CORONA GÜNLÜĞÜ 07 EKİM 2020

GÜNDEM
  • İşkence ve baskılar yetmiyormuş gibi bunların haberleştirilmesi de cezalandırılıyor! Van’ın Çatak ilçe kırsalında operasyona çıkan askerlerin gözaltına aldığı Servet Turgut ve Osman Şiban’a işkence yapıldığı ve helikopterden atıldıkları haberini yapan Mezepotamya Haber ajansının 4 gazetecisi gözaltına alındı.
  • İstanbul’da ESP ve SGDF’ye operasyon: Gazeteci Gayıp ve HDP PM üyesi de gözaltında. Gözaltına alınanlar arasında ETHA muhabiri Pınar Gayıp, HDP PM üyesi Yılmaz, ESP Eş Genel Başkanı Şahin Tümüklü ve SGDF Eş Başkanı Özkiraz da bulunuyor.
  • İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (HRW) hazırladığı raporda, 60 ülkede ruh sağlığı sorunu olan yüz binlerce insanın zincirlenmiş halde yaşadığı kaydedildi. Asya, Afrika, Avrupa, Orta Doğu ve Amerika’da, aralarından 10 yaşından küçük çocukların da bulunduğu insanların düzenli olarak zincirlendiği ya da kapalı alanlarda tutulduğu tespit edildi.
  • AB İlerleme Raporu: Türkiye’nin üyelik şansı buharlaşıyor
  • Yüksek Seçim Kurulu, baro seçimlerinin İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulu kararlarıyla ertelenmesine yönelik baroların yaptığı başvuruların reddine karar verdi.
  • Facebook, ABD Başkanı Donald Trump’ın, mevsimsel gribin, Covid-19’dan daha öldürücü olduğunu savunan gönderisini yanlış bilgiler içerdiği gerekçesiyle sildi.
  • Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, ”salgın bittiğinde uzaktan eğitimin devam edeceğini’ duyurdu.
  • Savaş halk sağlığı sorunu olmaya devam edecek! Türkiye’nin Irak ve Suriye’de sınır ötesi harekat yapmasına olanak sağlayan yeni tezkere Meclis’te kabul edildi.
  • ‘Pandemi bebek fonu.’Salgın sürecinde çoğu çiftin maddi sıkıntı yaşaması, işinden olması nedeniyle bebek planını ertelemesi, Singapur’da devlet yönetimini harekete geçirdi. Bebek sahibi olmayı teşvik etmek için zaten destek verilen ülkede salgın dönemine özel, daha yüksek tutarda fon sağlanacak.
  • Rûdaw Türkçe’ye erişim engeli! Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, Irak Kürdistan Bölgesi merkezli Rûdaw’ın Türkçe servisine erişim engeli getirdi.
  • Korona günlerinde AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan krize karşı sabır tavsiyesi! Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nda konuşan Erdoğan “Müminin görevi varlıkta şımarmamak, yoklukta sabretmektir. Gerçek mümin acıyı bal eyleyendir” dedi.
MEVCUT DURUM – SALGININ KONTROLÜ – SAĞLIK ÇALIŞANLARININ SAĞLIĞI
  • Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, yeni tip Coronavirus’e (Covid-19) karşı bir aşının yıl sonuna kadar hazır olabileceğini açıkladı.
  • Dünya genelinde toplam vaka sayısı 36 milyonu geçti. Yeni vaka sayısı ve günlük ölüm sayısı yüksek hızda devam ediyor.
