Home / KORONA GÜNLÜKLERİ / KORONA GÜNLÜĞÜ 11 EYLÜL 2020

KORONA GÜNLÜĞÜ 11 EYLÜL 2020

 GÜNDEM

  • Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi intern Dr. Merve Mercan Covid-19 enfeksiyonu nedeniyle hayatını kaybetti.
  • Türk Eczacılar Birliği (TEB) Başkanı Çolak, Türkiye’ye 15 Ekim’den sonra 1,5 milyon doz grip aşısı geleceğini söyledi. Çolak, “Önümüzdeki süreçte hem zatürrede hem de grip aşısında ciddi bir sıkıntı kapıda bekliyor. 1,5 milyonun en az 3 milyon üniteye çıkarılmasının yararlı olacağını düşünüyoruz” dedi.
  • Koronavirüs aşısı bulunursa dünya genelinde dağıtımı için 8.000 jumbo jet gerekecek.
  • HDP milletvekili Hasan Özgüneş uzun süredir Cudi, Gabar ve Besta’da yaşanan orman yangınlarına karşı yaptığı basın açıklamasının ardından oturma eylemine geçti. Yaptığı açıklamada bu yangınların devlet tarafından planlı yapıldığını belirterek “ Dağlarımızı , bağ ve bahçelerimizi yakmanıza sesiz kalmayacağız “ dedi.

 

  • Kayyumlar baskı ve hukuksuzluğa hız kesmeden devam ediyor. Mardin’de memur olarak çalışan İsmail Taş, sosyal medya hesabından iki yıl önce paylaştığı Kürtçe şarkı nedeniyle memuriyetten men edildi.

 

  • Güvenlikçi politikaları esas alan iktidar ekonominin kötüye gidişini umursamamaya devam ediyor. İktidar gerçek ekonomik verileri paylaşmadığı halde durum saklanamayacak kadar kötüye gidiyor. Türkiye genelinde işsizlik TÜİK verilerine göre Mayıs, Haziran ve Temmuz aylarını kapsayan Haziran döneminde, geçen yılın aynı dönemine göre 0.4 puan artışla yüzde 13.4 düzeyine yükseldi.
  • Nevşehir Derinkuyu ilçesi Yazıhüyük kasabasında patates üreticisi bir kişi Ziraat Bankası’nda kredi yapılandırma talebi reddedilince bedenini ateşe verdi. Vücudunda yanıkların oluştuğu ve hastaneye sevk edilerek tedavi altına alındığı öğrenildi.

 

  • Ayvalık’ta annesine zatürre aşısı yaptırmak için geldiği sağlık merkezinde aşı olmadığı için 3 hemşireyi darp eden, hemşireleri kurtarmaya çalışan kişiyi de bıçaklayan zanlı, adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
  • Midilli Adası’ndaki Morai kampında çıkan yangının ardından binlerce mülteci geceyi yol kenarlarında gıda ve su olmadan geçirmek zorunda kaldı. Su ve yemek bulmakta zorlanan mültecilere Yunanistan hükümeti gerekli yardımı göndermek yerine mültecilerin başka adalara geçişini engellemek için polis gönderiyor.

