KORONA GÜNLÜĞÜ 21 EYLÜL 2020
GÜNDEM
- Oyuncu Rutkay Aziz, Altın Koza Film Festivali’nde aldığı ödülünü Türk Tabipleri Birliğine ve tüm sağlık emekçilerine adadı. TTB de Rutkay Aziz’e bir teşekkür mesajı yayınladı.
- Dünya bilimsel kamuoyu, hidroksiklorokinin Covid-19 tedavisinde yarardan çok zararı olduğunu kabul etti. Ancak Türkiye’de hâlâ kullanılan iki temel ilaçtan biri. Enfeksiyon hastalıkları uzmanları Prof. Önder Ergönül ve Prof. Özlem Azap, Sağlık Bakanlığı’na çağrıda bulunarak ilacın algoritmadan çıkarılmasını istiyor.
- Akp’den promosyonlu üyelik kampanyası, Yenikapı’da 100 bin yeni üye kampanyası tutmayınca üye olana bedava Kaçaksaray gezisi promosyonu devreye girdi. Rize Çayeli AKP İlçe Başkanlığı “Üye olun, Külliye’de 1 gün geçirme fırsatı yakalayın” vaadiyle yerel basına ilan verdi.
- Haftalardır hükümet karşıtı protestoların sürdüğü Belarus’ta 2 bin polis memurunun kişisel verileri sızdırıldı. Hackerlar tarafından yapılan açıklamada “Belaruslulara karşı işlenen suçlara karşı hesap vermeniz gerektiği konusunda sizi uyarmıştık” denildi.
- Uluslararası yardım kuruluşu Oxfam, iklim değişikliğine yol açan sera gazı emisyonlarına neden olan kitleleri gelir dağılımına göre inceledi. Oxfam’ın 1990-2015 yılları arasındaki sera gazı emisyonlarını gelir gruplarına göre mercek altına aldığı araştırmaya göre, dünya nüfusunun yüzde 1’lik en zengin kesimi, yüzde 50’lik yoksul kesimin iki katından fazla sera gazı emisyonuna neden oldu.
- Demokrasi İçin Birlik, artan ırkçı saldırılara ilişkin yaptığı yazılı açıklamayla tepki gösterdi. Adapazarı’nda Kürt mevsimlik tarım işçilerine yapılan saldırının şokunu atlatamadan Afyon’da gencecik bir Kürt inşaat işçisi Özkan Tokyay’ın da öldürülmesine tanık olunduğunun altı çizilen açıklamada, “Yine Samsun’da günde 50 TL yevmiyeyle çalışan Suriyeli fırın işçisi Eymen Hammami’nin de kalabalık bir grup tarafından gerçekleştirilen saldırıda bıçaklanarak öldürülmesi giderek şiddetlenen bir kıyım dalgasının şimdilik son halkası oldu” denildi
MEVCUT DURUM – SALGININ KONTROLÜ – SAĞLIK ÇALIŞANLARININ SAĞLIĞI
- Küresel vaka sayısı 31.2 milyonu geçti, can kaybı 960 bini dayandı.
- Dünya genelinde 31 milyon 223 bini geçen Covid-19 vakalarının %30.3’ü Asya, %26.7’si Kuzey Amerika, %24.1’i Güney Amerika, %14.2’si Avrupa ve %4.5’i Afrika kıtasına aittir. Amerika kıtasının iki vakadan birine sahip olup pandemiden en çok etkilenen coğrafya konumundadır.
- Hafta sonu tespit ve bildirim eksikliğine rağmen yeni vaka sayısı 243 binin üzerinde…
- Yeni vaka sayısının en yüksek olduğu 10 ülke şöyle: Hindistan (87.4 bin), ABD (33.3 bin), Brezilya (16.3 bin), Fransa (10.6 bin), Arjantin (8.4 bin), Kolombiya (6.7 bin), Peru (6.5 bin), Rusya (6.1 bin), Meksika (5.2 bin) ve İsrail (4.3 bin).
