KORONA 7 GÜNLÜK (22- 28 ŞUBAT)
[su_box title=”ATA SOYER SPO’DAN” style=”soft” box_color=”#3bcf08″ title_color=”#080404″ radius=”0″]İktidarın salgın yönetimindeki ikiyüzlü göstermelik önlemleri bu günlerde çok daha net görünür oldu. Salgının başından beri krizi fırsata çevirmenin peşinde olan iktidar; miting alanlarında, tekeline aldığı medya organlarında, mecliste, avazı çıktığı kadar bağırıp toplumsal önlemler aldıklarını, toplumun tüm kesimlerini önemsedikleri dile getirmektedir. Oysaki göstermiş olduğu pratikleriyle aslında toplum sağlığını zerre önemsemeyip krizden fırsat devşirmeye çalıştığı ortadadır. Pandemi sürecindeki başarısız politikalarına laf ettirmeyen tek adam rejimi, muhalefetin; sendikaların, meslek örgütlerinin ve sivil toplumun eleştirilerini ve önerilerini görmezden gelerek her fırsatta toplumsal hareketleri pandemiyi bahane ederek engellemeye çalışmıştır. Toplumun en temel hak ihlallerini dile getirmeye çalıştığı eylemsellikler maske-mesafe kurallarına uyulmasına rağmen engellenmiştir. Fakat iktidar partisi tüm kongrelerini ve mitinglerini toplum sağlığını çok büyük bir riske atarak gerçekleştirmiş salonları ‘lebaleb’ doldurmakla övünmüştür. Salgın yönetimindeki bu ikiyüzlülük halk sağlığını tehlikeye atmakla kalmayıp siyasi açıdan da faşizan otoritenin kedilerinden olmayan herkesi cezaevine ya da son dönemde iktidarın emir kuluna dönen hakimlerin yeni gözdesi elektronik kelepçelerle evlere hapsetmektedir. Kürdistan’da çok uzun süredir var olan tecrit ve kapatılma durumu bugün tüm Türkiye’ye yayılmıştır. Cezaevlerinde üç ayı aşkın süredir devam eden açlık grevleri görmezden gelinmekte ve tüm topluma tecrit dayatılmaktadır. Bu açıdan bakıldığında AKP iktidarı ciddi bir halk sağlığı sorunudur![/su_box]
[su_box title=”TOPLUMSAL MÜCADELE-SAĞLIK MUHALEFETİ” style=”soft” box_color=”#cf083a” title_color=”#080404″ radius=”0″][/su_box]
İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Cezaevi’nde 22 yıldır tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin sonlandırılması ve artan hak ihlallerini protesto etmek amacıyla cezaevlerinde 27 Kasım’da başlatılan süresiz dönüşümlü açlık grevi eylemi devam ediyor. Tutukluların taleplerinin insani olduğunu ve eylemin toplum sağlığı için yapıldığına dikkati çeken Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Şişli Şubesi Eşbaşkanı Abuzer Aslan, eylemin sahiplenilmesi çağrısında bulundu.
Tutukluların sonlandırılmasını talep ettiği tecridin tüm topluma yayıldığına dikkat çeken Aslan, “Bugün Boğaziçi Üniversitesi’nin tecrit altında olmadığını söyleyebilir miyiz? Öğrencilerin kampüslerinin kapısı önünde bile basın açıklaması yapılmasına izin verilmiyor. Van’da yıllardır devam eden eylem ve etkinlik yasağı var. Sağlık çalışanlarının alanlarda bir basın açıklamasına engel olanlar, kim bilir cezaevinde nasıl hak ihlallerine neden oluyorlar. Artık yaşam alanlarımızın tecrit altında” diye konuştu.
***
Kürdistan’daki emek ve meslek örgütleri Bölge Sivil Toplum Kuruluşları imzası ile yayınladıkları deklerasyonda Covid-19 döneminde artan otoriterleşme ve hak ihlallerinin yol açtığı kriz vurgulandı ve çözüm için hukuk reformu ve toplumsal barış önerildi.
Adalet için Demokrasi inşa edelim..
…Dünyada COVİD-19 salgının da tetiklediği otoriterleşme eğilimi ile birlikte, yoksulluk ve adaletsizliğin derinleştiği, emeğin gasp edildiği, sosyal devlet ve hukuk devleti ilkesinin ciddi şekilde aşındığı bir döneme tanıklık etmekteyiz. Küresel ya da bölgesel ölçekteki savaş ve çatışmaların da etkisiyle otoriter rejimlerin güçlendiği; özgürlük-güvenlik denkleminde özgürlüğün güvenliğe feda edildiğini gözlemlemekteyiz. Bu tercihin sonucu olarak, hukuk ve devlet arasındaki belirgin olması gereken çizgi ortadan kalkmış, yargı, denge ve denetleme yetkisini kaybetmiştir. Bunun sonucu olarak da günümüzde halen insanların etnik kimliğinden, renginden, cinsiyetinden, cinsel yöneliminden, dilinden, din ve mezhebinden, inancından, siyasi-vicdani ve felsefi kanaatinden bağımsız olarak, insan olmaktan gelen hakları ve dokunulmazlıkları olduğu temel fikri dünya çapında yeterli kabul görmemiş, insanlık adeta bir kriz ile karşı karşıyadır…
http://diyartabip.com/tr/demokrasi-insa-edelim-adalet-saglansin/
***
Xizmên Windayan aqûbeta Ay ê 26 sal in winda ye pirsin.
Şaxa ÎHD’ê ya Amedê û Xizmên Windayan vê hefteyê li aqûbeta Sercerdevan Tevfîk Ay ê ji bo Fermandariya Qereqola Jendermeyan a Bajarokê Epse hate vexwedin û 26 sal in agahî jê nayê girtin, pirsîn.
***
Hasta Mahpuslara Özgürlük İnisiyatifi, hasta tutuklular Faik Güneş ve Mehmet Emin Oğur’un tedavileri için tahliye edilmesi gerektiğini söyledi. Pandemi koşullarında dahi cezaevlerinin kapasitelerinden iki kat daha dolu olduğu vurgulanan açıklamada tutsaklar için sağlıklı yaşam ve tedavi koşullarının sağlanması istendi.
***
DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası İstanbul Anadolu Yakası 2 No’lu Şubesi, Maltepe Belediyesi’yle altı aydır yürütülen Toplu İş Sözleşmesi (TİS) görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 23 Şubat’ta greve başladı. Grev nedeni ile toplanmayan çöpler İBB tarafından toplanıyor. Grevdeki işçiler İBB’nin grev kırıcılığı yaptığını söyledi.
***
Kocaeli Çayırova’daki Migros deposunda çalışma koşullarının düzeltilmesi için DGD-Sen’de örgütlendikten sonra ücretsiz izne çıkarılan ve direnişe geçen işçiler önceki gün Kod29 ile işten çıkarıldı. Çorum’da ise sendikalı oldukları için Kod29 kullanılarak işten çıkarılan Ekmekçioğulları işçilerinin haklılığı kanıtlandı. İncelemelerini tamamlayan İŞKUR müfettişleri, 90 işçinin Kod29’la işten çıkarılmalarını yasalara ve mevzuatlara aykırı buldu.