MEVCUT DURUM – SALGININ KONTROLÜ-SAĞLIK ÇALIŞANLARININ SAĞLIĞI

  • Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Covid-19 için insanlar üzerinde denenen bazı aşı adaylarının sonuçlarının yıl sonunda ortaya çıkacağını bildirdi.
  • Dünya genelinde toplam vaka sayısı 28.3 milyonun, can kaybı 915 binin üzerine çıktı.
  • Dünya genelinde yeni vaka sayısı 300 bini de geçti. Son 24 saatte 302 bin 593 yeni vaka tespit edildi. Hindistan’da yeni vaka bildirimi 96.8 bine yükseldi, yakında 100 bin sınırı aşılacak gözüküyor. Brezilya (40.4 bin), ABD (38.8 bin), ve Arjantin (11.9 bin) yeni vaka bildiriminin en yüksek olduğu ülkeler.
  • Avrupa kıtasında yeni vaka bildirimi 45 bini de aştı. Günlük vaka sayısı İspanya’da 10.9 bin, Fransa’da 9.8 bin, İngiltere’de 9 bin, Almanya’da 1.8 bin, İtalya’da 1.6 bin  kişiye yükseldi. Rusya’da 5 binin üzerinde bildirim istikrarlı bir şekilde devam ederken kıtadaki diğer ülkelerde artış dikkat çekiyor.
  • Türkiye’de salgın kontrol altına alınamıyor. Son 24 saatte Türkiye’de 1,512 yeni vaka tespit edildi. Hayatını kaybedenlerin sayısı ise 58 kişiye yükseldi. Aktif hasta sayısı (23 bin 243) ve ağır hasta sayısında (1,209) artış devam etti. Test sayısı 107 binin üzerinde. Aktif hastaların yaş ortalaması 42, yoğun bakım hastalarının yaş ortalamasının ise 65.
  • Sağlık Bakanı Koca: “Van’daki hasta sayısı artışı son aya göre neredeyse iki katına çıktı. Van’da 3 hafta öncesinden başlayan yoğunluk var. Van’da yoğun bakım hastalarının çoğu 65 yaş üstü. Hastaların ortalama yaşındaki yükseliş maalesef ağır hastaların ve vefatların artışına sebep oluyor.”
  • Van, Muş, Bitlis ve Hakkari’nin tedbirlerin gözardı edildiği bölgeler olarak öne çıktığını belirten Koca, yatak, cihaz, malzeme ve personel takviyesi yaptıklarını aktardı. Koca, “Van’da 65 yaş üstü nüfusumuz yüzde 4,2. Hasta oranımız yüzde 15,6. Yani nüfusa göre 65 yaş üstü, 4 katına yakın oranda vaka olduğunu görüyoruz. Büyüklerimizi koruma konusunda çok daha fazla çaba göstermeliyiz” diye konuştu.
  • Diyarbakır Tabip Odası Covid-19-Temmuz-Ağustos raporunu açıkladı. Rapora göre: Diyarbakır’da günde ortalama 400-500 kişi hastalığa yakalanıyor, halen 700’ün üzerinde hasta kliniklerde, 135’in üzerinde hasta yoğun bakım ünitelerinde yatıyor. 25 Mayıs itibari ile 95 olan enfekte sağlıkçı sayısı, eylül başında 600’e yükseldi.
  • Van Tabip Odası Başkanı: ‘’Hastaların evine gönderilmesi pozitif vaka sayısını artırdı. Şu an ilimizde hastanelerdeki yoğun bakımların neredeyse tamamı dolu, servisler ise büyük oranda doluluk kapasitesindedir. Yatarak tedavi alması ve izole edilmesi gereken birçok hasta sağlık kurumlarının kapasite sorunu nedeniyle evlerine gönderilmektedir.”
  • TTB-Covid İzleme Kurulu üyesi Doç.Dr. Cavit Işık Yavuz Sağlık Bakanlığının son yayımladığı 23-30 Ağustos dönemi verilerine bakıldığında haftalık vaka sayısının 10 binin, haftalık ölüm sayısının da 200’ün üzerine çıktığına dikkati çekti. Yavuz “Vakalarda yüzde 15’lik bir artış, ölümlerde ise yüzde 39’luk bir artış var. Bunlar Bakanlığın haftalık verileri. Muhtemelen eylül ayının bu ilk haftası daha da artmış olacak. Çünkü günlük ölümlerde 50’nin üzerine çıktık. Biz 1. dalgayı sönümlendirerek bu süreci atlatsaydık küçük küçük yerlerde görecektik vaka artışlarını. Ama virüs bütün ülkeye yayıldı. İstanbul’da bir önceki haftaya göre yüzde 34’lük bir vaka artışı var. Batı Anadolu’da (Ankara, Konya, Karaman) yüzde 40’lık bir artış var. Ege’de de yüzde 20’nin üzerinde bir artış var. Kontrollü gidip yaz dönemini daha az vakayla atlatmış olsaydık bu artışları daha düşük ve belli yerlerde görecektik. İller arasında da virüsün taşınması söz konusu. Bu açılardan önümüzdeki haftalarda bunun devam edeceğini hatta bazı bölgelerde artacağını söyleyebiliriz” dedi.
  • Ankara Tabip Odası (ATO), filyasyon uygulamasında uygunsuz tedavi yapıldığını ve bunun halk sağlığını tehlikeye attığını söyledi: ‘’ Filyasyon ekiplerince evlere ilaç dağıtılıyor ve pek çok Covid-19 hastasına evde hidroksiklorokin ve favipravir tedavisi alıyor. Hidroksiklorokin tedavisi güncel verilere göre Covid-19 nedeniyle hastanede yatan hastalar için önerilmemektedir. Bugüne kadar toplanan veriler klinik yararı olmadığı yönündedir. Üstelik diğer ilaçlar ile birlikte kullanımı artan yan etki profili nedeniyle önerilmemektedir. Favipravir tedavisi ise daha önce bazı Asya ülkerinde influenza tedavisi için kullanılmakta olan bir ilaçtır. Henüz Covid-19 hastalığı için bilimsel olarak  etkinlik ve güvenlik  verisi  sınırlıdır. Filyasyon uygulamaları kapsamında  bu ilaçların evdeki hastalara dağıtılması doğru değildir. Basına da yansıdığı gibi Covid-19 nedeniyle evde izlenirken kaybettiğimiz vatandaşlarımız dahi mevcuttur.’’
  • Valilerden kurallara uymayanlara daha ağır yaptırım ve cezalar uygulanacağına dair açıklamalar gelmeye başladı Sivas, Çankırı, Düzce, Afyon, Kayseri ve Karaman’da karantina kurallarına uymayanların Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK) yurtlarına yerleştirileceği bildirildi. Karantina ve izolasyon uygulamalarını ihlal edenlere kamu saglıgını bozmak suçundan 2 yıla kadar hapis cezası istemiyle suç duyurusunda bulunulacak.
  • Karabük ve Mardin’de Covid-19 izolasyon sürecindeki kişiler bileklikle izleniyor. pozitif vakalara kırmızı, temaslılarına ise mavi bileklik taktırılıyor. Denetimlerde bilekliğini çıkarmış olan vatandaşlara izolasyon kurallarını ihlal ettikleri için yasa gereği 3 bin 150 TL para cezası uygulanacak. Evleri ya da izole oldukları ortamın dışında hasta bilekliği ile sosyal hayata karışan ve halk sağlığını tehdit eden kişiler (535) 307 12 94 no’ lu telefona ihbar edilebilecek.

