Home / ARŞİV / Suriyeli Mülteciler Bağlamında Olağandışı Durumlara Yaklaşım: Suruç Mülteci Kamplarında Sağlık Hizmetlerinde“Toplum Katılımı” Deneyimi -Mehmet Zencir

Suriyeli Mülteciler Bağlamında Olağandışı Durumlara Yaklaşım: Suruç Mülteci Kamplarında Sağlık Hizmetlerinde“Toplum Katılımı” Deneyimi -Mehmet Zencir

Özet:

Bu sunumda dünyada mülteci sorunun boyutu, Suriye İç Savaşına bağlı mülteci sorunun Türkiye’ye yansıması ve 15 Eylül 2015 tarihinde kısa süre içinde Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan Kobanêlilere Suruç Belediyesi kamplarında verilen sağlık hizmetleri ve sağlıkta toplum katılımı örneği olarak uygulamaya konan “amatör sağlıkçı” deneyimi paylaşılacaktır.

SAVAŞA EŞLİK EDEN DEVASA SORUN: ZORLA YERİNDEN EDİLMELER

Savaşlar son iki yüzyılda en önemli sağlık sorunu olarak varlığını sürdürmektedir. İnsan eliyle oluşturulan olağandışı durum doğası ile de tamamıyla önlenebilirliği, halk sağlıkçılara büyük sorumluluk yüklemektedir. Savaşlar ve savaşa zemin hazırlayan koşullar sağlığı direkt ve dolaylı olarak tehdit etmektedir.

Savaşın dolaylı sağlık etkilerin ortaya çıkmasında zorla yer değiştirme, zorla yerinden edilme en büyük paya sahiptir. Küresel olarak zorla yerinden edilenlerin sayısı 2014 yılında beklenmeyen düzeyde artarak, kayıtlara geçen en yüksek sayıya ulaşmıştır. 2014’ün sonunda işkence, çatışma, yaygınlaşan şiddet veya insan hakları ihlalleri sonucu zorla yerinden edilenlerin sayısı 59,5 milyona yükselmiştir (son bir yılda 51.2 milyon olan sayıya 8.3 milyonluk devasa nüfus eklenmiştir, bu artış en büyük yıllık artıştır). Eğer zorla yerinden edilenler bir devlet olsa idi dünyanın 24. büyük ülkesi haline geleceği bildirilmiştir(UNHRC, 2014).

Zorla yerinden edilenlerin 19,5 milyonu diğer ülkelere sığınmış mülteciler iken büyük çoğunluğu (38.2 milyon) ülke içinde yer değiştirmiştir. İltica başvurusu yapanlar ise 1.8 milyondur. Mülteci sayısı 1995’den bu yana en yüksek sayıya ulaşmış olup 2013’den bu yana eklenen nüfus 2.7 milyondur. Diğer ülkelere sığınmış mültecilerin 14,5 milyonu Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) egemenliğindedir. Mülteciler arasında 18 yaşından küçük çocuklar çoğunluğu oluşturmaktadır (%51). Çocukların oranı sayısı 2009 yılında %41’den %51’e yükselmiştir. Yine mültecilerin  %3’ü 60 yaşın üzerindedir (UNHRC, 2014).

Zorla yerinden edilenlerin içerisinde savaş nedeniyle her gün evini terk edenlerin sayısı dört yılda 4 katına çıkmıştır. 2010 yılında 10.9 milyon olan zorla yerinden edilenler, 2011’de 14.2 milyon, 2012’de 23.4 milyon, 2013’de 32.2 milyon ve 2014 yılında 42.5 milyona yükselmiştir. Suriye İç Savaşı 2010 yılından bu yana dört katlık artışın kaynağıdır. İç savaş ile birlikte 7.6 milyon Suriyelinin zorla yer değiştirmiştir. Dünya’da zorla yerinden edilen her beş kişiden birisi Suriyeli olmuştur. Zorla yerinden edilen Suriyelilerin içerisinde yurt dışına geçen ve mülteci konumuna gelenlerin sayısı 2015 Temmuz itibarıyla 4 milyonu geçmiştir, 2015 yılı sonuna kadar yaklaşık 4.27 milyona ulaşmasını bekleniyor.  Suriyeli mülteci sorunun çeyrek yüzyıldır BMMYK’nin yetki alanındaki dünyadaki en büyük mülteci krizi olduğunu ifade ediliyor. Mültecilerin toplam sayısının 4 milyonu geçtiği bu dönüm noktası, sayının 3 milyona ulaşmasının üzerinden neredeyse 10 ay sonra gerçekleşmiştir. (UNHRC, 2014). Bu durum BM Mülteciler Yüksek Komiserliği Türkiye Temsilciği’nden kıdemli uluslararası koruma memuru Muhammed Fatih Kadah  ‘Her üç saniyede bir Suriyeli çocuk mülteci oluyor‘ şeklinde dile getirilmiştir (t24, 2015). Son 30 yıldır en geniş mülteci grubunu oluşturan Afganistanlılar ikinci sıraya inmiştir. Benzer şekilde Suriyelilerin Türkiye’ye göçü ile Türkiye en geniş mülteciye sahip ülke haline gelmiş olup Suriyeli mültecilerin yaklaşık yüzde 45’ine ev sahipliği yapmaktadır. Suriyeli mülteci sayısı Türkiye’de 1.805.255, Lübnan’daki 1.172.753, Ürdün’de 629.128, Irak’ta 249.726, Mısır’da 132.375, ve Kuzey Afrika’da diğer yerlerdeki 24.055’dir. Bu sayıya, Avrupa’daki 270.000’den fazla sığınma başvuru sahibi Suriyeli ve bölgeden üçüncü ülkelere yerleştirilmiş olan binlerce Suriyeli dahil değildir. BM Mülteciler Yüksek Komiseri António Guterres, “Bu, bir nesilde tek bir çatışma nedeniyle yerinden edilmiş en büyük mülteci nüfusu. Dünyanın desteğine ihtiyaç duyan; fakat bunun yerine çok kötü şartlarda yaşayan ve daha da çok fakirliğe sürüklenen bir nüfus,” olduğunu dile getirerek sorunu tüm çıplaklığı ile dünya kamuoyu ile paylaşmıştır (UNHRC, 2014, http://www.unhcr.org.tr/?content=648).

