KORONA GÜNLÜĞÜ  (23 ARALIK 2020)

Salgın yönetilemiyor! Sağlık emekçileri tükenmeye, ölmeye devam ediyor!

Dün Kastamonu’da özel bir hastanede görev yapan Radyoloji Uzmanı Dr. Mustafa Vedat Gök Covid-19 nedeniyle yaşamını yitirdi. TTB verilerine göre salgının başından bu yana Türkiye’de yaklaşık 300 sağlık çalışanı Covid-19 sebebiyle hayatını kaybetti.

 

***

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), İngiltere’de ortaya çıkan koronavirüsün yeni ve daha bulaşıcı türü ile mücadeleyi ve tedbirleri tartışmak üzere bugün (23 Aralık) üye ülkelere toplantı çağrısında bulundu.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ve Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara Britanya’da ortaya çıkan koronavirüsün mutasyona uğramış yeni türüne ilişkin bir açıklama yaptı. Koca, “RNA virüslerinde mutasyon beklenen bir durumdur. Halk Sağlığı Genel Müdürlüğümüz salgının başından beri ülkemizde görülen tüm virüs suşlarında gen mutasyonunu düzenli olarak taramaktadır. Eylül ayından beri ülkemizde görülen suşların incelenmesi kısa sürede neticelenecektir” dedi. ara ise Corona virüsü mutasyonuyla ilgili yaptığı açıklamada “Türkiye’de de mutasyon takipleri yapılıyor. Bizim ülkemizdeki genetik takiplerde ve mutasyon incelemelerinde şu ana kadar tespit edilmiş böyle bir verimiz yok. Diyelim ki bulaşmayı hızlandırmıştır. Coğrafyamızda şu anda bulaşmanın atlayarak hızlandığı bir yer yok” ifadelerini kullandı.

 

***

Bugüne dek korona virüsünün yayılmadığı tek kıta olan Antarktika’da da ilk kez Covid vakaları tespit edildi. Şili’ye ait bir araştırma üssünde 36 vaka belirlendi.

Tayvan’da 253 gün sonra ilk kez korona vakası tespit edildi. Tayvan’da gözler, pozitif çıkmasına rağmen temas kurduğu kişileri doğru açıklamadığı ortaya çıkan bir pilota çevrildi. Pilot, 300 bin Tayvan dolarına (yaklaşık 81 bin TL) kadar para cezasıyla karşı karşıya.

Covid-19 pandemisinin buzdağının görünen yüzü olduğunu söyleyen ve 1976’da Ebola virüsünü keşfeden Profesör Jean-Jacques Muyembe Tamfum, insanlığın Afrika’nın tropikal yağmur ormanlarından çıkan bilinmeyen sayıda yeni ve potansiyel ölümcül virüsle karşı karşıya bulunduğunu söyledi.

 

***

Küresel düzeyde toplam vaka sayısı 78 milyon 346 binin üzerinde. Covid-19 nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 1 milyon 723 bine dayandı. Can kayıplarının 502 bini Avrupa, 483 bini Kuzey Amerika, 351 bini Güney Amerika, 325 bini Asya ve 60 bini Afrika kıtasına ait. Aktif vaka sayısı da 21 milyon 511 binin üzerinde. Aşıya büyük umutlar bağlandığı günümüzde pandemi büyük bedeller ödetmeye devam ediyor, daha fazla da ödetecek gözüküyor.  Ne yazık ki bedeli ödeyenler öncelikle aşıya erişim şansının oldukça zayıf olduğu 6 milyar insan olacak. Şu anda aşıya erişebilecek merkez kapitalist ülkelerde de emekçilerin, ötekileştirilenlerin  çok büyük bedeller ödediğini hatırlatma isteriz, ABD ve Avrupa ülkelerine bu gözle bakarsak bu gerçek ayan beyan ortada… Pandemiyle mücadele bu gerçeği öne çıkarmadan olmaz. Sınıfsal eşitsizliklerle mücadeleyi, kapitalizm ile mücadeleyi önümüze koymadan pandemi ile mücadele perspektifi olsa olsa Covid-19 pandemisini yaratan derin krizdeki kapitalizmin yaralarını sarmasına hizmet eder.