 

TOPLUMSAL MÜCADELE-SAĞLIK MUHALEFETİ

  • Ankara Barosu Anayasaya aykırı olduğunu belirterek çoklu baro yönetmenliğinin iptali için Danıştay’a dava açtı. Baro dava dilekçesinde filozoflar Georg Wilhelm Friedrich Hegel ve Karl Marx’a da atıfta bulundu.
  • Balıkesir Aile Hekimleri Derneği aile sağlık merkezinde annesine aşı yapılamadığı için hasta yakını tarafından önce sağlık çalışanlarını darp edilmesi ardından araya giren bir hasta yakınının bıçaklanması ile ilgili basın açıklaması yaptı. Yapılan açıklamada “Basında çıkan haberler yüzünden kontrolsüz bir şekilde aşılamaya gelen ve yetersiz kalan aşı tedariki yüzünden aile hekimliği çalışanlarının darp edileceği defaten basın açıklamaları ile anlatılmıştır. Ve  sağlık idaresi uyarılmış olmasına rağmen hiç bir önlem alınmayarak aile hekimliği çalışanlarının darba açık hale getirilmesinin sonucu yaşamış bulunmaktayız . Sadece iş için varsayılan ama ne korumak için ne de haklarının ödenmesi için tek bir adım atılmayan sağlık çalışanlarının yok sayılmasından vazgeçilmelidir. . Pandemi döneminde gerekli önlemleri almayanları,sorumluluk mevkiinde olanları göreve davet ediyor,olayın takipçisi olacağımız bildirmek istiyoruz.” Denildi
  • “Ameliyatlar erteleniyor, kanser hastaları tedavi olamıyor- Ruken Tuncel

