Home / KORONA GÜNLÜKLERİ / KORONA GÜNLÜĞÜ 20 MAYIS 2020

KORONA GÜNLÜĞÜ 20 MAYIS 2020

GÜNDEM

  • Dünya Sağlık Örgütü’nün en üst karar alma organı olan Dünya Sağlık Asamblesi DSÖ’nün koronavirüs salgını konusundaki tutumu nedeniyle uluslararası bağımsız bir soruşturmaya tabi tutulmasına karar verdi.
  • Dünya Tabipler Birliği Başkanı Frank Ulrich Montgomery, Avrupa’da turizm sektörünü canlandırmak için sınırların yeniden açılması planlarına karşı çıktı. Montgomery, “Alman hükümetine sınırları kapalı tutmasını öneriyorum. Her iki yöne de” dedi. Montgomery, seyahat trafiğinin ikinci bir korona virüsü dalgasını tetikleyebileceğini ve olası bir ikinci dalganın da insanların birincide olduğu kadar dikkatli olmayacakları için daha sert geçeceği öngörüsünde bulundu.
  • Tek adam rejimi heryerde… Şemdinli Esnaf ve Sanatkarlar Odası tarafından “imkanı olan bıraksın, ihtiyacı olan alsın” sloganıyla açtığı  yardım standına AKP’li belediye müdahale etti. 
  • Korona virüsü salgınının ekonomik alanda olumsuz etkilediği sektörler arasında bulunan sağlık turizmi, normalleşme süreci kapsamında 31 ülkeden gelen hastaların kabulüyle yarından itibaren başlayacak. Pandemi tehlikesi devam ederken Türkiye’ye kabul edilen 31 ülke arasında korona virüsü salgınınından en çok etkilenen Almanya, İngiltere ve Hollanda da yer alıyor. Sağlık Bakanlığı, ülkeye girişlerden hastaneye yatışlara, tedavi sürecinden, taburcu aşamasına kadar bir dizi tedbir alsa da uluslararası temasın tekrar sağlanacak olması ikinci dalga salgını akıllara getiriyor. Türkiye, yabancı hastaların sağlık tercihlerinde ilk sıralarda yer alırken, saç ekiminden estetik operasyonlarına, termal turizminden medikal turizm alanlarına kadar birçok alanda hizmet veriyor. 2019 yılında sağlık turizminden yaklaşık 1,5 milyar dolar gelir elde edilirken, 2023’te bu alandan 1,5 milyon hasta ve 10 milyar dolar gelir hedefleniyor.  2020 yılı için öngörülen bir milyon hasta beklentisi ise salgın nedeniyle sekteye uğramış görünüyor.
  • Korona virüsü salgının kaynaklandığı düşünülen vahşi hayvan ticaretine yeni kurallar getiriliyor. Yasa dışı ticareti önlemek isteyen yetkililer vahşi ve egzotik hayvan yetiştirmeye son vermeleri için çiftçilere para ödemeyi planlıyor. Çiftçilere yapılacak yardımları onları besi hayvancılığına ya da çay ekimine teşvik etmek amaçlanıyor. Fiyat biçilen hayvanların ticaretin çığrından çıktığını gösteriyor: Hunan’da bir kilo kobra veya çıngıraklı yılan karşılığında 115 TL, bambo faresi içinse 72 TL, misk kedisi 580 TL.

