KORONA GÜNLÜĞÜ 5 NİSAN 2020
GÜNDEM
- Türküler susmaz diyen Helin Bölek’in onurlu defnedilme hakkına saygı gösterilmedi. Çok sayıda gözaltı ve polis şiddeti.
- Maske tartışmaları gündemde.
- DSÖ erken dönem önerisinden geri döndü, herkes maske taksın dedi.
- Maske takma zorunlu ve ücretli: İBB ücretsiz maske dağıtırken Ticaret Bakanı her yerde yaygın maske dağıtılacağı müjdesini verdi: ÜCRETLİ
- Dünya maske temininde güçlük çekiyor
- Trump yönetimi ABD halkına gönüllülük esasına dayalı olarak bez maske kullanmasını tavsiye kararı aldı.
- İşsizlik yaygınlaşıyor: CHP, koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle geçici olarak kapatılan işyerlerine ilişkin yaptığı çalışmada; “işsizliğin rekor kırdığı Türkiye’de salgın nedeniyle işsiz kalma tehlikesi yaşayan kişi sayısını yaklaşık 5 milyon” olduğunu paylaştı.
- İşçileri üretime devam etmesi yoğun tepki alıyor. Protesto ve grevler devam ediyor.
- Çocukların sokağa çıkması yasaklandı. Ama çocuk işçiler hala çalışıyor. 720 bin çocuk işçi için sessizlik devam ediyor.
- Dört aylık asgari ücret takviyesi için yeterli kaynak var: Yaşadığımız salgın koşullarında işsizlerin, işinden çıkarılanların, göçmenlerin asgari koşullarda da olsa sağ kalımını sağlayacak, onları endişeden kurtaracak kaynaklar mevcut. Prof.Dr.Ayşe Gül Yılgör’ün yazısı ekte.
- Tekstil maske üretimine döndü, ancak çalışma koşulları fiziksel mesafeyi, KKD temini, vardiyanın düzenlemesinden çok uzak.
- Jeremy Corbyn İngiliz İşçi Partisi’nin liderliğini Keir Starmer’e devretti.
- Amazonları yakarak iklim krizinin derinleşmesine katkı sağlayan Brezilya Devlet Lideri faşist Bolsonaro’ya göre Covid-19 salgını bir ‘yaz yağmuru’. Ölen ölsün kalan sağlar bizimdir diye özetleyebileceğimiz Malthusian görüş faşist liderler arasında yaygınlaşıyor.
- Covid-19 salgının tarım üretimini ve mevsimlik tarım işçilerini tehdit ettiği dile getiriliyor.
- Covid-19 pandemi günlerinde Küba Tıbbi enternasyonalizmi dünyaya yayarken diğer ülkelerde ulusal çıkarlar ön planda. Türkiye’nin İspanya’ya sattığı ventilatörlere el koyduğu gündeme düştü. Konu ile ilgili tepkiler üzerine karardan vazgeçilecek gibi…
MEVCUT DURUM
- Covid-19 pandemisinde olgu sayısı bir milyon iki yüz bini, ölüm sayısı altmışbeş bini geçti. Olgu sayısının iki katına geçmesi için geçen sure kısalmaya devam ediyor. ABD’de olgu sayısı ÇİN’in dört katına ulaşırken İspanya 135 bini geçen olgu sayısı ile ikinci sıraya yükseldi. Çin’i geçen ülkeler arasında İtalya, Almanya, İngiltere, Fransa’da var.
- Test sayısının artışı ile olgu sayısında artış Türkiye’de görünür hale geldi. Günlük olgu sayısı 3 bini geçti.
- Sağlık bakanı Fahrettin Koca’nın açıklamalarına gore yaklaşık 24 bin , ölüm sayısı ise beşyüzü geçmiş durumda. Yoğun bakımda yatan sayısı 1,311, entübe olan hasta sayısı 909. iyileşen hasta sayısında artış olduğuna dikkat çekildi, 786 hastalıktan iyileşerek taburcu edildi.
- Buna rağmen hala BT tanısı alan olgular istatistiğe dahil edilmiyor. Dahası temaslı izlemesi de yapılmıyor.
- Salgının ülkemizde seyri ile ilgili tartışma devam ediyor.
- Bazı hastaneler kronik hastalığı olan hastaları kabul etmemeye başladı, yatış gereken kronik hastalar hastane bulmakta zorluk yaşamaya başladı. Pandemi hastaneleri dışında sadece kronik hastalara bakacak hastaneler oluşturulması için tartışma ve öneriler gündemde.
- Dünyadaki vaka sayısı bir haftadan daha kısa sürede ikiye katlandı.
ÖNLEME VE KORUMA
- Le Beck danışmanlık şirketinin hazırladığı “Koronavirüsün Ortadoğu’ya Etkileri” başlıklı raporuna göre; Türkiye, Mısır ve İsrail “yüksek riskli” ülkeler arasında sayıldı. Türkiye’nin başlangıçta “virüsü hafife aldığı” değerlendirilen raporda, krizi aktarma yönteminde hata yapılarak virüse karşı alınacak önlemlerin etkinliğini azaltacak “sahte bir güven duygusunun oluşturulduğu” belirtildi.
- Maske önerisi güncellendi. Virüsün 8 metre mesafeye yayılma bilgisi DSÖ’nün önerisini güncellenmesine yol açtı. Çin’de herkesin maske takma uygulaması şimdi DSÖ’nün de önerisi. Hem de tek kullanımlık! Dünya Sağlık Örgütü maske kullanımı ile ilgili önerisini 5 madde ile açıkladı.