Türkiye’de altıncı ayına giren Covid-19 salgınında vakalar gün geçtikçe artıyor.  Özelikle son bir haftada vakalar bin 500’lerde seyrediyor. Vakaların artmasıyla hastanelerdeki doluluk oranı da yükseliyor. Salgında gelinen noktayı ve hastanelerin durumunu Hastanemi Açın Platformu (HAP) Sözcüsü Dr. Bayazıt İlhan  değerlendirdi.Dr.Bayazıt: “Ankara’daki sendikalar, sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri bir araya geldiği 118 bileşeni olan bir platform kurduk. Pandeminin Türkiye’de görülmesinin ardından nisan ayında Hastanelerimiz Açın Platformu’na dönüştük.

Salgın hastalık son bir buçuk ayda hızlı bir şekilde artınca yoğun bakımlarda, servislerde yatak sorunu ortaya çıkmaya başladı. Bizler de kapatılan tüm hastanelerin yeniden açılmasını talep ettik. Şu an Türkiye’de sağlıkta problem sadece korona hastalarında değil. Diğer hastalar sürekli sağlık hizmetini erteliyorlar. Ankara’da devlet hastanelerinde acil ameliyatlar dışında diğer ameliyatlar aylardır yapılmıyor. Sürekli belirsiz bir tarihe erteleniyor.

“Eğer paranız varsa özel hastanelerde ameliyat olabiliyorsunuz ama paranız yoksa sürekli sağlınızı öteliyorsunuz. Bunun acil bir durum olduğunu ve açılacak hastanelerin bir kısmının Covid dışı hastaların tedavisi ameliyatı için kullanabileceğini söylüyoruz. Şeker hastaları kanser hastaları ve kalp hastaları salgın hastalık nedeniyle hastaneye gitmiyorlar.

http://m.bianet.org/bianet/saglik/230650-ameliyatlar-erteleniyor-kanser-hastalari-tedavi-olamiyor

YENİ YAŞAM İNŞASI  

  • Suriye genelindeki ekonomik krizin derinden hissedildiği Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bünyesinde Kongreya Star Kadın Ekonomi Komitesi, çok sayıda ekonomik projeyi hayata geçiriyor. Piyasada oluşan fırsatçılığın önünü almak için her türlü üretimi yapan kadınlar, kooperatif projelerinden büyük bir güç elde ediyor.Kongreya Star Kadın Ekonomi Komitesi tarafından Cizre Bölgesi’nde çok sayıda tarım ve hayvancılık projesi hayata geçirildi. Dêrik, Qamişlo, Tirbespiyê, Amûdê, Hesekê ve Şedadê’de geliştirilen tarım projelerinde yaklaşık 275 kadın yer alıyor.

Öte yandan Amûdê’de uygun fiyatlı sebzelerin alıcıya sunulduğu kadın semt pazarı, Dirbêsiyê ve Tirbespiyê’de sebze bahçeleri projeleri geçirildi. Kuzey ve Doğu Suriye Kadın Ekonomi Komitesi Yöneticisi Armanc Mihemed, “Kooperatiflerimiz büyük bir başarıyla hizmet etmeye devam ediyor. Amacımız komünal yaşamı toplumun tamamına yaymak ve bölgenin ekonomisini güçlendirmektir. Amacımız kâr değil bizim amacımız kâra endeksli zihniyeti yok etmektir. Sezar Yasası’nın da etkisiyle iyice kötüleşen ekonomik durumun düzelmesinde katkımızın olmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.