Covid-19 salgını nedeniyle Nisan 2020’de işten çıkarma yasağı getirilirken, bununla birlikte işverenlere emekçileri sınırsız ücretsiz izine çıkarma hakkı sağlandı. İş Kanuna Geçici 10. Madde eklenerek salgın süresince iş sözleşmesinin fesihleri yasaklandı. İstisnası olarak ise “Kod29” olarak son günlerde sıkça duyduğumuz “ahlak ve iyi niyete uymayan nedenler” işten çıkarımla sebebi olarak kaldı. Sermayeye muğlak bir ifade olan “ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı davranış“ nedeni ile fesih hakkı tanıyan kod 29 özellikle salgın döneminde sendikalaşan, hak arayan işçilere karşı kullanılmakta.
***
Hayvan hakları savunucularının yıllardır mücadelesini verdikleri ancak henüz TBMM’de görüşmeleri dahi başlamayan Hayvan Hakları Yasa Taslağı üzerine, Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi, Hayvan Hakları Yasası için sosyal medya üzerinden bir kampanya başlattı.
Kampanyaya destek vermek için inisiyatifin resmi internet sayfasındaki her tweeti göndererek; Meclis Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu’nun tavsiyelerini, hayvanseverlerin ve hak savunucularının taleplerini içeren mektubu 26 komisyon üyesine ulaştırabilirsiniz. https://yasamicinyasa.org/tarim-komisyonuna-tweet/
[su_box title=”SİYASAL SAĞLIK- EKOLOJİK SAĞLIK” style=”soft” box_color=”#3bcf08″ title_color=”#080404″ radius=”0″][/su_box]
Facia değil de ne? / Ömer Faruk Gergerlioğlu
Söyleşi: Tuba Çameli /birartıbir
Bitmeyen bir OHAL yaşanıyor. Bireyler adeta tecrit edilmiş halde, büyük bir yalnızlık içindeler. Sert bir yabancılaşma da gözlemek mümkün. Emekçi, işsiz, sosyal lince uğrayan, geçim sıkıntısı çekenler, dışardaki veya cezaevindeki koşullara dayanamayan insanlar intihar ediyor. Toplumsal nedenleri itibarıyla ölümle sonuçlanan intihar girişimleri birer sosyal cinayettir. Aynı zamanda bu kokuşmuş sistemi protesto etmeye yöneliktir. İnsanlar arkalarında bıraktıkları mektuplarda bunu dile getiriyor. Barış Akademisyeni Mehmet Fatih Traş, geride bıraktığı mektupta yaşadığı hukuksuzlukları anlatmıştı. Kasım ayında Antalya’da dört kişilik bir aile ölü bulundu. Baba Selim Şimşek tanık olduğu yolsuzlukları ve vermek zorunda kaldığı rüşvetleri yazdı. Buna karşın iktidar intiharları münferit vakalar olarak göstermek istiyor. Çünkü en ufak bir kıvılcımın yol açacağı toplumsal infialin iktidarlarını tehdit ettiğini biliyorlar. https://www.birartibir.org/siyaset/1059-facia-degil-de-ne
***
21 Şubat Dünya Anadili Günü’ne dair Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve İnsan Hakları Derneği’nden (İHD) yazılı açıklamalar yapıldı.
HDK: Renkler dillere diller yaşama dönsün
Her on beş günde bir, 1 anadili yok oluyor. İnsanlık tarihinin kültürel birikimlerini sonraki kuşaklara anadilleri aracılığıyla aktarıldığı düşünüldüğünde bu yok oluş, bütün bir kültürel ve düşünsel mirasın da yok olması anlamına geliyor. Ortak bir geçmişin ve hafızanın bir evresinin de silinmesi anlamına geliyor.
HDP: Anadili Günü’nde bütün anadillerine adalet
İnsanın tarihi ile dilin tarihi iç içedir. İlk yazılı dillerin çıktığı Mezopotamya ve kavimler kapısı Anadolu tekçi ulus devletlerin kurulmasıyla büyük bir kültürel çoraklık yaşamaktadır. Yaklaşık yüz yıldır uygulanan tekçi kültür politikaları coğrafyamızda anadillerin kaybolmasına, medeniyetler diyarı Anadolu’nun ölü diller diyarına dönüşmesine sebep olmaktadır.
İHD: Anadil haktır
Dünya Anadili Gününün 23. yılında ne yazık ki Dünya üzerinde diller yok olmaya devam ediyor ve pek çok dil de tehdit altındadır. Yok olan diller ve tehdit altındaki diller azınlık ya da kendi egemenliğine ve anadilinin kullanımına dair inisiyatif kullanma hakkına sahip olamayan toplulukların dilleridir. Anadil topluluk bireylerinin en kolay sosyalleştiği, etkileşimde olduğunu ve gelişimini en rahat devam ettirebildiği bir dildir. O nedenle anadilinin eğitim hakkı olarak tanınması bu bağlamda temel bir insan hakkıdır ve anadilinin yaşamın her alanında kullanılabiliyor olması temel insan haklarındandır
21 Şubat Dünya Anadil Günü Tüm Dillere Özgürlük Günü Olsun!
***
Barış Delegasyonu: Diktatörlük Tüm Ülkeye Yayıldı
Uluslararası Barış Delegasyonu gerçekleştirdiği iki günlük toplantıya ilişkin yapılan açıklamada, Türkiye’de tecritin bütün ülkeye yayıldığını, bunun da diktatörlüğün kurumsallaşması anlamına geldiğini belirtti.
***
MMO: Denetimsizlik de iş cinayetleri de sürüyor
Makina Mühendisleri Odası (MMO) Başkanı Yunus Yener;“İş cinayetleri ve meslek hastalıkları unutturulmaması gerekli konuların başlarında yer alıyor.Her gün en az 5 emekçi hayatını kaybediyor, her gün 30 emekçinin meslek hastalığı sonucu hayatını kaybettiğinden haberimiz bile olmuyor” dedi.
***
Güney Afrika’da genel grev: Patronlar için değil emekçiler için ekonomi
Güney Afrika’da yüz binlerce işçi ve emekçi, asgari ücretin artırılmasından stratejik işletmelerin kamulaştırılmasına kadar bir dizi önemli taleple dün genel grev yaptı.
Açıklamada patronların pandemiden çok önce toplu işten atmaların planladıklarına ve pandemi sırasında da 2.2 milyon işin yok olduğuna dikkat çekilerek, var olan işlerin koşullarının ise giderek kötüleştiği ve taşeron çalışma “sıfır zam” sözleşmelerinin yaygınlaştığı belirtildi.
***
Gezegeni Mahvettik
Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından yayınlanan raporda, yaşanan yoksulluk, eşitsizlik, salgın ve biyoçeşitliliğin yok edilmesiyle küresel ısınmanın arttığına işaret edildi. Raporda, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, “Doğaya karşı savaşımız gezegeni mahvetti” diyerek doğaya bakış açısının değişmesi gerektiğini vurguladı. Raporda dünya devletlerinin çevreyi ve atmosferi kirleten yatırımlara sübvansiyonlarını kesmelerini, bunun yerine yenilenebilir yatırımlara aktarmaları önerildi.
