Korona Günlüğü 2 Temmuz 2020

GÜNDEM

  • Sivas Katliamı anma programları kapsamında Ankara’da bir araya gelen Alevi örgütleri, Sivas’a hareket etmeden önce Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Ankara Şubesi önüne gelerek basın açıklaması yaptı. Ankara Dikmen halkının da yoğun ilgi gösterdiği açıklamada sık sık, “Sivas’ı yakanlar AKP’yi kuranlar” sloganı atıldı.
  • Mardin Dargeçit’e bağlı Çelik köyünde 1993 yılında 7 köylünün öldürüldüğü JİTEM soruşturmasına takipsizlik kararı verildi. Başsavcılık, “İnsanlığa karşı suç kavramını yürürlüğe giriş tarihinin 1 Haziran 2005 olduğu kanunilik ilkesine göre işlendiği zaman kanuna göre suç oluşturmayan bir fiil için kimseye ceza verilemeyeceği ve güvenlik tedbirleri uygulanamayacağı” savunmasında bulundu. 
  • Faşizm kurumsallaşmaya devam ediyor. Esra Albayrak’a sosyal medya üzerinden yapılan saldırıyı bahane eden Erdoğan ve AKP-MHP hükümeti sosyal medyada yeni engelleme ve kapatma kararlarını devreye sokuyor. Erdoğan “Niçin YouTube, niçin Twitter, niçin Netflix, niçin şu bu gibi sosyal medyalara karşı olduğumuzu anlıyor musunuz?” diyerek, Bahçeli de sosyal medya hesaplarını kapatarak kapatılma sürecini başlattı. Böylece uzun dönemdir niyetlenilen sosyal medya düzenlemesi gerçekleşmiş olacak. Asıl istenen muhalefet susturulması.
  • Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nda (RTÜK) alınan kararla Halk TV ve TELE 1’e 5 gün yayın durdurma cezası verildi. Program durdurma yerine yayın cezası verilmesi nedeniyle iki televizyon kanalının ekranlarının beş gün kararacağı bildirildi. RTÜK Üyesi İlhan Taşçı, karar hakkında yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘medya virüsünden kurtulacağız’ sözlerini RTÜK’te kendisine ‘emir telakki eden’ anlayış muhalif, özgün ve özgür yayıncılık yapmaya çalışan televizyon kanallarının sesini kesmeye dönük operasyonun bugün ikinci ayağını gerçekleştirdi. Televizyonların kapatmayla sonuçlanabilecek ceza maddelerinden yaptırım kararı verilmesi bu sürecin ilk aşamasıydı.’’
  • ‘LGBTİQ+ Onur Haftası’ vesilesiyle 762 avukat “LGBTİQ+ Hakları İnsan Haklarıdır” bildirisine imza attı: “Bizler barolarımıza mensup avukatlar ve hukukçular olarak LGBTİQ+ haklarının, medeni özgürlüklerinin ve eşitliğinin avukatıyız! LGBTİQ+Onur haftası, Onur Yürüyüşü kutlu olsun! Hepimiz eşit olana kadar hiçbirimiz özgür değiliz. Ayrımcılık bilimden, dinden, komşudan, ev-içinden, sokaktan, okuldan, devletten, kurumlardan, toplumdan, “her nereden” kaynaklanırsa kaynaklansın “her türü”yle yasaklanmıştır. Anayasamız, BM ve AİHS hukuku açıktır. Temel haklar ve medeni özgürlüklerle ilgili hukuk ve etik açıktır: lgbtiq+ haklarıinsan haklarıdır! Bizler barolarımıza mensup avukatlar ve hukukçular olarak LGBTİQ+ haklarının, medeni özgürlüklerinin ve eşitliğinin avukatıyız! LGBTİQ+Onur haftası, Onur Yürüyüşü kutlu olsun!
  • Uludağ Üniversitesi, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Covid-19 İzleme Grubu Üyesi Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Kayıhan Pala hakkında soruşturma açtı. Bursa Valiliği’nin ihbarının ardından açılan soruşturmada Pala, “halkı yanlış bilgilendirmek” ve “paniğe yönlendirmek”le suçlandı. Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturmanın sonunda “görevsizlik” kararı verdi. Görevsizlik kararının ardından savcılık, soruşturma dosyasını Uludağ Üniversitesi’ne gönderdi ve üniversite yönetimi Pala hakkında soruşturma başlattı.
  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ‘Sosyal medya mecralarının tamamen kaldırılmasını istiyoruz’ sözlerinden sonra paylaşılan #SoyalMedyamaDOKUNMA hashtagi gündeminin ilk sırasına yükseldi.
  • Dersim’de kendisinden haber alınmayan Gülistan Doku’nun bulunması için düzenlenen eyleme katılan 5 üniversite öğrencisi polisin talebiyle kaldıkları yurttan atıldı
  • Çekya’da binlerce insan sokaklara çıkarak Coronavirus’e veda partisi düzenledi. Başkent Prag’daki Charles Köprüsü üzerine 500 metre uzunluğunda masa kuruldu.  Evlerinden yiyecek getiren binlerce insan masanın etrafında sosyal mesafe gözetmeksizin oturdu. Çekya’da 12 binden daha az vaka görüldü. Ülkede Covid-19 nedeniyle 349 kişi hayatını kaybetti.
  • Sarma sigara satmak bugünden itibaren resmen yasak. Vatandaşın sigara zamlarından sonra yöneldiği tütün satışına bugünden (1 Temmuz) itibaren cezai yaptırım uygulayacak. Ticari amaçla makaron veya yaprak sigara kâğıdını, içine kıyılmış tütün, parçalanmış tütün ya da tütün harici herhangi bir madde doldurulmuş olarak satanlar, satışa arz edenler, bulunduran ve nakledenlere yönelik cezai uygulama bugün yürürlüğe giriyor. Yasa gereği bu türde satış yapanlar 3 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası ile yargılanacak.

