KORONA 7 GÜNLÜK 27 EYLÜL- 3 EKİM 2021

İnsanlar yaşadıkları çokça sorunu farkında olmasalar bile toplum olarak yaşar ve toplum bilinciyle düşünmeye meyillidir. Bu durum insanların doğa karşısındaki deneyimlerini temelde toplum olarak yaşamasından ileri gelmektedir. Güncel halde yaşamın duygulanım ve düşünme anlayışları bireycileştirilmişse de, toplumun kollektif bilinci, bilinçaltı, insan varoluşumuzun kodları olarak kendini yaşamsallaştırır.

Devletin ve elitlerin sürekli cahil, yönetilmesi gereken, düşünmedikleri için akıl dayatılması gerekenler olarak gördükleri toplum bu noktada büyük manipülasyonlara uğramış ve kendi özyeterlilik, özsavunma, sağaltım gibi yetenekleri de alıkonulmuştur.

Yakıcılığı dinmeyen pandemi gerçeği sürerken, dışsal bir güç olarak devlet denetiminde salgına yönelik önlemler geçici olarak yaratılan önlem görüntülerine, büroktratik olarak üstten aşağı gelen istatistiksel parametrelere ulaşma talimatlarını sağlamaya indirgenmiş durumda. Haliyle bu dışsal gücün karşılığı insanlar nezdinde sadece ‘görünen’ alanda önlemlere uymak, böylelikle pandemi önlemleri de bir gösteri meselesine dönmüş oluyor.

İnsanların gerçek manada önlemlere özen göstermesi toplumsal ahlaki bilinçleriyle, yani yukardan dayatılan baskıyla değil, aşağıdan yukarı tarihsel ve toplumsal olarak örülmüş ahlaki bilinçleriyle, gerçekleşiyor. Bu yüzden diğer toplumsal sorunlar gibi pandemi sorunu da dışsal gücü pandemi önlemlerini dikte etmeye çağırmakla değil toplumsal alanı organizasyonel bütünlüğe kavuşturmakla, yaşamı hakkında düşünen, tartışan ve çözüm arayan toplumsal meclislerin inşasıyla ancak yaşamla uyuşur bir şekilde aşılabilir.

TOPLUM SAĞLIĞI PERSPEKTİFİ

Pandemi kontrolü hala insan merkezli! İnsanın odak olduğu doğa kavrayışı pandemi kontrol çalışmalarına da yansıyor. Çin’de coronavirüs testi pozitif çıkan üç ev kedisinin uyutulması tepkilere neden oldu. Harbin şehrinde yaşayan kedilerin sahibine 21 Eylül’de Covid-19 teşhisi kondu. Yerel hastalık kontrol birimi yetkilileri hastanın üç kedisini de itirazlarına rağmen uyuttu. Kedilerin öldürülmesine gerekçe olarak hayvanlarda Covid-19’u tedavi etmek için bir yöntem olmaması gösterildi. Kedilerin evde viral kalıntılar bırakmaya devam edeceği öne sürüldü. Konuyu değerlendiren Britanya’daki Nottingham Üniversitesi’nden viroloji profesörü Rachael Tarlinton yüzeylerin Covid-19 bulaşında önemli bir yeri olmadığını belirterek “Kedilerin sahibine tekrar Covid-19 bulaştıracak kadar çevrelerine virüs saçması gerçekçi bir ihtimal değil” dedi. City University of Hong Kong’dan hayvan sağlığı ve hastalıkları uzmanı Venessa Barrs enfekte ev hayvanlarından insanlar virüs bulaşma riskinin çok düşük olduğunu belirterek, “Salgında şimdiye kadar kediden insana bulaşan tek bir vaka bile kayda geçmedi. Söz konusu durum Avrupa’da vizonlardan insanlara bulaşın görüldüğü çiftlikler gibi değil. Evcil kedi köpeklerin durumu çok farklı ve başka çözümler uygulanabilir” dedi.

