Home / GÜNCEL / Politika ve Pandemi- SUSAN WATKINS

Politika ve Pandemi- SUSAN WATKINS

Koronavirüs krizinin politik etkileri nasıl değerlendirilmeli? Francis Fukuyama’nın Foreign Affairs dergisindeki yazılarındaki çerçevesi şöyle: Pandemi popülistlerin beceriksizliğine ve demogojilerine tanıklık ederken, profesyonalizm ve uzmanlığın faydalarını öğretti. Bolsonaro şimdilerde debelenmekte, Trump çoktan çuvalladı. Tersine Merkel etkileyici bir şekilde iyi idare etti. Yani, ‘Umut liberallerde(!)’. Washington Post’tan Ishaan Tharoor deyişiyle, Merkel tümüyle bir antipopülist olarak ilaç gibi gelirken Trump ve Bolsonaro batı yarımkürenin en çok zarar gören iki ülkesine liderlik etti, vakalar yükselirken başkanlar halkın gözünde yerlere düştü.

Bu akillerin iddiaları bu yöndeydi, gayet sınırlı ve istisnaya kapalı bir çerçeveydi. Peki global perspektiften değerlendirirsek, popülizm vs profesyonalizmle sınırlı bu iddia ne kadar doğrudur? Covid19 kayıtlarının güvenilmeliğini de göz önüne alarak en önemli ölçü olan ölüm oranlarını değerlendirdiğimizde aslında en kötü olanlar Amerika ve Brezilya değil. Merkez sağ yönetimindeki Peru 1.028/milyon ile bu iki ülkeden daha kötü. Peru’yu takiben liberal hükümete sahip Belçika (884) ve muhafazakar liderli Bolivya (721) geliyor. Bu üç ülke Brezilya’dan kötü durumdayken, muhafazakar Şili (698), sol koalisyon yönetimdeki İspanya (696) ve merkez sol Moreno’nun Ekvator’u(687) Trump Amerikasından(645) da Tory Britanyasında(638) da daha kötü haldeler.

Epıdemıyolojik yeterliliğe ideolojik bakışı, beklenen seçimlere yön vermek için yuvarlamak -popülist olmak ve krizle başedememe paralelliği- Covid-19 un farklı etkilerine yol açan kompleks altyapıyı görmeyi engelliyor. Virüs hiyerarşik sistemin içinde eşitliğin olmadığı alanlarda, tıbbi, sosyal ve yönetimsel kaynaklara erişimin devasa varyasyonlarının olduğu uluslarda, sadece ayrıcalıklı bir zümrenin ‘halk sağlığı’ndan bahsedebileceğimiz toplumlarda öldürücü oyunlar oynuyor. Politika ve pandemi ilişkili soruların ve çıkarımların doğru bir zeminde olması için Hegel, Marx, Gramsci, Annales okulu geleceğinin kavramsal çerçevesiyle başlamalıyız. Bu nosyonla süreci değerlendirmek pandemiden dışsal olaylar, pandemiden etkilenen ulusal, devletlerarası politik konjonktür ve altta yatan dünya kapitalist ekonomisinin rekabetçi dinamikleri arasındaki ilişkileri görünür kılacaktır. Konjonktürün karakteristiği covıd-19’un etkilerini anlamaya yardımcı olmakla beraber bu olayın yarattığı şok, kendi başına, varolan konjonktürel karakterleri artırıp azaltmak gibi etkilere neden olacaktır.

Covid-19un siyasi çöküşüne ilişkin Fukuyamanın kaos veya liberal yetkinlik gibi kati alternatiflerinden daha incelikli bir bakış açısıyla, salgının etkisi hakkında tarihsel olarak düşünmek, aynı zamanda, salgının içindeki zamansal konumumuz hakkında düşünmek anlamına da gelir. Salgının değişkenleri 2020 yaz sonuna doğru netleşti denilebilir fakat 2021 ve sonrasına dair siyasi yansımalar, her şeyden önce, sadece genel bir tahminde bulunduğumuz, baş gösteren dünya borç krizi tarafından şekillendirilecek. Bu nedenle, aşağıdaki notlar kesinlikle geçicidir, tarihin akışında ileriye doğru sürüklenirken şimdiki zamanın işaretleri olarak görülmelidir.

