KORONA GÜNLÜĞÜ 18MAYIS 2020

GÜNDEM

  • Devlet kayyımları atamaya devam ederken, yandaş medyanın Kars Belediyesi’ni hedef göstermesi ile başlayan linç devam ediyor. Son olarak JİTEM kod adlı bir hesap, kurşunların yer aldığı fotoğrafla Ayhan Bilgen’i ölümle tehdit etti.
  • Ser verip, sır vermeyen 68 kuşağı önderlerinden İbrahim Kaypakkaya’nın katledilişinin 47. yılı.
  • Sınırlar can almaya devam ediyor. Van’ın Saray ilçesi ile İran sınırına yakın bir noktada kaçak sigara satmak için Türkiye’ye geldiği belirtilen bir kişi öldürüldü. Kişinin TSK mi yoksa İran askerleri tarafından açılan ateş sonrası mı öldürüldüğü ise henüz netlik kazanmadı.
  • Bir süredir hükümete yakın medya tarafından hedef gösterilen Taylan Kulaçoğlu ile gazeteci Hakan Gülseven gözaltına alındı.
  • Yeni normalin çalışma rejiminde panopticon disiplin ve denetim stratejileri ön planda. MESS ve MÜSİAD boş durmadı, ‘çalışma kampları- izole üretim üsleri’ve  ‘MESS-SAFE’ isimli elektronik kelepçeyi (işçilerin her an ve her yerde denetleyen yazılım programı) kamuoyu ile paylaştı. Emek alanında çalışan bilim insanı Hakan Koçak yeni çalışma rejimini şöyle tanımlıyor: “Patron babalar” prangalı çalışma istiyor. (röportajın tamamına ekler kısmından ulaşabilirsiniz)
  • İzmir Gaziemir Belediyesi’nde görevli temizlik personeline, sokağa çıkma yasağının uygulandığı 1 Mayıs günü görev yerlerine bayraklarıyla süsledikleri araçlarda korna çalıp, marş söyleyerek gittikleri için, “sokağa çıkma yasağına muhalefet”ten para ceza kesildi. Halbu ki işçiler yasak günlerinde de işe gitmek için izinliler. Asıl ceza sokağa çıkmalarına değil, susturulamayan marşlara kesildi.
  • 2011 yılında çıkarılan Sulama Birlikleri Kanunu ile birlikte, suyu DSİ’den, enerjiyi şirketlerinden alan ve çiftçilerin yönetimine verilen Su Birlikleri eliyle sulama hizmeti sürdürülmeye başlandı. Bu kanunun çıkış amacı suyun pahalı ticari bir meta haline getirilmesinin ilk adımıydı. Uzun yıllardır enerji borçları ile boğuşan bütün birliklerin borç batağına sürüklenmesi sağlandıktan sonra Su Birlikleri’nin yönetimine AKP bürokratları atanmaya başlandı. Çiftçinin üyesi olduğu birlikleri yöneten bu bürokratlar artık köylüye rağmen tüm kararları tek başlarına alırken, ilk icraatları suyu yüksek fiyatla çiftçiye satmak oldu.
  • Çin’de artan koronavirüs vakaları sebebiyle 6 yetkili görevden alındı.
  • ABD Temsilciler Meclisi’nin altı Demokrat üyesi, Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’ya mektup göndererek, Türkiye’de korona virüsü salgını nedeniyle nisan ayı ortasında yürürlüğe konan infaz düzenlemesi kapsamındaki tahliyelere siyasi mahkumların da dahil edilmesi için Türkiye hükümetine baskı yapmasını istedi.