***

Finlandiya, AB ülkeleri arasında Covid-19’a karşı vizonları aşılayan ilk ülke olacak. Finlandiya’da veterinerlik faaliyetlerini denetleyen Tarım ve Orman Bakanlığı’nın himayesindeki Finlandiya Gıda Kurumu, Finlandiya Kürk Hayvanları Yetiştiricileri Derneği (FIFUR) ve Helsinki Üniversitesi’ndeki bir grup araştırmacı ile ortak bir projede vizonlar için geliştirilen koronavirüs aşısına ilaç yasası kapsamında “şartlı kullanım izni” verdi. FIFUR CEO’su Marja Tiura yaptığı açıklamada, “Fin kürk endüstrisi, Avrupa Birliği’nde (AB) vizonları Covid-19’a karşı aşılayan ilk uygulayıcı olacak” dedi. Finlandiya’da vizon çiftliklerinden şu ana kadar Covid-19 vakasına rastlanmasa da Hollanda ve Danimarka’da binlerce vizon Covid-19 nedeniyle itlaf edilmişti.

***

Dünya Sağlık Örgütü’nün üst düzey isimlerinden Dr. Maria Van Kerkhove, Delta varyantının Mu varyantından çok daha bulaşıcı olduğunu söyledi. Kerkhove, “Hem Delta hem de Mu varyantlarının görüldüğü ülkelerde Delta varyantı çok daha baskın halde. Kolombiya’da Mu varyantı ön planda fakat her iki varyantın da bulunduğu ülkelerde Delta varyantı Mu varyantını geri planda bırakıyor” dedi. Van Kerkhove, “Şu an Mu varyantı 50 ülkede tespit edildi ve Güney Amerika’daki vakaların da yaklaşık yüzde 30’una denk geliyor. Şu an Delta varyantı en çok yayılan varyant halinde. 185’ten fazla ülkede görüldü. Delta varyantı daha fit. Çok daha fazla bulaşıyor ve diğer virüslerin yerini alıyor” dedi.

***

Covid-19 vakaları düşüş eğilimine girse de halen yüksek hızda devam ediyor. Farklı coğrafyalarda pandemi sık görülmeye, sık öldürmeye ve yaşamı altüst etmeye devam ediyor. Toplam vaka sayısı 235 milyon 395 bine yaklaşırken, Covid-19 nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı ise 4 milyon 805 binin üzerine çıktı. Aktif hasta sayısı 19 milyonun altında devam ediyor, dün itibarıyla 18 milyon 380 bin civarında aktif hastaya sahibiz. Düşme eğilimi de olsa hala yüksek aktif hasta sayısı bulaş tehdidinin ciddi olduğunu gösteriyor.

Günlük vaka bildiriminde Ağustos sonunda başlayan düşüş eğilimi geçtiğimiz hafta da devam etti. Haziran ortalarında 360 binlere kadar inen ortalama günlük bildirim, Ağustos ayı ile birlikte 660 binlere kadar yükselmişti. Düşme eğilimi vaka sayısına da yansıdı, geçtiğimiz hafta günlük ortalama vaka sayısı 500 binin altına inerek, 433 bin 296 kişiye geriledi.

Benzer düşüş haftalık ölümlerde de gerçekleşti. Temmuzun ikinci haftasıyla birlikte artış eğilimine giren günlük can kaybı iki hafta önce ortalama 9 bin 792 kişiye yükselmişti. Ortalama günlük ölüm sayısı düşme eğilimini sürdürdü, geçtiğimiz hafta 8 binin altına indi, 7 bin 144 kişiye geriledi.

Küresel düzeyde son bir hafta Covid-19’un seyri aşağıdaki tabloda özetlenmiştir.

