Home / KORONA GÜNLÜKLERİ / KORONA GÜNLÜĞÜ 10 AĞUSTOS

KORONA GÜNLÜĞÜ 10 AĞUSTOS

GÜNDEM

  • UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Hevsel Bahçeleri’nde 2 farklı noktada yangın çıkarıldı. Yangında, büyük çapta hasar oluşurken, çok sayıda ağaç küle döndü.
  • Hevsel Bahçeleri, Dicle Nehri kıyısında, Diyarbakır Kalesi ile nehir vadisi arasında yer alan yaklaşık yedi yüz hektarlık verimli arazidir. Çok farklı türlerin ihtiyaçlarına cevap verebilecek alanlara (habitat) sahip Hevsel Bahçeleri, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin en büyük kuş cennetidir. 180’den fazla kuş türünün yanı sıra susamuru, tilki, sansar, sincap ve kirpi gibi birçok memelinin barınağıdır. Göçmen kuşlar tarafından bir istasyon, dinlenme, barınma ve de bir korunma yeri olarak kullanılan vadide bölgeye has kuşlar olarak bilinen boz alameceklerle pembe göğüslü ötleğenlerin yanı sıra yabani şahin, kızıl şahin, arı şahini, yılan kartalı, gökçe delice, kukumav, kerkenez ve küçük kerkenez gibi yırtıcı kuşlara da yılın hemen her mevsiminde rastlanmaktadır. Türkiye’de nadir bulunan yaz atmacalarına da ev sahipliği yaptığı bilinir. Kentin akciğerleri konumundaki Hevsel Bahçeleri, 2013’te Dünya Mirasları listesine girmesi için UNESCO’ya aday gösterilmiş, 2015’te ise UNESCO tarafından Dünya Mirası ilan edilmişti.
  • Kürde Kürtçe mevlit de yasak! Kürtçe’ye yönelik baskı ve yasağın son halkası Diyarbakır’da taziyede yaşandı: Diyarbakır Sur’da Kürtçe mevlit okuyan imam jandarma tarafından uyarıldı. Kürtçe’ye yönelik baskı ve yasaklamalara yenileri ekleniyor. Kayyumların kimi yerlerdeki Kürtçe olan tabela ve isimleri kaldırması, Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümleri’ndeki tezlere Kürtçe yasağın getirilmesi, bir AVM’de Kürtçe konuşmanın yasaklanması… Bunlar son dönemlerde yaşanan olaylardan sadece birkaç tanesi.
  • Ayasofya’nın müze statüsünün kaldırılmasının ardından kılınan cuma namazına katılan AKP Hatay Milletvekili Hacı Bayram Türkoğlu’nun Coronavirus testi pozitif çıktı. Son 1 ayda 7 kez test yaptırdığını söyleyen Türkoğlu, 8. testinin pozitif çıktığını duyurdu. Türk Tabipler Birliği (TTB) Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman, bir milletvekiline bir ayda 8 test yapılmasının kabul edilemez olduğunu belirterek, “Bu bir skandaldır” dedi.
  • Yunanistan’da polis, Kürt gazeteciler Çağdaş Kaplan ve Berçem Mordeniz’i, Atina Syntagma Meydanı’ndaki polis şiddetini kayıt altına aldıkları için darp ederek gözaltına alındı
  • Korona virüsü salgınından en fazla etkilenen sektörler arasında turizm yer alıyor. Aylar süren salgın sebebiyle büyük kayıplar yaşayan sektörde, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre yabancı turist sayısı nisan ve mayıs aylarında yüzde 99 düşüş gösterdi. TUİK, 29 Temmuz’da yayınlanması beklenen turizm istatistiklerini ise salgında sınır kapılarının kapalı olması sebebiyle ilan etmeyeceğini açıkladı.
  • Grup Yorum konserine izin yok: Gözaltılar var
  • Kanal İstanbul mevzuat çalışması tamamlandı: Şirkete vergi muafiyeti getirildi, orman vasfı kaldırıldı.
  • Belarus seçimleri: Lukaşenko’nun kazandığının açıklanmasının ardından Minsk’te protestocular sokağa çıktı. insk’te toplananlar “Zafer Bizim” gibi sloganlar attıklarını ve en az 10 kişinin gözaltına alındığını duyurdu. Ajans ayrıca, Minsk’in yanı sıra Zhodzina ve Baranoviçi kentlerinde de protestolar düzenlendiğini bildirdi.
  • Kuveyt hükümeti, ‘işgücü piyasasındaki dengesizliklerin ve demografik yapı üzerindeki etkilerinin giderilmesi’ gerekçesiyle yarım milyondan fazla yabancı işçinin sınır dışı edilmesi yönünde bir planları olduğunu açıkladı.
  • Dünya genelinde 476 milyon yerli halk, 5 bin farklı kültürü temsil ediyor. Doğal yaşamın sürdürücüsü yerli halkların yaşam biçimleri ve kültürleri ırkçılık ve ayrımcılık nedeniyle büyük risk altında. 