- Maske takmadan önce ellerinizi sabunlu suyla yıkayarak veya alkol içeren el temizleme jeli sürerek temizleyin. Maskede delik veya yırtık olup olmadığını kontrol edin. Genelde beyaz kısmı içte kalan kısımdır.
- Ağzınızı ve burnunuzu tamamen kapayacak şekilde maskeyi takın. Yüzünüz ve maske arasında aralık kalmamasına, çenenizin altına inmesine iyice yüzünüze oturmasına özen gösterin.
- Kullandığınız süre zarfında maskeyi ellemekten kaçının. Eğer boş bulunup ellerseniz ellerinizi yine sabunlu suyla yıkayarak veya alkollü el temizleme jeliyle temizleyin.
- Maskeniz nemlendiğinde değiştirin. Kullanılmış maskeleri asla tekrar kullanmayın. Tek kullanımlık olduklarını unutmayın.
- Maskeyi çıkarırken ön kısmını ellemeden, arkadan öne doğru, lastikli kısmından tutarak çıkarın. Maskeyi hemen çöpe atın ve ellerinizi yine jelle veya sabunlu suyla yıkayarak temizleyin.
- Maske kullanımın yaygınlaşması tekstil sektörünü harekete geçirdi, bir çok fabrika onaylı-onaysız üretime geçti. Nano maske diye sanal alemde ‘‘yıkanabilir, virüsten korur ve sağlıklı’ iddiası ile satışa sunulan maskelerin onaysız olduğu ortaya çıktı.
- Kentucky’de bir üniversite öğrencisi olan Ashley Lawrence işitme engelli ve işitme güçlüğü çeken kişiler için onları koronavirüs salgınına karşı koruyacak özel yüz maskeleri yapmaya başladı. Ashley Lawrence: “Pandemiden hemen önce işitme kaybı olan kişilerin dudak okuyabilmesi/konuşmaları takip edebilmesi için doktorlarının ağzını görebilmelerine yardımcı olacak maskeler yapıldı ve ticarileştirildi. Maske kıtlığı nedeniyle, herkes kendi maskesini yapmaya başladı, ben de şöyle düşündüm: Neden herkes için yapmayayım??’’
- Maske kıtlığı değişik yöntemleri gündeme getiriyor. İspanya Bask bölgesinde şnorkelden maske yapıldı. COVID-19 krizinin en çok etkilediği yerlerden, kuzeydeki Bask bölgesinde çalışan ve takacak maske bulamayan hekimlerden birinin aklına yaz tatillerinde kullandığı şnorkel (deniz) gözlüğü gelmiş. Bütün yüzü kapayan ve nefes almasına da olanak sağlayan bu dev şnorkel gözlüklerini getirmiş çalıştığı hastaneye. Hekim arkadaşlarıyla oturmuşlar, nefes alacak borunun açısını değiştirmişler ve “çıkmış mı ortaya mükemmel koruyucu özellikte bir maske!” Bunun üzerine bir kampanya başlatmışlar ve yüzlerce kişi yazın kullanmak üzere sakladıkları şnorkel gözlüklerini hastanelere bağışlamış.
- Nihayet madenlerde üretim durduruluyor. Erdoğan belediye başkanları toplantısında Zonguldak’ta akciğer hastası olan vatandaşların sayısının yoğun olduğunu belirterek, “Burada maden ocaklarının faaliyetlerini durdurması talimatını verdim. Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu’nun faaliyetlerini durdurduğunu öğrendim. Özel işletmeler de bir an önce faaliyet durdursun. Yakından takip edin” talimatını verdi.’ dedi. Merak edilen uygulama Zonguldak ile sınırlı mı, tüm madenleri mi içeriyor?
- Tekirdağ’da il pandemi kurulunun kararı ile ilçeler ve mahalleler arası toplu ulaşımın, pazar alışverişinin yapıldığı günler haricinde 15 gün durduruldu.
SAĞLIK ÇALIŞANLARININ SAĞLIĞI
- Sağlık çalışanlarında Covid-19 pozitifliği hızla devam ediyor
- Temaslı olarak 14 gün evde karantinaya alınan sağlık emekçileri ile dayanışma önemli. Bu dayanışmanın hem temel yaşam gereksinimlerinin karşılanması ve hem de psikososyal desteği içermesi gerekiyor
- Sahra hastanesi koşullarında çalışma için hazırlık ve salgın kontrolüne görev alacak deneyimsiz sağlık çalışanlarının ve sağlık öğrencilerinin önlemler ve KKD konusunda eğitimi önümüzdeki önemli işler arasında yer alıyor.
- Çalışma temposunun artışı ile birlikte ortaya çıkacak barınma ve beslenme sorunları içinde hızla mekanizmalar kurmalıyız.
- Gündeme gelen ve SES tarafından karar altına alınan hastane salgın komiteleri yukarıda tanımlanan üç iş için çalışmaya bir an once başlamalı.
- ABD’de koronavirüs salgınında en fazla can kaybını veren New York eyaletinde son sınıfta olan tıp öğrencilerinin erken mezun oluyor ve hemen göreve başlatılıyor.
SAĞLIK MUHALEFETİ
- SES’in başlattığı imza kampanyası devam ediyor.
- Ankara Tabip Odası Gıda ve ev temizliği ile ilgili bilgilendirme notu yayımladı.
