“EPPUR Sİ MUOVE / YİNE DE DÖNÜYOR” – CAN PENÇE
İlk olarak antik Yunan edebiyatında karşımıza çıkan “parrhesia” kavramı, etimolojik olarak ‘pan’ (her şey) ve ‘rhema’ (söylenen) sözcüklerinden oluşur.Tam olarak anlamını karşılamasa da herşeyi söyleme,hakikati söyleme anlamını taşır.Parrhesia eylemini gerçekleştiren özneye ise “parrhesiastes” adı verilir.Ancak her hakikat parrhesia değildir.Örneğin; havanın bugün yağmurlu olduğunu başka birine söylemek hakikati söylemek olabilir,ancak parrhesia kavramı kapsamına girmez.Peki o zaman parrhesianın özellikleri nelerdir?
Foucault’a göre; ‘parrhesia’da konuşmacı, söylediği şeyin “kendi” fikri olduğunu kesin ve açık şekilde belirtir ve bunu düşündüklerini gizleyecek herhangi bir retorik biçim kullanmadan yapar.Konuşmacının,dinleyicinin zihni üzerinde hakimiyet kurmasına yardım eden teknikler kullanan retorik biçimin aksine, ‘parrhesia’da, “en dolaysız ve en sade” ifadeler kullanılır.Yani ‘parrhesiastes’, en dolaysız biçimde, kendi fikirlerini en sade biçimde ve açıksözlülükle söyleyen kişidir.
Parrhesiastes;doğru olduğunu düşündüğü şeyi değil,gerçekten doğru olan şeyi yani “hakikati” söyler.Ancak hakikati söylemenin bir “tehlike ya da risk” arz ettiği durumların söz konusu olması gerekir.Örneğin;bir öğretmen,öğrencilerine ya da bir baba çocuğuna ders verip hakikati öğretebilir ancak bu durum bir tehlike arz etmediği için ‘parrhesia’ örneği değildir.Parrhesia eylemini gerçekleştiren kişi, daima hitap ettiği kimseden daha güçsüz konumdadır ve sözleri erki elinde bulunduran kişiye/kişilere yönelik yani “aşağıdan yukarıya” olmak zorundadır. Sıradan bir vatandaşın,herkesin farklı düşündüğü bir ortamda tüm riskleri göze alarak çıkıp düşüncesini söylemesi ya da bir hükümdara yönetim biçiminin adaletsiz olduğunu söylemesi durumunda,belirli riskleri göze alıp erki elinde bulundurana hakikati söylemesi açısından bir ‘parrhesia’ örneği olabilir.Çünkü aynı fikri savunan çoğunluk öfkelenip onu linç edebilir,tiran onu cezalandırıp sürgüne gönderebilir ya da öldürebilir.Yani ölüm tehditi “öteki”nden gelir,dolayısıyla da parrhesia eylemini gerçekleştirebilmek için öteki ile belirli bir ilişki kurulmuş olması gerekir.Ancak her ne kadar ötekiyle bir ilişki kurulmuş olması gerekiyorsa da parrhesiastes,kendisiyle özgül bir ilişki kurmayı ön planda tutar.Kendisini aldatan biri değil,bir hakikat anlatıcısı olmayı kendisi için daha uygun görmüştür.
Parrhesia eylemi, bir başkasına ya da kişinin kendisine yönelik olan bir “eleştiri” biçimidir.Eleştirdiği kişiye hakikati ispat etmeye çalışmaz sadece eleştiri sunar.Yaşanmış olup olmadığı tartışmalarından bağımsız ve yaşanmış olduğunu farz ederek Galileo’nun engizizasyon mahkemelerinde yargılandığı günü düşündüğümüzde;tüm riskleri göze alarak,kendi araştırmaları sonucu bulduğu bilimsel hakikati, yani “Eppur si muove-Yine de dönüyor”u, erki elinde bulunduran kişilere söylemesi bir parrhesia örneğidir.Bunu söylerken kendini ispat etme çabası ve etrafındakileri buna inandırma çabası da yoktur.İnansanız da inanmasanız da, yine de dönüyor
Parrhesia’da hakikati söylemek bir “ödev”dir. Hakikati anlatma eylemini; başka insanlara yardım edip, onların mevcut durumunu düzeltme amacını taşıyan bir ödev gibi görür.Kısacası parrhesiastes;özgürlüğünü kullanır.Kandırma yerine dürüstlüğü; sahtelik ya da sessizlik yerine hakikati; hayat ve emniyet yerine ölümü; yaltaklanma yerine eleştiriyi; kendi çıkarlarını koruma ve ahlaki kayıtsızlık yerine ahlaki ödevi tercih eder.
Yukarıdaki bilgiler göz önünde bulundurulduğunda: Türk Tabipleri Birliği’nin “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” bildirisi bir ‘parrhesia’ örneğidir.Bildiri TTB’nin kendi düşüncesidir ve en sade-dolaysız biçimde açıksözlülükle yazılmıştır. Bilimsel ve tarihsel verilere dayanarak hakikati savunmuştur.Kendinden farklı düşünen bir çoğunluğa ve siyasi erki elinde bulunduran yönetenlere karşı yazılmıştır.Bir eleştiridir-uyarıdır ve kimseyi ikna etme çabası gütmemektedir.Bunu, insanların durumunu düzeltme amacını taşıyan ahlaki bir ödev olarak görmüştür.
Bir parrhesiastes olarak TTB,17.yüzyılın karanlığından Galileo’nun ruhunu çağırıyor: “Yine de” savaş, bir halk sağlığı sorunudur.