MEVCUT DURUM – SALGININ KONTROL SAĞLIK ÇALIŞANLARININ SAĞLIĞI

  • Dünya genelinde toplam vaka sayısı 20 milyonu geçti. Vakaların %30.6’sı Kuzey Amerika, %25.2’si Asya, %23.7’si Güney Amerika, %15.2’si Avrupa ve %5.3’ü Afrika kıtasına ait.
  • Covid-19 bağlı küresel can kaybı 733 bin 607.
  • Yeni vaka bildirimi ve günlük ölüm sayısında dünya genelinde hafta sonu ciddi düşüş görülüyor. Son 24 saatte 214 binden fazla kişiye Covid-19 tanısı konuldu. Yine 4 bin 798 kişi Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetti. 
  • Sağlık Bakanı Koca’ya göre de yeni vaka sayısında artış devam ediyor. Son 24 saatte 1,182 kişiye Covid-19 tanısı konuldu, 15 kişi hayatını kaybetti. Toplam vaka sayısı 240 bini geçti. Toplam can kaybı ise 5 bin 844’e yükseldi. Ağır hasta (%5.3) ve pnömonilı (zatürre) hasta oranı (%8.1) ciddiyetini sürdürüyor. Bir günde yapılan test sayısı 61 bin 446 oldu.  Koca ‘Yakın zamanlarda vaka sayılarının en çok arttığı illerimizden Gaziantep’te, son bir hafta içinde, ortalama vaka sayıları %10 düştü’ bilgisini paylaştı.
  • Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Coronavirus temaslı kişilerin pozitif vakaya dönüşme oranlarının mayıs ayına kıyasla Türkiye genelinde 1,3 kat arttığını bildirdi. İller bazında artış örnekleri: Şanlıurfa 1,7, Ankara 1,6, Diyarbakır 1,4, Antep 1,3 kat.
  • Sağlık Bakanlığı evde takip ve yatan hasta algoritmasını değiştirdi.  Bir kişinin hastanede yatabilmesi için solunum sıkıntısı, nefes darlığı, oral alımda ve beslenmede zorluk olması şartı getirildi. Sağlık Bakanlığı, ateş, öksürük, boğaz ağrısı, baş ağrısı, kas-eklem ağrıları, karın ağrısı veya ishal, koku veya tat alma bozukluğu olan kişilerin bundan böyle bakımlarının evde yapılacağını, bu belirtilere, solunum sıkıntısı, nefes darlığı, oral alımda ve beslenmede zorluk eklenmesi durumunda kişinin hastaneye yatışının yapılabileceğini ve takibinin orada devam edeceğini açıkladı. Evde takibi yapılacak kişiler hafif-orta pnömonili (zatürree) olarak tanımlanırken, hastaneye yatan kişiler ağır pnömonili olarak tanımlandı. Bakanlık daha önce orta pnömonisi olanların da hastanede tedavisini istiyordu.
  • Sağlık Bakanlığı’nın yerli kit üreten 12 firma olmasına karşın tek bir firmayla anlaşması, kitlerin alım sürecinde yolsuzluk yapıldığı iddiası ve yurtdışındaki yetkili laboratuvarlarda PCR testlerinin doğruluğunun yüzde 40’larda kaldığının iddia edilmesi krize neden oldu. Test kiti tartışması nedeniyle bakanlığa bağlı kurumlarda görev yapan 4 bürokrat istifa ederken bir bürokrat görevden alındı. Bilim insanları, bakanlığın tartışmalara son vermek için testlerin duyarlılığını, pozitif ve negatif kestirim gücünü net olarak açıklaması gerektiğini belirtti.
  • Prof.Dr.Ahmet Saltık: “Yüzde 40 duyarlığı (hastaları yakalama gücü) olan bir testi kullanmak yerine, yazı – tura atsanız doğru tanı koyma şansınız daha yüksek, yüzde 50 oranında olur; oysa bu test yüzde 60 yanıltıyor! Salgının ortasında, 88 milyon insanın yaşadığı bir ülkede hazin bir ironi. ‘Test negatif’ diyerek evlerine gönderdiniz, kayıtlara geçmediniz, eğer şimdi kayda giren 240 bin olguyu 100 gerçek hastanın yüzde 40’ı kabul ederseniz, bunun üzerine 360 bin hasta daha eklemeniz gerekir o ‘yeteneksiz test’ yüzünden atladığınız. 600 bin hasta resmen ilan edilmiş olması gerekirdi Türkiye’de…”