MEVCUT DURUM – SALGININ KONTROLÜ – SAĞLIK ÇALIŞANLARININ SAĞLIĞI

  • Pandemi dünyada korku salmaya başladı. Birinci dalga ile boğuşan ülkeler yanında salgını kontrol altına alan ülkelerde de ikinci dalga tehdidi devam ediyor. Dünya genelinde toplam vaka sayısı 10.8 milyonu geçti,  can kaybı 520 bine yaklaştı. Bulaştırma potansiyeli olan aktif hasta sayısı da 4 milyon 260 bine yaklaştı. Yeni vaka sayısında dün rekor kırılarak 197 bin kişi sınırına dayandı. Önümüzdeki günlerinde yeni vaka sayısında 200 binli sayıları göreceğiz. Günde 4 binin üzerinde yani vaka bildirimi yapan 8 ülke var.  ABD 51 bini, Brezilya 44 bini, Hindistan 19 bini, Güney Afrika 8 bini geçti. 
  • Hal böyle iken gevşeme politikaları tüm dünyada gündemde. Ekonominin yara almaması ve turizmin getireceği gelir hükümetleri zor durumda bıraktı. Vatandaşa yüklenen sorumluluk ve maske kullanımı esaslı önlemler tüm dünyada revaçta. DSÖ liderinin çığlıklarına kulaklar kapalı. İstikrarsız politikaları nedeniyle DSÖ’nün toplum nezdinde de itibarı epey zedelendi. 
  • Türkiye’de yeni vaka sayısındaki düşüş devam ediyor, son 24 saatte geçerek 1,192 kişi hastalığa yakalandı. Can kaybı ise 19’a yükseldi. Sağlık Bakanı Koca oldukça uzun bir açıklama yaptı. Gevşeme politkalarının üzerinden 1 ay geçmiş olmasına rağmen, bu konuda ciddi bir analiz yapmaktan çok uzun süredir vermediği istatistikler ile geçiştirdi.
  • Nihayet Sağlık Bakanı Koca il verisi paylaştı. Hala vakaların yarısından fazlası İstanbul’da: ‘’Vakaların yüzde 53.4’ü İstanbul’da tespit edilmiştir. Bir hafta içinde İstanbul’daki vakaların tüm vakalara oranı 51.16’dır. Ankara, Bursa, Konya, Diyarbakır ve Gaziantep vakaların en çok yükseldiği illerdir. Cizre ve Şırnak özelinde vaka sayılarımızın arttığını, komşu ülke nedeniyle ortalamanın üzerinde bir artış olduğunu, sağlık kuruluşlarımızın da eksiklerini tamamlama gayreti içinde olduğumuzu, şu anda bu ihtiyacı karşılayamayacak durumda olmadığımızı, bütün tedbirleri aldığımızı, belirtilen bahsedilen şekliyle bir sorun olmadığını söyleyebilirim. Toplam vaka sayılarının en düşük olduğu illerin Gümüşhane, Tunceli, Kars, Burdur ve Bartın. Vaka sayısında istikrarlı azalma gösteren 5 ilimiz Tekirdağ, Balıkesir, Samsun, Kırşehir, Düzce. Gümüşhane’de ise 2 haftadır hiç vaka görülmemiştir. ‘’ 
  • Koca vakaların yaş dağılımı hakkında da bilgi verdi: ‘’ Son bir ayda Covid-19 pozitif çıkan vakaların yaş ortalamasında düşüş eğilimi göze çarpıyor. Hareketlilik arttıkça daha fazla gencimizin taşıyıcı olduğu anlaşılıyor. Büyüklerimizi evde izole ederek korumayı başarmıştık. Ancak bugün dünden daha fazla risk altındalar. Salgın boyunca vefat edenlerde 60 yaş üzeri ve hastalığı olanların oranı yüzde 72’ye yakındır. Yoğun bakım hastalarımızdaki artışla birlikte entübe hastaların yaş ortalaması daha da yükselmektedir. Bir önceki ay 65,2 olan yaş ortalaması bu ay sonunda 67,4’e yükseldi.’’
  • Koca Covid-19 seroprevalans çalışması henüz tamamlanmadan sonuçlarını da paylaştı.  başlandı. Toplamda 153 bin kişiyi hedeflenen çalışmada 132 bin kişiye ulaşıldı. ‘’..  toplam taşıyıcılık oranı yüzde 0.24. Bununla birlikte aynı kişilere biz antikor taraması da yapıyoruz. Antikor taramasında ELİSA testi ile ilgili yaptığımız taramada da koruyuculuk yüzde 0.81.’’ Hangi sonuca bakarsak bakalım hastalıkla karşılaşmış ve bağışıklık kazanmış nüfus yüzde 1’in altında, çok düşük. Covid-19 salgının kontrol altına alınması için toplumsal bağışıklıgın %60-70 olması bekleniyor. Bu demek oluyor ki aşı bulunmadıgı sürece pandemi ile birlikte uzun sure yaşayacağız.