Bir önceki haftaya göre değişim

Kıtalar

Son 7 gündeki vaka sayısı

Son 7 gündeki ölüm sayısı

Vaka sayısı

Ölüm sayısı

Dünya

3,032,447

50,010

– %9

– %10

Asya

1,013,581

14,165

– %14

– %14

Kuzey Amerika

867,858

15,738

– %18

– %16

Avrupa

900,704

12,850

+ %8

+%5

Güney Amerika

162,957

5,133

– %8

– %8

Afrika

69,848

2,326

– %17

– %16

Türkiye

192,778

1,577

+ %5

– %8

Yukarıda tabloda görüldüğü gibi dünya genelinde haftalık vaka ve ölüm sayısında yedi hafta önce başlayan azalış eğilimi devam etti.  Küresel düzeyde vaka sayısında %9 ve ölümlerde %10’luk azalış gözlendi. Bununla birlikte Avrupa’da haftalık vaka sayısı %8 ve haftalık ölüm sayısı %5 yükseldi. Güney Amerika geçtiğimiz hafta girdiği düşüş eğilimi sürdürdü. Avrupa ve Güney Amerika’daki pandeminin eğilimi birkaç hafta içinde netleşecek görülüyor.

Küresel ve kıta düzeyinde bu azalış eğilimine rağmen içlerinde Türkiye’nin de bulunduğu bazı ülkelerde vaka artışı dikkati çekiyor. Haftalık yeni vaka sayısı yüksek olduğu ve artış gösterdiği ülkelerden ilk sıralarda yer alanlar şunlar: İngiltere (%5), Türkiye (%2), Rusya (%13), Romanya (%62) ve Ukrayna (%37)

Ölüm sayısında da küresel eğilime göre bazı ülkelerde artış gündemde. Rusya (%5), Filipinler (%52), Romanya (%50) ve Ukrayna (%50)

***

Türkiye küresel eğilimin aksine vaka sayında artış eğilimini sürdürmesi kaygıları artırıyor. Son üç haftadır ölüm sayısında bir nebze de olsa düşüşün gerçekleşse de günlük ölüm sayısı hala çok yüksek.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 18-24 Eylül tarihleri arasında illere göre her 100 bin kişide görülen Covid-19 vaka sayılarını açıkladı. Kayseri, her 100 bin kişide 539,91 Covid-19 vaka ile en fazla vakanın görüldüğü il oldu. Her 100 bin kişide Covid-19 vaka sayısı İstanbul’da 238,33, Ankara’da 394,70, İzmir’de 49,01 oldu. Önceki hafta (11-17 Eylül) bu oran İstanbul’da 229,92, Ankara’da 343,08, İzmir’de 49,58 olarak kayıtlara geçmişti. Koca’nın açıklamasına göre; 18-24 Eylül tarihleri arasında, vaka yoğunluğu bir önceki haftaya göre en çok artan 10 il şöyle sıralandı: “Zonguldak, Kırşehir, Düzce, Bursa, Bolu, Kars, Bartın, Kütahya, Kocaeli, Bilecik.”

Geçen yılın tekrarını yaşıyoruz. Fakat tablo çok daha ağır, ölümler çok fazla üstelik aşıya rağmen… Önce Kürdistan, ardından Karadeniz ve İç Anadolu illerinde salgın ciddi patlama yaptı. Okulların açılması, yaz mevsiminin sona ermesi, metropollere doğru toplumsal hareketliliğin artması vaka artışı ile doğrudan ilgili. Artışın nedeni belli. Toplumsal önlemlerin bir tarafa bırakılması, aşı dışında diğer önlemlere yönelik ciddi bir çalışma yapılmaması vb. yol açtığı artan rehavet. Yine hızlı ve yaygın bir aşı kampanyasının yapılmamasını da artış da belirleyici olduğunun altını çiziyoruz.

***

Sağlık Bakanlığı verilerine göre eylülde Covid-19 nedeniyle yaşanan can kaybı 7 bin 344 oldu. Son bir aydaki verileri yorumlayan Halk Sağlığı Uzmanı Doç. Dr. Cavit Işık Yavuz, 7 bin 344 ölümle eylül ayının salgın boyunca en fazla can kaybının yaşandığı 3. ay olarak kayıtlara geçtiğini belirterek “Toplam ölüm sayısı 64 bini geçti” dedi.

