Home / KORONA GÜNLÜKLERİ / Korona Günlükleri 6 Ağustos 2020

Korona Günlükleri 6 Ağustos 2020

GÜNDEM

  • Kadın hakları örgütleri, kadına yönelik şiddet konusunda bağlayıcılığa sahip ilk uluslararası sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi’nin tartışmaya açılmasına karşı birçok kentte alanlardaydı.
  • HDP Sözcüsü Ebru Günay, CHP, İYİ Parti gibi siyasi partilerle açık ittifak kurulup kurulmayacağını değerlendirdi. Bunun seçimler üstü bir konu olduğunu belirten Günay, “Muhalefetin demokrasi mücadelesi konusunda bir tutumunun olması gerekiyor. Mücadele hattında bir araya gelip, demokrasi mücadelesi oluşturacak mı?” diye sordu. HDP, program kapsamında 1 Eylül Dünya Barış Günü’ne hazırlanıyor. Günay, 1 Haziran ile başlayan ve devam eden demokrasi eylem programının halka yeniden umut olup cesaret verdiğini gördüklerini kaydetti.
  • Çeşme’de Ukraynalı top model Daria Kryrliuk’un dövülmesi sonrasında yeri değiştirilen Kaymakam Mehmet Kara’nın görevden alınmasında rapçi Murda’nın bayramda verdiği konserde pandemi önleminin alınmamasının etkili olduğu öğrenildi. Konser görüntülerinin kendisine ulaşması sonrasında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun İzmir Valisi Yavuz Selim Köşker’e yer değişikliği talimatını verdiği ifade edildi.
  • Gözaltına alınan Grup Yorum üyeleri serbest bırakıldı. Grup üyeleri, valilik tarafından yasaklanan 9 Ağustos’taki Yenikapı konseri için prova yaparken gözaltına alınmıştı.
  • Lübnan Sendikalar Federasyonu tarafından yayımlanan “Lübnan gerçek bir felaket yaşıyor” başlıklı açıklamada şu ifadeler kullanıldı: Bu felakete 2014 yılındaki hükümetin ihmalleri sebep oldu. Patlayıcı maddeler limana o tarihte yerleştirilmişti. Hükümetin liyakatsizliği ülkemizi felakete sürüklüyor. Sorumlular işledikleri bu suçun hesabını vermelidir.