1

Peru. Nasıl bu kadar kötü sonuçlar aldı? And ülkeleri içinde zenginlerden olmasına rağmen, sosyal harcamaları en düşük ülkelerden biri. Yabancı maden devlerinin hakimiyetindeki ekonomi  Çin’in büyümesine paralel bu devlerin çöküşüyle 2014’ten beri gerilemekte. Balıkçılık endüstrisi iklim değişikliğinin gazabına uğradı. Peru, Latin Amerika’daki en yüksek kayıt dışı işçi oranlarından birine, işgücünün yaklaşık yüzde 80’ine sahip, çoğu Lima sokaklarında yaşıyor ve bölgedeki en yüksek tüberküloz oranlarından birine sahip. Seyrek nüfuslu bir maden eyaletinin eski valisi olan şimdiki cumhurbaşkanı Martín Vizcarra, 2016 yılında başkan Pedro Pablo Kuczynski tarafından başkan yardımcısı olarak işe alındı. Oxford, Princeton, Dünya Bankası, Wall Street, özel sermaye – Fukuyama’nın deyimiyle bir profesyonel – geçmişi olan Kuczynski, Fujimori ailesiyle birlikte bir Amerikan petrol şirketine fon aktarmakla suçuyla yakalandı, 2018’de istifaya zorlanarak Vizcarra’yı başkanlığa getirdi. Yolsuzlukla mücadele yasasını zorlama girişimi, Fujimori’nin hakim olduğu Kongre tarafından engellendiğinde, Vizcarra, Ocak 2020’de bir başka düşmanca, derinden parçalanmış Kongre’yi üreten bir yasama seçimi çağrısı yaptı.

Peru’nun covid-19 yanıtı da bu elitlerin kendi savaşlarına kurban gitti. Vizcarra, DSÖ’nün Kanadalı yetkilisi Bruce Aylward’ın bulaşın önüne geçebilmek için sokağa çıkma yasağı gerektiği çağrısına kulak verdi ve Peru, 15 Mart’ta Latin Amerika’nın, polis kuvvetlerinin kontrolünde, sokağa çıkma yasağı getiren ilk ülkesi oldu. Peru’nun sosyal güvenlik çerçevesi temelsiz ve yetersiz kaldı; işsizlik, parasızlık ve açlık insanları dağlardaki memleketlerine dönmeye mecbur kıldı fakat bu bile polis müdahaleleriyle engellendi ve insanlar gecekondu mahallelerine döndürüldü. Uygulamalara karşı Mart-Mayıs arasında 300den fazla protesto bildirildi.

Bu baskıların altında fakir ailelere nakit para transferi programına başlandı. Veritabanı bu ailelerin tespitine yeterli gelmeyince başvuruya dayalı bir sistem uyguladılar bu da 16 milyon başvuruya yol açarak uygulamanın sonunu getirdi. Mayıs’taki daha kapsamlı nakit para transferi ise uzun kuyruklarda covıd-19 un yayılma odakları haline geldi. Ağustos’ta yaşanan ikinci dalga dahi gözüdönmüş maden devlerinin insanların açlığı ve parasızlığından faydalanarak üretimi artırmalarına engel olmadı, bu defa madenlerin kendisi covid in vektörü haline geldi, polis ve açlıktan kırılan yerli halk arasında silahlı çatışmalar yaşandı, mezarlıklar doldu taştı, hastaneler çöktü, yüzlerce sağlık çalışanı öldü.

2.

Sol yönetimlerin mirasından gelen, yoksullukla mücadelede özellikle Çin mallarını kullanmaya çalışan Bolivya, Brezilya, Arjantin, Venezuella, belki Ekvator bu süreçte avantajlıydılar. Brezilya’nın politik konjonktürü bu krize değişik yanıtlar verdi. Önce geleneksel seçkinlerden biri olan Michel Temer ile son derece siyasi devlet savcısı Sérgio Moro ve ardından vahşi aşırı sağcı Bolsonaro öncülük etti. Buna rağmen Peru’dan farklı olarak, Brezilya’nın krize tepkisi, Lula ve Dilma İşçi Partisi hükümetleri tarafından on yıl boyunca inşa edilen Bolsa Familia ve diğer programların sosyal koruma mekanizmasına bağlı dayandı.Mart ayının sonlarında, İşçi Partisi Kongre toplantıları, asgari ücretin yarısından daha azı geliri olan tüm Brezilyalılar için temel gelir desteği olarak, ayda 110 dolarlık acil bir covid-19 nakit transferi programını uygulamaya koymayı başardı.