***
Sermayeyi Koruyarak Ekolojik Sorunları Çözemeyiz
Prof. Dr. Aykut Çoban, “İnsanların tümünü fail ilan etmek, ekolojik sorunun kaynağını ortaya koymuyor, tersine gizliyor. İklim önlemleri adı altında piyasa mekanizmalarına, karbon ticaretine, karbon tutma ve depolama teknolojilerine bel bağlama… bunlardan kurtulmadıkça iklim krizine çözüm bulunamaz. Ekolojik yıkımı sermayeyle devlet yaratmıyormuş gibi, dünyadaki herkes için genel geçer çözüm politikaları ileri sürmek, hem hatalıdır hem dar görüşlülüktür hem de adaletsizliktir… Sermaye düzeninin bütün dinamiklerini, düzeneklerini korurken ekolojik sorunları çözmek elbette olanaksız.https://www.birgun.net/haber/sermayeyi-koruyarak-ekolojik-sorunlari-cozemeyiz-335011
***
AİHM’de Türkiye’ye karşı iklim davası
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM), Portekizli altı genç aktivistin, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 33 ülkeye karşı açtığı dava başladı.
AB’ye üye 27 ülke ile Türkiye, İngiltere, Rusya, Norveç, İsviçre ve Ukrayna’ya karşı açılan dava, söz konusu ülkelerin 2015 yılında imzalanan Paris İklim Antlaşması çerçevesinde üstlendikleri yükümlülüklerle uyumlu bir şekilde sera gazı emisyonlarını azaltmalarını sağlamayı hedefliyor.
***
David Attenborough: Doğaya paradan çok değer verin
Dünyanın en etkili yaban hayatı yayıncısı olan 94 yaşındaki David Attenborough, 15 ülke temsilcisinin katıldığı Uluslararası Barış ve Güvenliğe Yönelik İklimle İlgili Riskler Konseyinin İngiltere Başbakanı Boris Johnson başkanlığındaki çevrimiçi toplantısında konuştu.
Attenborough, “Mevcut yolumuza bu şekilde devam edersek, bize güvenliğimizi sağlayan, gıda üretimi, tatlı suya erişim, yaşanabilir ortam sıcaklığı ve okyanus besin zincirleri gibi her şeyin çöküşüyle karşı karşıya kalacağız” dedi.
***
GDO’lu soya ve mısırlar hayvan yemi olarak kullanılacak
Tarım ve Orman Bakanlığı, genetiği değiştirilmiş (GDO) dört soya ve bir mısır çeşidinin hayvan yemi olarak kullanılmasına izin verdi. Karar, bazı üreticilerin başvurusu üzerine alındı. https://artigercek.com/haberler/gdo-lu-soya-ve-misirlar-hayvan-yemi-olarak-kullanilacak
[su_box title=”MEVCUT DURUM” style=”soft” box_color=”#3408cf” title_color=”#080404″ radius=”0″][/su_box]
Salgın yönetilemiyor! Emekçiler, ötekileştirilenler ölmeye devam ediyor! Sağlık emekçileri tükeniyor, hayatını kaybediyor! Panemiden bu yana ülkemizde 382 sağlık emekçisi Covid-19 nedeniyle yaşamını yitirdi.
***
Ipsos araştırma şirketinin 27 ülkeden 19 bin 520 kişiyle gerçekleştirdiği ankette, dünya genelinde en büyük endişe kaynağının korona virüsü salgını olduğu tespit edildi. Türkiye’de ise en büyük endişe kaynağının yoksulluk ve işsizlik olduğu kaydedildi. Türkiye’de halkın yüzde 65’inin ‘ülkede işlerin yanlış yöne gittiğini düşündüğü’ tespit edildi.
***
Dünyada pandemi kontrolündeki başarısızlık, ayrımcılık vb. nedeniyle yöneticlerin istifları gündemdeyken ülkemizde özür dileme ile geçiştiriliyor. Koca’nın cenazeye katılımının hata olduğunu dile getirip özür dilemişti, AKP kongrelerine ise sessiz kalmıştı. Özür dileme geleneğine Hatay AK Parti gençlik örgütü de katıldı, yayınlanan özür metninde davulla, temaslı şekilde dans eden partililer hakkında disiplin sürecinin başlatıldığı duyuruldu. İlde kongre sonrasında sıkı denetim kararı alınırken, Hatay Valiliği de tüm toplantı, gösteri ve etkinlikleri 6 Mart 2021’e kadar yasakladı. Bu hafta sonu yasakları ile denetimler artırıldı. Salgının kontrolden çıkmasına bilerek katkıda bulunmanın bedeli özür ile geçiştirilecek mi?
***
İran Corona’yla Ulusal Mücadele Kurulu üyesi, başkent Tahran yakınlarındaki Kazvin eyaletinde Covid-19’un ‘İran varyantı’nın ortaya çıktığına dair kanıtlar olduğunu söyledi.
***
Covid-19 pandemisi çok görülmeye, çok öldürmeye ve yaşamı altüst etmeye devam ediyor. Toplam vaka sayısı 114 milyon 366 bine, Covid-19 nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 2 milyon 537 bine yaklaştı. Bulaş tehdidi olan aktif hasta sayısı halen 21 milyon 908 bin civarında olup düşme eğiliminde olmasına karşın oldukça yüksek sayıda olduğunu hatırlatıyoruz.
Covid-19 vakalarının kıtalara göre dağılımında Avrupa (34 milyon) ilk sıraya yerleşti. Bunu Kuzey Amerika (33.5 milyon, 29.2 milyonu tek başına ABD’ye ait), Asya (24.9 milyon), Güney Amerika (17.9 milyon) ve Afrika (3.9 milyon) izledi.
Covid-19’a bağlı ölümlerde kıtaların sıralamasında ilk iki değişmiyor: Avrupa (811 bin), Kuzey Amerika (757 bin). Üçüncülüğe Güney Amerika (466 bin) yerleşiyor ve ardından Asya (398 bin) ve Afrika (104 bin) geliyor. Ölümlerin en çok görüldüğü ülkeler: ABD (525 bin), Brezilya (254 bin), Meksika (184 bin), Hindistan (1567bin) ve İngiltere (123 bin).
Yeni vaka sayısı ve ölüm sayısında düşme eğilimi devam ediyor. Dünya genelinde son 24 saatte 387 bin 697 yeni vaka bildirimi yapıldı. Covid-19 nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı ise 8 bin 48 kişi oldu. Günlük vaka bildiriminin yüksek olduğu ülkeler şunlar: ABD (64.3 bin), Brezilya (59.4 bin), Fransa (24 bin), İtalya (18.9 bin), Hindistan (17.3 bin), Çekya (14.7 bin), Polanya (12.1 bin) ve Rusya (11.5 bin). Bu ülkeleri Türkiye 9.2 bin yeni vaka bildirimi ile izliyor. Haftasonu bildirim yapmayan ülkeler olduğunu ve teşhis ve bildirimde yoğun sorunlar yaşandığını hatırlatıyoruz. Gerçek vaka sayısının paylaşılanların üzerinde olduğunu söyleyebiliriz.
***
Türkiye’de ise Covid-19 salgını bir türlü kontrol altına alınamıyor, vaka-ağır hasta-aktif hasta sayısı yüksek hızda devam ediyor. Son 24 saatte yeni vaka sayısı 9 bin 193 kişi, Covid-19 nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı ise 71 kişi olup, oldukça yüksek olduğuna dikkat çekiyoruz. Toplam vaka sayısı 2 milyon 693 bininin üzerinde, toplam can kaybı 28 bin 503 kişiye yükseldi. Turkuaz tabloda eleştirilere rağmen ısrarla yer verilen yeni hasta sayısı 629 kişi. Günlük test sayısı yükselerek 126 bin civarında. Turkuaz tabloda aktif hasta sayısı yer almıyor. Günlük olarak aktif hasta sayısını Worldmeters’dan paylaşmaya devam ediyoruz.