***

Kontrol altına alınamayan salgının bedeli oldukça ağır: Önlenemeyen ölümler. Sosyal cinayet diye de adlandırıyoruz. Çünkü bu ölümlerin önemli bir kısmı etkin bir salgın kontrolüyle önlenebilir.

***

Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, şu ana kadarki süreci ‘çok başarılı‘ olarak niteledi. Özer, ‘vakalar artarsa okullar kapatılır mı?’ şeklindeki soruya şu yanıtı verdi: “Kesinlikle hayır. Bizim geliştirdiğimiz sistemde okulları kapatmayı değil, sınıfları kapatmayı gerektiriyor. ABD’de yayınlanan veriler bize şunları gösteriyor, kaygı yaratan delta varyantı beklenene göre çok daha az gerçekleşti. ABD’de şuan okulların yüzde 2’si kapalı. Aslında çok daha yüksek oran bekleniyordu fakat düşük oran gerçekleşti. Şu an ülkemizde en güvenli yer okullarımız. Bu kadar denetimin olduğu başka bir yer yok. Toplumda vakalar arttığı zaman bizim kapanan sınıflarımız da artıyor tabi .Bulaşın okuldan kaynaklandığı ile ilgili bir veri yok. Virüs okulu seçmiyor. Önemli olan kurallara uymak. Türkiye’de kapanan sınıf oranları düşük. Toplumdaki artan vaka sayıları gecikmeli olarak yansıyor tabloya. Bu oran gittikçe düşüyor.“

Eğitim-Sen, salı günü yayınladığı raporda vakalar nedeniyle Türkiye’de en az 1736 sınıfın karantinaya alındığını duyurmuştu. Rapora göre okullarda temaslı ve pozitif öğretmen sayısı 522, temaslı ve pozitif öğrenci sayısı ise 5 bin 305’e ulaştı.

***

Sağlık Bakanlığı istatistiklerine göre: Sağlık Bakanlığı’nca Covid-19’la mücadele kapsamında ülke genelinde uygulanan toplam aşı miktarı 110 milyon dozu geçti. Uygulanan Covid-19 aşısı mayısta 30 milyon, haziranda ise 50 milyon doza ulaştı. Temmuzda ise toplam aşılamada 70 milyon doz aşıldı. Son verilere göre 18 yaş üstünde tam aşılanma oranı ise Ankara’da yüzde 74’e, İstanbul’da yüzde 67,8’e, İzmir’de yüzde 76,3’e ulaştı.

Oysa sağlık otoriteleri tüm nüfusa göre aşı oranın hesaplanmasını öneriyor. Böyle ele alırsak birinci doz aşı oranı %65, ikinci doz ise %54’e yaklaştığını söyleyebiliriz.  Salgını kontrol alınması için nüfusun %70’inin ikinci dozu yaptırması hedefinin oldukça gerisindeyiz. Bölgeler ve iller arasında ciddi eşitsizlik devam ediyor. Dahası Delta varyantı nedeniyle bu oranın en az %85 olması gerektiği iddia ediliyor. Türkiye özgünlüğünde istatistik kritik bir konuda 2 doz Sinovac yapılanların ‘ikinci doz aşı oranı’ hesaplanmasına dahil edilmesi. Salgın kontrolü için iki doz Sinovac’ın yeterli olmadığı kabul ediliyor, bu nedenle bu kişilerin 3.doz aşı olunca (Sinovac ya da Biontech) hesaplamaya dahil edilmesi daha gerçekçi değerlendirmeyi sağlayacaktır.