Dünya genelinde haftanın ikinci günü yeni vaka bildirimi ve ölümler artışa geçti. Son 24 saaatte yaklaşık 605 bin yeni vaka bildirimi yapılırken, 13 bin 180 kişi Covid-19 nedeniyle yaşamını yitirdi. Yeni vaka bildiriminin yüksek olduğu ülkeler şunlar: ABD (199.1 bin), Brezilya (55.8 bin), İngiltere (36.8 bin), Rusya (28.8 bin), Hindistan (23.9 bin), Almanya (22.5 bin), Türkiye (19.3 bin), İtalya (13.3 bin), Kolombiya (12.5 bin), ve Fransa (11.8 bin).

Türkiye’de yeni vaka bildirimi azalırken, ölümler yüksek hızda devam ediyor. Son 24 saatte 251 kişi Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetti. Toplam can kaybı 18 bin 602’ye yükseldi. Yeni vaka bildirimi 19 binin üzerinde. . Toplam vaka sayısı ise 2 milyon 63 bin civarında. Turkuaz tabloda eleştirilere rağmen ısrarla yer verilen yeni hasta sayısında da düşüş devam ediyor, dün 3 bin 309 yeni hasta tespit edildi. Günlük test sayısı 192 binin üzerinde. Turkuaz tabloda aktif hasta sayısı yer almıyor. Günlük olarak aktif hasta sayısını Worldmeters’dan paylaşmaya devam ediyoruz.

Worldmeters’a göre Türkiye’de aktif hasta sayısı 200 binin altına düştü. 21 aralık itibarıyla 177 bin 543 aktif hastaya sahibiz. Bu hastaların 5 bininin (%2.8’inin) durumu ağır. Hala ağır hasta yüzdemiz dünya ortalamasının beş buçuk katı… Daha fazla ölüm bizi bekliyor!

 

***

TTB’nin çalışmasına göre, aile hekimliği listelerinde kasım ayında 476 bin 293 olan PCR pozitif sayısı aralık ayında 543 bin 39, kasım ayında izlemde olan kişi sayısı ise 1 milyon 435 bin 214’den 1 milyon 519 bin 815’e çıktı. Kasım ayında Türkiye genelinde aile hekimine düşen Covid-19 hastası sayısı 19’ken aralık ayında 22’ye çıktı. TTB Aile Hekimliği Kolu Üyesi Emrah Kırımlı, “İllerin sayısını görürsek burada büyük farklılıklar var. Kasımdan aralığa geçtiğimizde İstanbul’da yüzde elliden fazla düşüş oldu. Ankara’da ve Bursa’da düşüş oldu. Bunlar kasım ayında çok yoğun vakaların olduğu yerler. Ama İzmir’e bakıyorsunuz ekim kasım ve aralıkta hep arttı. Muğla’da iki katına çıktı, Adana’da dört katına çıktı. Aydın’da üç katına, Antalya’da iki katına, Artvin’de üç katına, Hatay’da dört katından fazla artmış. Kocaeli’de, Samsun’da, Sakarya’da artmış. Bizim meslektaşlarımız buralarda ölüyor. Akdeniz tarafında o illerde ne yazık ki çok yoğun vakalar olduğunu görüyoruz” dedi.

İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, Covid-19 salgınına ilişkin yaptığı açıklamada “ikinci dalganın zirve noktasını geride bıraktık. Hastanede yatan sayısı %40 oranında, yoğun bakımda yatan sayısı %25 oranında azaldı’’ dedi.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, İzmir, Trabzon, Samsun ve Hatay’da günlük vaka sayılarında ‘düşüş yaşanmaya başlandığını’ fakat hastane ve yoğun bakım servislerindeki yükün ‘hala yüksek seyrettiğini’ bildirdi.

