Home / KORONA GÜNLÜKLERİ / Korona Günlüğü 2 Eylül 2020

Korona Günlüğü 2 Eylül 2020

 

GÜNDEM

  • Sağlık emekçileri, koronavirüs salgınına karşı savunmasız bırakıldı. Her gün Covid-19 nedeniyle yaşamını yitiren sağlıkçı sayısı artıyor; ancak emekçilerin çalışma koşullarında herhangi bir iyileştirme yok. Üstelik Covid-19, sağlık emekçileri için meslek hastalığından bile sayılmıyor. Salgın sürecinin başından beri emekçiler ve meslek örgütleri ısrarla bu talebi dile getirirken, Sağlık Bakanlığı ve Çalışma Bakanlığı konuyu gündemlerine bile almıyor.
  • İnsan hakları Mahkemesi “ölümü” yakın bir tehlike olarak görmedi. AİHM, 212 gündür ‘adil yargılanma’ talebiyle ölüm orucu eyleminde olan avukat Aytaç Ünsal için yapılan tedbir talepli başvuruyu, ‘yakın bir tehlike olmadığı’ gerekçesiyle reddetti.
  • Çoklu baro kararını da içeren “Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Kanunu Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” Resmi Gazete’de yayımlanarak, yürürlüğe girdi.
  • Diyarbakır’ı 12 kilometrelik duvarla ikiye bölecek çift taraflı duvarın yapımı, yoğun tepkiler üzerine askıya alındı.
  • Covid-19 nedeniyle boşalan New York’ta otopark aboneliklerinde kayıp yüzde 60’a çıktı.
  • Güney Kore’de binlerce doktor ve stajyer hekim hükümetin uyarılarına rağmen yeniden greve gitti. Grev nedeniyle ülkede sağlık hizmetleri kesintiye uğradı. Sağlık Bakanlığı kliniklerin yüzde 31,3’ünün kapılarını kapattığını duyurdu. Grev nedeniyle Seul’deki büyük hastanelerde çalışma saatleri azaltıldı ve bazı ameliyatlar ertelendi. Acil servislerde çalışan doktorların hayati hizmetlerin devamını sağlamak için görevlerini sürdürmeye devam ettiği bildirildi. Doktorların grev kararı hükümetin yeni tip korona virüs (Covid-19) salgınına bağlı olarak tıp fakültelerinde öğrenci kontenjanlarının arttırılması dahil olmak üzere son sağlık reformu planı nedeniyle alındı.

