Home / ARŞİV / EBRD VE ŞEHİR HASTANELERİ-Mehmet Zencir

EBRD VE ŞEHİR HASTANELERİ-Mehmet Zencir

EBRD nedir şehir hastanelerinde ne arar?

Sermayenin bir çok bileşeni şehir hastaneleri ile ilgileniyor. Emlak, bilişim, tıp endüstrisi, sigortacılık, tıbbi sarf ve destek hizmetleri vb. bir çok sektör. Belki de en az ilgisi olan sağlık hizmet üretimi ile doğrudan ilgilenenler. Bu ilgiye sermayenin örgütleri de dahil. Bu yazıda bunlardan birini tanıtacağım sizlere: kısa adı ile EBRD. The European Bank for Reconstruction and Development.  Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası yani.

EBRD, Orta ve Doğu Avrupa’da Soğuk Savaş sonrası dönemin inşasına yardım etmek amacıyla kuruluyor ve bölgedeki değişimi destekleme konusunda uzmanlık kazanıyor.  Pazar odaklı ekonomileri ve özel ve girişimci insiyatifleri destekliyor. EBRD, Ekim 1989’da Fransa’nın başkanı François Mitterrand tarafından Avrupa bankası fikrinin dile getirmesini takiben 18 ay sonra Nisan 1991’de Londra’da merkezi kararname ile yaşama geçiriliyor. EBRD’nin uzmanlığı açık pazara geçiş konusunda…

Bankacılık sistemi reformu, fiyatların liberalizasyonu, özelleştirme (yasaların hazırlanması ve siyasilerin ikna edilmesi) ve mülkiyet hakları için uygun yasal çerçevelerin oluşturulması gibi hayati öneme sahip konularda çalışıyor. Hayati öneme sahip konular kiminle ilgili hiç gizlememişler. İlgili alanlarındaki reformlara ciddi danışmanlık, eğitim ve teknik uzmanlık desteği sağlıyorlar. Ayrıca özel ve kamu sektöründeki büyük yatırımlara fon desteği sağlıyor.  Eski komünist ülkeleri hedeflemek için başlatılan bu çalışmalar, içlerinde Türkiye’nin de bulunduğu daha geniş bir coğrafyaya yayılmış durumda (Moğolistan, Ürdün, Tunus, Fas, Mısır, Lübnan, Batı Şeria, Gazze, Kosova, Kıbrıs, Yunanistan, Yeni Zelanda, Çek Cumhuriyeti gibi). Banka, yalnızca çok partili demokrasi ve çoğulculuk ilkelerini benimseyen ülkelere yardımcı olması nedeniyle kendine siyasi bir misyon da atfediyor.  EBRD 2016 yılında 9,4 milyar avro yatırım için fon dağıtıyor. Bu kısa tanıtım sonrası sadede, şehir hastanelerine gelelim isterseniz.

EBRD Türkiye raporunda şehir hastanelerini ‘’Sağlık Bakanlığı tarafından, en iyi uluslararası uygulamalar doğrultusunda, Türkiye’nin değişik yerlerinde, 12 milyar Avro tutarında büyük ölçekli bir hastane tesisleri yönetimi KÖO programı hazırlanmasını ve uygulanmasını desteklemek üzere, EBRD Eylül 2014’te, 600 milyon Avro tutarında bir kredi çerçevesini onaylamış bulunmaktadır.’’ şeklinde ele almış. Şehir hastanelerinin erken dönemlerindeki bu fon desteği ilerleyen dönemlerdeki projelerde de devam ediyor.

Rapor içinde ilginç bilgilere yer veriliyor. EBDR’nin odaklandığı yerler açısından dikkat çekici:

‘’EBRD, bu güne kadar çerçeve kapsamında üç alt projeyi imzalamış (Adana Hastanesi PPP, Ankara Etlik Hastanesi PPP ve Konya Hastanesi PPP), 313,1 milyon Avro finansman ve 311 milyon Avro B tipi kredi ilavesi seferber etmiştir. Onaylanan ve hazırlanma aşamasında olan diğer projeler, 2016 esnasında imzalandığında, kredi çerçevesinin neredeyse tamamen kullanılmış olması beklenmektedir. EBRD bu kredi çerçevesine 350 milyon Avro ilave yapmayı düşünmektedir. Bu durum, şu ana kadar istifade edilmemiş yatırımcı kategorilerinin programa katılmasını teşvik edecek ve böylelikle finansman kaynaklarının çeşitlendirilmesini sağlayacak ve olgunlaşma aşamasındaki KÖO programına derinlik kazandıracaktır. …’’

Rapor şöyle devam ediyor:

‘’EBRD Türkiye’de hastane altyapısı sektörüne özel sektör katılımının artmasını destekleyecektir. Büyük kapasiteli sağlık sistemi yatırımlarına olan ihtiyaç doğrultusunda, altyapı kapsamına giren tesislerin daha hızlı ve daha verimli bir sekilde inşa edilmesi ve yönetilmesi için, hükümet özel sektör kaynaklarından ve teknik bilgisinden istifade etmeyi amaçlamaktadır. Sağlık hizmetlerinin sunulması ise devletin sorumluluğunda kalacaktır.’’

