Home / ARŞİV / rojava’da sağlık “toplumda sağlığın ve sağlık hizmetlerinin toplumsallaşmasına dayalı demokratik modernite, yalnızca kendinden menkul değildir, aynı zamanda Demokratik Özerklik’in inşası için zorunludur”

rojava’da sağlık “toplumda sağlığın ve sağlık hizmetlerinin toplumsallaşmasına dayalı demokratik modernite, yalnızca kendinden menkul değildir, aynı zamanda Demokratik Özerklik’in inşası için zorunludur”

 Ercan Ayboğa , Anja Flach ve Michael Knapp  tarafından 4 yıllık bir gözlem ve görüşmeler üzerinde hazırlanan “Rojava Devrimi” adlı kitap Rosa Lüksemburg Vakfı’nın desteğiyle “VSA Verlag” adlı yayınevi tarafından Almanya’da
yayınlandı. Almanca, Farsça, Rusça, Yunanca, İtalyanca, İsveççe, Polonca, Slovence,
İspanyolca dillerine çevrilip yayınlanan kitap en son Türkçe olarak yayınlandı. Kitapta Rojava devrimine ilişkin bir çok kapsamlı veriler bulunmaktadır.  
Sağlık tartışmalarımıza katkı sunacağı gerekçesiyle   ” sağlık” başlığına ait bölümü aşağıda yayınlıyoruz.

 

Sağlık Hizmetleri

 Sürdürülebilir ve ücretsiz bir sağlık sistemi oluşturmak, Rojava’daki ‘Demokratik Özerklik’in temel hedeflerinden biridir. Rojava kantonlarınin ‘Toplumsal Sözleşmesi’nin 30. Maddesi herkes için sağlık hakkını güvence altına alır. Yeterli sağlığa erişim, yaşamı özgürce ve demokratik şekilde örgütlemenin şüphesiz olarak ön şartlarından biridir. Ama Rojava’ya uygulanan uluslararası ambargo, sağlık hizmetleri üzerinde diğer alanlara nazaran çok daha yıkıcı etkiler yarattı.

Devrimden bu yana Rojava’daki sağlık politikalarını koordine edenlerden biri olan Dr. Agirî, ambargodan yüz binlerce insanın vahim düzeyde etkilendiğini açıkladı. Amûdê’de görev yapan doktorlardan biri bu durumla ilgili şu soruları sordu: “Annesinden süt ememeyen bir bebeğe yardım edemememiz niye Barzani’nin Rojava Öz Yönetimiyle sorunlu olmasıyla bağlantılı? Hiç bebek maması alamayacak mıyız?”

 Özgürleşmeden Önce ve Sonra

 Özgürleşmeden önce Suriye’nin sağlık hizmetleri tamamen devlet kontrolü altındaydı. Sağlık hizmetleri genel olarak ücretsizdi ama özellikle kırsal kesimde yetersizdi.1990’lardan sonra devlet hastanelerinin kalitesi düşmeye başlamış ve sağlık sektöründeki neoliberal reformlar yüksek ücret karşılığında hizmet veren özel hastanelerin ve özel doktorların sayısını artırmış. 2000’lerde bazı hizmetler için düşük ücret talep edilmeye başlanmıştı.

Daha sonra 2011’de ayaklanma oldu ve 2012’nin başında Rojava’da kanton düzeyinde yeni sağlık komitelerin ilk adımları atıldı. Zira devlet bir şekilde çökerse sağlık hizmetleri devam etmeli ve toplumsal temelde yeniden inşa edilmeliydi. Bu komiteler bir ağ oluşturdu ve pratik fikirler ortaya attılar. Özgürleşme süreci başlar başlamaz, son derece değerli ve öngörülü bir stratejik hareket yarattılar.

2012’deki devrim Rojava’da devlet otoritesine son verdi, ama hastaneler ve diğer halk sağlığı binaları kapanmadı ve doktorlardan ilk etapta kaçan çok az oldu (maalesef daha sonraki süreçte tahminen yarısı burayı terk edecekti.) TEV-DEM devrimcileri, pek çok devlet kurumunu ve hizmetini tamamen kontrol altına almasına rağmen, sağlık kurumları ve hizmetinde bunu ilk etapta pek yapmadı. Sağlık hizmetleri, TEV-DEM ile birlikte çalışan ve sağlık politikalarını koordine eden sağlık komiteleri tarafından yürütüldü.