MEVCUT DURUM – SALGININ KONTROLÜ-SAĞLIK ÇALIŞANLARININ SAĞLIĞI

  • ABD’deki Johns Hopkins Enstitüsü’nün son verilerine göre son iki haftanın istatistikleri ortalama her 15 saniyede bir kişinin, her saat başı ise 247 insanın hayatını kaybettiğini gösteriyor.
  • Küresel vaka sayısı 19 milyon civarında, can kaybı 710 bini geçti. Toplam vaka sayısı ABD’de 5 milyon, Brezilya’da 3 milyon ve Hindistan’da 2 milyon sınırına dayandı. Toplam vaka sayısının 300 binin üzerinde olduğu 12 ülke var. Avrupa’dan sadece Rusya, İspanya ve İngiltere bu ülkeler arasında yer alıyor. Pandeminin büyümesi ile çok sayıda ülke Avrupa ülkelerinindeki vaka sayısının üzerine çıktı, Latin Amerika ülkeleri, Hindistan, Güney Afrika ve İran örneklerinde olduğu gibi.
  • Yeni vaka sayısı yükselme eğilimi sürdürerek 271 bini geçti. Yeni vaka sayısında Hindistan 56 bin 626 yeni hastayla zirveye yerleşti, bunu ABD (55 bin 148), Brezilya (54 bin 685), Kolombiya (10 735), Güney Afrika (8 bin 559), Peru (7 bin 734), Arjantin (7 bin 147), diğer Latin Amerika, Güneydoğu Asya, Ortadoğu ülkeleri izliyor. Günlük yeni vaka bildiriminin binin üzerinde olduğu 30 ülke var. Bu ülkeler içinde salgını kontrol altına alan, ikinci dalga tehditi ile baş etmeye çalışan Avrupa ülkeleri de var. İspanya’da (2,953), İsrail’de (1,721), Fransa’da (1,695), Japonya’da (1,271), ve Almanya’da (1,024) yeni bildirimi yapılmıştır.
  • Salgının boyutunu göstermede kullanılan parametrelerden biri de aktif hasta. Sağlık kurumları tarafından belirlenen hasta sayısını gösteriyor. Dünya genelinde aktif hasta sayısı 6.1 milyon civarında. Bu hastalar içinde durumu ağır-ciddi olanların sayısı 65 bin 543, yani aktif hastaların %1’i ağır-ciddi durumda. Türkiye’de aktif hasta sayısı 10 bin 822, ağır-ciddi olarak belirtilen sayı ise 582, yani aktif hastaların %5.4’ü ağır-ciddi durumda, dünya ortalamasının beş katından fazla. Bu durum hastaların ya çok geç ve klinikleri ağırlaşınca başvurmasından ya da aktif hasta sayısının saptanamamasından kaynaklanabilir. Nitekim son dönem yapılan eleştiriler (50 yaşın altına, hafif semptomu olanlara, semptomu olmayanlara, temaslılara, risk gruplarına test yapılmadıgı, filyasyon çalışmasının aksatıldığı ve olası hasta aranmadığı vb.) bunu doğrular nitelikte…
  • Türkiye’de yeni vaka sayısı yükselme eğilimini sürüdürüyor. Son 24 saatte 1,178 kişi Covid-19’a yakalandı, 19 kişi hayatını kaybetti. Ağır hasta sayısı (582 kişi) ve pnömonili (zatürre) hasta oranı (%8.5) ciddiyetini sürdürüyor. Bayram ve tatillerin yarattığı risk her yerde konuşulmaya başlandı. Test sayısının da yükselerek 54 bine dayandığını akıllarda tutalım. Daha fazla test yapmaya başladığımızda daha çok hasta tespit ediyoruz.
  • Bölge kentlerinde koronavirüs vakası artarak devam ediyor. Son günlerde salgının ciddi artış yaşandığı Şırnak’ın Silopi ilçesinde aynı günde 2 kişi yaşamını yitirdi. Şırnak merkezde pandemi hastanesi olarak kullanılan Kadın ve Doğum Hastanesi’nde tedavi gören 2 yurttaşın sabah saatlerinde yaşamını yitirdiği öğrenildi. Öte yandan pandeminin başladığı günden bu yana sadece Silopi ilçesinde 12 kişi koronavirüs nedeniyle yaşamını yitirdi.
  • Diyarbakır Tabip Odası YK üyesi Dr. İbrahim Halil Mert, salgının bölgedeki durumunu değerlendirerek, ‘Salgının ağır yaşanmasında kayyum politikaları çok etkili oldu’ dedi.
  • Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel, salgın kapsamında artan vakalar, yaşanan ölümler ve hastanelerdeki durumu Meclis gündemine taşıyarak, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya sordu: ‘’Birçok bilim insanı, test sayısındaki azalmaya karşın hasta sayılarında son günlerde bir artış olduğunu gözlemlemektedir. Diyarbakır, Urfa, Mardin, Şırnak, Erzurum, Rize, Mardin, Çanakkale, Zonguldak gibi illerde çok sayıda hasta artışı bulunmaktadır. Bu illerde yoğun bakım ünitelerinde yer kalmadığı için, test sonucu pozitif çıkan ağır hastalar tedavi göremeden evlere gönderilmektedir. Sağlık alanında faaliyet yürüten emek ve meslek örgütleri, Bakanlığınızın açıkladığı verilerin aksine Diyarbakır’da günlük pozitif hasta sayısının ortalama 300, Urfa’da günlük pozitif hasta sayısının ortalama 350 civarında olduğunu ifade etmektedirler. Sadece Diyarbakır’da bir hastanede bir gecede 8 hastanın yaşamını yitirdiği gün, Bakanlığınız tarafından tüm ülkede açıklanan vefat sayısının 17 olması, açıkladığınız verilerin güvenilirliğine ciddi gölge düşürmüştür’’
  • HDP Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü, bölgedeki illerde artan COVID-19 vakalarına dair Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın yanıtlaması istemiyle Meclis’e soru önergesi sundu. Önergede şu ifadeler yer aldı: ‘’Ağır semptomları olmayan hastalara test yapılmadığı, gerekçe olarak hastaya bakanlığın direktifinin bu yönde olduğuna dair açıklama yapıldığı, günlük testlerin büyük kısmı salgın kontrolü ile ilgisiz, yandaş kişi-kurum ve şirketlere yapıldığı, temaslılar ve şüpheli vakalara test yapılmadığı yönündeki ciddi iddiaların hızla araştırılıp açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Bu durum tanı koyulamayan bir çok COVID-19 hastasının kentin içinde hiçbir önlem almadan dolaşmasına ve hastalığın daha da yayılmasına neden olmaktadır. Yerel yönetimlerin yurttaşlara daha hızlı bir refleksle ulaştığı göz önünde bulundurulduğunda, belediyeleri bu sürecin dışına itmek, işlevsizleştirmek ve yine kayyum yöntemini araç haline getirip kamu hizmeti gaspında bulunmak, bu noktada AKP iktidarına oy veren-vermeyen tüm yurttaşların cezalandırıldığı ve halk sağlığının siyasi ihtiraslara kurban edildiği algısı oluşmuştur. Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin ve Batman’nın sosyo-ekonomik koşulları göz önünde bulundurulduğunda yoksuluğun hijyene bütçe ayırmakta en büyük engel olduğu ortaya çıkmaktadır. Halk sağlığının korunması adına tüm yurttaşlara maske ve dezenfektan dağıtılmalı, anadillerde yazılı ve görsel bilgilendirme materyalleri geliştirmelidir. Sosyal devlet olmanın gereği olarak yukarıda belirtilen iddiaların aydınlatılması ve gerekli önlemlerin zaman kaybedilmeden alınması gerekmektedir.’’
  • Salgın kontrolünde kolluk güçleri daha fazla rol alacak, İçişleri genelgesi böyle diyor. Rolün içeriğini de tahmin edersiniz önlem almayanlara, izolasyon kurallarına uymayanlara ceza! Devletimiz her nedense kamusal önlem deyince aklına gelen ilk iş ceza yazmak. Önlem alma ve kurallara uymayı kolaylaştıracak alt yapıyı oluşturma konusunda adım atılmıyor.
  • Urfa’da maske denetimi yapan polis 114 kişiye para cezası kesti.
  • Konya İl Sağlık Müdürü Koç ‘endişeli’: Bu hızda giderse bir şehir hastanesi daha olsa yetmez. Konya Şehir Hastanesi’nde, bu sabah itibarıyla acil ve poliklinik alanında hizmet verilmeye başlandı.
  • Sağlık Bakanlığı’nın hazırladığı yeni eylem planı kapsamında, Koronavirüs testi pozitif çıkan hastalar bundan böyle mecbur kalınmadıkça hastanelere yatırılmayacak: COVID-19 pandemisi ile mücadelede gelinen son aşamada erken tespit, evde izolasyon ve evde tedavi süreçlerinin ön plana çıktığı ve alınacak tedbirlerin de bu önceliklere göre şekillendirileceği yeni bir döneme girilmiştir. Bu itibarla hastalığın ağır seyrettiği vakalar hariç olmak üzere, hastalık belirtisi gösteren kişiler ile temaslı oldukları kişilerin numunelerinin evlerinde alınmasına, izolasyon süreçlerinin evlerinde izlenmesine, tedavilerinin evlerinde yapılmasına başlanacaktır.
  • İYİ parti, koronavirüs ile mücadelede vefat eden sağlık çalışanlarının ailelerine ölüm aylığı bağlanması için kanun teklifi sundu. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda değişiklik öngörüyor. Teklife göre, kamu sağlığını tehdit eden salgın hastalık ile mücadele ederken hayatını kaybeden sigortalı sağlık meslek mensuplarının hak sahiplerine yazılı isteği üzerine ölüm aylığı bağlanacak.
  • Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Levent Yamanel:  “Türkiye’nin R değeri (virüs bulaştırma katsayısı) 1’in altına inmişti. Son artışlar ile R değeri 1’in üstüne çıktı. ‘R değerinin 1’in üzerine çıkması’ demek yayılımın artışını gösteren bir durum. Şu an da ikinci pik riski söz konusu değil ama beş-10 günlük periyot çok önemli. Eğer tatil beldelerinden bir yayılım söz konusu olursa o zaman birinci pikin üzerine ikinci artış da söz konusu olabilir. Vaka sayıları gün gün takip ediliyor. Vaka sayıları artış gösterirse okulların açılmasıyla ilgili de yeni kararlar alınabilir. Vaka sayıları tatil beldelerinden gelen insanların bulaştırmasıyla artarsa eğer yeni kararlar alınabilir” dedi.
  • Eskişehir’de, katıldığı bir düğün merasiminin ardından rahatsızlanan cami imamı, eşi ve iki çocuğu Covid-19 tanısıyla hastanede tedavi altına alındı. Sonuçların pozitif çıkması üzerine Tıraşçı ve ailesi Eskişehir Şehir Hastanesi’nde tedavi altına alındı. Filyasyon ekibi tarafından, imamın yaklaşık 100 kişiyle temaslı olduğu değerlendirilerek test yapılmaya başlandı. Cami, Eskişehir Müftülüğü talimatıyla iki günlüğüne ibadete kapatıldı. Caminin girişine şu yazı asıldı: “Camimizde koronavirüs çıkması nedeniyle müftülük emriyle ikinci bir emre kadar kapalıdır. Cami cemaatimiz kendilerini evlerinde izole etsinler.”
  • Ankara Tabip Odası, pandemi süresince halkın sağlığını korumak için mücadele eden sağlık çalışanlarının Haziran ayında gelirlerinde yüzde 40-60 oranında kayıp yaşadığını açıkladı. Bunun sebebinin de ek ödemelerdeki eşitsizlikler ve ödeme yapılmaması olduğu ifade edildi: “Sağlık Bakanının pandemi sürecinde özveriyle çalışan ve yaşamlarını tehlikeye atarak mesleki faaliyetlerini yapan her kademedeki sağlık çalışanına tavandan ek ödeme yapılacağı açıklamasının ardından; Mart, Nisan ve Mayıs aylarında sağlık çalışanları arasında eşitsiz bir şekilde ek ödeme dağıtımı yapıldı. Ancak Bakan tarafından birinci basamak sağlık çalışanlarına da ek ödeme yapılacağının duyurulmasına rağmen Aile Sağlığı Merkezindeki hiçbir sağlık çalışanına bu dönemde ek ödeme yapılmadı. Yeniden açılma ile birlikte Haziran ayında ise Ankara’daki pandemi hastanelerinin hiçbirinde ek ödeme yapılmadığı gibi normal sağlık hizmeti sunan; yeniden açılan hastanelerin de önemli bir kısmında da hiçbir sağlık çalışanına ek ödeme yapılmadı. Pandemi olmayan 4 hastanede bir miktar ek ödeme yine eşitsizlikler içerecek şekilde dağıtıldı. İl Sağlık Müdürlüğü yetkilileri ve hastane yöneticileri ile yaptığımız görüşmelerde hastane gelirlerinin yetersizliği ve Maliye Bakanlığından ek bir ödeme yapılmamasından ötürü döner sermaye dağıtamayacakları bilgisini aldık.”
  • Urfa’da maske denetimi yapan polis 114 kişiye para cezası kesti.
  • Halk Sağlığı uzmanı Prof.Dr.Ahmet Saltık Türkiye’deki salgın yönetimini değerlendirdi:

 “Her 1 milyon nüfus için Rusya 198 bin, İngiltere 246 bin test yapmış . Ölüm sayıları olarak bakıldığında ise Türkiye’nin 5 bin 748’e ulaştığını görüyoruz. Açıklanan rakamların Türkiye gerçeğini hiç yansıtmadığı gerçeği ile karşı karşıyayız. Bu çok değişik verilerle, kanıtlarla ortaya kondu . Örneğin: Erzurum Valiliği günlük 200, Malatya Valiliği ise günlük 100’ün altına inmeyen olgu sayılarını açıkladı. Ancak Sağlık Bakanlığı’nın verilerine baktığımızda, Erzurum ve Malatya’yı içine alan, her biri 6-7 ili içeren 2 ayrı bölge için 45 dolayında olgu bildirildiğini gördük. Bu durum güven bunalımı yaratıyor” 

“10 Martta başlayan salgınla Türkiye’de başlayan savaş iyi kötü sürdürüldü. Artıları ve eksileriyle bir yere kadar getirildi. Nisan ayında tepe yaptı, o dönemler sönümlenmesi için çok önerilerimiz oldu. Bunun temel yolu 14 gün kapatma yöntemi ama siyasal iktidar buna bir türlü yanaşmadı. Hafta sonları ikişer gün, 1 Mayıs, Ramazan Bayramı gibi dönemlerde karantina uygulandı. Daha sonra tam sönümlenmeden salgının ilk dalgasında Türkiye’de ‘normalleşme’ adında ölçüsüz, hesapsız, kitapsız, epidemiyoloji bilimi ile örtüşmeyen gevşemeler içine girdik. Oysa hiç bir Avrupa ülkesi bizim düzeyimizde bir gevşeme göstermedi. Örneğin Almanya’da  aşamalı bir biçimde önce 800 metre kareyi aşan kapalı mekanlar, büyük alışveriş merkezleri açıldı. Ama orada günlük 500 vakanın altına inmişti. Bizim de hesabımız 1 Haziran’da ayı içerisinde günlük vaka sayılarını 500’ün altına indirmekti.’’ 