SURİYELİ MÜLTECİLER

Türkiye’ye gelen 4 milyondan fazla Suriyelinin çoğunluğu çocuk ve kadın olup %80-85’i kamp dışında yaşamaktadır.  Toplam 10 ilde, 25 kamp açılmıştır. Bu kampların 6’sı konteynerkent, 19’u çadırkenttir. Kamplarda yaşayan Suriyeli sayısı 7 Eylül 2015 itibarıyla 260 bindir (Tablo-1).

Tablo-1: Türkiye’deki Geçici Barınma Merkezleri, barınma tipleri ve mevcudu (AFAD, 2015).

İL GEÇİCİ BARINMA MERKEZİ BARINMA TİPİ GBM MEVCUDU TOPLAM MEVCUT
HATAY Altınözü 1 Çadırkenti 263 bölme 1.334 Suriyeli 14.684
Altınözü 2 Çadırkenti 622 çadır 2.970 Suriyeli
Yayladağı 1 Çadırkenti 236 çadır 2.682 Suriyeli
310 bölme
Yayladağı 2 Çadırkenti 510 çadır 3.036 Suriyeli
Apaydın Konteynerkenti 1.181 konteyner 4.662 Suriyeli
GAZİANTEP İslahiye 1 Çadırkenti 1.898 çadır 8.901 Suriyeli 53.034
İslahiye 2 Çadırkenti 2.364 bölme 11.168 Suriyeli
10.188 Iraklı
Karkamış Çadırkenti 1.686 çadır 7.162 Suriyeli
Nizip 1 Çadırkenti 1.858 çadır 10.688 Suriyeli
Nizip 2 Konteynerkenti 938 konteyner 4.927 Suriyeli
ŞANLIURFA Ceylanpınar Çadırkenti 4.771 çadır 18.664 Suriyeli 102.434
Akçakale Çadırkenti 5.000 çadır 28.464 Suriyeli
Harran Konteynerkenti 2.000 konteyner 13.776 Suriyeli
Viranşehir Çadırkenti 4.100 çadır 17.165 Suriyeli
Suruç Çadırkenti* 7.000 çadır 24.365 Suriyeli
KİLİS Öncüpınar Konteynerkenti 2.063 konteyner 10.565 Suriyeli 34.186
Elbeyli Beşiriye Konteynerkenti 3.592 konteyner 23.621 Suriyeli
MARDİN Midyat Çadırkenti 1.300 çadır 3.148 Suriyeli 16.163
1.908 Iraklı
Nusaybin Çadırkenti 3.270 bölme 3.370 Iraklı
Derik Çadırkenti 2.100 bölme 7.737 Suriyeli
KAHRAMANMARAŞ Merkez Çadırkenti 3.684 çadır 17.575 Suriyeli 17.575
OSMANİYE Cevdetiye Çadırkenti 2.012 çadır 9.230 Suriyeli 9.230
ADIYAMAN Merkez Çadırkenti 2.292 çadır 9.589 Suriyeli 9.589
ADANA Sarıçam Çadırkenti 2.162 çadır 10.910 Suriyeli 10.910
MALATYA Beydağı Konteynerkenti 2.083 konteyner 7.870 Suriyeli 7.870

*Suruç Çadırkenti Aligör’de ilk kurulan 6000 Kobanêlinin yerleştirildiği çadırkent değildir. Ocak 2015 tarihinde kurulmuş, sadece Suruç değil Urfa başta olmak üzere bölgedeki tüm mültecilere açılmıştır.

 