  • Prof. Dr. Özlem Kurt Azap: “Test kiti ile ilgili sıkıntılar birçok tartışmaya konu edildi. Dünyada en iyi koşullarda testin duyarlılığının yüzde 50-60’larda olduğunu biliyoruz. Şimdi yüzde 40 açıklamasından sonra bakanlıktan bir başka açıklama yapıldı. Dendi ki testin duyarlılığı yüzde 91. Bu kafa karışıklığına yol açıyor. Yüzde 91 diye açıklanan oran dış kalite kontrol sonuçları dediğimiz şey. Dış kalite elbette ki önemli. Ama testin duyarlılığı için dış kalite kontrol sonuçlarını paylaşmak testin gerçek duyarlılığını söylemek anlamına gelmiyor. Bir tarafta yüzde 40 diye bir oran var, diğer tarafta yüzde 91 diye bir oran var. Buradaki doğru bilgiyi Sağlık Bakanlığı yetkililerinin açıklaması gerekiyor.”
  • Sağlık Bakanlığı’ndan 81 ilin valiliğine Covid-19 PCR testi ve izolasyonu işlemlerine ilişkin yazı gönderildi. Düzenlemeyle, profesyonel sporcuların müsabakalar önceki olası şüphe ve taramalarında yapılacak “Covid-19 PCR” testleri de Bakanlık tarafından ruhsatlandırılan mikrobiyoloji laboratuvar ruhsatı olan tüm kuruluşlarda yapılabilecek.
  • Sinop’ta, İl Özel İdaresi bünyesinde sahilde hizmet verilen Karakum Sosyal Tesisi, çalışanda Coronavirus tespit edilmesi üzerine tüm personel izolasyona alındı. ‘’Misafirlerimizin ve çalışanlarımızın sağlığını korumak amacıyla tüm tedbirler alınmaya devam edilecektir. Bu kapsamda tesisimizde genel dezenfekte işlemleri için 2 gün süreyle 09-10.08.2020 tarihlerinde (Pazar-Pazartesi) plaj hizmeti verilmeyecektir. Akabinde Sağlık Bakanlığı’mızın Covid-19 rehberinde yer alan tedbirler çerçevesinde hizmet sunumuna devam edilecektir” denildi.
  • Hastaların saptanması ve izolasyona alınması salgın kontrolünde çok önemli. Bununla birlikte bu konuda ciddi sorunlar oldugu bildiriliyor. Bu konuya gözler önüne seren bir örnek İstanbul’da yaşandı. Covid-19 hastası üç kişi, polis denetimine takıldı.
  • Korona virüsü salgını nedeniyle mart ayında durdurulan Rusya uçuşları, 1 Ağustos’ta İstanbul ve Ankara’ya, bugün itibarıyla da Antalya, Dalaman ve Bodrum’a inmeye başladı. Covid-19 nedeniyle tedbirlerin alındığı havalimanına aileleri veya arkadaşlarıyla gelen 519 kişilik turist kafilesi, maske takarak uçaktan indi.
  • Yeni Zelanda hükümeti, korona virüsü salgınında 100 gündür ülke içi bulaşmayla tek bir vakanın bile görülmediğini açıkladı. Ancak bu açıklamaya, bir de uyarı eşlik etti. Yeni Zelanda Halk Sağlığı Direktörü Dr. Ashley Bloomfield, “İç bulaş olmadan 100 güne ulaşmak önemli bir mihenk taşı ama hepimizin bildiği gibi, [virüsü] boşveremeyiz. Virüsün deniz aşırı ülkelerde, önceden kontrol altına alındığı yerlerde ne kadar hızlı bir şekilde yeniden ortaya çıktığını gördük” dedi. Yeni Zelanda’da şu an izolasyon merkezlerinde 23 aktif korona virüsü vakası bulunuyor. Ülkede kayıtlara geçen toplam vaka sayısı ise 1219.