‘’Dünya ortalamasının 10 kat üstünde yoğun bakım gereksinimi duyan hastaya sahibiz. Nasıl yapıyorsak, nasıl bir mucize ise bu kadar çok yoğun bakım gereksinimi duyan hastası olan ülkeyiz ama ölüm oranlarımızla dünyanın 3’te 1’i dolayında ölüyoruz. İnsanın aklıyla böylesine dalga geçmek böylesine alay etmek, insanları aptal yerine koymak nasıl anlatılabilir Türkiye’deki iktidar açısından bilemiyorum. Bilerek ve isteyerek bütün etik ve moral değerleri ayaklar altına alarak halkı ve kamuoyunu aldatmayı sürdürüyorlar. İktidar, ekonomiyi durdurmak istemiyor. Dolayısıyla salgın da durmuyor. Avrupa ülkeleri ilk dalgada neredeyse yüzde 95’e varan oranda ekonomilerini durdurdular, özellikle İtalya. Salgını ancak öyle denetleyebildiler. ABD, yüzde 50 gibi ekonomisini durdurdu ve halen salgın hızla sürüyor. İktidar, 14 günlük tam kapatmanın ekonomik maliyetinin çok yüksek olduğunu düşündü. Salgının tepe yaptığı nisan ayı ortalarında 14 günlük tam kapatmayı ısrarla önerdik. O zaman bu uygulamanın günlük maliyeti yaklaşık 3.2 milyar dolar idi. Yaklaşık 50 milyar dolar gibi bir kaynak gerektiriyordu. Ne yazık ki 18 yıldır korkunç kötü yönetilen Türkiye ekonomisi salgınla mücadelede elimizi kolumuzu bağlıyor.’’

‘’Türkiye’nin salgınla ilgili açık başarısızlığındaki temel neden ekonomik yetersizlikleridir. 2-3 günlük piknik ya da bayram karantinaları denebilecek alaturka yöntemlerle iktidar bu mücadeleyi götürmeye çalıştı, olmadı… Korkarım ki, eylül ortalarında ya da sonlarına doğru okullar da açılırsa, ayrıca 11 Mayıs’tan bu yana AVM’leri açarak geldiğimiz ölçüsüz açılım – saçılım politikaları, Kurban Bayramı ve tatil yerlerinin açılması olgu sayılarında bir patlamayla yansıyacak. Belki eylül sonlarına doğru kaçındığımız, ötelediğimiz 14 günlük kapatmaya zorunlu kalacağız. Kaçındığımız 50 milyar dolara yakın harcamayı da fazlasıyla yapmış olduk. Salgın ülkemizde 5. ayını bitiriyor. Maliyeti korkunç boyutlara ulaştı. Olgu ve ölüm sayılarını da en az 2-3 ile çarpmak gerekiyor.’’ 

TOPLUMSAL MÜCADELE-SAĞLIK MUHALEFETİ

  • ABD’de 5000 işçinin çalıştığı, Ford’un Michigandaki fabrikasında örnek bir mücadele. Hükümete, Patrona ve Patron yanlısı sendikaya rağmen, tabanda örgütlenerek İş-Güvenliği Taban Komitesi kurup, Covid 19’a karşı mücadele ediyorlar.

Türkiye’deki Metal grevinde, sendikalara rağmen fabrikaları işgal eden metal işçilerini hatırlatıyor.

Ford Dearborn Kamyon Fabrikası işçileri COVID-19’a karşı iş güvenliği-taban komitesi kurdu. Komitenin ilk eylemi, şirketin en popüler F-150 kamyonetlerini üreten 5.000 işçiye, koronavirüsle mücadele etmek ve hayatları kurtarmak amacıyla ortak eylem hazırlamak için şu çağrıyı yayınlamak oldu:Acil bir durumla karşı karşıyayız. Koronavirüs aramızda yayılıyor. O üretim hattında ve bu üretim hattında. Size doğru yaklaşıyor. Yönetim, sendikanın desteğiyle bize kobay gibi davranıyor ve kırılma noktasına yaklaşıyoruz.

  • DİSK, Çanakkale’deki fabrikasında mesai saatleri dışında çalışanlarını gözetimde tutan Dardanel şirketini protesto etti. Şirket ise bu modelin resmi makamlar tarafından önerildiğini belirterek kendisini savundu. Dardanel, Covid-19 önlemleri kapsamında mesai saatleri dışında çalışanları 14 gün süreyle gözetim altında tutmaya başlamıştı.‘Kapalı devre çalışma sistemi’ adı verilen uygulamayla ‘üretimin aksamaması’ amaçlanmıştı. Çalışanlar, şirket tarafından ayarlanan odalarda tutulmuştu.
  • Ankara Diş Hekimleri Odası: “Pandemi kontrol altındaysa neden yataklar ayrılıyor, neden evde ilaca başlanıyor?” Başkentte koronavirüs vaka sayısındaki büyük artış hem kaygıya hem de tepkiye yol açarken Ankara İl Sağlık Müdürlüğü “Pandemi kontrol altında” iddiasında bulundu. Filyasyon çalışmasındaki diş hekimleri ise iddiaya tepki göstererek sorular sordu: “Pandemi kontrol altındaysa neden temaslı taramasına yetişemiyoruz? Neden evde ilaca başlanıyor? Neden cerrahi vaka alımları durduruluyor? Neden yoğun bakım yatakları COVID-19 için ayrılıyor?”
  • Tunceli’nin Ovacık ilçesinde bulunan ve Alevi halkı için kutsal mekanlardan birisi olan Munzur Gözeleri için bölge halkına ve STK’lere danışılmadan hazırlanan peyzaj projesi başlıyor. Bölgeye gelen askeri araçlarca stant kuran yurttaşların standları kaldırıldı. Dersim Dernekleri Federasyonu (DEDEF)  Genel Başkanı Ali Haydar Ben, kendini yetkili olarak tanıtan kişilerin bölgede bulunan Munzur Koruma Kurulu üyesi ile tartıştıklarını ve ailesini arayarak tehditte bulunduğunu söyledi. Ben, “Bu peyzaj projesi kılıfı esasta, Alevi halkının inancına saldırıdır. Söz de düzenleme adı altın da bu alanı ticari bir işletmeye çevirmektir” dedi.

