KORONA GÜNLÜĞÜ (12 MART 2021)
KORONA GÜNLÜĞÜ (12 MART 2021)
Salgın yönetilemiyor! Emekçiler, ötekileştirilenler ölmeye devam ediyor! Sağlık emekçileri tükeniyor, hayatını kaybediyor!
***
Türk Tabipleri Birliği (TTB), Covid-19 pandemisinin Türkiye’de birinci yılını değerlendirdi. Salgında test sayısının yetersizliği, aşının temin edilememesi, kısıtlama ve sosyal desteklerde sınıfsal eşitsizlik gibi birçok sorunun yaşandığına dikkat çeken TTB, maske ve sokağa çıkma kısıtlamasının bile kaosa dönüştüğünü, bir yıldır verilerin şeffaf bir şekilde paylaşılmasını talep ettiklerini belirtti.
***
Pandeminin birinci yılında sağlık meslek örgütleri İstanbul’da bulunan SSK Okmeydanı Hastanesi’nde bir araya gelerek açıklama yaptı. Açıklamada iktidarın salgın politikası eleştirilerek, “Milyonlarca insanımızın hastalanıp on binlerce insanımızın ölümüne yol açanın sadece 0,125 mikron çağında, tek zincirli, zarflı bir RNA virüs olmadığını biliyoruz. “Türkiye’nin bu süreçte bu kadar ağır bedel ödemesinin ve hala ödüyor olmasının sorumlusu on binlerce yurttaşımızın hayatına mal olan Covid-19 pandemisinden ‘başarı hikayesi’ çıkarmaya, binlerce yurttaşımızın hayatına mal olan Covid-19 salgından siyasi rant sağlamaya çalışan AKP zihniyetidir. Geçtiğimiz bir yılda yaşananlar göstermektedir ki, Türkiye’de salgınla mücadelenin ön koşulu bu zihniyetle mücadeleden geçmektedir. Kadını, erkeği, genci, yaşlısıyla COVID-19 nedeniyle kaybettiğimiz bütün sağlık çalışanlarının, bütün yurttaşlarımızı sevgiyle, saygıyla, minnetle anıyoruz. Anıları her zaman bizimle birlikte olacak” denildi.
***
Covid-19 pandemisi sık görülmeye, sık öldürmeye ve yaşamı altüst etmeye devam ediyor. Toplam vaka sayısı 119 milyon 101 binin, Covid-19 nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 2 milyon 641 binin üzerine çıktı. Bulaş tehdidi olan aktif hasta sayısı 21 milyon 745 binin üzerinde olup hala oldukça yüksek sayıda olduğunu hatırlatıyoruz.
Dünya genelinde haftanın ikinci günü 477 bin 306 kişide Covid-19 pozitifliği saptandı. Covid-19 nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı ise 9 bin 634 kişi oldu. Günlük vaka bildiriminde Brezilya zirveye iyice yerleşti: Brezilya (78.3 bin), ABD (62.8 bin), Fransa (27.2 bin), İtalya (25.7 bin), Hindistan (21.7 bin), Polanya (21 bin), Çekya (14.4 bin), Türkiye (14 bin) ve Almanya (13.7 bin).
***
Yeni kontrollü normalleşme dönemine geçişin ikinci haftasında vaka sayısında tırmanış devam ediyor. Son 24 saatte yeni vaka sayısı 14 bin 46 yeni vaka bildirimi yapıldı. Covid-19 nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı ise 63 kişi olup, düşme eğiliminde olsa da hala oldukça yüksek olduğuna dikkat çekiyoruz. Toplam vaka sayısı 2 milyon 836 bine yaklaşırken toplam can kaybı 29 bin 290 kişiye yükseldi. Turkuaz tabloda eleştirilere rağmen ısrarla yer verilen yeni hasta sayısı 821 kişiye yükseldi. Günlük test sayısı 146 binin üzerinde. Turkuaz tabloda aktif hasta sayısı yer almıyor. Günlük olarak aktif hasta sayısını Worldmeters’dan paylaşmaya devam ediyoruz.