 

***

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Kısıtlamalar ve tedbirlere uyum sayesinde vaka sayılarımız düşüyor. Buna rağmen virüsün bulaşma yolları değişmeye başladı. Ev içi bulaşma oranları %85’e kadar yükseldi” dedi. Bu tespit ‘’hasta ve temaslıların izolasyon-karantina koşullarına sahip olmadığının’’ ve ‘’bu olanağa sahip olmayanların bu süreyi geçireceği güvenli alanların tesis edilmediğinin’’ itirafıdır. Oysa başta Halk Sağlığı uzmanları olmak üzere sağlık muhalefeti salgının erken günlerinden beri sürekli bu tehlikeye dikkat çekmişti. Tek adam rejimi salgın yönetiminde antidemokratik tavrını sürdürdü. Sermaye yanlısı ‘’sürü bağışıklığı’’ stratejisi ile emekçilere, yoksullara, ötekileştirilenlere bedeli ödettirdi.

 

***

KKTC’deki korona virüsü vakaları artarken, Sağlık Bakanı Ali Pilli Noel’den sonra ‘en radikal tedbirleri’ alabileceklerini söyledi. Pilli, “10 gün, 20 gün bu radikal tedbirleri alırsın, sonra rahatlarsın. Gerekirse 21 gün sokağa çıkma yasağı uygularız” dedi.

İHD Adana Şubesinin raporuna göre, pandemi önlemlerine dair kısıtlamalarla ilgili şikayetler, Çukurova’daki hapishanelerden iletilen şikayetlerin başında geliyor. Çukurova Bölgesi’ndeki cezaevlerine ilişkin hazırlanan raporda, maruz kaldıkları hak ihlalleri pandemi döneminde artan tutukluların “ceza içinde ceza” yaşadığı belirtildi ( https://bianet.org/bianet/insan-haklari/236410-mahpuslar-pandemi-kisitlamalarindan-sikayetci )

 

***

İngiltere Baş Bilim Danışmanı Sir Patrick Vallance, koronavirüsün mutasyona uğramış yeni varyantını kontrol altına alabilmek için İngiltere’nin pek çok bölgesinde, daha fazla kısıtlamaya ihtiyaç duyulacağını söyledi.

Bilim insanları koronovirüs mutasyonu sonucu ortaya çıkan yeni varyantın çocuklar arasında daha kolay yayılıyor olması ihtimalini araştırıyor. Bu doğrulanırsa, virüsün bulaşmasındaki artışın “önemli bir kısmı” çocuklardaki yayılmadan kaynaklanmış olacak. Londra’daki Imperial College Üniversitesi ve NERVTAG’den Prof. Wendy Barclay, koronavirüsün geçirdiği mutasyonlar sayesinde bu kapılardan girişinin kolaylaşmış göründüğünü, bu sayede virüsün çocukları da yetişkinler kadar etkileyebileceğini belirtiyor. Barclay, buna ek olarak çocukların birbirleriyle yakın etkileşimde olmasının da daha fazla çocuğun enfekte olması anlamına gelebileceğini söylüyor.

Güney Afrika Bakanlık Danışma Komitesi Başkanı Prof. Dr. Salim Abdul Karim, 18 Aralık’ta düzenlediği basın toplantısında, ülkede tespit edilen koronavirüs vakalarında 501.V2’nin artık dominant türe dönüştüğünü belirtti. Karim, “Kesin konuşmak için hala çok erken ancak elde edilen ilk bilgiler, ilkinden daha çok yayılan ikinci dalganın dominant türünün bu virüs olduğuna işaret ediyor. İkinci dalganın daha mı çok yoksa daha mı az ölüme yol açtığı henüz net değil. Mevcut can kaybı verilerine baktığımızda bizi alarma geçiren bir durum henüz söz konusu değil” dedi. Güney Afrikalı uzmanlar ise yayılma hızıyla ilgili verilerin halen toplanmakta olduğunu belirtiyor. Ancak Sağlık Bakanlığı verilerine göre, 6-20 Aralık arasındaki dönemde günlük vaka sayısının ikiye katlandığı görülüyor.

