KORONA 7 GÜNLÜK 5-12 EYLÜL 2021
Türkiye’de “devlet sınıfları”, egemenliklerini sürdürebilmek için rejimin karakterinde niteliksel değişimleri zorlamaktan kaçınmazlar. Bu değişimlerin sonuncusunun içinde, bir öncekinin tescil edilişinin yıldönümündeyiz.
Bu değişimler, devrim veya karşı devrim gibi toplumsal anlamda büyük sıçrama momentlerini ifade etmemekle beraber, egemen ittifakın ayak bağı olduğunu düşündüğü sistemden kurtulma çabasını, bir kabuk değişimini ifade ederler. Bu kabuk değişimi süreci, mevcut sistemin krizini, en zayıf olduğu anı ifade eder. Ezilenler bu zayıflık anında kendini gösteremez ise süreç egemenlerin güçlerini toparlayıp demir yumruğu indirişiyle sonlanır. Günümüze uyarlayarak ifade edecek olursak henüz bugünlerin 12 Eylül’ünü yaşamadık. Engel olamazsak yaşayacağız.
Basın açıklamalarıyla hükümet temsilcilerine laf yetiştirmek, protesto amaçlı yürüyüş kolları oluşturmak, mahkeme salonlarında “mahkeme heyetini yargılamak” ortada gerçek bir politik mücadele hattı mevcutken birer anlam ifade eder. Aksi halde modern 12 Eylül’e doğru giderken kaslarda biriken enerjiyi rahatlatıp içi rahat uyumanın birer aracı olurlar. Halbuki devrimci olmak uyku kaçırır.
Bir tarafta kitlenin özlemlerine teslim olup hükümeti yıpratmak adına milliyetçi, şoven duygulara göz kırpan, öbür tarafta ahlakçı sloganların arkasına sığınıp demokratik görevleri erteleyen iki ucu da reddetmek zorundayız. Demokratik görevleri tanımlamalı, birazcık nefes alabileceğimiz bir ortamın oluşmasının da ekonomik krizden çıkışın da salgının yıkıcılığının azalmasının da buradan geçtiğini vurgulamalıyız. Sağlam bir imdat frenine muhtacız, yalnızca tutarlı bir demokrasi hareketi bu freni çekebilir.
Covid-19 salgını yüksek hızda devam ediyor. Farklı coğrafyalarda pandemi sık görülmeye, sık öldürmeye ve yaşamı altüst etmeye devam ediyor. Toplam vaka sayısı 225 milyonun üzerine çıktı..Covid-19 nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı ise 4 milyon 640 bine yaklaştı. Aktif hasta sayısı 19 milyona yaklaşmış durumda, dün itibarıyla 18 milyon 828 bin aktif hasta sayısına sahibiz. Düşme eğilimi de olsa hala yüksek aktif hasta sayısı bulaş tehdidinin ciddi olduğunu gösteriyor.
Günlük vaka bildiriminde Ağustos sonunda başlayan düşüş eğilimi geçtiğimiz hafta da devam etti. Haziran ortalarında 360 binlere kadar inen ortalama günlük bildirim, Ağustos ayı ile birlikte 660 binlere kadar yükselmişti. Düşme eğilimine vaka sayısına da yansıdı, geçtiğimiz hafta günlük ortalama vaka sayısı 600 binin altına inerek, 552 bin 155 kişi oldu.
Benzer düşüş haftalık ölümlerde de gerçekleşti. Temmuzun ikinci haftasıyla birlikte artış eğilimine giren günlük can kaybı iki hafta önce ortalama 9 bin 792 kişiye yükselmişti. Ortalama günlük ölüm sayısı düşme eğilimini sürdürdü, geçtiğimiz 9 binin altına indi, 8 bin 578 kişiye geriledi.
Küresel düzeyde son bir hafta Covid-19’un seyri aşağıdaki tabloda özetlenmiştir.