Worldmeters’a göre Türkiye’de aktif hasta sayısındaki ciddi yükseliş devam ediyor. 08 Mart itibarıyla aktif hasta sayısı 147 bin 606 kişiye yükseldi. Bu sıçrama tarzı yükselme, bulaş tehdidinin artacağını da gösteriyor. Ağır hasta sayısımız ise 1,310 kişi. Aktif vakanın yükselmesi ile %1’e kadar düşen ağır hasta oranı dünya ortalamasının (%0.4) halen iki buçuk katına yakın! Yüksek ölüm hızının yüksek ağır hasta oranı ile ilişkili olduğunun vurgulamaya devam ediyoruz.
***
Ülkemiz pandemide ilk vakanın bildirildiği 11 Mart 2020 tarihinden bir yıl sonrasında, 2.807.387 vaka ile dünyada 9. sırada yer almaktadır. Toplam ölüm sayısında ise 29.160 ile 18. sıradadır. Bugün halen en yaygın tanı testi RT-PCR yöntemidir; ancak testin duyarlılığı yüksek olmadığı için negatif test sonucu COVID-19 olmadığı yönünde değerlendirilmemekte ve klinik özellikler, akciğer bilgisayarlı tomografisi incelemesi ve bazı biyokimyasal veriler doğrultusunda tanı konulmaktadır. Buna karşın ülkemizde maalesef, hastalığın bildiriminde sadece PCR testi pozitif olanlar kesin olgu olarak değerlendirilmektedir. Ölüm bildirimlerinde aynı kriter kullanıldığından vaka ve ölüm sayıları gerçek değerlerin altındadır. Özellikle vakaların artış gösterdiği dönemlerde fazla ölümlerin de artıyor olması aradaki farkın doğrudan veya dolaylı (hizmete ulaşamama, COVID-19’a bağlı nedenlerle var olan hastalığın ağırlaşması vb) olarak COVID-19’la ilişkili olduğunu işaret etiği düşünülmektedir. Hastalığın epidemiyolojik değerlendirilmesinde çok önemli olan yaş ve cinsiyete göre değerlendirilmesi T.C Sağlık Bakanlığı tarafından 29 Haziran 2020 tarihinden itibaren haftalık olarak raporlanmaya başlanmasına karşın bu raporların en güncelinin tarihi 23 Kasım 2020’dir.
Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan tedavi ile ilgili rehber pandeminin ilk döneminde önemli bir başvuru kaynağı olarak hizmet vermiş olsa da sonrasında başta dünyada etkin olmadığı gösterilmiş bir ilaç kullanımı da dahil olmak üzere yazılanlar güncellenememiş ve sahadaki uygulama rehberden dolayısı ile standart bir yaklaşımdan uzaklaşmıştır. Rehber ve sahadaki uygulama arasındaki benzer bir sorun COVID-19 tanısı alanların izlemi ve izolasyona alınması, temaslı takibi ile ilgili çalışmalarda da gözlenmektedir.
Risk düzeyinin belirlenmesi için haftalık olgu sayıları dışında kriterler de olacağı Sağlık Bakanlığı açıklamalarında belirtilmiş olmakla birlikte, ilk aşamada sadece olgu sayılarının dikkate alındığı görülmüştür. Aşılamanın başladığı süreçte uygulanan test sayısının düşmeye başlaması ve test pozitiflik yüzdelerinin yükselişe geçmesiyle birlikte olgu sayısının tek kriter olması beklenildiği gibi yetersiz görünmektedir. Ancak bugüne kadar illerin test pozitiflik yüzdeleri açıklanmamıştır. Test pozitiflik oranından başka, ölüm hızları, yatak doluluk ve yoğun bakım doluluk oranları, insidansın artış ve azalış eğilimleri gibi kriterlerinde illerin risk sınıflamasında dikkate alınması gereklidir. https://hasuder.org.tr/halk-sagligi-bakis-acisiyla-pandeminin-birinci-yili/
***
Prof.Dr. Kayıhan Pala: Sağlık Bakanlığının açıkladığı veriler üzerinden tartışıyoruz. İki noktayı vurgulamak isterim: Birincisi geçen yıl nisan ayından bu yana bakanlığın açıkladığından daha fazla olgu olduğunu iddia ediyorduk. Bakanlık önce bu iddiaları yalanladı sonrasında kabul etmek zorunda kaldı ve aralıkta 1 günde 1 milyon 190 bin vakayı turkuaz tabloya ekledi. Dolayısıyla buna ilişkin kaygılar devam ediyor. Ölümlere gelince bir kere bu kadar yüksek olgu bildirilirken ölüm sayısının diğer ülkelere göre düşük olması bir tutarsızlığı yansıtıyor. CHP’nin geçtiğimiz aralık ayında 20 il belediyesine dayanarak yaptığı açıklamada ki bu iller Türkiye nüfusunun yüzde 48’ini temsil ediyor, kayıtlara geçen bulaşıcı hastalık ve kovid-19 kaynaklı ölümlerin bakanlığın açıkladığı rakamların yüzde 80 fazlası olduğunu ortaya koydu. Eğer ülke nüfusunun yarısında, Sağlık Bakanlığının açıkladığının yüzde 80 fazlası bu nedenle ölmüşse, nüfusun kalanı eklendiğinde açıklananın üç katı ölüm meydana geldiğini bekleriz. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanının da verdiği “Kentte 3 bin 517 kişi öldü” bilgisi de bu tezi doğrulamaktadır. Önümüzdeki haftalarda ya da aylarda benzer bir kabullenmenin ölümler için de olacağını göreceğiz.