 

***

Anne karnındaki bebeklerin plasentalarında (rahimde gelişen doku) mikroplastik parçacıkları bulundu. Araştırmacılar ilk kez açığa çıkan bu bulgunun çok endişe verici olduğunu belirtti. Environment International dergisinden yayınlanan araştırmaya göre normal hamilelik süreci geçiren sağlıklı altı kadından alınan plasentaların dördünde mikroplastik parçacıkları bulundu. Parçacıkların plasentaların hem fetal hem maternal tarafında ve fetüsün geliştiği membranda bulunduğu belirtildi. Her plasentanın yalnızca yüzde 4’ü analiz edildi; bu da toplam mikroplastik miktarının çok da daha yüksek olabileceğinin göstergesi olarak değerlendirildi. Bu bilimsel bulgunun nasıl tartışılacağı bizler için çok önemli. Prof.Dr.Onur Hamzaoğlu’nun Dilovasında yaptığı çalışmada yenidoğanların mekonyumunda (ilk kakasında) ağır metal bulması ve bunu kamuoyu ile paylaşmış olması mahkemeye taşınmıştı. İki haberin farkı Hamzaoğlu’nun bu bulguyu kapitalizm ile ilişkilendirmesi, egemenlere kafa tutması… Kapitalizmin dünyayı, doğayı ve insanları yok ettiğinin kanıtı olarak bilimsel kanıtı deşifre etmesi.

 

***

İngiliz hükümetinin başarısızlığı mutasyona nasıl sebep oldu? – Anthony Costello

İngiltere’deki ilk Covid-19 dalgası esnasında, ben de dahil olmak üzere birçok bilim insanı, hükümetin bir ‘maksimum baskı’ ya da ‘sıfır Covid’ stratejisi takip etmesi gerektiğini dile getirdi. Bunun birçok nedeninden biri, ‘doğal seçilimin’** işlemesini engellemekti. Bir virüsün farklı konaklarda zaman geçirerek yayılmasına izin verildiğinde, virüs gelişir ve mutasyona uğrar. Bilim insanları, şimdi virüsün hücrelerimize girmesine olanak sağlayan başak proteinindeki değişiklikler de dahil olmak üzere, Covid-19’a neden olan virüsün genetik dizilerinde 17 değişiklik içeren ‘mutant’ bir varyant keşfettiler.

Uyarılara karşın, hükümetin salgın boyunca uyguladığı strateji Covid’i tamamen yok etmek yerine virüsün yayılmasını yavaşlatmak ve Ulusal Sağlık Hizmetleri (NHS) üzerinde yarattığı baskıyı azaltmak oldu. 13 Mart gibi geç bir tarihte, Acil Durumlar için Bilimsel Danışma Grubu (SAGE) tutanakları, ‘Covid-19’un yayılmasını tamamen bastırmaya yönelik tedbirlerin ikinci bir zirveye yol açacağını’ kayıt altına aldı.