Enfeksiyon oranları hızla artıyor olsa da, salgın nedeniyle kapatılan devlet dairelerinin yeniden açılması gerekiyordu. Bu arada, Brezilyanın güçlü bölgesel hükümetleri Bolsonaroi yu beklemeden olağanüstü hal ilan ederek okulları kapattı. Brezilya’da yeni vakalar Temmuz’da zirve yaptı, sonra düşmeye başladı; Haziran ayından itibaren platoda kalan ölümler azalmaya başladı. Bununla birlikte, siyasi sonuç Bolsonaro’nun yararına oldu. Genişletilmiş nakit transferi programıyla, salgın sırasında yoksulluk seviyeleri düşmeye başladı ve Bolsonaro’nun notu yoksullar arasında yüzde 10 arttı. Bundan yararlanarak, hükümet, mevcut İşçi Partisi programlarını, düşük ücretli kayıt dışı işçiler için kalıcı bir temel gelir programı olarak Renda Brasil’de konsolide etmeyi planlıyor, tabii baş gösteren borç krizi ve Temer hükümetinin 2017’de dayattığı sert harcama sınırı el verirse.

Fukuyama’nın savının aksine şimdilik Brezilya’da “popülist yetersizliğin” zirveye ulaşacağı umutları gerçekleşmiş olmaktan çok uzak.

3.

Peru’da olduğu gibi, Hindistan’da da, Fukuyama tarzı uzmanlığı takip etme – ulusun sosyal ihtiyaçlarını ve gerçeklerini göz önünde bulundurmadan en son küresel politika modelini uygulama – hevesi felaketle sonuçlandı. Uluslararası yatırımcıların ekonomik büyümedeki düşüşten dolayı Modi yönetiminde mutsuz olmalarına rağmen, Modi 2019da yerini daha da sağlamlaştırdı. Burada, Brezilya’nın aksine, aşırı sağ yönetimi, Nehru’nun Kongresi’nin tarihsel olarak bağlı olduğu toprak ağası / brahmin yapılarının ötesine geçebilecek, sıkı disiplinli bir kitle kadrosu partisi olan RSS tarafından destekleniyordu. Aralık 2019’da virüsün komşu Çin’de dolaşmaya başladığı sırada başlatılan Modi’nin Müslüman karşıtı yasaları, ülke çapında protestoları ve Delhi sokaklarında bir işgal hareketini tetikledi. Ya Pekin’le rekabet ya da denizaşırı yatırımcılara liderliğini göstermek içinModi, 24 Mart’ta sadece dört saat önceden haber vererek 1.3 milyar insana ulusal bir tecrit uyguladı.

Indira Gandhi’nin 1975-1977’deki Olağan Üstü Hal’ini hatırlataracak şekilde Modi’nin hiper merkezi yönetimi virüsün yayılımını kontrol edememekle beraber virüsü kalabalık gecekondu bölgelerinde inkübe etti ve en büyük ekonomik daralmaya sahip ülkeye dönüştürdü. Hindistan’ın geniş gayri resmi işgücünü geçim kaynaklarından mahrum ederken karne sahiplerine pirinç ve un dağıtımını sağlayan sosyal koruma programını genişletmekte önemli derecede gecikti. Sağlık ve sosyal yardım sorumlulukları tümüyle halihazırda para sıkıntısı çekmekte olan bu süreçte aynı zamanda mevsimsel sellerle mücadele eden eyalet yönetimlerine bırakıldı. Modi, Kongre partisinin dağılmasından ve özellikle tarımda ve serbest piyasada yaşanan krizin dikkatleri dağıtmasından faydalanarak ve dini unsurları suistimal ederek ön saflarda görünmeye devam etti. Hindistan’ın sağlık hizmetleri herkesin bildiği gibi yetersiz finanse ediliyor, özellikle alt sınıf ve kadın olan ön saflardaki sağlık çalışanlarına hiç bir koruyucu ekipman verilmedi. Daha doğru düzgün bir doğum ölüm kayıt sistemi yokken Covid-19 istatistiklerine güvenmek düşünülemez. Bazı Afrika ülkelerinden gelen haberler gibi buradan da virüsün öldürücülüğünün düşük olduğuna yönelik haberler gelmesi çok mümkün. Fakat Bolsonaro gibi aşırı sağdaki ‘beceriksizliğin’ onay seviyelerinin yükseldiğini görüldü.

4.