***
Koronavirüsü tedbirleri kapsamında HES kodu zorunluğu getirilen yerler arttırıldı. Tüm kamu kurum ve kuruluşlarına girişlerde HES kodu kontrolü yapılacak. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı tüm resmi/özel okul ve kurumlara girişlerde; öğretmen, öğrenci ve personeller dışında kalan kişiler ve ziyaretçiler için HES kodu kontrollerinin yapılması zorunlu hale getirildi. 15 Mart’tan itibaren kahvehane, internet kafe, berber, hamam, masaj salonu, düğün salonu, tiyatro ve spor salonları gibi bir çok yere girişte de HES kodu zorunluluğu getirildi.
***
Türkiye’de ilk Covid-19 vakasının görülmesinin birinci yılında bir rapor yayımlayan Eğitim-Sen, “Bir yıl geride kalırken, seyreltilmiş yüz yüze eğitime geçilmesine rağmen eğitim emekçilerinin aşılanmasına geçilmemesi düşündürücüdür. Pandemi sürecinde öğrencilerimiz, uzaktan eğitime erişen, kısmen erişen ve hiç erişemeyen şeklinde sınıflara ayrılmış, özellikle yoksul emekçi çocukları ve dezavantajlı gruplar uzaktan eğitime ulaşamamış, sistemin tamamen dışına itilmişlerdir” değerlendirmesi yaptı.
***
Yüz yüze eğitim 1 Mart’ta başladı ama yeni sevkiyat olmadığı için öğretmenlerin aşılanması durdu. Yüksek riskli olan Karadeniz illerinde köy öğretmenlerinin bir kısmının aşılaması yapılırken, örgün eğitimde çalışan öğretmenlere henüz aşı randevusu dahi verilemedi. Eğitim-Sen, yaklaşık 1 milyon 200 bin öğretmenin bulunduğunu bir ülkede şu ana kadar yapılan 80 bin aşının çok düşük olduğunu kaydetti. Veli-Der ise okulların açık tutulması için gerekenlerin yapılmasını istiyor.
***
İtalya’da son haftalarda Covid-19 vakalarının artması ve bazı bölgelerde hastane doluluk oranlarının kaygı verici seviyelere ulaşması üzerine bir “hastane tren” devreye sokuldu. “Covid treni”, hastanelerin dolduğu yerlerdeki ağır hastaları yatak kapasitesi müsait olan bölgelere taşımak için kullanılacak.