TOPLUMSAL MÜCADELE-SAĞLIK MUHALEFETİ

  • Çanakkale Tabip Odası Başkanı Erensoy, Çanakkale’de vaka artışlarını, Lapseki’deki gıda soğutma fabrikasında ve Dardanel’de Covid-19 vakalarının tespitiyle fark ettiklerini Dardanel gibi 1000 civarı işçinin çalıştığı bir fabrikada 10’arlı vakaların tespitinin büyük bir tehlikeye işaret ettiğini dile getirdi. Erensoy önemli aıklamalarda bulundu: “Böyle büyük bir fabrikada çalışan isçilerin tamamına ve ailelerine, ailelerinin temaslılarına Covid bulaşabilirdi. İl Pandemi Kurulu, bu kadar kalabalık nüfusun evlerde kontrol edilemeyeceğini düşünerek işçilerin yurtlarda karantinaya alınmasına karar verdi ve bu arada işçiler fabrikada çalışmaya devam ettiler. Bu noktada yapılması gereken bu kalabalık gruba yaygın test uygulamak ve virüs taşıyanları virüs bulaşmamış olanlardan katiyetle ayırmaktı. Bu işçiler herhangi bir test uygulanmadan ne kadar dikkat edilirse edilsin birlikte çalıştırılmaya devam ediyorlar. Biliyoruz ki sağlık bakanlığı ve sağlık müdürlükleri vaka sayısını kontrol edebilmek amacıyla Covid pozitiflerin temaslıları da dahil olmak üzere sıklıkla test uygulamıyor ve biz bu yaklaşımı doğru bulmuyoruz. …“Çanakkale’ye özgü yaşadığımız özel bir uygulama da, Kazdağları’nda altın madenine karşı nöbet tutanlara ve onlara destek için gelenlere, onlara erzak getirenlere pandemi gerekçe gösterilerek, ormana giriş pandemi nedeniyle yasak denilerek engel olunmaya çalışılıyor. Ciddi oranda para cezalarıyla insanlar yıldırılmaya çalışılıyor. Şimdiden kesilen cezalar 400 bin lirayı buldu. Ormana giriş yasak denilirken ve başka hiçbir orman için bu yasak uygulanmazken, nöbet tutulan alanın hemen yanındaki Balaban Dinlenme Tesisleri dolup dolup taşıyor. Plajları, kafeleri, restaurantları, AVM’leri saymıyorum bile. Bu tür ‘duruma göre pandemi’ uygulamaları, pandeminin toplum tarafından ciddiyetle algılanmasına çok ciddi zarar veriyor.”
  • Manisa Tabip Odası Başkanı Şahut Duran ise fabrikalar üzerine net bilgilerin kendilerinde de olmadığını ama Organize Sanayi’de bin civarında vaka olduğunu bildiklerini söyledi. Bilgileri sahada çalışan hekimlerden aldıkları belirten Duran, “Ama vefat sayıları konusunda orada çalışan arkadaşlar da, işyeri hekimi olan arkadaşlar da tam sayıyı bilemiyorlar. Vestel için 5 denildi, sonra 7 oldu. Zaten genel olarak Türkiye’de de bakanlığın verdiği veriler, gerçek verilerin altında” dedi. Fabrikalar bölgesindeki inisiyatifin OSB’nin yönetimine bırakıldığı bilgisini veren Duran, “Pandemi sürecinin başından beri bizim Tabip Odası olarak hem valilikten, hem Sağlık Müdürlüğü’nden yazılı ve sözlü taleplerimiz oldu. Ancak şu ana kadar olumlu bir geri dönüş alamadık. Valilik süreci yönetiyor ve gerçek verileri onlar biliyor aslında” diye konuştu.
  • SOL Parti’den 12 maddelik çağrı. 1. Olağan Konferansını “Yıkalım haramilerin saltanatını” sloganıyla gerçekleştiren SOL Parti, Türkiye’de çözüm için 12 maddelik bir yol haritası açıkladı.

1.     Siyasal rejim derhal ortadan kaldırılmalıdır /

2. Nato’dan çıkılmalı, İncirlik kapatılmalı /

3. Tarikat ve cemaatlere desteğe son verilmeli

4. Kürt sorunu barışçıl süreçle çözülmelİ

5. Sermayeye peşkeş çekilen bütün varlıklar kamulaştırılmalI

6.     Örgütlenmenin ve grev hakkının önündeki engeller kaldırılmalı

7.     Parasız eğitim

8.     Parasız Sağlık

9.     Gençler için istihdam alanları oluşturulmalı

10.  İstanbul sözleşmesi uygulanmalı

11.  Doğa haklarını savunan ekolojik bir anayasa

12.  Sağlıklı ve ucuz gıdaya erişim

Parasız Sağlık: Sağlık hizmeti herkese eşit, parasız, nitelikli, ulaşılabilir olmalı kamu eliyle sunulmalıdır. Koruyucu sağlık hizmetlerine yeterli kaynak aktarılmalıdır. Kamu kaynaklarının özel hastanelere aktarımı durdurulmalıdır. Halkın sırtına yıkılan ve kara delik haline dönüşen şehir hastaneleri şirketlerden alınıp koşulsuz şartsız kamuya devredilmelidir. Özel ve vakıf hastaneleri kamulaştırılmalıdır. Sağlık emekçilerine insanca çalışma koşulları ve ücret verilmeli sağlıkta şiddeti engelleyici önlemler alınmalıdır. Bilimsel çalışmalara, eğitim-araştırma-geliştirme, aşı çalışması gibi alanlara yeterli kaynak ayrılmalı, sağlık eğitimi bilimsel temelde, çağın gerekleri ve toplumun ihtiyaçları doğrultusunda yapılandırılmalıdır.

YENİ YAŞAM İNŞASI  

  • Ayarlama virüs açıklamaları çökmüştür – Dr.Hayrı Hazargöl: 

Başta Amed olmak üzere Kürt illerinde coronavirüs vakalarının ve ölümlerinin arttığı bildirilmektedir. Zamanında alınmayan tedbirlerin bu duruma yol açtığı söylenmektedir. Kürt halkını bastırmada her türlü baskı ve zor sistemini kullanan iktidar buralarda coronavirüsü bastırmak için gereken tedbirleri almamıştır. Sürekli halkı aldatan, oyalayan ve gerçekleri gizleyen açıklamalar, sonunda coronavirüs gerçeği tarafından patlatılmıştır. Virüs vakaları gizlenemez hale gelmiştir. Bu durum karşısında halka düşen görev; kendi tedbirlerini almak; toplumsal dayanışma ile virüsün yaratacağı olumsuzlukların üstesinden gelmek olmalıdır. Kürtlerin tüm sorunlarına çözüm bulacak olan tüm tarihinde olduğu gibi toplumsallık bilinci ve dayanışmasıdır. Bireycilik, kapitalist kültür, toplumcu bilinçten kopuş Kürtler için ölüm ve kölelik; toplumsallık ve dayanışma ise yaşam ve özgürlüktür.