- Türkiye’de son 24 saatte 1,519 yeni vaka tespit edilirken 61 kişi hayatını kaybetti. Toplam can kaybı 7 bin 500’ü geçti. Aktif hasta sayısı 28 bin 128’e ve ağır hasta sayısındaki 1,456’ya yükseldi. Test sayısı 97 bine düştü.
- SES Dersim Şubesi Eş Başkanı Kahraman Yürük’ün açıkladığı verilere göre kentte Kovid-19 pozitif sayısı 720, vaka sayısı 3200, Kovid-19 olan sağlık emekçilerinin sayısı ise 25 olarak tespit edildi.
- CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi: ‘’Salgın kontrolden çıkıyor. Ankara’da durum o kadar kötü ki Ankara Şehir Hastanesi’nde normalleşme döneminde yalnızca 3. kule pandemi hastanesiyken şu an 1. ve 2. kule de pandemi hastanesi oldu. Odalar iki kişiliğe çıkarıldı, Numune Hastanesi’nin bir kısmı tekrar açılarak hasta kabulüne başlandı ama yine yetmediği için şimdi de çocuk hastanesine yetişkin Covid-19 hastaları yatırılmaya başlandı’’
- TTB’nin 7-14 Eylül arasındaki “Aile Hekimliğinde Pandemi Süreci” anket sonuçları yayınlandı. Ankete katılan 913 hekimin verdiği yanıtlara göre aile hekimlerinin yüzde 50’si telefonla filyasyon çalışmasında izlemlerini takip etti. Hekimlerin izledikleri vaka ve temaslı sayılarının İstanbul dışında artmış olduğu, genel olarak salgının hız kazandığı ağırlıklı görüş olarak bildirildi. Aile hekimlerinin izlenen vaka ve temaslı sayılarındaki artışın, Sağlık Bakanlığının açıkladığı vaka sayılarıyla kıyaslandığında daha fazla olduğu kaydedildi. Aile sağlığı merkezlerinde enfeksiyon kontrol eğitimleri, koruyucu ekipman ve mesafe kurallarına uyumda önemli bir sorun olduğuna işaret edildi.
- 2020-2021 eğitim-öğretim yılı yarın başlayacak. Koronavirüs sebebiyle ‘yüz yüze’ eğitime ara verilmesi sonrasında milyonlarca öğrenci, aylar sonra okullarda bir araya gelecek. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), öğrencilerin, öğretmenlerin ve tüm çalışanların sağlığı için okul bahçeleri ve binalarına kimsenin alınmayacağını açıkladı.
- Elazığ’da çalışan kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Dr. Orhan Özdiller Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetti.
- Gaziantep’te, Covid-19 hastalarıyla temaslı olduğu tespit edilen kamu ve özel sektör çalışanlarının herhangi bir sağlık kuruluşundan sağlık raporu almaksızın 14 gün idari izinli sayılacağı bildirildi.
- Toplum Bilimleri Kurulu üyesi Prof. Dr. Veysel Bozkurt’un araştırmasına göre erkeklerin maske kullanımı düşük seviyede. Bozkurt’a göre toplumdaki tanımlama biçimi nedeniyle “Erkek adam risk alır” diye bakılıyor. Yaş arttıkça, “Kalabalık mekanlarda maskeyi her zaman kullanıyorum”diyenlerin sayısı artıyor. Maske konusunda en az hassasiyet gösterenler 25 yaş ve altındakiler. En çok hassasiyet ise 65 yaş ve üstündekilerde. Bu araştırmada pandemiye “Covid-19 dev şirketlerin ve büyük güçlerin oyunu”diye bakanların oranının yüksekliği ortaya kondu.