***
Güneydoğu Asya ülkesi Kamboçya’da yeni tip Coronavirus (Covid-19) salgınının başından bu yana virüs kaynaklı ilk ölüm bildirildi. Kamboçya Sağlık Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, başkent Phnom Penh’te bulunan Kmer Soviet Dostluk Hastanesinde tedavi gören 50 yaşındaki hastanın Covid-19’dan hayatını kaybettiği belirtildi. Kamboçya’da virüsün yayılmasına karşı alınan önlemlere uymayanlara hapis cezası da dahil, cezai işlem uygulanmasına izin veren yasa 5 Mart’ta kabul edilmişti. Uluslararası basındaki haberlere göre, Başbakan Hun Sen, Covid-19 kurbanlarına yönelik zorunlu yakma emrinin Müslümanları kapsamadığını açıkladı. Sen, ülkedeki Müslüman topluluklarla yaptığı görüşmenin ardından Müslümanların Covid-19’dan ölen yakınlarını “gelenek ve adetlerine” göre defnedebilmelerine izin verildiğini ifade etti.
***
ABD Başkanı Joe Biden, Kongre’den geçen, Covid-19 salgınının etkileriyle mücadele kapsamında 1,9 trilyon dolarlık ekonomik destek paketini onayladı. New York eyaletine ABD içinden yapılan giriş çıkışlarla ilgili, Covid-19 salgını kapsamında alınan karantina zorunluluğunun kaldırılacağı açıklandı.
***
GlaxoSmithKline şirketi, korona virüsüne yakalanan riskli hastaların hastaneye yatışını ve ölüm oranlarını yüzde 85 azaltan bir ilaç geliştirdiklerini açıkladı. Şirketten yapılan açıklamaya göre, “VIR-7831” adı verilen ilaç, California merkezli Vir Biotechnology ile ortaklaşa geliştirildi.
***
Fransa Dışişleri Bakanlığı, Avrupa dışından gelen kişilere koronavirüsü nedeniyle uygulanan uluslararası seyahat tedbirlerini yedi ülke için kaldırılacağını açıkladı. Yeni açıklanan listedeki ülkelerden Fransa’ya gitmek isteyen kişilerin artık giriş için zaruri sebepler göstermesi istenmeyecek.
***
Robert Koch Enstitüsü (RKI) Başkanı Lothar Wieler, yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgınında Almanya’da üçüncü dalganın başladığını bildirdi.
Wieler, Cenevre’deki BM Gazeteciler Cemiyetinde yaptığı açıklamada, “Çok net işaretler var. Üçüncü dalga, Almanya’da çoktan başladı.” ifadesini kullandı. Wieler, herhangi bir üretim ya da lojistik sorununun çıkmaması durumunda sonbaharda Almanya’nın yüzde 80’inin aşılanmış olacağına ve ancak bu sayede virüse karşı bağışıklık kazanılabileceğine dikkati çekerek, “Ancak böyle bir durumda Almanya’daki tüm tedbirler kaldırılabilir.” dedi. Ülkede son 24 saatte 13 bin 655 kişiye Covid-19 tanısı konulurken, toplam vaka sayısı 2 milyon 546 bin 510 kişiye yükseldi.
***
Yeni Zelanda; Japonya, Çin, Kanada ve ABD gibi 21 Asya-Pasifik ülkesinin katılımcısı olduğu ekonomik forum olan APEC’in bu yıl sanal olarak düzenlenen forumunda, dünya ülkelerine maske, şırınga ve diğer pandemiyle mücadele ürünlerinden gümrük vergisi alınmaması çağrısında bulundu.
***
Dünya Gıda Programı, iç savaşın etkisindeki Yemen’de Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyonun uyguladığı ambargo nedeniyle 400 bin çocuğun ölmek üzere olduğunu açıkladı.
***
Ekim ayında ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi CDC tarafından erişkinlerde de tanımlanan ve ABD ile İngiltere’deki 21-50 yaş arası 16 hastadaki bulguların ayrıntılı olarak tarif edildiği “Multisistem Inflamatuar Sendrom” MIS-A vakalarına kendi hastanelerinde rastladıklarını söyleyen Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi ve İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, şimdilik hastalığın çok yaygın olmadığını ve tedavi edilen hastaların sorunsuz iyileştiğinin altını çizdi.
***
Birleşmiş Milletler (BM) araştırmasına göre, salgın süresince yaklaşık 12 milyon kadının doğum kontrol yöntemlerine erişememesi, dünya çapında 1.4 milyon planlanmamış gebeliğe yol açtı.