Türkiye Suriyeli göçmenleri mülteci konumunda kabul etmemesi nedeniyle sığınmacı kavramı daha fazla kullanılmaktadır. Suriyeli sığınmacıların yaşam ve çalışma koşulları sağlıkları açısından ciddi tehdit oluşturmaya devam etmektedir. Savaşlarda ikincil korunma düzeyinde özellikle sığınmacılar için “Humanitarian Charter” belgesinde, asgari olarak sağlanması gereken beş anahtar hizmete yer verilmiştir: Su sağlanması ve sanitasyon, beslenme; gıda yardımı; barınma ve sağlık hizmetleri (Grundy ve ark. 2008). Bu hizmetler ile ilgili özellikle kamp dışında büyük sorunlar yaşanmaktadır. Kötü barınma koşulları, açlık ve yetersiz beslenme, kötü koşullarda ucuz emek olarak çalışma, işsizlik, çocuklar için eğitim olanaklarının sınırlılığı, vb. sorunlar yanında sosyal sorunlarda önemli gündem olarak önümüzde durmaktadır. Ayrımcılık, mağdur yaklaşımı, aşağılama, ucuz emek olarak görme, cinsel istismar, en kötü koşullarda çocuk işçiliği, sürekli hareketlilik nedeniyle yaşanan gerilimler, dil sorunu, Türkiye’nin mevcut sosyal sorunlarının etkisi vb. öne çıkan olarak gündemi işgal etmektedir. İstanbul Bilgi Üniversitesi öğretim üyelerinden ve göçler konusunda çalışan Prof. Ayhan Kaya, “Sade vatandaşlardan, akademisyen ve gazetecilere kadar hepimiz onları ulusal, sosyal, kültürel bir tehdit olarak göstererek konunun gayri insanileşmesine katkıda bulunuyoruz” ve “Göçmen ve sığınmacılar hakkında “göçmen akını, sığınmacı krizi, göçmen istilası” gibi doğal afeti çağrıştıran kelimeler kullanıyoruz. Onların büyük trajedilerden kaçan insanlar olduğunu unutuyoruz” diyerek mültecilik sorunun doğal afetlerden oldukça farklı sosyal gerçeklik olduğunun altını çizmiştir.  Ve “Benim gözlemim yerel yetkililer ve merkezi hükümetin Suriye halkı içindeki diğer azınlıklar, Kürtler, Aleviler yada Hristiyanlara karşı ayrımcı bir tavır izlediği yönünde. Tabii bunun hem iç siyaset hem de daha geniş anlamda izlenen dış siyasetle de ilgili yönleri var. Ağırlıklı olarak Sunni Araplar desteklendi ama bir noktada artık kontrol edilemez hale geldi” şeklinde ayrımcı uygulamalara dikkat çekmiştir (Radikal, 2015).

Bu ayrımcı uygulamalar Suriyelileri kamp içinde ve dışında devam etmektedir. Bu nedenle Suriyeliler etnik ve mezhepsel niteliklerine uygun ortamları tercih etmektedir. Bu durum işgal altındaki Kobanêli’den Türkiye geçenler mültecilerde daha görünür karşımıza çıkmıştır. Çoğunluğu Kürt olan, çok azı Arap, Süryani, Alevi, Asuri ve Türkmen olan Kobanêlilerin Türkiye’ye göçü ve yerleşme alanı tercihleri bu sosyal gerçeği gözler önüne sermiştir.  Bu sunumda özellikle Suruç’ta AFAD dışı kamplarda yürütülen sağlık hizmeti deneyimi paylaşılacaktır.

SURUÇ MÜLTECİ KAMPLARINDA SAĞLIK HİZMETLERİNDE “TOPLUM KATILIMI” DENEYİMİ

Kamplarda üretilen sağlık hizmetleri diğer olağan dışı durumlardan farklılık göstermektedir. Mülteciler geçiş yaptığı ülkenin kültürel ve sosyo ekonomik durumundan etkilenmekte ve göç edilen ülkenin tüm sosyal gerilimleri ile de yüz yüze gelmektedir. Bu durum sağlık hizmetleri bağlamında da daha kompleks bir tabloya yol açmaktadır. Suriye İç Savaşının tarafları konumunda da olan farklı etnik ve dini yapıya sahip nüfus hem kendi ülkelerinin hem de göç gelinen Türkiye’nin sosyal gerilimlerini de yaşamıştır. Bu açıdan özgünlük gösteren Kobanê’li nüfusun çoğunlukla Suruç’a göçü ve göç sonrası sağlık hizmetleri açısından da özgün farklılıklara neden olmuştur. Türkiye’ye kısa sürede (neredeyse bir günde 15 Eylül 2014) göç ettiği söylenen 200 bin mültecinin, yaklaşık 60 bini Suruç’a geçmiş ve bunların sadece küçük bir kısmı AFAD’ın kamplarına (5-6 bin) yerleşmiştir. Geri kalan 54 bin Kobanêlinin büyük çoğunluğu ise Suruç’lu akraba ve evini açanlar yanısıra toplu yaşam olanağı olan camiler, taziye evleri, ambarlar, bulgur fabrikası, düğün salonu, vb. yerlerde yaşamını sürdürmüştür. Büyük sayıda Kobanêli, Suruç Belediyesi tarafından kurulmaya başlanan kamplara yerleşmeyi tercih etmişlerdir. Suruç’ta en son 2014 Kasım ayı sonunda kurulan Şehit Gelhat dahil toplam 6 çadırkent inşa edilmiştir. Kuruluş sırasına göre çadırkentler şunlardır: Kobanê, Rojova, Suphi Nejat Ağırnaslı, Arin Mirxan, Kader Ortakaya ve Şehit Gelhat . Aralık 2014 itibarıyla Şehit Gelhat dışındaki beş çadırkentte 1226 çadır, yaklaşık 10 bin Kobanêli yerleşmiştir (Kobanê/Suruç raporu, Kasım 2014). Şehit Gelhat ile birlikte çadırkentlerde kalanların sayısı 15 bine yaklaşmıştır. Çadırkentlerdeki nüfus çok değişken olup çoğunluğu çocuk, kadın ve yaşlılardır.

Tablo-2: Kobanê/Suruç Raporuna göre Suruç Belediyesi’nin açtığı çadırkentler ve yerleşen aile ve nüfusa ait istatisikler

Çadır Aile Sayısı Nüfus
Kobanê çadırkenti 211 257 1471
Rojava çadırkenti 110 200 1100
Suphi Nejat Ağırnaslı çadırkenti (Bulgur Fabrikası) 40 çadır, 3 ambar 170 1100
Arin Mirxan çadırkenti 440 448 3037
Kader Ortakaya çadırkenti 382 450 3156
Şehit Gelhat çadırkenti* 1000 çadır

* Kasım 2014 sonunda kurulan kampın kapasitesi verilmiştir.