 MEVCUT DURUM SALGININ KONTROLÜ

  • Dünya genelinde toplam vaka sayısı 5 milyona yaklaştı. Toplam ölüm sayısı da 323bini geçti.
  • Pandemi ile ilgili DSÖ tarafından paylaşılan istatistiklerden birisi de tamamlanmış-kapanmış (sonuçlanmış) olgularla ilgili. Hastalıktan iyileşen-taburcu edilen kişiler ile yaşamını yitirenlerin toplamından oluşuyor. Dünya genelinde 2,263,144 Covid-19 hastası için süreç sonuçlanmış olup bunların %86’sı iyileşmiş, %14’ü ise hastalığa bağlı yaşamını yitirmiştir. 
  • Son 24 saat içinde Türkiye’de yeni vaka sayısı ve ölüm sayısında belirgin düşüş yaşandı. Hastalığa bağlı 28 kişi yaşamını yitirirken, 1,022 yeni vaka tespit edildi. Test sayısı dün olduğu gibi 25 bin civarında olup istenen düzeyin oldukça altındaydı. 
  • Brezilya’da salgın pik yapamaya devam ediyor. Toplam vaka sayısı 262 bin 545’e yükseldi. Yeterli test yapılmaması nedeniyle gerçek sayının 15 kat daha yüksek olabileceğini söyleniyor. 12 milyonluk nüfusuyla ülkenin en büyük kenti olan São Paulo’daki sağlık sisteminin artan vakalar nedeniyle iki hafta içinde çökebileceği, Amazonas eyaletindeki teyit edilen vaka sayısının 21 bine yaklaştığı, Manaus eyaletinde ölülerin toplu mezarlara gömüldüğü belirtiliyor.
  • Salgından en çok etkilenmiş iki ülke olan İspanya’da ve İtalya arasındaki seyahat tedbirleri gevşetiliyor. İtalya’dan İspanya’ya doğrudan uçuşlar ve gemi seyahatleri başlayabilecek. Ancak seyahat edenlerin, diğer ülkelerden gelenler gibi şimdilik 14 günlük karantinaya uyması gerekecek.
  • Çin’in Rusya sınırına yakın Şulan kentinde, ‘ikinci Wuhan’ endişesi yaşanıyor. 700 bin nüfuslu kentte son iki haftada en az 34 yeni vakanın tespit edilmesiyle, Wuhan’daki kadar sıkı karantina önlemleri alındı.
  • Maske takma zorunluluğu yaygınlaşıyor. İzmir İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulu 30 ilçede, özellikle bazı caddelerde maske takmayı zorunlu hale getirdi.
  • Seyahat kısıtlaması Zonguldak ve 14 büyükşehirde 3 Haziran’a kadar uzatıldı

SAĞLIK ÇALIŞANLARININ SAĞLIĞI

SAĞLIK MUHALEFETİ

  • Türkiye Tabipler Birliği (TTB) Başkanı Sinan Adıyaman ekonomik gerekçelerle ciddi sağlık riskinin gözardı edilmesine tepkili. Adıyaman, salgın tehlikesi nedeniyle 31 ülkeden sağlık turizmi için gelişlerin hemen durdurulması gerektiğini söylüyor: “Bir kişinin kaç kişiye virüs bulaştırdığını gösteren ‘R0’ değerinin 1.56 olduğu bir ülkede, salgın hızla yayılıyor demektir. Dünya Sağlık Örgütü, ikinci dalganın sonbaharda geleceği yönünde de uyarılar yapıyor. Alışveriş merkezlerinin açılmasıyla yaşanacak sonucu henüz bilmezken, yurtdışından 20 Mayıs gibi erken bir tarihte hastaların getirtilmesi ve buradaki hastanelere dağıtılmasının toplum sağlığı açısından zararlı olacağını düşünüyoruz. Tedbirlerin gevşetilmesi kararı halk sağlığı verilerine göre değil, ticari, ekonomik kaygılara göre alınmıştır.”
  • “Tabip odalarının ve Türk Tabipler Birliği’nin seçimlerinin ülkedeki en demokratik seçimlerden biri olduğunu söyleyebiliriz. Buradaki seçim sisteminin yapılarını değiştirmeye çalışmak, çok yüksek ihtimalle kontrol etme isteği içinde gerçekleşen bir şeydir. Çünkü ne olursa olsun, Tabip Odaları olarak biz, iktidarda kimin olduğuna göre değişmeyecek biçimde toplumun sağlığını ve hekimlerin özlük haklarını önde tutan bir davranış içerisindeyiz. Bu iktidarın veya bazı insanların hoşuna gitmiyor olabilir. Kendilerine göre aykırı ses çıkmaması için kontrol altına almak istiyorlar” (Van-Hakkari Tabipleri Odası Başkanı, Dr. Özgür Deniz Değer) 