  • İstanbul Nisan ve Mayıs aylarındaki vakaların %63’üne sahipti, Bakan Koca’nın açıklamasına göre bugün için bu oran %51-54 civarında. İstanbul’da vaka sayısının en yoğun olduğu yerleşim yerleri olarak Bağcılar, Bahçelievler, Esenler, Güngören, Fatih (Akdeniz ve Fevzipaşa caddeleri, Kariyer Müzesinin arka kısmı), Gaziosmanpaşa, Kağıthane (Girne caddesi), Sultanbeyli ve Sultangazi ilçeleri gösteriliyor. Bu bölgeler nüfus yoğunluğunun ve işçi nüfusunun fazla olduğu yerler. En düşük riskli olan ilçeler ise Şile, Silivri, Sarıyer, Kadıköy, Çatalca, Büyükçekmece ve Beşiktaş olduğu belirtiliyor.
  • ABD’de yapılan bir araştırma, maske takmanın Covid-19’un yayılmasına karşı önleyici etkisini bir kez daha ortaya koydu. Araştırma, ev yapımı maskelerin hangilerinin daha etkili olduğuna dair de çarpıcı verileri de ortaya çıkardı. Hiç maske takılmadığı zaman, virüs bulaştıran damlacıklar 50 saniye içinde yaklaşık 3.7 metre kadar uzağa gidebiliyor, maske takıldığında bu mesafe sadece santimetrelerle ölçülüyor. Deneyde, ev yapımı, çok katmanlı olarak dikilmiş ve sıkı oturan bir koton maske, damlacıkları en iyi koruyan seçenek oldu. Bu maskede damlacıklar yüzden sadece 1 santimetre uzağa gitti. Koni şeklindeki bir maskede, damlacıklar yüzden 20 santimetre uzaklaştı.Virüsün bulaşmasını engellemek açısından en yanlış maskeninse, elastik t-shirt kumaşından yapılmış, tek katmanlı bandana maskeler ile katlanmış mendiller olduğu tespit edildi. Damlacıklar bandana maskelerde 1 metre uzağa, mendil maskelerde de 30 santimetre uzağa kadar gitti.
  • İzmir Valiliğinin il genelinde sağlık kurumlarında yapılacak toplantı, etkinlik ve eylemlere yasak getirmesi kararının ardından bugün Urla’da yapılan basın açıklamasına polis müdahalesi gerçekleşti. Polisin engelleme girişimi sonrası basın açıklamasına katılan ve doktor olduğunu ifade eden bir sağlık çalışanı, “Burası hastane, ben de doktorum. Ben nereye dağılacağım” diyerek polise tepki gösterdi
  • Düğünler sadece bizde tehlikeli değil… Hindistan’ın kuzeyindeki Bihar eyaletinde bir düğüne katılan 111 kişinin Coronavirus testi pozitif çıktı. Yerel medyaya göre damat da düğünün ertesi günü hayatını kaybetti.
  • Bazı ülkelerdeki devlet yetkilileri Covid-19 salgını nedeniyle karantina kurallarını ihlal eden yakınlarını kayırmakla suçlanırken, Kolombiya’da bir belediye başkanı, kendi oğlunu, yeğenini ve “çok iyi bir arkadaşını” kendi elleriyle polise teslim etti.
  • Salgın yönetiminde ayrımcılık uygulamalarına her gün yenisi ekleniyor. Cezaevleri ve kanser hastalığının koronavirüs bulaşı için büyük riskler olmasına karşın test sonucu pozitif çıkan bağırsak ve kolon kanseri hastası olan Deniz Yıldırım adlı mahpus yeniden cezaevine gönderildi. Yıldırım’ın eşi Birsen Yıldırım, eşinin yeniden cezaevine gönderilmesine tepki göstererek, “Tahliye edilmesi için eşimin başına daha neler gelsin” dedi. 
  • Hollanda Bayındırlık Bakanı Cora van Nieuwenhuizen, hükümetin uyarılarına rağmen Türkiye’ye tatile gidilmesini ‘sorumsuzluk ve anti sosyallik’ olarak değerlendirdi. Van Nieuwenhuizen, ‘aile ziyaretlerinin zorunlu bir durum olmadığını’ belirterek, Hollanda’daki Türkiye kökenli göçmenlere, bu yıl ülkelerine gitmemeleri çağrısında bulundu.