  • Son 24 saatte 311 bin 613 kişiye Covid-19 tanısı kondu. Yeni vaka sayısının yüksek olduğu10 ülke şöyle: Hindistan (72.1 bin), ABD (43.7 bin), Brezilya (30.5 bin), Arjantin (14.7 bin), İngiltere (14.5 bin), İspanya (12.8 bin), Rusya (11.6 bin), Fransa (10.5 bin), Kolombiya (7.7 bin) ve İsrail (4.7 bin). Binin üzerinde günlük vaka bildirimi yapan ülke sayısı 37’ye yükseldi.
  • Avrupa’da pandeminin ikinci dalgası yayılmaya devam ediyor. Dün kıta genelinde 82 bin 511 kişide Covid-19 pozitifliği tespit edildi. On iki ülkede yeni vaka bildirimi 2 binin üzerinde.
  • Küresel aktif vaka sayısı 7.8 milyonu aştı.
  • Resmi istatistiklere göre Türkiye’de son 24 saatte 1,511 yeni hasta tespit edilirken 55 kişi hayatını kaybetti. Toplam hasta sayısı 327 binin, can kaybı 8 bin 500’ün üzerine çıktı. Aktif hasta sayısı 31 bin 405 ve ağır hasta sayısı 1,414 olup hala oldukça yüksek hızda devam ediyor. Test sayısı da 112 binin üzerinde.
  • Bakan Koca’nın “Nisan ayında testlerden pozitif çıkma oranı yüzde 20’ydi” sözleri üzerine TTB Covid-19 İzleme Grubu üyesi Prof. Dr. Pala, “Bakan’ın açıklamalarına göre nisanda 80 binin üzerinde pozitif vaka açıklanmadı” dedi.
  • Bolu’daki korona virüsü salgını alarm veren düzeye geldi. Bolu Valisi Ahmet Ümit, “İlimizdeki koronavirüs vakaları maalesef kontrol altına alınamıyor. İndiremiyoruz, yüksek hızla yayılmaya devam ediyor” diye konuştu.
  • Hükümetin “normalleşme” adı altında önlemleri esnetmesiyle, koronavirüsün başkenti haline gelen Ankara’da ölüm sayılarının arttığı ilçelerden biri de Mamak oldu. İlçede kent yoksulları, işçi ve genç nüfus çoğunlukta. Ayrıca Mamak’ta Ankara’nın her yerinden ziyaret edilen iki büyük AVM var. Mamak Belediyesi’nin resmi internet sitesinde yer alan verileri göre; Haziran ayında 2019’da 63, 2020’de 79, Temmuz ayında 2019’da 50, 2020’de 95, Ağustos ayında 2019’da 52, 2020’de 99, Eylül ayında 2019’da 59, 2020’de 130 kişi yaşamını yitirdi. Buna göre son dört ayda Mamak’ta 403 kişi hayatını kaybetti.
  • Tutuklu Muhammed Emir’in yaşamını yitirdiği Elbistan Cezaevi’ni ziyaret eden heyet, cezaevinde salgını teyit ederek, erkek koğuşunda bulunan bütün tutukluların salgına yakalandığını ve durumlarının iyi olduğunu aktardı.
  • Vaka sayısı 60’a çıkan Ford Otosan Gölcük’te işçiler fazla mesailerle çalıştırılıyor.
  • Sağlıkta şiddet korona günlerinde de devam ediyor. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Travma Biriminde iki doktor ve hastane polisi, bir hasta ve yakınının saldırısına uğradı. Genel Bilgi Taraması (GBT) yapılan şüphelilerin cinsel istismar, kasten yaralama, uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanımından çok sayıda suç kaydının bulunduğu tespit edildi.
  • Japonya’da yapılan yeni bir araştırma, korona virüsünün insan derisinde dokuz saate kadar kalabileceğini ortaya çıkardı. Klinik Bulaşıcı Hastalıklar (Clinical Infectious Diseases) dergisinde yayımlanan çalışmanın sonucuna göre, korona virüsünün ciltte hayatta kalma süresinin influenza A virüsüne kıyasla dört kattan daha fazla olduğu tespit edildi. Influenza A virüsü deride iki saat kalırken korona virüsünde bu sürenin dokuz saate kadar çıktığı belirtildi.