***
Koronavirüs hakkında öğrendiğimiz sekiz önemli şey:
1. Yüz maskeleri Covid-19’un bulaşmasını engellemek için gerekli
2. Covid-19 sadece yaşlıları etkilemez
3. Covid ‘hafif bir grip’ değildir
4. Koronavirüs hayvan kökenlidir (ve laboratuvarda üretilmemiştir)
5. Klorokin ve hidroksiklorokin, Covid tedavisinde işe yaramaz
6. Ambalajdan enfekte olma ihtimaliniz düşük
7. Covid’e birden fazla kez yakalanabilirsiniz
8. Aşıların yeni varyantlara karşı işe yaraması bekleniyor – en azından şimdilik
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-56356333
Johnson&Johnson firmasının tek dozluk yeni tip Coronavirus (Covid-19) aşısına Avrupa Birliği’nde (AB) kullanım onayı için tavsiye kararı çıktı. ABD merkezli Johnson & Johnson’ın aşısı Coronavirus’e karşı geliştirilen ilk tek dozlu aşı.
***
İtalya İlaç Ajansı, Covid-19’a karşı AstraZeneca firması tarafından geliştirilen aşının bir serisine ait dozların ülke genelinde kullanımına yasak getirdi. Kararın, İtalyan donanmasında görevli 43 yaşında bir askerin aşının ilk dozunu olduktan sonra kalp krizi geçirerek ölmesinin ardından alındığı belirtildi. Danimarka, aşı olan bazı kişilerin “kanında pıhtılaşma” tespit edildiği gerekçesiyle, AstraZeneca aşının kullanımının askıya alındığını açıkladı. Norveç de AstraZeneca’nın kullanımını durdurdu.
***
Pfizer ve BioNTech şirketleri tarafından ortak geliştirilen koronavirüs aşısının asemptomatik vakalarda yüzde 94 etkili olduğu açıklandı. Etkinlik oranına, İsrail’de yapılan çalışmalardan elde edilen sonuçların derlemesiyle toplanan verilerle ulaşıldığı ifade edildi.
***
Prof.Dr.Kayıhan Pala: Türkiye aşı yapma potansiyeli açısından çok yüz güldürücü sonuçlara sahip. Biz 1 günde 600 binin üzerinde aşı yapabileceğimizi gösterdik. Çünkü sağlık emekçileri deneyimli ve 1961’de yasalaşan sonra maalesef AKP iktidarı tarafından yürürlükten fiili olarak kaldırılan sağlığın sosyalleşme yasasıyla birlikte bu ülkede bir aşı kültürü ve aşı yaptırma geleneği var. Aşı tereddüdü ve aşı karşıtlığı konusunda epeyce bir tartışma varken aşılama başlayınca gördük ki insanlar aşı olmak istiyor. Ancak yeterince aşı olmadığı için aşılama çok düzgün gitmiyor. Yani 50 günü çoktan geride bıraktık, Bakanın iddia ettiği gibi günde 1 milyon aşı yapma potansiyelimiz vardıysa şimdiye 50 milyon doz aşı yapmış olmalıydık. Oysa yalnızca 2 milyondan biraz fazla insanın ikinci doz aşısını yapabilmiş durumdayız. 50 gün için bu iyi bir performans değil. Ama eğer aşımız olursa biz bu aşıyı yapabileceğimizi gösterdik. Sorun Türkiye’nin aşı politikasında yatıyor. Hem tek aşıya bel bağlamış olmak hem o aşıyı yeterli doz getirememek yüzünden hem de bel bağladığımız aşının koruyuculuk oranının -hastalıktan genel koruma bağlamında söylüyorum- çok yüksek olmaması yüzünden. Bu nedenle de kısa vadede Türkiye’nin aşıyla bir koruyuculuk sağlaması pek mümkün görünmüyor. Bugün Türkiye’ye kaç doz aşı sağlandığı bile bilinmiyor. Sorunun çözülmesi için Dünya Sağlık Örgütünün COVAX (Koronavirüs Küresel Aşı Erişim Girişimi) gibi girişimlerin ön plana çıkması lazım. Aşıdaki patent korumasının kaldırılması lazım. Aşıdaki patent koruması, şirketlere sermaye birikimi sağlama yaklaşımı olduğu müddetçe çok yüksek dozdaki aşı kısa sürede dünyayla buluşturulamaz. O yüzden başka bir sisteme, kamucu sağlık sistemine ihtiyaç var. Dünyada 100 ülke daha hiç aşılamaya başlayamadı. Pek çok ülke de yıl sonuna kadar nüfusunun ancak yüzde 20’si kadarının kullanabileceği aşı temin edebilecek. Bu da 2021’de yeni varyantların etkisiyle pandemiden güçlü bir çıkışın gerçekleşme ihtimalini azaltmakta. Sevindirici haberler mesela Hindistan’da bir aşının bugünlerde yürürlüğe girecek olması. Hindistan çünkü yılda 800-900 milyon doz aşı üretebilme kapasitesine sahip olduğunu açıkladı. Şirketlerin kâr maksimizasyonunun ötesine taşınmış Küba’nın geliştirdiği aşılar ya da başka ülkelerin çıkartabileceği aşılar söz konusu olursa o zaman 2022’nin ilk altı ayında pandemiden çıkışı tartışmak mümkün olabilir.