SAĞLIK MUHALEFETİ-TOPLUMSAL MÜCADELE

  • Erdoğan’ın sözlerinden sonra #SosyalMedyamaDOKUNMA hashtagi açıldı. Etiket kısa sürede Twitter gündeminde ilk sıraya oturdu.
  • Tutuklularla dayanıştığı için tutuklanan hak savunucuları Ege Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Dayanışma Derneği (TUHAY-DER) kurucu üyelerinden Selma Altan, 14 dernek gönüllüsü 7 aylık esaretin ardından ilk duruşmada tahliye edildi. Altan tahliye sonrası “Dayanışma kültürünü yok edip yerine sadaka kültürünü yerleştirmek istiyorlar, bu da efendi-köle kültürüdür” dedi.
  • TTB COVID-19 İzleme Kurulu Üyesi Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Kayıhan PALA’ya bilimsel açıklamalarından dolayı soruşturma açılması ile ilgili açıklma yaptı ve şunları paylaştı: Prof Dr. Kayıhan Pala ve TTB COVID-19 İzleme Kurulu’nda yer alan bütün meslektaşlarımızın açıklama ve değerlendirmelerinin ilk elden muhatabı TTB Merkez Konseyidir. Sorulacak hesabı, açılacak soruşturması olanların öncelikle bilmesi gereken şey, halkın sağlığı, ülkenin geleceği söz konusu olduğunda bilimin ışığında her türlü eleştirel değerlendirmeyi yapmak TTB’nin ve oluşturduğu kurulların varlık nedenidir. Uludağ Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve aynı zamanda TTB COVID-19  izleme grubumuzun üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala’ya Üniversite yönetimi tarafından açılmış olan soruşturmayı hekimlik değerlerine ve Türk Tabipleri Birliği’ne açılmış bir soruşturma olarak görüyoruz. TTB Merkez Konseyi, bağlı Tabip Odaları ve hekimlik değerlerine sahip çıkan bütün hekim ve sağlık çalışanlarıyla birlikte Dr. Kayahan PALA’nın ve savunduğu değerlerin yanında olacağımızı ilan ediyoruz.
  • Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) ‘4/B’lilerin Kadroya Geçirilmesi Talebiyle Eylemdeydik: Herkese Güvenceli İş, Güvenli Gelecek’ talebi ile dün illerde açıklamalar gerçekleştirdi. Eyleme Dev Sağlık-İş, tabip odaları ve KESK’e bağlı sendikalar da destek verdi. (https://ses.org.tr/2020/07/4-blilerin-kadroya-gecirilmesi-talebiyle-eylemdeydik-herkese-guvenceli-is-guvenli-gelecek/)