Toplumsal muhalefetin şehir hastanelerine yönelik itirazları, sermaye temsilcilerinin gündeminde mi? Neden?

EBRD tarafından sağlanan fonun amaçları arasında çevresel ve sosyal duruma da yer verilmiştir. Bu bağlamda raporda şunlara değinilmiştir:

 ‘’EBRD tarafından yapılan çevresel ve sosyal durum tespiti ile mevcut projelerin incelenmesi neticesinde, bundan sonra yürütülecek alt projelerde de görülmesi beklenen bir takım meseleler tespit edilmiştir. Bu meseleler arasında özellikle çevre onayları ile çevresel ve sosyal değerlendirme süreci; kamuoyuna bilgi açıklama ve halkla istişare gereklilikleri; ve (i) trafik (hem inşaat hem de işletim aşamaları için); (ii) organizasyonel sağlık ve güvenlik meseleleri ve inşaat işçileri için geçici konaklama; (iii) toplum sağlığı & güvenliği; (iv) binalarla ilgili can güvenliği ve yangın güvenliği; (v) üstlenici yönetimi; (vi) hem inşaat hem de işletim aşamaları için işçi şikayet mekanizması; ile (vii) paydaş katılımı gibi sahaya özgü çeşitli riskler yer almaktadır.’’

‘’Mevcut projelerden elde edilen tecrübeler proje değerlendirme esnasında kullanılacaktır. Her bir alt proje için Çevresel ve Sosyal Eylem Planı geliştirilerek, bu alt projelerin her biriyle ilgili etkilerin, risk azaltma tedbirleri ile giderilmesine ve her bir alt projenin EBRD performans gerekliliklerini ve IFC’nin Sağlık Tesisleri İçin Çevre, Sağlık ve Güvenlik Rehber İlkelerini yerine getirmesinin temin edilmesine çalışılacaktır. EBRD, hem yıllık raporların incelenmesi hem de saha ziyaretleri yapılması yoluyla, her bir alt projenin çevresel ve sosyal performansını izleyecektir.’’

EBRD’nin fon verdiği şehir hastaneleri (Kocaeli, Bursa, Gaziantep, İzmir vb.) ile ilgili başka raporları da var, erişilebilir. EBRD samimi olduğu konular net: ‘pazar odaklı ekonomiler ve özel ve girişimci inisiyatiflerinin teşviki’. Bu yaklaşımına göre şehir hastaneleri, pazar odaklı ve özel/girişimci inisiyatiflerini teşvik eden bir projedir diyebiliriz.

ERBD, şehir hastaneleri projelerinde çevresel ve sosyal meseleler olduğuna da dikkat çekiyor. Ancak konu ile ilgili bir yaptırımı görünmüyor. Böyle bir niyeti de yok gibi. Toplumsal muhalefetin de sıklıkla dile getirdiği sorunları sermaye temsilcileri (ERBD) saptayarak konuyu sınırlı bir düzlemde ele almamızı istiyorlar. Bu tür yaklaşımları toplumsal muhalefetin güçlü olduğu merkezi kapitalist ülkelerde görebiliyoruz. Bu tür dile gelen sorunların çözülmesi nihai amacı engellemiyor. İsveç New Karolinska kamu-özel ortaklığı deneyimi buna örnek verilebilir. İsveç diğer Avrupa ülkelerinin deneyimlerinden dersler çıkararak New Karolinska  projesine başlamıştır. Projenin hazırlanmasında toplum katılımına izin verme, şeffaflık, sürdürülebilirlik, tıbbi donanımı ve klinik hizmetleri sözleşmenin dışında tutma, yaşam döngüsü kuralını işletip sözleşme bitiminde sorunsuz teslim almayı sözleşmeye koyma, yeşil binalar projesiyle çevresel sorunlara çözüm olma, hastaneyi kentsel yaşamla bütünleştirme vb. birçok müdahale ile kamu-özel ortaklığı modelini gerçekleştirmiştir Böylece diğer Avrupa ülkelerinde öne çıkan eleştirilerle muhatap olmamıştır. Böylelikle New Karolinska’yı uluslararası düzeyde rekabetçi bir üniversite hastanesine dönüştürme ve verimlilik için büyük ölçekli bir organizasyon (entegrasyon) ve yalın yönetim anlayışını yaşama geçirme hedefini tartışmalardan uzak tutabilmiştir.