Sınırlı olanaklarla kurulan kamplar bölge illerindeki diğer belediyeler ve toplumsal dayanışma ağı ile sekiz ay (Eylül-Mayıs) kadar Kobanêli mültecilere ev sahipliği yapmıştır. Bu durum sağlık hizmetleri için de geçerlidir. Sağlıksızlığa sebep olacak her türlü koşulun varlığı( savaş, göç, barınma ve iklim koşullarının olumsuzluğu, beslenememe vs), devlet tarafından verilen hizmetlerin yetersizliği gerekçeleriyle Suruç’ta sağlık için özel bir çalışma yürütülmüştür.  Bu kamplarda yürütülen sağlık hizmetleri özgün toplum katılımı örnekleri ile iz bırakmıştır.

Bu hizmetler Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Sendikası (SES), Türk Tabipler Birliği (TTB), Ata Soyer Sağlık ve Politika Okulu, Demokratik Toplum Kongresi Sağlık Meclisi aktivistlerince yürütüldü. Aktivistlerin bu kamplarda çalışmak için Sağlık Bakanlığı resmi izin vermemesi nedeniyle tamamen gönüllü, yıllık izinler kullanılarak hizmet verildi. Ekim 2014 – Mayıs 2015 tarihleri arasında yaklaşık 600 sağlık çalışanı bu kamplarda hizmet üretti. Gönüllü aktivistler 5-7 gün bu çalışmalarda dönüşümlü olarak yer aldı. SES genel merkezi ve SES şubeleri tarafından çıkartılan program dahilinde çalışmalar yürütüldü. Hazırlanan programda bir haftalık dilimin bir SES şubesinden (bir ilden) karşılanmasına dikkat edildi. Gönüllüler tüm sağlık çalışanları ve sağlık öğrencilerinden oluşuyordu. Suruç’a gelmeden önce mevcut çalışma hakkında bilgilendirmeler yapıldı. Gönüllüler kamplardan ayrı Suruç içerisinde bir evde konakladılar. Kahvaltı, akşam yemekleri, bulaşık ve temizlik işlerini birlikte kolektif olarak gönüllülerce gerçekleştirildi. Ortak evde kalma ev bilgi paylaşımı, gün içinde yapılanların birlikte değerlendirilmesi, sorunların aşılması konusunda ortak kafa yormalar ve sosyal ilişkilerin sağlanmasına büyük katkı sağladığı gönüllüler tarafından dile getirildi.

Suruç Belediyesi kamplarında yürütülen sağlık hizmetleri üç başlıkta toplanabilir: Sağlık koordinasyonu, poliklinik hizmetleri, amatör sağlıkçı çalışması.

  1. Sağlık koordinasyonu;

Sağlık işleri ile ilgili koordinasyon DTK sağlık meclisi tarafından yürütüldü. Ata Soyer Sağlık ve Politika Okulu’ndan bir sağlık çalışanı koordinasyonda görev aldı. Koordinasyon çalışmaların günlük olarak planlanması, çevre sağlığı hizmetlerinin denetlenmesi, aşıların organizasyonu, hastaların sevki, resmi kurumlarla görüşmeler [Toplum Sağlığı Merkezi (TSM), Eczaneler, Hastane, Halk Sağlığı Müdürlüğü (HSM)], dışarıdan gelen gönüllüleri programa dahil etme, basın ile ilişkiler, ilaç sevki, ihtiyaçların belirlenmesi gibi görevleri yerine getirdi.

Çevre şartlarının düzeltilmesi ve temiz su ilk ele alınan konu oldu. Koordinasyon belediye ve TSM ile görüşmeler yaptı. TSM tarafından haftada üç gün çadır kentlerden suların analizi ve her gün klor seviyesine bakmalarını sağlandı. Suyun yetersiz olduğu yerlere TSM aracılığı ile itfaiye tarafından su getirilmesini sağlandı.

Gebe ve çocuk sayısının çokluğu ve bu kişilere yönelik verilecek koruyucu hizmeti tanımlayabilmek için kamp koşullarına uygun ETF sistemi oluşturuldu. Nüfusun belirlenmesi ilgili kurumlarla görüşmeleri kolaylaştırdı. Bu uygulama süreç içerinde koordinasyon tarafından ortaklaştırıldı. Her yeni kurulan kamp ve çadır için kayıtlar koordinasyon tarafından güncellenmeye başlandı.

Kaymakamlık, HSM, TSM, Aile Sağlığı Merkezleri (ASM) ve devlet hastaneleri ile temasa geçildi. Sağlık hizmeti alımını sağlamak üzere AFAD kayıtlarını yaptırılması teşvik edildi, kayıt işlemlerini hızlandırmak için araç vb. kolaylıklar sağlandı.

Aile hekimleri ile görüşülerek Kobanêlerin düzenli bir şekilde gebe ve bebek izlemi yapılması gerekliliğine ikna edildi. Olanaklar dahilinde gebe ve bebek izlemleri ve aşılamalar yapılmaya başlandı.

  1. Poliklinik çalışmaları:

Göçün ilk zamanlarında yaşanan travmanın yeni olması, göç süresi içinde maruz kalınan hastalık durumları, kronik hastaların ilaçlarını alamaması, çocuk hastaların yoğunluğu, acil durumların dışında devletin sağlık konusunda bir yardımı olmaması gibi nedenlerle polikliniklerin açılmasına karar verildi. Poliklinikler muayeneler ve reçeteler tamamen ücretsiz olarak sağlanıyordu. İlaçlar tüm Türkiye’den dayanışma ağları aracılığıyla sağlanıyor ve Suruç Koordinasyon Merkezinde toplanıyordu. Gereksinimler dikkate alınarak polikliniklere günlük olarak dağıtılıyordu.