***

Küresel düzeyde şu ana kadar 6.3 milyar doz Covid-19 aşısı yapılabildi. Küresel olarak günlük yapılan aşı dozunda düşüş var. Ağustos’ta yakalanan günlük 35.64 milyon doz aşı miktarı geçtiğimiz hafta 27.33 milyona gerilemiş durumda. Dünya genelinde en az bir doz Covid-19 aşı yaptıranların nüfusa oranı %45.4’a yükseldi. Düşük gelirli ülkelerde tek doz aşı yaptıranlar hala çok düşük, %2.3’te kaldı. Küresel düzeyde eşitsizlik ve ayrımcılıklar çok belirgin. Küresel düzeyde nüfusun %70’ine en az bir doz aşıyı yaptıran ülke sayısı 16’ya yükseldi. Birleşik Arap Emirlikleri, Portekiz, Katar, İspanya, Singapur, Uruguay, Danimarka, Şili, Çin, İrlanda, Kanada, Fransa, İtalya, İngiltere’ye Almanya eklendi. Salgın kontrolü için kritik olan ikinci dozun yaptıran nüfusun %70 olması hedefine ulaşan ülke sayısı 10 oldu. Birleşik Arap Emirlikleri, Portekiz, Katar, İspanya, Singapur, Uruguay, Danimarka, Şili’ye Çin’de eklenmiş oldu. Delta varyantı nedeniyle iki dozda güncellenen %80-85 hedefine erişen hala 2 ülke var: Birleşik Arap Emirlikleri (%80.2) ve Portekiz (%81.8).

50’den fazla ülke, Dünya Sağlık Örgütü’nün Eylül ayı sonuna kadar koyduğu ‘nüfusun en az yüzde 10’unun aşılanması’ hedefini tutturamadı. Bu ülkelerin çoğu Afrika’da. Kıta nüfusunun toplamının sadece yüzde 4,4’ü çift doz aşısını oldu. Afrika’da 54 ülkeden sadece 15’i bu hedefi tutturdu. Kıtadaki ülkelerin yarısında ise aşılanma oranı yüzde 2’nin altında kaldı. Özellikle kalabalık nüfuslu ve büyük ülkeler, hedefe yaklaşamadı bile. Örneğin Mısır’da nüfusun yaklaşık yüzde 5’i çift doz aşı olabildi. Etiyopya ve Nijerya’da da bu oran yüzde 3’ün altında kaldı. Kıtadaki iki ülke, Burundi ve Eritrea ise henüz hiçbir aşılama programına başlamadı bile. Bazıları çatışmalar ve iç savaşla meşgulken (Yemen, Suriye, Irak, Afganistan ve Myanmar) Haiti gibi bazı ülkeler de doğal afetlerle uğraştı. Bu da aşı satın alıp bunu tüm nüfusa ulaştırma görevini bir hayli zorlaştırdı. Ancak Tayvan gibi zengin bazı bölgelerde de, aşıların bir türlü ulaşamaması gibi bazı sorunlar sebebiyle tam aşılanma oranı yüzde 10’un altında kaldı. Sadece birkaç ay öncesinde kadar koronavirüs vaka sayısı dünya geneline göre çok düşük olan Vietnam gibi ülkelerde de aşılanma oranı nüfusun yüzde 10’unun çok altında kaldı.

Küba Dışişleri Bakanı Bruno Rodriguez Parrilla, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’ndaki konuşmasında Covid-19 aşılarına erişimdeki eşitsizlik karşısında küresel silah harcamalarının devasa boyutuna dikkat çekerek, bu durumu ‘utanç verici’ olarak gördüklerini belirtti

***

Geçtiğimiz yıl 1 milyon 300 bin doz grip aşısını ücretsiz olarak tedarik eden Sağlık Bakanlığı, bu yıl 500 bin dozu ücretli olmak üzere toplamda 2.5 milyon doza yakın grip aşısı için firmalarla anlaştı. Bu kapsamda tedarik edilen aşılardan 500 bin dozu, 85 liradan eczanelerde satışa sunulurken, riskli gruplara uygulanan ücretsiz aşı hakkı henüz tanınmadı. Aşılarını olabilmek için aile hekimine reçete yazdıran vatandaşlar, Sağlık Bakanlığı sisteminde aşı için uygun bulunmuyor veya aşıya ulaşamıyor.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Aile Hekimliği Kolu Başkanı Dr. Emrah Kırımlı, 65 yaş üstü hastaların tamamına ve kronik hastalığı bulunan vatandaşlara ücretsiz grip aşısı verilmesi gerektiğini söyledi, “Bu yıl Türkiye’ye hem belirli miktar ücretli hem de ücretsiz grip aşısı geldi. Grip aşılarından biri Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından geri ödeniyor diğeri ise ücreti karşılığında eczanelerden temin edilebiliyor. Bu aşının ücreti 85,12 TL’dir. Bu ücretli aşı şu an piyasa var ancak risk grupları için gereken ücretsiz aşıya ulaşılamıyor. Vatandaş aile hekimliklerinde aşı reçetesi yazdırıyor ama sistemde aşı tanımlanmıyor. Grip ilaçlarının temini ve dağıtımı konusunda her yıl bir plansızlık söz konusu oluyor. Geçtiğimiz yıl çok geç gelmişti bu yıl ise grip aşısıyla ilgili temin sıkıntısı yok, ücret sıkıntısı var” dedi.