MEVCUT DURUM-SALGININ KONTROLÜ

  • Dünya genelinde toplam vaka sayısı 5 milyona doğru hızla tırmanıyor, ölüm sayısı da 315 bini geçmiş durumda. Çin’de salgın kontrol altına alındığında 3,500 civarında olan ölüm sayısı salgının diğer kıtalara varmasıyla hızla yükseldi. Ölümlerde ABD ilk sırada 90 bini geçen can kaybı ile… ABD’yi İngiltere (35 bin), İtalya (32 bin), Fransa (28 bin) ve İspanya (28 bin) izliyor. Brezilya 15,7 bin ölüm ile erken kapitalistleşen ülkeleri geçen ilk ülke. Brezilya’nın altında kalan ülkeler 10 binin altında ölüm sayısına sahip olup Avrupa ülkelerinden oluşuyor. İran, Meksika ve Türkiye’de ölüm sayısının fazla olduğu geç kapitalist ülkeler arasında yer alıyor.
  • Türkiye’de son 24 saat içinde yeni vaka sayısı yeniden düşme eğilimine girdi (1,368 kişi), toplam vaka sayısı ise 150 bine dayandı. Test sayısı yeniden azalarak 35 bine indi.
  • İşçi Sağlğı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) 11 Mart-10 Mayıs tarihleri arasında Covid-19’a bağlı 128 işçi yaşamını yitirdiğini duyurdu. İnşaat sektöründe Covid-19 pozitif olsa dahi çalıştırma öyküleri paylaşılmaya devam ediyor. Patronlar için hafif, semptomsuz Covid- 19 pozitifliği sorun değil; bulaşma, yakınlarına ve arkadaşlarına bulaştırma, hastalığın yaygınlaşması işçilerin sorunu…
  • İntihar eden mermer işçisinin Covid-19 pozitif olduğu anlaşılınca 120 işçi karantinaya alındı. Bu tür olgular toplumun içinde tanı almayan yurttaş sayısının oldukça yüksek olduğunu gösteriyor.
  • İspanya’da Carlos III Halk Sağlığı Enstitüsü tarafından yürütülen çalışma İspanya ve Kuzey Afrika’nin İspanyolca konusulan ülkelerinde SARS-CoV-2 enfeksiyonu geçirenlerin toplumun yüzde 5’ini oluşturduğunu ortaya koydu. Bu atak hızına göre sağlık sisteminde tespit edilen vakalar toplam vakaların sadece yüzde 10’unu oluşturuyor. Nüfusu 100 binin üzerinde olan yerleşim yerlerinde sıklık %14.2’ye yükseliyor.
  • “Yeni bir çalışma; Harvard ve MIT’den araştırmacılar 25 derece üzerindeki hava sıcaklığının SARS-CoV-2 bulaşında azalma sağladığını gösterdi. Ancak bu hava sıcakken virüs bulaşmaz anlamına gelmediği için önlemlere devam etmeliyiz. Bir derece yükselme bulaşta %3.1 azalma sağlıyor.” (Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara)
  • The Lancet’in son sayısında yayınlanan Almanyalı bilim insanlarının yaptığı araştırma Covid -19’un semptomlar görülmeden ya da semptomlar görülür görülmez çok bulaşıcı olduğunu gösterdi. Araştırmacılar, bu durumun 4 gün olan ortalama kuluçka süresi ile birlikte ele alındığında Covid-19’u küresel olarak kontrol altına almayı başarmanın çok zor olduğuna dikkat çekiyorlar.
  • Şimdi de PCR negatif çıkan kişilerin yüzde otuzunun yanlış olacağı gündeme oturdu. İngiltere’de sağlık uzmanı bilim insanları, negatif çıkan koronavirüsü (Covid-19) testlerinin yanlış bileceğini ifade etti. Bunun nedeni başında sağlıkçıların yaptıkları insani hatalar ve testlerin doğru çalışmaması geliyor. Tanı testlerinin geçerlilik ve güvenirliği, erken tanı (taramalar) için mi yoksa kesin tanı sürecinde mi kullanıldığı soruları vatandaşın da gündemi olmaya başladı.
  • Milletvekillerinin sağlığı AVM çalışanlarından daha mı değerli? Meclis AVM’lerden daha ileri bir tarihte 2 Haziran’da açılıyor.
  • İçişleri tarafından valiliklere gönderilen, “Yaz Mevsimi Trafik Tedbirleri” genelgesi yayınlandı. 81 ile gönderilen genelgede toplu taşıma araçları ve otobüslerde yüzde 50 doluluk ve maske kullanımının takibine ve trafik denetimlerinde sosyal mesafe kurallarına dikkat edilmesi uyarılarını içeriyor.
  • Ada ülkesi Madagaskar’dan Covid-19 kaynaklı ilk ölüm haberi geldi. Devlet Başkanı Andry Rajoelina, bizzat reklamını yaptığı ve bazı Afrika ülkelerine ihraç edilen ‘Covid Organics’ adlı yerli bitkisel ilacın korona virüsünün tedavisinde çok etkili olduğunda ısrar ediyor.