  • Lice’nin Yolçatı Mahallesi’nde birçok kez tahrip edilen ve en son bölgede çıkan yangından zarar gören mezarlığı ziyaret eden aileler, ağıtlar eşliğinde temizlik çalışması yaparak, kırılan mezar taşlarını topladı.   Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (MEBYA-DER), Halkların Demokratik Partisi (HDP), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) üyeleri ve kimi aileler, Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Yolçatı (Sîsê) Mahallesi’nde birçok kez tahrip edilen ve en son bölgede çıkan yangında zarar gören mezarlığı ziyaret etti. Partililer ve aileler, tahribattan kaynaklı kırılan mezar taşlarını toplayarak mezarlıkta temizlik yaptı. Mezarlıktaki tablo karşısında ağıtlar yakan aileler, yanlarından getirdikleri boya ile mezarlarda kalan tuğlalar üzerine yaşamını yitirenlerin isimlerini yazdı.  

JİN

  • Kadınlar istanbul sözleşmesinin maddelerini okuyarak sözleşmenin bilinirliğini arttırmayı hedefliyorhttps://twitter.com/nevruztugce/status/1292384412982812677?s=12
  • Bir deneyim olarak Kadının Toplumsal Sözleşmesi ve İstanbul Sözleşmesi – Ayşe Gökkan: “Son olarak sözleşme ile ilgili AKP MYK’sı da tartışacakmış. Birincisi AKP MYK’sı, Türkiye Parlamentosu değildir. Ancak kendi yaklaşımını ele alabilir AKP MYK’sına bir öneride bulanabiliriz; sakın imzayı geri çekmekten yana olmayın tarihe kadın katliamının altına imza atan parti olarak geçersiniz. Bu da bir kara sayfa olarak toplumlar tarihine sizin adınızı vahşet harfleriyle yazar. AKP’ye oy veren, içinde yer alan kadınlar unutmamalıdırlar ki İstanbul Sözleşmesi sizi de koruyor. Türkiye de farklı kimlik, inanç, düşünce ve çevrelerden neredeyse tüm kadınlar İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıktı. 21.yy’da tüm kadınları karşısına alan tarihten silinmeye mahkum olduğu tarihte bolca örneklerle doludur. http://www.jinnews9.xyz/TUM-HABERLER/content/view/144370  
  • Namus Belası – Nejla Kurul: Hegemonik erkeklerle işbirlikçi erkekler ataerkil düzenin çıkarlarını beraberce savunurlar. Gelir, servet ve mülk hegemonik erkeklerde kalırken yükü çoktur işbirlikçi erkeğin, ‘namus’ları için yaşarlar. Onlar işyerinde ne kadar ezilirse ezilsin, işsizlik garabetinden ne kadar çok etkilenirse etkilensin, ataerkil düzenden bir pay alırlar. Bu pay, özel alandaki, evdeki, aile içindeki, sokaklardaki ayrıcalıkları ve kamusal alanın görmezden geldiği erkek yaşamlarıdır.
    • Anlaşılıyor ki erkeklerin önemli bir kısmı, mekânın ve zamanın bir yayılımında ‘köle’, başka bir dağılımında ise ‘efendi’dir. Kamusal alanda kendi temsillerini görürler, yaşamın kuytularına ve özel alana geçince kendi eril iktidarları başlar. Ataerkil iktidarın gözü ve kulağı, bekçisi olan erkek, ev halkını namus adına gözetime tabi tutar. Evdeki erk; gençlerin (saç, sakal, küpe, toka vb) ve kadınların bedeninden (etek boyu, örtünme, göğüs dekoltesi, oturma-kalkma, hizmet etme vb), onların zaman (evden çıkış ve giriş saatleri) ve mekân kullanımına dek (ne kadar uzağa gidebilecekleri) bir dizi denetiminden sorumludur. Özellikle kadının bedeni, kadının sesi, kadının gerçek ve dijital ortamdaki sözü gözetim altında tutulur.
    • Eril iktidar, koca döver de sever de sözünde tam karşılığını bulur. Gözetime karşı kaçış çizgileri örüldüğünde, erkeğin denetlenemeyen şiddeti, aile, iffet, namus için katlanılması gereken bir tür kötülükolarak ‘idare’ edilir. Erkek taşkınlık yapabilir, dövebilir, küfreder, hatta öldürebilir de. Erkeğin öfkeli hallerini sineye çekmeye ve telafi etmeye yönelik mekanizmalar mizojin, yani kadın düşmanlığı düzeyine ulaşabilir. Bu durumda kadın cinayetleri için çanlar çalmaya başlar.  http://yeniyasamgazetesi1.com/author/nejla-kurul/

SİYASAL SAĞLIK – EKOLOJİK SAĞLIK

  • Fuat Ercan: Doğanın kendisini yenileme hızı ile ulus-devlet destekli imalata dayalı sistemin kendini üretme hızı büyüyen bir çelişki halinde.