MEVCUT DURUM – SALGININ KONTROLÜ – SAĞLIK ÇALIŞANLARININ SAĞLIĞI

  • Dünya genelinde toplam vaka sayısı 26 milyona yaklaştı. Covid-19’a bağlı can kaybı 860 bini geçti. Tırmanış tüm hızıyla devam ediyor.  Pazar günü bildirimlerde düşüşün ardından yeni vaka sayısı 260 binin üzerine çıktı. Günlük can kaybı ise 5 bin 900 civarında.
  • Rusya’da toplam vaka sayısı 1 milyonun üzerine çıktı. Can kaybı ise 17 bin 300’e yükseldi. Rusya’da yeni vaka sayısı 5 bin civarında, günlük ölüm sayısı da 100’ün üzerinde seyrediyor.
  • Dünya genelinde salgının yerleştiği ülkelerde pek değişiklik yok. Yeni vaka sayısının en yüksek olduğu beş ülke Hindistan (78.2 bin), ABD (42 bin), Brezilya (42 bin), Arjantin (10.5 bin) ve Kolombiya (8.9 bin) oldu.
  • Salgını erken kontrol altına alan İspanya ve Fransa’da Covid-19 patlama yaptı. Son 24 saatte İspanya’da 8 bin 115 kişide, Fransa’da 5 bin yeni vaka tespit edildi.
  • Resmi istatistiklere göre yeni vaka, ölüm ve ağır hasta sayısı artıyor. Son 24 saatte Türkiye’de yeni vaka sayısı 1,572 kişiye yükseldi. Covid-19 nedeniyle 47 kişi hayatını kaybetti. Aktif hasta sayısı 19 bin 359 kişiye ve ağır hasta sayısı 991 kişiye yükseldi. Test sayısı yeniden 110 bin sınırında…
  • Haftalık ve günlük Covid-19 durum raporlarını yayımlamayan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca halka değil, sağlık örgütlerine değil, meclise değil Ahmet Hakan’a açıklamalarda bulundu. Salgın yönetimin şeffaflıktan uzak ve antidemokratik olduğu bir kez daha gözler önüne serildi. Bakan Koca’nın aktardıklarına göre:
    • Birinci dalganın ikinci pikini yaşıyoruz
    • Vaka artışının temel nedeni düğünler…
    • Orta Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’da artış var, Ege’de artış yok. İzmir’de kısmi bir artış var
    • Konya, Kayseri, Urfa, Mardin, Diyarbakır, Erzurum, Batman, Van, Ağrı da artış yaşanan illerimiz arasında… Mersin ve Manisa’da da artış var
    • Gaziantep, Mardin, Şanlıurfa, Batman düşüşe geçti
    • Konya ve Diyarbakır stabil
    • Mardin, Antep, Urfa, Batman, Diyarbakır gibi illerde hastane sıkıntısı yaşanıyor, bu illere yoğun bakım takviyesi yapılıyor
    • Hastanelerdeki doluluk oranı: Yüzde 47, Yoğun bakım doluluk oranı: Yüzde 60, Ventilatör doluluk oranı: Yüzde 30
    • Sahadaki filyasyon ekibi sayısının 10 bini geçti. Şu anda Konya’da 460 ekip, Şanlıurfa’da 200 ekip, Mardin’de 111 ekip, Diyarbakır’da 370 ekip, Erzurum’da 207 ekip, İzmir’de 350 ekip, Kayseri’de 120 ekip, Van’da 128 ekip sahada.
    • Bu sorunun tamamen ortadan kalkması için yapılması gereken tam izolasyon…Fakat dünyada hiçbir ülke, tam izolasyona geçmek istemiyor. Türkiye de istemiyor.
    • Bu durumda yapılması gereken iki şey var: Maske ve mesafe…
  • Bakan Koca’nın aktardıklarını şu şekilde okuyabiliriz: ‘’Salgın kontrol edilemiyor, bireysel önlemlerle durumu idare etmeye çalışıyoruz, toplumsal-kamusal önlemler almaya gönlümüz yok. Ölen ölsün kalan sağlar bizimdir.’’
  • Antalya’da veriler gizleniyor: Günde 400 yeni vaka var. 1 Temmuz itibariyle başta Rusya ve Almanya’ dan turist kabul eden Antalya, geçen günlerde havalimanı dış hatlarda turistlerin oluşturduğu kalabalığı gösteren fotoğraf ile gündeme gelmişti. Yurt dışı uçuşları sonrası son iki ayda 951 bin 82 turistin geldiği kentte vaka sayıları artış gösterirken, yoğun bakım üniteleri de dolmak üzere.