Bir önceki haftaya göre değişim |
||||
Kıtalar |
Son 7 gündeki vaka sayısı |
Son 7 gündeki ölüm sayısı |
Vaka sayısı |
Ölüm sayısı |
Dünya |
3,865,085 |
60,046 |
– %12 |
– %9 |
Asya |
1,506,587 |
24,107 |
– %12 |
– %10 |
Kuzey Amerika |
1,181,106 |
15,998 |
– %15 |
– %4 |
Avrupa |
836,302 |
10,867 |
– %2 |
+%3 |
Güney Amerika |
171,279 |
5,306 |
– %23 |
– %24 |
Afrika |
135,796 |
3,617 |
– %22 |
– %24 |
Türkiye |
158,236 |
1,806 |
+%6 |
-%4 |
Yukarıda tabloda görüldüğü gibi dünya genelinde haftalık vaka ve ölüm sayısında bir ay önce başlayan azalış eğilimi geçtiğimiz hafta da devam etti. Vaka sayısında %12 ve ölümlerde %9’luk azalış gözlenlendi.
Küresel ve kıta düzeyinde bu azalış eğilimine rağmen içlerinde Türkiye’nin de bulunduğu bazı ülkelerde vaka artışı dikkati çekiyor. Haftalık yeni vaka sayısı artış gösterdiği ülkelerden ilk sıralarda yer alanlar şunlar: İngiltere (%6), Türkiye (%6), Filipinler (%16), Vietnam (%2), Almanya (%4) ve Küba (%23).
Ölüm sayısında da küresel eğilime göre bazı ülkelerde artış gündemde. Haftalık ölümlerin artış gösterdiği ülkeler ise şunlar: İngiltere (%25), Malezya (%22), Japonya (%12), Almanya (%23), Küba (%9) ve İtalya (%9).
Küresel haftalık vaka sayısının çoğunluğunun Asya, Kuzey Amerika ve Avrupa kıtalarında olduğunu hatırlatalım. Pandemi bu coğrafyalarda hala çok etkili. Bu kıtalar için sonbahar ve kış sert geçecek gibi görülüyor. Güney Amerika ve Afrika kıtalarında salgın kontrol altına alınmış gibi durmakta. (Elbette yaz mevsiminin de etkisi ile olabilir).
***
Yeni varyantların ortaya çıkması ve tedbirlerin tamamen kaldırılmasıyla salgında yeni bir zirveye doğru gidiyoruz. Sağlık Bakanlığı verilerine göre 2 ay öncesine göre koronavirüs vaka sayıları 3.4, test pozitifliği 2.6, can kayıpları ise 4.3 kat arttı, günlük ölümler 300’e dayandı. Halk Sağlığı Uzmanı Doç. Dr. Cavit Işık Yavuz, salgının yükseldiğini, Ağustos’taki ölüm sayılarına bakıldığında ise bu yükselişin sert olduğuna dikkati çekti. Temmuzda Sağlık Bakanlığı verilerine göre 1600 kişinin hayatını kaybettiğini hatırlatan Yavuz “Bu geçtiğimiz Eylül’den bu yana en düşük can kaybıydı. Ama Ağustos ayını 5378 can kaybıyla kapattık. Ve bu ölümlerinin yaklaşık yüzde 60’ı son 14 günde gerçekleşti. Pandemide ağustos en çok ölümün yaşandığı 4. ay oldu” dedi. Yavuz “Son günlerde vakalarda da bir yükseliş var. Ama ölüm sayıları son 6 haftadır artıyor. İki ay önce 21-27 Haziran’da günde ortalama 5533 vaka, 56 ölüm vardı. Ağustosun sonunda vakalar 18 bine, ölümler ise 4 katına çıktı. Günlük ortalama 240 ölüm var şimdi” dedi. Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi’nin salgında ülkeler için iki kriteri olduğunu belirten Yavuz “İki kritere bakıyorlar. 14 günlük yüz bin kişi başına düşen vaka sayısı ve test pozitiflik oranı. Bu iki kriter üzerinden ülkeleri yeşil, sarı, kırmızı diye sınıflandırıyorlar. Bu kriterlere bakıldığında Türkiye kırmızı kategoride. Bu nedenle bazı ülkeler de Türkiye’ye yönelik önlem almaya başladılar” ifadelerini kullandı.