  • SES Dersim Şubesi, Covid-19 salgını şartlarında sağlık çalışanlarının koşullarına dikkat çekmek amacıyla Sanat Sokağı’nda basın açıklaması yaptı. SES Eşbaşkanı Serap Kahraman’ın yaptığı açıklamada, SES’in tespit ettiği veriler ışığında Nisan ayından itibaren ülke genelinde 7 bin 428 sağlık çalışanının enfekte olduğunu, 23’ü hekim 43 sağlık çalışanının da yaşamını yitirdiğini belirtti. Kahraman, taleplerini ise şöyle sıraladı: Çalışan tüm sağlık ve sosyal hizmet emekçilerine beş günde bir yaygın test yapılmalı. Corona virüsü meslek hastalığı olarak kabul edilmeli ve iş kazası raporu tutulması zorunlu olmalı. Temel ücretin en düşüğü yoksulluk sınırının üstünde olacak şekilde yükseltilmeli. Yapılacak olan tüm ek ödemeler maaş ve emekliliğe yansıtılmalı, 3600 ek gösterge ve yıpranma payı da verilmeli. Sağlık alanında yeni atamaların kadrolu güvenceli yapılmalı, 4B, 4C, 4D, 3+1, sözleşmeli taşeron, ücretli vekil vb. istihdam modelleri ile çalıştırılan bütün sağlık ve sosyal hizmet emekçileri 4A kadrosuna geçirilmeli.

YENİ YAŞAM

  • Her alanda kadının renginin olduğu bir kent yaratma mücadelesi: Kadınlara yönelik hizmet alanında birçok ilke imza atan Kars Belediyesi, üretimden karar alma mekanizmalarına kadar her alanda kadınlar için bir kent oluşturmayı planlıyor.  Halkların Demokrasi Partisi’nin (HDP) 31 Mart yerel seçimlerinde kazandığı Kars Belediyesi, kadınların hayatın her alanında eşit olanaklara sahip olması, mesleki ve sosyal ayrımcılığı önlemek adına çalışmalar yürütüyor. Eşbaşkanlıkla yönetilen belediye, kadınların karar alma mekanizmalarında yerini almasının yolunu açarken 1 yıllık gibi bir sürede Kadın Dayanışma Merkezi, Mor Cafe, Kadın Emek Pazarı, Tandır Evi, Mor Hat gibi sadece kadınlara hizmet veren proje geliştirdi. (http://mezopotamyaajansi22.com/KADIN/content/view/102167)
  • Yerel yönetimde toplumsal cinsiyeti esas alan muhtar:  Hafsa Sultan Mahallesi’nin muhtarlığını yürüten Zuhal Güneş, oluşturmaya çalıştığı yerel yönetim anlayışıyla kadın ve çocuklar için daha yaşanılabilir bir yer yaratmayı amaçlıyor: “Mahallemizde çalışan kadınlar ağırlıkta. Onlara destek olmaya çalışıyoruz. Belediyelerle ortaklaşarak mahallede kadın dayanışma merkezi kurulması için çabalıyoruz. Mahallede kurduğumuz koperatif ile de çalışmayan kadınlara destek sunuyoruz. Her mahallede kadınlara yönelik İstanbul Sözleşmesi hakkında atölye ve eğitimler düzenledik. Çünkü ne kadar çok güçlü kadın olursa, o kadar çok cinayeti önleyebiliriz. Mahallede şiddet gören bir kadın arkadaşımız başvurduğunda, ona ve varsa çocuğuna başvurabilecekleri mekanizmalara yönlendiriyoruz. Bize yapılan başvuruların büyük bölümünü mevsimlik işçi kadınlar oluşturuyor.” 