  • Antalya Tabip Odası Başkanı Prof.Dr.Nursel Şahin: ‘’Antalya’da şuan günde ortalama 300-400 arası yeni vaka ortaya çıkıyor. Pandemi hastanelerimizin doluluğu artmış durumda. Pandemi hastanelerinin dışındaki özel hastaneler de dahil pandemi servislerinin açılması söylendi. Antalya’da 3 hastanenin yetmediği ortaya çıktı. Hem entübe hem de ağır hasta sayısında artış var. Şu anda yoğun bakımlarda yer sıkışıklığı henüz yok ancak doluluk riskli seviyeye ulaşmak üzere. Bu bizi ürkütüyor. …Gelen turist kafilesi içerisinde korona virüsü olup da Türkiye’ye gelenler otellerde karantina altına alınıyor. Otellerde bu durum aynı hizmet ekibi ile yürütüldüğü için çalışanlar da risk altında oluyorlar. Turizm personeli arasında da ciddi pozitif vakalar var. …Sağlık personeli arasındaki korona virüsü vakaları da yükseldi. Geçtiğimiz hafta üniversitede 3 tane ana bilim dalı poliklinikleri kapandı, bir bölüm karantinaya alındı. Yine bir ASM, korona virüsü nedeniyle taramadan geçirildi. Rakamları net olarak veremiyoruz, ancak yayılımın çok fazla olduğunu biliyoruz. Hastaların büyük çoğunluğu evden takip ediliyor. Bu da aynı zamanda Aile Hekimlerinin iş yükünü de arttırmış durumda. Eskiden birkaç pozitif ya da temaslı hasta takip ediyorlardı, bu sayı şu an 15- 20’ye yükseldi.”
  • SES: Alınmayan tedbirler nedeniyle, 1 Haziran, sözde normalleşme adımları sonrası 500 civarı sağlık emekçisi; istifa, emeklilik ve ücretsiz izin hakları ile görevlerinden çekilmeyi tercih etmiştir
  • Urfa Siverek’e 35 kilometre uzaklıktaki Burçalık Köyü’nde imamlık yapan Osman Çilenti’ye, iddiaya göre müftülük yönetimiyle bazı konularda tartıştığı için iki hafta önce koronadan vefat etmiş kişilerin cenazesini yıkamakla görevlendirildi. 14 imama daha aynı görev verilmişti ancak Osman Çilenti, köyden cenaze yıkamak için merkeze çağrılan tek imamdı. Eğitim ve koruyucu kıyafet verilmeyen Osman Çilenti koronaya yakalandı ve yaşamını kaybetti. Osman Çilenti ölmeden önce yalan söylemekle itham edilerek pozitif olduğuna dair belgeyi ibraz etmek üzere müftülüğe çağırılmıştı.
  • İzmir’de Covid-19 salgınıyla mücadele kapsamında, kamu kurum ve kuruluşlarına girişlerde Hayat Eve Sığar (HES) uygulamasının kullanılacağı bildirildi.
  • Samsun İl Sağlık Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Muhammet Ali Oruç, yapılan denetimler kapsamında, karantina kurallarına uymayan hasta sayısının 262 kişiye ulaştığını bildirdi.
  • Urfa’da hasta yakını olduklarını söyleyen 40 kişilik bir grup, sağlık emekçilerine saldırdı. Yoğun bakıma giren grubun ultrason cihazlarını da kırdığı öğrenildi. Şanlıurfa Eğitim Araştırma Hastanesi’nde meydana gelen olayda, hastalarından haber alamadığını iddia eden bir grup, hastane yoğun bakımına girerek sağlık emekçilerine saldırdı.
  • Türk Tabipleri Birliği, yalnızca dün 5 sağlık emekçisinin Koronavirus nedeniyle hayatını kaybettiğini “Söz bitti” diyerek duyurdu. Dr. Nevruz Erez, Dr. Muhannad Mushavah, hemşire Seyhan Şahin, Kerim Koçoğlu ve Hasan Aslan isimli sağlık çalışanları, dün Koronavirus nedeniyle yaşamlarını yitirdi. Türk Tabipleri Birliği (TTB), Ankara’da görev yapan Dr. Mehmet Hozikligil’in de Covid-19 nedeniyle yaşamını yitirdiğini duyurdu. İki günde kaybedilen sağlık emekçisi sayısı 6’ya yükseldi.
  • İngiltere’de yeni tip Koronavirus (Covid-19) salgını dolayısıyla kapanmak zorunda kalan okullar yeniden açıldı. Sosyal mesafe ve maske kurallarının gözetileceği duyurulsa da, eğitim sendikaları, bazı ailelerin çocuklarını okula göndermeyeceğine dikkat çekti ve devamsızlık cezalarının geçici olarak durdurulmasını istedi. Salgında ikinci dalga endişesi yaşayan ülkelerden biri olan İngiltere’de bugün okulların yaklaşık yüzde 40’ı öğrencilere yeniden kapılarını açtı. Geri kalan okulların büyük bölümünün de bu hafta içinde açılması bekleniyor.