Güney Himalayalar’da meydana gelen felaket Doğu Asya’daki yüksek teknoloji yaklaşımdan beklenenle taban tabana zıt. Çin geçtiğimiz on yılda nufusun %95’ini kapsaması hedeflenen sağlık sigortası sistemindeki genişlemeden önemli derecede yarar gördü. Covid-19 hastaları önce tedavi alıp sonra masraflarla ilgilenebiliyordu. Hastane sistemi doktorların online tavsiye verdiği, milyonların ulaştığı büyük ölçekli özel tele-sağlık şirketleri tarafından desteklendi. Ama sosyal destek için alınan önlemler(!) dehşet vericiydi. Varolan dibao para aktarım sistemi ortalama 47 yuan (7dolar) teklifiyle ancak nüfusun %5’ini kapsayabildi. Wuhan’da 23 ocakta başlayan karantinanın zamanlaması çok sayıda göçmen işçinin (ki bu işçiler düşük ücret ile inşaat, yiyecek hizmetleri ya da perakende gibi alanlarda çalışıyor) yeni yıl tatili için eve dönecekleri garantilenmiş oldu; köylerine gittiklerinde “çiftçi” olarak kayda geçirildiler, ve bu şekliyle de işsizlik maaşından muaf tutuldular. Şehirlerdeki kontrolle, cep telefonundan QR kodlarıyla takiplerin aksine kırsalda alınan önlem ‘kapatma’lar oldu. Mart ayında 30 ile 50 milyon arası kırsal nufüsa kayıtlı göçmen işçi işsiz kaldı.

Aynı zamanda başka bir Çin, karantinada kendi sesini buldu. Haberi yayan Doktor Li Wenliang’ın ölümü internette eşi görülmemiş bir ulusal dayanışma ile karşılandı. Ai Xiaoming günlüklerini aktardıkça, onlarca genç gönüllü Wuhana yardım etmek için harekete geçti.Başka herhangi bir ülke, Ai’nin ve Wuhan bölgesinin multimedya çevrimiçi günlükleriyle karşılaştırılabilecek bir edebi yanıt üretti mi? Netizen hareketi, Beyaz Sarayın  çapraz ateşinin kurbanı oldu, sonunda nasyonalist sosyal medya destekcilerini canlandırdı. Yine de ,krizin zirve noktasında, toplum ve devlet seferberlikleri birlikte işlevsel çalışıyor gibi göründü. Büyük şeyler başarmak için kaynakları merkezileştirme” politikası onlarca hastane inşaatı, binlerce eğitilmiş askeri hekimin seferberliği ve kuvvetli bir kampanya propagandası, kendi kendini denetleyen toplulukların desteklediği bayrakların sokaklara asılması gibi inanılmaz başarılara erişti. Çin, dünyaya düşük maliyetli tıbbi malzemeler sunarak ters vergi ekonomik diplomasisi modelini genişletmeye devam etti ve ABD karşısındaki konumunu tartışmalı bir şekilde güçlendirdi.

Fakat, kırsal nüfusun ekonomik dengesinin yönetilememesi Çin’in aniden gelişen ekonomik iyileşmesini tehdit edecektir.

5.

Almanya’nın Covid1-9la mücadelede bugüne kadarki başarısı-Tayvan, Japonya ve Güney Kore’nin başarılarıyla beraber- kriz hakkındaki en olumlu haber. Bu başarı; İtalya, Birleşik Krallık ve İspanya’nın Covid-19 siciliyle karşılaştırıldığında daha da anlamlı ve etkileyici bir hal allıyor. Ama Merkel’in kendisi bu konuda çok fazla inisiyatif kullanmadı. Krizin yönetimi için alınacak kararlar ve tedarikler, Almanya’da eyaletlerin sorumluluğundaydı; eyaletler mücadeleyi Bundesrat’ta farklılıkları müzakere eden seçilmiş parlamentoları ve etkin bürokratik kapasiteleriyle yürüttü, Şansölye’nin yardımıyla değil. Bu durumun bir neticesi de karantina uygulamalarında esneklik gösterilebilmesi oldu, vaka sayısının az olduğu Doğu bölgeleri açık kalabilirken, Bavyera ve ülkenim batısında sıkı karantina uygulamaları gerçekleşti. Almanya’nın desentralizasyonu bu uygulamaların, Johnson ve Macron yönetimlerinde olduğu gibi propaganda maksatlı kullanılmasının önüne geçti. Savaş sonrası eylemsizlik yaklaşımı acımasız neoliberal marketin gelişimini yavaşlattı: yüksek kaliteli bir mühendislik temeli, tıbbi malzeme üretimine; iyi eğitimli bir işgücü temas takibine yönlendi. Her şeyden önce, borçlulara kemer sıkma rejimleri uygulanırken Almanya, Euro Bölgesi krizi boyunca istikrarlı bir büyüme yaşayan büyük bir ekonomi. Wolfgang Streeck’in belirttiği gibi, Almanya’nın sağlık harcamaları GSYIH’nın yüzde 11’inin üzerinde (İtalya veya İspanya’dan önemli ölçüde daha fazla) ve Almanya’nın sağlık bütçesi Berlin tarafından zorunlu kılınan kemer sıkma koşullarında, mali krizden bu yana yılda yaklaşık %2 artarken, İtalya %0,9 İspanya %1.4 küçüldü.