***

Kişisel Verileri Koruma Kurulu (KVKK), COVID-19 aşı ve test sonucu bilgisinin işlenmesinin kanuna aykırı olmadığına hükmetti. Kurulun kararında, COVID-19’un sebebiyet verdiği salgın hastalığın kamu güvenliği ve kamu düzenini tehdit etmesi sebebiyle ve hastalığın yayılımını engellemek amacıyla, aşı bilgisi, negatif sonuçlu PCR test bilgisinin iş yeri/işverenler tarafından işlenmesinin söz konusu kamu kurum ve kuruluşlarınca yürütülen önleyici ve koruyucu faaliyetler kapsamında gerçekleştirilebileceği, dolayısıyla bu faaliyetlerin kanun kapsamı dışında olduğu aktarıldı. Ayrıca kararda, salgın kapsamında yürütülen kamu güvenliğini ve kamu düzenini koruma amacına yönelik faaliyetler dışında kalan ya da bu amacı aşan nitelikteki kişisel veri işleme faaliyetlerinin ise kanun kapsamında yer alacağı vurgulandı.

***

CDC adına, özellikle gençlerde BioNTech/Pfizer ve Moderna aşıları sonrası çok nadir de olsa görülen kalp kası iltihabı (miyokardit) ve kalp zarı iltihabı (perikardit) vakalarını inceleyen uzmanlar, öncesinde koronavirüse karşı mRNA aşısı olan ve ardından miyokardit tespit edilen 300’den fazla genç yaşta insanın durumunu inceledi. Verilere göre Moderna aşısı olan kişilerde, Pfizer/BioNTech aşısı olanlara göre daha fazla miyokardit vakası görüldü. Moderna’nın neden olma olasılığı daha fazla olan kalp iltihabı, yine aynı verilere göre daha çok gençlerde; 30 yaş altı bireylerde görülüyor. Aşıdan sonra bu rahatsızlığı bildirenlerin çoğu erkek. Ancak DSÖ dahil olmak üzere birçok sağlık kuruluşu, aşı sonrası oluşan kalp iltihabının oldukça hafif olduğunu ve iyileşmesinin birkaç haftadan fazla sürmediğini belirtiyor. Genelde 2. dozdan sonra oluşan bu geçici sorun, gerekli bağışıklık tepkisinin bir getirisi. Öte yandan Covid-19 nedeniyle hasta olunduğunda miyokarditin ciddi seviyelerde ve daha sık yaşandığı da hatırlatıldı.

***

Anne ölümleri, Covid-19’un gündeminde öne çıktı. Pandeminin başındaki vakalara kıyasla, Delta varyantından kaynaklı Covid-19’un, aşısız hamile kadınlarda daha ağır geçtiğini gösteren bir araştırma American Journal of Obstetrics and Gynecology dergisinde yayınlandı. ABD’nin Dallas kentinde Mayıs 2020 ve Eylül 2021 arasında Covid-19 nedeniyle hastaneye başvuran 1515 hamile Covid-19 vakasını incelendi. Toplamda 81’i aşısız 82 kadın hastalığı ağır geçirdi, 10’u solunum cihazına bağlandı, ikisi hayatını kaybetti. Bu yılın başına kadar hamile kadınlar arasında ağır ya da kritik vakaların oranının yüzde 5 olduğu görüldü. Şubat ve mart aylarında ise yok denecek kadar az olduğu belirtildi. Ancak Delta vakalarının zirve yaptığı yaz sonunda hamile kadınlar arasında hastaneye yatış gerektiren vakaların oranı yüzde 15’e kadar arttı.