TOPLUMSAL MÜCADELE-SAĞLIK MUHALEFETİ

  • 1 Eylül Dünya Barış Günü kapsamında HDP tarafından sekiz kentte ‘barış zinciri’ etkinlikleri düzenlendi. Ankara’da eylem engellenirken, Van’da ablukaya rağmen bir araya gelenler “Savaşı durduralım” çağrısı yaptı. Diyarbakır’da ise engellemelere rağmen “Öfkeliyiz bir o kadar da, kararlıyız. Barışı sağlayacağız” açıklaması yapıldı.
  • Muğla’da LGBTİ+ hakları alanında çalışacak Muğla LGBTİ+ İnisiyatifi kuruldu.
  • Birçok baro yeni adli yıl açılışına dair mesajlarını dile getirdi. “Hiç kimse ümitsiz olmasın bu çürümüş düzen mutlaka son bulacaktır.”
  • Karaman’ın Ermenek ilçesindeki Cenne Ocağı’nda çalışan maden işçileri 13 aydır maaşlarını alamıyor. Milletvekili Garo Paylan, madencilerin oturma eylemine başladıklarını sorunun devam etmesi halinde açlık grevine başlayacaklarını belirtti.
  • Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Ankara Şubesi, artan Covid-19 vakalarına ilişkin “Görevimizden Çekiliyoruz! Talepleri Görmezden Gelinen Sağlık Emekçileri Görevden Çekiliyor” başlığıyla açıklama yaptı. Ankara’da günlük vaka sayısının 2 bin civarında olduğunu belirten sendika, “İlimiz hastanelerinde tedavi altında 3 bin 700’e yakın pozitif tanılı ve şüpheli hasta bulunmakta, bu hastaların 650’ye yakını yoğun bakım ünitelerinde yatmaktadır. Tedavi altında bulunan hastalar arasında ağır hasta sayısı artmakta olup Covid-19 ilişkili ölümler günlük 20’nin üzerinde seyretmektedir” dedi.
  • KHK ile görevinden ihraç edilen Cemal Yıldırım, KHKliler için yürüyecek. “İstanbul’dan Ankara’ya hem KHK’liler hem de adalet talebi için yürüyeceğim. Ya tutuklayacaklar ya da bırakacaklar ve yürüyeceğim. Yürüyüşten vazgeçmeyeceğim.”
  • Yunanistan ile Türkiye arasında Doğu Akdeniz ve Ege Denizi’nde yaşanan gerilime Yunanistan Komünist Partisi tepki gösterdi. “Ege Bölgesi, kıta sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ile ilgili sorunların, burjuvazinin değil, halkların çıkarlarına dayalı olarak çözümlenmesi, komşu devletler ve halklar arasında karşılıklı çıkar ilişkilerinin kurulmasından geçer” Parlamento dışında kalan sol, komünist, sosyalist, anarşist ve ekolojik siyasi oluşumlar Türkiye ile Yunanistan arasındaki gerginliğin gerçek olmadığı, sadece iki ülkenin iktidar odaklarının ve emperyalistlerin çıkarlarına hizmet ettiği vurgusunda bulunuyor

YENİ YAŞAM İNŞASI  

  • Küçükçekmece Belediyesi, 1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle Yunanistanlı şair Yannis Ritsos’un “Barış” adlı şiiri Romanca, Ermenice, Arapça, Çerkezce, Azerice, Zazaca, Gürcüce, Lazca, Kürtçe ve Türkçe seslendirildi.