Sağlık Meclisleri ve faaliyetleri

İlk etapta bilinmesi gerekir ki sağlık komiteleri TEV-DEM’in girişimiyle kurulmuş olsa da bu kurumlar sağlık ve sağlık çalışanların özel konumundan dolayı TEV-DEM bünyesinin bir parçası olmadılar. Daha özgün statüsüyle TEV-DEM ile ancak koordineli şekilde çalışmalar yürüttüler.

Sağlık komiteleri özgürleştirmeden sonraki aylarda her eyalette (bir şehir ve çevresi) bir sağlık meclisi (Kürtçe meclîsa tenduristî) oluşturdular. Üç kantondaki eyaletlerde sağlık politikalarını daha sonra sağlık meclisleri yürütmeye başladı. Yeni özgürleştirilen bölgelerde sağlık hizmetleriyle ilgili hazırlıklar da bu meclisler ve onların kanton düzeyindeki koordinasyonları tarafından yapılmaya başlandı. Sağlık meclisleri kanton düzeyinde kendilerine erken bir aşamada birer tüzük  ve program hazırladılar. Meclisin bütün toplantıları halka açıktır ve tartışmalar hem yazılı hem de görsel olarak kayıt altına alınır. Eş başkanlık sistemine ve yüzde 40 kadın kotası uygulamasına göre oluşturulan sağlık meclisinin üyeleri, sağlık meclislerinin koordinasyon kurulunu seçerler. Sağlık meclisleri, kendilerini örgütlemeleri ile Rojava’nın sağlık politikalarının en önemli parçası haline geldi. Bu meclislere hem devlet hastanelerinde hem de özel sağlık kurumlarında görev yapan doktorlar, eczacılar, laboratuvar teknisyenleri, diğer sağlık personeli, ayrıca Kürt Kızılay’ı (Heyva Sor a Kurdistanê – HSK) gibi insani yardım örgütleri katılım gösterdi. Arap ve Süryani doktorlar da bu meclislerde görev almaktadır. Sağlık alanında devletin kontrol ettiği bölgelerin dışında neredeyse bütün sağlık çalışanları temsilini buldu. Kadın meclisleri, sağlık sektöründe kadınların erkeklere göre dezavantajlı konumda olmamasını güvence altına almakta ve aynı haklara, çalışma koşullarına ve fırsatlara sahip olmalarını sağlamaktadır.

2013 yazına savaşın kızışmasına kadar üç kanton Halep’in sağlık koordinasyonlarıyla doğrudan iletişimde olup paylaşımlarda bulunuyorlardı. Bu durum 2015 yazında Kobanî ve Cizîre kantonların birleşmesiyle kısmen aşılabildi. Afrîn ise, halen izole durumda.

Sağlık meclislerinin büyük ve uzun vadeli amacı, bütün topluma ücretsiz, kaliteli ve engelsiz sağlık hizmeti geliştirmektir. Bunun sağlanması sağlık alanında demokratik yapılanmalar, coğrafyaya dağılmış, yani halka mümkün oldukça yakın noktalarda ve iyi donatılmış sağlık hizmetleri ile mümkün olduğu ifade edilmektedir.

Sağlık meclisleri, ilk aşamada üç kanton içindeki her büyük ve orta şehirde tam donanımlı bir hastane kurmayı amaçlamaktadır. Afrîn, Dêrîk, Kobanî, Qamişlo, Hesekê, Girê Spî, Serêkaniyê, ve Hesekê’de halihazırda hastaneler mevcuttur. Qamişlo’daki hastanenin dışındaki hastaneler sağlık meclislerinin kontrolü altında hizmet vermekte ve doktor yetersizliğine rağmen işlemektedirler. Kobanî’de sağlık hizmeti veren sağlık binaları İD saldırı ve işgali nedeniyle yıkılmış olmalarından dolayı iki yeni hastane inşa edildi, bunlardan biri çocuk ve doğum hastanesidir. Uluslararası destek sayesinde bir kan bankası da oluşturuldu. Dêrîk’deki devlet hastanesi hiç zarar görmedi, 2015 yılında tamamen sağlık meclisin kontrolüne girdi ve kullanılmaya devam edilmektedir. Gire Spi ve Serêkaniyê’deki devletin daha önce kurduğu hastaneler Al-Nusra ve İD şehirleri işgal ettiğinde yağmalandı, ama 2015’te yeniden donatılarak kullanıma açıldılar. Hesekê’deki hastane 2016 yazında kurtarılan kent alanı içinde olmasından dolayı el değiştirdi. Bu hastane daha önce kısıtlı hizmet veriyordu, ama en son ziyaretimizdeDemokratik Öz Yönetim’in zorlamasıyla durumunu biraz düzeltmekteydi. Qamişlo’daki hastane devletin kontrolünde ve 2-3 yıldan sonra yani 2016 yılında hizmetini tekrar çok daha iyi bir seviyeye getirebildi.