YENİ YAŞAM İNŞASI  

  • Kars Belediyesi ‘bizi denetleyin’ dedi .Kars Kent Konseyi, bünyesinde kurulacak olan Denetleme Çalışma Gurubuna, temsilci ve temsilciler vermesi için kamu kurumları, siyasi parti ve STK’lara çağrıda bulundu. Kaynak: Kars Belediyesi ‘bizi denetleyin’ dedi. Kars Kent Konseyi Başkan Vekili Muzaffer Koçak, belediye meclisinin aldığı söz konusu kararın; “Bu doğrultuda Kars belediye Meclisi kararında “Kent Konseyleri temel olarak yerel yönetimlerin başta da belediyelerin sivil toplum tarafından denetlenmesi için kurulmuş organizasyonlardır. Bu denetimde idari rejimdeki gibi hiyerarşik olarak değil, eşit temsil ve çözüm denetlemesi adına Kars Kent Konseyi bünyesinde denetim çalışma gurubunun oluşturulması ve bu gurubun işleyişine müdahale etmeden gözlemleyerek rapor çıkarması için Kars Belediyesinde çalışmalar yürütmesi” ibaresi yer almıştır.

Bahse konu Denetim Çalışma Gurubu Kars Belediyesinin faaliyet yürüttüğü her alanda çalışma yürütmesi, raporlar hazırlayıp kamuoyu yaratmayı hedeflemektedir. Ayrıca Kars Belediye Meclisinin kararıyla sivil toplum denetimine açılan Kars Belediyesinin bu tutumu ve kolaylaştırıcılığı diğer kamu kurumlarının da benzer şekilde halkın denetine açık şeffaf çalışmalar yapmaları için örnek teşkil edecek güçtedir. İlgili çalışma gurubu Kars Kent Konseyi’ni ilerleyen dönemlerde diğer kurumlara da yapacağı toplumsal denetlemeye açılmaları, çağrıları ve çalışmalarında da cesaretlendirici taban hazırlayacaktır.” olduğunu belirtti.

JİN

  • Kadın hakları örgütleri, kadına yönelik şiddet konusunda bağlayıcılığa sahip ilk uluslararası sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi’nin tartışmaya açılmasına karşı birçok kentte alanlardaydı.

İstanbul Sözleşmesi’nin tartışmaya açılmasına karşı kadınlar birçok kentte “haklarımızdan vazgeçmiyoruz” sloganıyla alanlara çıkarak, sözleşmeden geri adım atmayacaklarını vurguladılar.

“Haklarımızdan vazgeçmiyoruz” sloganıyla saat 19.00’da farklı şehirlerde eylem yapan kadınlara polis, İzmir Alsancak’ta müdahele ederek 16 kadını gözaltına aldı.

İstanbul’da ise kadınların buluşma noktası Kadıköy’de bulunan Beşiktaş İskelesi’ydi.

Buluşmada kadınlar, “Peymana Stenbole dide jiyandin”, “Tek başına olmaz kadınlar birlikte güçlü”, “İstanbul Sözleşmesini uygula” ve “Kadın cinayetlerini acil önle” pankartlarını açarak, “Dayanışma yaşatır”, “İstanbul Sözleşmesini uygula”, “Kadınlar şiddeti affetmeyecek” dövizleri ile yaşamını yitiren kadınların isimlerinin yazıldığı dövizler de taşındı.

Kadınlar ayrıca yaşamını yitiren kadınların isimlerini okuyarak “burada” diye haykırdı.

Eylemdeki açıklamada talepler ise şu şekilde sıraladı:

  1. Kadınların 7/24 ulaşabileceği, farklı dillerde hizmet, ücretsiz, sadece kadın yönelik şiddet alanında çalışan ayrı bir Alo Şiddet Hattı kurulsun.
  2. Kadına ve çocuğa yönelik şiddetle ilgili bağımsız bir veri toplama yöntemi geliştirilsin ve kamuoyuna düzenli olarak bu veriler açıklansın.
  3. Devletin tüm kademelerinde eşitliği sağlayacak, ayrımcılığa son verecek düzenlemeler yapılsın. Eşit yurttaşlığın tüm gereklerini sağlamak için acilen somut adımlar atılsın.
  4. Cinsel şiddetle mücadele koordinasyon ve kriz merkezleri kurulsun.
  5. Dijital şiddet ve ısrarlı takip yasalarda tanımlansın ve cezası belirlensin.
  6. Toplumsal cinsiyet eşitliği, eğitimin her kademesinde zorunlu ders olarak müfredata eklensin.
  7. Sözleşmesi’nin de hükme bağladığı üzere, ülkemizde mülteci ve sığınmacı olarak yaşayan bütün kadın ve çocukların şiddete karşı korunmasında eşit haklara sahip olması için açık ve net düzenlemeler yapılsın.
  8. Her mahallede kolay ulaşılabilir, ücretsiz, nitelikli ve 24 saat hizmet verebilecek kreşler açılsın.
  9. Kadınların rahatça 7/24 ulaşabileceği kadın danışma merkezleri ve yeterli sayıda sığınak açılsın.
  10. Nafaka tartışmalarına, boşanma süreçlerinde arabuluculuk vs uygulamalarına, boşanma süreçlerinin zorlaştırılmasına kısacası kadınların kazanılmış haklarına yönelik tüm tartışmalara bir son verilsin. Boşanma süreçlerinde kadınlara istihdam, barınma, sağlık ve eğitim olanakları sağlansın. Kadınları şiddete karşı güçlendirecek politikalar hayata geçirilsin.
  11. Kadın / Toplumsal Cinsiyet Bakanlığı kurulsun.
  • Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) Türkiye ofisinin liderliğinde gerçekleştirilen “Türkiye’de COVID-19 Etkilerinin Toplumsal Cinsiyet Açısından Değerlendirilmesi” araştırması, salgının kadınların ve erkeklerin iş ve ev hayatları üzerindeki etkilerini ortaya koyuyor. Araştırma sonuçlarına göre, COVID-19 salgınının başlamasıyla birlikte istihdam ve gelir kaybı yaşayan kadınlar ekonomik olarak derinden etkilendi. Tüm kesimlerden kadınlar ve erkekler, iş kaybı, gelir kaybı, ücretli çalışma saatlerinde azalma yaşadı. Araştırmaya katılan ücretli çalışanlar arasında işini kaybettiğini söyleyen kadınların oranı yüzde 19’u bulurken, bu oran erkeklerde yüzde 14.4 olarak gerçekleşti. Araştırmaya katılan kadın ve erkek katılımcıların çoğu, COVID-19 salgınının başlamasıyla birlikte ev ve bakım iş yükünün ciddi oranda arttığını belirtti. Ancak kadınlar ücretsiz ev içi bakım kategorilerinin hepsinde iş yükünün, erkeklere ve pandemi öncesi dönemle kıyasla, ciddi oranda arttığını kaydetti.

Kadınların yüzde 77.6’sı en çok “ev temizliği ve bakımı”na vakit ayırdığını söylerken, “Yemek pişirme ve servis etme” yüzde 60 ile ikinci sırayı aldı. Bu oranlar sırasıyla erkeklerde yüzde 47 ve yüzde 24 olarak gerçekleşti. En çok vakit harcanan ev ve bakım işleri ise sırasıyla şöyle: Ev temizliği, alışveriş, yemek yapmak, ev düzenleme ve tamirat, çocuklarla vakit geçirmek, yaşlılara destek olmak.

Araştırma, COVID-19 salgınının olumsuz duygusal ve psikolojik etkileri olduğunu da gösteriyor. Kadınların yüzde 54’ü ve erkeklerin yüzde 49’u salgının başlamasıyla birlikte stres ve endişe gibi sorunlar yaşadıklarını dile getirdi.

http://m.bianet.org/bianet/toplumsal-cinsiyet/228493-covid-19-erkekleri-ve-kadinlari-nasil-etkiledi

SİYASAL SAĞLIK – EKOLOJİK SAĞLIK

  • Ertuğrul Kürkçü, Krizi kaynağında kurutmak: Uluslararası Para Fonu (IMF) tahminlerine göre 2020’de ekonomi yüzde 5 daraldı. Genişletilmiş tanımıyla -işsiz olduğu halde iş aramaktan vazgeçenler de katıldığında- işsizlik yüzde 30’lara vardı, genç işsizliği daha da yukarılarda. 5 Temmuz’da TL, Euro karşısında tarihin en büyük değer kaybına uğradı. 1 Euro 8,32 TL oldu. TÜİK’in yüzde 12’nin altında olduğunu açıkladığı Temmuz enflasyon oranı, iktisatçıların alay konusu oldu, her ay daha az kazanıp daha çok harcamaya mahkum halkın yoksulluk ve geçim sıkıntısı derinleştikçe derinleşiyor.

Avrasya Araştırma’nın Temmuz anketine göre, “Erdoğan&Bahçeli Hisseli Harikalar Kumpanyası”nın düşüşü sürüyor. AKP’nin desteği yüzde 35’e, “Cumhur İttifakı”nın desteği yüzde 42.4’e gerilerken, CHP’nin desteği yüzde 28.4’e, “Millet İttifakı”nın desteği yüzde 40.8’e, HDP’nin desteği yüzde 11.7’ye yükseldi.

Bu görevin başkanlık rejimine karşı dizilişleriyle nesnel olarak bir demokrasi ittifakı gücü konumuna gelmiş olsalar da, piyasanın ve devletin hikmetinden sual etmeyen “Millet İttifakı” partilerince yerine getirilebileceğini beklemek bir hayaldir. Bu, tarihsel konumu itibariyle kapitalizmi aşmaksızın kendilerini gerçekleştiremeyecek olan toplumsal ve demokratik güçlerin ittifakı olan “Üçüncü Kutup”un stratejik görevidir. Bu, bütün görevler zincirinin sımsıkı yakalanması ve sonunda ezilenlerin ayağına dolaşmaması için hiç elden bırakılmaması gereken ana halkasıdır.