… Öte yandan, bunların hiçbiri kaçınılmaz değildi. Son dalgalanmadan tek başına bir mutant virüs sorumlu tutulamaz; işin aslı, hükümetin kötü salgın yönetimi yüzünden çok daha fazla insan enfekte oldu ve mutasyonların oluşması için gereken koşullar ortaya çıktı. Hükümetin salgına verdiği tepkinin başarısızlıkları saymakla bitmez. SAGE danışmanı Nick Davies’in aktardığına göre, baharda yalnızca bir hafta daha erken uygulanacak bir karantina, ölüm oranını yarıya indirebilirdi. Bakanlar, sözde ‘dünyayı yendiği’ iddia edilen bir test ve izleme sistemini özel şirketlere devretmek için milyarlarca dolar harcadılar. Hükümet, bireysel karantina oranlarını izleyemedi ve esnek sektörlerdekiler (ing. gig economy) gibi gelirlerini yitirirken evde karantinada kalması istenen kişilere, hastalık maaşı alamayan işçilere dayanarak yetersiz mali destek sağladı. İngiltere’de, bahar karantinasının ardından enfeksiyon oranları düştü ama hükümet virüsü bastırmak için gereken şeyi bir kez daha yapamadı. ( https://www.gazeteduvar.com.tr/ingiliz-hukumetinin-basarisizligi-mutasyona-nasil-sebep-oldu-haber-1508035 )

Dünya Sağlık Örgütü mutantın izini sürüyor

İNGİLTERE’de mutasyon tespiti sonrası endişe yaşanırken Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Sözcüsü Tarik Jasarevic, yeni duruma karşı bilim insanları ve sağlık yetkilileriyle birlikte takipte olduklarını söyledi. Jasarevic, BirGün’ün sorularını yanıtladı.

Seyahat kısıtlamalarına ilişkin kararların ulusal kararlar olduğunu belirten Jasarevic, ‘’DSÖ sadece risk temelli bir yaklaşım benimsemeyi önerebilir’’ diye konuştu. Geçtiğimiz altı hafta içinde haftalık ölüm sayısının yaklaşık yüzde 60 arttığını belirten Jasarevic pandemi sürecine ilişkin özetle şu noktalara dikkat çekti…: Genç Hasta Oranı Artıyor, Aşı Her Şeyi Çözemez, Benzeri Görülmemiş Bilimsel Bir İşbirliği Var, Adil Ve Hakkaniyetli Aşı Dağıtımı ( https://www.birgun.net/haber/dunya-saglik-orgutu-mutantin-izini-suruyor-327527 )

‘Yönetemiyorsunuz’dan ‘canımıza kast ediyorsunuz’a! –Eriş Bilaloğlu

Hükümet bu önlemi almadığı için Türkiye’de her gün önlenebilir yüzlerce ölüm gerçekleşiyor. Tekrarlayalım: Önlenebilir ölüm! Eğer insanlara güvence sağlanarak yeterli süre tam kapanma yapılırsa bu ölümler engellenebilir mi? ‘Evet, engellenebilir’.

Pandemi çok büyük ölçekli bir mesele, farkındayız. Sadece tıbbi değil ekonomik, sosyal, siyasal, kısacası çok boyutlu ve yönetmek kolay değil. O nedenle ancak herkesin katkı ve katılımına açık, bilimin yol göstericiliğinde, şeffaflıkla yönetilebilir. Ne var ki böyle olmadı, olmuyor. Bütün çabalara, uyarılara rağmen bu ‘seçeneğe’, olması gerekene yönelmedi iktidar. O nedenle pandeminin ilanının 6. ayının sonunda, Eylül ayında Türk Tabipleri Birliği bu tablonun adını koydu ve kamuoyu ile paylaştı: Yönetemiyorsunuz! Türkiye’de yaşananları simgeleyen sözcüğün artık ‘yönetemiyorsunuz’ olamayacağına, çok naif kaçacağına işaret ediyor. Her gün önlenebilir yüzlerce ölüme engel olmak mümkünken bunun denenmemesi, kabul edilebilir değil. Önceki yazıda vurguladığım aşıyı bütünleyen öncelikli talep tam kapanma. İkisi için yapılacak eylemlerin meşruiyeti tartışma götürmez. Yeter ki durumun vahametini hisseden bir politik irade olsun. Ezcümle her gün yüzer yüzer canımıza kastedilirken ‘yönetemiyorsunuz’un miadı doldu. 2021’in sözcüğü buna müdahale eden insan eyleminin ürünü olmalı! ( https://bianet.org/bianet/saglik/236418-yonetemiyorsunuz-dan-canimiza-kast-ediyorsunuz-a )

