Home / KİTAP TANITIMLARI / ULUSLARIN SAĞLIĞI

ULUSLARIN SAĞLIĞI

ULUSLARIN SAĞLIĞI

                                                           Yeni Bir Ekonomi Politiğe Doğru

  Gavin MOONEY

 

Kitabın Haritası

Kitap 6(altı) kısımdan oluşmaktadır. Giriş ve sonuç kısımları arasında iyi ve kötü örnekleri içeren olgu çalışmaları ve küresel sağlık sorunları için bazı çözüm önerileri yer almıştır. Yazar, okuyucunun ne kadar büyük sorunlar yaşandığını fark etmesini, bazı insanlar için ne kadar mükemmel, bazı insanlar içinse korkunç sağlık koşulları sunmanın ne kadar adaletsiz olduğunu görmesini istemiştir.

  1. Kısım, bu kötü durumun nedenlerine odaklanmıştır. Sağlık ve sağlık hizmeti politikaları üzerinde durulmuş ve bu politikaların neden başarısız oldukları irdelenmiştir. Sorunların tek bir nedeni olduğunu iddia etmek yanlış olur, buna rağmen pek çok şeyi neoliberalizmle açıklamak mümkündür. Kapitalizmin bu şeklinin (en az otuz yıldır dünyaya hükmeden ve neredeyse tüm sorunların çözümü olarak piyasayı gören) sağlık üzerinde doğrudan etkileri olduğu gibi çok daha geniş sosyal etkileri mevcuttur. Neoliberalizm, eşitsizlik ve bireysellik üretmektedir: toplumun toplumsallık bilincini(ortaklık algısını) ve merhamet duygularını zayıflatmaktadır. Bu kitapta neoliberalizmin küresel kurumlarda nasıl hâkimiyet kurduğu da incelenmiştir.

III. Kısımda, II. Kısımda ele alınan pek çok konunun örneklerini göstermek üzere olgu çalışmalarına yer verilmiştir. Bazıları ülkelere özgüdür, diğerleri sorunlarla ya da kurumlarla ilgilidir. ABD’deki Obama reformunun doğurduğu sosyalizm korkusu irdelenmiştir. Birleşik Krallık’ ta şu andaki koalisyon hükümetinin ve öncesindeki İşçi Parti hükümetinin Ulusal Sağlık Sistemi(National Health Service, NSA)’ ne piyasayı sokma çabaları ayrıntılı incelenmiştir. Güney Afrika örneğinde, ülkenin içinde bulunduğu sağlık ve sağlık hizmeti durumunun perişanlığı anlatılmıştır. Bu ülkede ANC’ nin neoliberalizmi kutsamasının genel sonucu olarak toplumda, sağlık hizmetinde ve sağlıkta ‘’apartheid’’ rejimi sonrası eşitsizliğin sürdüğü gözler önüne serilmiştir. Avustralya’da sağlığı geliştirme programı kapsamındaki ‘’kurbanı suçlama’’ politikaları, sağlığın şirketleştirilmesinin örneği olarak sunulmuştur. Davud’un dev Calud ile savaşına benzeyen bir savaş, dev Alcoa şirketine karşı Batı Avustralya’daki küçük kasaba Yarloop’ un savaşı anlatılmıştır. Bu olgu örneği, ekonomik büyüme uğruna hükümetlerin şirketleri nasıl desteklediklerini ve şirketlerin etki altına almak için nasıl akademiaya sızdıklarını göstermiştir.

III. Kısımdaki son iki örnek, ilaç endüstrisi ve küresel ısınma ile ilgilidir. İlaç endüstrisinin hekimler ve hükümetler üzerinde ne kadar etkili olduğunu göstermiştir. İlaç endüstrisinin kâr konusunda ne kadar ileri gittiği örneklerle açıklanmıştır. Küresel ısınma bölümünde, kapitalizmin ve son yıllarda neoliberalizmin küresel ısınmada büyük ölçüde sorumlu olduğu ve bir çözüm sunmadıkları ifade edilmiştir.