Worldmeters’a göre Türkiye’de aktif hasta sayısında yükseliş dün de devam etti, aktif hasta sayısı 98 bin 754 kişiye yükseldi, bu eğişime göre birkaç gün içinde 100 binin üzerine çıkacak görülüyor. Ağır hasta sayısımız 1,187 kişi. Halen %1.2 olan ağır hasta oranı dünya ortalamasının (%0.4) üç katı! Yüksek ölüm hızının yüksek ağır hasta oranı ile ilişkili olduğunun vurgulamaya devam ediyoruz.
***
Mutasyonlu virüsle birlikte korona virüs (Covid-19) vaka sayılarında artış yaşayan Adıyaman, Türkiye’de en yüksek vakanın görüldüğü 10 il içerisinde yer alıyor. Adıyaman’da son 10 gün içerisinde 1 belde, 4 köy karantina altına alındı. Karantina altına alınan bu yerleşim yerlerinden bazılarının mutasyonlu virüs tespit edildi. AKP kongresinden sonra vaka sayısı her geçen gün tırmanışa geçti. Oysa kongre öncesi günlük vaka sayısı 25’lere inmişti.
***
Sağlık Bakanlığı tarafından paylaşılan ‘İllere Göre Haftalık Vaka Sayısı Haritasina göre çok düşük olaraka kategorize edilen mavi listeye girmeyi başaran iller en küçük grubu oluşturuyor: Iğdır, Batman, Muş, Şırnak ve Hakkari. Bu illerde normalleşme adımlarının atılması bekleniyor. Sarı listede yer alan ve kısmi normalleşme olabileceği ifade edilen 25 il şöyle: Eskişehir, Ankara, Kahramanmaraş, Gaziantep, Erzincan, Afyon, Denizli, Bartın, Kırşehir, Tunceli, Isparta, Çankırı, Bayburt, Kastamonu, Siirt, Şanlıurfa, Ağrı, Kars, Bingöl, Diyarbakır, Uşak, Karabük, Bitlis, Van ve Mardin.
****
1 Mart günü eğitim öğretime geçişi planlanan resmi ve özel tüm okullarda yüz yüze eğitime ve sınavlara, 2 Mart günü illerin salgın koşullarına göre başlanması kararlaştırıldı. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, “Her hafta Sağlık Bakanlığı, şehir bazında son yedi günde 100 binde görülen vaka sayısını açıklayacak. Böylece düşükten çok yükseğe kadar dört basamakta ayrılmış risk gruplarının hangisinde hangi şehirlerin bulunduğu belirlenmiş olacak. Buna göre o şehrin valisi ve hıfzıssıhha kurulu, okulları açma ya da kapatma kararı alabilecek” dedi.
İstanbul ve Ankara’da valilikler, Mart ayı itibarıyla okulların açılmasına ilişkin yaptıkları açıklamada bu konuda son kararın 1 Mart Pazartesi günü yapılacak bakanlar kurulu toplantısı sonrasında alınacağını duyurdu. Bu durumda Sağlık Bakanlığı kriterlerine göre düşük riskli durumuna ulaşamayan iki kentte eğitim için tarih 2 gün sonra netleşecek.
Birinci dönem liselerde yapılamayan yüz yüze sınavlar için okullar 8 Mart’tan itibaren planlama yapacak. Okulların açılmayacağı yüksek risk içeren illerde liselerdeki yüz yüze sınavlar da ertelenecek.
***
“Yüz yüze eğitime ilişkin okullar hazır değil” diyen Eğitim Sen Genel Başkanı Nejla Kurul, öğrencilerin nitelikli eğitim hakkına ulaşabileceği koşulların acilen oluşturulmasını istedi. Köy okulu öğretmenlerinin 42 gün önce, öğretmenler eğitime başlamadan aşılanması gerektiğini söyleyen Kurul, “Yönetememe dediğimiz kısım tam da burası. Bunlar çok önceden öngörülebilirdi. Çünkü Türkiye, okulları kapatan 200 küsür ülke arasında 1 yıl boyunca okulları kapatan 27 ülkeden birisi. Oysa ilk önceliğimiz hastaneler, ikinci önceliğimiz ise okullar olmalıydı” diye konuştu. Şu ana kadar kaç öğretmenin aşılandığına dair sayısal verilerin kendileriyle paylaşılmadığını söyleyen Kurul, “Biz MEB’den bunun tablo halinde yayınlanmasını istiyoruz. Biz, 1 milyon 200 bini aşmış sistem içindeki öğretmenlerimizin kaçının aşı olduğunu günbegün il il bilmek istiyoruz” dedi. Almanya, Finlandiya ve İsviçre’nin kovid-19 salgını normal bir seviyeye düştüğünde ilk açtıkları yerlerin okullar olduğunu hatırlatan Kurul, “Derslikler 15-20 kişilik olduğu için okulu tamamen açıp kapatma konusunda sorun yaşamadılar ama bizde böyle olmadığı için mekana, öğretim düzeyine, zamana göre çalışmalarla okullar açılmaya çalışılıyor” dedi.
https://www.evrensel.net/haber/426930/egitim-sen-genel-baskani-kurul-gerekli-onlemler-hizla-alinarak-okullar-acilmali
***
Amazon’un yerli kabilelerinden Jumaların son erkek mensubu Aruka, Covid-19’a yakalanarak öldü. Aruka’nın ölümü 20’nci yüzyılın başında 15 bin olan nüfusları sadece altı kişiye inen grup açısından yıkıcı bir etkisi oldu. Sağcı Jair Bolsonaro hükümetinin Covid-19’a karşı Amazon yerleşimlerindeki tıbbi yetersizliği gündeme gelmişti. Yüzlerce yerlinin son birkaç hafta içerisinde tedavi imkanlarına erişemediği için Covid-19 hayatından kaybettiği raporlanmıştı.
***
Fransa’da ekonomi, hukuk, felsefe gibi farklı alanlarda uzmanlaşmış 24 uzman, korona virüsü salgınına karşı alınan önlemlerle ilgili bir yazı yayınlayarak, “Bireysel özgürlüklere yapılan saldırılar, toplumu tam olarak kontrol edilemeyen salgından daha büyük sıkıntılara maruz bırakıyor” dedi.
https://www.gazeteduvar.com.tr/fransada-kisitlama-tartismasi-siyasi-rejimin-basarisini-vaka-sayisi-grafigine-indirgeyebilir-miyiz-haber-1514607
***
Türkiye’den iki ‘girişimcinin’, daha önce yapılan bir reklam türünü dijital boyuta taşıdığı bilgisini aktarılırken, proje sahiplerinin ve görüşüne yer verilen bir akademisyenin sözleri dikkat çekti. İnsanlara sokakta pano taşıtmayı ‘girişimcilik’, bunu dijital sistemler ekleyerek bir takip sistemine çevirmeyi ise ‘proje’ olarak sunan iki arkadaşın çalışmasını, akademisyen olarak görev yapan bir kişi de ‘Z kuşağının istediği iş modeli’ olarak tanımladı.