  • ABD’li bilim insanlarının koronavirüsün beklenmedik bir özelliğini keşfettikleri buluşa göre SARS-CoV-2’nin acıyı ‘uyuşturma’ yeteneğine sahip olduğu bildirildi.
TOPLUMSAL MÜCADELE– SAĞLIK MUHALEFETİ
  • İstanbul’da bulunan Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi’nde görev yapan sağlık çalışanları, haziran ve temmuz ayı ek ödemelerinin ödenmemesi nedeniyle iki gün önce başlattıkları eylemlerini dün de sürdürdü.
  • Emek mücadelesine pandemi kurallarına ihlal cezası! Dokuz Eylül Üniversitesi Uygulama ve Araştırma Hastanesi başhekimliği geçtiğimiz aylarda sağlık emekçlerinin ek ödemeler için yaptığı eyleme katılanlara pandemi kurallarını ihlal etmekten bir yevmüye para cezası yağdırdı!
  • SES Ankara Şubesi ‘Taşınan Hastanelere İlişkin Usulsüzlük ve Kamu Zararı’ isimli raporunu kamuoyu ile paylaştı.
  • Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM), Azerbaycan-Ermenistan sınırında yaşanan çatışmalara ilişkin yayımladığı gazete ilanında Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan’ı hedef almasına yönelik tepkiler sürüyor. Aralarında sanatçı, aydın, yazar, aktivist ve işçilerin de olduğu çok sayıda kişi Garo Paylan’la dayanışma amacıyla imza kampanyası başlattı.
  • Türk Tabipleri Birliği (TTB) sosyal medyadaki açıklamalarıyla tepki çeken Dr. Ali Edizer’in görevine son verilmesinin yeterli olmadığını, bir daha kamusal hizmetlerde görev almasının engellenmesi gerektiğini belirtti. Edizer’in kadın ve erkeği eşit hakları olan yurttaşlar olarak görmediğinin altı çizilen açıklamada şu ifadeler kullanıldı: “Toplumsal ilişkileri cinsiyetlerin eşitliğini kabul ederek kuran ve sürdüren ülkemizde bu anlayış ve çaba içerisinde bir insanın kamusal bir hizmet alanında çalışması ve yönetici olarak bulunması kabul edilemez. Bizler bu durumun münferit olmadığını biliyoruz. Cinsiyet eşitliğinin, İstanbul Sözleşmesi’nin her gün tartışma konusu yapıldığı, erkeği güçlendiren kadını öldüren politikaları reddediyoruz ve haklarımızdan vazgeçmiyoruz.“
  • Amidart Kültür&Sanat Topluluğu, “Yeni Normalde Çevrimiçi-Mekansız Alanlar” projesini hayata geçiriyor.  18 Eylül – 10 Aralık tarihleri arasında çeşitli alanlarında, türlerinde çalışma yürüten 17 müzisyenle, 13 çevrimiçi buluşma gerçekleştirilecek
JİN
  • Tevgera Jinên Azad’ın (TJA-Özgür Kadın Hareketi) tecride, tacize, tecavüze, siyasi soykırıma ve inançlara yönelik saldırılara karşı 15 Eylül tarihinde duyurduğu “Em Xwe Diparêzin” (Kendimizi Savunuyoruz) kampanyası birçok eylem ve etkinlikle hayata geçiriliyor. Kampanya kapsamında Van’ın Edremit, Tuşba ve İpekyolu ilçelerine giden TJA aktivistleri, ilçelere bağlı birçok mahallede kadınlarla bir araya gelerek erkek-devlet şiddetine karşı kendini savunma yöntemlerini tartıştı.
  • Dünyanın yükünü taşıyanlar, dünyayı değiştirebilir – Aysun Gençtanır