Poliklinik hizmetleri dışında diş hekimleri tarafından 6-12 yaş arası çocukların ağız taramaları ve ağız ve diş sağlığı konusunda bilgi paylaşımı çalışması yapıldı. Yine psikiyatrist, çocuk psikiyatristi, psikolog ve sosyal hizmet uzmanları tarafından psikososyal destek çalışmaları yürütüldü.

Kış aylarında Urfa ve Türkiye genelinde yaşanan RSV olgu artışı (salgın) Suruç’taki belediye kamplarını da etkiledi. Bunun üzerine tüm bebek ve küçük çocukları kapsayan tarama çocuk hekimleri ve pratisyenler aracılığıyla yapıldı. Hasta çocuklara ilaç verildi, gerekli görülenler hastaneye sevk edildi. Anne sütü ile ilgili eğitim verildi.

Poliklinik hizmeti, başlangıç için halk ile temas sağlayacak ve hastalık durumunu görebilecek bir fırsat yaratsa da, kendi içinde çelişkileri olan, sınırlı bir çalışmaydı. Poliklinikler açık olduğu sürece hasta olsun olmasın gün boyu bir yığılma olduğu, savaş travması nedeniyle gelenlerin tekrar tekrar geldiği, ilaç tüketiminin ciddi arttığı, verilen ilaçların kullanılmadığı, polikliniklerin varlığının hasta hissetmeyi kışkırttığı, polikliniğe daralan hizmet nedeniyle gerçek sağlık sorunlarının görülmediği ve müdahale edilemediği, hizmetin alım sunum ilişkisine döndüğü, hastayı hep talep eden pozisyonunda tuttuğu ve gönüllü çalışan arkadaşlarda da bir tükenmişliğe neden olduğu saptandı. Aynı zamanda polikliniklerin bir bağımlılık ilişkisi yarattığı, birey ve toplumun sağlıkları adına yapacaklarını sınırladığı, bununla birlikte iktidarı ve yabancılaşmayı perçinlediği ve esas sorunların üzerini örttüğü ve birlikte bu süreci aşmaya engel oluşturduğu gerekçeleriyle poliklinik hizmetinin sınırlandırılmasına ve sağlık hizmetinin farklı bir modelle sürdürülmesine karar verildi. Hastaların Suruç Devlet Hastanesi, Aile Hekimleri ve Toplum Sağlığı Merkezi’ne yönlendirilmesi kararlaştırıldı. Mevcut polikliniklerden bir tanesi ulaşımın zorluğu nedeniyle çalışmaya devam etti, diğerleri sağlık çalışanları ile temas noktası olarak varlığını sürdürdü. Çadır kentlerde sağlık ile ilgili farklı bir müdahale yapmak, sıralanan olumsuzlukları bertaraf etmek, hem sağlık hizmet üretimini hem de sağlık algısını değiştirecek “amatör sağlıkçı” çalışmasına karar verildi.

3- Amatör Sağlıkçı çalışması

Sorunların çözümünde Kobanêlilerin katkısının yaşamsal olduğunu, sürece nasıl dahil olabileceklerine dair tartışmalar yürütüldü. Amatör sağlıkçılar bu konuda önemli işlev görebileceğinde ortaklaşıldı.

Amatör sağlıkçı, çadır kentlerde her sokakta sokağının sağlık sorunları ile ilgilenmeyi kabul eden ve diğer kadınlar tarafından da kabul edilen kadınlardı.

tüm amatörler kadın…

‘Sağlık’ kavramı üzerinde yürütülen tartışmalar, tarihsel süreçte kadın-doğa-sağlık ilişkisi bütünlüğünün kopması, mevcut sağlık algısının kapitalist, teknik, modern, toplumsal ve kültürel olanı dışlayan yani eril karakterde olması nedenleriyle bu çarpık sağlık algısının kırılması pratikte ancak kadınların yeniden pratiği ile mümkün olacağı düşüncesiyle tüm amatörler kadınlar arasında seçildi.

Sağlık alanında yapılan tartışmaların yanında hizmet gereksinimi de amatörlerin kadın olmasını gerektiriyordu. Kamp alanı çevre şartlarına bağlı enfeksiyonların sık olması, daha çok çocukları ve kadınları etkilemesi ve koruyucu sağlık hizmetlerine gereksinimin fazla olan çocuk ve gebe sayısının çokluğu amatörlerin kadınlardan (özellikle orta yaş) seçilmesinde etkili oldu.

 

Çadırkent alanını sokaklara bölerek, her sokakta kadınlarla sağlık sohbetleri yapıldı. Bu sohbetlerin ardından amatör sağlık çalışması anlatıldı ve sokaktan bir ya da iki kadınla çalışmak istendiği paylaşıldı. Çalışmanın amacının ve yönteminin kadınlar tarafından anlaşılması ve onaylanması önemliydi. Gönüllü olan kadınlarla çalışmalar yürütüldü. Çadırkentte bulunan her sokaktan sorumlu bir amatör sağlıkçı olması ve kendi sokağına hakim olmalarını önemsendi. Böylece tüm çadırlara girerek sokaklarındaki gebe, çocuk ve kronik hastayı öğrenmeleri kolaylaştı. Herhangi bir sağlık sorunu olduğunda çadırkent sakinlerinin amatörlere ulaşması sağlandı.