  1. Küresel hastalık sorunlarının çözümlerine yer verilmiştir. Sağlık için yeni bir ekonomi politiğin gerektiği savunulmuştur. Yerel, ulusal ve küresel düzeyde daha eşitlikçi ve daha duyarlı bir toplum imkânı için komüniteryan(toplulukçu) bir model sunulmuştur. Bu modelde sağlık hizmeti sistemleri, her şeyden önce gücün bilinçli halkta olduğu bir toplumsal kurum olarak görülmektedir. Vatandaşların sağlığın sosyal belirleyicileri konusunda karar süreçlerine gerçekten katıldıkları çok daha güçlü bir demokrasi ihtiyacı savunulmuştur. Retoriği aşan bir şekilde vatandaşların gücünü arttırmak komüniteryan hak talepleri bir yol olarak ortaya konmuştur.

Bu ilkelerin başarıyla uygulandığı ülkeler mevcuttur. Bunlardan üç örneğe, Kerala, Küba ve Venezüella’ ya V. Kısımda değinilmiştir. Hepsi toplum odaklıdır. Hepsi vatandaş katılımını içerir. Hepsi neoliberalizmden uzak durmuştur. Hepsi toplumlarına iyi bir sağlık sunmakta başarılı olmuştur.

Kitap umutlu bir bölümle sonlanmaktadır. Özellikle küresel ısınmanın ortaya çıkmasıyla yeni bir ekonomi politiğin gerektiği daha çok anlaşılmaktadır: neoliberal büyüme yolunda gidildiği takdirde gezegeni kurtarmak mümkün olmayacaktır. Kitapta muhtemel bir çözüm sunulmuştur. Diğer çözüm önerilerini tartışmaya ihtiyacımız var, ancak böylelikle daha sağlıklı küresel bir toplum olabiliriz.

Değerlendirme

Kitabın giriş kısmından, örnek durum çalışmalarına gelene kadar ki kısmı bir ekonomi kitabından başka bir şeyi andırmıyor. Dolayısıyla okurken çok zorlandığımı belirtmek isterim. Hatta bir ara ‘’koskoca listede gidip bir ekonomi kitabımı seçtim’’ diye kendime söyleniyordum. Bu sıkıcı kısımlarda neoliberalizmin ekonomi politiğinin küresel ekonomik sistemleri ve makroekonomisi üzerine eleştiriler yer alıyor. Biraz daha sadeleştirmek gerekirse düşmanın ifşası diyebiliriz. Yazar, neoliberalizmi ifşa ederken gayet somut ve gerçekçi tespitlerde bulunmuş. Değişimini, destekçilerini, devam ettiricilerini tek tek ifade etmiştir.  Güzel ve yalın bir dille ifade ettiği düşmanı içimde yaşattım ve gözüm düşmandan daha çok devrimci bir özneyi arıyordu. Belki de günümüz sivil toplum kuruluşlarının, siyasi partilerinin en önemli eleştirilerinden biri de budur. Düşmanı tüm gerçekliğiyle görmemek… Ya olduğundan daha güçlü ya da daha zayıf görmek…

Kitabın ana konularından biri de;olgu çalışmalarından sonra bir yanınız kitabı bir solukta bitirmek isteyecektir. Engel olun. Yavaş yavaş, hissederek, yaşayarak okuyun derim. Çünkü kitap öyle bir hal alacak ki bitirdiğinizde keşke hiç bitmeseydi diyeceksiniz. Bunun mutlu sonla alakası yok! Bu bir şeyleri yapabilenleri içinizde hissetmenizden, şu anda şu dakika yapabileceğiniz bir şeyler olabileceği hissinin oluşmasından, hayalini kurduğunuz, arzuladığınız komüniteryan düşüncelerin bir yerlerde nefes alarak hayatına devam edebiliyor olmasındandır. Kerala, Küba, Venezüella yakın bir zamanda Rojava