***
Küresel düzeyde şu ana kadar 5.66 milyar doz Covid-19 aşısı yapılabildi. Geçtiğimiz hafta 35.64 milyon doz olan günlük yapılan aşı miktarı bu hafta 30.77 milyon doza düştü. Dünya genelinde en az bir doz Covid-19 aşı yaptıranların nüfusa oranı %41.7’ye yükseldi. Düşük gelirli ülkelerde tek doz aşı yaptıranlar çok düşük, %1.9’da kaldı. Küresel düzeyde eştisizlik ve ayrımcılıklar çok belirgin. Küresel düzeyde nüfusun %70’ine en az bir doz aşıyı yaptıran ülke sayısı hala 15 ve geçtiğimiz hafta yer verdiğimiz ülkeler: Birleşik Arap Emirlikleri, Portekiz, Katar, İspanya, Singapur, Uruguay, Danimarka, Şili, Çin, İrlanda, Kanada, Fransa, İtalya ve İngiltere. Salgın kontrolü için kritik olan ikinci dozun yaptıran nüfusun %70 olması hedefine ulaşan ülke sayısı da değişmedi, hala dokuz ülke bu hedefe ulaşmış durumda (Birleşik Arap Emirlikleri, Portekiz, Katar, İspanya, Singapur, Uruguay, Danimarka, Şili). Delta varyantı nedeniyle iki dozda bu hedefinin %80-85 çıkartıldığını da dikkate alırsak, hala hiçbir ülke bu hedefe ulaşamadı.
***
Dünya Sağlık Örgütü Türkiye Temsilcisi Dr. Batyr Berdyklychev, aşılamanın virüsü kontrol etmek ve pandemiyi durdurmak için en önemli silah olduğunu vurguladı. Aşılanmayla okul ile iş yerlerinin açık kalmaya devam edebileceğini ve normale dönüşün sağlanabileceğini söyleyen Dr. Berdyklychev, rahatlamak için henüz erken olduğunu kaydetti. Pfizer-BioNTech aşısının FDA’dan tam ruhsat alması ve dünyada ruhsatlandırılan ilk aşı olmasıyla beraber, “Ruhsat alan bir aşının artık ticari bir ürün haline gelebileceği” yönündeki tartışmalara da değinen Dr. Berdyklychev, “Halen pandeminin ortasındayız. Dünya üzerindeki hiçbir ülkenin elimizdeki bu hayat kurtaran aracı paralı hale getireceğini düşünmek benim için çok zor. Global açıdan duruma bakarsak, bazı düşük gelirli ülkelerde aşılanma oranlarının çok az olduğunu görüyoruz. Örneğin, Afrika ülkelerinde nüfusunun yüzde 1’inden daha azı aşılanmış durumda. Bu yüzden DSÖ, işbirliği için Covax adlı bir girişim başlattı. Böylece daha yüksek gelirli ülkeler, daha düşük gelirli ülkelere Covax girişimi üzerinden aşı bağışında bulunabiliyor. Yüksek aşılama oranları, zengin ya da fakir ülke fark etmeksizin, dünyanın her yerinde bu hastalıktan korunmak için tek yol” dedi.
***
Sene başında “Aşılamada minimum yüzde 70’lik seviyeye ulaştığımızda pandemi sona erecek” ifadesini kullanan Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Direktörü Hans Kluge, bugün Delta gibi yeni varyantlar nedeniyle bu durumun artık değiştiğini aktardı. “Bence bu (durum) bizi aşının amacının her şeyden önce daha ciddi hastalıkları önlemek olduğu noktasına getiriyor ki bu ölümdür” diyen Kluge, “Covid’in de gripte olduğu gibi mutasyona uğramaya ve bizimle kalmaya devam edeceğini düşünürsek, aşı stratejimizi kademeli olarak endemik bulaşmaya nasıl adapte edeceğimizi düşünmeliyiz ve bu bağlamda bilgiler toplamalıyız” şeklinde konuştu.