günlük işleyiş

  • Amatör sağlıkçılara her sabah (saat dokuzda) kendi sokaklarındaki çadırlara uğrayıp, hastalık durumunu sordular.
  • Her sabah, her çadırkente en az iki sağlık çalışanı gitti. Amatörlerle tek tek çadırlarında görüşüldü. Bazen birinin çadırında toplanarak ortak değerlendirmeler de gerçekleştirildi.
  • Amatörler kendi sokağında sorun tespitlerini, önemli hastalık vakalarını ve önerilerini sağlık çalışanlarına aktardı. Amatörlerin karşılaştığı sağlık sorunlarını çözmek için birlikte kafa yorup, sağlıksızlıkla ilgili durumu etraflıca değerlendirdi. Bu değerlendirmelerde sorunlara Ata Soyer Sağlık ve Politika Okulu’nun bütüncül yaklaşımının amatörlerle paylaşılmasına özen gösterildi. Sağlıksız durumun oluşmasını engelleyecek müdahaleler birlikte tartışıldı.
  • Sorunlar üzerinden bilgi paylaşımı sağlandıktan sonra görülmesi gereken hastanın çadırına uğranıp, birlikte değerlendirildi. Gerekli ise hekime ya da sağlık kuruluşuna (hastane, ASM veya TSM’ye) yönlendirildi. Eğer gerekliyse bir gün sonrası için ilaç getirebileceği; gerekmiyorsa neden gerekli olmadığı ile hasta ve ailesi ile konuşuldu. Hastalık ile ilgili bireyin ve ailenin tutumu ve neler yapabileceği tartışıldı. Böylelikle sağlık sorunları ile ilgili bireyin özgücünün ortaya çıkarılması ve kullanması sağlanmaya çalışıldı. Aynı zamanda Kobanêlilerin geleneksel sağlık bilgileri de öğrenilmeye çalışıldı.
  • Bütün amatörler kendi ait bölgelerindeki (sokaklarına) gebeleri, bebekleri ve küçük çocukları, kronik hastaları (HT, Diyabet hastaları) defterlerine not etmeleri sağlandı. Böylelikle her sokakta aşı ve izlem gereksinimi olan bebek, çocuk ve gebe bilinir hale geldi. Yine ikinci basamak gereksinimi olan hastaların sevki düzenlenmiş oldu.
  • Ayrıca her amatöre gerekli durumlarda kullanılmak üzere batikon, spanç, pamuk ateş düşürücü şurup verildi.

Her amatörün kendi sokağı için sağlık konusunda bir irade olması (toplum tarafından kabullenilmesi, toplum adına sahip çıkması) ve herhangi bir rahatsızlıkta kişiler önce sokağındaki amatöre gitmesi hedeflendi ve büyük oranda sağlandı. Aynı zamanda amatörlerin tüm kampın sağlıkla işlerinde karar mercilerinde irade olmaları ve daha bütünlüklü çalışmaların sağlanması için her çadırkentte amatörlerin kendi aralarında bir koordinatör seçmesi yoluna gidildi. Bu amatör koordinatörlerin demokratik ve anti-iktidarcı bir işleyişin sağlanması için 30 günde bir dönüşümlü değişmesi amatörlerle birlikte kararlaştırıldı. Amatörlerin haftada bir, amatörlerden birinin çadırında toplanarak sorun ve çözüm önerilerini, neler yapılabileceğini konuştukları toplantılar gerçekleştirildi. Bu toplantıya gönüllü sağlık çalışanları da katıldı. Kamplardaki sağlıkla ilgili süreç amatör ve sağlık çalışanları ile birlikte plandı, uygulandı ve değerlendirildi.

bilgi paylaşımı

Önemli bir etkinlikte bilgi paylaşımı (eğitim) toplantıları oldu. Eğitim kavramı yerine “bilgi paylaşımı” tercih edildi. Bu tercih şu gerekçelerle yapıldı: ‘Eğitim’ kavramsal olarak öğreten-öğrenen, eğiten-eğitilen algısı üzerinden kendi içinde hiyerarşik ve çelişkili bir durumu barındırır. Sağlık bilgisi ise bir birikim ve deneyimler sürecidir, yani tarihsel bir birikimi içerir. Bu doğrultuda içinde gelenekseli de barındırır. Dolayısıyla bu bilgi tek başına sağlık okullarını okumuş kişilerin (bizlerin) sahip olduğu bir bilgi ve birikim değildir. Eğiten iktidarına karşı ‘bilgi paylaşımı’  daha uygun ve dönüşüme açık kavramdır. Çadırkentlerdeki yaşanan pratik toplumun, kadınların bildikleri yani bir bilgi birikimleri var olduğunu göstermiştir.

İlk etapta uygun bir periyod çerçevesinde (olanaklar dahilinde haftada bir) ‘bilgi paylaşımı’ (eğitim) toplantıları yapılması kararı alındı ve şu konu başlıkları belirlendi: Kadın-beden, gebelik ve korunma, gereksiz ilaç kullanımı, ilacın vücuda alındıktan sonraki etkileri, kadın hastalıkları (dismenore), ateş, gebelik, ishal ve bağırsak hastalıkları, üriner sistem enfeksiyonları, mantar ve cilt enfeksiyonları, ağız ve diş sağlığı (dişin yapısı, diş ve diş eti hastalıkları, beslenme), hipertansiyon (nedir, hangi durumlarda risk başlar, arttıran nedenler, alınacak önlemler), diyabet (nedir, hangi durumlarda risk oluşur, alınacak önlemler) ve oral hijyen. Konuları bu şekilde belirlenmesine karşın, çadırkentin ve çadırın gereksinimine göre esnek olmasının, standart olmasının daha yararlı olacağı görüşü benimsendi. Çalışma içinde çadır sakinlerinin gereksinimlerine göre farklı eğitim konularına da yer verildi. “Bilgi paylaşımı’ toplantılarının sadece amatörlere değil mevcut sokaktaki tüm kadınlarla birlikte gerçekleştirildi. Aynı zamanda çalışmanın kadın doğası nedeniyle toplumsal cinsiyet sürekli olarak her etkinlikte yer alan bir konu olarak var oldu.