[su_box title=”AŞI TARTIŞMALARI” style=”soft” box_color=”#cccf08″ title_color=”#080404″ radius=”0″][/su_box]
Cambridge Üniversitesi’nin çalışmasında, Pfizer/BioNTech aşısının tek dozunun asemptomatik enfeksiyon riskini dört kart azalttığı tespit edildi. Uzmanlar, “Bulgular, tek doz Pfizer/BioNTech aşısının, asemptomatik olan kişilerde pozitiflik oranını düşürdüğünü gösteriyor” açıklamasını yaptı.
***
Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Levent Akın, bazı ağrı kesicilerin Covid-19 aşısının etkisini azaltabileceği konusunda uyardı. Akın, O nedenle ‘antienflamatuar‘ özelliği olmayan, sadece ağrı kesici özelliği bulunan maddeleri kullanmalarını öneriyoruz. Aşı olan kişiler kolunda ya da vücudunda ağrı ve halsizlik gibi durumları hissettiği zaman hastanede aşıyı uygulayan hemşire ya da hekime danışsınlar” dedi.
***
BioNTech’in kurucusu ve yöneticisi Uğur Şahin, Covid-19 aşısının iki yılda bir tekrarlanmasının gerekebileceğini söyledi. Şahin, yeterince insanın aşı olması durumunda ‘corona’ salgınının Almanya’da yaz sonuna doğru çok daha iyi kontrol altına alınabileceğini de dile getirdi. Şahin’e göre, aşılama planlandığı gibi giderse mayıs sonu veya haziran başında Almanya’da vaka sayılarının hissedilir derecede azalacak.
***
Türkiye genelinde bugün saat 9.00 itibarıyla 8 milyon 539 bin 892 doz aşı yapıldı. İlk dozu yapılan kişi sayısı 6 milyon 867 bin 118 kişi iken, ikinci dozu yapılanların sayısı 1 milyon 672 bin 774 kişi oldu. Paylaşılan istatistiklerde Kürt illerinde aşı yapılan kişi sayısının ülke genelinden oldukça düşük olduğu görülüyor. Coğrafyada siyasal baskının etkisi, eşitsizlikçi ve ayrımcı politikalar aşı gerçeğine de yansıdı. Aşı adaleti için bu politikalar ve neoliberal politikalarla alüst edilen sağlık hizmetleri masaya yatırmak gerekiyor.
***
İngiltere’de aşının ilk dozunun uygulandığı kişilerin sayısı 16 milyon 600 bini geçti, İskoçya, Kuzey İrlanda, Galler de eklenince Birleşik Krallık’ta toplam aşılananların sayısı 19 milyon 600 bini aşmış oldu. Aşının ikinci dozunun da uygulandığı kişilerin sayısı da 768 bin 810’a yükseldi. İngiliz hükümeti Temmuz ayının sonuna kadar ülkedeki bütün yetişkinlerin aşılanmasını hedefliyor.
[su_box title=”JİN ” style=”soft” box_color=”#7e08cf” title_color=”#080404″ radius=”0″]Soğuklarıyla nam salan Şubat’ın son demlerinde tanış olduğumuz bir hava bastırır her yıl ; bir Cemre de kadınların gündemine düşer, 8 Mart’tır gelen : ) . Bu yıl Şubat hem soğuk hem sert geçti birçok açıdan. Önce Boğaziçi kayyum rektör protestosunu baltalamak için Kabe resmi bahane edilip LGBTİ+ ler içişleri bakanınca “sapkın” ilan edildi ardından polis-savcı-hakim abileri ablaları darp, gözaltı, cinsel saldırı, çıplak arama furyasına başladılar. Mevzuya yetişen reis mezbiyen kadınları ciddiye almayıp startını verdiği uzay programıyla bayanların bile uzaya gitmek isteyebileceğini vurguladı. AKP’li Özlem Zengin, ‘çıplak aramaya maruz kalan onurlu-iffetli kadın susmaz hemen söyler’ diyerek sağ olsun şubat soğuğunda yüreğimizi harladı. Öfkemiz, haklılığımız, umudumuz, mücadele tarihimiz film şeridi gibi geçer gözümüzün önünden 8 Marta giderkene.. Bu hafta açıklama yapan tüm kadın örgütleri 8 Mart’ı alanlarda kutlamaya kararlı. İktidarın 5-10 kişinin toplanmasına dahi tahammül edemeyip pandemiyi bahane ederek basın açıklamalarına, eylemlere, yürüyüşlere saldırırken, lebalep kongreler, cenazeler, partiler düzenlemesindeki iki yüzlülüğü, adaletsizliği yine kadınlar ve LGBTİ+ ‘ler yenecek. Tıpkı son 6 yıldır sertleşen faşizm ve korku pandemisinde dahi bir gün olsun sokakları terk etmedikleri gibi. Geçtiğimiz yıl boyunca İstanbul Sözleşmesini diline pelesenk eden tek adam rejimi şimdi de kadınları akademiden-üniversitelerden dışlamanın peşinde. Yeni sihirli sözcüğü biz kadınlara hiç de yeni olmayan ‘kadın üniversiteleri’. Erdoğan’ın Japonya gezisinde keşfettiği 1800’lü yılların samuray geleneklerinden kalma yardımcı kadın yetiştirme kurumları olan kadın üniversiteleri aynı zamanda ‘iyi annelik, iyi eş olma, ev işleri, ev ekonomisi, çocuk bakımı’ gibi birçok “makul” kadınlık ölçütünü dayatmakta. Kadınlar, üniversitelere de parlamentoya da siyasi partilere de sendikalara da sokaklara da kimsenin lütfu değil kendi mücadeleleri ile ve nice bedeller ödeyerek girdiler ve kendileri istemedikleri sürece de çıkmaya niyetli değiller. Her ne kadar eleştirsek de üniversiteleri ve diğer tüm alanlarımızı erkek iktidarın insafına bırakmayacağız. Kayyumunuzu da, makul kadınlığınızı da reddediyoruz..[/su_box]
***
TJA, bu yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kapsamında yapacakları eylem ve etkinliklerinin startını Siirt’te verdi. Kadınların engelleri aşarak yaptığı açıklamada, Saraların, Sevêlerin direnişinin yeni bir yaşamı kurma gerekçesi olduğu belirtilerek, 8 Mart’ı güçlü geçirme vurgusu yapıldı.
Ankara Kadın Platformu ‘Özgürlüğümüz için isyandayız’ diyecek.
Kadınlar bu yıl, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü tüm dünyayı etkisi altına alan pandemi koşullarında karşılıyor. 8 Mart kapsamında etkinlikler devam ederken, yapılacak mitingler için kadınların hazırlıkları devam ediyor. Yaklaşık bir yıldır koronavirüs salgını etkisiyle kadına yönelik şiddet artarken, sokaklar ve eylem alanları kadınlara kapatılmaya çalışıldı. Tüm baskı ve zorluklara rağmen erkek iktidarı ve şiddetine karşı “evlere sığmayı” reddeden kadınlar, yıl boyunca kazanımlarına yönelik saldırılara karşı alanları terk etmedi.
TJK-E de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla bildirge yayımladı. 8 Mart’ta sokaklarda olacaklarını söyleyen TJK- E, “Faşizm kaybedecek, kadınlar kazanacak” dedi.