***
KLİMİK Başkanı Prof. Dr. Azap: “Aşıdan kaçan bir varyant ortaya çıkmazsa iyimser beklentiler, 6-9 ay içerisinde pandemik dönemin sona erip, hastalığın bir endemik olarak aramızda dolaşmaya devam edeceği yönünde.” Prof. Dr. Azap, belki salgının ilk çıktığı zamanlardaki kadar sıkı önlemler alınamayabileceğini, aşılama devrede olduğu için bunlara gerek de olmadığını belirterek, durumlara ve kişilere özel önlemler almanın artık daha doğru olduğunu ifade etti.
KLİMİK Genel Sekreteri ve Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz da Maltepe’de aşı karşıtlarının yapacağı mitingin salgının seyrine ilişkin etkisinin ne olacağının sorulması üzerine “Şu an Türkiye’deki enfeksiyonların yayılımına baktığımız zaman belli sayının üstündeki gruplaşmalar akılcı değil” dedi. Test ve aşı uygulamalarıyla ilgili de “Çok tepki aldığını biliyorum test zorunluluğunun. Biz sonuna kadar destekliyoruz. Biz zorunlu aşıyı da öneriyoruz. Toplumsal bir iş yapıyorsanız, zorunlu aşı olması gerektiğini düşünüyoruz, sağlık çalışanları, öğretmenler gibi” diye konuştu. Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, BioNTech aşısı için özellikle bağışıklığı baskılanmış ve 65 yaş üstü olanlarda 3. dozun ne zaman gerekeceğine, 6-8 ya da 12 ay içinde mi gerekli görüleceğinin 1-2 ay içinde ortaya çıkacağını, Türkiye’de BioNTech olanların henüz 3. aylarında olduklarını, bu nedenle 2 doz BioNTech olanlarda öyle bir ihtiyacın henüz olmadığını sözlerine ekledi.
***
Sağlık Bakanlığı açıklamalarına göre Aşı istatistiklerini tam ayrıntılı paylaşamıyoruz. TURCOVID19 sitesi, Sağlık Bakanlığı’nın anlık aşı verilerini paylaşımına 25 Ağustos 2021 tarihinde ara vermesi nedeniyle aşı istatistiklerini veremiyor. Tek adam rejimi her alanda şeffaflıktan vazgeçme eğiliminde. Yayımlanmayan istatistikler salgın kontrolü ile ilgili bilimsel değerlendirme yapmaya da engel.
Geçtiğimiz hafta da günlük 1 milyonluk aşı hedefine yaklaşılamadı bile. Hala etkin bir aşı kampanyasına sahip değiliz. Türkiye’de bugüne kadar, 51 milyon 411 bin 717 birinci doz, 40 milyon 158 bin 373 ikinci doz, 9 milyon 397 bin 822 üçüncü doz aşı uygulandı. Sağlık Bakanlığı aşı istatistiklerini 18 yaş üstü nüfusa göre birinci doz Türkiye ortalaması % 82.8, ikinci doz ortalaması % 64.7 olarak vermeye devam ediyor. Toplum aldatılmaya devam ediyor. Oysa sağlık otoriterleri tüm nüfusa göre aşı oranın hesaplanmasını öneriyor. Böyle ele alırsak birinci doz aşı oranı %61.5, ikinci doz ise %48 olduğunu görüyoruz. Buna göre salgını kontrol için hedeflenen nüfusun %70’inin ikinci dozu yaptırması hedefinin oldukça gerisindeyiz. Bölgeler ve iller arasında ciddi eşitsizlik devam ediyor. Mülteciler ve ötekileştirilen topluluklarda ne kadar aşı yapıldığı verisine ulaşamıyoruz. Dahası Delta varyantı nedeniyle bu oranın en az %85 olması gerektiği iddia ediliyor. Türkiye özgünlüğünde istatistik kritik bir konuda 2 doz Sinovac yapılanların ‘ikinci doz aşı oranı’ hesaplanmasına dahil edilmesi. Salgın kontrolü için iki doz Sinovac’ın yeterli olmadığı kabul ediliyor, bu nedenle bu kişilerin 3.doz aşı olunca (Sinovac ya da Biontech) hesaplamaya dahil edilmesi daha gerçekçi değerlendirmeyi sağlayacaktır. Özellikle yaşlı nüfusun 3. doz aşılanması konusunda ciddi sorunlar olduğunu sahadan elde ettiğimiz verilerle söyleyebiliriz.