 

 

Bakanlık faciadan hukuken sorumlu – Murat Emir

Gaziantep SANKO Üniversitesi Hastanesi Covid-19 yoğun bakım ünitesinde çıkan ve 12 hastanın canına mal olan yangınla ilgili detaylar netleştikçe olayın basit bir kaza olmadığı ve ihmaller zincirinin ardından yaşandığı anlaşılıyor. Özel sağlık hizmeti, kamu denetiminde ve kamu adına verildiğinden niteliği itibariyle bir kamu hizmeti taşır ve dolayısıyla yangının özel hastanede çıkmış olması, Sağlık Bakanlığı’nın olaydaki idari ve hukuki sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. ( https://www.birgun.net/haber/bakanlik-faciadan-hukuken-sorumlu-327651 )

 

 

[su_box title=”AŞI TARTIŞMALARI” style=”soft” box_color=”#cb6331″ title_color=”#080404″ radius=”0″][/su_box]

Aşıların yüzde 51’i dünya nüfusunun yüzde 14’üne yapılacak! British Medical Journal’da yayınlanan çalışmaya göre, tüm aşı üreticileri üretim kapasitelerini arttırsalar bile, 2021’in sonuna kadar yaklaşık altı milyar kişinin aşı olabileceği açıklandı. Johns Hopkins Halk Sağlığı Okulu ekibi tarafından aşı üreticilerin kamuya açıkladığı corona virüs ön siparişlerine bakılarak hazırlanan rapora göre ülkelerin 15 Kasım 2021’e kadar 13 üreticiden 3,76 milyar insanı aşılamaya yetecek 7,48 milyar doz sipariş ettiği belirtildi. Bu üreticiler, “AstraZeneca Plc ve Oxford Üniversitesi, Novavax, Pfizer Inc ve BioNTech SE, Sanofi ve GSK, Johnson & Johnson ve Janssen, Moderna Inc, SinoVac ve CanSino, Gamaleya Araştırma Enstitüsü, CureVac, Medicago, Queensland Üniversitesi ve CSL” olarak sıralanırken araştırmacılar, tüm ön siparişli aşıların yarısından fazlasının (yüzde 51), dünya nüfusunun yalnızca yüzde 14’ünü oluşturan yüksek gelirli ülkelere gittiğini tespit etti.

 

***

Sinovac’ın CoronaVac aşısı, etkili olması için gereken yüzde 50 sınırını aştı. Brezilya’daki çalışmalara katılan yetkililer, Wall Street Journal’a yaptıkları açıklamada CoronaVac’ın yüzde 50’nin üzerinde etkili olduğunun görüldüğünü söyledi. Bu da bir aşının uluslararası kurallara göre onay alması için gerekli olan eşik. Sao Paulo’daki Ribeirão Preto Tıp Okulu’ndan Prof. Domingos Alves, “Herkes yüzde 90’nın üzerinde bir verimlilik oranı bekliyor. İlk faz denemelerden gelen sonuçlar çok iyi” dedi. Resmi sonuçlar ise Çarşamba günü açıklanacak.

 

***

Biyoteknoloji firması BioNTech’in Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Uğur Şahin, Pfizer şirketi ile ortak geliştirdikleri aşının, Britanya’da mutasyona uğrayarak ortaya çıkan Koronavirüsünün yeni türüne karşı da koruma sağlayacağına inandığını söyledi.