Yazar, hiçbir şekilde hekimlere hekim oldukları için ya da bir disiplin olarak tıbba saldırıda bulunmamıştır. Ancak tabip odaları ve tıp mesleği örgütleri politik oldukları zaman ciddi kaygı duyduğunu belirtmiştir. Çünkü tabip odaları hemen her ülkede tıptan daha fazla sağlık hizmeti meseleleri üzerindeki tartışmalarda baskın oluyorlar ve bu konularda otorite oluşturmaya çalışıyorlar. Hükümetler de tabip odalarını toplum sağlığı savunucusu olarak ele alıyorlar. Aslında tabip odaları hekimlerin çıkarları için kurulmuş sendikal yapılardır. Hekimlik mesleği mensupları ve özellikle de tabip odaları politik bir rol oynadıklarında durum sorunlu hala gelmektedir. Bu sorun ancak, hükümetlerin, tabip odalarının öncelikli ve başlıca ilgi alanının tıp mesleğinin iyiliği olduğunu görmesiyle aşılabilir. Hükümetler asıl, sağlığı söz konusu olan topluma hizmet etmeye hazırlıklı olmalıdır.

Yazar, sağlık hizmeti politikaları hakkında sistemin içinden ve dışından kararları kimin verdiğini sorgulamak, tıp mesleği, ilaç endüstrisi, özel sağlık hizmeti ve özel sağlık sigortacıları da dâhil olmak üzere çeşitli aktörlerin etkilerini göz önüne sermiştir. Bu konuların, sağlık hizmeti ekonomi politiğinin geniş şemsiyesi altındaki konulardır. Çok ender tartışılırlar.

Yazar; Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü ve IMF’yi Marmot’tan bir alıntı yaparak durumu gayet net ifade etmiştir. ‘’Bugüne kadar küreselleşmenin yararları asimetrik olmuştur, sağlık üzerinde zincirleme etkiler ile ülkeler ve toplumlar arasında kazananlar ve kaybedenler yaratılmıştır.’’

Ülkelerin toplum ve sağlık modelleri üzerine tespitleri;

Güney Afrika

Yazar, buradaki mevcut durumun var olan iktidar yapısından kaynaklandığını; akıllıca yapılmış ekonomik bir analizle ya da önceliklerin belirlenmiş olmasıyla hiçbir alakası yoktur. Sağlık problemleri çok büyüyor. Buradaki problemlerin büyümesinde en temek faktörler yoksulluk ve eşitsizliktir. Güney Afrika neoliberalizmin altında, apartheid yıllarında olduğundan çok daha kötüye gitmiştir.

Avustralya

Kurbanı suçlama… Yazar, Avustralya’da en temel sağlık sorununun obezite olduğunu düşünmektedir. Koruyucu Sağlık Çalışma Grubu, tüketicilerin beslenme alışkanlıklarını daha sağlıklı bir yöne çevirmek üzere ‘’fast food’’ gıdalara, sigara ve alkole daha yüksek vergi konulmasını savunmuştur. Bunlar temelde, kurbanı suçlama politikalarıdır ve öncelikle piyasanın talep kısmıyla ilgilenirler. Asıl faillerin davranışlarının değiştirilmesi için çok küçük yaptırımlarda bulunurlar. Burada Yarloop halkının Alcoa şirketine karşı direnişi Davut ve Calut hikâyesine benzetilmiştir. Hükümetin şirketleşmesi bu durumun çözümünü daha da güçleştiren bir durum haline gelmektedir.

