Geleceğin devrimi
Yazar: Murray Bookchin
Çevirmen: Soner Torlak, İbrahim Yıldız
Yayınevi : Dipnot
İlk Baskı Yılı : 2015
Sayfa Sayısı : 270
Geleceğin devrimi ;
Halk Meclisleri ve Doğrudan Demokrasi Ursula K. Le Guin’in Önsözüyle
Kitap; 9 farklı zamanlarda yazılan makalelerin bir araya getirilerek kitap haline getirilmiştir.
Makalelerin içeriği;
Kominalist proje 21.yüzyılda insanlığın son 2 yüzyıl boyunca biriken kuramsal örgütsel ve siyasal zenginlikten ne tür toplumsal bir hareket ile program yaratacaklarına bağlı olacaktır. Akıl dışı toplum bizi nükleer ve biyolojik silahların oluşturduğu tehlike ikliminden çıkarmadığı sürece bütün beşeri girişimleri bir felaketle sonuçlanacağını göz ardı edemeyiz. İleriye doğru yol almada belirleyici faktörlerin toplumsal ve politik deneyimin olmasıdır. Bu deneyimleri doğru bir şekilde kavradığımızda kendi öncellerimizin yaptığı o korkunç hatalardan sakınmak ve insanın geçmişteki başarısız devrimlerin doğurduğu korkunç hatalardan korumak amacıyla kullanılabilir. Fakat karşı karşıya olduğumuz problemlerden haberdar olmamız gerekir.
Kapitalist gelişmenin neresinde olduğumuzu bilmemiz ve oradaki toplumsal sorunları kavrayıp sorunlara göre çözüm üretmek için nasıl bir yol izlememiz gerekir. Kapitalizm, tartışmasız tarihin en dinamik toplumu olduğunu , kapitalizmin hayli değişken bir sistem kendi rakipleri aleyhine olacak şekilde büyümeyen her girişimi ölmek zorunda olduğunu dolayısıyla büyüme ve sürekli değişme kapitalist varoluşa can verendir. İlk olarak kent ve imparatorluklar arasında ticaret te kendini gösterip, Avrupa’da ortaçağ boyunca zanaat formunda zamanımızda ise büyük ölçüde endüstriyel formda göstermektedir. Kapitalizmin kendi içerisinde bir çelişki barındırdığı sonu gelmeyen büyümeye dayalı bir ekonomi ile doğal çevrenin çoraklaşması arasında çelişmesidir . Kapitalizm kar-zarar hesapları ve yatırım tercihleri sonucu toplumu geniş ve sömürüye açık bir piyasa alanına dönüştürmektedir.
Kominalizm, liberter belediyeciliği diyalektik doğacılık da dahil olmak üzere toplumsal ekolojiyi en gelişmiş haliyle kucaklaşmaya en elverişli politik kategoridir. Kominalizm bir ideoloji olarak eski sol ideolojinin en iyilerine marksiz ve anarşizme daha doğrusu liberter sosyalist geleneğe dayanır. Felsefik tarih iktisat ve politikayı bütünleştiren ussal sistematik ve tutarlı sosyalizmi formüle etmede marksizmi temel alır. Diyalektik yöntemi benimser. Devletçiliğe karşılığı ile konfederalizme bağlılığının yanı sıra hiyerarşiyi ancak ve ancak liberter bir sosyalist toplumun üstesinden gelebileceği temel bir problem olarak görmeyi anarşizmden alır.
Kominalizm yeni bir kelime olmayıp geçmişi Paris kominlerine dayanır. O dönemde kominalizmin amacı ülke çapında kentler ve kasabalar konfederasyonunu yaratmak ve onu cumhuriyetçi ulus devleti yerine geçirmek üzere barikatlar kurmuştur. Kominalizm devletçi belediyeciliği bertaraf edip yerine libertar politika üreten kurumları faaliyete geçirmeyi öngörür. Kent yönetimiyle ilgili kurumları mahallelere , köylere, kasabalara dayalı demokratik halk meclislerine dönüştürecek şekilde yeniden yapılandırmayı amaçlar. Bu halk meclisleri toplum meselelerini yüz yüze bir temelde ele alacak doğrudan demokrasiyi içinde politik kararlar verecek. Hümanist ussal bir toplum idealine gerçeklik kazandıracaktır. Kominalizm hiyerarşik ve kapitalist toplumun topyekûn bir eleştirisini oluşturur . toplumun hem politik hem de iktisadi yaşamını değiştirmeyi hedefler.
Sol ; 20. Yüzyılın başına gelindiğinde solda iki temel fikir oluşmaktadır. Biri, orta Avrupa’daki Karl Marks’ın yapıtlarını baz alıp sosyalizmin tüm kaynağının bu olduğunu düşünmesi, ikincisi ise sosyalizmin halkçı düşüncelerle sendikalizmi birleştiriyordu. Birinci dünya savaşının başlamasıyla sol düşünce hareketleri sınıflı topluma başkaldıran bir pozisyon almıştır. Enternasyonal ‘’bu kavga en son kavgamızdır’’ sözleriyle kendinden emin bir şekilde devrimci politik olarak olgun ve iyi örgütlenmiş bilinçli toplumun iktidarı denetimleri altına alabileceklerine ikna olmuşlardır. Birinci dünya savaşı sonunda Rusya görünürde Marksist ilkelere dayanan proletarya diktatörlüğünü kurdu. İşin ilginci 1917-1918 devrimlerini yaratan olay büyük savaştaki cephe muharebeleri değil cephe gerisindeki açlıktır. Açlık makineli tüfeklerin, tankların, zehirli gazların yapamadığını yaptı. Ekmek ve barış gibi meseleler devrime yol açtı. Büyük buhran yaşandı. (para her şey değildi). Marks’ın yazdıklarından 150 yıldan sonra bile fazlasıyla güncel kalan şey ; kapitalist gelişmenin doğasına dair gelişen öngörüdür. Marks kapitalizmde burjuvaziyi sürekli girişimlerini ve faaliyetlerini genişletmeye mecbur kılan bir ilişki olarak alıcı-satıcı mübadelesinin özünde yatan rekabetçi güçleri eksiksiz irdelemiştir. Kapitalizmde “ya büyü ya öl” rekabetçi piyasayı yönlendirmektedir. Marksizm işçinin çok yönlü bir insan olarak uygun bir portresini oluşturmakta başarısız oldu. Ve onu saçmalık derecesinde fetişleştirdi. İşçileri genelde iktisadi varlık olarak gördü. Onların kendi çıkarlarını fark etmeye dair gizil güçlere ve mevcut toplum dahilindeki radikal olasılıklara dönük eşsiz bir hassasiyete sahip devrimci failler olarak yarı mistik niteliklerle donattı.
Geleceğin solu yaşanmış trajik deneyimleri dikkatle incelemeli ve örgütlenme ile iktidar problemlerini nasıl çözeceği konusunda bir karar vermelidir. Aklı rehber edinen bir sol devrimci geleneği değerlendirirken Marks’ın ifadesiyle “bugün ki kuşağın zihnine çöreklenen ölü gelenekleri bir tarafa atmalı ve kendini ussal bir toplum ile dengeli bir uygarlık yaratmaya adamalıdır.
MUCAHİT TEKİN – MARDİN ATA SOYER SAĞLIK POLİTİKA OKULU