İtalya ve İspanya’daki artan kesintilerin aksine Merkel, Berlin’deki gücü Euro Bölgesi’nin koronavirüs kurtarma fonu için karşılıklı borçlanmalar için kullandı. Anglosfer yorumcularının Merkel’in “iyi bir kriz geçirdiğini” düşünmesi anlaşılabilir. Yılın başında Wirecard skandalının dalgalarına kapılıp bir halef atamada dahi başarısız olan bir Şansölye idi. Birleşik Krallık’taki test ve takip başarısızlıklarının tam tersine, Alman sistemi bunlarla başa çıktı. Merkel’in partisi Mart 2020’den bu yana anketlerde 8 puan yükselirken Yeşiller ve aşırı sağ kanat düşüyor. Yine de kimse Merkel’den kalmasını istemiyor.

6.

Ve Trump… Covid 19, ekonomik güçlüklerinin 20. Yılındaki, işsizlikle cebelleşen, güçsüzce büyüyen, sanayisizleşen, kırmızı-mavi bölünmelerin iyice radikalleştiği bir Amerika’yı vurdu. Trump ne kadar kutuplaşmaları artırsa da aslında tüm bu yaşananların bir göstergesi olarak ortaya çıkmış olduğu görülmelidir; Trump bunların nedeni değil bir semptomudur. Her ne kadar yüksek ölüm sayıları olsa da aslında Amerika ‘en kötü’ olmakta hayli uzak. Tabii ki bu durum GSYIH ve sağlığa ayrılan bütçe (%17) göz önüne alındığında zaman gayet ürkütücü. Trump’ın acımasız ilgisizliği bundan ne kadar sorumlu? Ona yöneltilen başlıca suçlamalar, maskeyi pervasızca küçümsemesi ve siyasallaştırması, virüse karşı korumayı kültür savaşlarında bir silaha dönüştürmesi… Mayıs ayında önlemleri azaltmaya çalışarak virüsün yayılmasını hızlandırması… Yüksek Mahkeme adayı için gerçekleştirdi Rose Garden etkinliğiyle Beyaz Sarayı covid-19 merkezine getirmesi…

Tabii ki tüm bu saçmalıklar aynı derecede halktan yanıt görmedi. Maskeyi politikleştirmesine rağmen Amerikalılar kullanmaktan geri durmadı. Bir rapora göre Cumhuriyetçilerin %50’den fazlası (Danimarka ve İsveç’teki %10 maske takma oranlarını katlayarak) maske kullanıyor. Amerikalıların %72si Trump’un virüsün ciddiyetini kavrayamadığını düşünüyor. Eyaletlerin kişisel koruyucu ekipman bulmakta güçlük çektiği bir dönemde ekipmanların temini ve dağıtımı için damadını görevlendirmesi bu kanıyı güçlendirmekte.