TOPLUMSAL MÜCADELE

  • HDP, DBP, DTK, TJA, sivil toplum kuruluşları, ekoloji hareketleri, sendika ve hak örgütlerinin de içinde yer aldığı Bölge Kriz Koordinasyonu, yaptığı yazılı açıklamada bu süreçte emekçilerin evde değil, işe gitmek zorunda kaldığı hatırlatılarak şu taleplerde bulunuldu: ‘Salgın riski hala devam ettiği için temel, zorunlu, acil mal ve hizmet üreten işler dışında bütün işlerde üretim durdurulmalı. Üretimin durduğu bütün sektörlerde emekçilerin maaşı kesilmemelidir. Salgına karşı önlemler üç beş patron örgütü ile değil, sendikalar, odalar ve tüm emekçilerle beraber belirlenmelidir. İşçilerin ölümü pahasına “çarklar dönecek” ısrarı ile virüs işyerlerinden ve toplu taşıma araçlarından evlere taşınmaktadır. İşçi servis sayısı arttırılmalı ve işçi servislerinde denetimler yapılmalıdır. İşten çıkarmalar yasaklanmalı, ücretsiz izin dayatmalarında vazgeçilmeli, işsizlere koşulsuz işsizlik maaşı ödenmelidir.’
  • Yunanistan’da 120’den fazla müzisyen konser yasakları ve üyelerine yönelik davalar nedeniyle Grup Yorum’a destek verdi. “Support Art Workers” isimli grup Kardeş Türküler’in “Tencere Tava Havası” şarkısını seslendirdi.13 Mayıs’ta çekilen ve Youtube’da paylaşılan videonun sonunda “Yunanistan’dan Türkiye’ye Grup Yorum’la Dayanışma” yazılı pankart açıldı. https://youtu.be/ouJSeTiBM-4
  • İzmir’de Konak Kent Konseyi Mülteci Meclisi, mülteciler ve ihtiyaç sahibi vatandaşlara yönelik “Kira Destek Dayanışması” kampanyası başlattığını yaptığı açıklama ile kamuoyuyla paylaştı: “Dayanışmada destekçilerle, ihtiyaç sahibi kiracıların eşleştirilerek kiraların doğrudan ihtiyaç sahibine gönderileceği ifade edilen açıklama, “Kiracıya gönderilecek katkının üst limiti 600 TL olup, alt limit olmayacaktır. Bir kişi birden fazla kira desteğinde bulunabileceği gibi, eksik gönderilmesi durumunda, kalan kısmı başka bir bağışçıdan sağlanacaktır. Para gönderisi, kiracının banka hesabına ya da PTT üzerinden yapılabilecektir” 
  • Toplumsal Dayanışma İçin Psikologlar Derneği (TODAP)olarak, yarını öngöremediğimiz zamanlarda bile, ortak yarınımızı güven ve dayanışma üzerine inşa etmenin önemli olduğuna inanıyoruz. Hem yarın, hem de bugün için. Bu noktada, toplumsal ilişkilerimizin ve iyilik hâlimizin “sağlığını” güçlendirebilmek adına, herkesi dayanışma ilişkilerimizi güçlendirmeye davet ediyoruz. Dayanışmayla…
  • Trabzon’un Düzköy ilçesinde yol yapılması için ormanların kesilmesine ve ranta açılmasına karşı çıkan 3 mahalle halkı bir araya gelerek basın açıklaması düzenledi: Sağlıklı doğa ve dengeli yaşam alanının korunması yol yapmak gibi kamusal bir amaca feda edilemez. Günümüz makine gücü ve teknolojisinin geldiği aşama dikkate alındığında doğaya en az şekilde zarar verecek güzergahların halkın da fikrini alarak belirlenmesi dururken ben yaptım oldu anlayışında ısrar edilmesi yolun yapılmasındaki amacın ne olduğu, ağaçların kesilmesiyle kalmayacağı, daha sonraki süreçte gerçekleştirilecek inşa çalışmalarıyla doğaya geri dönülmesi mümkün olmayacak zararlar verileceği hususunda endişemizi artırmaktadır. Bu nedenle, halkımızın “Ağaca ve doğaya dokunma” diyen haklı sesinin kamuoyu tarafından duyulması ve duyarlı tüm kesimler ile sivil toplum kuruluşlarının sesimize ses olmasına ihtiyaç duymaktayız. Yaşam alanımızı korumaya bedeli ne olursa olsun kararlıyız. Tüm kamuoyuna saygıyla duyurulur.
  • İngiltere’de Covid-19 salgını, yüksek öğretim tarihindeki en uzun süreli endüstriyel eylem dönemine denk geldi. Kasım 2019 ve Mart 2020 tarihleri arasında, Üniversite ve Kolej Sendikası’nın üyeleri (University and College Union – UCU) toplam yirmi iki gün süren grevler gerçekleştirdi. Karşısına kapsamlı bir talep listesiyle çıktıkları mevcut üniversite modeli düşük ücret, geçici istihdam, yerine getirilemez ağırlıkta iş yükü ve ırk ve toplumsal cinsiyet ayrımcılığına giderek daha fazla dayanmaya başladı ve (bu model) güvenceli bir emeklilik garantisi de sağlamıyor. Taleplerini “Dört Mücadele” teması etrafında ifade ediyorlar: (i) geçici istihdama, (ii) eşitsiz ve gerileyen ücretlere ve (iii) artan iş yüküne karşı mücadeleler ve (iv) 2018’de 14 günlük bir greve neden olan emeklilik maaşlarına ilişkin uzlaşmazlık. (http://disk.org.tr/2020/05/ingilterede-universite-grevleri-ve-karantina/?utm_source=dlvr.it&utm_medium=facebook)