 

JİN

 Şengal’den Sakarya’ya uzanan el kimin? – İdil Uğurlu

Gün geçmiyor ki kadına yönelik taciz, tecavüz, sistematik şiddet ve katletme ile uyanmayalım. Her sabah adeta akıl tutulması diye tarif edilebilecek ve dehşet saçan yöntemlerle kadınların tecavüze uğraması, katledilmesi haberini alıyoruz. Yaşadığımız her mahalle, her sokak çalıştığımız tarım alanları, işyerleri adeta suç mahalline dönüştü. Devreye sokulan IŞİD aklı her kadının toplumdaki sosyal, politik konumuna göre özel yöntem belirleyip saldırı düzenleyip toplumu dehşete düşürecek şekilde kadını ortadan kaldırmaya devam ediyor. Dünya toplumunun gözü önünde kadınlara yönelik soykırıma devam ediyor bu saldırıları tekil olaylar veya tek tek erkeklerin yaptığı saldırı olarak tanımlamak büyük bir yanılgı olacaktır. Erkek devlet aklının saldırısı doğru tanımlanmadan erkek devlet şiddeti ve faşizm ile mücadele edilemez. Bu saldırılar yeni bir durum değil tabi ki binlerce yıldır devam eden bir yok etme politikası ve bunun karşısında binlerce yıldır devam eden bir mücadele var. Şengal ‘de, Afrin’ de Batman ‘da ve Sakarya’ da yapılanların hepsi planlı programlı saldırılardır. İpek ‘e yapılan tecavüz “üniformanın tecavüzdür” Sakarya’ da Şilan’a erkek eliyle atılan tokat sömürgeci sermayenin kapitalist modernitenin sömürge kadınına attığı tokattır. Musa Orhan ‘ın şahsında tecavüz eden erkek devlettir aslında İpek’ e sahipsizsin dedirten güç nedir? Sen benim malımsın, sahibin benim senin üzerinde her yöntemi uygulayıp paramparça eder dağıtırım demektedir. İpek üzerinden yapılan özelde Kürt kadınına genelde kadınlara yöneliktir. Sakarya ‘daki linç doğaya yapılan saldırı ve köylülerin topraklarını suladıkları akarsular üzerine yapılan barajlar sonucu yaşam alanından toprağından koparılan mülksüzleştirilip, işsizleştirilen kendi köyünde toprağında bağında bahçesinde kendine yetiyorken bir anda yoksulluk ve yoksunlukla baş başa bırakılan kendi coğrafyasında göçmen konumunu yaşayan, en ağır koşullarda yaşam mücadelesi veren her türlü hastalığa saldırıya sömürüye maruz kalan kadına  atılan tokattır.

http://yeniyasamgazetesi1.com/sengalden-sakaryaya-uzanan-el-kimin/

  • Barış mücadelesi ve örgütlenme ihtiyacı- Sabahat Tuncel

Savaş politikalarından en çok kadınlar etkilenmektedir. O zaman barış mücadelesinde, Kürt sorununun çözümü ve toplumsal sorunların çözümünde de kadınlara önemli rol düşmektedir. Dünya deneyimlerinin açığa çıktığı gibi kadınlar sadece kendileri için değil birlikte yaşadığı herkes için güvenli bir yaşam mücadelesi veriyorlar. Barış mücadelesi içinde olan kadınların hepsi de ülkelerindeki savaşlarda toplumsal cinsiyetin merkezi bir mesele olduğu, savaştaki şiddetin toplumsal cinsiyete dayalı şiddet olduğu gerçeğini dile getiriyorlar. Farklı etnik ulusal ve dinsel gruptan kadınların birlikte çalıştığı bu kurumlar bir arada yaşam kültürünün gelişmesi, demokratik, barışçıl, ekolojik ve adil bir düzenin kurulması talebini de örgütlemeye çalışmaktadırlar. Bu çalışma içinde olan kadınların birçoğu, sınıfsal, etnik ve dinsel olarak farklı düşünseler de ortak barış talebinde buluşuyorlar.