(http://mezopotamyaajansi22.com/KADIN/content/view/102312)

JİN

  • Kadınlar Birlikte Güçlü,  TJA aktivisti Sevil Rojbin Çetin’e yönelik köpekli saldırı ve işkenceyi protesto etmek üzere gerçekleştirdiği eylemde hükümete, “Rojbin’e ve diğer arkadaşlarımıza şiddet uygulayan, yürüyemez hale getirerek suç işleyen polisler kim? Bir soruşturma başlatıldı mı?” diye sordu. Açıklamada ‘’Pazartesi Ankara’da, Salı İzmir’de olduğu gibi bugün de İstanbul’da sokaktayız. Sesini çıkartan kadınlara yönelik işkenceyi olağanlaştırma çabalarına karşı susmuyoruz. Pandemi koşullarında dahi kadınlara adres olmuş olan Rosa Kadın Derneği’ni Kürt kadınların özgürlüğünü kriminalize etme çabalarına cevabımız kadın dayanışması!’’ sözlerine yer verildi.
  • Antalya Halkevci Kadınlar, Ebru İntibay’ın Rabia Naz ile ilgili pankartlar astığı iddiasıyla “terör” ile ilişkilendirilerek gözaltında tutulduğunu açıkladı: “Velev ki arkadaşlarımız bu pankartı asmış olsun; Rabia Naz’ın adaletini aramak suç mudur? Katillerinin açıklamasını talep etmek nasıl bir suç unsurudur? Rabia Naz için adalet talebi hangi gerekçelerle terör ile ilişkilendirilmiştir. Öldürülen ve her tür şiddeti gören kadınlara destek olmak, seslerine ses katmak, çocuklara yönelik şiddet ve istismara hayır demek, emeğin hakkını savunmak nasıl bir suç teşkil etmektedir ki arkadaşımız özgürlüğünden alıkonulmuştur? Kadına yönelik şiddetin baskının artarak devam ettiği bu günlerde Ebru arkadaşımızın gözaltına alınmasını kabul etmiyoruz. Ne gizlilik kararları ne de çarpıtılan pandemi süreci direncimizi eksiltmeyecek. Biz kadınlar gerçeklerden ve dayanışmadan yana varız var olmaya devam edeceğiz. Ebru yalnız değildir bu davanın ve sürecin takipçisi olacağız. Ebru derhal serbest bırakılsın. Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz! ”

SİYASAL SAĞLIK-EKOLOJİK SAĞLIK

  • Tahakküme karşı kılavuz: Günümüz siyasetinin kısa bir muhasebesi (Sezai Ozan Zeybek): Yeni siyaset modellerine, başka türlü  ilhamlara ihtiyaç var.Bu görece kısa ve kılavuz mahiyetindeki yazıda siyasete ve eylem biçimlerine dair üç ayaklı bir tasnif sunacağım. Diyeceğim şu olacak: Günümüzdeki siyasî mücadelenin önemli bir bölümü sadece bir hat üzerine yoğunlaşmış durumda. İkinci ayak aksıyor, marjinalleştiriliyor. Sonuncusu ise büyük oranda sindirilmiş/unutulmuş hâlde. …Bu üç ayak bir arada yürümediği zaman, kazanım elde etmek, gücü ve zenginliği paylaşmak pek olası değil. O yüzden devletler ve şirketler, bu üç ayağın bir araya gelmemesi için uzun süredir son derece örgütlü bir mücadele veriyor. 