- Sağlık çalışanları dertli! 112 Acil Sağlık Hizmetleri’nde çalışan acil tıp teknisyenleri, sayıları hızla artan Covid-19 hastaları nedeniyle kalp krizi geçiren hastalara veya trafik kazalarında yaralanan kazazedelere yetişmekte zorluk çektiklerini belirterek bir 112 krizinin kapıda olduğuna dikkat çekiyor. Eczacılar son aylarda çok sayıda Covid-19 hastasının eczanelere ilaç almak için geldiğini, Covid-19 belirtisi olan hastaların hastaneye veya aile hekimliğine gitmek yerine öksürük şurubu gibi ilaçları kullandığını belirtiyor. Hastanelerde çalışan tıbbi sekreterler ise koruyucu ekipman eksikliğine vurgu yapıyor.
- Akdeniz Üniversitesi Hastanesi yoğun bakım sorumlusu Prof. Dr. Murat Yılmaz, “Eve gitmiyorum, ama gidince de evde bir köşede oturup kendimi karantinaya alıyorum. Hastalar yağmur gibi yağıyor, ama sağlık çalışanları da yaprak gibi dökülüyor. Ekibimizden karantinaya alınanlar oluyor. Çalışan sayımız giderek azalıyor. Sınırsız enerjimiz yok. Zor şartlarda çalışıyoruz. Şu anda 33, 45, 37, yaşlarında hastalar var. 50 yaşın altında 7 hastamız var. Bu hastalıkta genç yaşlı kalmadı” dedi.
TOPLUMSAL MÜCADELE- SAĞLIK MUHALEFETİ
- TTB Aile Hekimliği Kolu “Aile Hekimliğinde Pandemi Süreci Anket Sonuçları” başlıklı bir açıklama yayınladı. 913 aile hekiminin yanıtlarını içeren raporun değerlendirme bölümünde;
“1.Aile hekimlerinin izledikleri vaka ve temaslı sayılarının İstanbul ili dışında artmış olduğu, genel olarak salgının hız kazandığı ağırlıklı görüş olarak bildirilmiştir.
2.Aile hekimlerinin İzlenen vaka ve temaslı sayılarındaki artışın, Sağlık Bakanlığının açıkladığı vaka sayılarıyla kıyaslandığında daha fazla olduğu anlaşılmaktadır.
3.Aile hekimlerinin büyük bir çoğunluğunun izlemlerini yaptıkları anlaşılmaktadır.
4.Sağlık Bakanlığı tarafından Ağustos ayı itibariyle Aile hekimlerine pandemi nedeniyle ek ödeme yapılmasının salgınla mücadeleye katkısı olmayacağını bildiren aile hekimi sayısının yüksek olduğu anlaşılmaktadır.”
“Sağlık çalışanlarının salgına karşı yeterince korunması için gerekli önlemlerin alınması (kişisel koruyucu donanım sağlanması, yüksek hasta sayılarından kaçınılması, uzun saatler çalışma düzenine son verilmesi vs), COVİD-19 hastalığının meslek hastalığı olarak değerlendirilmesini istiyor, toplumun sağlık ve yaşam hakkı ile sağlık çalışanlarının temel hakları için mücadelemizi sürdüreceğimizi bir kez daha bildiriyoruz.” https://www.ttb.org.tr/haber_goster.php?Guid=d490f11a-fb24-11ea-abf2-539a0e741e38
- Yüz yüze eğitim yaklaşık 2 milyon anaokulu ve birinci sınıf öğrencisiyle bugün başlıyor. 21-25 Eylül haftasında bir gün, devamındaki haftalarda 2 gün olmak üzere yüz yüze eğitim planlaması yapılırken, filyasyon ekiplerinde öğretmenlerin de bulunması velileri kaygılandırıyor. Öğretmenlere test yapılmasını isteyen Eğitim İş Başkanı Orhan Yıldırım, “Test sonucuna kadar ders başı yapılmamalı. En küçük hatada, salgın çığ gibi büyür” dedi.