***
Geçtiğimiz haftanın kritik konularından birisi aşı yaptırmayanların toplu yaşam alanlarına, şehirler arası ulaşıma, okul ve işyerlerine getirilen PCR zorunluluğu oldu. Aşıyı teşvik etme, etkin bir kampanyayı yürütmeyi önüne koymayan tek adam rejimi yasakçı zihniyeti ile bir kez daha karşımıza çıktı. Her ne kadar PCR zorunlu dense de bu zorunluluk henüz istatistiklere yansımadı. Ülkede 2 doz aşı yaptırmayan nüfus dikkate alındığında test sayısında ciddi artış beklenirdi. Zorunluluğa rağmen test yaptıranların sayısı ancak 320 bini zorlayabildi, artış çok az oldu. Bu durum bize alınan kararın göstermelik olduğunu da ortaya koyuyor. Tek adam rejimi salgın kontrolünde “mış gibi” yapmaya devam ediyor. Burada şunu da not etmeliyiz, özellikle çalışan nüfus için aşı yaptırmama ve PCR zorunluluğu işten atma konusunda tehdit anlamı da taşıyor. Nitekin bir çok büyük işyerinde işten atma tehdidi işçilere duyurulmuş durumda. Burada not etmek istediğimiz iki husus daha var. Hala PCR istatistikleri genel toplama göre veriliyor. Bu toplamın içinde semptomu olanlar, temaslı olanlar, zorunluluk getirilenler, periyodik test yaptıran kesimlerin tümü yer alıyor. Oysa etkin bir salgın kontrolü için bu grupların her biri için test pozitifliğinin bilinmesi kritik önemdedir. Dahası herhangi bir şikayeti olmayan kişilerin PCR ile taranması hem laboratuvar emekçileri için ciddi yük hem de maliyetli bir işlem. Bunun yerine semptomu olmayan kişilere hızlı tarama testlerinin yapılması çok daha pratik, sağlık emekçisi gerektirmiyor ve çok daha düşük maliyetli. Sağlık Bakanlığı bir çok meslek örgütü, uzmanlık derneği ve akademisyenin bu önerilerine kulak tıkamış durumda. Hızlı tarama testine dönülmemesinin yanında yandaş sermaye kesimlerine peşkeş çekilme iddiaları kamuoyunun gündeminde.
Okulların açılması da Türkiye’de önemli gündem oldu. Öğretmenlerin hala 300 bininin tam aşılı olmadığı basına yansıdı. Eğitim emekçilerinin geneli için durum nedir bilinmiyor. Öğrencilerin ulaşımında görev alan şoför ve rehberlerin de aşılama durumu bilinemezliğini koruyor. Bu kişilere haftada 2 kez PCR zorunluluğu var. Milli Eğitim Bakanlığı geçtiğimiz hafta 300 sınıfın öğrencileri ve öğretmenlerini karantinaya aldı. Bu sınıflarda vaka ve yakın temaslı saptandığı belirtildi. Rehbere göre yakın temaslı kabul edilip karantinaya almak için iki vaka kriteri kabul edildiği için en az 600 vaka saptandığını söyleyebiliriz, bu vakaların öğrenci mi, öğretmen mi olduğunu da bilmiyoruz. Tek adama rejimi okul eğitim emekçilerinin aşılamasını geç başlattığı, aşı konusunda tereddüt yaşayanları iknaya yönelik bir çaba göstermediğini biliyoruz. Aynı ciddiyetsizlik 12 yaş ve üzeri nüfusun aşılanmasında da karşımıza çıktı, bu öğrenci grubunun aşılanması ancak okulların açılması ile birlikte başlatılabildi.