2013 yazında savaş yoğunlaşınca mevcut hastaneler ve klinikler, savaşta yaralanan herkese yeterli hizmet verebilecek kapasitede değildi, bu yüzden özel askeri hastaneler kuruldu. Qamişlo’da 2014 yazında kurulan askeri hastane yirmi altı hastayı tedavi edecek kapasiteye sahip. Benzer hastaneler 2014’te Afrîn ve 2015 yılının sonuna doğru Kobanî’de de kuruldu. Savaşın az olduğu dönemlerde bu askeri hastaneler halka da açılmakta, yani sürekli çalışmaktadırlar.

İstenilen temel sağlık hizmetinin hastanelerin dışında kasaba ve küçük yerleşim yerlerinde olan sağlık ocakları üzerinden de sağlanması amaçlanıyor. Sağlık meclisleri, her ilçede en az bir sağlık merkezinin açık tutulmasını istiyor. Örgütsel güce bağlı olarak bir ilçede iki sağlık meclisine ihtiyaç vardır, Dirbesiyê bunlardan biridir.  Sağlık merkezlerinde büyük ameliyatlar dışında her türlü sağlık hizmeti verilmeye başlandı. Tabipler Birliği’nin sağlık meclisleriyle aldıkları karar neticesinde belli sayıda doktor, kendi işlerinden sonra haftanın belli günlerinde günde iki ya da dört saat bu merkezlerde gönüllü olarak çalışmaya başladı. Amûdê gibi bazı yerlerde sağlık meclislerinde yer alan bütün doktorlar haftanın bir günü çalışırlar. Bu sağlık merkezlerin az sayıda sabit çalışanı mevcut.

Özgürleşmeden sonra doktorlardan ayrılan çok olsa da halen ciddi sayıda doktor mevcuttur. Dr. Agirî’ye göre, devrimden sonra özellikle özel klinikler artık nitelikli hizmet vermiyor ve sadece ameliyata yoğunlaşmış durumda. Bu yüzden buraların çok pahalı olduklarını söylemeye bile gerek yok. Halkın gelir durumu reel olarak düştüğünü dikkate alırsak sağlık meclislerin çalışmalarının önemi daha da artıyor.

Dr. Agiri’nin dediğine göre, Rojava’da sağlık meclislerin işlettiği hastane ve sağlık ocaklarında tedavi neredeyse ücretsiz. Sadece ödeyebilecek olanlardan tedavi için ortalama yaklaşık yarım ABD doları gibi bir ücret talep ediliyor. Ancak parası olmadığı için kimsenin tedavisi bugüne kadar reddedilmemiş. Dr. Agiri bu konuda şunları söyledi: “İlk iki yılda hastane ve sağlık ocaklarında doktorlar ücretsiz çalışırken 2014 yılından beri hastadan alınan ücretin yarısı doktorlara, diğer yarısı da hastane veya sağlık merkezine kalıyor. Özel doktorlar kendi muayenelerinde ve kurdukları küçük kliniklerde bir tedavi için 3-4 dolar oranında ücret alıyor ve bu miktar çoğu kişinin ödeyemeyeceği bir ücret.”

Sağlık merkezleri için, kışın sıcak yazın da serin olan geleneksel binalarda hizmet verecek yerler bulunulmaya ve inşa edilmeye çalışılıyor. Dr. Agirî’ye göre, sağlıkla ilgili bütün planlarda tıbbi olmayan boyutlar ve ekonomik olanaklar da mutlaka dikkate alınmalı.