- TTB “Salgınlara Yönelik Türk Tabipleri Birliği Etik Kurulu Görüşü” hazırlayarak kamuoyu ile paylaştı;
- “İnsanın doğaya müdahalesi, doğal yaşamın, ekolojik dengenin, ekosistemlerin bozulmasına, eşitsizliklerin derinleşmesine yol açarak giderek daha büyük yıkımlara ve salgınlara neden olmaktadır. Küresel salgınlar gündelik yaşam alışkanlıklarından toplumların siyasi, ekonomik ve kültürel yapılarına uzanan köklü değişikliklere neden olmaktadır. Bu değişiklikler en çok toplumun dezavantajlı kesimlerini olumsuz etkilemektedir. Bunun önlenmesinin halktan yana, demokratik, bilimsel müdahaleler ile olanaklı olabileceği açıktır.” girişiyle başlayan metin şu önemli başlıkları taşıyor.
- 1. SALGIN YÖNETİMİ: Kişisel bilgilerin gizliliği- Ayrımcılık ve damgalama- Dezavantajlı toplum grupları- Sağlık kurumlarının yöneticilerinin yükümlülükleri- Uluslararası işbirliği- Sürveyans- Medyanın rolü
- 2. SAĞLIK HİZMETLERİ: Hizmet sunma yükümlülüğünün sınırları- Kaynakların dağıtımı- Sağlık çalışanları üzerinde baskılar
- Bu bölümde devletin çalışma koşullarını, hekimi kendi hayatıyla diğerlerinin hayatı arasında bir tercih yapma zorunda bırakmayacak şekilde çalışan sağlığı ve güvenliği açısından düzenlemesi gerekliliği, çalışanların sağlık ve güvenliği için KKD’yi de içerecek şekilde gerekli, yeterli araç ve gereçleri sağlaması gerekliliği hatırlatılmış, mesleki uygulamaları nedeniyle sağlık çalışanlarına bulaşın gerçekleşmesinin iş kazası ve meslek hastalığı olarak tanımlanması gerektiği vurgulanmış.
- Son dönemlerde gündeme gelen tiraj tartışmalarına yönelik olarak da (hangi hastalara öncelik verileceği gibi sorular) triyaj sorumluluğunun sadece hastanın bakımını üstlenen hekime bırakılmaması, triyaj ilkelerinin tanımlanması ve gerekçelendirilmesi için ulusal triyaj etik kurulu oluşturulması gerektiğini dile getirmiştir.
- 3. SAĞLIK ÇALIŞANLARI ARASINDAKİ İLİŞKİLER
- 4. BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR
- Sonuç olarak da ‘Bugün yaşamakta olduğumuz salgın, dünyayı “küresel köy” olarak tanımlayan neo-liberal politikaların ve sağlık sisteminin çöktüğünü, kamucu sağlık politikalarının bir lüks değil, temel insan hakkı olduğunu bir kez daha göstermiştir. Salgında ölüm olaylarının yaşlı ve kronik hastalığı olan bireylerde daha çok görülmesinin yarattığı “güçlü olan yaşasın” olarak tanımlanabilecek verimliliğe dayanan yaklaşımların savunulması ve yaşanan kriz ortamını fırsata çevirmek isteyen, stokçuluk, karaborsacılık, işten çıkarma, evde çalışma ile iş yükünü artırma, ücretleri düşürme, etnik ayrımcılık, yabancı düşmanlığı vb. hiçbir girişim kabul edilemez.” Yorumuyla Malthusçu yaklaşım eleştirilmiş.
TOPLUMSAL MÜCADELE
- İmzaya açılan dörtlünün (DİSK, KESK, TTB ve TMMOB) yedi acil önlem arasında cezaevlerindeki tutukluların ve kadına yönelik şiddetin olmamasına tepkiler devam ediyor. Ayşe Düzkan’ın yazısından birkaç alıntıyı eklerde paylaşıyoruz:
- Eve kapanmanın yol açtığı artan kadına yönelik şiddet gündem olmaya devam ediyor. Konuyu gündemleştirmeye yönelik bir SAMER’in bir anket çalışması dolaşıma girdi: ‘Bu anketi karantina günlerinde kadınların yaşadığı durumları, hane içindeki etkilenimlerini, uğradıkları olası şiddet durumunu sorun ve önerilerini ölçebilmek amacıyla gerçekleştiriyoruz. Anketteki soruları her hanede sadece bir kadının yanıtlaması yeterlidir. online olarak gönderilen sorular yanıtlandıktan sonra alttaki gönder butonuna basmanız gerekmektedir. Katılımınız ve yaygınlaştırmanız dileği ile göstereceğiniz ilgi için şimdiden teşekkür ederiz.” ( https://docs.google.com/forms/d/e/1FAIpQLSfaK-bj4vkqElGjT7a0At_kNVRpjlVgPbcYQrsUHlavtpO5Rw/viewform?usp=sf_link)
- Salgın günlerinde bile doğa talanı devam ediyor. Covid-19 pandemisi kontrolünde temel korunma düzeyinde önlem önerileri dünyanın dört bir yanında gündeme geliyor. Muğla ilinde de orman kıyımı bağlamında konuyu ele alan bir imza kampanyası başlatıldı: ‘Orman kesen korona biçer’ (https://www.change.org/p/orman-genel-müdürü-çıtlık-ormanlarının-kesilmesini-durdurun)
- HDP-HDK salgın ile ilgili nasıl bir çalışma yapacağına dair görüşleri olgunlaştırmaya devam ediyor.
