimum sayılar olduğuna dikkat çekiyor. Başta da belirttiğimiz gibi analiz, medRxiv sunucusunda bir ön baskı olarak yayınlandı ve henüz hakem tarafından gözden geçirilmedi.
Nature’dan Smiriti Mallapaty’nin söz konusu yayın üzerine yaptığı röportajlardan (2021) bazı kısımları aktarıyoruz.
İngiltere’deki Cambridge Üniversitesi’nde bulaşıcı hastalık epidemiyoloğu olan ve çalışmaya dahil olmayan Henrik Salje, bulguların pandeminin Avrupa’da ve muhtemelen başka yerlerde oldukça şiddetli olmaya devam edeceğini öne sürüyor. Ancak rakamların ihtiyatla yorumlanması gerektiğini de belirtiyor, çünkü analiz, nüfustaki herkesin virüse maruz kalacağını varsayıyor. Yine, Avustralya’daki Sidney Üniversitesi’nde bulaşıcı hastalık modelleyicisi Sheryl Chang, çalışmanın ülkelerin önündeki zorluklara hazırlanmalarına yardımcı olmak için yararlı bir egzersiz olduğunu söylüyor: “İnsanların COVID-19’un bitmediğinin farkında olması gerekiyor”.
Çalışmaya göre örneğin, aşılama oranlarının nispeten düşük olduğu Romanya’da her 1000 kişiden yaklaşık 8’i hastaneye kaldırılabilirken, İngiltere’de bu oran 1000’de birden az. Mutlak olarak, oldukça yaşlı bir nüfusa sahip olan Almanya’da yaklaşık 280.000 kişi, Danimarka’da 6.300’e kıyasla hala hospitalize olma riski ile karşı karşıya. Başyazar Lloyd Chapman, analizin, popülasyonlar arasında nispeten yüksek aşılama oranına sahip olan ülkelerin bile hala hastaneye yatış ve ölüm dalgaları yaşayabileceğine dair bir uyarı gönderdiğini söylüyor. Ancak rakamlar “olabileceklerin üst sınırı” diye de ekliyor.
Bununla birlikte, araştırmacılar, bağışıklıktan kaçan yeni bir varyantın ortaya çıkması veya zamanla azalan bağışıklık gibi bu riski daha da artırabilecek diğer faktörleri hesaba katmadığını söylüyor. Cambridge Üniversitesi’nde bulaşıcı hastalık modelleyicisi olan Megan O’Driscoll, “aşılama sonrası korunma sürelerinin izlenmesi, SARS-CoV-2’nin gelecekteki uzun vadeli risklerini anlamak için kritik olacak” diyor.
Chapman, L. A. C., Barnard, R. C., Russell, T. W., Abbott, S., Van Zandvoort, K., Davies, N. G., & Kucharski, A. J. (2021). Unexposed populations and potential COVID-19 burden in European countries. Cold Spring Harbor Laboratory. https://doi.org/10.1101/2021.11.10.21266166
Mallapaty, S. (2021). Europe’s COVID death toll could rise by hundreds of thousands. In Nature. Springer Science and Business Media LLC. https://doi.org/10.1038/d41586-021-03455-w