Marx, Engels, Luxemburg ve ilkel komünizme dönüş – Mark Kosman
Avcı-toplayıcı toplumlar kusursuzluktan uzaklar ama çalışmalar avcı-toplayıcı kadınların tarım toplumlarındaki kadınlardan daha güçlü olduğunu ve avcı-toplayıcı çocuk bakımının daha kolektif olduğunu göstermektedir. Üstelik, diğer kabile toplumlarının aksine, göçebe avcı-toplayıcılar maddi servet açısından güçlü eşitlikçi ve komünist ilkelere sahiptir.
Marx, Engels ve Luxemburg, üçü de ilkel komünizmin eşitlikçi ilişkilerine daha üst bir seviyede geri dönmeye hevesliydiler. Peki ama ilk insan topluluklarının eşitlikçiliğinin, Marksizm’in ana odak noktası olan kapitalizmin yükselişi ve çöküşü ile nasıl bir ilişkisi var? Kapitalizm çözülmeye devam ederken, bu makale, paranın Antik Yunan’daki eşitlikçi kökenlerinde, para sistemini nasıl aşabileceğimizin izlerini arıyor.
Engels, Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni’nde “Analık hukukunun alaşağı edilişi, kadın cinsinin dünya-tarihsel yenilgisidir” der. Devamla, bu karşı-devrimin ilkel komünizmin çöküşüne ve sınıflı toplumun ortaya çıkışına neden olduğunu belirtir ve insanlığın bir gün komünist ilişkilere geri döneceği öngörüsünde bulunur. Ardından öncü antropolog Lewis Henry Morgan’dan bir alıntı yapar ve kitabı, geleceğin toplumunun, “antik genslerdeki özgürlük, eşitlik ve kardeşliğin yeniden ama daha yüksek bir şekilde canlanışı” olacağını belirterek sonlandırır.
Çağdaş Marksistler bazen bu argümanları, cinsiyetçilik ve sınıf ayrımlarının insan doğasına içkin olmadığını göstermek için kullanırlar. Fakat Engels’in antropolojisini savundukları nadirdir. Engels’in fikirlerinin gelecekteki herhangi bir devrimin doğasını anlamamıza yardımcı olabileceğini öne sürmeleri ise daha nadirdir.
Engels birçok hata yapmış olmasına rağmen, Afrikalı avcı-toplayıcılar üzerine yapılan antropolojik ve genetik çalışmalar, ilk insan toplumunun gerçekten de anayersel (matrilocal) ve anasoylu (matrilineal) olabileceğini gösteriyor. Avcı-toplayıcı toplumlar kusursuzluktan uzaklar ama çalışmalar avcı-toplayıcı kadınların tarım toplumlarındaki kadınlardan daha güçlü olduğunu ve avcı-toplayıcı çocuk bakımının daha kolektif olduğunu göstermektedir. Üstelik, diğer kabile toplumlarının aksine, göçebe avcı-toplayıcılar maddi servet açısından güçlü eşitlikçi ve komünist ilkelere sahiptir.[1] Avcıların mamutlar ve diğer mega-fauna gibi bol miktarda gıda kaynağına erişebildikleri tarih öncesi çağlarda bu eşitlik ve paylaşım ilkelerini sürdürmek özellikle kolaydı.[2] Bu yüzden, belki de, ilk dönem Marksistlere ve onların ilkel komünizme daha yüksek bir teknolojik seviyede geri dönme umutlarına yeniden bakmalıyız.
Engels, Ailenin Kökeni‘ni Marx’ın ‘vasiyeti’ olarak yazdı ve fikirlerinin çoğunu Marx’ın antropoloji üzerine kapsamlı çalışmasından derledi. Marx son yıllarında, Kapital‘in diğer ciltlerini tamamlamak yerine bu çalışmaya öncelik vermiş gibi görünüyor. Maalesef, bu antropolojik çalışmayı kapitalizm analiziyle birleştiremeden öldü. Fakat Rus devrimci Vera Zasuliç’e yazdığı gönderilmemiş bir mektup, ne düşündüğüne dair bize fikir vermektedir.