Tüm faaliyetler içinde eczanelerin de rolü oldukça önemlidir. Her kanton merkezinde toptancı fiyatı üzerinden satış yapan bir eczane var. Bu eczanelerde sürekli her türlü ilaç satılmasa da ilaç fiyatlarının yükselmemesinde önemli bir role sahipler. Uzun vadeli eczane ağının daha da genişletilmesi konuşulan bir konudur. 2016’da kanton sağlık meclisinin girişimi üzerine Demokratik Özyönetimi, yeni bir karar aldı ve her eczanenin, Eczaneler Birliği’ne üye olma şartı getirildi.

Sağlık meclisleri ilk 2-3 yılda, tıbbî konularda birçok seminer ve atölye düzenlediler. Bu etkinlikler, halkevleri (mala gel), kadın evleri (mala jinan) ve gençlik merkezlerinde yapıldı. Ayrıca, binlerce genç insan kapsamlı ilk yardım kurslarına katılım gösterdi, böylece acil durumlarda nasıl davranılması gerektiğini öğrenmiş oldular. 2014’te okullarda sağlık seminerleri düzenlendi. Kadınlar için organize edilen sağlık eğitimleri, Rojava Özgür Kadınlar Vakfı (WJAR) ile ortak yürütülmekteydi. 2014 sonbaharından beri de uluslararası gönüllüler Rojava’daki eğitim çalışmalarına düzenli katkı sunmaktadır.

Özel bir kurum olarak Heyva Sor a Kurdistanê (HSK),

En baştan beri Rojava’daki sağlık siteminin önemli ayaklarından biri Heyva Sor a Kurdistanê’dir (HSK). HSK Avrupa’da 90’lı yılların başından beri Kürdistan’ın değişik parçalarına yönelik çalışmaktadır. Rojava özgürleşince HSK Rojava’da 2013 yılının başında örgütlenmeye başladı. Qamişlo’da Mart 2017’de görüştüğümüz HSK Cizîre Koordinatörü Ferhan, “ilk başta 6-7 kişiydik ve yoğun bir şekilde hem tartışıyor hem de pratik işlerin peşinden koşuyorduk” diye anlatmaya başladı. Çok sürmeden HSK geniş bir örgütlenme oluşturmaya başarabildi. Çok beklemeden Avrupa’dan değişik boyutta yardım kampanyaları düzenledi ve onları Rojava’daki ağı üzerinden Sağlık Meclisleriyle koordineli şekilde dağıtmaya başladı. HSK, Kuzey Kürdistan’dan da halkın yoğun protestoları sonucu Türk devleti geri adım attı ve HDP belediyeleri aracılığıyla Ocak 2013’da haftalık gelen tıbbı (artı gıda ve giyim) malzemeleri de dağıttı. Ancak 2016 yılın başında Avrupa ve Kuzey Kürdistan’dan gelen tüm bu yardımlar büyük oranda kesildiğini belirten Ferhan, bunun altından kalkabilecek bir pozisyona geldiklerini de söyledi.

Devrimin başında Rojava’nın HSK gibi örgütlü bir kuruma ihtiyacı vardı. Doktorlar veya Eczacılar Birliği devrimin ihtiyaçlarını karşılayacak pozisyonda ve olası olağanüstü durumları göğüsleyecek kapasitede değillerdi. HSK stratejik tartışmaları ve uzun vadeli planların hazırlanmasında önemli rol oynadı. Yine HSK ilk sağlık ocaklarını kuran kurumlardan biriydi. Ferhan’ın belirttiğine göre sağlık ocakların sayısı 2017 Mart’ında 13’ü ulaştı. Üç kanton ve Halep’te iki tane sağlık ocağı var. Bu sağlık ocakları diğerlerine göre hizmeti artık ücretsiz vermekte. Ferhan ile yaptığımız görüşmeden çıktıktan sonra gezdiğimiz sağlık ocağında bunun böyle olduğunu kendim gözlerimizle gördük. Sağlık ocağında sürekli bir insan akışı vardı.

HSK Rojava’nın dışında Arapların yoğun yaşadığı bölgelerde de artık çalışıyor. Örneğin Tabqa’da da sağlık hizmetlerin yürümesi için aktif konumdalar. HSK’nin artan ve genişleyen bu faaliyetleri gerçekleştirmek büyüyen bir örgüt anlamına da geliyor. HSK ile çalışan kişi sayısının toplam 400 civarındadır.

