EKİN SAPI DEVRİMİ

Doğal Tarıma ve Doğal Hayata Giriş

 

  • Kitabın Adı:    Ekin Sapı Devrimi
  • Yazarı:           Masanobu Fukuoka
  • Çevirmen:             Aykut İstanbullu
  • Yayın Tarihi           2006-09-04
  • ISBN                      9757005230
  • Baskı Sayısı           1. Baskı
  • Sayfa Sayısı           184

Masanobu Fukuoka; mikrobiyoloji eğitimi almış, bitki hastalıkları üzerine uzmanlaşmış, Japonya’nın güneyinde Şikoku’da çiftçilik yapan bir adam. Doğal tarım üzerine deneysel çalışmalar yapmış ve “HİÇ BİR ŞEY YAPMA TARIMI” yöntemiyle inanılmaz bir verimlilik yakalamış. Ancak bunu tembellik olarak düşünmeden önce biraz sabırla yazımı okuyun zira benim için de bir sürpriz oldu. Herşeyin başlangıcını Fukuoka ‘nın sözleriyle anlatmak istiyorum.

“İnsanlık hiç ama hiç bir şey bilmiyor. Hiç bir şeyin içinde hakiki bir değer yok ve bütün yapılanlar nafile, anlamsız birer çaba… Eğer bu tarafta yaşam olduğunu düşünüyorsanız o zaman ölüm diğer tarafta. Eğer ölüm fikrinden kurtulmak isterseniz, kendinizi bu tarafta yaşam olduğu fikrinden kurtarmalısınız… Doğa değişmez, ama doğaya bakış şekli çağdan çağa sürekli değişir. Hangi çağ olursa olsun doğal tarım, tarımın kaynağı olarak sonsuza kadar varolacaktır. Doğayı anlamak neden imkansızdır? Doğa olduğu düşünülen şey yalnızca insanın aklında oluşan doğa fikridir. Gerçek doğayı yalnızca çocuklar görür. Bütünden yalıtılmış olarak görülen bir nesne, gerçek bir şey değildir… İronik olan, bilim yalnızca insan bilgisinin ne kadar sınırlı olduğunu göstermeye hizmet etmiştir…”

Fukuoka’nın bu farkedişini okuyana kadar ben de ne okuduğumu farketmemiştim. Bir çiftçinin tarım deneyimleri üzerine yazılmış el kitabını seçtiğimi sandım.

  1. Dünya Savaşından sonra Amerikalılar Japonya’ya kimyasal tarımı tanıtmışlar. Zaman ve emek yarıya düşmüş ancak toprağın ve tohumun gücü ve bereketi bozulmuş ve gittikçe kimyasallara bağımlı hale gelmiş. Fukuoka, tüm dünyayı saran kapitalist sermayeleşmeye sırtını dönmüş ve tarımda örnek bir devrim gerçekleştirmiş. Suni gübre, ilaçlar, kimyasallar ve makinaları kullanmayı reddetmiş. Yıl boyunca kalan 5-10 kişiden oluşan bir komünde toprağı iyileştiren ve insan ruhunu arındıran bir yaşam alanı oluşturmuş, sonuçta sermayeleşmenin dayattığı tarım yöntemlerinden çok daha başarılı sonuçlar elde etmiştir. Kitabın Hindistan’da da çevirisi yapılmış ve Rishi Kheti adını verdikleri yöntemleri uygulanmış.

Bütün öğrendiğim sade ve doğal bir yaşamı yakalamak için “ne yapmalıyız?” değil “neyi yapmamalıyız?” sorusunun cevabını aramam gerektiği oldu.

Fukuoka’nın yöntemi dünyanın neresinde uygulanamaz?

Bir pirinç sapından doğan bu yöntem insalık için bir yaşam tarzı olabilir mi?

Büyüme hızının 0 olması istikrarlı bir ekonomi olamaz mı?

Yaşam Döngüsü… Güçlü olanın zayıfı yenmesi midir? Yoksa birlikte varolma ve karşılıklı yarara dayanan bir model midir?

Bu soruları da birlikte cevaplayabiliriz diye umuyorum. Pirinç sapının arkasına saklanmış olan harika bir felsefeyi gizlice keşfetmenin keyfiyle okudum.

Sevgiler

Hale Dalkıran Acer

 

Bir yanıt yazın