- Halkların Demokratik Kongresi Basın Yayın Komisyonu, Musa Anter’in (Apê Musa) katledilmesinin 28’inci yılına ilişkin yazılı açıklama yayınladı. Açıklamada, Kürt basınının uzun yıllardır yürüyüşünü sürdürdüğüne vurgu yapılarak kendi başına bir kuşak olduğu belirtildi. HDK, “Bugün takvim yapraklarının o kuşağın yok edilmek istendiği, yani Musa Anter’in katledildiği günü gösteriyor. Fakat kuşaklar kuşakları izledikçe Özgür Basın geleneği, Apê Musa’nın kalemini bir bayrak gibi elden ele aktarmaya devam ediyor” diye kaydetti.
- HDP Gençlik Meclisi “Gençlik Faşizme Diz Çökmez, Çöktürür!” şiarıyla “çetevari” yöntemlerle her yere saldıran zihniyete karşı dün birçok il ve ilçede basın açıklaması gerçekleştirdi.
SİYASAL SAĞLIK- EKOLOJİK SAĞLIK
Toplumsal Yeniden Üretim ve Salgın: Tithi Bhattacharya ile Söyleşi
“Koronavirüs salgını, pek çoğumuza toplumun nasıl hızla değişebildiğini ve ne olmadan yaşayabileceğimizi –ya da yaşayamayacağımızı– sert bir berraklıkla gösterdi. Kaynaklar sağlık hizmetlerine aktarılırken, kapitalist ekonominin büyük bir kısmının kriz dönemlerinde gerçekten rafa kaldırılabileceği ortaya çıktı. Bize daha önce imkânsız olduğu söylenen – mahpusları serbest bırakmaktan kira ödemelerini veya ipotekleri askıya almaya, ülkedeki herkese nakit desteği vermeye kadar – pek çok şey hâlihazırda yapılıyor.”
“Koronavirüs krizi iki şeyi trajik biçimde netliğe kavuşturdu. İlk olarak toplumsal yeniden üretim vurgusu yapan feministlerin uzun zamandır söylediklerini, yani bakım işinin ve hayatı var eden işlerin toplum için vazgeçilmez olduğunu ortaya serdi. Şu anda evlerimize kapanmış haldeyken hiç kimse “Borsa simsarlarına, yatırım bankacılarına ihtiyacımız var! Bu hizmetler açık kalsın!” demiyor. İnsanlar “Hemşireler, temizlikçiler, çalışmaya devam etsin, çöp toplama hizmetleri açık kalsın, yiyecek üretimi devam etsin!” diyor. Yiyecek, yakıt, barınak, temizlik: “Hayati olan hizmetler” bunlar.”
“Prens Charles’ın bile enfekte olmasıyla virüsün bir bakıma demokratik olduğu söylenebilir. Ama bu bizi yanıltmasın: Tedaviye erişim virüsün kendisi kadar demokratik olmayacak. Kapitalizmin hükmü altındaki diğer tüm hastalıklarda olduğu gibi yoksulluk ve tedaviye erişim kimin hayatta kalıp kimin öleceğinde belirleyici olacak.”
“Koronavirüsün dünya için bir reset düğmesi olduğu argümanı ekofaşist bir argüman. Olması gereken, toplumsal örgütlenme için bir reset düğmesi olması. Eğer virüs tehlikesi geçerse ve eski hayatlarımıza geri dönersek, o zaman bu süreç bize hiçbir şey öğretmemiştir.”
Yusuf Gürsucu- Abdullah Aysu Röportajı: “Türkiye tarımda duvara tosladı”
“Geçmiş tarımsal üretim sürecinde, yoğun enerjiye dayalı üretim yapılmıyordu. Kimyasal kullanımı yakın geçmişimize kadar yoktu. Üretim doğayı taklit edilerek yapılıyordu. Doğayı taklit ederek yapılan tarım ekolojide yıkım yaratmıyordu, doğayla barış içindeydi. Ayrıca ekolojiye zarar veren yalnızca üretim modelinin endüstriyel olması değil aynı zamanda ekolojik tahribat yaratan enerji ve maden şirketleri var. Bunlar bir yandan ekolojiye zarar verirken, beraberinde sağlıklı tarımın yapılmasının önüne geçiyor. Toprak ile suyun, yaban hayat ile tarımın bağını koparıyor. Kısacası tarımsal üretimi imkânsız kılacak olumsuzlukları bağrında taşıyor, şirketler.”