Ulus-devlet destekli imalata dayalı birikimin oluşturduğu toplumsal işleyişe hayır diyorsak, o hayır ifadesinin üzerinde durup analiz etmesi gereken üç şey var demek. Küçülme doğanın tahribatını azaltacak bir ifade ise tabiki evet, ama belki daha çok yukarıda işaret ettiğim gibi bu istek politik duyarlılık üretimci ulus-devlet ve sermaye için değil ama kalkınmacı, ilerlemeci sol açısından sağlıklı bir politik ifade, deşifre edici dili var. Ama küçülme ifadesinin ilk yüzleşeceği, kavga edeceği kesim sermayedarlar olacak. Küçülme ifadesini politik gündemde bulunduran ve yanlarında olacağım düşünsel/eylem halinin sermayenin işleyiş ve belirlemelerini iyi-kötü şirket ya da ampirik olarak küçülmeye ayak uyacak işletme / firmalara ait detaylı birikime ait tartışmaları olmadığını düşünüyorum. Üretim, realizasyon ve yeniden değerlenme süreci imalat ve ulus-devletle birlikte işleyen bir dinamik, o yüzden kızıl hat, yeşil hatla ve hatta mor hatla buluşması gerekiyor. Ama küçülmenin politik pratiğini etik-politik biçimde sürdürecek arkadaşların da zaten inatları oranında radikal olacağını düşünüyorum. Evet küçülme ama ulus-devletin, imalata dayalı işleyişe ve birikim mekanizmasına karşılık KÜÇÜLME. Bu imalata dayalı sistemin yani kapitalizmin “döl yatağı” Ziggurat’a uzatarak tarihsel gerçekliği çarpıtmanın anlamı yok, bu işleyiş mekanizma hem endüstriyalizm ve hem de sermaye birikimi için tarihsel bir gerçeklik. Kır üzerinden ve küçülme ile sorunları çözecek bir mekanizma değil.

Politik pratik bir gün küçülme yani doğayı tahrip etmeyen, emek-gücünün karşılığı ödenmeyen eşitsiz değişim değerine izin vermeyen ve dahası emek – gücünün yeniden üretimi yani kadınların çifte baskı altından kurtaracak bir yaşam ortamını örgütlemek, o ortamın mücadelesini vermek ne güzel. Ama son zamanlarda enternasyonal tarihsel istek talebin yerini yerel otonom işleyişlere yönelik stratejik kayma üzerine düşünmemiz gerekiyor. Sadece teorik olarak değil politik olarak düşünmemiz gerekiyor, bugün yerel dediğimiz tüm yaşam koşulları sermaye birikiminin sadece üretim değil tüketim ve insan oluşumunu belirlemişse ve bu belirleme dünya ölçeğinde işleyen bir network ve düşünce/duygu /arzu /tüketim üzerinden gerçekleşiyorsa, yerel otonom her oluş, hem içerden kodlanmış hem de dışardan hep kodlamaya devam eden bir etkilenmeye dahil olduğunu bilmeliyiz. O zaman sorun yerel-otonom olsa bile bunun ancak kısmı ulus-devlet destekli imalata dayalı birikimin yaşamını sürdürdüğü alanlarda da köşeye sıkıştırarak dönüşmenin mümkün olacağını düşünüyorum. Yani yerel/lokal olan bağlantılar içinde yerel ve lokal değildir, yerel-otonom her mücadele sadece yerel-lokal değildir, yerel-lokal otonom olmaktan çıkmıştır. Rojava deneyimini düşünmek bile bunun böyle olduğunu gösteriyor. http://yeniyasamgazetesi1.com/evet-kuculme-ama-ulus-devlete-karsi/

  • Sağlık krizleri gıdamızı vurabilir – Melis Alphan

Covid-19 salgını gıdaya erişim konusunda endişe yarattı. Böylesi büyük bir sağlık krizinde, kendine yetebilen tarım üretimi ile gıdaya eşit erişimin sağlanmasının önemi anlaşıldı.