1-Söze dayalı siyaset: Dili, düşünme kalıplarını değiştirmek: Bu kategorideki eylem biçimleri, yapılan yanlışları ifşa etmek ve böylelikle güçlü olan tarafa geri adım attırmak üzerine kurulu. Basın açıklamaları, sloganlı yürüyüşler, gazetecilik yahut hukukî mücadelenin önemli bölümü bu siyasetin örnekleri olarak görülebilir

2- Alternatiflere dayalı siyaset: Yaşam alanlarını, ilişkileri değiştirmek, sözü pratiğe dökmek: Var olan baskın kurumların, ilişki modellerinin yerine alternatifler sunmak: Alternatif eğitim, alternatif sağlık, alternatif tarım, alternatif aile modelleri… Yani “bakın öyle olmak zorunda değil, bu iş böyle de yapılabilir”i göstermek, icra etmek. … Alternatif siyasetinde hayali kurulan artık her ne ise, kısıtlı imkânlarla da olsa hayata geçiriliyor. Sıfır Atık, Başka Bir Okul Mümkün, Anadolu Meraları, Ovacık Belediyesi, şehir bostanları, göçmen dayanışma ağları… Hepsi de olanın yerine başka bir model hayata geçirmeye çalışıyor.

3- Hayatı durdurmaya dayalı siyaset: Sivil itaatsizlik, grev, vergi vermemek, askere gitmemek…: Hayatı durdurmak veya yavaşlatmak, üstüne çok az konuştuğumuz, konuşunca da hemen geçiştirdiğimiz bir mevzuya dönüşmüş durumda. Kendimden örnek vereyim: Meslektaşlarımız (akademisyenler) tasfiye edilirken biz derslere girmeye devam ettik, öğrenciler mağdur olmasın dedik. Onun yerine gazetelere yazı yazdık, mahkemede beyanatta bulunduk, derslerimizde olan biteni anlattık. (1. tarz siyaset). Yani işleyişi sürdürdük, hayatı durdurmayı denemedik. Sebebin şu olduğunu düşünüyorum: Bu üçüncü tarz siyasette bedel ödememek mümkün değil. Yazı yazmak, imza atmak, dayanışma dersleri açmak, eğer bir savcı hususî olarak peşine düşmezse radara girmez, hattâ kendi mahallesinden çıkamaz. Ancak örgütlü bir grup vergi vermeyi yahut askere gitmeyi bıraktığı anda üstüne çullanılır. Siyasetin bu ayağı olmadan, diğer ikisinin aksamaya mahkûm olduğunu düşünüyorum. … Talebi olmayan, alternatif sunamayan bir blokajın savrulacağı yer muhtemelen derin bir karmaşa olur. Sözün eyleme, eylemin alternatiflere eşlik etmesi gerekiyor. Ancak biz bir süredir üçüncü ayağı rafa kaldırdık. Bunda bedel ödeme korkusunun etkisi büyük. Çünkü üçüncü tarz siyasete doğrudan şiddetle cevap veriliyor, bu eylem kümesi çoğu durumda yasa dışı kabul ediliyor. (https://yesilgazete.org/blog/2020/04/04/tahakkume-karsi-kilavuz-gunumuz-siyasetinin-kisa-bir-muhasebesi/)

  • Biyoahlak günleri (Zeki Gül): Son çeyrek yüzyılda ahlakçılığın, neoliberal birey üretmede başat versiyonu, işte bu biyoahlakçılık yani bireye dayatılan ‘mutlu/sağlıklı olma yönündeki’ ahlaki talepti. Şimdi ise, salt sağ/hayatta kalmaya razı ve bundan mutluluk üretmeye pompalanan bireyler yaratıldı pandemi sonrası. Düne kadar ‘bedenini yeniden düzenlemek ve kendini geliştirmenin siyasetten daha önemli bir hale evrildiği bireylerden söz ediyorken’ şimdi ahval değişti. O beden bir diğeri için riskli: Ya korona ise komşum, arkadaşım, sokaktaki öteki! Görebilen için bireysel çıkışın olmadığı bir labirentteyiz. Komşumuz, sokaktaki tanımadığımız insanlar ve cümle dünya halkları sağlıklıysa biz de sağlıklı olabiliyoruz. … Henüz COVID-19 pandemisi ile evlere hapsolmadığımız günlerde, “yaşamın her alanının kontrol altına alındığı neo-Orwelvari bir evreye girmiş olduğumuzu söyleyebiliriz” diyordu Gilles Deleuze. Ona göre, “Kontrolün uygulandığı yerler artık okullar ya da hapishaneler ile sınırlı değildi. Kontrol toplumunda bu sınırlar bulanıktı ve insanlar kendi evlerinde adeta “tutsak” alınmıştı”. Bu kontrol, “Dört yanımızı kuşatan bir gaz kütlesi gibidir” diyordu Deleuze. Ve geldik bugüne… (https://www.evrensel.net/yazi/86609/biyoahlak-gunleri)