Haftanın önemli başlıklarından birisi de aşı karşıtlarının mitingi oldu. Maltepe kaymakamlığı izin vermeyince İstanbul Valiliği devreye girerek mitingi yaptırdı. Mitinge katılan kişiler ‘Benim bedenin benim kararım’ dövizi açtı. Miting alanına gelenler, “Bilim kurulu değil politbüro”, “Sağlık Bakanlığı aşı pazarlama ofisi değil”, “Türk milleti aşı kobayı yapılamaz” yazılı dövizler taşıdı. ‘Koca istifa’, ‘Kahrolsun Katiler’ sloganları attı. Valiliğin, İçişleri ve Sağlık Bakanlıklarının ilgili genelge ve rehberlerine uyulması kaydıyla izin vermesine rağmen, aşı karşıtları organizasyonun söz verdiği gibi PCR test sonucu veya aşı kartları olmadan getirildi. Alandaki binlerce kişi mitingin devam ettiği yaklaşık 18.00’e kadar ne mesafe ne de maske kuralına aldırış etti.
Türk Tabipleri Birliği (TTB), İstanbul’da gerçekleştirilen aşı ve pandemi karşıtı miting hakkında açıklama yayımladı. “Covid-19 önlemlerini bahane ederek demokratik kitle örgütlerinin, sendikaların, partilerin, sivil toplum örgütlerinin basın açıklamalarına dahi izin vermeyen iktidar; aşıyı, bilimi, pandemiden korunma önlemlerini açıkça yok sayanlara bilinçli olarak sessiz kalarak, müdahalelerinin hukuka aykırılığını, keyfiyete dayandığını lebalep kongrelerde olduğu gibi bir kere daha göstermiştir” denilen açıklamada şu ifadeler kullanıldı: “Aşısız ve PCR’sız katılım çağrısı yapılan bir etkinliğe, hem de İçişleri Bakanlığının şehirlerarası yolculuklarda son 48 saatte PCR testinin negatif olma zorunluluğu maddesine aykırı olmasına rağmen, neye göre ve nasıl izin verildiği, Covid-19 ile mücadelede yaşamını yitiren sağlık emekçilerinin yakınları başta olmak üzere tüm topluma açıklamalıdır. Etkinlik alanlarına girişte aşı ve HES kodu kontrolü yapılmaması ise salgın ile mücadelede emek veren sağlık çalışanlarının özverisini hiçe saymaktır. Aşı çağrısı için söz üretmeyen, gerçek bir aşı kampanyası yapmayan iktidarın toplum sağlığını hiçe sayanlara sessiz kalması; pandemi önlemlerinin, genelgelerin, uygulamaların göstermelik olduğunun bir göstergesidir. İktidar toplum sağlığını hiçe sayanlara, bilimi karşısına alanlara ve toplumu yanlış bilgilendirenlere karşı sessiz kalarak, pandemiyle mücadelede samimiyetsizliğini ve güvenilir olmadığını bir kere daha göstermiştir.”
***
Covid 19 ile ilgili haftanın öne çıkan bir kaç haberini paylaşıyoruz.