SAĞLIK ÇALIŞANLARININ SAĞLIĞI-SAĞLIK MUHALEFETİ

  • Cezayir’de Covid-19’la mücadeleye yönelik çıkarılan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nde hamile kadınların, izne ayrılmada öncelikli grupta yer almasına rağmen hastane müdürünün izin talebini reddettiği 8 aylık hamile doktor Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetti.

TOPLUMSAL MÜCADELE

  • Uluslararası Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası’na ilişkin açıklama yapan HDK Adalet Komisyonu, “Devlet, arşivlerini açarak, kayıp avukatlarının ve ailelerinin ulaştıkları bilgileri esas alarak, ailelerin kayıplarına ulaşmasını, faillerin yargılanmasını sağlamalıdır” dedi. İHD ise Birleşmiş Milletler Kayıplar Sözleşmesi’ni imzalama ve uygulama çağrısı yaptı.
  • Belediyelere kayyum atanması sonrası bugün de birçok ilde iradenin gasp edildiği, asıl darbecinin AKP-MHP iktidarı olduğu söyleylemlerinin öne çıktığı eylemler devam etti.
  • HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu, İbrahim Gökçek paylaşımı nedeniyle görevden uzaklaştırılan ve haklarında soruşturma başlatılan hakimler Ayşe Sarısu Pehlivan ve Orhan Gazi Ertekin’in yanında olduklarını belirten açıklama yayımladı.
  • 17 Mayıs Uluslararası Homofobi, Bifobi ve Transfobi Karşıtı Günü nedeniyle STKlar tarafından yazılı açıklamalar yapıldı. Kaos GL Editörü Yıldız Tar ise: “17 Mayıs’ı LGBTİ+ yasaklarının gölgesinde karşılıyoruz.” dedi.
  • Aydın Kızılcaköy’de yapılması planlanan JES’e karşı 22 aydır direnen “Korona değil JES öldürür” diyen kadınlar, mücadeleye davam edeceklerini ve gerekirse dozerlerin önünde duracaklarını belirttiler.

YENİ YAŞAM İNŞASI

  • Kazım Öz ,Kültür Bakanlığı tarafından bazı kısımları sansürlenen Zer filmini online erişime açtı.
  • Kürt Araştırmalar Derneği (Komeleya Lêkolînên Kurdî), Aram, Aryen ve Mori yayınevleri, Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) ve Tora Kurdî’nin de aralarında bulunduğu 24 sivil toplum örgütü ve yayınevi, online Kürtçe dil kursu kampanyasını başlattı.
  • Denizli’de eski bir yayla yolu üzerinde 2013 yılında kadının özgücüyle kurulan Margarita Çiftliği’nde, erkeğin hakim olmadığı, sınırların, ırk ve dil ayrımının olmadığı, paranın geçmediği, takas usulü bir yaşamın sürdürüldüğü anayurt inşa ediliyor.

JİN

  • Ankara Kadın Platformu, “Çocuk istismarına yönelik af yasasına” ilişkin 20 Mayıs Çarşamba günü mor kurdelelerle fiziksel mesafeye uygun zincir oluşturularak yapılacak eyleme çağrıda bulundu. İzmir’de de kadınlar aynı gün için çağrı yaptı.
  • Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) ve Kadın Meclisleri tarafından hazırlanan koronavirüs günlerinde Kadınlar için Şiddetten Korunma Kılavuzu’nun anlatıldığı videoya birçok sanatçı kadın destek verdi. Videoda, kadınların şiddetin karşısında ne yapabilecekleri ve hakları anlatıldı.
  • Kadın katliamları devam ediyor. Şırnak Cizre’de yaşayan Canan Nergiz ve Çanakkale Kurşunlu köyünde yaşayan Fatma K. katledildi. Hükümet karantina günlerinde kadına yönelik şiddete dair düzenleme bir yana konuyu gündemine dahi almış değil.
  • Türkiye’de feminizmin mihenk taşlarından biri olan “Dayağa Karşı Yürüyüş” ilk defa 17 Mayıs 1987’de gerçekleştiriliyor.33 sene sonra Karşı Radyo bugüne özel bir dizi röportaj ve dinleme listesi paylaştı.
  • Akit TV’de yayınlanan Derin Kutu adlı programda, Prof. Dr. Muttalip Kutluk Özgüven, 12-17 yaşındaki kız çocuklarının “mükemmel vücutları” olduğunu söyleyerek, “İstediğiniz doktora sorun, bu yaş ilk çocuğu doğurmak için ideal bir yaş olarak belirlenmiş” ifadelerini kullanmasının ardından, İstanbul Tabip Odası “Hangi Doktora Sorarsanız Sorun. 12-17 Yaş Arasındaki Kız Çocukları Çocuktur. Çocuk yaşta gebeliği savunmak suçtur.” açıklaması yaptı.