“Bu salgın tüm dünyada gıdaya erişim konusunda endişe yarattı. Böylesi büyük bir sağlık krizinde, kendine yetebilen tarım üretimi ile gıdaya eşit erişimin sağlanmasının önemi bir kez daha anlaşıldı” diyen Greenpeace Türkiye, ‘Türkiye’nin Covid-19 Kapsamında Gıda Güvenliği’ adlı bir rapor yayımladı. …Covid-19 salgınının, olası bir pandemide gıda güvenliği ve erişilebilirliğine dair hiçbir uluslararası kuruluşun hazırlık planı olmadığını gösterdiğine vurgu yapılan raporda şöyle deniyor: “Türkiye’de gıda sorunu yaşanmasa da, tarımsal işgücü hareketinin kısıtlamalardan etkilenmesi, ileri yaştaki çiftçilerin sokağa çıkamamasının yarattığı sorunlar ve artan döviz fiyatlarının özellikle hayvancılıkta kritik girdi olan yağlı tohumların ithalat fiyatını TL cinsinden yüzde 30 etkileyeceği beklentisi, Türkiye’nin kriz dönemleri için hazırlıklı olması gerektiğini ortaya koymuştur.” …Gıda üretiminin yoğun ve düşük olduğu bölgeler arası gıda ulaştırılması konusuna da dikkat çekilen raporda şöyle deniyor: “Türkiye bu sorunu Covid-19 salgınında hissetmedi ama bu veya benzer bir salgının uzun sürmesi halinde bölgelerin, hatta kentlerin temel gıda ihtiyaçlarını karşılayacak üretim planları yapılması gerekmektedir. Bu bağlamda Akdeniz, Ege, Marmara ve Karadeniz bu sorundan göreceli olarak daha az etkilenecektir. Ama özellikle Doğu Anadolu ve İç Anadolu bu riskin yüksek olabileceği yerlerdir.” https://artigercek.com/yazarlar/melis-alphan/saglik-krizleri-gidamizi-vurabilir

  • Okulların açılmasını zorlamaktan vazgeçin – Adrienne LaFrance

Daha fazla şey öğrendikçe, çocukların hastalığı bulaştırma noktasında son derece etkili taşıyıcılar olma ihtimalinin arttığını görüyoruz. Bahar sömestrinin bitişi, virüs henüz ülkeyi işgal etmeden önce gerçekleşti. Şimdi sınıflara geri dönmek -en hassas önlemlerle bile- Covid-19’un bir topluluğu ne kadar hızlı yutabileceğini test etmek için kusursuz koşullar yaratacaktır. Mart ayında okullar, çocuklar, öğretmenler ve çalışanlar için güvenli görülmemişti. Şu anda salgın, Amerika Birleşik Devletleri’nde o zamankinden daha da kötü ve ülke çapındaki çok sayıda merkez üssü virüsten kavruluyor. O halde şimdi neden okullar tekrar açılacak? https://www.gazeteduvar.com.tr/dunya-forum/2020/08/09/okullarin-acilmasini-zorlamaktan-vazgecin

GÖRÜŞLER

  • Bölgeye yerleşen salgın varlığını devam ettiriyor. Buna karşın saglık kurumları müdahale edemez duruma geldi. Bir yandan kayyım yönetiminin salgın kontrolü çalışmalarında da devam etmesi öte yandan Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın parçalı hale getirdiği birinci basamak çaresizlik içinde… Önlem alma, izolasyon takibi, filyasyon çalışmalarında ciddi yetersizlikler var. Ne için yapıldığı anlamlandırılmayan bir çok çalışma sağlık emekçilerinin iş yüklerini daha da artırmış durumda… Sağlık tükenmenin eşiğinde. Toplum katılımı ve sağlık emekçilerinin karar süreçlerine katılımı akılara bile gelmiyor. Hatta bilerek dışarıda tutuluyor. Salgının kontrolü ancak toplum içinde çalışma ile, toplumun sorumluluk alması ile mümkün. Dayatılan çaresizliğe mahkum olma riski ile karşı karşıyayız. Bunun aşmanın yolu sağlık emekçilerinin ve toplumun özgücünü ortaya çıkaracak adımlar atmaktan geçiyor. Cizreli sağlık emkçilerinin toplum çalışması örneğinde olduğu gibi.

EKLER

  • Ölü sayısının 100 bini aştığı Brezilya bu hale nasıl geldi? Bulaşıcı Hastalıklar Topluluğu’nun kıdemli üyelerinden Dr. José Davi Urbaez, Reuters haber ajansına yaptığı açıklamada, “Dünya Savaşı gibi bir trajedi yaşıyoruz ve çaresizliğe gark olmuş bir halde olmamız gerekiyordu. Ancak Brezilya topluca anestezi verilmiş gibi yaşıyor. Hükümetin bugünkü mesajı: ‘Hepiniz virüsü kapın, durumunuz ağırlaşırsa, yoğun bakımımız var.’ Uygulanan politikanın mesajı bu” dedi. Covid-19’u “hafif bir grip” olarak nitelendiren ve salgın karşısındaki tutumu nedeniyle hem ülke içinde hem de yurtdışında eleştirilere maruz kalan Bolsonaro, sıtma tedavisinde kullanılan hidroksiklorokin sayesinde iyileştiğini söylüyor. https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-53716226
  • Covid-19’un Belirsiz Geleceğini Öngörmek İçin Önemli Bir Simülasyon Çalışması* 
    Derleyen: Dr. Ferhan Sağın (EÜTF Tıbbi Biyokimya AD) 

Massachusetts Institute of Technology (MIT) – Sloan School of Management’dan 3 bilim insanı, 86 ülkenin şu ana kadarki COVID-19 resmi raporları üzerinden, verileri ‘Expanded SEIR (Susceptible Exposed Infectious Recovered) modeli’ne uyarlayarak yürüttükleri araştırmanın sonuçları Nature Briefing’in bugünkü sayısında (7 Ağustos 2020) irdelendi. 