- Dayanışma ağları yaygınlaşıyor. İnşaat-İş sendikası dayanışma yaşatır isimli bir kampanya başlattı.
YENİ YAŞAM
- HDP ‘BİZLER PAYLAŞIYORUZ, BİZLER DAYANIŞIYORUZ. KARDEŞ AİLE KAMPANYASI ile DAYANIŞMA VE PAYLAŞMAYI ÖRELİM’ sloganı ile bir dayanışma kampanyası başlattı. Kampanyanın amacı şu şekilde dile getirildi: ‘Koronavirüs salgın hastalığı tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de her geçen gün yayılmaktadır. Parti olarak zorluklarla mücadele etmek, emekçi halkımızı her koşulda savunmak, insanlarımız ve ailelerimiz arasında dayanışma ve paylaşma ağları örmek, görev ve sorumluluğumuz vardır. İçerisinde bulunduğumuz bu zorlu süreçte hayata geçireceğimiz dayanışma-paylaşma ağları uzun dönemde halkın kendi öz örgütlülüğüne büyük deneyimler ve katkılar sağlayacaktır. Devletten ve iktidardan beklemeden kendi öz toplumsal dayanışma ve yardımlaşmamızla bu süreci karşılayabileceğimize inanıyoruz. Bu nedenle devletten beklemeden toplumu örgütlemenin yol yöntemlerini geliştirmemiz gerekmektedir. Kampanyanın esas amacı toplumun içinde bu dayanışmayı örmektir. Halkların Demokratik Kongresi ve Demokratik Toplum Kongresi ile ortaklaşılarak kampanya yürütülecektir.’
- Covid-19 salgını sağlığın siyasal işlevleri ile ilgili önemli örnekler sunuyor. Ahmet Murat Aytaç tıbbi milliyetçilik ve ulus devlete bağlanma açısından sağlık hizmetlerini ve halk sağlığı yaklaşımlarını masaya yatırıyor, ekte paylaşıyoruz:
- Chomsky covid-19 pandemisi ile baş edebilme ilgili yazısında toplumsallığa vurgu yapıyor. Toplumsallık-sağlık ilişkisi derinleştiren Chomsky’nin yazısını sizlerle paylaşıyoruz.
- Ekolojik ile sağlık arasındaki ilişki gündemi doldurmuş durumda. Son olarak Erdoğan’ın akciğer hastası çok diyerek Zonguldak’a giriş ve çıkışı yasaklaması fosil yakıtları gündeme getirdi. Artı Gerçek yazarı Pelin Cengiz’in yazısından alıntıları eklerde paylaşıyoruz.
GÖRÜŞLER
Nisan ayıyla beraber tarımsal üretim hızla artacağı için tarım işçiliği önemli gündemlerimizden birisi olmalı. Tüm toplumun evde kalmasının önerildiği bir salgın dönemde aynen sağlık hizmetleri gibi gıdanın üretiminin de (eğer elde yeterince gıda stoğunuz yoksa) durması düşünülemez. Çünkü toplumsal yeniden üretim için gıda da en az sağlık hizmeti kadar temel bir ihtiyaç. Bu nedenle gıdanın üretimi, depolanması ve dağıtımında çalışan tüm emekçiler için sağlıklı çalışma koşullarının sağlanması için mücadele etmeliyiz. Bildiğimiz gibi Nisan Mayıs ayları özellikle yüzbinlerce “mevsimlik tarım işçisinin” Türkiye ve Kürdistanın dört bir yanına çalışmaya gitmeye başladığı bir dönem. Bu alana dair verilere hakim olan özellikle bu alana dair çalışma yapan insanlardan görüş alınarak salgına karşı mücadelenin önemli gündemlerinden biri haline getirmeye çalışmalıyız.
EKLER
- Ayşe Düzkan: ‘…disk, kesk, ttb ve tmmob yedi acil önlem belirleyip bunları destekleyen bir imza kampanyası düzenledi. bunlar, birkaç sokak röportajı yapma imkânı bulunsa toplanabilecek, temel talepler. ama sosyal medyada kısa bir dolaşma iki konunun eksik bırakıldığını gösterir. bunlar, corona bahane edilerek gerçekleşen infaz düzenlemesi ve erkek şiddetine karşı kadınların en önemli dayanaklarından biri olan 6284 sayılı yasanın uygulanmasının gevşetilmesi. ikisini de önceki yazılarda ele aldım, tekrar yazıp başınızı ağrıtmayayım, zaten duymuşsunuzdur. siyasi mahkumların infaz düzenlemesinden yararlanmaması meselesini hdp çok sık gündeme getirdi. erkek şiddetine yönelik 6284 sayılı yasayı da kadın hareketi gündeme taşıdı. kadın hareketi ve özellikle feministler bugün sokakta varlık gösterebilen nadir hareketlerden. solun içinde bunu takdir eden çok kesim de var zaten. bu kurumlara