Kobanêlilerin kendi sağlıklarına sahip çıkması ve bilgi paylaşımı ile birçok sağlık sorunun gerçek nedeni anlaşıldı ve basit önlemlerle aşıldı. Bunlara örnek olarak şunlar verilebilir:

  • İmpetigo çocuklarda sık rastlanılan, çok fazla antibiyotik kullanımına yol açan sorunlar arasındaydı. Amatör sağlıkçılara basit pansuman malzemeleri vererek, küçük yaralanmalarda erken müdahale yapılarak sorun olmaktan çıkarıldı.
  • İshallerde hemen doktor başvurularının gereksizliği ve birey ve ailenin yapması gerekenler konusunda ilgili amatör sağlıkçılar bilgilendirildi, böylelikle gereksiz antibiyotik kullanımı önemli oranda engellendi.
  • Sık idrar yolu enfeksiyonlarının nedeni araştırıldı. Kobanêlilerin banyodan alınan içme suyuna güvenmedikleri için içmediklerini öğrenince organizasyon ile görüşülüp, dış alanlara çeşmeler yaptırıldı. Yine çadır zeminlerinde bir şey olmaması sorun olarak saptandı. Palet veya mat sağlanarak zeminin döşenmesi için koordinasyon zorlandı. Dayanışma ağları bu konuda bilgilendirildi, bağış kampanyalarının içeriğine müdahale edilerek, mat dahil edildi.
  • Hijyenle ilgili banyo tuvalet sayısını artırıldı.
  • Ateşli çocuklara müdahale ile ilgili amatörlere bilgilendirme yapıldı, ateş düşürücü kullanımı önemli oranda azaltıldı.
  • Bebeklerde sık görülen pişik sorunu amatörlerle birlikte ele alındı. Yeterli hijyen sağlanamaması, bez kullanımının yetersizliği, aşırı antibiyotik kullanımı gibi nedenlerle ilişkisi tartışıldı. Nedenleri azaltmaya yönelik müdahale ile pişikler belirgin azalma olduğu gözlendi.
  • Çadırlarla temasın sürekliliği kadınların farklı sorunları dile getirmesine aracılık etti. İstenmeyen gebelikler ve bireyin iradesi gözetilerek doğum kontrol yöntemleri önerildi. Doğum kontrol yöntemi kullanan kadın sayısında artış gözlendi.
  • Kalabalık çadırlar ve çocuk sayısının fazlalığına bağlı bulaşıcı hastalıklardan suçiçeği, ÜSYE, ASYE, bit gibi vakalar gündeme alındı. Her gün amatör sağlıkçılarla bilgi paylaşımı ve bu sorunların çözümüne yönelik birlikte öneri ve yöntem geliştirilmesi vakalarda ciddi düşüş sağladı.
  • ASYE ilaç tedavisinin başarılı olmaması, tekrarlayan ASYE-ÜSYE vakalarının değerlendirildi. Çadır içinde sigara içimi ve beslenme sorunları (anne sütünün yeterli verilmemesi, mama kullanımında da miktar eksikliği) ile ilişkisi kuruldu. Her iki konuda yaygın bilgi paylaşımı ile yüksek olgu sayılarında düşüş sağlandı.
  • Kadınlarda bel ağrısı yakınması yaygındı. Kadınlar ve amatör sağlıkçılarla birlikte konu değerlendirildi, altta yatan en büyük nedenin kadınların iş yükü olduğu konusunda hemfikir olundu. Erkeklerin çadır temizliği ve su taşıma işlerine katılımı için görüşmeler yapıldı. Kadın çalışmaları yapan diğer ekipler bu konu hakkında bilgilendirildi.

 

kazanımlar

Tüm bu çalışmaların sonucunda, savaşın sürüyor olması, çadırlarda devam eden yaşam vb. sağlıksızlık üreten koşulların devam ettiğini gözden kaçırmaksızın bir genel değerlendirme yapıldığında, çalışma ile çok yönlü olumlu sonuçlara ulaştığı söylenebilir.

Kısa dönemdeki deneyimlerimizden hem amatörün hem de sağlık problemi yaşayan kişinin çadırına girip sohbet etmenin çok şeyi çözdüğü, karşılıklı bir değişim süreci oluşturduğu gözlendi. Kendi sağlığı hakkında daha fazla bilgi sahibi olma, dolayısıyla sağlığını koruma, hastalıklara ilk elden müdahale edebilme, amatör sağlıkçıların edindikleri bilgiyi çevresindeki kadınlarla da paylaşmaları, aşırı ilaç tüketimini ve polikliniklerde aşırı birikmenin kısmen bertaraf edilmesi önemli kazanımlar olarak tespit edildi. Bunun yanında çadırlara girerek insanlarla sohbet etme, yüz yüze ilişkiler kurmanın çalışmayı yürüten sağlık çalışanlarını da oldukça olumlu etkilediği gözlendi. Bu çalışmanın poliklinikte klasik alım sunum ilişkisini yarattığı sınırlılık, hiyerarşi ve yabancılaşmanın aşılmasına, tükenmişliğin ortadan kalkmasına ve yapılan işten doyum elde edilmesine katkı sağladığı sağlık çalışanları tarafından sıklıkla dile getirildi.