Kırmızı eyaletleri ve Sunbelt’i Temmuz ve Ağustos aylarında vuran ikinci dalgalanmada Trump’ın suçlu olduğuna dair daha az kanıt var, vakalar sayıları daha yüksek ölüm oranları daha düşük. En kalabalık eyalet olan Demokratik yönetim altındaki Kaliforniya, yeni vakalarda birinci sırada. Genel olarak, Ross Douthat’ın da belirttiği gibi, Amerikanın neredeyse çeyrek milyon ölümünün en büyük sorumluluğu, muhtemelen Trump’tan önce gelen ve onu geride bırakacak sosyal faktörlerde yatmaktadır. Bunların arasında: kapsayıcılığı çok düşük inanılmaz maliyetli olan sağlık sistemi; çalışmamayı göze alamayan güvencesiz, düşük ücretli bir işgücü; ırk ve sınıf önyargılı yetersiz bir sosyal hizmet; bir çok Amerikalının mental ve maddi stresler altında yaşayıp öldüğü kötü hayat ve sağlık şartları. Salgını görece başarılı kontrol altına alan- Güney Kore, Tayvan, Japonya, Vietnam, Almanya – ülkeler sadece Fukuyama’nın övdüğü yetkili devlet yönetimleriyle değil, aynı zamanda nispeten düşük düzeylerde sosyal eşitsizlikle de karakterize ediliyor. Latin Amerika koşullarında bile, yoksulluğu azaltmaya yönelik göreli hamleler değerini kanıtladı.

Amerika’da eylül başındaki işsizlik %8.4le covid öncesi dönemin neredeyse iki katı. Küçük işletmelerin gelirlerinde %19, eğlence konaklama sektörünün gelirlerinde %48 azalma var. Çocuklu ailelerin üçte biri yiyecekleri karşılayacabileceklerinden emin değil. Trump’ın covıdden ölmesi ya da görevini yerine getiremeyecek hale gelmesi durumunda bir Pence adaylığı seçimdeki rekabeti baltalamaz. Bu seçimde mesele Biden’ın kazanıp kazanmadığıdır.

7.

Peki, O’nun zaferi Amerikanın tüm hoşnutsuzlukların kesin bir çözümü(!) müdür? Aslında pandemi, onları besleyen faktörleri besledi. En büyük zararı dar gelirli Hispanik ve Siyah Amerikalılar aldı. Sokağa çıkma yasakları ve sosyal mesafe dar gelirli hizmet sektörlerinin ve 2009 krizinin iyileşmelerini de aldı götürdü. Cares yasasının Kongreden geçmesi ikiparti sisteminin Amerikanın plütokratik düzenini nasıl da desteklediğini gösterdi. Böyle gerilimli bir toplumda, salgın gibi bir kriz toplumun hem güçlü hem de zayıf yönleri ortaya çıkarır: karşılıklı yardım ağları ve artan silah satışları, siyahlara karşı yüzsüz polis saldırganlığı ve buna karşı kitlesel dayanışma gösterileri…

Fransa’nın yanı sıra ABD, toplumsal kargaşada bir dünya lideri haline geldi. Mart ayı başlarında, sokağa çıkma yasaklarının protestolara son vereceğine inanılıyordu. Aksine, yoğunlaştı. İşçi web sitesi Payday Report, son altı ay içinde yüzlerce grev kaydetti: Nebraska ve Minnesota’da et ambalajcıları, Pennsylvania ve Illinois’de bakım evi bakıcıları, Virginia’da otobüs şoförleri, Florida’daki inşaat işçileri, Amazon çalışanları, kamyoncular, fast-food işçileri . 9 Haziran’da George Floydun cenazesinin olduğu gün, liman işçileri ve uzun denizciler Black Lives Matter ile dayanışma için ülkenin limanlarını kapattı. Sonbaharda okulların başlamasıyla öğrenciler yeni bir cephe haline gelebilir. Şili ve Kolombiya’daki tencere-tava eylemleri yapan protestocuları “açlık” yazılı pankartlar taşıdı. Tegucigalpa, Panama, Oaxaca ve Puebla’nın yanı sıra Mumbai ve Surat’ta yiyecek isyanlarının merkezi oldu. Mısır, Lübnan ve Irak’taki öfke, Belarus ve Habarovsk’ta olduğu gibi büyüyor. Muhtemel soru, popülizmin ne kadar da perdeden kalktığı değil, daha ziyade böyle kitlesel gösterileri içerebilmesi gereken ne çeşit yeni politik formların 2020lerde bizi beklediğidir.

Kaynak: https://newleftreview.org/issues/II125/articles/susan-watkins-politics-and-pandemics



İLİŞKİLİ İÇERİK

Sağlık ve Politika Okulu yürüyüşüne devam ediyor!

[su_button url=”https://atasoyersaglikpolitikaokulu.org/basvuru/view.php?id=10110″ target=”blank” style=”flat” background=”#a80b0c” color=”#ffffff” size=”9″ wide=”yes” center=”yes” radius=”0″ icon=”icon: users” icon_color=”#ffffff” text_shadow=”0px 0px ...