Direniş sandığımızdan çıkardığımız acil eylem planımız ile mahallede, sokakta, işyerinde, Zoom’da, evlerde, nerede isek orada örgütleneceğiz. Taleplerimiz net: Gerekli tedbirler alınarak kreşlerin ve okulların açılması, bakım emeğinin kamusallaştırılması, sığınma evlerinin nüfusa oranla sayısının artırılması, tüm kamu kurumlarında ve işyerlerinde toplumsal cinsiyet eğitimlerinin zorunlu hale gelmesi, her eve tablet/bilgisayar ve ücretsiz internetin sağlanması, parasız, kamusal eğitim ve parasız sağlık, erkek şiddetine karşı önleyici ve koruyucu tedbirlerin alınması, etkin soruşturma yürütülmesi… (https://sendika64.org/2020/10/dunyanin-yukunu-tasiyanlar-dunyayi-degistirebilir-597766/)

YENİ YAŞAM
  • MKM’nin 15 Eylül’de başlattığı müzik atölyesinin başvuruları devam ediyor. MKM’nin kendi başına bir okul olduğunu belirten eğitmen Engin Cengiz, Kürtlerin öz kültürünü sahiplenerek, geleceğe taşıma hedeflediklerini söyledi. Cengiz, “Şu anda geçen yıl aramıza katılan kursiyerlerimiz ve son atölyeyle birlikte başvuran öğrencilerimizle oldukça yoğun bir döneme girdik. Ancak hala başvuru almaya devam ediyoruz. 10 gün daha başvurular açık olacak. Çünkü ne kadar fazla başvuru olursa, Kürt kültürü ve müziği üzerinde yaşanan, şekillenen asimilasyona karşı koyuş da daha da güçlü olacak. MKM, bünyesinde yetiştirdiği binlerce öğrenciyle bu asimilasyon olgusuna karşı her dönem direndi. Bu gün bilinen birçok etkili sanatçının yolu MKM’den geçti. MKM kendi başına bir okul oldu” dedi.
SİYASAL SAĞLIK – EKOLOJİK SAĞLIK
  • Dünya Meteoroloji Örgütü (DMÖ), Antarktika üzerindeki ozon deliğinin yıllık maksimum büyüklüğüne ulaştığını ve son yılların “en büyük ve en derinlerinden biri” olduğunu bildirdi. Ozon deliğininin nedeni ekolojik tahribatın yol açtığı küresel ısınma…
  • Avustralya’daki Commonwealth Bilimsel ve Endüstriyel Araştırma Örgütü’nün (CSIRO) yaptığı çalışmada okyanus tabanında en az 14 milyon ton mikroplastik parça tespit edildi. Okyanusların dibindeki plastiklerin sayısının yüzeyde yüzen plastiklerden 30 kat daha fazla!
  • Pandemide altı ayı geride bırakırken işçi sağlığı mücadelesi: Ne yapmalıyız? – Murat Çakır

Önümüzdeki süreçte COVID-19’a karşı İSİG önlemlerinin alınması talebi ile iç içe olarak güvencesiz çalışmanın derinleştirilmesine, işsizliğe, açlığa karşı mücadeleyi de öne çıkarmalıyız. Yani salgına karşı işyerlerinde gerekli önlemler üretim, beslenme, ulaşım vb. alanlarında alınmalı; çalışma saatleri ücretlerde kesinti olmadan düşürülmeli, işten atmalar yasaklanmalı ve işçilerin insanca yaşayabilecekleri bir ücret (asgari ücret yıl sonunda belirlenecek) mücadelesi verilmelidir

Oysa sendikal hareket, COVID-19 salgını en az 2022 yılına kadar devam edecekken ve bu süreci bitmiş, ölümler yaşanmamış, hastalığa kapılma durumu yokmuş gibi davranıp işsizlik betimlemeleriyle, örgütlülüğünü korumaya dönük önlemler alınmasını talep ederek ve sessiz sedasız TİS’ler imzalayarak geçirmektedir.

Gerçekler ise bambaşkadır. İşçiler salgın sürecinde sağlık hakları, mesai saatleri, ulaşım sorunları ve iş güvenceleri için mücadele deneyimleri sergilemektedir. İşyerlerinde geçici de olsa kendi birliklerini oluşturup temsilcilerini seçerek haklarını istemektedir ve kısmi başarılar da sağlanmaktadır. Devrimcilere düşen görev ise bu eğilimleri sahiplenerek yön göstermek, kurumsallaştırmak ve ülke çapında bir direniş-dayanışma hattını oluşturmaktır. İşte tam da bu noktada yukarıda belirtilen talepler doğrultusunda işyerlerinde salgınla mücadele komite-meclislerinin kurma çalışmalarını hayata geçirmeli ve koordinasyonunu sağlamalıyız. Tarih bizi bir kez daha göreve çağırmaktadır… (http://isigmeclisi.org/20550-pandemide-alti-ayi-geride-birakirken-isci-sagligi-mucadelesi-ne-yapm)

  • ARJANTİN’DE DEVASA DOMUZ ÇİFTLİKLERİNE KARŞI MÜCADELE- Pandemi fabrikası – Zeynep Elif Tarkan
Çin’de dev domuz çiftliklerinde, başta Afrika Domuz Ateşi, yeni virüsler beliriyor. Çalışanlar arasında kronik hastalıklar hızla yayılıyor, çevreye onulmaz zararlar veriliyor. Bu vahim tabloya rağmen Arjantin domuz fabrikaları açmak için Çin’le anlaştı.

Domuz çiftliklerinde Afrika Domuz Ateşi’nin yanı sıra insanlara bulaşmaya aday başka virüsler de yayılıyor. Çin’de G4 EA H1N1 adlı yeni bir domuz gribi virüsü çiftlik çalışanlarına bulaşıyor. Brezilya’daki bir mezbaha çalışanlarında A H1N2 adlı başka bir virüs tespit edildi

Domuz fabrikalarının kurulması planlanan kuzey bölgesinde, sulak alanları tarım arazisine dönüştürmek için kasten çıkarılan yangınlar sekiz aydır kesintisiz devam ediyor. Karantina günlerde dahi orman talanına hiç ara verilmedi.