ABD’li Pfizer şirketiyle birlikte Covid-19 aşını geliştiren Alman BioNTech firmasının CEO’su Prof. Dr. Uğur Şahin, Türkiye’yle aylardır görüştüklerini, müzakerelerin son aşamalarında olduklarını söylerken, “Biz Türkiye’yle aylardır görüşüyoruz. Bana kalsa çoktan imzalar atılmış olurdu. Şu an ama son aşamalardayız ve bütün dileğim aşının Türkiye’ye de gitmesi için bu yıl içinde imzaların atılması” dedi.

 

***

Covid-19 aşılarında KDV oranı yüzde 1 olarak uygulanacak. Aşıda olsa KDV’siz olmaz. Resmî Gazete’de yayımlanan kararnameyle yüzde 1 KDV uygulaması aşının ücretli olacağının da habercisi!

 

***

Avrupa Komisyonu’nun Koronavirus (Covid-19) pandemisinin önümüzdeki yıl sonuna kadar kontrol altına alınabileceğini, fakat bunun aşılanma hızına bağlı olacağını öngördüğü öğrenildi.

 

***

Ekonomik tetikçilik: Aşı savaşları – Zeki Gül

COVID -19 aşı süreci temini ve pazarlama boyutu ile ‘soğuk savaş’ yıllarını aratmıyor. … Doğası gereği her ‘kutup’ kendi aşılarını merkeze alıyor. En net tutum alış ise Çin kökenli aşılarda öne çıkıyor, kıyaslamalı haber akışlarında yokmuş gibi davranılıyor. … Hindistan ve Güney Afrika gibi kimi ülkeler “Korona aşısı patent hakkı geçici olarak askıya alınsın” talebinde bulunsa da Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) olumsuz yanıtladı. Hatırlarsak bu tartışma geçmişte AIDS ilaçları bağlamında yaşanmış ve kısmen yol alınmıştı. Korona aşısı şimdilik sayıca yetersiz. Covax adlı ‘aşı adaleti örgütlenmesi’ tüm çabasına karşın sadece “700 milyon doz aşının, başvuran en düşük gelirli 92 ülkeye dağıtılmasını” güvence altına alabildi. Öte yandan zengin ekonomiler ülke aşı ihtiyaçlarının 3 katını şimdiden ısmarladı. Hatta Kanada ihtiyacının beş katını stokladı. Derken bir de baktık ‘helal aşı’ haberleri “patlayıverdi”. Domuz içeriği Müslüman ve Musevi toplumların hassas konusu. İsrail erken davranıp önlemini aldı, Endonezya , Malezya vb. sıkıntıda. Derken kimi aşıların “domuz içermediği” hızla servis edildi. Çin kökenli aşılar kıskaçta. Soğuk savaş yılları misali COVID-19 propaganda savaşları yaşanıyor adeta. “Büyük Birader” geçmişin “ Yeşil Kuşağını” iyi tanıyor… ‘Örtülü reklam’ kokan haberlerden bir diğeri cinsel yaşam ve korona bağlamında yer aldı basında. Meğerse, “Korona hastalığı cinsel iktidarsızlık yapıyormuş”. Ne tesadüf, en büyük COVID-19 aşı üreticilerinden birisi aynı zamanda erkek impotansına yönelik ilaç üretiminde yılların pazar liderlerinden. Haberin zamanlaması belki tesadüf ama geçmiş deneyimler bu tür haberlere büyülteçle bakmayı gerektiriyor. ( https://www.evrensel.net/yazi/87798/ekonomik-tetikcilik-asi-savaslari )

 