***
Toplum bağışıklığının ne aşamada olduğunun izlenmesi amacıyla Sağlık Bakanlığı tarafından Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) işbirliği ile ülke çapında seroprevalans çalışmalarının yapıldığı bilinmektedir. Bunlardan Haziran 2020’de 150 bin kişide yürütülen bir çalışmada Covid-19 IgG seropozitifliğinin %2,5 olduğu bildirilmiştir. Bu çalışmanın ayrıntılı sonuçlarına dair rapor henüz yayınlanmamıştır. Bu tarihten sonra da yapılan benzer çalışmaların olduğu bilinmekte ise de onların da sonuçları paylaşılmamıştır.
https://hasuder.org.tr/halk-sagligi-bakis-acisiyla-pandeminin-birinci-yili/
***
Risk düzeyinin belirlenmesi için haftalık olgu sayıları dışında kriterler de olacağı Sağlık Bakanlığı açıklamalarında belirtilmiş olmakla birlikte, ilk aşamada sadece olgu sayılarının dikkate alındığı görülmüştür. Aşılamanın başladığı süreçte uygulanan test sayısının düşmeye başlaması ve test pozitiflik yüzdelerinin yükselişe geçmesiyle birlikte olgu sayısının tek kriter olması beklenildiği gibi yetersiz görünmektedir. Ancak bugüne kadar illerin test pozitiflik yüzdeleri açıklanmamıştır. Test pozitiflik oranından başka, ölüm hızları, yatak doluluk ve yoğun bakım doluluk oranları, insidansın artış ve azalış eğilimleri gibi kriterlerinde illerin risk sınıflamasında dikkate alınması gereklidir. https://hasuder.org.tr/halk-sagligi-bakis-acisiyla-pandeminin-birinci-yili/
***
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, korona virüsü salgınıyla ilgili “2020’ye çöken kabus 2021’de devam etmeyecek. Çok geçmeden salgın şimdiki gücünü kaybedecek” dedi. Koca, sonbahardan önce 50 milyon kişinin aşılanmasının planlandığını dile getirdi.
***
İki farklı yerli Covid-19 aşısı projesi için çalışan Koçak Farma şirketinin CEO’su Dr. Hakan Koçak, geçen Eylül ayında hayvan deneylerinin tamamlandığını, insan deneylerinin başlaması için devletten onay beklendiğini söyledi. Gazi Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol ise süreci, “Aşı üretimi ilaca benzemez. Bir molekülü bulmakla pazara sunmak arasındaki süreç eksikliği, Türkiye’nin geç kalmasının nedenini ortaya koyuyor. Türkiye bilime yatırım yapmıyor, kişilere yatırım yapıyor” şeklinde yorumladı. Şenol, “Yeniden aşı üreteceksek bir enstitü kurulmalı. Çünkü bu kişilerin desteklenmesiyle olmaz. İşbirliği, strateji lazım. Yani bu durumda yerli aşı 2022’de de pek mümkün görünmüyor” dedi.
***
YouTube, Ekim 2020’den bu yana korona virüsü (Covid-19) aşıları konusunda yanlış bilgilerin yer aldığı 30 bin videoyu kaldırdı.