Kerala

Hindistan’ın güneybatısında bir eyalet olan Kerala, hem toplum katılımının hem de bunun halk sağlığı ve sağlığın tüm topluma yayılması üzerindeki etkisinin iyi bir örneğidir. Dünyada demokratik yollarla komünist bir hükümet seçen ilk eyalet Kerala’dır. Keralalıların yüzde 90’ı yaşadıkları evin toprak mülkiyetini elinde bulundurmaktadır. Erkekler arasında okuryazarlık oranı Hindistan’ın geri kalanında yüzde 52 iken Kerala’ da yüzde 91’dir. Kadınlarda bu fark daha da yüksektir: yüzde 19’ a karşılık yüzde 86. Kerala’ da yaşanan her şey ‘’altla üstün yer değiştirmesi, bir kolektif sosyal deneyim kültürüyle sonuçlanan ‘’devlet’’ ile sivil toplum işbirliğinin oldukça nadir rastlanan tarihiydi.’’

Özerkleştirilmiş yerel karar verici sistemin önemi, sağlıkla ilişkili hayranlık verici aktiviteler, yerel tercihleri karşılamak üzere bu farklılıkları artırma arzusu ve güçlü bir toplum inşası gibi konuların önemi göz önüne alındığında Kerala ile ilgili yerel toplum özerkliğinin işleyişinde dikkat çeken bazı örnekleri paylaşmak gerekiyor.

-Kerala’ da 1999’dan sonra yönetim özerkliğinin sağlanması KKYG hareketine yeni bir boyut kazandırdı. Pankayat adı verilen özerk yönetimler, yoksulluğu önlemeye yönelik fonlara ödenek ayırarak, büyük oranda kadınlardan oluşan ‘’Kudumbasree’’ ismi verilen KKYG’ nı desteklediler. Hemen her köyde çok sayıda ‘’Kudumbasree’’ bulunmaktadır.

-Keralalı kadınların tarihsel olarak Hindistan’ın diğer bölgelerindeki kadınlara göre okuryazarlık oranı, sağlık ve maternal(analık) erişim konularında neden daha iyi oldukları sorusuna verilecek cevap ’sosyal konum ya da toplumsal katılım’dır. Kerala yerel yönetim seçimlerinde sandalyelerin yüzde 50’si kadınlar için ayrılmıştır.

-Keralalı kadınlar bir araya gelip (250000 civarında bir sayı) birlikte ekip biçtiklerini, önce kendi aileleri için üretimde bulunduklarını sonra da fazla ürünleri pazara satıyorlar. Amaç, kadınların hem tarımda üretici hem de ürünlerin dağıtımı ve gıda tüketimi alanlarında katılımcı olmasıdır. Bu kadınların hepsi değilse de birçoğunun daha önce çiftçilik tecrübesi vardı. Ama şimdi gerçek dayanışma duygusunu ve bu kadın topluluğunda çalışmanın getirdiği özsaygıyı da kazandılar. Bu durum çok ciddi biçimde maaşlı işçilikten bağımsız üretime dönüşüm ile sonuçlandı. Kadınlar artık harcadıkları zaman ve ürettikleri emek üzerinde söz sahibi olmanın keyfini çıkarıyor.

Erattupettah: Sağlıklı Köy

Köyün sorunları rapor edilerek işe başlandı. Bu raporda sanitasyon sorunları saptanmıştı: everin yüzde 20’sinde tuvalet yoktu ve oteller atıklarını nehre boşaltıyorlardı. İçme suyu ile ilgili pek çok sorun vardı. Dört yüzden fazla ev yaşanabilir durumda değildi. Köyün Birinci Basamak Sağlık Bakım Merkezi oldukça bakımsız ve donanımsızdı.

Sonuçlar beklenenin çok ötesinde oldu. Okullarda 6 bin öğrenci sağlık taramasından geçirildi. Atıklarını nehre boşaltan oteller arıtma tesisleri kurmaya ve ardından sağlık sertifikası almaya mecbur edildi. Sağlık sertifikası olmayan otellerin lisansları yenilenmiyordu. Dört yıl içinde tuvaleti olmayan evlerin yüze 80’ine donanım sağlandı. 1750 aile güvenli içme suyuna kavuştu. Katı çöp yönetimi geliştirildi. Birinci Basamak Sağlık Merkezi elden geçirilerek gerekli gereçlerle donatıldıktan sonra düzenli sağlık hizmeti vermeye başladı. Merkeze başvurular 1996’da 68 iken, 2000’de günde 250’ye yükseldi.