Kurulmak istenen ölçekteki bir domuz fabrikasında ortalama 12 bin anne domuz, toplamda ise 400 bin baş hayvan istifleniyor ve günlük su ihtiyacı 1,5 milyon litreyi aşıyor. Bir kilo et üretimi için, dile kolay, 6 ton su harcamak gerekiyor.

Yavruların doğduktan birkaç gün sonra, anestezi kullanılmaksızın kuyrukları ve hayaları kesiliyor, stres ve sıkıntıdan birbirlerini yemelerini önlemek için dişleri sökülüyor. Eğer annelerinin altında ezilmez ya da sakatlanıp ölmezlerse, üç-beş haftalıkken hangarlara konuluyorlar. Ortalama 15 yıl ömre, bilişsel zekaya, duygulara sahip bir hayvan olan domuz, beş-altı aylıkken mezbahaya yollanıyor.

Agro-ekoloji mümkün!

2019’da aralarında Vía Campesina (Köylünün Yolu) ve şimdi hükümette bulunan ideolojiyi destekleyen pek çok Peronist örgüt beraberce Egemenliğe ve Halka Dayalı Bir Tarım Programı için Forum (“Foro por un Programa Agrario Soberano y Popular”) başlığıyla toplantılar düzenledi. Yayınlanan sonuç bildirisinde, “KOBİ’lerin, çiftçi ailelerin, hayvanların müşterek refahını önemseyen sürdürülebilir hayvancılık yöntemleriyle iç pazarı büyütmenin, mevcut domuz üretimini iki katına çıkarmanın mümkün olduğu” belirtildi. “Devlet desteği verilen orta boy çiftlikler vasıtasıyla ihracatın arttırılabileceği ve böylece ülkeye döviz sağlanabileceği” tespit edildi. Bunun “gıda egemenliğini hedefleyen, çevre ve sağlığın korunmasını teminat altına alan kırsal tabanlı gerçek bir kalkınma planı olduğu”nun altı çizildi.

Gerçekten de doğanın çeşitliliğini ve döngüsünü temel alan, kimyasal tarım ilaçlarının kullanılmadığı, çevresel, toplumsal ve ekonomik boyutları bir bütün olarak ele alan tarım ve hayvancılık anlamına gelen agro-ekolojik üretim mümkün. Hayvan ve doğa sömürüsüne dayalı, çokuluslu şirketlerin cebini doldurmaya yarayan, endüstriyel tarım ve hayvancılığa karşı agro-ekolojik tarımı savunanların sayısı hızla artıyor. Domuz fabrikalarına karşı mücadelede ön saflarda yer alan, pandemi sırasında aşevlerine 70 bin kilo ekolojik gıda dağıtan Toprak İşçileri Birliği (UTT) bu türden örgütlenmelere iyi bir örnek.

Başkanlığı devraldığı konuşmasında “Kimleri temsil ettiğimi çok iyi biliyorum; acı çekenleri, yokluk içinde olanları, işsiz kalanları, okula gidemeyenleri, sokaklarda sığınacak bir çatı arayanları” demişti Alberto Fernández. “Sahte çözümlere son!” (Basta de falsas soluciones) diyen halkı temsil edip etmediğini ise yakında göreceğiz. (https://birartibir.org/ekoloji/879-pandemi-fabrikasi)

EKLER

·         Hipokrat: ‘Hastalık yok, hasta vardır’ – Zeki Gül

Sağlık Bakanının COVID-19 için “Hastalık değil vaka” ifadesi tehlikelidir, tıbbın olmazsa olmazı mesleki özerkliğe açıktan bir müdahaledir. Özü itibarı ile on yıllarca adli tıp alanında işkencenin görünmez kılınmasındaki iktidar müdahilliğinin bir başka versiyonudur. Tıbbın hazinesi ‘sans klinik’ olup “katli” onu sanattan zanaate indirger. (https://www.evrensel.net/yazi/87290/hipokrat-hastalik-yok-hasta-vardir)

  • Taşınan Hastanelere İlişkin Usulsüzlük ve Kamu Zararı – SES Ankara Şubesi

Ankara Bilkent Şehir Hastanesine Taşınan Sağlık Tesislerine Ait Binaların Tahsisine İlişkin Yeterli Ön Hazırlığın Yapılmaması

Ankara Bilkent Şehir Hastanesi 2. Aşama açılışı 01.02.2019 tarihinde; 3. Aşama açılışı 22.07.2019 tarihinde gerçekleşmiştir. Buna binaen Atatürk EAH’da 08.02.2019, Türkiye Yüksek İhtisas EAH’da 08.02.2019, Numune EAH’da 24.05.2019, Ankara Çocuk Sağlığı Hastalıkları Hematoloji Onkoloji EAH’de 23.08.2019, Dr. Zekai Tahir Burak EAH’da 30.08.2019 tarihinde son hasta kabulü yapılarak Şehir Hastanesinde sağlık hizmeti vermek üzere taşınmıştır.