HSK’nin bir başka özelliği, sürekli artan mültecilere ilk yardımı getiren organizasyon olmasıdır.Örneğin Heseke ve Şengal arasında bulunan Al Hol kasabasındaki kampta veya Raqqa’lıların çok sayıda bulundukları Ain İssa kampında HSK önemli rol oynamaktadır. WJAR ve kanton/bölge yönetimleri sağlık komiteleriyle bu konuda sıkı bir şekilde ortak çalışmaktalar. Bu çerçevede iyi bir görev paylaşımı önemlidir.

Son bir yılda özgürleştirilmiş alanlara gelen ve yüz binlerle ifade edilen mültecilere destek sunmak isteyen bir çok uluslararası kuruluş, HSK’yi yerel partner olarak seçmektedir. Al Hol kampında UNICEF ilk defa Rojavalı bir kurumla resmi düzeyde birlikte çalışmak zorunda kaldı. HSK’nin gösterdiği başarılı performans bunun devam edeceğini göstermektedir. Zor şartlarda tüm bunları başarabilmek HSK’yi kısa sürede ciddi oranda büyüttüğü de ortada.

 Zorluklar

2014 yılında Rojava’da çok ciddi ilaç sıkıntısı vardı. Az sayıda ilaç pahalı fiyata geliyordu. Kronik hastalıkların dışında temel bazı hastalıkların tedavisinde bile zaman zaman sorunlar yaşanabiliyordu. Ancak 2017 yılında durum gözle görülür şekilde düzeldi. 2017 yılında konuştuğumuz herkes bu durumu teyit etti. Temin edilebilinecek yollar ve imkânlar arttı, bu da savunmada gösterilen başarıyla özellikle bağlantılıdır.

Qamişlo’daki tek hastane devlete ait ve bu hastaneye Qamişlo sağlık meclisi birkaç kez yardım etmek zorunda kalmış. Bugün ise hastanenin 300 faal hasta odası ve ilaç durumu çok daha iyi durumda. Yine Rojava’da ameliyat olamayan hastalar hava yoluyla ve sağlık meclislerin finansıyla Şam’a bile gönderilebiliniyor. Ancak kronik (şeker, yüksek tansiyon, karaciğer, anestezi gibi) ve özel hastalıklara karşı ilaç sıkıntısı devam ediyor. Bunun nedeni TC sınırın % 100 kapalı olması ve PDK’nin zaman zaman ve pahalı fiyata ilaç göndermesi ve başka yollardan gelen ilaçların da sınırlı ve normal fiyatın halen üstünde olmasıdır. İlaçla birlikte tıbbı aletler de büyük bir sorun teşkil ediyor. Son iki yılda bazı ihtiyaçlar karşılansa da halen eksiklik çok. Bundan dolayı bazı ameliyatlar halen yapılamıyor.

Belki de sağlık alanını en çok etkileyen olay 1-2 yıldır ciddi oranda artan mülteci sayısıdır. Toplumun önemli kesimi dayanışma gösterse bile bu durum HSK ve bölgelerin öz yönetimlerini zorlanmaktadır. İlaçlarla birlikte çadır, battaniye gibi malzemeleri ve gıda malzemelerini hazır hale getirmek bazı yer ve durumlarda olağanüstü düzeyde zor bir konu olabiliyor. Kısacası var olan kıt kaynakları yoğun göçmen nüfusuyla paylaşmak ilkesel olarak doğru, ancak yine de somuta yaşamak çok zorlayıcıdır.

Başka önemli bir sorun doktor yetersizliğidir. Rojava’daki doktorların sayısı çok az değil (Cizîre’de 250 doktor bulunuyor) yeterince donanımlılar ancak sayı olarak yetersizler. Bölgede örneğin göğüs, damar ve sinir hastalıkları uzmanlarına ihtiyaç var. Savaş yayıldıkça ve koşulların zorluğu sabit kaldıkça birçok doktor diğer ülkelerde kolayca iş bulacaklarını düşünerek yurt dışına gitti. Dünyanın değişik ülkelerinden Rojava’da çalışmak isteyen az sayıda doktor buraya geldi. Yeni eğitimini tamamlayan doktorlar da var, ama ihtiyaç halen giderilmedi. Yaralı YPG/YPJ savaşçıları çoğunlukla acil müdahale yapılamadığı için hayatlarını kaybetmesi sorunu kısmen giderildi. Bunun çözümü hem gelen doktorların hem de savaşçıların eğitilmesinde yatmaktadır.