JİN

  • Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun aylık raporuna göre, 2020 Ağustos ayında erkekler tarafından 27 kadın öldürüldü, 23 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu.
  • ‘İstanbul Sözleşmesi tartışmaları şiddete teşvik ediyor’ – Nilüfer Bulut söyleşisi
    • İstanbul Sözleşmesi’nin tartışmaya açılmasının sebebinin hükümet politikalarındaki eksen kayması olduğunu düşünüyorum, ancak uluslararası politikada yükselen popülist sağ rejimlerin de etkisini aklımda tutarak bunu söylüyorum. AB üyelik süreci sonucunda Türkiye’de insan hakları hareketi 2000’li yılların ilk döneminde önemli gelişme göstermiş, aynı zamanda insan hakları alanında çalışan topluluklar çeşitlenmiş ve güçlenmişti. 2015’ten itibaren Türkiye’nin içerisine girdiği şiddet sarmalı; yaşam hakkı, işkence yasağının ihlali, barınma, eğitim, sağlık, seyahat gibi birçok hak ihlallerinin yaşanması, 2016’daki darbe girişiminin ardından başlayan OHAL dönemi ve bu süreçte ve sonrasında yaşanan hak ihlallerinin bu bahsettiğim eksen kayması ile ilişkili olabileceğini düşünüyorum.
    • Feminizm düşmanlığı konusunda LGBTİ+’lar araçsallaştırılıyor. 2019’da 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü sebebiyle Tünel Meydanı’nda toplanan kadınlara polis müdahale etmiş ve Emniyet Müdürlüğü, aslında kadınlara değil kadınların içerisindeki marjinal gruplara ve LGBTİ+’lara müdahale edildiğini açıklamıştı. Bu olay hem kadınlara yapılan müdahaleyi, LGBTİ+’ların bahane olarak öne sürülmesiyle meşrulaştırıyor hem de kadın hareketine bir anlamda LGBTİ+ hareketinden uzak durmasını öğütlüyordu. Bu söylemler elbette varolan bir fobinin de işareti ama bunun ötesine geçerek nefreti beslediğini, halkı kutuplaştırdığını fakat kadın hareketi ve LGBTİ+ hareketin iç içe geçmişliğini etkileyemeyeceğini düşünüyorum.
    • İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik şiddet konusunda hazırlanmış en temel, en kapsamlı ve en detaylı metin. Benim en önemli bulduğum yanı ise, bütüncül politikaların uygulanması konusunda devletleri yükümlü kılmasıdır. Kadınların tarihten gelen ezilmişliğini, ikincilleştirilmesini kabul ederek bunun ayrımcılığa sebep olduğunu, bu ayrımcılığın ise şiddetin kaynağını oluşturduğunu saptaması ve bu şiddet sarmalından çıkışı bütüncül politikalarda görmesi bence en önemli yanı. Bu doğrultuda Türkiye’de de önemli çalışmalar yapıldı. Bazı çalışmalardan da geri dönüldü; YÖK’ün Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Tutum Belgesi gibi. YÖK, 2015’te tüm üniversitelere gönderdiği tutum belgesini 2019 yılında web sitesinden kaldırdı ve toplumsal cinsiyet eşitliği projesini durdurdu. Bunun yanında, sözleşme ile iç hukukta yapılan düzenlemeler ŞÖNİM’lerin açılması, yerel yönetimlerin eşitlik birimleri kurması gibi birçok alanın önünü açtı. Uygulamada olan eksiklikleri gidermeye odaklanmak yerine sözleşmeden çekilmenin gündemde olması gerçekten üzücü, bir yanıyla da vakit kaybı. Halihazırda çok kapsamlı bir metin/sözleşme varken, bu sözleşmeye taraf olan devletlerin politikalarını izleyen GREVIO varken, GREVIO’nun taraf devletlere önerilerinin etkisi üzerine ve yaptırım gücü üzerine daha çok konuşabilirdik.  https://www.gazeteduvar.com.tr/kadin/2020/08/28/istanbul-sozlesmesi-tartismalari-siddete-tesvik-ediyor/