“Yeni Normal” ve Kadınların Cenneti-Cehennemi

ÇİĞDEM ÇİDAMLI
  •  “COVID-19’u oluşturan, üreten koşullar, COVID-19’un görünür kıldığı eşitsizliklerle diyalektik bir ilişki içinde”. Yaşam koşullarımızdaki üstel kötüleşme ivmesinin kaynağını, sezonluk griple karşılaştırıldığında pek de ölümcül olmayan bir virüsün üstel büyümesi değil, neoliberal patriyarkal kapitalist koşulların ta kendisi oluşturuyor. “Yeni normal” toplumsal cinsiyet, emek, doğa ve halklar açısından yaşamsal sorunlar yaratan bir dünyanın pandemi koşullarında iyice keskinleştirilen eşitsizlikleri ve bu eşitsizliklerin yönetilme biçimleri üzerine bina ediliyor. Bu anlamda “yeni normal”, Silvia Federici’nin deyimiyle “kapitalizmin icat ettiği ilk makinenin”, yani insan bedeninin, neoliberal faşist iktidarlar ve neoliberal piyasanın ikili sıkıştırması arasında kitlesel ölüm, kitlesel açlık, keskin şiddet-denetim ve ağır ezilmişlik koşullarına alıştırılmaya çalışılması demek.”
  • “Öte yandan “yeni normal”, kadınların emeği, bedeni ve özgürlüğü açısından ağır prangalar yaratan ataerkil tahakküm yöntemlerinin bütün bu kıyım ve yıkım düzeninin devamı açısından ne kadar kritik bir role sahip olduğunu apaçık görünür kılıyor. Kadınlar sadece pandemi koşullarında karşı karşıya bırakıldıkları ağır ücretsiz ev-içi emek yükü, artan erkek şiddetiyle aynı mekâna sıkıştırılma, kitlesel işsizlik, evde veya işyerinde güvencesiz ücretli çalışma koşullarından değil; kapitalizmin üretim ile toplumsal yeniden üretim alanlarını ve doğal yıkımı örgütleme yöntemlerinden de doğrudan etkileniyor.”
  • “İnsan dünyasıyla virüs dünyası arasındaki bariyerleri yıkan agro-ticareti ve endüstriyel hayvancılık yöntemleri; yerkürenin kalbinden evlerimize uzanan biokütle otobanları; sınırsız sömürgeci küreselleşmesi ile doğaya tıpkı emek gibi, “rahmini ve göğüslerini ve başını, yani tüm gizlerinin saklı olduğu yerlerini parçalayıp açacak, teslim alınıp, yarıp geçilecek” bir kadın bedeni muamelesi yapan neoliberal kapitalizm, toplumsal-politik alanı meta ilişkilerine teslim almak için saldırıyor. COVID-19’la meşruiyetini tümüyle yitirdiği derin bir kriz evresinde buluşan kırk yıllık neoliberalizm bize toplumsal-politik alanı meta ilişkilerine teslim almanın gerçek bir “tecavüz” eylemi (isterseniz neoliberal faşizm deyin) anlamına geldiğini zaten öğretmişti. “Yeni normal”, bu tecavüz eylemini derinleştirmeyi ve kalıcılaştırmayı öngörüyor ve kadınlar açısından, “kadın düşmanlığını” aşan yeni bir saldırı evresinin koşullarını yaratıyor. Söz konusu evre, başta kadınlar insanlık için, sadece 198 milyon yeni işsiz, açlık, yoksulluk, yeni sadakacılık yöntemleri ve dijital-maddi yöntemlerle çitlenmiş gelir-geçim kaynakları etrafında ölümüne bir hayatta kalma mücadelesi değil; özgürlüğün, insani özneliğin ve insan olmanın anlamının “AVM”lere sıkıştırıldığı bir çıplak hayatın tahakkümü anlamına geliyor.”
  • “Ama özgürlük ve insan olmanın anlamı AVM’ye sığmaz! Kadınların varlığı hiç sığmaz! Son büyük kalabalığımızda, 8 Mart’ta, cennetin de cehennemin de ne olduğunu eylemimizle tarif etmiştik. Şimdi en zor anlarımızda bile büyük kalabalığımızı hatırlarken, kadınların bu “yeni normal”in bütün temellerini sarsacak politik çatışma düzlemlerinin yaratılmasının önünü açacak yeni bir politik-toplumsal özneliğin inşasında da en ön saflarda yer alacağının bilinciyle, ezberimizin yetmediği yerde oluşmakta olan “yeni normali” kavramak için ezberlerimizi bozmaya cüret ediyoruz!  İnsanın insanın kurdu olduğu bir normale dönmeyi de, o normalin üstüne inşa edilmek istenen “yeni normali” de, birbirimizin cehennemi olmayı da reddediyoruz! Kadın kadının yurduysa, o yurdu yetmeyen ezberlerimizi bozup el birliğiyle yenisini kurarak önce kendi zihinlerimizde, mücadelemizde kuralım. Bizim cennetimiz, öncelikle, “her şeyi değiştirebileceğimize inanmamızı sağlayan ve bize bunun gücünü veren” mücadelemiz olsun.”
https://sendika63.org/2020/05/yeni-normal-ve-kadinlarin-cenneti-cehennemi-587400/