Devrimle birlikte sağlık alanında yaşanan başka önemli sorunlardan biri de yüksek fiyatlardır. Bu yüksek rakamlar, hem ilaçların alımında hem de tedaviler için geçerli. Bunun önüne geçmek için kantonların sağlık meclisleri tarafından kurulan geniş katılımlı fiyat belirleme komisyonu kuruldu.

2 Mart 2014’te Qamişlo’da düzenlenen 1. Tıp Kongresi’nde, geleneksel tıp hafızasını ve onunla bağlantılı birikimi unutmamak gerektiğinden yola çıkılarak bitkisel tedavi yöntemleri tartışıldı.Sadece modern tıpla çözümlerin yetersiz olacağını dikkate alarak bu alanda adımların atılıp yüz ve binyıllara dayanan birikimi yaymak sorumluluğu 2016 yılından beri daha sistematik ve kapsamlı şekilde tartışılmaktadır. Alternatif bitkisel tedavi yöntemlerinin geliştirilmesi ve doğal ilaç üretimine ilişkin alınan somut kararlar 2016 yılında gerçekleştirilmeye başlandı. Afrîn ve Serêkaniyê’de alternatif sağlık üzerine birer akademi kuruldu ve 4 yıllık programlar kapsamında gençler bu akademilerde eğitim görüyor. 2017 yılının ilk yarısında toplam 60 çeşit ilaç geleneksel yöntemlere dayanılarak üretilmeye başlandı. Bu ilaçların miktarı henüz az ve ihtiyacın küçük bir oranını karşılıyorlar. Ancak önemli olan bu adımın atılması ve bundan sonra daha da geliştirilmesidir. Sağlık alanında bilgileri yaymak için çok sayıda akademinin yanında Afrîn Üniversitesi’nde bir tıp fakültesi açıldı. 2017 sonbaharında Kamişlo’daki Rojava Üniversitesinde de bir fakülte açmak için hazırlıklar yürümekteydi

Yeniden örgütlenme çerçevesinde Sağlık Meclisleri

2014 yılının başına kadar kanton ve eyalet düzeyindeki sağlık meclisleri örgütsel olarak bağımsız olan ama TEV-DEM’in değişik yapılarıyla – mahalle meclisleri ve komün dâhil – yakın ilişki içinde çalıştılar. Demokratik Öz Yönetimler kurulduktan sonra sağlık meclisleri ilk etapta kurulan sağlık bakanlığına (sonradan komite denilmeye başlandı) resmi olarak bağlandı.

Kendi özerk yapılarını ve demokratik karar alma mekanizmalarını ilk etapta büyük oranda korumakla birlikte sağlık bakanlıklarıyla uyumluluk içinde tüm zorluk ve bilinmezliklere rağmen çalıştılar. Radikal demokrasiye ve temsili demokrasiye göre örgütlenen iki yapı birbiriyle özel olarak çatışmasa da bu çelişkiyi bir süre beraberinde taşıdı. Diğer alanlarda olduğu gibi nasıl yeniden örgütlenme olması gerektiği tartışmaları ise hiç durmadı. Bu tartışmalara rağmen, sağlık hizmetlerinde ise aksama olmadı.

Bu arada 2015 yılının Eylül ayında, Dirbesiyê’de  Cizîre Sağlık Kongresi düzenlendi ve sağlık eğitimi kalitesinin geliştirilmesi için bir sağlık akademisi açılmasına ve onunla bağlantılı çalışacak eğitim komitelerin kurulmasına karar verildi. İlk sağlık akademisi 2016 başında Kobanî’de açıldı.

25 Aralık 2015’te gerçekleştirilen Kobanî Sağlık Kongresi, Rojava’nın sağlık politikasını özetleyen bir belge yayımladı. Bu belge, sağlık hizmetleri ve “ekolojik bir toplumun kuruluşu için” bir manifesto niteliğindeydi. Belgede kadınlar sağlık hizmetlerinde öncü olarak kabul ediliyor ve tedavide “doğal bir sağlık perspektifinin” esas alındığına vurgu yapılıyordu. Sağlığın kapitalist modernite tarafından metalaştırıldığına işaret ediliyor ve bunun sağlık hizmetlerinde güvensizliğe yol açtığına dikkat çekiliyordu. Bu belgeye göre, “toplumda sağlığın ve sağlık hizmetlerinin toplumsallaşmasına dayalı” demokratik modernite, yalnızca kendinden menkul değildir, aynı zamanda Demokratik Özerklik’in inşası için zorunludur.

