KORONA GÜNLÜĞÜ 14 TEMMUZ 2020
GÜNDEM
- On binlerce Kürdün vahşice katledildiği Zilan katliamının 90.yıldönümü.. İran rejimi ile oturduğu müzakere masasında katledilen Kürt lider Qasımlo’nun katledilmesinin üzerinden ise 31 yıl geçti.,
Ve kan akardı derelerimizden; Zilan, Munzur, 33 kurşun, Newala Qasaba
Ve ülkenin bütün derelerinde…
O iklimde kalırdı acılar
Duymazdı bir Allah’ın kulu çığlığımızı
Ve dağlara sevdalanırdık
Karabasan gecelerin sabahlarında
Direnmek kalırdı Kürde
Yaşamanın bir başka adı direnmektir…
Musa ANTER
- Diyarbakır ve Antep’te sabah saatlerinde yapılan ev baskınlarda çok sayıda kişi gözaltına alındı. Diyarbakır’daki operasyonun odağında kadınlar ve kadın kurumları varken, Antep’te de en az 33 HDP’li ve DBP’li gözaltına alındı.
- HDP “Demokratik Mücadele Programı” kapsamında başlattığı programın ikinci ayağı olan “Demokrasi Buluşmaları” kapsamında siyasi parti ve sivil toplum örgütlerinin yanı sıra tutuklu yakınlarının katılımıyla 14 Temmuz’da saat 17.00’da cezaevi önünde kitlesel açıklama yapacak. Yine, Türkiye’nin Federe Kürdistan Bölgesi’ne dönük saldırılara karşı, HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ve Kürt partilerinin temsilcilerinin katılımıyla 17 Temmuz’da Bağlar ilçesindeki Koşuyolu Parkı’nda açıklama yapılacak. Tüm saldırılara ve engellemelere rağmen HDP sokağı zorlamaya devam ediyor.
- Saruhan Oluç: sosyal medyada var olan sansürü arttırmak sorunları çözmez daha da derinleştirir, sosyal medya sansürünün AKP’ye faturası ağır olacaktır..
- Diyadin Belediyesi’ne kayyum hazırlığı, AKP seçimle alamadığı belediyeleri gasp etmeye devam ediyor, Diyadin ilçe eş başkanları gözaltına alındı, AKP kayyuma yer açma tezgahına hukuku elet etmeye devam ediyor. polisin belediye personelinden binadaki bütün odaların anahtarlarını topladığı belirtiliyor. Sabah saatlerinde Diyadin Belediyesi’ne kayyum atandığı bilgisi geldi. Böylece, HDP yönetimindeki 65 belediyeden 47’si zorla gasp edilmiş oldu.
- AKP’nin seçim rantı için cami olarak ibadete açtığı Ayasofya başına dert açacağa benziyor. AB dışişleri bakanlarının Türkiye gündemli toplantısından Ayasofya nedeniyle kınama kararı çıktı.
- Doğayı toprağı betonla örtme can almaya devam ediyor, Artvin’de Yusufeli baraj şantiyesi su altında kaldı, biri çocuk dört kişi yaşamını yitirdi.
- Toplumsal muhalefeti sindirmek için başvurulan yöntem; vatandaşı ‘Terbiyesizlik yapma lan’ diye azarlayan kaymakama ödül gibi ceza verildi. Konya’nın Ilgın ilçesinin Kaymakamı Yunus Fatih Kadiroğlu dün görevden alınmıştı. Kadiroğlu Bilecik Vali Yardımcılığı görevine atandı.
- BM’nin yayınladığı rapora göre, 3 milyardan fazla insan sağlıklı beslenemiyor .Açlık çeken kesime en çok Asya’da rastlanmakta birlikte, açlık en hızlı Afrika’da yayılıyor. Rapora göre koronavirüs salgını 2020 yılı sonu itibariyle 130 milyon kişiyi daha kronik açlıkla yaşamaya mahkum edebilir.
- Save The Children yardım örgütü, Covid-19 nedeniyle 10 milyon çocuğun eğitim hayatına geri dönememe riski bulunduğunu duyurdu. Çocukların ailelerine destek için çalışmak zorunda bırakılması ve ya çocuk yaşta evlenmeye mecbur bırakılarak istismar edilmesi tehlikesine de dikkat çeken örgüt güvenli ortam oluşana kadar çocukların eğitiminin aksamaması adına uzaktan eğitim için hükümetlere fon ayırma çağrısı yaptı.