Köyün sağlık göstergelerindeki iyileşmeler formel olarak araştırılmadıysa da ‘’kolera salgınları, akut ishalle seyreden hastalıklar ve enfeksiyöz hepatit gibi komşu köylerde yaygın olan hastalıklar Erattupettah’ da 2001 ve 2002’de hiç görülmedi.

Yerel halkın sağlık koşullarını geliştirmeyi amaçlayan daha birçok proje vardı, ancak, en önemlisi, yerel toplumun tercih ve önceliklerine yönelebilecek güç, para ve katılım elde edilmişti.

Bu ‘Sağlıklı Köy’ örneği, bir topluma fark yaratmak üzere fırsat ve kaynak verildiğinde kolektif olarak bir araya gelebildiklerini ve koşulları gerçekten iyileştirebildiklerini gösterdi.

-Palyatif Bakım

K.M. Basheer isimli bir çiftçi Malapurram bölgesindeki Nilambur’ da 1998’de bir palyatif bakım derneği kurulmasına öncülük etti. Basheer, kronik hastalığı olan çok sayıda insanın ve ailenin genellikle çok yoksul olduğunu sosyal, finansal ve ruhsal desteğe ihtiyacı olduğunu fark etti. Arkadaşlarıyla birlikte bu insanlara yardım etmek için mümkün olduğu kadar çok bölge insanın işe katarak bir yardım grubu kurdu. İlk yılın sonunda yaklaşık 60 gönüllü bu amaç için eğitilmişti. Hareket çevre bölgelere de sıçradı. Binlerce insan gönüllü olarak haftada 2 saat çalışmaya başladı. Bütçe sorun olmadı. On binlerce sıradan insan(işçiler, üç tekerlekli bisiklet şoförleri, memurlar, öğretmenler, öğrenciler) hareketin devamı için küçük de olsa bağış yapmaya devam ettiler.

Tüm Kerala’ ya yayılmış bir palyatif bakım modelinden bahsedilmektedir. Bu modelde günümüz itibarıyla 10000 eğitilmiş aktif gönüllü, 85 doktor ve 270 hemşire ile 25000 hastaya hizmet veren 150 palyatif bakım kliniği mevcuttur. Kerala nüfusunun yüzde 20’sine palyatif bakım hizmeti sunulmaktadır; oysa bu oran Hindistan genelinde sadece yüzde 1-2’dir. Kerala’nın bazı bölgelerinde bu oran yüzde 70’i bulmaktadır.

Kerala halkının bu modeldeki başarısı eğitim, toplumsal ve politik bilinçle ilişkilendirilir. Bu model başka bir yerde uygulanabilir mi? Gücünü demokratik yollarla halktan alan her komüniteryan model uygulanabilir modeldir…

Küba

Kübalılar yoksullar gibi yaşamakta, zenginler gibi ölmektedir…

Devrim sonrası Küba, ucuz maliyetle iyi sağlık için çok iyi bir örnektir…

Bu iki cümlenin Küba sağlık ve sağlık hizmetini iyi ifade ettiğini düşünüyorum. Spiegel ve Yassi’ ye göre, ‘’Küba örneği temel bir paradokstur, sağlıkta bir iyileştirme için önce zenginlik gerektiği önyargısını kırmaktadır.’’ Daha pek çok yazar ve ekonomist, Küba gibi yoksul bir ülke için halkın sağlık düzeyinin dikkat çekici biçimde üst seviyede olduğunu dile getirmişlerdir. Bütün yazarlar bu durumu Küba’nın güçlü eşitlik politikalarına bağlamaktadırlar. Sağlık sistemindeki en önemli özellik Küba’ da nüfusa düşen hekim oranının dünyadaki en yüksek oran olmasıdır.