Uzun tartışmalardan sonra 2016 yılında Rojava’daki sağlık alanının nasıl daha demokratik ve kapsayıcı örgütlenebileceği somutlaştı. Yeni örgütleme ile sağlık alanında her kesim en alttan en yukarıya doğru bütün sağlıkla ilgili karar ve uygulama mercilerinde yer alması kadar kararların en geniş demokratik şekilde verilmesi önemli. Komün, mahalle, eyalet ve kanton olmak üzere dört aşamada sağlık alanında örgütlemeler mevcut. Komünlerde genelde birkaç kişiden oluşan bir sağlık komitesi oluşturuldu. Bu sağlık komitesinin eş sözcüleri dahil herkes konsensüs şeklinde çalışmalarını yürütür. 2017 yılında komünlerin ezici çoğunluğunda bu örgütlenmeler yapıldı. Komünlerin sağlık komiteleri mahallenin (kırsal alanda “hat” denilen coğrafik oluşumda) sağlık meclisini oluştururlar. Üçüncü aşamanın, yani eyaletin, sağlık meclisi ise doğrudan komünlerde seçilen delege ve sağlık alanında mevcut tüm örgütlenmelerden seçilen delegelerden oluşur. Daha detaya inersek, eyalet sağlık meclisinde birliklerin (doktorlar, eczacılar, sağlık çalışanları vs.),sağlık komitesi (eski adıyla bakanlık), belediyeler, İnsan Hakları Derneği, Kürdistan Kızılayı (HSK) ve var olan başka kuruluşların delegeleri yer alır.

Kanton düzeyinde oluşturulan sağlık meclisleri de aynı prensiple oluşturulur. Her komünden delegeler doğrudan kanton sağlık meclisinde yer alması Rojava’daki diğer alanlara (eğitim, hukuk,kadın, ekonomi vs.) göre önemli bir farkıdır. Bizce devam ettirilmesi ve alınan sonuçlara göre devam ettirilip yaygınlaştırılması gereken bir yöntemdir. Afrîn Sağlık Meclisi için 1300 delege bir nevi “asamble” olarak bir araya geldi (en geç altı ayda bir bir araya gelirler) ve 67 kişilik bir üst kurulu seçti. Bu kurul çok daha düzenli bir ara gelir ve somuta ilişkin kararlar alır. Asamble ve bu üst kurulun aldığı kararların uygulaması ise üye kurumlar, yani komite, HSK, eczacılar vs., tarafından ortak bir şekilde gerçekleştirilir. ‘Komite’ ağırlıklı genel yapı, dış ilişkiler ve yasalarla birinci derecede ilgilenirken HSK ise mülteci ve sağlık hizmetlerin çok olduğu alanlarla ilgilenmektedir. Kesişen konular da elbette vardır. Her kesimin kabul ettiği bu demokratik formül şimdilik olumlu sonuçlar verecek şekilde işlemektedir.

Sağlık alanında son iki yılda yapılan tartışmalarda ön plana çıkan bir konu 2016 yılının ikinci yarısında karara bağlandı. Buna göre her komünde en az iki kişi temel sağlık tedavileri yapacak bilgiye erişmesi için bir hamle başlatıldı. ‘Koruyucu hekimlik’ yaklaşımı kapsamında yoğun bir şekilde birçok eyalette eğitimlere başlandı. Kobanî’de bu çalışma sonucu sağlık akademisinin verdiği bilgiye göre bir Komingeh’e hitap eden 14 tane ‘sağlık evi’ açıldı. Afrîn’de ise 4 tane sağlık evi açıldı ve yenilerin açılması için çalışmalar devam ediyor. Burada temel ilaçlar ve bazı temel tedavi imkânları oluşturuluyor. Dikkat çeken nokta ise bu sağlık evlerin komünler tarafından açılması, Sağlık komitesi veya HSK tarafından değil.