***
Feminist düşünür ve akademisyen Judith Butler, Boğaziçi Üniversitesi öğrencileriyle “Bölgelerarası Dayanışmalar” başlıklı çevrimiçi bir açık derste buluştu. Butler konuşmasında akademik özgürlük için örgütlenmenin ve gittikçe otoriterleşen devletlerin etkisinden kurtulmanın önemini vurguladı.
***
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), Türkiye genelinde 52 ilde sağlık çalışanlara yönelik gerçekleştirdiği araştırma sonuçlarını açıkladı; sağlık alanında çalışan kadınların yüzde 46’sı fiziki, yüzde 26’sı ise cinsel şiddete uğruyor.
***
Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA.DER), medyada cinsiyet eşitliğine ilişkin araştırmasını kamuoyuyla paylaştı; incelenen 2089 programın yüzde 77’sinde hiç kadın konuk yok.
***
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Cinsiyet Eşitliği Uzmanı Pozzan, Evden çalışanların sağlığıyla ilgili yapılan araştırmalara dikkat çekerek kadınların daha büyük risk altında olduğunu vurguladı.
Pandeminin başından beri kalıcılaşma-normalleşme tehlikesini vurguladığımız uzaktan çalışma-esnek çalışma en çok da kadınların hayatını etkilemekte. Kat be kat artan ev işleri, okula gidemeyen çocukların beslenmesi, eğitimi; evde bakılması korunup kollanması gereken yaşlı ya da hastalar kadınların mesai sonrası görevlerinden..
Plaza ve ofis işçilerinin dayanışma platformu Kaç Bize Gel Platformundan Hikmet Topal da; evden çalışma düzeninin kalıcılaşması ile birlikte evden çalışan kadınlar hem kapitalist üretimin bir parçası olabilecek hem de kalın perdelerin arkasında, ev içi sömürü sisteminin sınırları içinde tutulabilecekler. Bu çalışma biçimiyle kadın emeği sömürüsünün, kadına yönelik şiddetin ve her türlü cinsel ayrımcılığın görünürlüğünün azalacağını düşünüyoruz diyerek tehlikeye vurgu yaptı.
***
AKP iktidarının kurmak istediği kadın üniversitelerine karşı özerk üniversiteleri savunduklarını belirten HDP Genç Kadın Koordinasyon üyeleri, kadın üniversitelerinin ayrımcı ve cinsiyetçi politikaların projesi olduğuna işaret ederek, taleplerinin kadın üniversitelerinden ziyade, var oldukları her alanda ayrımcılığın ve cinsiyetçiliğin önüne geçecek politikaların, özgür özerk üniversitelerin oluşturulması olduğunu belirtip ‘Kadın Üniversiteleri İstemiyoruz Platformları’ ile beraber atölyeler yaparak öğrenci genç kadınlarla çalışmalarını sürdürüyorlar.
***
Sosyal Politika Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği (SPoD), “Pandemi Sürecinde LGBTİ+’ların Sosyal Hizmetlere Erişimi Araştırma Raporu” yayınlandı. Araştırmaya dâhil edilen LGBTİ+’ların büyük bir çoğunluğu; pandemi sürecinde psiko-sosyal destek hizmetlerine erişim konusunda, hangi kurum ve kuruluşlara başvuru yapabilecekleri hakkında bilgilerinin olmadığını, bahsi geçen hizmetlere erişim noktasında cinsel yönelim ya da cinsiyet kimliklerinden dolayı ayrımcılığa maruz bırakılabileceklerini, gizliliğin sağlanması noktasında endişeli olduklarını, ilgili kurum ya da kuruluşların olumsuz tutum ve davranışlarının olabileceğini, arkadaşlarından yardım aldıklarını ve bahsi geçen hizmetlerin ücretsiz olmadığını belirtti.
***
LGBTİ+ düşmanlığı pandemide iyice kurumsallaştı..
Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezinin (SU Gender) çevrimiçi olarak düzenlediği “Covid-19 Pandemisinin Birinci Senesinde Toplumsal Cinsiyet Üzerine Konuşmak” panelinde söz alan Yıldız TAR, herkesin ekmek yaptığı, evde sıkıldığı bir pandemi yaşarken LGBTİ+’lar en üstten en alta devlet kademelerine kadar nefret kampanyalarına maruz bırakıldı diyerek LGBTİ+ düşmanlığını vurguladı.
***
Jinên Komûnîst ên Şoreşger (JKŞ ) 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü hazırlıkları çerçevesinde Kobanê’de “Yaşasın Kadın Grevi/Kadın Emeği Değerlidir” başlıklı panel düzenledi. Til Temir’de 7 Mart 2015 tarihinde IŞİD çetelerine karşı savaşta ölümsüzleşen komünist savaşçı Ivana Hoffman’a ithaf edilen panel, saygı duruşu ile başladı. Panel öncesinde kadın emeğini konu alan skeç gösterimi yapılıp 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün tarihçesini aktardı. Erkek egemen kapitalist toplumda, kadın emeğinin görünmez kılındığına dikkat çekilen panelde, Rojava devriminde kadınların rolüne vurgu yapıldı.
***
Yeni Yaşam Gazetesi’nden Nevin Cerav, Kadın düşmanlığı ve İstanbul sözleşmesini ele aldığı özel haberinde AKP’nin yıllara göre, kadın ve çocuk düşmanı bazı uygulamaları sıraladı:
• 2011 Kadının adı silindi: Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı önce Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na ardından da Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na dönüştürüldü.
• 2014 Kürtaj fiilen yasaklandı: Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelerin online kayıt sisteminde kürtaj işlemi için kullanılan ‘tıbbi tahliye kodu’ kaldırıldı.
• 2014 Çocuk istismarı meşrulaştırıldı: İktidar, çocuk tecavüzcülerine evlendirme yoluyla af içeren bir yasa tasarısı hazırladı.
• 2015 Kadının iş gücü düşürüldü: “Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması gerekçesiyle hazırlanan kanun tasarısı”, Meclis’te kabul edildi. Paket, kadınları niteliksiz işlere mahkûm edeceği için eleştirildi.
• 2016 Kadın kurumları kapatıldı: Kadın haber ajansı JINHA ve Gazete Şûjin’in de aralarında bulunduğu onlarca kadın kurumu kapatıldı.
• 2016 Bütçede kadına pay ayrılmadı: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın 2017 bütçesi onaylandı. Bütçenin yüzde 86.5’i sosyal yardımlar için ayrılırken sadece yüzde 3.8’i kadınlara ayrıldı.
• 2017 Kayyumlar kadın merkezlerini kapattı: Kürt kentlerinde HDP’li belediyelere atanan kayyumlar, kadınlara psikolojik ve sosyal destek veren tüm kadın merkezleri ile uygulamaları kapattı.
• 2017 8 Mart eylemlerine saldırı: Birçok kentte 8 Mart Dünya Kadınlar Günü eylemleri yasaklandı ve polisler kadınlara saldırdı.
• 2017 LGBTİ+’lara ayrımcılık: Ankara Valiliği, “genel ahlakın korunmasını” gerekçe göstererek LGBTİ+ örgütlerin etkinliklerine süresiz yasak getirdi.