Kübalıların sağlık düzeylerinin bu kadar iyi durumda olmasının tek nedeninin sağlık olmadığını vurgulamak gerekir. Küba’da eğitim sistemi mükemmeldir ve on ikinci sınıfa kadar zorunludur. Erişkinlerde okuryazarlık oranı yüzde 97’dir. Üçüncü ve dördüncü sınıflardaki Kübalı öğrenciler, diğer Latin Amerika ülkeleriyle karşılaştırıldıklarında sınavlarda birinci sıraya yerleşmektedir. Hepsinden önemlisi, barınma bir kamu hizmetidir. Bireylerin evlerini alıp satmalarına izin verilir, ancak fiyatlar hükümet tarafından belirlenir. İstihdam 1990’ların başındaki Sovyet desteğinin ortadan kalktığı ‘Özel Döneme’ kadar tama yakındı. Şu anda yüzde 2 civarındadır. Bu insanlar, inşaat, tarım, birleşik kooperatifler gibi alanlarda ya da kendiişlerinde çalışmaya yönlendirilmektedir.

Bob Evans, Küba sağlık sistemi için;’’…Küba’nın farkı, birinci basamak hekiminin(ve hemşiresinin) yalnızca kendisine başvuran hastalardan değil, coğrafik olarak tanımlanmış belli bir nüfusun sağlığından sorumlu olmasıdır. Bu ekip daha sonra yerel ve daha büyük ölçekli politik organizasyonlarla ilişki içine girerek, bu politik organizasyonları hizmet ettikleri halkın sağlığından sorumlu duruma getirirler. Ayrıca bu organizasyonlara sağlık dışı belirleyiciler üzerinden müdahalede bulunmak üzere kanallar sağlarlar. Bu önemli rolün sürdürülebilmesi için, hekimlere sağlığın hem tıbbi hem de tıbbi olmayan alanlarında ‘’medico familiar integrale’’ eğitimi verilmektedir.

Burada birçok faktörden oluşan karma bir yapıyla karşı karşıyayız, ancak en önemlisi yerel, topluma odaklanma, sağlık hizmeti ile doğrudan sağlık hizmeti olmayan, ancak sağlığı destekleyen(tamamı sağlığın sosyal belirleyicilerine ilişkin) programların birlikteliği ve belki de bunlar içinde en yaşamsal olanı, tıbbi olmayan değişkenleri etkileyecek politik güç ve sorumluluk, gücün ihtiyaç sahiplerinin yani vatandaşların elinde olmasıdır.

Venezüella: Güç Toplumda

Bu modelde birinci basamak sağlık hizmetlerine ağırlık verilmiştir; karar verme süreçlerinde toplum katılımına ve finansmanda kamuya dayanır. ‘’Bu entegre hizmet modeli, bir holistik yaklaşımı; sağlık ve hastalık arasında eşgüdümü vurgulamaktadır. Sağlığın sosyal belirleyicilerinden eğitim, gıda güvenliği, halk sağlığı ve istihdama ağırlık verilmiştir.’’ Yazarlar ‘’içilebilir suya erişimi olmayan ve tekrarlayan bağırsak enfeksiyonlarından mustarip insanlara yalnızca antibiyotik reçeteleri yazılmadı bu insanlar temiz içme suyuna erişmek üzere örgütlenmeleri yönünde cesaretlendirildi’’ şeklinde dikkat çekici tespitlerde bulundular. Bu tip örgütsel yapılar halktan üyelerin oluşturduğu Sağlık Komiteleri tarafından desteklenen sağlık ekiplerinden ve hastalardan oluşuyordu. Yerel insanlar katılımın provasını sağlık ocaklarında yapıyordu.