***

İstanbul’da yapılan bir araştırma, kentte Covid-19 pandemisi boyunca gerçekleşen ölümlerin yaş, sosyoekonomik durum, hane halkı sayısı ve hava kirliliğiyle ilişkili olduğunu ortaya koydu. Environmental Science and Pollution Research Dergisi’nde yayınlanan araştırmanın bulgularına göre, ilçe düzeylerinde sosyoekonomik durumdaki her yüzde 20’lik kötüleşme ek ölümlerde yüzde 4’lük artışa yol açıyor. İlçedeki yaşlı nüfusun yüzde 10’un üzerinde olması, toplam nüfustaki Covid-19 ölümlerini yüzde 35, 65 yaş üstü nüfustaki ölümleri yüzde 3 oranında arttırıyor. 100 bin nüfusa düşen Covid-19 ölüm oranıyla hava kirleticileri PM10, SO2 ve NO2 arasında orta dereceli bir ilişki bulunuyor. Dr. Aykaç ve Prof. Dr. Etiler’in söz konusu araştırması hava kirleticilerine maruz kalmanın sadece 65 yaş üstü kırılgan grup için değil, tüm yaş grupları için onaylanmış Covid-19 vakalarının sayısını arttırdığını saptadı. Araştırmaya göre çok zengin ilçelerde gerçekleşen fazladan ölümler yüzde 2.8. Ancak sosyoekonomik durumun kötüleşmesine paralel, ölüm oranının artarak çok fakir ilçelerde yüzde 23.3’e ulaştığını saptandı.

***

Aşı dışında salgının kontrolünde ilaçlar gündeme gelmeye başladı. Tıp endüstrisi pazarın büyüklüğünden iştahlı. Çalışmalara hız vermiş durumda. ABD merkezli Merck ilaç firması, Covid-19 tedavisi için geliştirdiği molnupiravir adlı ilacın laboratuvar deneylerinde varyantlara karşı etkinlik gösterdiğini belirtti. Klinik deneyleri uzun süredir devam eden molnupiravir ilacı varyantlar arasındaki farkları tanımlayan mevcut tüm Covid-19 aşılarının odağı olan virüsün spike proteinini hedef almadığından etkisinde bir değişim olmadığı bildiriliyor. Merck firmasının ilacı olan molnupiravir, bunun yerine virüsün kendi kopyalarını oluşturması için gerekli olan enzim viral polimerazı hedefliyor. İlaç, virüsün genetik koduna hatalar ekleyerek çalışmak üzere tasarlandı. İlacın bu kadar marifeti varsa bir karşılığı da olmalı değil mi, şirketler herhalde insanlık yararı için yatırım yapmıyor olsa gerek…  Beş gün boyunca günde iki kez alması gerektiği bildirilen Molnupiravir ilacının bir kutusu yaklaşık 700 dolar yani 6 bin 200 Türk Lirası olacağı öngörülüyor.

***

Pfizer’ın Covid-19 aşısının 2020’deki ilk büyük denemesinde aşı yapılmayan plasebo grubundaki insanların yüzde 25-33’ü yorgunluk, benzer bir orandaki katılımcılar baş ağrısı ve yüzde 10’u da kas ağrısı yaşadığını bildirdi. Zihnin hastalık belirtilerini üretme yeteneği “nosebo” etkisi olarak biliniyor. Nosebo, plasebonun pek sevilmeyen ikizi gibidir. Plasebo, ağrıyı ve hastalık belirtilerini hafifletirken, nosebo bunun tam tersini yapar: Ağrı ve belirti üretir.