- Pandemi nedeniyle tanı ve tedavileri gecikti bu süreçte birçok hasta hayatını kaybetti. Hastaneye gitmeye çekinen birçok hastanın tedavisi ve ön tanısı gecikti.
- Bozacının şahidi şıracı! Danıştay devleti kusursuz buldu! 2009 yılında devletten aldıkları silahlarla 7’si çocuk 44 kişiyi katleden korucuların yargılandığı Bilge Köyü katliamı davasında danıştay korucuları silahlandıran devleti suçsuz buldu. Avukatlar korucular devlet tarafından silahlandırılmasaydı bu katliam gerçekleşmeyecekti açıklamasında bulundular.
- DEDAŞ salgın dinlemiyor; Mardin’in Derik, Artuklu ve Kızıltepe ilçelerine bağlı 100’ü aşkın kırsal mahallenin elektriklerinin DEDAŞ tarafından borçları olduğu gerekçesi ile kesilmesinin ardından içme suyu da kesildi. Elektriğin 24 gündür olmadığı Artuklu’ya bağlı Güneyli (Kuçûka) köyünde yaşayanlar, su ihtiyacı için 1 kilometre uzaklıktaki kuyuya gitmek zorunda kalıyor. Koronavirüs salgınının yaşandığı bir dönemde elektrik ve su kesintisi yurttaşların hayatını tehlikeye atarken son bir haftada 6 koyunun susuzluktan öldüğü öğrenildi. Tepkiler nedeniyle mahallelerin su ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla belli saat aralıklarında enerjinin verildiği Artuklu ilçesinin kırsal mahallelerinde yurttaşlar elektriklerin kesilmemesi için trafo merkezi önünde nöbet tutmayı sürdürüyor. Urfa’da da borçlarından dolayı elektrikleri kesilmek istenen köylüler, lastik yakıp yolu trafiğe kapattılar, ekipleri köye sokmadılar. HDP mecliste DEDAŞ’ın elektrik kesintilerine tepki göstermişti.
- Salgına dair tüm önlemlerin sorumluluğunu vatandaşa bırakan hükümet artan vaka sayılarından da halkı sorumlu tutup önlem yerine şiddete başvuruyor.. Diyarbakır’da kafe basan polis gaz ve silah kullandı..
- KESK’e bağlı Kültür Sanat-Sen Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılması ile ilgili değerlendirmede bulunup endişeleri dile getirdi. Ayasofya’nın duvarlarında bulunan resim bezeme ve mozaiklerin akıbetini soran sendika, eserlerin korunması için nem dengesinin çok iyi gözetilmesi gereken tarihi yapının cemaate açılması ile oluşabilecek hasarlar konusunda uyarıda bulundu.
MEVCUT DURUM – SALGININ KONTROLÜ – SAĞLIK ÇALIŞANLARININ SAĞLIĞI
- Dünya genelinde yeni vaka sayısı 200 binin altına indi. ABD (65 bin 488) ve Hindistan’da (28 bin 179) yeni vaka sayısı artmaya devam ederken Brezilya (21 bin 783), Güney Afrika’da (11 bin 554), Meksika (4 bin 82) ve Kolombiya (3 bin 832) azaldı. Rusya’da yeni vaka sayısı 6 bin 537 ile uzun süredir istikrarını koruyor. İçinde Türkiye’nin de bulunduğu günlük binin üzerinde vaka bildirimi yapan ülke sayısı da 21’e indi. Dünya genelinde ölüm sayısında da azalma devam ederek 3 bin 7312e geriledi. Günlük ölüm sayısı uzun süredir 5 binin üzerinde seyrediyordu. Can kaybında Brezilya (770 kişi), Hindistan (540 kişi) ve ABD (465 kişi) ilk üç sırayı paylaşıyor.
- Türkiye’de son 24 saatte 1,018 kişi hastalığa yakalandı, 19 kişi hayatını kaybetti. Toplam vaka sayısı 214 bini geçerken, can kaybı 5,382’ye ulaştı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, en çok vaka görülen 5 ilin İstanbul, Ankara, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır olduğunu ve bu illerdeki yoğun bakım hasta sayısında artış olduğunu paylaştı.
- Toplu yaşam alanlarında salgın yayılmaya devam ediyor. Burdur Valiliği, 58. Piyade Eğitim Alay Komutanlığı’nda vatani görevini yapan 33 askerin Covid-19 testi pozitif çıktı. Askerlerin tedaviye, temaslı oldukları 221 askerin de öğrenci yurdunda karantinaya alındığı açıklandı.