SİYASAL SAĞLIKEKOLOJİK SAĞLIK

Cüzzam ile Veba Salgınları Dönemindeki Politik Denetim Modelleri Sunuş: Foucault’da Salgın Dönemlerinin İktidar Politikaları

ALİ ARTUN

Foucault, “yasa, disiplin ve güvenlik” olarak üçe ayırdığı “mekanizmaları”, “toplumsal kontrol mekanizmaları, ya da türün biyolojik yazgısında bir şeyleri değiştirmeye yarayan mekanizmalar” olarak tanımlar. Ve bunları üç büyük salgın döneminde, cüzzam, veba ve çiçek salgınları döneminde geliştirilen iktidar teknolojilerini örnek göstererek açıklığa kavuşturur. 1975’te incelediği cüzzam ve veba modellerine şimdi bir de çiçek salgını modeli eklenmiştir. Cüzzam yasaya dayalı; veba, disipline dayalı; çiçek de güvenliğe öncelik veren modellerin örnekleridir: “Cüzzamlıların Ortaçağ boyunca, Ortaçağ’ın sonuna kadar yaşadıkları dışlanma örneği… ikili bir ayrım getirir, cüzzamlı olanlarla olmayanları birbirinden ayırır, … temel olarak yasalardan, nizamnamelerden oluşan hukuki bir bütüne, aynı zamanda da ritüellerden oluşan dinî bir bütüne dayanır. İkinci örnek, veba… Ortaçağ’ın sonlarına doğru, 16. ve 17. yüzyıllardaki biçimiyle vebaya dair nizamnameler, bize tamamen başka bir izlenim veriyorlar, başka türlü işliyorlar, başka bir amaca ve özellikle de başka araçlara sahipler. Bu veba nizamnamelerinde söz konusu olan, vebanın olduğu bölgeleri, şehirleri tam anlamıyla çerçeveleyip sınırlamaktır: İnsanlara ne zaman, nasıl, hangi saatte buradan çıkabileceklerini, evlerinde ne yapmaları gerektiğini, nasıl beslenmeleri gerektiğini belirten, kimi görüşmeleri onlara yasaklayan, müfettiş karşısına çıkmalarını zorunlu kılan, evlerini müfettişlere açmaya zorlayan nizamnameler bunlar. Buradaki sistemin disiplinci olduğu söylenebilir. Üçüncü örnek: … çiçek hastalığı ve 18. yüzyıldan itibaren ortaya çıkan aşılama pratikleri. Burada sorun, disiplin yardıma çağrılsa bile, bir disiplin dayatmak değil, kaç kişinin, kaç yaşında, hangi sonuçlar ve hangi ölüm oranlarıyla çiçek hastalığına yakalandığını, nasıl izler taşıdığını, aşının taşıdığı riskleri, bir bireyin aşıya rağmen ölme ya da hastalığa yakalanma risklerini, nüfus üzerindeki genel etkilerini bilmektir. Yani asıl sorun, cüzzamdaki gibi bir dışlama sorunu, vebadaki gibi bir karantina sorunu olmaktan çıkıp, salgını ya da yerleşik fenomenleri önlemeye uğraşan tıbbi mücadeleler sorunu, salgın hastalıklar sorunu haline gelecektir.” https://www.e-skop.com/skopbulten/cuzzam-ile-veba-salginlari-donemindeki-politik-denetim-modelleri/5761