• 2017 Dini nikah için yaş sınırı kaldırıldı: Müftülere resmi nikah kıyma yetkisi veren yasa tasarısı Resmi Gazete’de yayınlandı. Dini nikah için yaş kısıtlaması da hukuken kaldırıldı.
• 2017 Tecavüzcü Ensar’la işbirliği: Milli Eğitim Bakanlığı, Karaman’da 45 çocuğun cinsel istismara uğradığı Ensar Vakfı ile protokol imzaladı.
• 2018 Tecavüzde rekor yükseliş: Avrupa Konseyi’nin hazırladığı cezaevi raporunun Türkiye bölümünde, tecavüz suçundan hüküm giyenlerin sayısının 2013-2015 döneminde 523’ten 12.253’e çıktığı açıklandı.
http://www.yeniyasamgazetesi2.com/kadin-dusmanliginda-turkiye-zirvede/
***
HDP İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay, “ped ve hijyen ürünlerinin kadınların ücretsiz ve kolay bir şekilde temin edebilmelerini” sağlayacak kanun teklifini meclise sundu.
Kadınların temel ihtiyaçlarından olan ped ücretsiz olmalı!
***
Kadın Yönetmenler Derneği tarafından düzenlenen 4. Uluslararası Kadın Yönetmenler Festivali, 1-7 Mart, 26 Nisan-5 Mayıs ve 25-30 Haziran olmak üzere üç ayrı tarihte gerçekleştirilecek.Festival, kadın sinemacı ve sektör emekçilerini bir araya getirerek, kadın yönetmenlerin ve sektördeki kadın emeğinin görünürlüğüne katkı sağlamayı amaçlıyor.Festival kapsamında verilecek olan emek, başarı ve onur ödüllerinin sahipleri belli oldu: Emek Ödülü’ne Sevin Okyay, Başarı Ödülü’ne Eylem Atakav, Onur Ödülü’ne ise Tamara Kotevska layık görüldü.
[su_box title=”YENİ YAŞAM” style=”soft” box_color=”#08cf48″ title_color=”#080404″ radius=”0″][/su_box]
Fındıklı Belediyesi, “Zehirsiz bahçelerden zehirsiz ürünleri halka ulaştıracağız” sloganıyla 1 Mart’ta açacağı ‘Halkın Bakkalı’ ile yerli ürünleri aracısız olarak tüketiciye ulaştırmayı amaçlıyor. Kooperatifin yerelde üretilen ürünleri doğrudan tüketiciyle buluşturmak için kadınların öncülüğünde kurulduğunu belirten Belediye başkanı Çervatoğlu, Karadeniz’de kadastro çalışmalarının geç başlamasından kaynaklı kadınlara toprak verilmediğini söyledi. Çervatoğlu, bölgede toprağa emek verenin kadın olmasına rağmen erkeklerin çiftçi olarak kabul edildiğine dikkat çekerek, kadınların bulunduğu kooperatiflerin fark yarattığını, yeni yüzyılın kadın ve ekoloji yüzyılı olacağını belirtti.
Sosyal medyada Kürtçe konuşmak
Selman Çiçek/yeniyaşam gazetesi
..21. yüzyılda, sanal ile “gerçeğin” iç içe geçtiği bir dönemde yaşıyoruz. Bunun yanında dijital/sosyal medya bireylerin hayatının kayda değer bir bölümünü oluşturuyor. Bu durumdan kaynaklı şu zamanlarda iletişim teorilerinde en çok tartışılan kavramlardan biri de post-truth kavramıdır. Bu kavram bize hakikatlerin iç içe geçtiği gerçek ötesi bir çağda yaşadığımızı söylüyor. Bu uzam içerisinde bireyin hayatını, düşünce sistemini oluşturan öğenin dil olduğu ve Kürtçe’ye yönelik baskılar göz önünde bulundurulduğunda dijital/sosyal medyanın Kürt kültürü ve diline katkı sunma potansiyelinin tarih boyunca bu kadar fazla olmadığı görülecektir. Bu bakımdan Kürt dilinin bu imkanlar aracılığıyla daha ulaşılabilir ve daha kullanılabilir bir imkana kavuştuğunu düşünmekteyiz…
..Örneğin ben doktorum; kendi alanımda Kürtçe içerikler oluşturduğumda tıp alanında Kürtçe dilini yaygınlaştırabiliyorken bu alandan bilgi almak isteyenler ulaşabiliyor. Tıp, sağlık alanında içerik ürettiğimde bu alanda teknik anlamda dilde eksiklikler yaşadığımda insanlarla bunu tartışıyor ve dilde sağlık anlamında ortak bir kanıya ulaşabiliyoruz. Yani hem bilimsel anlamda hem de literatür anlamında bir gelişim söz konusu oluyor. Kürtçe bir okyanus gibidir, bu okyanusun her şeye yeteceğine inanıyorum. Ve bu dilde içerikler ürettiğimde Kürtçe’nin yaşamın her alanına yetecek gücü olduğunu görüyorum. Kürtçe dili tüm bilimsel kavramları karşılayacak güçte, Kürtçe ile doktorluk da, mühendislik de, öğretmenlik de yapabilirsin. http://yeniyasamgazetesi2.com/sosyal-medyada-kurtce-konusmak/
***
Lazcayı yaşatmak!
Bir avuç insan, ‘Uncire’ adıyla çıkardıkları Lazca dergiyle kaybolmaya yüz tutmuş dillerini yaşatmak için çırpınıyor. Derginin yazarlarından İsmail Güney Yılmaz, anadillerinin bilinçli bir biçimde yok edilmek istendiğini vurguladı, amaçlarının kendi dillerinde okuyup yazacak Lazların sayısını arttırmak olduğunu anlattı. https://gazetekarinca.com/2021/02/lazcayi-yasatmak-icin-cirpiniyorlar/
***
Başka Bir Yaşamı Yaratmak
Emek Erez /gazete duvar
Dünya asıl yurdumuz, bu nedenle bize verilen sınırlı ülkeleri aşan bir tahayyül gerekiyor. Onun üzerinde yaşamaya devam etmek için yönümüzü değiştirmemiz, tüketim alışkanlıklarımızı sorgulamamız, yeteri kadarsa çoktur düsturunu benimsememiz, yaşamak ve yaşatmak için başka yollar bulmamız, yeterince ertelediğimiz düşlerimizi geri kazanmamız gerekiyor… Şunu da hatırda tutmalı elbette, her yerde aynı şekilde bir ekoköy fikrinden bahsedemeyiz mesela, “Senegal’de ekolojik bir köy olmak demek, Senegal’in sömürgeleştirildiği dönemde kaybettiği manevi ve kültürel bütünlüğü, geleneklerle gurur duymayı, karşılıklı yardımlaşmayı, toplumsal dayanışmayı, kendine yeterliği ve güveni geri istemek demektir.” Kısacası, her topluluğun geçmiş deneyimleri, kapitalizmin onda açtığı yaralar bir yerde ekoköy tasarlarken farklı bir bakışa ihtiyaç duyacaktır ama her durumda başka olana cesaret etmek, özellikle dünyanın içinde bulunduğu ekolojik sorunların gözetilmesi ve bulunulan yerin koşullarına göre kendi biçimini örgütlemesi, ekoköy fikrini genişletmek anlamına da gelebilir…. https://www.gazeteduvar.com.tr/baska-bir-yasami-yaratmak-makale-1514496
[su_box title=”AKADEMİDEN” style=”soft” box_color=”#0890cf” title_color=”#080404″ radius=”0″][/su_box]
Covid-19 hastalığı tamamen ortadan kaldırılabilir mi? Nature dergisinin immünolog, virolog ve enfeksiyon hastalıkları uzmanlarından oluşan 100 üst düzey bilim insanına yönelik yaptığı ankette soruya ekseriyetle hayır cevabı verildi. (Phillips, 2021) 100 bilim insanının 89’u, yüksek ihtimalle hastalığın daha uzun yıllar dünya genelinde endemik bir hastalık olarak görüleceğini belirtti. Öyle ki Minnesota Üniversitesi’nden epidemiyolog Michael Osterholm, “Bu virüsü şu anda dünyadan yok etmeye çalışmak, aya çıkmak için merdiven inşa etmeye benziyor ve hiç gerçekçi değil” dedi. Ancak ankete verilen cevaplara göre virüsün ortadan kaldırılamaması, ölümün, hastalığın veya sosyal izolasyonun şimdiye kadar görülen ölçeklerde devam edeceği anlamına gelmiyor. Gelecek, büyük ölçüde insanların enfeksiyon veya aşılama yoluyla edindikleri bağışıklık türüne ve virüsün varyantlarının nasıl evrimleştiğine bağlı olacak.