- Cezaevlerinde de durum benzer. Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi’nin F-6 bölümünde kalan bazı tutukluların rahatsızlanması üzerine cezaevi idaresine başvurarak, test yapılmasını talep ettiler. Tutukluların ailelerinden edindiği bilgilere göre, rahatsızlanan üç tutuklunun test sonuçları pozitif çıkarken, aynı bölümdeki 23 tutuklu da karantinaya alındı. Cezaevlerinde salgının seyri ile ilgili uzun süredir sessizlik hakim. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün yaklaşık bir ay önce yayımladığı “Kovid-19 Pandemi Sürecinde Ceza İnfaz Kurumları” raporuna göre, cezaevlerinde 452 koronavirüs vakası tespit edilmişti. Bunlardan 374’ü iyileştiği, 72’sinin ise aktif vaka olduğu kaydedilmişti. Altı mahpusun da koronavirüs nedeniyle hayatını kaybettiği aktarılmıştı.
- Mahkeme maske cezasını iptal etti. Bolu’dan yaşanan olay aslında maske takma ile sınırlı değildi. Bolu’da köpeğini veterinere götürmek için dışarı çıktığını söyleyen kadın, cezai işlem uygulamak için kimliğini isteyen bekçilere tepki göstererek kimliğini göstermeyi reddedince polis ekipleri olay yerine gelmiş ve 392 TL idari para cezası uygulamıştı. Cezanın iptali için Bolu Sulh Ceza Mahkemesi’ne başvuran kadını Mahkeme haklı bularak para cezasının iptali yönünde karar verdi. Kararın gerekçesinde, “Hem sosyal devlet olma ilkesi, hem de getirilen zorunluluğun mali külfet getirmesi gereği, devletin kişi başına her gün 3 tane maske sağlama zorunluluğu olduğu” ifadeleri yer aldı. Mahkeme kararında, “temel hak ve özgürlüklerin ancak savaş, seferberlik veya olağanüstü hallerde milletler arası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydı ile kısmen veya tamamen durdurulabileceği” şeklindeki Anayasa’nın 15’inci maddesine, “hiç kimsenin hürriyeti ve güvenliğinin mahkeme kararı olmadan kısıtlanamayacağı, zorunlu hallerde kısıtlansa bile 24 saat içinde hakim onayına sunulması gerektiği” şeklindeki 19’uncu maddesine ve “yerleşme ve seyahat hürriyetinin ancak kanunla sınırlanabileceği” şeklindeki 23’üncü maddesine atıfta bulunuldu.
- Mahkeme maske zorunluluğu cezasını iptal etse de polisler ceza yazmaya devam ediyor. Diyarbakır’da minibüste maskesini çıkartıp öksüren yolcu ile diğer yolcular arasında çıkan münakaşaya müdahale eden polis ekibi erkek yolcuya maskesini çıkardığı için 900 lira idari para cezası kesti.
- Covid-19 salgın kontrol edilememesinde sorumluluğu tümüyle vatandaşlara yıkan devlet, kamusal denetim rolünü de ceza kesme ve şiddet ile devam ettiriyor. Diyarbakır’da devlet şiddeti salgın kontrolüne de aracılık etti. Bağlar Göletli Park’taki kafelere okey oynandığı gerekçesiyle baskın düzenledi. Baskında tekme tokat şiddet uygulayan ve biber gazı sıkan polis, silah da kullandı. Olayların yatışmasından sonra polis işyeri sahiplerine ve oyun oynayanlara para cezası kesti.
- Covid-19 işçi sağlığını tehdit ediyor. Mersin’de bir işçi Covid-19’dan hayatını kaybetti. Dev Tekstil Çukurova temsilciliği ‘Mersin Serbest Bölge’de işe girişte, çıkışta, yemekhanede işçilerin fiziksel mesafeyi sağlamasını mümkün kılacak fiziksel şartlar uygun değildir. Bunun için işçilerin çalıştığı yerlerin fiziksel şartları yeniden düzenlenmeli, gerekiyorsa bu amaçla tadilat yapılmalıdır’ açıklamasını yaptı.
- Şili’de iyice derinleşen salgın krizi ile tekrar ortaya çıkan temel sosyoekonomik sorunlar, hem virüsün yayılma hızını artırdı, hem de zor durumdaki insanları yeniden sokağa döktü. Şili 317 bini geçen vaka sayısı ile Brezilya ve Peru’dan sonra Güney Amerika’da virüs salgınının en fazla görüldüğü üçüncü ülke ve dünyada ise altıncı ülke konumunda. Şili’de nüfusa göre ise durum daha da vahim: Milyon kişi başına 16 bin 612 vaka ile şu anda küçük ülkeler bir yana bırakılırsa dünyadaki en yüksek orana sahip.