Dünya Kentlerinden Covid-19 Önlemleri

Kadıköy Belediyesi Akademi

Nasıl ki 19. yüzyıldaki kolera salgınları ve 20. yüzyıldaki İspanyol Gribi, kent planlaması üzerinde kalıcı değişimlere sebep olmuşsa, benzer bir sürecin 21. yüzyıl kentlerinde de yaşanması kaçınılmazdır. Gündelik hayatın büyük ölçüde değişime uğradığı bu süreçte, kamu hizmetlerinde yeni ihtiyaçlar belirmiş; şehircilik ilkeleri, planlama araçları, kentsel politika ve stratejiler sorgulanır hale gelmiştir.

Yakın gelecekte de bilim insanları, üniversiteler, meslek örgütleri ve yerel yönetimler kentlerin geleceğine dair kapsamlı analizler yapacak ve yaşadığımız küresel salgın sürecinin kentlerdeki kalıcı etkileri üzerine planlama araçları önereceklerdir. Ancak daha şimdiden gelecekte daha yoğun bir şekilde konuşacağımız dört olgudan bahsedebiliriz: Kentleşme pratikleri, teknoloji kullanımı, çalışma yaşamı ve ulaşım tercihlerindeki değişimler. http://www.kadikoyakademi.org/dunya-kentlerinden-covid-19-onlemleri/

GÖRÜŞLER

  • Halis Yerlikaya, Ata Soyer Sağlık  ve Politika Okulu Öğrencisi

     Henüz aşısı olmayan, herhangi bir etkili tedavisi bulunmayan bir enfeksiyon etkeni ile karşı karşıyayız. Neredeyse toplumun tamamı bulaşıcılığı çok yüksek olan bu enfeksiyona karşı duyarlı durumdadır. Ekonomik ve siyasal kimi gerekçelerle karantina koşullarının gevşetilmesi durumunda, örneğin AVM’lerin açılması, fiziksel mesafeye uyulmaması vb. durumlarda yeniden bir alevlenme ve toplum içerisinde hızla enfeksiyonun yayılma olasılığı vardır. Dolayısıyla bugünden yarına salgının tamamen kontrol altına alınması ve yaşamın olağan eski haline dönmesini beklemek gerçekçi değildir.

    Hastalığa yol açan virüse karşı etkili bir aşı ya da etkin bir tedavi bulunana kadar tüm dünya açısından var olan tedbirlerin devam edilmesi ya da kontrollü bir biçimde gevşetilmesi daha akılcı olacaktır. Aksi durumda yani yaşamın hızla normale dönülmesinin bilimsel karşılığı “sürü bağışıklığı” olarak da ifade edilen “toplum bağışıklığıdır”. Buna karar verildiği durumda da enfeksiyonun hızla toplum içerisinde yayılmasına ve çok sayıda ölümün göze alındığı anlamına gelmektedir.

EKLER

  • 16 Mayıs Cumartesi günü, dünyanın çeşitli ülkelerinden 3000’i aşkın aydın-akademisyen 25 dilde “Salgından ve Krizden Çıkış Deklarasyonu” ilan ettiler. Deklarasyon 31 ülkenin 36 gazetesinde yayımlandı.

      Bu yazıyı yazmamın nedeni, yalnızca metni masaya yatırıp, eleştirmek değil, bir durum muhasebesi yapmak. Zira, imzacılardan biri de benim. Niye imzaladım: şu koşullarda bile neoliberalizmde ısrar eden egemenlere karşı çoğul bir ses çıkarmak ve salgın, ekonomik kriz, iklim krizi, küresel otoriterleşmenin karanlığı insanlığın ufuklarını kapatırken, içerdiği “Yeşil Yeni Mutabakat”, “temel-mal ve hizmetlerin piyasa-ilişkileri dışına çıkartılması”, “tam istihdam” gibi önerilerle başlayan hakim ekonomi-politiğe alternatif tartışmalarının, uzun süredir neoliberal (a)normali aşmaya dönük “Evrensel Temel Gelir”, “Çalışma saatlerinin düşürülmesi”, “Mali oligarşinin zaptürapt altına alınması” gibi siyasa önerilerine doğru genişletilerek gündemleştirilmesine vesile olabilir diyerek metne imza attım. Tabii, bu tartışmalarla büyüyecek entelektüel-kültürel birikimin, önümüzdeki yıllarda yaşanması kuvvetle muhtemel sosyal patlamaların ekososyalist bir doğrultuya doğru kaydırılması için de bir altlık oluşturacağını da düşündüğümü ekleyeyim. Diğer bazı gerekçelerimi de deklarasyona dönük eleştirilerimin sonunda belirteceğim. Bunları yazdıktan sonra eleştirmen koltuğuna geçebilirim…      https://ozgurdenizli.com/aydinlarin-salgin-ve-krizden-cikis-deklarasyonu-ve-yesil-yeni-mutabakat-uzerine-ali-ekber-dogan/