***
ABD Başkanı Joe Biden Perşembe günü yaptığı ulusa sesleniş konuşmasında, seçildikten sonra kendilerine “ilk 100 günde 100 milyon doz aşı” hedefi koyduklarını anımsatarak, “Biz şimdi bu hedefe ulaşmıyoruz, bu hedefi aşıyoruz. Görevimizin 60. gününde (10 gün sonra) bu hedefe ulaşmış olacağız.” değerlendirmesinde bulundu. Biden, tüm eyaletlere, 1 Mayıs’a kadar tüm yetişkinlere aşı hakkı tanımlaması talimatı verdi ve 4 Temmuz Bağımsızlık Günü’nde ülkede bir nebze de olsa normal yaşama dönmüş olmayı hedefleyeceğini söyledi.
***
‘Tüm sağlık hizmetlerinin kamusal olarak sunulması gerekiyor’ – Onur Hamzaoğlu
Her 7 kişinin karşılığında bir aile hekimi hastalanmış durumda. Çünkü çalışma koşulları bu hastalığın gerektirdiği standartlarda değil. Çünkü çalışma alanları Sağlık Bakanlığı’na ait birimler değil. Kişilerin kendilerinin kiraladığı bierimler ve ekip halinde çalışmıyorlar. Bu dönemde eş zamanlı olarak aile sağlığı modelinin de bir an önce olması gereken gibi bölge ve nüfus temelli tümüyle kamusal hizmet sunulacak hale getirilmesi gerekiyor.
https://artigercek.com/haberler/tum-saglik-hizmetlerinin-kamusal-olarak-sunulmasi-gerekiyor
***
Gerçeği gizleyerek gelen normalleşmenin ağır bedeli – Bülent Falakaoğlu
Otoriterlik halk sağlığını nasıl riske etti? Halk sağlığı kaygısı taşıyan hekimler susturulmak istendi, siyasi rekabet halk düşmanlığına vardı, vatandaştan ‘bağış’ talep edildi, müteahhide para aktı.
İktidar pandeminin etkisine dair rakamları saklayarak ve tutarsızlıkları eleştirenleri ‘hain’ ilan ederek ekonomiyi geçen haziran ayında açtı. Yaz aylarında sanki ‘Pandemi geride kalıyormuş’ mesajı verildi.
Çalışanların daha rahat işyerine sürülebilmesi için, halk sağlığı önlemlerinin hafifletilmesiyle ekonomik daralmanın daha da kötüleşmesinin önüne geçilebilmesi için rakamlarla ‘başarı hikayesi’ yazılmaya çalışıldı. Sürekli olarak “algı yapıldı.” Temmuz sonu itibarıyla yoğun bakıma aktarılan ve entübe olan hastaların sayılarının yayımlanmamasından vazgeçildi.
Verinin erişilmez kılınması ya da gerçekle hiçbir bağının kalmaması… İktidarın kendini sorgulanamaz kılan bir politikanın parçası olduğu kadar, toplumsal riski, maliyeti, ödenecek bedeli gizleyen bir taktiğin sonucuydu. Pandeminin getirdiği olağanüstü, kimsenin gerçekte ne olduğunu tam olarak kavrayamadığı bir ortamda fütursuzca kullanılan bu taktiğin bedeli ağır oldu: Binlerce kişi öldü, çok sayıda insan hastalığa yakalandı.
https://www.evrensel.net/haber/427920/gercegi-gizleyerek-gelen-normallesmenin-agir-bedeli
***
Neden en çok göçmenler koronaya yakalanıyor? – Yücel Özdemir
Her fırsatta en fazla virüse yakalanan gruplar aşağılanmaya, suçlanmaya başlandı. Örneğin Almanya’da bir haftadır, değişik düzeylerde dile getirilen “Hastanelerin yoğun bakım ünitelerinde yatanların yüzde 50’sinden fazlası Arap ülkelerinden gelenler” şeklindeki propagandayla ön yargılar, düşmanlıklar bu sefer virüs üzerinden besleniyor.
Almanya’da en fazla göçmenlerin koronaya yakalanıp yoğun bakıma muhtaç hale gelmelerinin asıl nedeni ne Müslüman oluşları ne de Almanca bilmemeleridir.