Her sokaktan sorumlu amatör sağlıkçıların kendi sokağına hakim olmaları, sokak içinde sağlık konusundaki toplumsal dayanışmayı artırdı. Aynı zamanda, amatörlerin birbirleri ile dayanışmaları da gerektiğinden, birlikte iş yapma zemini oluştu. Öyle ki; bir amatörün işinin olması ya da hasta olması durumunda onun günlük işlerini bir başka amatörün yaptığını gözlendi. Belirlenen sağlık konuları ile ilgili sağlık bilgisinin toplumsallaşması, çadır kentlerdeki kadınlar ile mümkün oldu.

Amatör sağlıkçı çalışmasında direk temas, yapılamayacak sözler verilmemesi, verilen sözlerin yerine getirilmesi ve samimiyetin amatör ile ilişkinin devamı için önemli olduğu dersleri çıkarıldı.

Tüm bunların yanında sağlık hizmetlerinde halkın anadilinin kullanılmasının getirdiği yararlar yaşanarak gözlendi.

 

Teşekkür

 “Amatör Sağlıkçı” çalışması ile sağlıkta toplum katılımını örneğini yaşama geçiren başta Kobanêli amatör sağlıkçılar, Ata Soyer Sağlık ve Politika öğrencileri ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Sendikası yönetici ve aktivistleri olmak üzere, sürece katkı koyan TTB aktivistleri, DTK sağlık meclisine teşekkür ederim. Bu konuşmanın hazırlanmasına önemli katkı sağlayan sunumları paylaştıkları için Ata Soyer Sağlık ve Politika Okulu’na bir kez daha teşekkürlerimi sunarım.

 

Kaynaklar:

AFAD (2015). Barınma Merkezlerinde Son Durum, 7 Eylül 2015 itibarıyla. https://www.afad.gov.tr/TR/IcerikDetay1.aspx?ID=16&IcerikID=848, erişim tarihi: 11 Eylül 2015

Aslan D. (2014) Savaş Ortamında Sağlık Hizmetleri (Suruç Örneği), Ata Soyer Sağlık ve Politika Sempozyumları-2, Savaş, Kapitalizm, Sağlık, 14 Aralık 2014, Ankara.

Grundy J, Biggs BA, Annear P, Mihrshahi S. (2008) A Conceptual Framework For Public Health Analysıs Of War And Defence Policy, International Journal of Peace Studies, 13 (2): 87-99.

Kobanê/Suruç Raporu (2014). Kobanê Kriz Koordinasyonu, Kasım 2014, http://siyasihaber.org/kobani-direnisinin-ikinci-ayi-bitti-kobane-suruc-raporu, erişim tarihi:

Radikal (2015) Göçmenlere Doğal Afet Muamelesi Yaparak Ölümlere Katkıda Bulunmuş Oluyoruz.http://www.radikal.com.tr/turkiye/gocmenlere_dogal_afet_muamelesi_yaparak_olumlerekatkida_bulunmus_oluyoruz-1429315, erişim tarihi: 11 Eylül 2015

Serekani Z. (2015) Amatör Sağlıkçı ya da Sağlık Amatörü, Demokratik Toplum Kongresi, 2. Sağlık Kongresi, 7-8 Şubat, Diyarbakır

SES (2014). Suruç – Kobanilerle İlgili 60.Gün Sağlık Raporu (12 Kasım 2014), http://2015.ses.org.tr/2014/11/suruc-kobanlerle-lgl-60guen-salik-raporu-2/, erişim tarihi: 11 Eylül 2015

t24 (2015). Her Üç Saniyede Bir Suriyeli Çocuk Mülteci Oluyor. http://t24.com.tr/haber/her-uc-saniyede-bir-suriyeli-cocuk-multeci-oluyor,309283, erişim tarihi: 11 Eylül 2015

Türkmen A, Serekani Z. (2014) Amatör Sağlıkçı Çalışması, Ata Soyer Sağlık ve Politika Okulu 1-2 Kasım 2015 Toplantısı, Suruç.

Türkmen A. (2014) Savaş ve Kadın, Ata Soyer Sağlık ve Politika Sempozyumları-2, Savaş, Kapitalizm, Sağlık, 14 Aralık 2014, Ankara.

Türkmen A, Serekani Z. (2015) Amatör Sağlıkçı Çalışması, Ata Soyer Sağlık ve Politika Okulu 10-11 Ocak 2015 Toplantısı, Diyarbakır.

Türkmen A. (2014) Savaş ve Kadın, Ata Soyer Sağlık ve Politika Sempozyumları-2, Savaş, Kapitalizm, Sağlık, 14 Aralık 2014, Ankara.

UNHRC (2014) Global Trends Forced Displacement in 2014, World at War.

http://www.unhcr.org.tr/?content=648.

Zencir M. “Suriyeli Mülteciler Bağlamında Olağandışı Durumlara Yaklaşım: Suruç Mülteci Kamplarında Sağlık Hizmetlerinde “Toplum Katılımı” Deneyimi”, 18.Ulusal Halk Sağlığı Kongresi, Konya 5-9 Ekim 2015



İLİŞKİLİ İÇERİK

Negri’nin Ardından

Düşünür ve eylemci Antonio Negri’ yi kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyoruz. Düşün dünyamıza katkıları oldu. Okulumuza davet ...