Bu mektupta Marx, “ilkel toplulukların yaşama gücünün modern kapitalist toplumlardan karşılaştırılamaz ölçüde yüksek olduğunu” yazıyordu. Konu hakkında şöyle devam ediyor: “Rus ‘kırsal komün’ünün gelişiminin çağımızın tarihsel eğilimi ile uyumlu olduğunun en iyi kanıtı, kapitalist üretimin Avrupa ve Amerika ülkelerinde tepe noktasına ulaşan ölümcül krizidir; modern toplumun kolektif üretim ve temellükün en arkaik biçiminden de öte bir forma dönüşüyle kendi yıkımını sonlandıracak bir kriz.” Bu argümanın ne kadar radikal olduğunun farkında olan Marx, okuyucuları “arkaik sözcüğünden telaşlanmamalıyız” diye telkin eder.[3]
İlk Marksist kuramcılardan August Bebel’in, ‘arkaiklere’ geri dönme fikrinden “telaşa” kapılmadığı kesin. Bebel, Kadın ve Sosyalizm adlı klasik eserinde, “siyasi gelişmenin son noktasının insan varoluşunun başlangıcını andırdığını” öne süren 19. yüzyıl antropoloğu Johann Bachofen’den alıntı yapar. “Baştaki eşitlik en sonunda geri gelir. İnsanlık tarihinin döngüsü, materyalist, anaç (maternal) varoluşla açılır ve kapanır.” Bebel ayrıca şöyle yazar: “İnsanlığın gelişme seyri, yolculuğunun sonunda, ilkel topluma benzer toplumsal yapılara çok daha yüksek bir kültür düzeyinde geri döner… Bütün gelişme, yukarı doğru ilerleyen, başlangıcı olan ve bitiş noktası başlangıcının tam üstünde olan bir spiral oluşturur.”[4]
Rosa Luxemburg da böylesi fikirlerden hiç “telaşa” kapılmazdı. Ulusal Ekonomiye Girişadlı son kitabında, “demokrasisi ve toplumsal eşitliğiyle ilkel komünizm, toplumsal gelişmenin beşiğiydi” der ve şöyle devam eder: “İlkel komünist toplumun dağıtılmasından sonra oluşan özel mülkiyetin, sınıf egemenliğinin, erkek egemenliğinin, şiddet devletinin ve zorunlu evliliğin var olduğu günümüz medeniyeti, gelecekte kendisinden bir basamak yüksekte, başka bir toplumsal biçime yerini bırakacak olan geçici bir dönemdir… Böylece antik geçmişin asil geleneği geleceğin devrimci çabalarına elini uzatmış, bilginin dairesi uyumlu bir şekilde kapanmış ve bu perspektiften mevcut kültürün dünya tarihinin en ulu amacı olarak sunduğu günümüzdeki sınıf egemenliği ve sömürü dünyası, insanlığın kültürel gelişimindeki küçük, geçici bir etabı oluşturmaktadır.”