https://yeniyasamgazetesi1.com/baris-mucadelesi-ve-orgutlenme-ihtiyaci/

SİYASAL SAĞLIK – EKOLOJİK SAĞLIK

  • Sağlık çalışanları sarf malzemesi midir?- Özgür Erbaş

Türkiye’de küçük ve orta ölçekli kutuplardan mürekkep bir topluluk olarak yaşıyoruz malum. Bu toplulukta haklara sahip olanlar ile yaşama formu olarak ortalıkta gezinenler var. Bir kişi ya da topluluğun haklara sahip eşit yurttaşlardan olup olmadığını anlamanın en kestirme yolu, Cumhurbaşkanının hakkında kullandığı zamiri bulmak. İyelik zamiri kullanıp “benim” dediyse o bir kişi ve topluluktur; işaret zamiri kullanıp “bunlar” dediyse durum netleşmiştir, onlar artık “şeyler” sınıfına girmiştir.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “benim polisim”, “benim valim”, “benim kaymakamım”, “benim bakanım”, “benim askerim”, “benim muhtarım” diyor. Belki başkaları da olmuştur. Ancak bugüne kadar hiç “benim doktorum” veya “benim sağlık çalışanım” dediğini hatırlamıyorum. Doktorlar başta olmak üzere bütün sağlık çalışanları da iyelik zamiri olmayınca “bunlar” sepetine düştü.

http://m.bianet.org/bianet/siyaset/230684-saglik-calisanlari-sarf-malzemesi-midir

Cudi Dağı’nda 3 ayı aşkındır süren orman yangınlarına müdahale edilmiyor. O bölgede yaşayan köylüler, sessizliğe tepki göstererek, ‘Cudi’nin nefessiz kalmasına izin vermeyin’ açıklamasını yaptı. Köylülerden Asya Güngen” Cudi insanlığa kapılarını açtı. Ama bugün insanlığın kurtarıldığı yerde, insanlık ölüyor. Kamuoyu bu konuda duyarlı olmalıdır. Ama bugün insanlık Cudi’ye sırtını dönüyor” dedi. Engellemelerden dolayı müdahale edemediklerini yangını izlemekle kaldıklarını ifade eden Fatma  Aksak, “Yangını söndürmemize izin verilseydi, hiç olmazsa bir ağacı kurtarabilirdik. Ama ona da izin yok. Elimiz kolumuz bağlı, film seyreder gibi Cudi’nin yakılışını izliyoruz. Dün gece saat 02.00’de pencereyi açtım. Duman her yeri sarmıştı. Damın üstüne çıktım, baktım dumandan köy görünmüyordu. Ben kanser hastasıyım. O kadar çok duman vardı ki nefes alamıyordum. Dünya görsün, insanlık yanıyor. Cudi’nin nefessiz kalmasına izin vermeyin. Ayrımcılık yapmayın, bu ağaçlar, bu doğa hepimizin” ifadelerini kullandı.

  • Aşı Savaşları- Luian E.barnes/Michael Venutolo

Çinli istihbarat korsanları, koronavirüs aşısı verilerini çalma niyetiyle kolay hedef olduğunu düşündükleri yerlere yöneldiler. Basitçe ilaç şirketlerinin peşine düşmek yerine, son teknoloji ile araştırmalar yürüten Kuzey Carolina Üniversitesi ve diğer okullara yönelik dijital keşif yaptılar.

İş üzerindeki tek casus onlar değildi. Rusya’nın ana istihbarat servisi S.V.R., ABD, Kanada ve Britanya’daki aşı araştırması ağlarını hedef aldı. Bu istihbarat çabaları, ilkin, uluslararası fiber optik kabloların takibini yapan Britanya casusluk kurumu tarafından tespit edildi.

İran da aşı araştırmalarına dair bilgi çalma çabalarını ciddi şekilde arttırmış durumda ve ABD hasımlarının casusluk faaliyetlerini tespit etmek ve savunmasını güçlendirmek için önlemler alıyor.