Fransa eski Sağlık Bakanı Agnes Buzyn, Kovid-19 salgınında, “başkalarının hayatını tehlikeye atmaktan” yargılanacak. Salgın sürecinin kötü yönetilmesiyle ilgili davada, hükümetin diğer eski ve yeni üyelerinin de yargılanabileceği ifade ediliyor. Başbakan Jean Castex hakkında da Kovid-19 salgını sürecini kötü yönettiği gerekçesiyle Eylül 2020’de suç duyurusunda bulunulmuştu.
***
Avustralya’da, yürürlükteki kuralları ihlal ederek maske takmadığı belirlenen eski Başbakan Tony Abbott’a 500 Avustralya doları para cezası kesildi. 2013-2015 yılları arasında ülkenin başbakanlığını yapan 63 yaşındaki Abbott, yürürlükte Covid-19 yasaklarının “yüzü kapatma yönergesine uymadığı için” 500 Avustralya doları (yaklaşık 3 bin 100 TL) para cezasına çarptırıldı.
***
Yeni bir araştırmaya göre tüm yolcuların test sonucunun negatif olduğu bir uçak seferinde yeni tip Koronavirüs’e (Covid-19) maruz kalma riski binde birden daha az. Delta Havayolları’nın New York’daki JFK, Atlanta’daki havalimanı ve İtalya’daki Fiumicino Havalimanı arasında gerçekleştirdiği ve yolcuların Covid testi yaptırdığı uçak seferlerindeki yaklaşık 10 bin yolcunun verilerinden yararlandı. Araştırmada, yolcuların kalkışa azami 72 saat kala yaptıracağı tek bir moleküler testin, ticari uçak seferindeki kişilerin enfekte olma oranını önemli ölçüde azaltabileceği sonucuna varıldı. Covid-19 testli seferlerde enfeksiyon oranının yüzde 0,05 yani 10 bin yolcuda 5 kişi olduğu belirtildi. Toplumdaysa bu oran yüzde 1,1 yani her yüz kişide bir olarak tespit edildi. Delta’nın baş sağlık görevlisi Dr. Henry Ting, şunları söyledi: “Covid-19 testli bir uçak seferindeki son derece düşük enfeksiyon oranı, zorunlu maske kullanımı ve hastane sınıfı hava filtrasyonu gibi uçaktaki koruma katmanlarıyla birlikte ele alındığında, bulaşma riski örneğin ABD ve Birleşik Krallık (BK) arasında 1 milyonda birden daha azdır. Aşılama oranları arttıkça ve dünya çapında yeni vakalar azaldıkça bu sayılar daha da iyiye gidecek.”
***
ABD’de virologlar, Koronavirüs salgınında DSÖ’nün inceleme listesine aldığı Lambda ve Mu varyantlarının, Delta varyantından daha baskın hâle gelmeyebileceğini, mevcut bulaş hızıyla yaygın varyant olarak sabitlenebileceğini söyledi.
Adı değişse de tek bir zihnin ürünü olan erkek şiddeti vücut bulduğu her yerde karanlığı yaymaya devam ediyor. Bugün bu şiddeti; erkek egemen bir devlette, taliban gibi bir örgütte, bir kayyım yönetiminde, bir poliste veya temelde bir erkekte görmekteyiz. Kadın ve LGBTİ+ bireylere yönelik şiddetin/ hak gaspının temelinde, bu farklı isimlerin altındaki, ataerkinin verdiği güç ve aşağılık kompleksi yer alıyor diyebiliriz ve karşısındakini sindirerek eksiklerini kapatıp kendini bu şekilde ispat etmeye çalışıyor. Güzel, iyi, haklı olan her şeyi engelleme güdüleri giderek artmaya devam etse de kabullenmek ve görmek istemedikleri kadın mücadelesini aşamıyorlar.