Venezüella sağlık hizmeti devrimi

90’lar boyunca sağlık hizmeti ağı kapasitesi resmi olarak yetersizdi. Cerrahi ve uzman poliklinik hizmetlerinde uzun kuyruklar vardı. Gerekli hizmeti sunmak için ihtiyaç duyulan temel tıbbi malzemeler genellikle yetersizdi. Ağın kriz yönetimi ve afetler için herhangi bir planı yoktu. Kamu finansman yetersizliğinden kaynaklanan bu durum, sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesine ve devletin sağlıklı hakkını garantileme sorumluluğunu atmasına neden oldu. Sağlığın sosyal belirleyicileri göz önüne alındığında durum çok kötüydü. 1990’ da evlerin neredeyse üçte birinden su tesisatı yoktu. 1996’ da halkın yüzde 42,5’i aşırı yoksuldu.

Venezüella’nın 1999 Anayasası herkesin ücretsiz sağlık hizmeti almasını garanti altına almıştır. Bu sorumluluk ‘’Mission Bario Adentro (mahalle içindeki görev anlamına gelir)’’ olarak adlandırılan bir sistem aracılığıyla hükümetin finanse ettiği bir kamusal hizmetle yerine getirilmiştir. 2004 yılında ‘’Mission Bario Adentro’’ isimli bu reform tüm ülkeye yayıldı. Bu hareket başlangıçta yerel topluluklara dayalıydı. Kübalı doktorların bu programda hizmet vermeleri, bunun karşılığında da Venezüella’nın Küba’ya petrol ve ilaç yardımı yapması şeklinde Venezüella ve Küba arasında bir anlaşma yapılmasından sonra ülke genelinde yaygınlaştı. Bu reform süreci yerel topluluklar tarafından yürütüldü ve programın en önemli dayanağı bu topluluklar ile onlarla birlikte yaşayan hekimler arasında güçlü bağlardı. Hekimler topluluk üyeleriyle aynı yaşam tarzını paylaşıyorlardı. Bu hekimler Küba’da ‘genel entegre tıp’ adı verilen bir eğitim aldıkları için programa çok uygundu. Genel entegre tıp eğitimi, ‘aile, toplum ve çevre alanlarına odaklanan, biyolojik, epidemiyolojik, sosyal ve insancıl boyutların kesişim noktalarına’ kritik bir yaklaşım gösteren bir uzmanlık programıdır. Chavez’ in deyimiyle bu sağlık hizmetlerinin demokratikleşmesiydi.

Bu yeni tip sağlık hizmeti sunumu toplumsal eşitlik, dolayısıyla hasta ve hekim eşitliği sistemin başarısı için kilit noktaydı. Sistem aslında devlet tarafından yürütülmüyordu, devlet yalnızca kolaylaştırıyordu; hekimler de sistemin kontrol mekanizmasında yer almadılar, sistemin işlev görmesini sağlayan elemanlar olmaktan ziyade sistemin bir parçası olarak çalıştılar. Başka bir deyişle Venezüella sağlık sisteminde güç yer değiştirdi; halka geçti.

Venezüella sağlık hizmetindeki bu değişimi McNulty şöyle özetliyor: ’’Halkın katılımı, koruyucu hekimlik ve halk sağlığı ile ilgili değerlendirmeler… Barrio Adentro, daha önce hiç hekim görmemiş mahallelere klinikler inşa etmeye başladı. Bu program kapsamında bir yerel topluluk yeni bir klinik inşa etmek ve buraya hekim getirmek için ödenek alabiliyordu. Bu yerel topluluğun sorumluluğu bir sağlık komitesi oluşturmaktı. Bu komitenin üyeleri mahallede kapı kapı dolaşarak kendi toplumlarının sağlık sorunlarını öğrenmek, değerlendirmek zorundaydı. Hizmet verdikleri toplumla aynı mahallede yaşayan hekimler de ayrıca ev ziyaretleri yapıyorlardı. Halk, tüm nüfusun sağlık ihtiyaçlarına hizmet etmek üzere sürece katıldı. Program; acil sağlık hizmetleri, zihinsel sağlık hizmetleri, cerrahi, kanser tedavisi, diş sağlığı, göz teknisyenlerine ulaşım, ücretsiz gözlük ve kontakt lens, engellilere ve ailelerine destek sistemleri ve de pek çok uzman hekime erişim gibi alanları içerecek biçimde genişledi… Nüfusun büyük kısmının sağlığa erişimini sistematik olarak engelleyen kâr amaçlı endüstri yerine, Venezüella’daki sağlık hizmeti artık temel bir hak olarak görülüyor. Venezüella’da bir kişi hastalık olarak değil, bir bütün insan olarak ele alınır, tedavi edilir.’’    