Söz konusu hastanelerin taşınması ve taşınma sonrasında taşınan hastanelere ait binaların nasıl değerlendirileceği konusunda yapılan planlamanın yetersiz olduğu görülmüştür.

Ankara İl Sağlık Müdürlüğünün 05.02.2019 tarih ve 75252626-440.02.03 sayılı yazısında, 06.02.2019 tarihinde Atatürk EAH’ın, 09.02.2019 tarihi itibariyle de Yüksek İhtisas EAH’ın taşınma sürecinin başlayacağı ve 11.02.2019 tarihinde tamamlanmış olması gerektiği belirtilmiştir. 1 gün önce yazısı yazılarak Atatürk EAH’ın taşınması ve taşınma sürecinin 5 gün içinde bitirilmesi; 4 gün önce yazısının yazılarak Yüksek İhtisas EAH’ın taşınması ve taşınma sürecinin 2 gün içinde bitirilmesi gereği ilgili hastanelere iletilmiştir. Bu kadar kısa sürede, sağlık hizmeti devam eden hastanelerin, yatan hastaların ve hastane malzemesinin taşınması hem hastalar hem de hastane çalışanları açısından oldukça zorlayıcı bir süreç olmuştur.

Çok hızlı bir şekilde yapılan taşınma işlemine karşın söz konusu hastane binalarının nasıl değerlendirileceğine ilişkin Gayrimenkul Değerlendirme ve Karar Komisyonu 5 ay sonra Temmuz ayında kurulmuştur. Komisyon, 2019 yılı içinde 3 tane karar almıştır. İlk Komisyon Kararı 03.07.2019, 2 No’lu Karar 09.09.2019, 3 No’lu Karar ise 06.12.2019 tarihinde alınmıştır. Komisyon kararlarının incelenmesi neticesinde taşınan hastanelere ait binaların nasıl değerlendirileceği konusunda yeterli ön hazırlığın yapılmadığı görülmüştür.

Şöyle ki, 1 No’lu Komisyon Kararı’nda Acil Sağlık Hizmetleri Başkanlığı Destek Eğitim Merkezi (DESMER)’in Numune EAH binasına taşınması kararı alınmışken, 2 No’lu Karar’da bu hükmün iptal edilerek Yüksek İhtisas EAH’ın binasına taşınması kararlaştırılmıştır. 3 No’lu Karar’da ise yine bu hüküm iptal edilerek İl Sağlık Müdürlüğü Ostim Ana Binaya taşınması kararlaştırılmıştır.

Yine aynı şekilde, Yüksek İhtisas EAH binasına Ulucanlar Göz EAH binasının tahliye edilerek taşınmasına karar verilmişken, 2 No’lu Karar’da bu hüküm iptal edilmiş ve DESMER’in taşınması kararı verilmiştir. 3 No’lu Karar’da ise Mesleki ve Çevresel Hastalıklar Hastanesinin taşınması kararı verilmiştir.

Ayrıca, Atatürk EAH, 8.02.2019 tarihinden itibaren sağlık hizmeti vermiyorken, 1 ve 2 No’lu Komisyon kararlarında söz konusu taşınmaza ilişkin hiçbir hüküm yer almamıştır, 3 No’lu Karar’da (06.12.2019) ise Ankara Şehir Hastanesi personelinin ihtiyacını karşılayacak şekilde belirli alanı kreş alanı olmak üzere İl Sağlık Müdürlüğüne tahsisinin sağlanmasının planlandığı, geri kalan kısmı için herhangi bir plan yapılmadığı ve bu alanın kullanım hakkı ve tasarrufunun Bakanlık uhdesinde olduğu belirtilmiştir. Atatürk EAH binasının boşaltılmasından itibaren 10 ay boyunca nasıl değerlendirileceği yönünde karar alınmamışken, 31.12.2019 tarihi itibarı ile net bir karar verilmediği görülmüştür.