Phillips, N. (2021). The coronavirus is here to stay — here’s what that means. Nature, 590(7846), 382–384. https://doi.org/10.1038/d41586-021-00396-2
***
23 Şubat günü BMJ’de yayımlanan bir editöryalde (Lewis et al., 2021) daha önce de birden fazla kere günlüklerde yer vermiş olduğumuz okulların kapatılması sorunu tartışılıyor. Makale net bir şekilde okulların açık tutulmasının Birleşik Krallığın birincil politikası olması gerektiğini savunuyor. Okulların kapatılmasının kanıta dayalı olmadığı (ki daha önceki günlüklerimizde bu yaklaşımın influenza salgınına yönelik kanıtlardan geldiğini paylaşmıştık), çocuklarda fiziksel ve ruhsal travmalara yol açtığı ve eğitim süreçlerinin orantısız şekilde etkilendiği tartışılıyor. Yayında ayrıca çocukların ağır hastalanma oranlarının çok düşük olmakla birlikte aynı zamanda hastalığı yakınlarına taşıma ihtimallerinin de çok düşük olduğu vurgulanıyor.
Lewis, S. J., Munro, A. P. S., Smith, G. D., & Pollock, A. M. (2021). Closing schools is not evidence based and harms children. BMJ, n521. https://doi.org/10.1136/bmj.n521
………….
EKLER
İftira! – Ali Tekin /komün dergi
Geçmişinde tüneller kazıp cezaevlerinden firar eden, hapishanelerdeki kötü uygulamalara karşı açlık grevleri ve ölüm oruçları yapan, yıllardır ayakta sayım, sohbet, görüş vb. konularda büyük bedellerle devletin yap dediğini yapmayıp şanlı bir direniş kültürü olan sosyalistlerin “şaşkınlık” sayılabilecek bir hızda bu uygulamayı kabul etmesi üzüntü verici bir gerileme örneğidir. Ev hapsi insan onurunu aşağılayan, onun ayak bileğine kelepçe takmak suretiyle köle-sahip ilişkisini anımsatan, toplumda bilindiği şekliyle de tacizcilere, tecavüzcülere ve kadın katillerine uygulanan bir ceza şeklidir.
Hapishanede gözle görülen duvarlar, parmaklıklar ve kişinin dışarı kaçmasını engelleyen gardiyanlar, askerler vardır. Devrimciler üretkenlikleriyle devletin bir parçası olan bu binaları birer direniş destanına dönüştürmesini bilmişlerdir. Oysaki ev hapsinde ne aşılmaz duvarlar vardır ne parmaklıklar ne de kişinin dışarı çıkmasını engelleyen gardiyanlar… Sadece ışığı yanıp sönen bir modem ve mesafe aşıldığında Ankara’ya sinyal gönderildiği iddia edilen bir cihaz… Bu yöntemle devrimcilerin ayak bileğine kelepçe fiziksel olarak takılıyor ama zihinlerine parmaklık ve gardiyan da ekleniyor.
Zihinlerimize gardiyan sokulmasını, evlerimizin kablosuz ağ ile denetlenen sanal hapishanelere dönüşmesini, köle-sahip ilişkisini andıran ve tecavüzcülere layık görülen elektronik kelepçeyi kabul etmemeliyiz!
Hapishanelerde ritüel olan birçok direniş yöntemi var, ayakta sayımı kabul etmemek, çıplak aramaya direnmek, bağımsızlar koğuşuna gitmemek, denetimli serbestliği reddetmek gibi… Elektronik kelepçe uygulaması da devlet tarafından söylenir söylenmez kendisini sosyalist olarak tanımlayan herkes tarafından kesin bir dille kabul edilmemesi gereken onur kırıcı ve faşist bir ceza yöntemidir. http://komundergi4.com/iftira-ali-tekin/
***
Çocukların Sosyal Zekaları Pandemiden Nasıl Etkilenir? / Psikolog Belma Çelikkol Dağlı
Ropörtaj: Ramis SAĞLAM/Evrensel
Sosyal biliş temel olarak kişinin kendisi dışındaki insanların kendisinden farklı bir zihne sahip olduklarını fark edebilme becerisidir. Sosyal becerilerin öğrenilebilir davranışlar olması okulların önemini arttırmaktadır. Bu beceriler arkadaşlık ilişkileri, problem çözme, öfke kontrolü, stresle başa çıkma, empati kurabilme gibi birçok beceriyi içermektedir. Sosyal becerilere sahip çocuklar aynı zamanda okulu uyum ve akademik başarılarına da katkılar sağlamaktadır. Pandemi sürecinde çocukların yüz yüze eğitimden uzak kalması aynı zamanda spor ve sanat gibi daha önce yaptıkları birçok etkinlikten yoksun kalmaları çocuklarımızın sosyal becerilerini de olumsuz etkilemektedir. https://www.evrensel.net/haber/426434/psikolog-belma-celikkol-dagli-cocuklar-pandemide-sosyal-becerilerini-gelistiremiyor
***
Korona virüsü en çok yoksulları vuruyor! /Hüseyin Bektaş
COVİD-19 pandemisi bütün dünyayı etkisi altına alırken, başta sağlık, ekonomi, sosyal hayat olmak üzere bütün alanları, toplumu ve ülkeleri derinden etkilemektedir. Genellikle birçok felakette olduğu gibi korona virüs salgınından da en fazla yoksul halk tabakaları etkilenmektedir. Bunalar başta yaşlılar, kronik hastalığı olanalar, yakınlarını kaybedeneler, kadınalar, gençler, yalnız yaşayanlar, dışlananlar, engelliler, bunlar içinde özellikle duyma engellileri ve psikolojik sorunlar yaşayanlardır. Yapılan birçok yeni araştırmaya göre, virüsün sosyo-ekonomik olarak zayıf olan bölge ve mahalleri daha uzun süreli ve derinden etkilediği görülmektedir.
https://avrupaforum4.org/korona-virusu-en-cok-yoksullari-vuruyor-huseyin-bektas/