Bugün süregiden yarış, Soğuk Savaş dönemindeki uzaya çıkma yarışını anımsatıyor. Sovyetler Birliği ile ABD, o dönemde de bir diğerinin ne durumda olduğunu öğrenmek için istihbarat faaliyetlerine bel bağlamıştı. Ama Soğuk Savaş dönemindeki dünyanın uydusuna ulaşma yarışı onlarca yıla yayılmışken koronavirüs tedavisi konusunda veri ele geçirme yarışı, aşı ihtiyacı her gün daha da aciliyet kazandığından, hiçbir şekilde karşılaştırılamaz bir hızda sürüyor.

https://twitter.com/y_ozgurpolitika/status/1304298879517519872?s=12

EKLER  

  • MİDİLLİ-MORİA KAMPINI KÜLE ÇEVİREN YANGIN – Nagehan Uskan

Hapishanede isyan

18 Mart’tan beri pandemi önlemleri nedeniyle, ya da bahanesiyle, kampta sıkı sıkıya uygulanan zorunlu “kapatma” kamp sakinlerini nefes alamaz hale getirmişti. Covid-19’lu vaka olmamasına rağmen kampa giriş çıkışların yasaklanması ve boğucu denetimler Moria’yı tarifsiz bir hapishaneye dönüştürmüştü. Kötü beslenme ve hijyen koşullarının sefilliğine eklenen bu durum göçmenlerin kamp dışındaki sosyal hayatını tamamen bitirmişti. Göçmenler ortak mekânlardan, dil kurslarından, kültür-sanat faaliyetlerinden yoksun kalmıştı. Yaza geldiğimizdeyse, artmaya başlayan Covid-19 vakalarına rağmen turizm faaliyetlerinin kesintiye uğramadığı adada göçmenler denize ayaklarını bile sokamadı.

Moria’da her yer kül olmuş, konteynırlar, çadırlar, birçoğu içlerindeki eşyalarla birlikte yanmıştı. Herkes büyük bir hızla Moria’yı terk ediyordu. Geri Gönderme Öncesi Alıkoyma Merkezi de (PRO.KE.K.A) yangından nasibini almış, aylardır içeride hapis tutulan tüm göçmenler özgürlüklerine kavuşmuştu.

https://www.birartibir.org/goc-ve-multecilik/831-hapishanede-isyan#.X1pbmdrmHJg.twitter

 

  • Kürt sorununu konuşmak: Yeniden ama nereden?- Hasan Kılıç

AKP yeni ittifakları ile birlikte hazırladığı “zemin yaratma, yalnız bırakma, teslim alma” aşamalarından oluşan yaklaşımı devreye koyduğunda, CHP ve bir kısım sol partiler dahil sistem partileri Kürt Sorununu inkâr etmese bile konuşmamaya, köklü-tarihsel Türklük imtiyazının kanatları altında görmeme, duymama, hissetmeme tavrına girdi. Dolayısıyla Kürt iradesi ile AKP-MHP ittifakı arasındaki mücadelenin düğümlerinden biri “Kürt Sorununu konuşturmak-konuşturmamak” arasında atıldı.

Kürt Sorununun demokratik çözümünün konuşulmasını dar-kısa vadeli siyasi çıkarlara kurban etmeden herkesi bu konuda sözünü söyleme hususunda cesaretlendirmek lazım. Nihayetinde siyaset sadece öznelerin değil, iddiaların ve fikirlerin de alanıdır. Dolayısıyla bir yandan Kürt Sorununda demokratik çözümün konuşulmasına dair kılcal damarları bile açacak şekilde söylemsel tertipleri kurmak öte yandan “sıfır” noktasından başlamanın önüne geçmek için Kürt Sorununun tarihsel, siyasal, iktisadi ve sosyolojik boyutlarına yaraşır şekilde “yeniden” konuşmak, konuşturmak gerekiyor. İçerik açısından yeniden konuşmaya başlarken Kürt Sorununun çözümünü beş yıl önceki jeo-politik çizgide ve beş yıl öncesinde donmuş bir toplum ve beş yıl önceki gücünde olan aktörler arasındaymış gibi değil, bilakis her yönüyle bu andan itibaren beş yıl sonrasına doğru konuşmak ve planlamak gerekiyor.