üye olan birçok feminist de var. öyleyse, çoğunluğu solculardan oluşan bu kurumların ortak talepler listesinde, tam da salgın dönemine dair bir talep neden yer almıyor? neden varlığı, dinamizmi görülen, tanınan bir harekete ve üyelere kulak verilmiyor, verilmeyebiliyor? oysa toplumun birçok kesimi kadın hareketini ve feminizmi dikkate alıyor, akp feministlerle kavgayı hiç ihmal etmiyor. feminizmin alanını daraltmak için stk bile oluşturdu. o yüzden ben bu ihmalin kadın hareketinden çok bu kurumların türkiye’nin gerçekliğine gözlerini kapatmasıyla ilgili olduğunu düşünüyorum ve bir feminist olarak değil, emek örgütlerinin üyelerinden biri olarak tez zamanda, “helal olsun, bu devirde sokaktalar”dan “ne diyorlar acaba”ya geçilmesini diliyorum. corona sebebiyle cezaevlerinin boşaltılması meselesi de çok farklı değil. sadece siyasal mahkumlardan söz etmiyorum, binlerce insan salgınla baş başa bırakılması meselesi nasıl olur da acil talepler arasında yer almaz!” (https://amp.artigercek.com/yazarlar/ayse-duzkan/cozulen-bir-yun-yumagi)
- Ahmet Murat Aytaç:‘Bu süreçte siyasi açıdan yaşadığımız değişimler ve açığa çıkan malzeme “tıbbi milliyetçilik” başlığı altında toparlanmaya elverişli gibi görünüyor. Her ne kadar maruz kaldığımız salgın sınır tanımıyor ve dünya çapında etki yaratıyor olsa da, kamu sağlığını korumak için gerekli kapasite ve örgütlülük bir tek ulus devletlerde var gibi görünüyor. Elbette bilgi ve malzeme değiş tokuşu yapılıyor, elbette uluslararası işbirliği yapılıyor ve elbette DSÖ bu konuda eş güdümü sağlayacak girişimlerde merkezi konumda. Ama iş insanların sağlığını kim koruyacak sorusunu yanıtlamaya geldiğinde devletten başka parmak kaldıran gözükmüyor. Haliyle insanlar ulus devletlerin uzattığı dala tutunmuş durumda sabır ve umutla çözüm gününün gelmesini bekliyor. Çünkü uçuruma yuvarlanan insanın tutunacağı dalı seçme gibi bir lüksü yoktur, yakaladığı ilk dala tutunur. Ulus sonrası olduğu söylenen bir dünyada ulusu yeniden tahayyül etmenin aracı olarak halk sağlığı söylemi böylelikle ön plana çıkarılıyor. Tıbbi milliyetçilik, yani etnik ve milli farklılıkları enfeksiyon patolojisine nakşederek işaretleyen yaklaşım, ulusal sınırların salgın kontrolünde unutulmaya yüz tutmuş olan işlevlerini yeniden gündeme getiriyor. “Halk sağlığı” kavramını dil, din veya kültür gibi bugüne kadar ulusu hayal etmek için kullanılmış diğer unsurlara eklemliyor ve kartları ulusal kimlikler lehine yeniden karıyor.
- ….. Aslında kavramı birey ile grup arasındaki aidiyet üzerinden düşünmek onun ulusçu ideolojiyle olan bağını görmek açısından daha anlamlıdır. Sürü bağışıklığı, kamu sağlığının toplumun yeterli bir çoğunluğunun bağışıklık kazanması yoluyla istikrara kavuşturulmasını anlattığı için bireyin sağlığıyla toplumsal aidiyeti arasında zorunlu bir bağ kurar. Fakat bu yoldan elde edilen istikrar kırılgandır ve sürüdürülmesi belli koşullara tabidir. Böylesi koşullarda bireyler birbirlerine kandaşlık dışında bir biyolojik bağ üzerinden, yani hepsini ortak olarak etkileyecek bir hastalığa ne ölçüde açık oldukları üzerinden bağlanırlar. Aralarındaki bağ, nispeten kapalı sayılabilecek bir ortamda yaşayan, birbirlerinin taşıdıkları bakterilere ve virüslere karşı uyarlanmış canlılardan oluşmuş sosyal bir topluluk yaratır. Kamu sağlılığı ve toplumsal aidiyet arasındaki ilişkinin ulusçuluğa bağlandığı yan, elde edilen bu istikrarın her zaman yeni temaslar veya dışa açılmalarla bozulabilir olmasıyla ilgilidir. Topluluk korunması esasen bünyeye yabancı olan unsurların kontrol edilmesi, izlenmesi ve dışlanması aracılığıyla hep ulusal bağları tahkim eden bir halk sağlığı stratejisinin de temelini oluşturur.