Sağlık Bakanlığı son elli yıla yayılan reform girişimlerini (hastaneleri işletmeleştirme, döner sermaye, hizmet satın alma, alt işverene devredilen hizmetler, toplam kalite yönetimleri, genel sağlık sigortası, özel sağlık sigortası, fiyatlandırma-SUT uygulamaları, sözleşmeli çalıştırma, kamu hastaneler birliği, özel sağlık sektörünün düzenlenmesi, sağlık turizmi vb.) şehir hastaneleri ile daha ileriye taşımayı hedefliyor. Ölçeği büyüttüğü şehir hastanelerinde, tamamen  yalın üretim modeline geçiyor. Sağlık emek gücünün sömürüsünün derinleştirilmesi ve emek yağması dönemine hazırlanılıyor. Yalın üretim ‘çoğu azla yapma’  ve ‘artı değere dönmeyen artık zamanların azaltılması’  gibi iki temel amaca yaslanır. Bu iki amaç şehir hastanelerinde emek yoğunluğunun her geçen gün daha artacağı anlamını taşır. Yalın üretimin nihai hedeflerine ulaşması için sağlık emek gücünün zaten eriyen güvencelerinin de bitirilmesi isteniyor. Bunun için tüm işçi sınıfını tehdit eden iki saldırı programı hazır tutuluyor: Kamu personel rejimi  kanunu ve ulusal istihdam stratejisi. Basında kamu çalışanları ‘üretimin keneleri’ olarak gündeme getirilerek güvenceli olmanın verimli çalışmayı engellediği, kamu çalışanlarının bir an önce sözleşmeliye geçirilmesi gerektiği vaaz ediliyor. Ulusal istihdam stratejinde de ‘asıl iş’ kavramının katı olduğu sermaye çevrelerince dile getiriliyor. Bunun sağlık hizmet üretiminde anlamı ne? Doğrudan sağlık hizmet üretimi ile ilişkisi olmayan hizmetler diye başlayan ve peyderpey alt işverene verilen hizmetler (yemek, temizlik, güvenlik, sekreterlik vb.) anlamını taşıyor. Bu yaklaşıma yüksek teknoloji gerektiren ve maliyet ile ilgili nedenler diye başlayan gerekçeler zaman içinde dahil edildi. Bu hizmetlere tüm görüntüleme ve laboratuar hizmetleri, kemoterapi ve sterilizasyon hizmetleri de dahil edildi. Yasal olarak henüz hangi işlerin alt işverene verileceği belirlenmemiş de olsa boşluktan yararlanılmış hemşirelik hizmetleri de bir çok hastanede bu kapsamda değerlendirilmiştir. Yasal dayanağı olmadan hemşirelik hizmetleri, sağlık hizmetinin dışına taşırılmıştır. ‘Asıl iş’ tanımını daraltma devam etmektedir. Tesadüf müdür, mevzuatı esnetme midir, sözleşmede yer mi alıyordur bilinmez, şehir hastanelerinde fizyoterapi ve radyoterapi hizmetleri de dışarıda bırakılmıştır. Sermaye  ‘asıl iş’ tanımını kendisi yapmak istiyor, gönlünden geçen ise ‘asıl iş’ tanımını ortadan kaldırmak. Ulusal istihdam stratejisi aynı zamanda emek yoğun çalışma, sadece iş olduğunda çalışma, öğrenci iken çalıştırma vb. inceltilmiş sömürü mekanizmalarını da içeriyor. Bunların çoğu iş yasası kapsamındaki işçileri etkiliyor. Emeğe saldırı stratejisinin bileşenleri olan bu uygulamalarla sağlık hizmet üretimi epeydir tanıştı, tanışmaya devam edecek… Sağlık emekçileri şehir hastanelerini tartışırken ve mücadelesini yükseltirken emek üzerine olan bu saldırıları gündeminin merkezine yerleştirmelidir. Sağlık emekçisine olan bu saldırılar aynı zamanda halkın sağlık hakkında da kapanması güç yaralar açacaktır. İşin bu yönü de başka bir yazının konusu olsun.

Kaynaklar:

Dowdeswell B, Beck BT, Gjötterberg E (2009). The New Karolinska Solna Hospital, Stockholm, Sweden. In: Rechel B et al., Capital investment for health, Case studies from Europe. The European Observatory on Health Systems and Policies, EuHPN (European Health Property Network.

http://www.ebrd.com/, erişim tarihi: 20 Aralık 2017

Proje Tanımı Projenin Hedefleri Geçiş Etkisi – EBRD, www.ebrd.com/cs/Satellite?c…d…EBRD%2FContent%2FDownloadDocument, erişim tarihi: 20 Aralık 2017

http://www.ebrd.com/Search.html?srch-term-user=hastane&srch-term=hastane&srch-pg=srch&srch-type=all&pg=1&sort=relevant, erişim tarihi: 20 Aralık 2017

 

 

 

 



İLİŞKİLİ İÇERİK

Sağlık ve Politika Okulu yürüyüşüne devam ediyor!

[su_button url=”https://atasoyersaglikpolitikaokulu.org/basvuru/view.php?id=10110″ target=”blank” style=”flat” background=”#a80b0c” color=”#ffffff” size=”9″ wide=”yes” center=”yes” radius=”0″ icon=”icon: users” icon_color=”#ffffff” text_shadow=”0px 0px ...