  • Koronavirüs ile ilgili bütün dünya normalleşme adımlarının erken olup olmadığını, karantinanın sürüp sürmemesi gerektiğini tartışırken, onlar başka seslerin arasında, başka bir dünyada yaşıyorlar. İşleri daha çabuk bitirmeleri isteniyor. Çocuklar, uzaktan eğitime zaten çok uzak. Aileler, küçük çadırlarda bir arada her yıl olduğu gibi. Yine birbirlerine yakın, dünyaya uzaklar. https://t24.com.tr/video/cocuk-isciler-salgin-guvencesiz-hayat-mevsimlik-isciler-baska-bir-dunyada-yasiyor,28732
  • Bu yazının amacı salgını inkar etmek ve ya küçümsemek değil. Yalnızca Avrupa ülkeleri örnek alınarak alınan önlemlerin, konu üçüncü dünya olduğunda faydadan çok zarar getirebileceğine dikkat çekmek. Covid’den çok daha ölümcül olan fakirlik ve sağlık sistemlerinin özelleştirilmesine bakmadan korkunun esiri olup “İnsan hayatı kurtarıyoruz” demek en iyi ihtimalle ikiyüzlülüktür. Maksat insan hayatı kurtarmaksa dünyada kurtarılacak sıkıntısı yok. Üstelik de bu müthiş salgın önlemlerinin çeyreğiyle. Ama böyle bir yönelim yok. Covid bile mahalle seçiyor. Zengin- fakir mahallelerdeki ölümlerin orantısızlığına baktığımızda da işin aslı kabak gibi ortaya çıkıyor: “Orta-üst sınıf insan hayatı kurtarıyoruz.” https://www.gazeteduvar.com.tr/forum/2020/05/17/ucuncu-dunyada-salgin/
  • Paylaşımlı ofislere ve sanal ofislere talebin artacağı ve değişimin kaçınılmaz olduğu belirtiliyor. Sektör temsilcileri ‘Bundan sonra haftada 5 gün ofiste olmayacağız’ diyor.

https://artigercek.com/haberler/calisma-duzeni-degisiyor-salgin-bitse-de-uzaktan-calisacagiz

  • Antikor çalışması, İspanya ve Kuzey Afrika’nin Ispanyolca konusulan kesiminde toplumun sadece %5’inin virüse karşı bagisiklandigini gosterdi. Yaklasik 70.000 katilimcinin katıldığı Carlos III Halk Sagligi Enstitüsü tarafından yürütülen çalışmaya göre İspanya ve Kuzey Afrika’nın Ispanyolca konuşulan ülkelerinde SARS-CoV-2 enfeksiyonu geçirenler toplumun yüzde 5’ini oluşturuyor, bu da demektir ki sağlık sisteminde tespit edilen vakalar toplam enfeksiyonun ancak yüzde 10’unu oluşturuyor. İspanya geneli için nüfusu 100.000 in üstünde olan yerleşim yerlerinde enfeksiyon sıklığı artarak yüzde 14.2 ye varabiliyor. İspanya’nın bu enfeksiyon sıklığı, diğer Avrupa ülkelerinin verileriyle uyumlu görünmekte ve yüzde 4-5 olan bu sayılar sürü bağışıklığının hedeflediği yüzde 60 enfeksiyon sıklığından çok uzak. Ölüm oranı çalışmalarının öngördüğü üzere %1.1 olacaksa, sürü bağışıklığının ölüm bilançosu 200.000-300.000 arasında olacaktır, tam da bu nedenle sürü bağışıklığıkabul edilemez. Epidemiyologların önerisi, aşı bulunana kadar fiziksel mesafe önlemlerinin devam ettirilmesidir. https://english.elpais.com/society/2020-05-14/antibody-study-shows-just-5-of-spaniards-have-contracted-the-coronavirus.html