 SİYASAL SAĞLIK – EKOLOJİK SAĞLIK

  • Bir doz korona aşısı almaz mısınız?… Mühdan Sağlam
    • Korona testi, hayatımızda kritik. Öyle ya belirtiler olsa da hasta olup olmayacağımızı nasıl anlayacağız. Testler konusunda başlangıç sürecinde yaşanan kafa karışıklığı 6 aylık dünya ve Türkiye yolcuğunda bir sınıf nişanesine dönüştü. Başından beri “bakın bu salgın hepimizi eşit kılıyor, salgın sınıf tanımaz” sözleri de böylece yalanlandı. Açıktır ki salgın sınıf tanıyordu. Değinilen karantina, sokağa çıkma yasaklarına rağmen, asgari ücret ve daha altında çalışan emekçiler değil. Onlar da içinde, ama, önce pürü pak bir sağlık cephesi raporu verelim. Korona salgını da basit bir grip de kanser de insan hayatında beslenmenin önemini hatırlatıyor. Siz hatırlamazsanız doktorunuz zaten söylüyor. Beslenme uzmanlarına göre ağır işlerde çalışanların günlük kalori ihtiyacı 4 bin, ağır kategorisinde olmasa da beden gücüne dayanan işlerde bu 3 bin, oturarak masa başı çalışıyorsanız bu ihtiyaç 2 bin düzeyinde. İhtiyacın içeriği incelendiğinde protein, vitamin, karbonhidrat, yağ dağılımı ortaya çıkıyor. Yani bilim “5 ekmek ya da yalnızca makarnayla günlük ihtiyaç karşılanmaz, karşılanırsa da bu sağlıklı bir beslenme olmaz” diyor.
    • Bağışıklık sistemine genetik, iklim, yaş, cinsiyet gibi farklar etki ediyor, ancak en has kalem düzgün beslenme. Oxfam International 2019 raporuna göre dünyada günlük geliri 1.9 doların altında olan 735 milyon insan var. Yani bir milyara yakın kişi ekmeğe erişmekte sorun yaşıyor. Öte yandan dünyanın en zengin yüzde birinin elindeki servet birikimi, neredeyse 7 milyar insanın servetinin 2 katı. Üstelik bu verilerin bir kısmı resmi kurumların(!) göstergelerine dayanıyor.
    • Şimdi asgari ücretli nasırlı ellere, yorgun bünyelere “Demek virüs kaptığını mı merak ediyorsun, demek bunu bilmek senin hakkın! Öyleyse gel test ol, ama kusura bakma test 250 lira” deniyor. Özetle “Siz yoksullar kendinizi ne sanıyorsunuz da virüs kaptım mı, test olsam” diyorsunuz. Koronaya karşı makarnaya, ekmeğe karbonhidrata, ucuz beslenme alternatifine kaymış, yoksul bünyeniz virüse karşı kırılgan hale gelmiş olabilir, ancak virüs para tanımıyorsa biz tanıyoruz. 250 liradan bir kuruş aşağısına sana test yok…
    • Eşten dosttan, borç aldınız ve test oldunuz maalesef test sonucunuz pozitif, yaşayacaklarınızsa tam tersi. Öncelikle bildiğiniz hastanenin yolunu tuttunuz, devlet hastanesi dememe gerek yok sanırım, birinci adres yer yok, ikinci adres yer yok, üçüncü adres yer yok… Boynunuz bükük evinizin yoluna, belki yürüyerek, belki dolmuş ya da minibüsle dönüyorsunuz.
    • Hastaneden öfkeyle eve vardınız, hem fakir hem öfkeli(!). Belirtiler artıyor. Artık acilliksiniz, koşar adım hastaneye vardınız. Saf olmayın, acil boş değil. Dizilin sıraya, yığılın kenara acillerde de yer yok ama duvar dibi var hiç değilse. Bekle, bekle, bekle… “Bari yarın geleyim” diyorsunuz, oluyor yarın… Maalesef o yarınlar hiç bitmiyor. Virüsünse acelesi var.
    • Acı bir tokatla baygınlıktan ayılıyorsunuz. İlla söyleteceksiniz, yoksulsunuz. Kolonyayla serumla, bir bardak içine salatalık konmuş bilmem ne dağının mineralleri sularıyla mı uyandırılacaktınız(!) Televizyonda bir haber, “Aşı çalışmaları tüm dünyada sürüyor.” Asgari ücretli COVID-19 pozitif vakamız televizyonda bu haberi duyunca seviniyor. Sanıyor ki, aşı bulununca ev ev gezilip ücretsiz aşı yapılacak, hem fakir hem saf. Tabii ki yanılıyor.
    • Bizim nasırlı elli asgari ücretli, aşıdan da pek umutlu olmamalı. Aşı, tablo dayanışmacı olsaydı da tedarik zinciri, dağıtım kanalları, uygun hastane, personel ihtiyacıyla bazı ülkelere zaten geç gidecekti. Şimdi gitmeyebilir. Hiç şaşırmayın örneğin Afrika’da hala bildiğiniz hastalıkların aşısına erişimde sorun var. Dünyanın yoksul çocuklarından bir doz zatürre aşısını esirgeyen asgari ücretliye bakar mı! https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2020/09/02/bir-doz-korona-asisi-almaz-misiniz/