Bugün devlet politikalarıyla artan ev içi şiddet, kadın cinayetleri, hak gaspları; kayyım politikalarının sebep olduğu şiddet, taciz, mobbingler; talibanın en temel hak ve özgürlükleri sadece kadınlar üzerinde kısıtlama çabası vb. şekilde bu listeyi sayfalarca uzatabiliriz. Ama aynı zamanda bütün bu çirkin örneklerin karşısında mutlaka bir kadın mücadelesi de bulacağız. Bütün dünyada, Belucistan’da ve talibanla karşı karşıya oldukları Afganistan’daki kadınların tüm sindirme politikalarına rağmen birlikte sokakta olması bunun en güzel örneği.
Meksika’nın Coahuila eyaletinde kadınlar kürtaj haklarını mücadele ederek elde etmeyi başardılar, Belucistan’da kadınlar “Azadî” sloganıyla sokaklardalar, Afganistan’da kadınlar taliban yönetiminin ilk anından itibaren eylemlerine devam ediyor, Avrupa Kürt Kadın Çalıştayı’nın sonucu olarak Kürt Kadın İnsiyatifi kuruluyor… Ve tarihimizdeki nicelerine dayanarak: Kadınlar mücadeleye öncülük ediyor.
ABD’de de dünyanın geri kalan birçok yerinde olduğu gibi, hastaneler yine COVID-19 hastalarıyla doluyor. Ve bu hastaların büyük çoğunluğu aşısız. ScienceNews’den Erin Garcia de Jesus’un medRxiv’de yer alan bir preprint yayından (Havers et al., 2021) aktardığı iki yeni grafik bu durumu netleştirmeye yardımcı oluyor.
Bu grafiklerden ilki, 24 Ocak ile 24 Temmuz arasında aşılı bireylerin aşılanmamış bireylere göre çok daha düşük kümülatif oranda COVID-19 ile hastaneye kaldırıldığını gösteriyor. Ve iki grup arasındaki oran farkı zaman geçtikçe hiç azalmadan büyüdü. Temmuz ayı sonlarında, aşılanan 100.000 kişi başına toplam yaklaşık 26 yetişkin COVID-19 nedeniyle hastaneye kaldırıldı. Bu sayı aşılanmamış kişiler için yaklaşık 431 idi. Kabaca 17 kat daha yüksek. Veriler California, Georgia ve Utah dahil 13 eyaletten geliyor.
Bu eğilim, araştırmacılar hastaneye yatış oranlarını kümülatif olarak değil de haftalık olarak çalıştıklarında da ortaya çıktı. Araştırmacılar, Ocak-Temmuz ayları arasında aşılanmamış kişilerin haftalık hastaneye yatış oranlarının aşılı kişilere göre 6 ile 31 kat arasında daha yüksek olduğunu bildirdi.
İlk grafiğin gösterdiği, zaman içinde her grupta hastaneye yatışların birikmesi, genel olarak ciddi COVID-19 geliştirme riskini göstermektedir. Ve mesajı açık: Bu pandemi sırasında aşı olduysanız, hastaneye yatış riskiniz aşı olmamanızdan çok çok daha düşüktür. Öte yandan haftalık oran, bir arabadaki hız göstergesine benziyor – koronavirüs yayılırken her hafta neler olduğuna dair bir fikir veriyor. Onun da mesajı da açık: Aşılı bir kişinin hastaneye yatma riski herhangi bir zamanda düşük iken, aşılanmamış kişiler için risk, muhtemelen bulaşıcılığın artmasının bir sonucu olarak dalgalanabilir.
Havers, F. P., Pham, H., Taylor, C. A., Whitaker, M., Patel, K., Anglin, O., Kambhampati, A. K., Milucky, J., Zell, E., Chai, S. J., Kirley, P. D., Alden, N. B., Armistead, I., Yousey-Hindes, K., Meek, J., Openo, K. P., Anderson, E. J., Reeg, L., Kohrman, A., … McMorrow, M. (2021). COVID-19-associated hospitalizations among vaccinated and unvaccinated adults ≥18 years – COVID-NET, 13 states, January 1 – July 24, 2021. Cold Spring Harbor Laboratory. https://doi.org/10.1101/2021.08.27.21262356