https://yeniyasamgazetesi1.com/krizi-kaynaginda-kurutmak/
  • Lice 5 gün yandı kimse söndürmedi. Lice’de 5 gün süren yangında bağ bahçeleri yanan Yolçatı Mahallesi sakinleri, kendi imkanlarıyla yangına müdahale ederek evleri ve hayvanlarının yanmasını engelledi. Yangına müdahale eden bölgedeki mahalle sakinleri, yangını yer yer kontrol altına aldı, ancak soğutma çalışmaları yapılmadığı için yangın rüzgârın etkisiyle yeniden etkili oldu. İtfaiye ve Orman İl Müdürlüğü’ne bağlı iki araç, sadece belli bir nokta yangına müdahale ederken, 5 günün ardından yurttaşların kontrol altına alıp söndürdüğü yangında, yüzlerce hektarlık alan küle döndü.
  • Artan sıcaklıklara bağlı olarak buzul erimeleri sonucunda Alplerde yeni göller oluştu .19. yüzyıldan bu yana en az 1 dereceyi bulan küresel sıcaklık artışının sonucu olarak kutuplar ile dünyanın farklı bölgelerindeki dağlık alanlardaki buzul erimeleri sürüyor. Bu dağların başında da “Avrupa’nın çatısı” olarak adlandırılan Alpler geliyor. Buzul erimelerinin boyutları bilimsel ölçümlerle tespit edilse de sıradan bireylerin de görebileceği doğal değişimler dikkat çekiyor. Buna örnek olarak da Alplerde oluşan yeni göller gösteriliyor.
  • Amazonlar yok oluyor .Çevreci hareket Greenpeace, 30 Temmuz’un 2005 yılından bu yana bir temmuz ayı için en kötü gün olduğuna dikkat çekti. Uydu verileri; çevreciler ve araştırmacıların endişesini arttırdı, zira 2019 yılı Amazonlar açısından son derece yıkıcı bir yıl olmuş, dünya genelinde protesto eylemlerine neden olmuştu.
  • Elazığ’ın Palu ilçesinde Ekrag köyünde orman yangını çıktı.

GÖRÜŞLER

Dünyada Türkiyeli feministler uzun zamandır mevcut iktidara en güçlü  muhalefeti gösteren kesim olarak anılıyor.Her alanda olduğu gibi Kadına saldırısı da artarak devam eden mevcut iktidarın bu cephede gördüğü direnç herkese güç veriyor. Kadın kırımının devam ederken pandemiyle kadınlar üzerindeki baskının arttığı bir zamanda Hükümet hiç tartışmaya açmaması gereken bir konuyu Türkiye’nin gündemine getirdi ‘’İstanbul sözleşmesi’’ . 6 yıl önce imzalanmış kadına şiddetle ilgili hükümetlere önemli yaptırımlar dayatan sözleşmenin yıllardır uygulanması çağrısı yapılırken sözleşmeden geri çekilme tartışmasının gündeme getirilmesi kadın kırımını desteklemek, erkek şiddetini meşrulaştırmak, istismar ve tecavüzü normalleştirmektir.

Türkiye’nin her kesiminden kadınlar bu yapılmak istenene karşı seslerini çıkartıyor. Kadınlar birlikte güçlü olduğunu bir kez daha fark etti. Gündelik hayatımızda  kullandığımız sosyal medya platformlarında siyah beyaz fotolar paylaşan kadınlar, kadın derneklerinin art arda yaptığı açıklamalar, tüm Türkiye’deki İstanbul sözleşmesi eylemleri sıradanlaşan şiddete karşı direnişi de büyütüyor. 

EKLER

  • Ezgi Koman, Arkadaşım Diyabet Kampı: Bu da bazı kronik hastalıkların derinleşmesine, kişilerde geri dönülmez izler bırakmasına ve hatta yaşam kaybına kadar varabilecek ağır sonuçlara yol açabiliyor.

Yaşam pratiklerini, yaşama algılama biçimlerimizi değiştiren, derin yoksulluk, işsizlik vb. sorunlara yol açtığını önümüzdeki günlerde daha da hissedeceğimiz küresel salgın günlerinde tüm bu sorunlar, elbette çok daha fazla yaşanıyor.

Diyabetli Çocuklar Vakfı uzun süredir bu sorunların çözümü, çocukları ve ebeveynlerini bu konuda güçlendirmek için çalışıyor. Kronik hastalıkla birlikte çocuklar ve ebeveynleri için “yeni bir normal” yaratarak sağlıklı bir şekilde yaşamlarını sürdürmeleri için çabalıyor.

Bu yıl, COVID- 19 salgını sebebiyle kamplar ilk kez yüz yüze yapılamıyor. Bu sebeple online bir buluşma planlanmış: Arkadaşım Diyabet Online Kamp.

Ücretsiz gerçekleştirilecek olan kampa kayıt olmak için www.arkadasimdiyabet.com adresinin ziyaret edilmesi, kamp hakkında daha fazla bilgi almak ve etkinliklere katılmak için ise, https://www.instagram.com/arkadasimdiyabetonlinekamp adresinin takip edilmesi gerekiyor.

http://yeniyasamgazetesi1.com/arkadasim-diyabet-kampi/
  • NÜKLEER KARŞITI PLATFORM BASIN AÇIKLAMASI

HİROŞİMA VE NAGAZAKİ UNUTULMADI, UNUTTURMAYACAĞIZ!

İkinci dünya savaşı sürerken ABD tarafından, Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine atılan atom bombalarıyla insanlık tarihinin en acımasız saldırısı düzenlenmiş, yüz binlerce insan katledilmiştir. Kapitalizmin yok etme hırsıyla ürettiği; dünyanın en büyük kitle kırım ve çevre yıkım silahıyla savaş kazanılmış, insanlık ise kaybetmiştir. Aradan geçen 75 yıla rağmen katliamın acısı unutulmamıştır.  

Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) 1945 yılının 6 Ağustos günü Hiroşima’ya, 9 Ağustos’ta da Nagazaki’ye attığı atom bombalarıyla; Hiroşima’da 120 bin, Nagazaki’de 75 bin kişi yaşamını yitirmiştir. Binlerce insan sakat kalırken, kanser vakalarında yıllar boyu süren büyük artışlar yaşanmıştır. Tüm dünya, korkunç derecede yıkıcı etkisi olan, yüz binlerce insanı kısa sürede yok eden bombanın yarattığı dehşete şahit olmuş, vahşetin izleri yıllarca hafızalardan silinmemiştir.