YENİ YAŞAM İNŞASI

Türkiye ve ona bağlı grupların 20 Ocak 2018’de Efrîn’e dönük saldırıları sonucu halk, topraklarını bırakmak zorunda kalarak Şehba Bölgesi’ne göç etti. Şehba’da başta kadınlar olmak üzere halk örgütlülüğünü ve yaşamını inşa etmeye başladı. Şehba’da 1 Temmuz 2018’de kadın sağlığı için Sawsan Kooperatifi kuruldu. Kooperatifte 3 kadın doktor ve 3 hemşire 24 saat hasta kabulü yapıyor. Sawsan Kooperatifi Yönetimi üyesi Rozana Etan, Avrîn hastanesinin kuruluşunun ardından kadın için özel olarak Sawsan Kooperatifi kurulduğunu belirtti. Rozana Etan kooperatif ile ilgili şunları paylaşıyor: ‘’Kooperatifin 24 saat açık ve halka hizmet ediyor, kooperatife bağlı 4 klinik var. Her klinikte doktor ve hemşire bulunuyor. Kliniğe gelen herkes gönül rahatlığıyla hastalıklarını bizimle paylaşıyor. Ayrıca, kooperatifte psikolojik destek bölümü, çocuk bölümü, ebe ve iç hastalıkları bölümü de var. Psikolojik destek bölümü, kadın hayatı için önemli bir rol oynuyor. Kooperatif olarak umudumuz, insani görevlerle hareket etmek ve var olan imkânlar çerçevesinde halkımızın hizmetinde olmaktır.” 

Kooperatif hemşiresi Lîlav Şêxo da kooperatifteki çalışmalara değinerek, günlük olarak yaklaşık 80 kadını tedavi ettiklerini belirtti. Kooperatifte test ve ilaçların ücretsiz olduğunu belirten Lîlav Şêxo, “Ambulanslarımız olağanüstü durumlara karşı 24 saat hazırda bekliyor. Kooperatife bağlı 4 klinik var ve Şehba Kantonu’na bağlı 20 beldede dolaşarak, kadınların ihtiyacını karşılıyor” dedi.