- King’s College araştırması: ‘Koronavirüste antikor birkaç ay içinde kayboluyor, hastalığa grip gibi sürekli yakalanabiliriz’. Kan testlerine göre, hastaların yüzde 60’ı virüsle savaşlarının doruk noktasında güçlü bir antikor tepkisi geliştirdi. Üç ay sonra bu hastaların sadece 17’sinde bağışıklık seviyesinin korunduğu ortaya çıktı. Aynı dönem içinde bağışıklık seviyesi 23’te bire düştü. Bazı vakalarda ise hiç antikor bulunamadı. Dr. Doores, “Eğer enfeksiyonunuzda antikor seviyeniz iki-üç ay içinde zayıflamaya başlıyorsa aşı da muhtemelen aynı şeyi yapacak. İnsanların takviye alması gerekecek ve bir doz yeterli olmayabilecek” dedi.
- ABD’de bulunan Jackson Laboratuvarı’nda görev yapan immünoloji uzmanı Prof. Dr. Derya Unutmaz, korona virüsü (Covid-19) atlatan hastalardaki antikor seviyesinin 2-3 ay sonra düştüğünü belirti. Unutmaz şöyle devam etti: ‘Diğer çalışmalarda bu sonuca varılıyor. Bu bakımdan, ikinci defa Kovid-19 olma riskinden oldukça endişe ettiğimizi söylemiştim, sanırım korktuğumuz oluyor.” Kalıcı bağışıklığın olmaması aşı çalışmalarına da yol gösterecek. Koronavirüs nedeniyle doğrudan hasta olan kişilerde bile kalıcı bağışıklık kazanılamıyorsa, aşı ile de bunun mümkün olmayacağı, geçici koruma elde edilebileceğini söyleyebiliriz.
- Güney Amerika’ya özgü bir tür olan lamalardan alınan iki antikor türünün, laboratuvarda kültürlenen hücrelerde yeni tip korona virüsü etkisiz hale getirebildiği bildirildi. İngiltere’de The Rosalind Franklin Enstitüsünden James Naismith ve Raymond Owens liderliğinde yapılan çalışmanın ayrıntıları, “Nature Structural & Molecular Biology” dergisinde yayımlandı. Lamalar gibi devegillerin, insanlarda olduğu gibi ağır ve hafif iki antikor zincirinin yanı sıra “nanobody” olarak bilinen tek alanlı bir antikor türüne de sahip olduğunu vurgulayan bilim insanları, Covid-19’un sivri uçlarının hücre kültüründe ACE2 proteinine bağlanmasını engelleyen iki yakın ilişkili “nanobody” keşfetti. Bilim insanları “nanobody”lerin tek başına ya da diğer antikorlarla birleştirilerek ağır Covid-19 vakalarında pasif bağışıklama için kullanılabileceğini belirtti.
- Fransa hükümeti ile sendikalar arasında 7 haftadır süren görüşmeler sonucu, sağlık çalışanlarına toplamda 8 milyar euroyu bulan maaş zammı yapılması kararlaştırıldı. Koronavirüs salgınıyla mücadelede gösterdikleri çabalardan ötürü takdir toplayan sağlık çalışanları, bunun maaşlarına ve hastane bütçelerine de yansımasını talep ediyordu. Fransa’da sağlık çalışanları bu taleplerle sokağa çıkmış, hatta bazı göstericilere sosyal mesafe kurallarına uymadıkları için para cezası kesilmişti. Hükümet ile sendikalar arasında varılan anlaşmaya göre, sağlık çalışanlarının maaşlarında ortalama 183 euro artış olacak.
- Uluslararası Af Örgütü COVID-19 pandemisi sürecinde dünyanın dört bir yanında sağlık çalışanlarının deneyimlerini belgeleyen yeni bir rapor yayımladı. Raporda sağlık çalışanlarının, gözaltına alınmaktan tutuklanmaya, tehditlerden görevden alınmaya kadar çok çeşitli misilleme biçimleriyle karşı karşıya kaldığını belgeledi. Veriler, dünyanın dört bir yanından 79 ülkede, bilindiği kadarıyla 3 binin üzerinde sağlık çalışanının COVID-19’a yakalandıktan sonra öldüğünü gösteriyor.