GÖRÜŞLER

  • Bakan Koca vaka sayısında artış hakkında yine bir şey söylememiş oldu. Komşu ülkeden Cizre ve Şırnak’a neden bulaş oldu, sınır kapılarında önlemler de yetersizlik mi söz konusu, tamamen gevşetilerek vazgeçildi mi? Sınır kapılarında yeni normal dönemine mi geçtik? Gaziantep ve Diyarbakır’da artan vakaların gevşeme politikaları ile bir ilgisi var mı? Mültecilerde Covid-19 pozitifliği nedir? Halk sağlığı uzmanı Prof.Dr.Kayıhan Pala’ya ‘’halkı yanlış bilgilendirmek” ve “paniğe yönlendirmek’’ suçlaması yaparken Bursa’daki vaka artışı nedendir, vatandaşın önlemlere uymaması cevabı ile yetinelim mi? Başkent Ankara’da hatta TBMM dahi vaka artışını nasıl açıklıyorsunuz? Hareketlilikteki artış ne ile ilgili? Gençlerdeki bulaş neden arttı? Gevşeme politikalarındaki başarısızlık üzerine bir kelam edilecek mi? Kontrolden çıkmış salgın ile ilgili sorular çok fazla…

Maske ile sınırlanan önlemler, vatandaşın maske uyumsuzluğu kamu adına dile getirilenler. Kamusal denetim konusunda ses seda yok. Hastalıga yakalanan işçilere rağmen fabrikalar üretime devam ediyor. Başka yolu yok toplum Covid-19’a karşı kendi özsavunmasını güçlendirmek zorunda. Toplumsal muhalefet, sağlık muhalafeti olarak talep etmenin ötesine geçmeliyiz. Marmara Depremi, Van depremi, Gezi, Suruç çadırkent süreçlerindeki toplumun öz gücünü ortaya çıkartma deneyimi bugün için de bizler için yol gösterici dersler ile dolu. Pandemi ile birlikte nasıl yaşayacağımıza birlikte karar vermenin mekanizmalarını yaratma en önemli önceliğimiz olarak önümüzde duruyor. 

EKLER

  • Ruşen Çakır: “Geleneksel medya Erdoğan tarafından tamamen kontrol edildiği için insanlar sosyal medyaya yığılıyor ve burada oluşan özgür ortam Erdoğan’ı rahatsız ediyor” (https://youtu.be/mq88zHMFzdc)
  • Üniversite ve lise giriş sınavları sağlığa zararlıdır (Zeki Gül): Televizyon ve gazetelerden hep bildik aktarımlar gelir: Sınav stresiyle fenalaşan öğrenciler… Oysa onların önemli bir kısmı kanda şeker düşmesinden başka bir şey değil. Peki, kan şekeri durup dururken mi düşüyor: Elbette hayır. Sahi, üniversite ve lise giriş sınavları bilgiyi mi, test çözme hızını mı yoksa aynı zamanda biyolojik ve genetik üstünlüğü mü test ediyor? Mevcut uygulama biyolojik üstünlüğü de temel bir belirleyen olarak tercih ediyor. Nasıl mı? Malum Türkiye’de şişmanlık hızla yayılıyor. 2019 yılında Avrupa’nın en şişman çocukları ne yazık ki Türkiye’deydi. … Ne tıpta ilgili uzmanlık derneklerinin, ne de Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlıklarının web sayfalarında şişmanlık ve şeker hastalığı bahsinde bu sınav maratonunun rolünden bahsedilir. Bu görmezlikten gelen yaygın kurumsal tutum alışlar etik ve bilimsel olarak problemlidir … Çocuklar arasında salt bilgiyi değil biyolojik üstünlüğü de test eden, hasta eden sınava dayalı eğitim sistemi gözden geçirilmelidir. (https://www.evrensel.net/yazi/86656/universite-ve-lise-giris-sinavlari-sagliga-zararlidir)