- Gerek yeni çıkan enfeksiyonlar gerek sürü bağışıklığı kavramının birey ile toplum arasındaki ilişkiyi etnik merkezci bir kurguya başvurmadan anlamayı ziyadesiyle güçleştirdiği görülüyor. Uzmanlar enfeksiyonları izlemeye, hastaları takip etmeye ve ilişkilerini kodlamaya devam ededursun, virüsler ulusal topluluğun temel bir sağlık birimi olarak hatlarını görünür kılacak işaretleri bir bir açığa çıkarıyor. İnsanlar arasındaki temaslar virüsün yayılmasından geriye kalan izler üzerinden somut bir görünüme kavuşunca, dünyanın nasıl bir karşılıklı etkileşim ve bağımlılık içinde olduğunu da ortaya seriyor. Ancak modern dünyanın salgın tarihi daha ilk günlerinden itibaren bu etkileşim ve bağımlılığa etnik merkezci bir tepki verme eğiliminde. Söz konusu eğilimin en temel belirtilerinden birini salgınları etnikleştiren ve hastalık yüzünden belli grupları suçlu gösteren adlandırma biçimlerinde buluyoruz. Eski Dünya 15 yüzyılın sonlarında frengi hastalığıyla tanışmış ve bu hastalık sonraki yüzyılda bir salgın biçimini almıştı. İngilizler hastalığa “Fransız hastalığı”, Fransızlar İtalyanları suçlamak için “Neopolitan hastalığı”, İtalyanlar da “İspanyol hastalığı” adını vermişlerdi. Yine Ruslar onu “Polonya hastalığı”, Polanyalılar da “Türk hastalığı” diye adlandırmıştı. Ya Türkler? Onlar da herkes gibi suçu ötekinin üstüne atacak bir isim vermede geri durmamışlar ve hastalığa “frengi”, yani “Fransız hastalığı” adını vermişlerdi. Hastalık daha derindeki bir başka hastalığı da gözlerimizin önüne sermişti: Suçluyu her zaman dışarıda aramak. (https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2020/04/04/ulusa-salginla-baglanmak-bireyi-suruyle-korumak/)
- Chomsky: ‘Bunun üstesinden ancak toplumsal bağların mümkün olan tüm yollar ile yeniden oluşturulması ile gelinebilir. İhtiyacı olanlara yardım ederek, iletişime geçerek, örgütlenmeleri geliştirerek, çözümlemeleri genişleterek, onları çalışır ve harekete geçebilir durumda tutarak, gelecek için planlar yaparak, insanları internet çağında bir şekilde bir araya getirerek, karşılaştıkları sorunlar için danışmak, tartışmak, karar vermek, yüzleşmek ve bunlar üzerine çalışmak gibi yollarla olabilir. Bunlar, yüz yüze olmadan yapılabilir çünkü insanlar için bu iletişim biçimi esas değildir. Bu bir süre devam edebilir, bu yüzden faaliyetlerinizi genişletmenin ve derinleştirmenin yollarını aramalısınız. Bu yapılabilir. Yapılması kolay değil ancak insanlar bundan daha kötü sorunlarla karşılaştı ve üstesinden geldi.’ (http://www.yeniyasamgazetesi1.com/chomsky-su-an-insanlik-tarihinin-onemli-bir-ani/)
- Pelin Cengiz: ‘Koronavirüs salgınıyla birlikte tüm dünyada sağlık sisteminin, sosyal devlet kavramının, kapitalizmin, açgözlülüğün, beslenme biçimlerinin, tüketimin tekrar tekrar sorgulandığı bir dönemde kömürlü termik santralleri konuşacağımız hiç aklınıza gelir miydi?
- … Doğayı, insanı, diğer canlıları tehdit eden kirli enerjilerden çıkış aynı zamanda, termik santrallerin bulunduğu bölgelerde adil bir dönüşümün de hayata geçirilmesini gerektiriyor. Zonguldak başta olmak üzere Türkiye’deki kömür madenlerinde ve kömürlü termik santrallerde çalışan binlerde emekçi için güvenceli ve güvenlikli istihdam alanlarının yaratılması ve kirli santrallere son verilen yerelde, yerinde kalkınma programlarının devreye alınması gerekli. İklim adaletini sağlamakta geç kalınan her gün, doğadan eksildiği gibi insanların da kanından, canından eksiliyor. Bu santrallerden vazgeçmedikçe insanlar her geçen gün ölümcül hastalıklara kurban edilmiş oluyor.’ (https://artigercek.com/yazarlar/pelincengiz/salgin-hastaliklar-gibi-komurlu-termik-santraller-de-halk-sagligi-sorunudur)
- Ankara Tabip Odası Gıda ve ev temizliği ile ilgili bilgilendirme notu;
“SARS-CoV-2 ( Korona) virüsü korkusu ile eve alınan gıda maddelerini sabun, deterjan veya temizlik amacıyla kullanılan herhangi bir kimyasal madde ile temizlememek gerekiyor. Gıdalarla temas eden kimyasal maddeler gıda üzerinde kalıntılar bırakır. Temizlik amacıyla kullanılan kimyasalların çok büyük bir çoğunluğu zehirlenme riski oluşturan kimyasallardır. Temizlik maddelerinin kullanım sonrası gıdaların yüzeyinden durulama ile giderilebileceğini sanmak bir yanılgıdır. Özellikle girintili çıkıntılı ve gözenekli bir yapıya sahip gıda maddelerinde tam bir durulama sağlamak neredeyse imkânsızdır. Gıda maddelerinin kullanılan kimyasala ne kadar süre temas ettiğine bağlı olarak bazı kimyasalların gıdalar tarafından absorbe (emilmesi) edilmesi yani kimyasal maddelerin gıdaların iç yapısına dâhil olması da mümkündür. Öksürme, aksırma ya da elleme gibi yollarla SARS-CoV-2 virüsünün gıdalara bulaşması söz konusu olsa da bu hastalığın gıdalarla bulaştığına dair bir bilimsel bulgu yok. Gerek Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve gerekse Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi’nin (EFSA) açıklamaları bu doğrultudadır. Ancak