SAĞLIK MUHALEFETİ-TOPLUMSAL MÜCADELE
- TTB Merkez Konsey üyesi Halis Yerlikaya salgının devam etmesinde sorumluluğun yurttaşlara atıldığını ve bunun kolaycı bir yaklaşım olduğunu salgın sürecinin kamusal düzeyde yönetilmesi ve sorumluluğun yurttaşlara atılmaması gerektiğini vurguladı. “Bizler bölgenin yoksulluğunu ve kalabalık aile ortamlarını biliyoruz. Bağlar ve huzur evleri gibi kabalalık evlerde yoksul insanların yaşadığı yerleri biliyoruz. Sizler bu insanlara gerekli sosyal desteği sağlayamazsanız, maske ihtiyaçlarını karşılayamazsanız uyarıların çok da gerçekliği olmuyor. İşe gitmek ve toplu taşıma kullanmak zorunda kalan insanlar varken salgınla mücadelenin yetersiz olacağını düşünüyoruz. İl ve ilçeler düzeyinde toplumsal katılım ile sürecin daha iyi olacağını düşünüyoruz. Türkiye’de salgın iyi yönetilemiyor, ancak bölgede çok daha kötü yönetiliyor”
- SGDF’nin Esenyurt Yeşilkent Parkı’nda Suruç katliamında yaşamını yitirenleri anma etkinliği polisin engelleme girişime rağmen gerçekleştirildi. Eylemde konuşan SGDF Eşbaşkanı Alev Özkiraz, “Biz burada etkinliğimizi yapmış olduk. 33 insanın düşü burada gerçekleşmiş oldu” dedi.
- İspanya’da sağlık çalışanları maaşlarının ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi için protesto eylemi düzenledi. 22 Mayıs’tan bu yana toplu sözleşme konusunda bir yanıt almaya çalıştıklarını söyleyen sağlık çalışanları, yetkili makamlardan yanıt gelmemesi halinde süresiz grev gibi daha sert kararlar alma aşamasında olduklarını vurguladı.
YENİ YAŞAM
- Yayıncılık sektörü, salgın sürecinde kitap üretiminde yüzde 21,94 oranında artış yaşadı.
- Bilimin ırkçılığa alet edilmesine bilimcilerden boykot!! ABD’de 1500ün üzerinde matematikçi imzaladıkları metinle meslektaşlarına ve bilim dünyasına polisle işbirliği yapmama çağrısında bulundular.. Birçok ülkede kurumsal ırkçılığın ve şiddetin merkezi haline gelen polis teşkilatı matematikçilerden eğitim almakta..
- Mersin Barosu, SES, Eğitim-Sen, Günebakan Kadın Derneği, Hayat Ağacı Kadın Kooperatifi, Maya Derneği ve HDK binalarına gökkuşağı bayrağı asarak Mersin Onur Haftası’nı kutladı.
JİN
- Gülistan Doku 190 gündür kayıp, erkek arkadaşının polis babasının olaya müdahil olmasıyla örtbas edilmeye çalışılan Gülistan Doku’ya kadınlar sahip çıkmaya devam ediyor.. HDP’li kadınların Dersim’de Gülistan için yapmak istedikleri eylem engellendi, kadınlar tüm engellere rağmen haykırmaya hesap sormaya devam edecekler,.
- Hindistan’da koronavirüs kadınların kürtaj olanaklarına ulaşmasında zorluk yaratıyor: “Ne zaman başımıza bir felaket gelse, kimse üreme sağlığı ve cinsel sağlık ile ilgili konuşmuyor.” Milyonlarca kadın tüm dünyada olduğu gibi Hindistan’da da genel sağlık hizmetlerinin yanı sıra üreme sağlığı hizmetlerine erişimde ciddi sıkıntılar yaşıyor. Evde çalışmanın ya da işsizliğin ilk kurbanı olan kadınların dışarıdan kendi ihtiyaçlarını karşılamaları pandemi sürecinde iyice zorlaştı.
Çima peymana Stenbolê!