Böylesi bir felaketin bir daha yaşanmaması ve nükleer silahların tamamen ortadan kaldırılması için savaş karşıtlarının silahsızlanma çağrıları karşılıksız kalmış, Hiroşima ve Nagazaki’nin ardından uluslararası ilişkiler farklı bir boyut kazanmıştır. Nükleer gücü elinde bulunduran emperyalist ülkeler etik değerlerden uzak, yeni bir dünya düzeni yaratmıştır. Son dönemde ise her ne kadar dünyada nükleer silahlar konusundaki farkındalık artıyormuş gibi görünse de silahlar büyük ittifakların güvenlik stratejilerini dayandırdıkları temel araçlar olmuştur.

Ülkemizi yöneten siyasi iktidarlar da, NATO şemsiyesi altında ABD silahlarını topraklarımızda barındırarak uluslararası anlaşmaları ihlal etmiş, ulusal güvenliğimiz ve bölge barışını tehdit eden ABD-NATO nükleer silahlarının Ülkemizden çekilmesi uyarılarını dikkate almamışlardır.

Gelişmiş ülkelerin nükleer başlıklı füzelere sahip olmasını gerekçe göstererek silahlanma konusunda çalışmalar yürütüldüğü, bizzat AK Partili Cumhurbaşkanı tarafından kamuoyuna duyurulmuştur. Dış politikada izlenen çatışmacı tutumun yansıması olan bu açıklama, çıkar savaşlarına sahne olan Ortadoğu bölgesinde, Ülkemize komşu ülkelerde, açık bir meydan okuma gibi algılanmış, halkımızda ise endişe uyandırmıştır.

Nükleer güce sahip olmayı ulusal bir itibar meselesine dönüştüren siyasi iktidar, milli güvenlik ve enerji ihtiyacı bahanesiyle, yarattığı çok yönlü tehlikelere rağmen, nükleer silahlara geçiş birikimi oluşturduğu kabul edilen; Mersin Akkuyu’da, Sinop İnceburun’da kurulması planlanan santrallar ile olası nükleer silah üretimine kapı aralamıştır. Kapitalizmin sömürü hırsıyla, ulusal çıkarlar konusunda her an karşı karşıya gelebileceğimiz Akkuyu Nükleer Güç Santralı ve kurulması planlanan diğer nükleer santralları inşa ederek faaliyete geçirecek yabancı ülkelerle, ulusal güvenliğimiz tehditlere açık hale getirilmiş, santrallarda yaşanacak olası bir kaza ya da düzenlenecek bir saldırı sonucunda kaybedilecek hayatlar, ulusal kaynaklar dikkate alınmamıştır.

Bizler; Ülkemizde yaşanan derin krize rağmen, yoksulluğun önlenemez bir hızla büyüdüğü bir ortamda; insanlar ve diğer canlılarla birlikte doğayı yok etme pahasına, etkileri yüzyıllar süren nükleer teknolojilerin hayatlarımıza sokulmasını kabul etmiyoruz. Salgın, işsizlik, hayat pahalılığı, temel insani ihtiyaçlara ulaşma güçlükleri gibi ciddi toplumsal sorunlarla yüz yüze olduğumuz bu günlerde, halkın acil sorunlarına çözüm üretmek yerine nükleer santral çalışmalarına hız verilmesini, kaynakların silahlara yatırılmasını kınıyoruz. 

Bilim insanlarının, çevre örgütlerinin görüş ve önerilerini dikkate almayan, ülke menfaatleriyle uyuşmayan, ülkemizi büyük bir çıkmazın içine sokacak santral ve silah yatırımları yerine; halkın ve giderek yok olmaya yüz tutan doğanın çözüm bekleyen sorunlarıyla yüzleşerek, kamu odaklı çözümler geliştirilmesini istiyoruz.

Hiroşima ve Nagazaki katliamının 75. yıl dönümünde, nükleer silahsızlanma çağrımızı yineliyoruz. İnsanlığın ve evrenin geleceği, dünya barışı için nükleer silahların yasaklanmasının, tüm dünyanın silahlardan arındırılmasının; barış, kardeşlik, dayanışma içinde silahsız, nükleersiz bir dünya kurulmasının mümkün olduğunu hatırlatıyoruz. Ülkemiz yönetiminin, 7 Temmuz 2017’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda dünya ülkelerinin ezici çoğunluğuyla onaylanan “Nükleer Silahların Yasaklanması Anlaşması”nı bir an önce imzalamasını ve TBMM’den de kabul edilerek geçirilmesini istiyoruz.İnsanlığın geleceği için büyük bir tehdit unsuru olan nükleer santrallar ve silahlar konusunda Ülkemiz ve dünya hükümetlerini sorumluluğa davet ediyoruz. Hayatlarımızdan nükleer santrallar, nükleer silahlar çıkartılana, yurdumuzda ve dünyada insanlığın evrensel ideali olan; barış, adalet, eşitlik ve özgürlük sağlanana kadar, tüm canlılarıyla birlikte doğayı yok etmeyi göze alan bu sömürücü üretim anlayışına karşı mücadelemizi sürdüreceğimizi, geleceğimize sahip çıkmaya devam edeceğimizi ilan ediyoruz.

Nükleer Santrallere ve Silahlara Hayır! 

Nükleere İnat, Yaşasın Hayat!

NÜKLEER KARŞITI PLATFORM
6 AĞUSTOS 2020



İLİŞKİLİ İÇERİK

KORONA GÜNLÜK 22-28 KASIM 2021

Sağlığın piyasalaştırıldığı, emeğin değersizleştirildiği ve yabancılaştırıldığı, kışkırtılmış sağlık hizmetinin olduğu, kapitalist erkek egemen sağlık sisteminin ...