JİN

  • Kadınlar, AKP’nin ‘erken evlilik’ adıyla çocuk istismarını aklamaya yönelik çabalarına ve İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik saldırılara karşı Türkiye’nin dört bir yanında sokaklara çıkıyor. Kadınlar Birlikte Güçlü’nün çağrısıyla 20 Mayıs Çarşamba günü 19.00’da kadınlar sokaklarda olacak.
  • Avrupa’da yaşanan korona krizine karşı koymak için feminist bir manifesto: Bu manifesto, tüm Avrupa’nın birliği, sol, feminist perspektiften korona virüs krizine ortak bir müdahale. Bununla birlikte, bu manifestoda listelenen talep ve öneriler, onlarca yıldır var olan feminist teorik, aktivizm ve siyasi mücadelelerinin sonuçlarıdır. Tamamlanmamış olmakla birlikte, daha fazla tartışma ve eyleme önayak olmak için aşağıdaki farklı yine de birbiriyle bağlantılı konulara göre hareket ediyoruz:
    • Feminist ekonomi, iklim adaleti ve dayanışmaya doğru değişim
    • Demokrasi ve feminizme karşı otoriterlik tehdidi ve bu konuda ne yapmalı
    • Sağlık, bakım ve diğer “ön saflardaki” sektörlerde feminist sınıf mücadeleleri
    • Bedensel ve zihinsel bütünlük ve şiddete karşı korunma hakkı
    • Göç ve insanlık dışı sınır kontrolünün siyasi teşekkülü

Bu konuları kriz sırasında ve sonrasında radikal dayanışmaya ilham verme ve çoğu zaman sol feminist yaklaşımlardan yoksun olan siyasi tartışma ve kararları etki etme fikri ile ortaya koyuyoruz. Önerilerimiz solcu ve feminist hareketlerin yanı sıra çeşitli kurumlara ve siyasi örgütlere somut politikalar ve talepler geliştirmede yardımcı olabilir. Bu metin boyunca kadın* terimiyle, trans, queer ve ikili olmayan cinsiyet kimliklerinin yanı sıra kadın düşmanlığından veya kadınlarla ilgili konulardan etkilenenleri de kadın* anlayışımıza dahil ettiğimizi vurguluyoruz. (http://uni-versus.org/2020/05/19/avrupa-feminist-calisma-grubu-feminizm-simdi-avrupada-yasanan-korona-krizine-karsi-koymak-icin-feminist-bir-manifesto-ceviri-fethiye-besir-iletmis/)

  • “Kadınların kadın olmaktan kaynaklı sorunlarını tartışmak, tanışmak ve seslerini yükseltmek” amacıyla toplanan Kadın Kurultayı’na Türkiye’nin değişik yerlerinden kadın örgütleri, feminist gruplar, sosyalist kadınlar, bağımsız kadınlar, İHD kadın komisyonları ve yurtdışından 2500 civarında kadın katıldı. Üç gün süren kurultayın ilk iki gününde eğitimde, siyasal ve ekonomik yaşamda, yasalarda, dinde ve bilimde, kültür alanlarında kadınlara karşı ayrımcılık, ailenin sorgulanması, kadınlara yönelik şiddet, kadınların cinselliği, özgürleşme, kurtuluş ve örgütlenme perspektifleri ve Kürt kadınların sorunları üzerine 70 tebliğ sunuldu. Tebliğler üzerine yapılan tartışmalarda 150 kadın söz aldı. Koronavirüs salgını süreci ile tüm dünyada kadına yönelik erkek şiddeti arttı. Arjantin’de evde kalma uygulamaları sırasında aile içi şiddet son on yılın en yüksek seviyesine ulaştı. La Casa del Encuentro isimli insan hakları örgütü, 50 kadının katledildiğini açıkladı. Örgüte göre, bu son 10 yılın en yüksek düzeyini ifade ediyor.