İl Sağlık Müdürlüğünün nihai Komisyon Kararı’na binaen, Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü’nün cevabi yazısında, söz konusu planlamanın uygun olduğu mütalaa edilmekte olup bahse konu iş ve işlemlerin 20.09.2019 tarih ve 30894 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Kamu Sağlık Tesisleri Ruhsatlandırma Yönetmeliği” kapsamında yürütülmesi ve akabinde Bakanlığa bildirim yapılması halinde taşınmaya yönelik tescil onayının alınabileceği belirtilmiştir.

Bu yazıdan da anlaşılabileceği üzere, söz konusu sağlık tesislerinin Kamu Sağlık Tesisleri Ruhsatlandırma Yönetmeliği’ne uygun bir biçimde dizayn edilip, Bakanlığa bilgi verildikten sonra taşınmaya yönelik tescil onayı alınabilecektir.

Kamu Sağlık Tesisleri Ruhsatlandırma Yönetmeliği Sağlık Tesisi Binaları ve Ruhsatlandırma Komisyonu Bölümü’nün 9’uncu bendinde :

“Sağlık tesislerinin imar, yangın, deprem, asansör, atık ve radyasyon güvenliği gibi sağlık hizmeti sunumunu etkileyen konularda diğer kurum ve kuruluşların mevzuatlarına uygunluğu sağlanır.” denilmektedir. Bu hükme göre deprem tahkiki yapılıp, daha sonra yangın asansör, atık ve radyasyon güvenliği ile ilgili uygunlukların sağlanması gerekmektedir.

Oysa, söz konusu taşınmazlar Yönetmelik’e uygun hale getirilmeden, taşınma tescil onayı alınmadan, İl Sağlık Müdürlüğü tarafından taşınması planlanan sağlık tesislerine, taşınan sağlık tesislerine ait bina ve müştemilatı ile demirbaş malzemelerinin ivedilikle devir alınması hususunda yazı yazılmıştır. Taşınmaya yönelik tescil onayı alınmadan devir işlemlerinin gerçekleştiği görülmüştür.

6428 sayılı Sağlık Bakanlığınca Kamu Özel İş Birliği Modeli ile Tesis Yaptırılması, Yenilenmesi ve Hizmet Alınması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’da

“Mevcut ihaleler ve yönetmelik” başlıklı Geçici Madde 1’de;

(2)Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 3359 sayılı Kanunun ek 7 nci maddesi çerçevesinde ihale süreci tamamlanmış olan veya devam eden işlere ait şartnamelerdeki, yüklenici tarafından yapılacak sağlık yerleşkesinin dışındaki taşınmazların ticari alan olarak işletilmek üzere yükleniciye verilebileceğine dair hükümler uygulanmaz ve sağlık yerleşkesi dışındaki taşınmazlar yükleniciye verilmez; ihale iş ve işlemleri ile yapılmış olan sözleşmeler bu hükümler geçerli olmaksızın yürütülür.

(3) (Ek: 26/2/2014-6527/24 md.) Bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihten önce 3359 sayılı Kanunun ek 7 nci maddesi çerçevesinde yapılan ihalelere karşı açılan davalarda idari yargı mercilerince verilen kararların gerekleri mevcut ihale dokümanında ve sözleşmelerde gerekli düzenlemeler yapılarak yerine getirilir ve işler buna göre yürütülür. denilmektedir.

Söz konusu Kanun hükmüyle, Şehir Hastanesine taşınan hastanelere ait taşınmazların, yükleniciye ticari alan olarak işletilmek üzere verilemeyeceği düzenlemiştir. Bu kapsamda, Şehir Hastanesine taşınan hastanelere ait taşınmazların nasıl değerlendirileceğine ilişkin ön hazırlık yapmak için yeterli sürenin olduğu düşünülmektedir.

Şehir Hastanesine taşınan hastanelerin, taşınır ve taşınmazlarının devir işlemlerine ilişkin prosedürlerin önceden belirlenmemiş olması, söz konusu taşınmazların atıl kapasite oluşturması yanında aşağıdaki sorunlara sebep olarak kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli kullanılmamasına yol açmıştır.

1) Taşınan hastanelerin binaları atıl kapasite oluştururken, kiralık hizmet binalarında sağlık hizmeti veren sağlık tesislerinin kira ödemelerine devam edildiği görülmüştür.