Aysel Avesta /yeni özgür politika
“Desthilata AKP-MHP’ê li dijî beşên civakê hemûyan bi armanca qirkirinê dest bi êrişan kiriye. Êrişên leşkerî têra wan nekir vê carê bi guhatina qanûnan dixwazin civakê hemûyî têxin bin kontrola xwe. Piştî qanûna înfazê û efûkirina tecawizkaran niha jî bi derxistina qanûna ‘pir baroyan’ dixwazin darazê jî bi xwe ve girê bidin. Lê qanûn û destûrên ku wan li qada navneteweyî îmze kirine ji nedîtî ve tên.Ev demek e ku peymana Stenbolê mijara sereke ya jin û azadîxwazan e. Dewleta Tirk di sala 2011’an de bûbû yekem dewlet ku Peymana Konseya Ewrûpayê ya ku bi navê Peymana Stenbolê tê binavkirin îmze kiribû.Her çiqasî ev peymana ku bingeha xwe ji rêgeza wekheviya zayendan digire, di 1’ê Tebaxa 2014’an de ketibe pratîkê jî bê wate bû. Ji ber ku desthilatdariya faşîst a AKP’ê ji bo bicihanîna vê peymanê tu gavên berbiçav neavêtin.” https://justpaste.it/1nn0k
İstanbul Sözleşmesi: AKP’nin kadınlarla sınavı
Nejla Kurul /Yeni Yaşam
“İstanbul Sözleşmesi, toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık ve şiddeti dert edinen ilk uluslararası belge olarak niteleniyor. Kadın örgütlerinin ve bağımsız kadınların ve uzun soluklu mücadelesinin sonucunda 2011’de imzalandı, Sözleşme’yi imzalama onuru AKP dönemine kaydedildi. Sözleşme tam da adında ifade edildiği gibi (1) kadına yönelik şiddeti ve aile içi şiddeti önlemeyi amaçlıyor. Yaşatma ve yeni yaşam felsefesi ve pratiği ile çok uyumlu olan bu belge, Türkiye’nin yeni elitleri arasındaki görünür muhafazakâr erkek temsiller tarafından hoyrat biçimde eleştiriliyor.
İstanbul Sözleşmesi’ni ‘tüm kötülüklerin kaynağı’ olarak görüp eleştirenlerin eleştirisini yapan Özlem Zengin ve feminizmlerle açık veya örtük bir biçimde ilişkilenmiş muhafazakâr kadınlar, bir yandan partideki kadın emeğini, bir yandan da güçlenen ataerkil kurumsallaşmaları görüyor olmalılar. Neo-liberalizmle eklemlenmiş para, mülk, politik güç ve kadro peşindeki erkekler, cami sayısının artırılması, yüksek ezan sesiyle uyanılan şehir mitinin yaygınlaştırılması ve Ayasofya’nın ibadete açılması vb. dışında muhafazakâr politikalarını aile, kadın ve çocuk coğrafyasında devinerek sürdürüyorlar. Yükselen işsizlik, derinleşen ve yaygınlaşan yoksulluk gündemlerinde bile değil. Erkek konumları ile ‘aile kurumunun’ arkasına saklanıyor ve ayrıcalıklarını sürdürmek için çabalıyorlar.” http://yeniyasamgazetesi1.com/istanbul-sozlesmesi-akpnin-kadinlarla-sinavi/
SİYASAL SAĞLIK-EKOLOJİK SAĞLIK
- Sağlık hakkı için açlık grevine başlamak zorunda kaldılar.. Osmaniye 2 Nolu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalan Mehmet Faruk Engin, Bawer Başar ve İbrahim Halil Karataş, tedavi hakları engellendiği gerekçesiyle 6 Temmuz’dan bu yana süresiz dönüşümsüz açlık grevinde. Sol bacağında şarapnel parçası olan Engin, 1 yıldır hastaneye sevk edilmiyor. Engin, bu nedenle açlık grevinde. Başar ve Karataş da Engin’in tedavi edilmemesini protesto etmek amacıyla eylemde.,
O Ağacın Altında Buluşmak
Figen Yüksekdağ
“Suruç’a gidenler bilir. Küçücük ilçe merkezinin ortasında Amara Kültür Merkezi vardır. Kültür Merkezi’nin ortasında da bir meşe ağacı… Daha yerel yönetimlere kayyum girmeden önce kültür merkezinin cayır cayır yanan Suruç ovasına tezat ağaçlı, çiçekli ferah bir bahçesi vardı. İnsanların gelip gölgesinde dinlendikleri; kadını, genci, yaşlısı ve çoluğu çocuğuyla serin serin sosyalleştikleri bir yerdi. Özgürlük ve dayanışmanın bir kente ruhunu veren insancıllığın buram buram tüttüğü merkezler vardır ya, işte öyle… İnsanlar sınırda ve içeride süren savaşa rağmen korkusuzdu. Bu ne cüret değil mi? Yönetenlerin aklından geçen aynen buydu.
O tehlikeli sınır kentinde IŞİD dışında herkes terörist ilan edilmişken, seçimlerden ağır bir hezimetle çıkan iktidar ve yandaşları öfkesinden saldıracak yer ararken ve Suruç’un ikiz kardeşi Kobane’de taş üstünde taş bırakılmamışken bu neyin cesaretiydi ki sosyal, siyasal hayat ve etkileşim böyle ‘pervasız’ sürsün.”