***

Amerikan havayolu şirketi United Airlines, Covid-19 aşısı olmayı reddeden 593 çalışanının işten çıkarıyor. Şirket yöneticilerinin, çalışanlara yazdığı e-postada, bunun, son derece zor bir karar olduğunu ancak ekiplerinin güvenliğini sağlamaları gerektiğini ifade ettikleri belirtildi. ABD’de 67 binden fazla çalışanı bulunan şirkette, istisna talep edenler dışında şirketin yüzde 99’dan fazlasının aşılarını tamamladığı ve işten çıkarılacakların toplam çalışanların yüzde 1’inden az olduğu belirtildi.

JİN ve YENİ YAŞAM

İçinden geçmekte olduğumuz pandemi sürecinde özellikle karantina ile birlikte hemen hemen bütün dünyada pek çok iş kolunun faaliyetleri kısmen yahut tamamen durdurulurken, kadınların toplumsal cinsiyet rollerinin bir parçası olarak görünmeyen ev içi emekleri artmıştır. Durdurulan iş kolu faaliyetleri özellikle kadınların yüksek istihdamına sahne olan hizmet sektörü olduğundan; ilk gözden çıkarılan kadın cinsiyet olmuş, bu da cinsiyetler arası eşitsizliği daha da derinleştirmiştir. Pandemi ile birlikte okulların/iş yerlerinin evlerin içine sıkıştırıldığı “yeni normalde” kadınların yaşlı ve çocuk bakımı için harcadıkları süre artmıştır. “Hayat eve sığar” sloganıyla “kısmi veya tam kapanma” sürecinde eve kapanmak zorunda olanlar yine kadınlar olmuş, bu durum hangi sosyoekonomik kesimden olursa olsun ev içi şiddetin artmasına, buna karşın evden çıkamama nedeniyle şiddetin adli mercilere bildiriminin ise azalmasına neden olmuştur.

Karantina uygulamaları, kentlerde apartmanlarda yaşayanlar ile kırsalda özellikle bahçeli evlerde yaşayanlar için farklılıklar göstermiştir. Küçük evlerde, birkaç nesil bir arada yaşayan aileler için yaşam çok daha zorlayıcı bir deneyime dönüşmüş, enfeksiyon yayılım hızı artmış, iş kaybı ile birlikte gelen ekonomik yıkım ile özellikle kadın sağlığı ve temel hijyen ürünlerinin teminini sekteye uğratmış, bu durum kadınların ruhsal sağlıklarının yanında bedensel sağlıklarını da bozmuştur.

Kürdistan’da pandemi süresince özellikle kayyum atamaları ile birlikte, öncesinde toplumsal üretime katılan birçok kadın işsiz kalmış, ev içine hapsedilmiştir. Asimilasyon ve kültürel soykırım politikalarının bir sonucu olarak kadın örgütlülüğünün önünün kesilmesi ile kadınlar sosyal hayattan ve üretimden koparılmıştır. İktidar kendi lehine pandemiyi adeta bir fırsata çevirerek Kürdistan’da saldırılarının dozunu arttırmış, kadının var olduğu her alanda kadın mücadelesi ve direnişine engel olmaya çalışmıştır. Pandeminin getirdiği tüm bu saldırı, engellemeler ve çoklu krize karşın kadınlar; bölgede yeni yaşamı inşa etmek için öncü rolü üstlenmiş ve direnişlerini her alanda sürdürmeye devam etmişlerdir.

Üretim ilişkilerinin kadınların emeğini gören bir formda yeniden düzenlenebilmesi adına, ister kırsal ister kentsel alanda olsun toplumsal cinsiyet rollerinin cenderesindeki kadınlar, pandemide ve pandemi kısıtlamaları sonrasında da gittikçe artan görünmeyen ev içi emeklerine ve toplumsal üretime sağladıkları katkılara sahip çıkmak için yaşam alanlarının daraltılmasına izin vermeyerek mücadeleye ve örgütlenmeye devam ediyorlar.