elde kanıt olmaması bulaşma ihtimalinin hiç söz konusu olmadığı ya da imkânsız olduğu anlamına gelmez. Virüsler bakterilerin aksine gıda maddeleri üzerinde çoğalamazlar. Gıdalara bulaşmış olsalar bile çoğalma imkânı bulamayacakları için gıda üzerindeki sayıları zaman içinde azalacaktır. Bu virüsü yok etmek için gıdaları kimyasal maddelerle temizlemek gerektiğine dair bir bilimsel bulgu da yok. Dolayısıyla gereksiz yere kaygılarımızı artırmayalım. Gıda maddelerini satın almak için evden olabildiğince seyrek aralıklarla çıkacağız. Satın alma işlemini yapacak kişi hasta biri olmamalıdır. Alışveriş mekânında olabildiği kadar az süre geçirilerek alışveriş işlemi hızlıca tamamlamalıyız. Satın aldığımız gıdaları hazırlama ve pişirme sürecinde kişisel temizliğe, yüzey temizliğine ve kullandığımız alet ve ekipmanların temizliğine dikkat edeceğiz. Bu amaçla her zaman kullandığımız temizlik maddeleri ne ise onlarla temizlik yapmaya ve her zaman yaptığımız, gibi yapmaya devam edeceğiz. Ev içindeki temizlik sıklığı abartılmamalı, bu konuda ölçü size kalmış. Gıdalarla ilgili ev içi bazı hijyen kuralları Ev içinde, mutfakta ve saklama ortamlarında gıda maddeleri ile ilgili olarak uyulması gereken bazı temel hijyen kuralları var. Hijyen sağlıklı bir yaşamın devamlılığı için alınması gereken önlemler anlamına gelir. – Yiyecekleri hazırlama veya pişirme işine başlamadan önce ellerimizi sabunlu su ile yıkamalıyız. – Yiyecekler bol su ile yıkanarak temizlenmeli. Yiyeceklerin temizlenmesi için herhangi bir kimyasal madde ya da dezenfektan madde kullanılmamalı. – Temizlik ve dezenfeksiyon için kullanılan maddelerin ortalıkta bırakılmaması çocukların sağlığını korumak için çok önem taşıyor. Bu konuya çok dikkat etmek gerekiyor. – Salata ve benzeri gibi çiğ tüketilen yiyeceklerin hazırlanmasında kullanılan tezgah, alet ve ekipman iş bittikten sonra temizlenmeli. Bu amaçla ekstra bir temizlik maddesi kullanmaya, iddialı bir temizlik maddesi satın almaya gerek yok. Evlerde her zaman kullandığınız, normal temizlik maddeleri hijyen sağlamak için yeterlidir. – Çiğ tüketilen yiyeceklerin pişmiş gıdalarla temas etmesi engellenmeli. – Yiyecek hazırlama işlemi bittikten sonra ellerimizi sabunlu su ile yıkamalı. – Çiğ ve pişmiş gıdalar buzdolabında farklı raflara konulmalı. Pişirilmiş gıdalar buzdolabında üst raflara, çiğ gıdalar alt raflara konulmalı. – Pişirme işlemleri virüsleri yok eder. Virüsler 72 santigrat derece ve üstündeki sıcaklıklarda ölür. Haşlama, kaynatma, kızartma, fırınlama vb. gibi yiyecek pişirme yöntemlerinde ulaşılan sıcaklıklar her türlü virüsü yok etmek için fazlasıyla yeterlidir. Bu süreçte birbirimizle elimizden geldiğince dayanışma içinde olacağız. Öncelikle yapacağımız şey bu. Ama sonrasında toplumsal hayatımızı tek tek bireylerin değil, genelin iyiliğini ve refahını sağlayacak şekilde ele almalıyız. Sağlıklı günler dileriz.”
- HDP Kardeş Aile Kampanyası genelgesi:
“BİZLER PAYLAŞIYORUZ, BİZLER DAYANIŞIYORUZ
KARDEŞ AİLE KAMPANYASI ile DAYANIŞMA VE PAYLAŞMAYI ÖRELİM
Kampanyanın Amacı:
Koronavirüs salgın hastalığı tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de her geçen gün yayılmaktadır. Parti olarak zorluklarla mücadele etmek, emekçi halkımızı her koşulda savunmak, insanlarımız ve ailelerimiz arasında dayanışma ve paylaşma ağları örmek, görev ve sorumluluğumuz vardır. İçerisinde bulunduğumuz bu zorlu süreçte hayata geçireceğimiz dayanışma-paylaşma ağları uzun dönemde halkın kendi öz örgütlülüğüne büyük deneyimler ve katkılar sağlayacaktır. Devletten ve iktidardan beklemeden kendi öz toplumsal dayanışma ve yardımlaşmamızla bu süreci karşılayabileceğimize inanıyoruz. Bu nedenle devletten beklemeden toplumu örgütlemenin yol yöntemlerini geliştirmemiz gerekmektedir. Kampanyanın esas amacı toplumun içinde bu dayanışmayı örmektir. Halkların Demokratik Kongresi ve Demokratik Toplum Kongresi ile ortaklaşılarak kampanya yürütülecektir.
Tüm il ve ilçe örgütlerimiz yardım edilecek aileleri tespit ederek, aileleri (Kardeş Aileleri) buluşturma konusunda kolaylaştırıcı bir rol oynamalıdır. Buna göre;
Kampanyanın süresi:
3 ay (Salgın koşullarının devam etmesi durumunda kampanya süresi yeniden değerlendirilecektir)
Kampanya Sloganı:
Bizler Paylaşıyoruz, Bizler Dayanışıyoruz
Kardeş Aile Kampanyası İle Dayanışma ve Paylaşmayı Örelim
Kampanyada kullanacağımız diğer ara sloganlar:
1. Binanda İhtiyaç Sahibiyle
Bizler Paylaşıyoruz Sizlerde Paylaşın
2. Sokağında İhtiyaç Sahibiyle
Bizler Paylaşıyoruz Sizler de Paylaşın
3. Mahallende İhtiyaç Sahibiyle
Bizler Paylaşıyoruz Sizler de Paylaşın
4. Köyünde İhtiyaç Sahibiyle
Bizler Paylaşıyoruz Sizlerde Paylaşın
5. Kardeşlik Haktır
Dayanışma Hakikattir
Hakikatli Yaşam Paylaşmaktır
Kampanyanın Hazırlık Çalışması ve Başlatılma Yöntemi:
1- Basın-Yayın ve Propaganda Komisyonumuz tarafından kampanyanın görsel ve yazımsal hazırlıkları bir an evvel yapılmalıdır.