“Anın sorumluluğunu üstlenmek her zaman kolay olmamıştır. Ama değişim denilen şey, geçmiş ve gelecek zaman kipleriyle var olmaz. Kimin değişime, devrime ve gelişmeye dair iddiası varsa, şimdiki zamanın içini doldurması gerekir. Risklerine, çoklu olasılıklarına, mevcut gerçekliğin sanki hiç geçmeyecekmiş gibi görünen hakimiyetine ve eskiyle yeninin, durağanlıkla dinamiğin, zalimle mazlumun hiç bitmeyecekmiş gibi görünen savaşına rağmen, anın ne muhteşem bir gücü olduğunu unutan toplumlar, ne yazık ki çoğu zaman toplumsal gelişimlerini tamamlayamadan, bir topluluk olarak kalıyorlar. Suruç ölümsüzleri, gelişim dinamiklerini iğdiş edilmiş, kör nefretle bölünmüş bir politik coğrafyada, birleşik toplumsallığın kurulabilmesi için, bilinci ve eylemiyle anın gerektirdiği sorumluluğu üstlendi.”
http://yeniyasamgazetesi1.com/figen-yuksekdag-suruc-icin-yazdi-o-agacin-altinda-bulusmak
EKLER
- Şili’de toplamda 7 bini geçen ölümler, hız açısından da milyonda 367 gibi oldukça yüksek bir hız olup üst sıralarda yer alıyor. Basın açıklamalarında olduğundan daha az vaka sayısı vermesi ortaya çıkan Eski Sağlık Bakanı, derinleşen salgın krizi neticesinde haziran ortasında istifa etti. Bakan, istifasından kısa bir süre önce başkent Santiago’da çok hızlı bir şekilde artan vakalar karşısında kentin yoksul mahalleleri konusunda hiçbir farkındalığının olmadığını itiraf etmiş, “Santiago’da öyle yoksul ve kalabalık mahalleler var ki bunların farkında değildim” demişti. Hükümetin ve yetkililerin iyice derinleşen sağlık krizinde topu Santiago’nun varoş ve fakir mahallerine atması (“Karantinaya uymuyorlar” açıklamaları) aslında hem Şili’deki salgın krizinin kontrol dışı olduğunu hem de yıllardır var olan sosyoekonomik uçurumun salgın ile ne denli iç içe girdiğini gösteriyordu. Şili’de mart ayında yaz sezonu bitmesi ile Avrupa ve Amerika’dan dönen zengin ve elit Şilililer, virüsü de beraberinde getirdi. “Alınan tedbirler” ile yüksek kaliteli özel hastanelere ve kliniklere erişebilen bu ilk grup arasında salgın kontrol edilmiş gibi gözükse bile, özellikle zengin mahallelerdeki ev, restoran ve kafeterya gibi yerlerde çalışmak zorunda kalan işçi ve emekçi kesim virüsü kaparak kendi yaşam alanlarına taşıdılar. Bu bölgelerde yaşayan ve çoğunluğunu Şili yerli halkı ile Venezuela, Haiti, Peru, ve Bolivya gibi ülkelerden gelen göçmenlerin oluşturduğu kesim, övülen bu sağlık sisteminden ve alınan tedbirlerden yararlanamadı. irçok kişinin evden çalışma lüksüne sahip olmadığı düşük gelirli bu mahallelerde salgın kontrol dışına çıktı. Birçok insan virüsün sağlık durumlarını nasıl ve ne derece etkileyeceğinden çok, virüse yakalanıp kötü ve yetersiz koşullardaki işlerini kaybetme kaygısı ile karşı karşıya kaldı. Yine bu yerlerde işini kaybetme endişesi ile test yaptırmaktan kaçınan insanların olduğu düşünüldüğünde, salgının işçi ve emekçi sınıf üzerindeki dağılımının ve gerçek etkisinin tam olarak tespit edilmesi zorlaştı. (https://www.evrensel.net/haber/409290/silide-sosyoekonomik-ucurum-ile-derinlesen-kovid-19-salgini)
15 Temmuz vesilesiyle Türkiye’de kitleler ve politik mücadele
Ali Tekin /Komün Dergi
..Sungur Savran’ın iddia ettiği gibi 15 Temmuz gecesi darbe girişimine kafa tutan işçiler, kent yoksulları, köyden tam kopmamış emekçiler, tablacılar, değnekçiler, muavinler, çıraklar, yamaklar, ortacılar, köprüde trafik yoğun olduğunda su satanlar değildi. Siyasal hedefi net bir biçimde AKP iktidarını ve Tayyip Erdoğan’ı korumak biçiminde billurlaşmış olan silahlı polis memurları ve onlarla içli dışı silahlı AKP teşkilatları da vardı ve belirleyici unsur bu ikincisi oldu…