SİYASAL SAĞLIKEKOLOJİK SAĞLIK

Biz Varız, Birbirimizde Varız 

Nurtepe ve Güzeltepe Dayanışma Ağı

 mahallenin hafızasında dayanışma kültürü var olmaya devam ediyor. 80’lerde biz çocuktuk. Burada o zaman kendiliğinden bir dayanışma vardı. Bu dayanışma K. Le Guin’in Mülksüzler’ini okurken hissettiğinize benziyor. Mesela çocuk herkesin çocuğuydu. Onlara anne baba demezdik belki, ama herkesin çocuğu olduğumuzu bilirdik. 1970’lerde, ‘80’lerde, genel atmosferin etkisiyle toplumsallık Nurtepe ve Güzeltepe’de de kendi doğalında yaşanıyordu. Birbirinin sofrasında yemek yemek, olumlu anlamda başkalarının hayatına dahil olmak, destek olmak dayanışma kültürünün parçasıydı. O dönem burada yollar asfalt değil, topraktı. Otobüsler çok seyrek ve tıklım tıklımdı. Bunlar mahallelinin emeği ve talepleriyle oldu. Her mahallede yaşayan 25 aile bir meclis oluşturuyordu ve mahallede yapılması gerekenlere kendileri karar veriyordu. Komünal bir paylaşım vardı. Meclislerin kurulması çok doğal bir şeydi.

Dayanışma ağından önce Ya Kanal Ya İstanbul ve Demokrasi Birliği vardı. OHAL ve seçim süreçlerindeki hak gasplarına karşı faaliyetler yürütülüyordu. Hızlı bir şekilde bir araya gelen, duruma göre başka şekillere dönüşebilen bir kök var burada. Mevcut toplumsal sorunların, sadece birimizi değil, hepimizi ilgilendiren meseleler olduğunun farkındayız. Dayanışma faaliyetlerimizi de bu anlayışla yürütüyoruz. Mahallemizde bir işçinin yaşadığı sorununun Türkiye’deki diğer işçilerin sorunlarıyla bağını kurabiliyoruz. Hasan Oğuz Covid-19’dan hayatını kaybettiğinde de bunu göstermeye çalıştık. Mahallede kiminle konuşsanız “sadece Hasan’ın bireysel sorunu değil” der. Bütünsel derken burada yaşanan eşitsizlik ile başka yerdeki eşitsizliğin bağını kuran, birlikte çözüm düşünen bir anlayıştan bahsediyorum.

Dayanışma ağlarının güçlü olduğu yerlerde “birbirimize destek oluruz” psikolojisinden dolayı korku daha erken dindi. Bir gün bile çalışmasa yaşayamayacak insanlardan bahsediyorum. Her gün çocuklarını işe gönderen 65 yaş üstü insanları düşünün. İnsanların psikolojisini bozan da bu gerçek. …Dayanışma Ağı’nın “biz varız ve birbirimizde varız” düşüncesini hissettirmesi mahallelide karşılık buluyor. … Dayanışmadan kastımız, ihtiyacı olan bireye yardım götürmek değil, onun toplumun bir parçası olduğunun, yardıma muhtaç bir insan değil, toplumsal hakları olduğunun farkına varabilmesini sağlamak. Yaşadığımız yoksulluğun bir sistem ve rejim sorunu olduğunu göstermek zorundayız. (https://www.birartibir.org/dayanisma-ekonomileri/720-biz-variz-birbirimizde-variz)