2- Belirlenen bir gün ve saatte Eş Genel Başkanlar veya MYK tarafından duyurusu yapılacaktır. Aynı zamanda tüm kurum ve bireysel sosyal medya ve basın üzerinde çalışmanın görsellerini yaygınlaştırmalıdır.
3- Öncesinde tüm seçilmişlere iletilmesi (PM, MYK, vekil, belediye eş başkanlarına) belirli bir sayıda kardeş aile alıp bunu kampanyanın yaygınlaşması için duyurusu yapılmalıdır. Her vekilimizin 10 kardeş aileye aylık 300 TL’lik mutfak masraflarını karşılamalıdır. Kardeş aileler il örgütlerimiz tarafından belirlenmelidir.
Bu kapsamda yerellerde yapılabilecek hazırlıklar:
1. Tüm ilçe örgütlerimiz, kendi yerellerinde ekonomik bakımdan zor durumda bulunan ihtiyaç sahibi ailelerimizi, hanelerimizi tespit etmek üzere bir komisyon kurarak çalışmaya başlamalıdır. Bu çalışmayı hali hazırda illerde kurulan kriz masaları da örgütleyebilecek niteliktedir. (Zaten ilgili kuruluşların yaptığı çalışmada 50 bine yakın aile tespiti var. Ayrıca belli merkezlerde kimi marketlerle indirimin yapılması için anlaşılmıştır. Ortalama 200 TL’lik paketler buralardan alınıp ihtiyaç sahiplerine verilebilir.)
2. Komisyonda her mahalleden mutlaka en az 1 temsilcinin olmasına özen gösterilmelidir.
3. Tüm il ve ilçe örgütlerimiz, kendi yerellerinde yaşayan, ekonomik durumu nispeten iyi olan ailelerimize “dayanışmacı kardeş aile” olmaları konusunda çağrıda bulunmalı, teşvik etmelidir. Bu çağrılar farklı iletişim kanallarından (örneğin il-ilçe örgütlerimizin sosyal medya hesaplarından, il-ilçe parti üyelerimizin ve seçimlerde görev alan sandık görevlilerimizin tek tek telefonla aranmasıyla vs.)
4. Bu konuda Genel Merkezimizin de tüm ülke geneline yönelik çağrı kampanyası olacaktır.
5. Her il-ilçe örgütümüz iletişim için bir cep telefonu numarası belirlemeli ve bu telefon numarasını gerek sosyal medyada, gerekse üyelerine vs atacağı çağrı mesajlarında “iletişim için bu numaradan bize ulaşabilirsiniz” şeklinde belirtilebilir.
6. Köylerde de bu dayanışma ağının yürütülmesi için çalışma yürütülmelidir.
7. Yerellerde toplumsal dayanışma çalışmalarını yürüten dernek ve kurumlar ile ortaklaşabiliriz.
Çalışmada dikkat edilecek temel esaslar:
1. İhtiyaç sahibi aileler belirlenirken herhangi bir suistimale kesinlikle izin verilmemelidir. Bir elin verdiğini diğer elin görmemesi felsefesi esas alınmalıdır.
2. İhtiyaç sahibi aileleri mahcup edecek herhangi bir olumsuzluğa kesinlikle izin verilmemelidir.
3. Bu çalışma, her mahallede uzun dönemli bir dayanışma ağına hizmet edecek biçimde kurgulanmalıdır.
4. Çalışmada sağlık durumu uygun olan tüm ilçe yöneticilerimiz, tüm parti üyelerimiz, seçilmiş belediye meclis üyelerimiz, seçimlerde halkımızın iradesini koruyan sandık görevlilerimizin aktif görev almaları sağlanmalıdır.
5. Dayanışmacı kardeş aile ile ihtiyaç sahibi kardeş aile doğrudan eşleştirilmeli ve iletişime geçirilmelidir.
KARDEŞLİK HAKTIR
DAYANIŞMAK HAKİKATTİR
HAKİKATLİ YAŞAM PAYLAŞMAKTIR
04.04.2020
HDP MERKEZ YÜRÜTME KURULU”
- Salgınlara Yönelik Türk Tabipleri Birliği Etik Kurulu Görüşü tam metni; https://www.ttb.org.tr/makale_goster.php?Guid=4da9a49c-7674-11ea-b329-aa051764b049
Kaynaklar:
http://bianet.org/bianet/saglik/222485-5-milyon-163-bin-511-kisi-haneye-dort-ay-asgari-ucrete-kaynak
https://artigercek.com/yazarlar/ayse-duzkan/cozulen-bir-yun-yumagi
https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2020/04/04/ulusa-salginla-baglanmak-bireyi-suruyle-korumak
http://www.yeniyasamgazetesi1.com/chomsky-su-an-insanlik-tarihinin-onemli-bir-ani
https://www.ttb.org.tr/makale_goster.php?Guid=4da9a49c-7674-11ea-b329-aa051764b049
http://www.yeniyasamgazetesi1.com/tarim-uretimi-ve-tarim-iscileri-risk-altinda