“Tarımda kapitalist ilişkiler tütün ile başladı fakat kapitalist üretim ilişkileri ve üretim güçleri (sistemi) demiryolu ve pamuk üretimi ile gelişti diyebiliriz. Osmanlı’nın çöküşüne yakın zamanda borç verenler alacaklarını tahsil etmek için devlet içinde devlet olan Duyun-u Umumiye İdaresi yanı sıra Reji İdaresi’ni kurdular. Osmanlı devlet olarak bu yapılanmalarla sömürülürken köylü çifte kavrulmuş bir sömürüye tabi tutulan, emeğinin yanı sıra canını kaybeden oluyordu.”
http://yeniyasamgazetesi1.com/turkiye-tarimda-duvara-tosladi/
JİN
Ayşe Acar Başaran: “Örgütlenme en büyük özsavunma gücümüzdür”
“Türkiye genelinde kadına düşman politikalar üreten iktidarın, politikaları Kürdistan’da “Kürt Düşmanlığı” ile birleşince düşmanlık iki misline çıkmaktadır. Kürt ve kadın olmak hedef alınmak için yeterli nedenler olmuş ve kadın kurumlarının kapatılması, kayyımlarla kadın belediyeciliğinin ortadan kaldırılması, direnen Kürt kadınlarının tutuklanması… Bir de bunlara, son süreçte tecavüzün bir araç olarak kullanılması eklenmiştir.
“İşte sistematik hale gelen tüm bu saldırılardan korunmanın tek yolu var. O da örgütlenmektir. Çünkü, örgütlenmek en büyük özsavunma gücümüzdür. Yalnızlaştırma, çıkmaza sürükleme, teslim alma siyasetine karşı en elzem olan ev ev, sokak sokak, kent kent örgütlenmektir. Saldırılara karşı mücadeleyi ve örgütlülüğü, hepimizin kendisinden başlatarak evine komşusuna taşıması ile başarabiliriz. Bizi kategorize edenlere karşı kadın kimliğiyle bir araya gelmeli, meseleyi özünden koparan anlayışa karşı mücadele geleneğimiz ve hafızamızla cevap olalım.” https://yeniyasamgazetesi1.com/orgutlenme-en-buyuk-ozsavunma-gucumuzdur/
YENİ YAŞAM
5harfliler.com sitesi Lola Olufemi’nin Mart 2020’de Pluto Press’ten yayımlanan Feminism, Interrupted adlı kitabının 10. bölümünün çevirisini yayınladı:
“Dayanışmayı tanımlamak güç. En basit ifadeyle: farklılıkları bir kenara koyup çalışmak, ortak olarak maruz kalınan baskı karşısında birlik olmaktan dünyayı senden farklı tecrübe etmiş insanlarla yan yana durmaya kadar değişkenlik gösterebilir. Kaygan, vıcık vıcık bir kavram: hareket halinde, parçası olduğumuz dalgaları birleştiren ve bölen. Feminist bir tanım dayanışmayı, kolektif bir gelecek öngörüsüne gönül vermiş stratejik bir güç birliği olarak anlamlandırabilir. Karşılıklı yardımlaşma bu birliğin merkezinde yer alıyor; ezici şartları yenmeye çabalayarak, sahip olduğumuz platformları, kaynakları, meşruiyeti, sesleri, becerileri, birbirimize verme düşüncesi. Birbirimizden alıyor ve veriyoruz, birbirimizin yerine suç ortağı ve sabotajcı ve aksaklık yaratan kimseler oluyoruz. Dayanışmanın sembolik, pratik ve estetik birçok boyutu var. Sembolik olarak, protesto görüntüsünde ya da enerjisini ve dikkati kendi üzerinden başka birine/bir şeye çekmeye çalışan şarkı, şiir, konuşmacı tarafından temsil ediliyor. Pratikte, strateji paylaşımı yani bir bağlamda başarıya ulaşmış taktiklerin nasıl bir başkasında etkili olabileceğini görebilmek. Estetik açıdan ise dayanışma, birliktelik anlarından filizlenen güzelliğin yarattığı duygusal yanıtlar, ki bunlar bizi bildiğimiz haliyle dünyayı değiştirebileceğimize inandırıyorlar.”