Yeni Bir Enternasyonalin Arayışında

Onur Yılmaz

İlerici Enternasyonal, kapitalizmin ekonomik, politik, ideolojik krizlerinin aşılmasının ve neden olduğu ekolojik krizin en az hasarla atlatılmasının yolunun bugünkü geldiği aşamada ancak sistemle derdi olan insanlığın enternasyonal birliği ile olacağını tespit ederek doğru bir adım atıyor. Ama düzene dair bu tespit, suçun failiyle yüzleşmekten imtina ederek yan yola sapıyor. Yükselen faşizme karşı işçi sınıfı önderliğindeki bir halk cephesini ve sınıf mücadelesini değil sınıfsal bileşimi muğlak “ilerici”lerin birliğini öneriyor. Oluşumda yer alanlarının çoğunun hemfikir olduğu retorik düzeydeki sosyalizm vurgusu, Sanders’ın hayran olduğunu sıkça dile getirdiği Kuzey Avrupa sosyal demokrasilerine indirgeniyor. Geçmiş sosyalist inşa deneyimlerinden kendini “demokratik” ön ekini alarak sıyırıp kelimeyi geçmiş günahlarında arındırmaya niyetlense de vardığı nokta 2. Enternasyonal’in yüzyıldan önceki sosyalizme evrimci geçiş teorisi oluyor.

Bugün sosyalizm iddialı enternasyonal kümelenmelerin başlıcaları Uluslararası Marksist-Leninist Parti ve Örgütleri Konferansı-Birlik ve Mücadele (CIPOML-Unity&Struggle), Uluslararası Komünist ve İşçi Partileri Topluluğu (IMCWP), Anarşist Federasyonları Enternasyonali (IAF/IFA) ve bir dizi troçkizm geleneğinden gelen yapıların enternasyonal örgütlenmeleridir. Ayrıca, diğer iki büyük kümelenme, içerisinde farklı ideolojik arka plandan gelen örgütlerin yer aldığı Devrimci Parti ve Örgütlerin Enternasyonal Koordinasyonu (ICOR) ve 50 yıllık bir halk savaşı deneyimine sahip Filipinler Komünist Partisi’nin kitle örgütlerinin öncülük ettiği daha çok halk mücadelesi inisiyatifleri ve her alandan yaygın kitle örgütlerinden oluşan Halk Mücadeleleri Enternasyonal Birliği (ILPS) salgından önce yakın bir zamanda bir anti-emperyalist ve antifaşist cephe çağrısı yaparak kapitalizmin krizine ve artan emperyalist gerilime karşı dünya işçi sınıf ve ezilenlerinin devrimci bir cephesi yönünde bir adım atmışlardı. Bu anti-emperyalist cepheye Latin Amerika’dan Zapatistler, devrimci Bolivarcı güçler ve diğer devrimci mücadele sürdüren yapılar ile Kürt ve Filistin ulusal özgürlük hareketleri başta olmak üzere mücadeleci yapılar da davet edilmişti. Her bir kümelenmenin geldiği tarih ve güncel mücadelede tuttukları yer ayrı bir tartışma konusu olsa da mevcut durum budur.

Daha önceki sosyalist-komünist enternasyonaller daha çok mücadeleci sendika ve partilerin bir araya gelmesiyle oluşan yapılarken bugünkü İlerici Enternasyonal ve bahsettiğimiz diğer çeşitli enternasyonal mücadele platformu girişimlerinde örgütler yerine tanınmış bireylerin öne çıkması da çağın kolektif politik öznelerinin oluşumu açısından bir düzey göstermektedir. Kapitalizmin tarihsel ömrünün dolduğu, onun cenazesini kaldıracak öznenin ise henüz tarih sahnesine çıkamadığı bir yüzyıl girişinden geçtik. Şüphesiz bu yüzyıl, ekolojik krizin etkileriyle kaçınılmaz olarak büyük değişimlerin yaşanacağı çalkantılı günler vadediyor. Tüm bu arayışların içinde marksistlerin, komünistlerin, Zizek’in deyişiyle dünyanın sonunu değil de kapitalizmin sonunu düşünmeye odaklanması, ideolojik mücadeleyi keskin uçlarının pratik mücadele içinde hızla bir sonuca ulaştırması ve bu uzun ve meşakkatli yolu büyük adımlarla yürüyerek yeni ekolojik duyarlı bir enternasyonali var etmesi kapitalizmin tüm krizlerinin, parazitlerinin insanlığın sırtından atılması anlamına gelen insanlığın son kavgası olacaktır. https://www.polenekoloji.org/yeni-bir-enternasyonalin-arayisinda/