 

 EKLER

  • Her fabrika bir Dardanel- Seyit ASLAN
    • 13-14 saat çalıştırmaya karşılık yemek molaları 30 dakika. İşyerinde angarya da cabası. “Bir makinede iş bitse nefes almadan başka iş veriyorlar. Azarlanıyoruz, bağırıyorlar, çağırıyorlar. İnsan yerine konmuyoruz. Yıllık izinleri işverenler işlerine göre ayarlıyorlar. Resmi tatillerde çalışıyoruz, bayram yok seyran yok, cenazelerimize bile gidemiyoruz. Hamile kalan bir kadın işçiye ‘Senin çalışmaya niyetin yok’ diyerek azarladıklarına şahit olduk” diyor işçiler: “Azcık sesimiz çıksa fabrika içinde en ağır bölümlere sürgün ediliyoruz. Hakkımızda tutanaklar tutuluyor, ihtarlar alıyoruz. Fabrika doktoru tam bir gestapo. İşçiler viziteye çıktığında, hastalandıklarında azar işitiyorlar. Ağır hastalara bile ayakta tedavi ve ilaç yazarak işe başlamasını istiyor. Hastaneye gitmek isterseniz azar işitiyorsunuz. Pandemi öncesi yemekler çok iyi değildi, şimdi daha berbat hale geldi. İşin yoğunluğuna göre işe erken çağrıldığımız oluyor. Anlayacağınız fabrika bizim için tam bir hapishane, biz de kelepçelenmiş mahkumlar gibiyiz. Ellerinde olsa nefes almamıza bile engel olacaklar. Dayanamayanlar tazminatlarını almadan gitmek zorunda kalıyorlar.”
    • Bütün bu sözler sendikasız bir fabrikada çalışan işçilerle yaptığımız toplantıda, işçilerin kendi ağzından söyledikleri sözler. Dardanel’deki çalışma koşullarını aramaya gerek yok, her yer Dardanel. Pandemi süreci hem iktidar tarafından, hem sermaye tarafından fırsata döndürülmüş durumda. Kapıda milyonlarca işsiz, dayatılan ücretsiz izin uygulaması, kısa çalışma ödeneği işçiler için en büyük tehdit. Zaten yetersiz olan gelirlerini kaybetmek istemiyorlar. Sendikalaşmak ise sırat köprüsü gibi. Sendikalaşma sürecinde işten atılma kaygısı, yanındaki arkadaşına duyulan güvensizlik ile birleşince hepten bir umutsuzluk kaplıyor içlerini.
    • Pandemi süreci işçiler üzerinde çok yoğun bir baskı ortamı oluşturmuş durumda. 18 yıllık iktidardan ise beklentiler azalıyor. Gelişmeler örgütlenmeye doğru bir eğilim olduğunu gösteriyor. Ancak bu örgütlenme işçilerin kendiliğinden sendikaların kapılarını aşındıracak bir noktada değil. Daha çok sendikaların fabrika önlerine, sanayi sitelerine, işçi mahallelerine, kahvelerine giderek olumlu yöne evriltecekleri bir süreç. Pandeminin ikinci dalgası hızlanıyor, işyerlerinde daha ağır koşullar yaşanacağı su götürmez bir gerçek. Pandemi koşullarında işçilere güven verecek, aydınlatacak ve örgütleyecek bir çalışma işyerlerindeki bu korku duvarını yıkabilir. İşçilerin yeniden güvenecekleri merkezler inşa edilebilir. Bu yönde atılacak adımlar mutlaka karşılığını bulacaktır. https://www.evrensel.net/haber/412988/her-fabrika-bir-dardanel
  • Yunanistanlı şair Yannis Ritsos’un “Barış” adlı şiiri

Çocuğun gördüğü düştür barış.

ananın gördüğü düştür barış.

ağaçlar altında söylenen sevda sözleridir barış.