2.5 milyon insanın koronavirüse yakalandığı, 73 binden fazla insanın öldüğü Almanya’da hastaneler tarafından sosyal konuma dair bir istatistiğin tutulmaması elbette düşündürücü. Bilgilerin toplandığı Robert-Koch Enstitüsü de koronaya yakalanan ve ölenlerin sınıfsal ve inançsal kimliklerine dair verilere sahip olmadığını açıklamakla yetindi. Varsa da açıklamayı tercih etmiyor. Yine Federal Sağlık Bakanlığı ve bölge hastanelerinde de bu yönde tutulmuş bilgilerin olmadığı ifade ediliyor.
ABD’de yapılan araştırmalarda en fazla işçi sınıfının, yoksulların, siyahların ve göçmenlerin koronadan hayatını kaybettiği saptanmıştı. Benzer bir tablonun Almanya’da olup olmadığını ortaya çıkarmak için Süddeutsche, NDR ve WDR yayın organları tarafından 16 eyaletin sağlık dairelerine gönderilen sorulara sadece Bremen ve Berlin yanıt vermiş. Hem de ayrıntılı olarak.
https://www.evrensel.net/yazi/88317/neden-en-cok-gocmenler-koronaya-yakalaniyor
***
Türkiye’nin salgın yılı: Başarı mı, başarısızlık mı?
İlk koronavirüs vakasının açıklanmasının üzerinden tam bir yıl geçti. Türkiye, Sağlık Bakanlığı’nın sıklıkla açıkladığı gibi bu süreçte bir “başarı öyküsü” gerçekten yazabildi mi? Hekimler Osman Elbek ve Kayıhan Pala bianet’e anlattı.
Bu son bir yıllık süreç aslında bilimin, değiştiği için bilim olduğunu kanıtladı. Bilimin dogmadan farkı bu. Bilim bu yüzden değerlidir zaten, son hakikati tarif ettiği için değil yanlışlanabildiği için bilimdir.
Hatırlayın, sürecin en başında virüsün genetik yapısını anlamaya çalıştık. Sonra nasıl bulaştığına dair çok ciddi spekülasyonlar oldu. ‘Soğuk yerlerde duruyor muydu? Masaların üstünde 24 saat canlı mıydı? Evimize aldığımız malzemeleri yıkamalı mıydık? Kaç tane maske kullanmalıydık? Hatta maske kullanılmalı mıydı?’ tartışmalarından buraya geldik. Aslında bu bir yıllık süreç bilimin hikayesiydi.
bu pandemiden bir başarı öyküsü çıkarmaya yönelik çabalarıyla ortaya çıktı. Ne Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) önerdiği ikili kodlama sistemiyle olguları ve ölümleri bildirdi ne de doğrulanmış olguların sayısını.
Geçen Nisan ayında ‘Açıklanandan daha fazla olgu var’ dediğimizde bize saldıranlar, Bakan’ın ‘Evet, biz doğrulanmış bütün olguları bildirmedik’ itirafıyla karşı karşıya kaldılar. Ve dünyada örneği olmayacak şekilde bir gecede 1 milyon 190 bin olgu eklendi Türkiye’deki toplam olgu sayısı üzerine.
Aşıyı devletlerin ve sermayenin elinden alıp insanlığa hediye etmek zorundayız. Güneşi nasıl patentleyemezseniz Covid-19 aşısını da patentleyemezsiniz. Koca Afrika’nın ve dünyanın çok büyük nüfuslarının aşıdan mahrum bırakılması insani, vicdani, ahlaki ve politik olarak kabul edilemez.
Totaliter devletler hakikati duymaktan hiç hoşlanmaz ve ‘Kral çıplak!’ diyen çocukları hiç sevmez, onları kendi katından kovar. Evet, o yüzden TTB ve uzmanlık dernekleri Sağlık Bakanlığı’nın katından Bilim Kurulu’na girmemiştir.
Ama tarih gösterir ki hakikati dile getirenler o muktedirin katına girmeyi reddeden insanlardır. Biz bugün birinci yılın sonunda hem TTB olarak hem de uzmanlık dernekleri olarak bu ülkede hakikati dile getirdiğimiz için onurluyuz.
https://bianet.org/bianet/saglik/240639-turkiye-nin-salgin-yili-basari-mi-basarisizlik-mi