GÖRÜŞLER

Toplumsal Mücadeleler ve Kara Ölüm

Laser TURABİ

Hastalık ve ölüm verileri ile toplum birbirinden izole edilmeye çalışıyor. Baskı politikalarına rıza üretilmeye çalışılıyor. Sosyal mesafe çağrıları ile insanlık birbirinden iyice uzaklaştırılmaya çalışıyor, ötekileştiriliyor. Kapitalizmin üretim-tüketim, yönetim mekanizması ve onun ideolojisi olan liberalizmle yaratılan bireycilik kültürü ile birbirimize ve kendimize yabancılaştırılan insanlar olarak bu dönemde daha fazla yabancılaştırılmaya çalışılıyoruz. Toplum içindeki bu durumu anlayabiliyorum. Ancak geçmişten bugüne tamda bu yabancılaşmaya karşı çıkan emek hareketini, toplumsal mücadele örgütlerini ve onların temsilcilerini anlamakta zorlanıyorum. Bu mesafe niye?

Toplumsal mücadelelerde yaşam ve ölüm birlikteliğini gören bir yerden geliştirilmek istenen toplumsallık anlayışı ile yaşamın bu kadar bireyselleştirilmesine karşı çıkarak mücadele sürdürülmeye çalışıldı. Hele Türkiye gibi bir ülkede en sıradan talepler için, en temel yasal hak olan bir basın açıklaması anında bile devletin şiddeti ile bu mücadelede yer alan onlarca arkadaşımızı kaybettik. Bugün yaşanan bu geriye çekilme niye? 

… Sosyal mesafe, yana yana durmamak, sevgimizi birbirimizden esirgemek yani yalnızlık bizim için ölüm demektir. İktidarlar için bunlar güç demektir. Egemenler için yaşam olan, bizim için ise ölüm olan yalnızlık ve tekleşme cenderesinden çıkmak gerekir. Devlet ve sermaye için fabrikaya gidiyoruz, işe gidiyoruz, hastaneye gidiyoruz, çalıştığımız yerlerde ve işe gidiş-gelişlerde kullandığımız toplu taşıma araçlarında pekâlâ bir arada bulunuyoruz. Peki bunu toplumsal mücadele alanlarımız olan partilerde, sendikalarda, derneklerde ve yaşam alanlarımız olan mahallede, sokakta, sitede ve hanelerimizde neden yapmıyoruz. Bu alanlar yeni bir yaşam için zorla değil, gönüllü bir araya geldiğimiz yaşamımızı yeniden ürettiğimiz mekânlardır. Bu mekânlar fabrikadan, hastaneden, bürodan ve toplu taşıma araçlarından daha tehlikeli yerler değildir. Çünkü bu mekânlarımız bizim toplumsallaşma alanlarımızdır. Bizler birbirimizi hissederek, kendimizi koruma duygusu ile yoldaşımızı koruyarak, mesafeleri kaldırarak ve sevgimizle toplumsal ilişkilerimizi güçlendirerek mücadeleyi sürdürmek zorundayız. Tamda durursak, sevgimizi esirgersek ve en önemlisi de mücadeleyi sürdürmezsek ölürüz. (http://yeniyasamgazetesi1.com/toplumsal-mucadeleler-ve-kara-olum/)



İLİŞKİLİ İÇERİK

KORONA GÜNLÜK 22-28 KASIM 2021

Sağlığın piyasalaştırıldığı, emeğin değersizleştirildiği ve yabancılaştırıldığı, kışkırtılmış sağlık hizmetinin olduğu, kapitalist erkek egemen sağlık sisteminin ...