Akşam alacasında, gözlerinde ferah bir gülümseyişle döner ya baba

elinde yemiş dolu bir sepet;

ve serinlesin diye su, pencere önüne konmuş toprak testi gibi

ter damlalarıyla alnında…

barış budur işte.

Evrenin yüzündeki yara izleri kapandığı zaman

ağaçlar dikildiğinde top mermilerinin açtığı çukurlara,

yangının eritip tükettiği yüreklerde

ilk tomurcukları belirdiği zaman umudun,

ölüler rahatça uyuyabildiklerinde, kaygı duymaksızın artık,

boşa akmadığını bilerek, kanlarının,

barış budur işte.

Barış sıcak yemeklerden tüten kokudur akşamda

yüreği korkuyla ürpertmediğinde sokaktaki ani fren sesi

ve çalınan kapı, arkadaşlar demek olduğunda sadece.

barış, açılan bir pencereden, ne zaman olursa olsun

gökyüzünün dolmasıdır içeriye;

gökyüzünün, renklerinden uzaklaşmış çanlarıyla

bayram günlerini çalan gözlerimizde.

barış budur işte.

Bir tas sıcak süttür barış ve uyanan bir çocuğun

gözlerinin önüne tutulan kitaptır.

başaklar uzanıp, ışık! ışık! –  diye fısıldarlarken birbirlerine!

ışık taşarken ufkun yalağından.

barış budur işte.

kitaplık yapıldığı zaman hapishaneler

geceleyin kapı kapı dolaştığı zaman bir türkü

ve dolunay, taptaze yüzünü gösterdiği zaman bir bulutun arkasından

cumartesi akşamı berberden pırıl pırıl çıkan bir işçi;

barış budur işte.

Geçen her gün yitirilmiş bir gün değil de

bir kök olduğu zaman

gecede sevincin yapraklarını canlandırmaya.

geçen her gün kazanılmış bir gün olduğu zaman

Dürüst bir insanın deliksiz uykusunun ardı sıra.

ve sonunda, hissettiğimiz zaman yeniden

zamanın tüm köşe bucağında acıları kovmak için

ışıktan çizmelerini çektiğini güneşin.

barış budur işte.

Barış, ışın demetleridir yaz tarlalarında,

iyilik alfabesidir o, dizlerinde şafağın.

herkesin kardeşim demesidir birbirine, yarın yeni bir dünya

kuracağız demesidir;

ve kurmamızdır bu dünyayı türkülerle.

barış budur işte.

Ölüm çok az yer tuttuğu için yüreklerde

mutluluğu gösterdiğinde güven dolu parmağı yolların

şair ve proleter eşitlikle çekebildiği gün içlerine

büyük karanfilini alacakaranlığın…

barış budur işte.

Barış sımsıkı kenetlenmiş elleridir insanların

sıcacık bir ekmektir o, masası üstünde dünyanın.

barış, bir annenin gülümseyişinden başka bir şey değildir.

Ve toprakta derin izler açan sabanların

tek bir sözcüktür yazdıkları:

barış

ve bir tren ilerler geleceğe doğru

kayarak benim dizelerimin rayları üzerinden

buğdayla ve güllerle yüklü bir tren.

bu tren, barıştır işte.

Kardeşler, barış içinde ancak

derin derin soluk alır evren.

tüm evren, taşıyarak tüm düşlerini.

kardeşler, uzatın ellerinizi.

barış budur işte.



İLİŞKİLİ İÇERİK

KORONA GÜNLÜK 22-28 KASIM 2021

Sağlığın piyasalaştırıldığı, emeğin değersizleştirildiği ve yabancılaştırıldığı, kışkırtılmış sağlık hizmetinin olduğu, kapitalist erkek egemen sağlık sisteminin ...