https://gazetekarinca.com/2020/09/kurt-sorununu-konusmak-yeniden-ama-nereden/

 

GÖRÜŞLER

  • Türkiye 1 Haziran’a kadar olan süreçte önlemler ve halkın ciddi korkusu sayesinde koronavirüs salgınını kısmi olarak kontrol altında tutabilmişti.1 Haziran ‘a kadar olan süreçte salgının Türkiye’deki merkezi İstanbul’du. Belli illerde il çıkışları yasak olduğu için salgın bazı bölgelerde yoğunlaşmaktaydı. İç Anadolu ve ülkenin doğusuyla birlikte kırsal bölgelerinde vaka sayıları azdı. O zamana kadar sürü bağışıklığını işçiler merkezinde devam ettiren hükümet 1 Haziran’dan sonra turizm gelirleri ve zaten durdurmadıkları üretimi daha da arttırmak için nerdeyse bütün önlemleri ortadan kaldırdılar. Bu süreçte iktidar nerdeyse koronavirüs  salgını ile ilgili önlemleri sadece toplumsal muhalefetin eylemselliklerini engellemek için kullandı. Ayrıca var olan bazı yasaklar kişilerin iktidara olan yakınlığına bağlı olarak uygulanmaktaydı. Örneğin Akp milletvekilinin oğlunun düğününde yasak olmasına rağmen  1500 kişilik geniş kapsamlı bir düğün yapılmasına sessiz kalınırken aynı zamanda ülkenin farklı bir yerinde  düğünde oynadığı için 3  kişiye para cezası kesilmekteydi. Toplumsal taleplerini dile getirmek isteyen 3 kişiye bile sosyal mesafe ve salgın bahane edilerek yasak getirilirken Cumhurbaşkanı Erdoğan Giresun da binlerce insanın katıldığı bir miting yapabiliyor ayrıca  halkın üstüne çay fırlatabiliyordu. Böylece bütün önlemlerin bir anda kalkması yada göstermelik olması  ve gerçek vaka sayılarının toplumdan saklanmasından kaynaklı oluşan rehavetin etkisiyle hükümet sürü bağışıklığını tüm topluma yaymış oldu. Koronavirüs salgınında kontrol artık tamamen kaybedildi. Kendi başarı hikayesini öne çıkarmaya çalışan hükümet gerçek verileri paylaşmayarak bunu devam ettirmeye çalışmaktadır. Ancak vaka sayılarının ve ölümlerin çok fazla artması ve bazı illerde hastanelerde yer sıkıntılarının baş göstermesi üzerine bu durum artık saklanamamaktadır. Vaka sayılarının katlanarak artması ve sağlık hizmetlerine ulaşılamamasından kaynaklı halkın tepkisi giderek artıyor. Bu tepkinin giderek iktidara yöneldiğini fark eden hükümet tekrardan salgın ile ilgili otoriter önlemleri düşünmeye başlamaktadır. Türkiye genelinde şu anda maske takmanın zorunlu tutulması gibi önümüzdeki süreçte tekrardan sokağa çıkma yasakları gibi otoriter önlemler konuşulmaya başlanacaktır. Ancak hükümet bu otoriter önlemleri salgını kontrol etmekten ziyade halkın tepkisini susturmak  ve toplumsal muhalefeti bastırmak için yapmaktadır. Ülkede şu anda salgın yönetimi kavramından ziyade halkın tepkisinin yönetimi esas alınmaktadır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 



İLİŞKİLİ İÇERİK

KORONA GÜNLÜK 22-28 KASIM 2021

Sağlığın piyasalaştırıldığı, emeğin değersizleştirildiği ve yabancılaştırıldığı, kışkırtılmış sağlık hizmetinin olduğu, kapitalist erkek egemen sağlık sisteminin ...