2) Şehir hastanesine taşınan hastanelerin, hasta kabulüne son verilen tarihten itibaren 2019 yılı için.1.613.186,40 TL tutarında elektrik faturası ödendiği görülmüştür. Bunun sebebinin, diğer hastanelere ya da kamu kurumlarına devri beklenen taşınır malzemelerin (tıbbi cihazlar ve ekipman), bu malzemelerin devrinden sorumlu az sayıda personelle birlikte faaliyetine son verilen hastane binalarında bulundurulmaya devam ettirilmesi olduğu anlaşılmıştır.

Kamu idaresi cevabında, Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi binasının yeniden kullanımına dair yapılacak tadilat-onarım-renovasyonu ile ilgili iş ve işlemler ile diğer sağlık tesislerinin Kamu Sağlık Tesisleri Ruhsatlandırma Yönetmeliği’ne uygun hale getirme sürecinin devam ettiği ve Bakanlığa tahsisli taşınmazların öncelikle Bakanlığın planlamaları ve İldeki hizmet sunumu ihtiyaçları çerçevesinde kullanımına devam edildiği belirtilmişse de, taşınmazların atıl kapasite oluşturmaması ve kamu kaynaklarının etkin, ekonomik, verimli olarak kullanılmasını teminen hizmete açılan/açılacak şehir hastanelerine taşınma süreçlerinin Milli Emlak Genel Müdürlüğü ile koordineli olarak planlanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

GÖRÜŞLER

Pandemi,tarihsel olarak devletli uygarlığın toplum ve doğa karşıtlığına dayalı iktidarların eyledikleriyle ve güncel patriarkal kapitalizmin toplum, kadın  ve doğa kırımına dayalı politikaları ve yönetim anlayışını sonuçları olurken, ancak bu gün yaşananlar sanki bunların hiç birinin suçu yokmuş gibi yine bu iktidarlardan ve onun kurumlarından bir beklenti hali devam etmektedir. Toplum bunlara itiraz etmediği müddetçe bu pandemi  sürecini kaybettiklerimiz ile aşabiliriz ancak yeni pandemilere hazırlanmamız gerekir.

Bu gün ülkemizde yaşadıklarımız bundan farksız değil,  farklılıkları yok sayan, onlara düşmanca yaklaşan, tüm sınırlarımızda ve sınırlarımızın ötesinde savaş halini sürdürerek tüm toplumsal kaynakları buralara harcayan ve her geçen gün daha da otoriterleşen bu iktidardan ve onun hüküm sürdüğü kurumlardan beklenti halinde olmak tam anlamıyla kendimizden ve toplumdan vaz geçmektir. Aynı zamanda geleceğimizden vaz geçmektir. Zaten iktidarda zihinlerimize geleceğimizin olmadığını kazıyarak umudu öldürmek istiyor. Umut ölürse bizde ölürüz.

İtirazı tamda “covid-19 değil sizin politikalarınız  ve yönetim anlayışınız bizi öldürüyor” diyerek yükseltmek gerekir.  Herkes kendi bulunduğu yerden; baskıya, faşizme, doğa talanına, kadın kırımına, emek sömürüsüne, savaşa karşı itirazı yükseltmesi gerekir.  Kendi dışında herkese uygulanan yasakları aşmak için tüm toplumsal muhalefetin ortak mücadeleyi yükseltmeye ihtiyacı vardır.

Eğer bu gün sağlık üzerinde bize yaşattığı korkularla teslim almak isteniyorsa tamda buradan doğru sağlık emekçileri ve sağlık hakkı mücadelesi veren tüm toplum kesimleri ortak sesini yükselmelidir.

Yoksa nemi olur; milliyetçilik  naraları ile toplumun bir kesimini peşinde sürüklerken, toplumun diğer kesimlerini ise korku ile teslim almaya çalışacaktır. Bunu yanı sıra yaratılan korku ile bir arada durması gereken toplumsal muhalefet kesimleri birbirinde uzaklaşmaya başlar. Felakette tamda bu anda başlar.

Felakete sürüklenmemek için, biraz cesaret, egemenin gözü yerine gelecek hayalimizle birbirimize yaklaşmak ve birbirimizi anlamaya çalışmak gerekir. Sözümüzü, yoldaşlığımızı ve eylemimizin ortaklığına ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde geçtiğimizi unutmadan  küçükte  olsa yapacağımız etkinliklerle egemenlere inat hayatı kendimiz açısında durdurmamak gerekir.