PARA SİSTEMİNİN KÖKENLERİ
İlk dönem Marksistlerden yapılan bu alıntılar, Çağdaş Marksistlerin, ilkel komünizme bu dönüşü Marx’ın başyapıtı Kapital‘deki kapitalizm analizi ile nasıl birleştirilebileceği sorusunu gündeme getirmektedir. İlkel komünizm ile Kapital arasındaki en belirgin bağlantı, ‘kapital’ sözcüğünün büyük olasılıkla büyükbaş anlamına gelen Hint-Avrupa ‘kaput’ sözcüğünden gelmesinden kaynaklanmaktadır. Antik Yunan’da daha zengin erkekler kurban için büyükbaşları tapınağa bağışlardı. Rahipler daha sonra ibadet edenlere topluma entegrasyonlarının bir simgesi olarak pişmiş etin bir kısmını verirlerdi. Antik Yunan tabii ki artık ilkel bir komünist toplum değildi. Fakat bu ritüeller, av hayvanlarının etlerinin kabilenin her üyesi tarafından dikkatle paylaşıldığı avcı-toplayıcı geleneklerinden türetilmiştir.[5]
Eşitlikçi avcı-toplayıcıların aksine Yunan rahipleri, bu payların büyük bir kısmını üst sınıftan erkeklere veriyordu. Daha sonra, rahiplerin, et parçaları yerine madeni paralar şeklinde metal parçalar dağıttıkları görülür. Nitekim madeni para drahma, adını Yunancada bir ‘avuç’ şişten alır; burada ‘şişler’, ayin kurbanlarını pişirmek için kullanılan şişleri temsil eder.[6]
Atina demokrasisinde olduğu gibi ilk paraların tek tip olması, artan eşitsizlik döneminde insanların eşitlik isteğine yanıt olabilir. Bununla birlikte, madeni paralar piyasaya sunulduktan sonra, pazarlarda ve ticarette yaygınlaştılar ve nihayetinde insanlar para karşılığında kendilerini satmaya başladı.
Bu, tüm güvencesizliği ve sınırlı da olsa gerçek özgürlükleri ile ücretli emeğin – en azından kısmen – kökeni mi? Eğer öyleyse, bu anlayış tüm para sistemini aşmamıza nasıl yardımcı olabilir? Paranın sahte eşitliği ile ücretli emeğin bir arada tuttuğu bir toplumdan paylaşma ve gerçek eşitliğin bir arada tuttuğu bir topluma geçiş yapmamıza nasıl yardım eder? İlk dönem Marksistlerin, ilkel komünizmin toplumsal ilişkilerine daha üst seviyede dönüş umutlarını yerine getirmemize nasıl yardımcı olur?
Bu soruların kesin cevapları yok. Fakat kapitalizmin krizi, Marx’ın 130 yıl kadar evvel öngördüğü gibi para sisteminin parçalanmasına doğru yol alıyor gibi görünüyor (esrarengiz bir şekilde, Yunanistan bu krizin merkezinde). Bugünlerde Financial Times bile, Batıdaki çoğu toplum için kötü günlerin sadece birkaç yıl değil, sonsuza kadar süreceğini itiraf ediyor.[7]
Yirminci yüzyılda kapitalizm şaşırtıcı derecede dirençliydi, çünkü genellikle yaşam standartlarını geliştirme sözünü tutabiliyordu. Ancak, insanların bu sözün sonsuza dek tükendiğini anlamaları halinde, tüm bu para sistemine alternatifler aramaya başlamaları an meselesi.
Sistem bir krizden diğerine sürüklenirken, insanların onu tamamen aşmaları gerektiğini anlamaları biraz zaman alacaktır. Neticede birkaç bin yıldır kendimizi para için satıyoruz. Ancak kendimize şunu da hatırlatmamız gerek, bundan daha da uzun – on binlerce – yılları para, sınıflar ve devletler olmaksızın, komünist avcı-toplayıcılar olarak her şeyi paylaşarak geçirdik. Ayrıca, ataerki olmadan da on binlerce yıl yaşadık.
PATRİYARKANIN ALAŞAĞI EDİLMESİ
Kadınlar daha iyi istihdam imkanları elde ederek patriarkayı önemli ölçüde zayıflattılar. Zamanlarının daha fazlasını para için feda ederek, Batı kapitalist toplumuna tam entegre hale geldiler. Ama bu gelişmeye rağmen, bireyselleştirilmiş çocuk bakımı, proleter kadının iş yükünün artması anlamına geliyor. Üstüne üstlük, sosyal yardımların ve iş olanaklarının azalması, kadınların yaşamlarındaki iyileşmeleri durma noktasına getirdi. Sonuç olarak, kadınların sorunlarına kolektif ve devrimci çözüm aramaya başlamaları an meselesi.