…Z kuşağı olarak isimlendirilen yirmi yaş altı gençlerden beklentiler oldukça artmışken, bu kuşağın genel geçer özelliklerine fit olmak gerekmiyor. Yine bu kuşağın içinde bulunan ve annesi, babası, akrabaları işkence görmüş, mahpus düşmüş devletin cürümünü bizzat kendi gözleriyle görmüş binlerce gence eğilmek gerekiyor. Devrimcilik görünenin içine, halihazırda görünenin alışıldık kodlarıyla girmek ve onu değiştirmeye çalışmak değildir. Yani yeni kuşakların stereotip eğilimi olan örgütsüz, amaçsız ve nihilist geçici yıkıcılığını, saman alevi gibi hızlıca parlayıp çabucak sönen ruh halini dönüştürmeye çalışmak, üstüne bu örgütlenme karşıtı kalıp davranışları yeni toplumun müjdecisi veya devrimleri güncelleyecek yeni anahtar olarak görmek yerine, Z kuşağının içindeki bu ayrıksı toplama, devlet gerçekliğini kendi gözleriyle görmek zorunda kalan gençlere bakmak gerekiyor.
Bu yazı 15 Temmuz’un iki mesajı olduğunu savunuyor. İlki artık T.C. siyasetinin asker-sivil gerilimi üzerinden okunamayacağıdır. Önceden de bu eksenden okunmuyordu, sınıfsal düzlemde okunuyordu; ama askeri darbelerle yoğrulmuş devlet gerçekliği, Marksistler her ne kadar çokça dikkat etseler de dillerden bu kelimeleri çıkaramıyordu. İkinci mesaj ise sosyalistlerin artık devlet şiddetini göstermeyi sonraya erteleyen demokratik eylem aşamasını geçmesi gerektiğidir. Devlet kendi kendini sergilemekten hiç çekinmemektedir. Sosyalistler de çekinmemelidir, ne yapılacaksa artık yapılmalıdır.
The Çimento: Birinci sezon!
Önder Algedik/ gazeteduvar
…Türkiye kişi başına çeyrek ton buğday üretirken, yarım ton asfalt seriyor, bir ton da çimento döküyor. Ayrıca kişi başına 1,5 ton kömür yaktırıyor, atmosfere 6,2 ton seragazı salıyor. Salgında hekimler el hijyeni dediğinde sokaklara deterjan dökme anlayan bir siyaset ile yönetiliyor. Bunu herkes görüyor, siyaset görmüyor. Ortada 1832 tane Hasankeyf felaketi var, yeni bir şeymiş gibi yapan siyasetçiler çıkıyor.
Türkiye’nin betonlaşma politikaları bir dizi olmalı. Aşağısı kurtarmaz. O kadar güzel arka plan var ki.. Her bölümü bir konuyu işlemeli. Mesela bir bölümde Sulukule, birinde Sur olmalı. Hatta Çukurambar da olmalı. Ama dizi olacaksa her bölüm jeneriği Hasankeyf ile başlamalı, “12 bin yıllık insanlık tarihini betona gömdük” demeli mesela. Bu kadar yaşanmışlık kokan bir dizi olabilir mi?…
https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2020/07/13/the-cimento-birinci-sezon
- Uluslararası Af Örgütü COVID-19 pandemisi sürecinde dünyanın dört bir yanında sağlık çalışanlarının deneyimlerini belgeleyen yeni bir rapor yayımladı. https://amnesty.org.tr/icerik/kuresel-saglik-calisanlari-susturuldu-covid-19a-karsi-korunmadi-ve-saldiriya-ugradi
GÖRÜŞLER
Bir cuma gecesi KHK’lar gibi çıkarıyorlar tarama emrini, sabah başlayın 2 günde bitirin. Filyasyon ekipleri tükendi hafta sonları dahi çalışıyorlar. Boş eski yıkık dökük binalar, tatile gitmiş insanların daireleri ve kırsalda inekler çıktı bazı adreslerde. Çok istedim damda inekten alayım ama ekip izin vermedi başım derde girermiş diye 🙂 espri bir yana artık bu gece yarısı gelen emrivaki ile taramaya çıkmaktan bezdik.