Sağlıkta yeni bir ekonomi politik gereklidir. Yeni ekonomi politik sadece sağlık hizmeti için değil, sağlık için olmalıdır. Sağlık hizmeti sistemlerinin ve halk sağlığının toplumsal kurumlar olarak ele alınması gereklidir. Vatandaşlar sadece sonuçları değil, bu kurumları da değerlendirmelidir. Sağlığın yeni ekonomi politiği, neoliberalizmin sağlığa etkilerini ulusal ve küresel boyutta analiz etmelidir. Neoliberalizmin; Dünya Bankası, DSÖ, DTÖ ve G8 gibi kurumları da değerlendirilmelidir. Bu yapıların acilen reforma tabi tutulması gereklidir. Küresel ısınma sorunu konuyu daha da acil hale getirmektedir. Kuzey Güney’e olan birikmiş ekolojik borcunu bir an önce ödemelidir. Bu yapılarda küresel vatandaşlığa yer yoktur, demokrasinin herhangi bir anlamlı kavramına yer yoktur, dünyadaki pek çok yoksul ülkenin hükümetlerine yer yoktur.

Kitapta önerilen yaklaşım komüniteryan yaklaşımdır. Bu yaklaşım, iktidarın mevcut yapılarından alınarak iktidarın halka(eleştirel bilgili halka) verilmesi gerektiğidir. Sağlık hizmeti bir toplumsal kurum olarak görülmelidir ve toplumlar gerçekten demokratikleştirilmeli, karar süreçlerine çok daha fazla katılmalıdır. Kitap halkın her şeyi umursadığını, sağlıkta ve sağlık hizmetinde eşitlik istediğini savunmaktadır. Toplumlar, sağlık sistemlerini toplumsal dokunun bir parçası ve duyarlı bir sağlık sistemini de adil bir toplumun bir parçası olarak görürler. Halka nasıl bir sağlık sistemi istedikleri hatta nasıl bir toplum istedikleri sorulmaz. Seçimler genellikle merkez sağ ile merkez sol arasında; birbirine tıpatıp benzeyen iki şey arasında yapılır. İktidarın kaynağının değiştirilmesi için katılımcı demokrasi tekniklerinin kullanılması çok önemlidir. Bu sayede bilinçli halk, kendi kurumlarını ve kendi yaşamlarını daha iyi kontrol edebilir. Böyle bir katılım, iktidar değişiminin mekanizmasıdır. Gelecekteki iktidarın yeri bilinçli toplumdur. Keraladır… Kübadır… Venezüelladır… Rojavadır… Doğru örgütlenirse Güney Afrikadır…

 Kitap – Makale Önerileri:

  • Hekimler, Halk Sağlığı ve Küba Paradoksu – Bob EVANS
  • Tarihin Sonu ve Son İnsan – Francis FUKUYAMA
  • Kapitalizmin Kıskacında Doğa, Toplum ve Bilim: Onur HAMZAOĞLU Olayı – C. TERZİ, E. YUVAYAPAN, E. BAŞER
  • Özgürlükle Kalkınma – Amartya SEN
  • Serbest Piyasa: Özgür Toplumun Temeli – Dan Griswold

Ramazan-Amed

 



İLİŞKİLİ İÇERİK

Negri’nin Ardından

Düşünür ve eylemci Antonio Negri’ yi kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyoruz. Düşün dünyamıza katkıları oldu. Okulumuza davet ...

Bir yanıt yazın