Gelecekteki antikapitalist devrimde öncü bir rol oynamaları halinde kadınların çocuk bakımının bireysel temelde sürmesinden yana olma ihtimali düşük. Böyle bir devrim – toplumun merkezine maddi üretimi değil, insani bakım emeğini koyarak – çocuk bakımını kolektifleştirirse, kadınlar Engels’in “kadın cinsinin dünya-tarihsel yenilgisi”ni tersine çevirmek için benzerine rastlanmamış bir fırsat bulacaklardır. Böylelikle insanlık, Marx’ın “en arkaik biçimden de daha iyi bir biçim” olarak adlandırdığı ilkel komünizmin daha iyi yönlerine dönebilecek.[8]
Yazara hghg2 (at) gmx.com adresinden ulaşılabilir.
- Sims, ‘Primitive Communism, Barbarism and the Origins of Class Society’; C.Knight, ‘Engels was Right: Early Human Kinship was Matrilineal’; S.Hrdy, Mothers and Others; C.Boehm, Hierarchy in the Forest; R.B.Lee, The Cambridge Encyclopaedia of Hunters and Gatherers, esp. J.Gowdy p391-7. (libcom.orgsitesinden erişilebilir.)
- Bu mega-fauna en sonunda tükendi ve ardından gelen kıtlık ve güvencesizlik, çıkar çatışmalarını çözmesi için insanları liderler aramaya yöneltmiş görünüyor. Bu son liderler muhtemelen eşitlikçiliği savundular ama sonrasında bireysel güvence ve zenginlik elde etmek akıllarını çeldi. Eşitlikçiliğin bu şekilde düşüşü, “Kurt ve Eşek” adlı Ezop masalında yansımasını bulmuş görünüyor. Bu hikâyede, kurtların lideri “avda yakalanan her şeyin komünal şekilde paylaşılacağını” duyurur. Ama eşek “Dün yakalayıp yuvana sakladığın av ne olacak peki?Getir ve toplulukla paylaş!” diye çıkışır. Ezop hikâyeyi şöyle bitirir: “Telaşlanan kurt bu kuralı kaldırır.” Aesop, Complete Fables p170.
- D.White, Karl Marx and the Intellectual Origins of Dialectical Materialismp275-84; MECW Vol.24.
- Davies, Myth, Matriarchy and Modernity p67.
- Semenova, ‘Would You Barter with God? Why Holy Debts and Not Profane Markets Created Money’, American Journal of Economics and Sociology, Vol.70p378-92; P.Wiessner, Food and the Status Quest p171ff.
- Para ve hukuk için en eski Yunanca iki sözcük de (sırasıyla, nomisma ve nomos) “dağıtmak” anlamına gelen nemein’den türemiştir. Dahası, ‘teminat’ sözcüğü de ”uzuvların alıcısı” için Yunanca sözcükten türemiştir. Bu türevler büyük olasılıkla kurban edilen hayvanların parçalarının dağıtımını anlatmaktadır. Semenova (ibid); R.Seaford, Money and the Early Greek Mind p49-50, 79, 102ff.
- Wolf, ‘Is Unlimited Growth a Thing of the Past?’, Financial Times, 2/10/12.
- Klasik Marksizm döneminde, geleceğin bu devrimini tanımlama konusunda en ileri giden Komünist Parti üyesi ve o dönem hem Freud hem de Jung’un saygı duyduğu bir meslektaşı olan Otto Gross idi. Dr. Gross, “ilkel komünist anaerkil (mother-right ) düzenden bu yana tüm medeniyet yapısının hatalı olduğunu” savunmuştur. Annelik bakımının toplumsallaştırılması yoluyla “babaerkil (father-right) ailenin yıkılması” ve Komünist Anaerkil” bir devrim çağrısı yapmıştır. Bkz. ‘Otto Gross – The Anarchist Psychoanalyst’ ve ‘Is Revolution Back on the Agenda?’ (libcom.org sitesinden erişilebilir).
https://dunyadanceviri.wordpress.com/2018/03/05/marx-engels-luxemburg-ve-ilkel-komunizme-donus-mark-kosman/