***

Ölümcül Virüsler mi Ölümcül İnsanlar mı? – Z. Gizem Yılmaz Karahan

Geçtiğimiz Haziran ayında, COVID-19 acil durumu konulu özel sayısında Bifrost Online, SARS-CoV-2 virüsüyle mücadele kapsamında insanlığı geleceğe yönelik alışkanlıklarını değiştirmeleri yönünde uyaran bir mektup yayımladı. Bu mektup, eleştirel ekofeminizmin öncü ismi Greta Gaard’ın girişimleriyle başlatılmış bir çalışmaydı; daha sonra ise çevre çalışmaları, yeni maddecilikler, posthümanizm ve ekoeleştiri alanında bilinen pek çok akademisyen ve kuramcıya ulaşmış, onların da katkılarıyla hazırlanmıştı. Bu virüsün hem maddesel hem söylemsel alanlara ne derece etki ettiğini, hem fiziksel çevrede hem de sosyal ve ekonomik alanlarda nasıl farklılıklara sebep olduğunu öne çıkaran bu mektup akademik çevrelerde ve kamuoyunda geniş yankı buldu. Mektubun değindiği fiziksel etkiler çerçevesinde, kendi ülkemizde yaşanan bir durumu örnek olarak düşünebiliriz. İnsanların aktif olarak uygulamaya alıştıkları sosyal ve kültürel pratiklerindeki ufacık bir değişiklik sonucunda İstanbul Boğazı’nda özgürce gezinen yunusları ele alabilir ve bunu aslında çok daha büyük ve karmaşık ağların minik bir örneği biçiminde değerlendirebiliriz.

Bu mektupta benim dikkatimi en çok çeken şu cümle olmuştu: Bu virüs “bedenler, türler, kıtalarla – birbirimize ne kadar bağlı olduğumuzu gösteren bir mesaj taşıyor[1].” Benim bu cümleye eklemek istediğimse bu bağlılığın ne kadar değişken ve kırılgan olduğunu ve kesin ve sonlu bir çizginin madde ve enerji arasındaki hiçbir ilişkide mümkün olmadığını da görmemizdir. Dolayısıyla bu virüs bize ne kadar da insan-ötesiyle bağlı olduğumuzu ve insanlığımızın tanımının aslında insan-ötesi varlıklar ve maddelerle mümkün olduğunu gösterdi. Buradaki insan-ötesinin hayvanlar, bitkiler, ekonomik ve politik ilişkiler, kıtalar arası politikalar gibi değişkenler olduğunu vurgulayayım.

Yani aslında tarih boyunca hep var olmuş salgınlar bize posthuman bir hikâye anlatıyor da biz mi anlamak istemiyoruz? Salgınlar, söylemlerimizle kurguladığımız insan merkezciliğin ve insan üstünlüğünün yalan olduğunu haykırıyor da biz mi kulaklarımızı tıkıyoruz? Hücre zarına yapışıp kendi kodunu ve bilgisini canlı organizmaya aktaran ve çoğalan virüs, aslında insan olmayan varlıkların insanlarla olan ayrılamaz maddesel ve söylemsel ilişkisine işaret ediyor da biz mi bu işareti küçümsüyoruz? Peki, ne yapmalıyız?

Virüs bizi değiştiriyor, biz onu değiştiriyoruz. Böylece hep değişen, hep yenilenen türler arası bir hikâye yazıyoruz aslında. Bunun kabul edilmesi, tek aktör ve özne olarak kabullenegeldiğimiz, merkezi konumdaki ‘İnsan’ algısını altüst ediyor. Çünkü biz aslında anlıyoruz ki virüs biziz; bizim bedenimiz; bizim varlığımızla bütünleşmiş, bir olmuş. Bunu anlamak insanlarda hem varoluşsal bir hayal kırıklığı yaratmakta hem de bu hayal kırıklığıyla gelen bir inkârı beraberinde getirmektedir. Uğruna Dünya canlılarının yaratıldığı, hatta kâinatın uğruna düzenlendiği, tüm evrenin merkezindeki bu canlı, ‘Büyük İnsan,’ nasıl olur da bu kadar değişken ve kırılgan bir ağlar ve ilişkiler sisteminin bir parçası olur, bu sistemi gözlemleyen muhteşem aklın yansıması olmak dururken? ( https://thepentacle.org/2020/08/17/olumcul-virusler-mi-olumcul-insanlar-mi/ )