SEIR yaklaşımı, asemptomatik transmisyon, hastalığın seyri-boyutu, hospitalizasyon ve davranışsal yanıtlar gibi ‘birtakım değişkenleri temel alarak pandemi dinamiklerini inceleyen ve geleceğe yönelik çıkarımlar yapan önemli bir epidemiyolojik matematiksel model’ … Araştırıcıların söz konusu kapsamlı çalışmasında da ‘veri analizi ve simülasyonu için 393 formül kullanılmış ve çalışma 100 sayfalık bir makalede’ (ki makalenin 10 sayfalık amaç, yöntem ve tartışma kısmının dışında yaklaşık 90 sayfası COVID-19 simülasyonlarından oluşuyor) özetlenmiş.

 Belli başlı noktalar şöyle; 

  • Tüm dünyada COVID-19 prevalansı ve mortalitesi olduğundan düşük raporlanıyor,
  • Hastalığın prevalans ve mortalitesinin ‘daha düşük raporlanması’nın bir sebebi, %55 oranında olduğu tahmin edilen asemptomatik olguların varlığı… Ama temel neden kısıtlı sayıda testin uygulanması, bunların da genelde sadece semptomatik olgularda yapılması, 
  • Verilere ve değişkenlere göre hesaplanarak tahmin edilen kümülatif vaka sayısı resmi raporların bildirdiğinden 10.5 kat fazla, 
  • Verilere ve değişkenlere göre hesaplanarak tahmin edilen ölümler resmi raporların belirttiğinden 1.47 kat fazla, 
  • Ülkeler arası çok büyük değişkenlikler olmakla birlikte COVID-19 ölüm oranı (infection fatality rate-IFR) %0,65, 
  • Pandemi başlangıcından bu yana yeterli sayıda erken test yapılmış olsaydı, 39 milyon 700 bin yeni vakadan ve 218 bin ölümden kaçınılmış olacaktı, 
  • Güney Kore örneğinde olduğu gibi daha çok test yapılması ve bunların sonuçlarının raporlanması, toplumun risk algısını arttırarak davranışsal değişikliklere yol açıyor, aynı zamanda da siyasi otoritenin gerekli idari kararları almasını sağlıyor,
  • Önümüzdeki aylarda bazı ülkelerde endojen alevlenmeler (rebound’lar) olması kaçınılmaz.

Çalışmada araştırıcılar, Mart 2021’e kadar olan süre için de 3 senaryo yapmışlar: 

1. SENARYO – Şu ana kadar sürdürülen mevcut test stratejilerinin devam etmesi durumu (ki bu durumda özellikle Hindistan, Pakistan, ABD gibi ülkeler ağırlıklı olmak üzere toplamda COVID-19 nedeniyle dünyada 1 milyar 480 milyon kişinin enfekte olacağı öngörülüyor)

2. SENARYO – Şu andan itibaren her bir ülke nüfusunun en az % 0.1’inin her gün test edildiği durum (ki bu Türkiye’de her gün en az 80 bin kişinin test edilmesi demek, Cumhurbaşkanlığı’nın 42 bin personelinin 3 günde bir yapılan testleri hariç) (ki bu durumda toplam vaka sayısının 1. senaryoya göre % 12 düşerek 1 milyar 300 milyon olacağı öngörülüyor)

3. SENARYO – Test sayısının aynı kaldığı, ancak maske-mesafe-hijyen gibi kişisel ya da toplum bazında diğer koruyucu davranış ve önlemlerin arttığı durum (ki bu durumda toplam vaka sayısının 1. senaryoya göre % 82 düşerek 271 milyon olacağı öngörülüyor) 

*Özel not: Tüm bu çıkarımlar, Mart 2021’e COVID-19’a karşı herhangi bir özel ilacın ya da aşının geliştirilemediği durum temel alınarak yapılmıştır.  Tüm bu verilere göre, COVID-19 uzunca bir süre daha yaşamımızın ortasında yer alacak gibi gözüküyor. Ne kadar süre bizlerle kalacağı ise bir çok değişkene bağlı… Ama en çok da bireylerin ve hükümetlerin alacağı kararlara ve seçimlere…



İLİŞKİLİ İÇERİK

KORONA GÜNLÜK 22-28 KASIM 2021

Sağlığın piyasalaştırıldığı, emeğin değersizleştirildiği ve yabancılaştırıldığı, kışkırtılmış sağlık hizmetinin olduğu, kapitalist erkek egemen sağlık sisteminin ...