“Dayanışmanın feminist hareketlere sunduğu en temel şey işi yapacak daha fazla beden. Dikkat çekme işi, farkındalık yaratma, imza toplama, grev yapma, yolları-köprüleri-yerleşkeleri bloke etme, tehditkâr yönetimleri alaşağı etme işi. Mücadeleye daha fazla insanın katılması demek direnişin pratik tarafının yeni hızla, yeni güçle ya da en azından yenilenmiş bir enerjiyle başarıya ulaşabilme olanağı demektir. Dayanışma dar bir dünya görüşünü reddeder ve geleceğe dair görüşlerimizi birbirimizinkilerle bağdaştırmaya davet eder. Aynı zamanda dokunaklı bir deneyimdir: birçok zaman dünya çapında yer alan şiddete tanık olduğun ve bunu bulunduğun yere işaretlediğin anlamına gelir. 2019’da Londra’da Sudan Diasporası üyeleri Avrupa Komisyonu önünde politik okumalar, şiir ve şarkılar içeren anma törenleri düzenleyerek bölgedeki süregelen kanlı devrimin şiddetini vurguladı. Dayanışma aynı zamanda yaralarımızın iyileştiği bir mekân olabilir, kendi suç ortaklığını adlandırdığın ve sessiz kalmayı reddettiğin.”
https://www.5harfliler.com/lola-olufemi-feminizm-mola-arasi/
EKLER
İrfan Aktan: “Köylülerin helikopterden atıldığı iddiası ülkeyi sarstı!”
“Böyle bir olayın herhangi bir Avrupa ülkesinde yaşandığını düşünün, ne olurdu” gibi klişe bir mukayeseye davete hacet yok.
Hatta “böyle bir olayın herhangi bir batı ilinde, Trabzon’da, Çanakkale’de, Kayseri’de, Çorum’da, Ankara’da, Kocaeli’nde, İstanbul’da yaşandığını düşünün, ne olurdu” sorusunu da sormayacağım.
Ama saydığım bu şehirlerden herhangi birisinde köylülere böyle bir muamele yapıldığının iddia edilmesi bile iktidarı, muhalefeti ve toplumu sarsmaya yetmez miydi? Ziyadesiyle!
Fakat böyle bir “iddia” “uzaktan”, Van’dan geliyor. Hastane raporu, köylülerin atıldığını kanıtlıyor. Bu, HDP Van Milletvekili Murat Sarısaç’ın tanıklara dayanarak ortaya attığı iddialarıyla da birebir örtüşüyor.
Fakat iktidar bırakın soruşturmaya, yalanlamaya bile ihtiyaç duymuyor. Ne olacak yani, kimin umurunda? Muhalefet, ilgilendiği konular itibariyle zaten Avrupalı! Toplum deseniz, diyemezsiniz. Ne toplumu!
O halde Osman Şiban’ın kanlı gözleri, kaybedilmiş hafızası kime, ne anlatıyor?”
Mustafa Durmuş: “Korona sonrası Kapitalizm”
“Ekonominin çok zorda olduğu, devlet hazinesinin de giderek boşaldığı böyle dönemlerde, bir de bu kaynaklar öncelikli-imtiyazlı sayılan (başta savunma sanayi ve inşaat sektörü olmak üzere) belli sektörleri desteklemek amacıyla kullanılıyorsa, yeni kaynak da yaratılmıyorsa, yönetenler açısından geriye (devlet bütçesi dışında da olsa), diğer kaynaklara yönelmekten başka çare kalmıyor. Hele bunu yapmaya imkân veren bir de baskıcı ortam mevcutsa bu iş daha da kolay oluyor.”