Sağlık tartışmaları

2017 yılının başında Rojava Devrimi 5 yıldan fazla bir süreci arkasında bıraktı. Devrimin diğer alanlarında olduğu gibi devrimciler halkla birlikte ilkesel yaklaşımları temel alarak acil durumlar için çözümler geliştirmeleri hep ihtiyaç halindeydi. Ancak bu süreç Kürt Özgürlük Hareketi’nin sağlığa bakışında ciddi bir teorik ilerlemeyi de beraberinde getirdi. Temel teorik yaklaşımların geldiği aşamayı tartışmak için Qamışlo’daki sağlık akademisine gidip üç arkadaşla saatlerce oturduk. Konuşmanın başında aslında kapsamlı tartışmaların 2009’da başladığı belirtiliyor, yani Rojava Devrimi’nden çok önce.

Akademisyenler sağlık konusunda özetle şu ortak fikre sahipler: “Elbette tüm topluma ücretsiz ve çok nitelikli bir sağlık hizmeti vermek istiyoruz, ancak bunu aşan boyutlar olduğunu da söylemek gerekir. Küba, Sovyet Birliği ve 90’lara kadar birçok sosyal demokrat devlette de bu vardı. Önderliğimizin bir sözünü temel alarak yola çıktık biz: Sağlıktaki  bağımlılık, genel bağımlılığın bir göstergesidir!”

Öcalan’ın bu sözü somut olarak sağlıkta en altta örgütlenmelerin yaratılması gerektiği anlamını çıkarıyor görüştüğümüz akademisyenler: “Bugünkü dünyada teknik çok ön planda, belli merkezlerde toplandı. İnsanı fizik kurallarına göre işleyen sade bir mekanizma olarak ele alan bu yaklaşım doğayı anlamlandırmıyor. Doğadan uzaklık ise hastalıkları insanlarda arttırır. Sağlığı tartışınca özgürlük kavramını da işlemek çok kritiktir. Özellikle kadın boyutuyla yaklaşmak ve eril mentaliteyi kırmak için mücadele etmek önemlidir. Kısacası şunu diyebiliriz: Doğa ve kadına yakın ve devletten uzak bir sağlık yaklaşımımız var. Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlık yaklaşımı bu açıdan eksiktir.”

Bunun doğru olmakla birlikte Rojava’da somuta yansımasının nasıl olması gerektiğini soruyoruz. Bu soruya cevap bulmak için amatörlük kelimesini ortaya koyuyorlar. Yakın tarihten örnekler veriyorlar. Çin’deki çıplak ayaklı doktorlar veya Venezuela örneklerinden konuşuyorlar: “Devletten uzak olmanın temel aracı demokratik karar süreçleri, kadınların aktif rol almaları ve komünleri sağlık alanında güçlendirmekten geçiyor. Rojava’da 4 bin komüne sağlığı sabırla taşımamız lazım. Sağlık alanında artık dar kesime bağlı olmaktan çıkmamız gerekiyor. Birçok ülkede sağlığı bilen birkaç (on) bin insana milyonlar bağlıydı. Yine şifalık bizim için kritik bir konu, çünkü tüm geleneksel birikimi yeniden canlandırıp yararlı olanları sağlık sistemimizde yaygınlaştırmamız gerekir. Sağlığı bir kültür haline getirmek gerekir. Aslında yaşamımızda ilk sağlıkçılar annelerimizdir, örneğin ‘sırtını örterek yat’ derler çocuklarına. Bugünkü çağda bu gibi durumları sağlığı tartışınca unutuyoruz. Bu yaklaşım çerçevesinde okul ve akademilerde hipokrat yeminini ettirmiyoruz çünkü bu hemşireleri melekleştiriyor, başka ifadeyle ise köleleştiriyor.”

Bundan çıkardığımız sonuç, demokratik sağlık terimin yaygınlaştırılmasıdır. En önemlisi de sağlık alanındaki bilgilerin ortaklaştırılması ve toplumun hizmetine sunulmasının şart olduğudur. Ardından bir arkadaşımızın sorması üzerine konu alternatif tıptan devam ediyoruz. Aldığımız görüş ise şu: “Toplumumuz doğal tıptan geliyor aslında. Endüstrileşme ile teknik gittikçe ön plana geliyor. Batı devletlerinde bu aşırı bir noktaya geldiği için alternatif tıp arayışları da artıyor. Bize göre hedef geleneksel bilgileri teknikle buluşturmak gerektiğidir. Bu açıdan alternatif terimi bizce eksik çünkü birini ret edip yenisini getirmeyi anımsatıyor. Batıyı reddedip eskiye dönüşün olması mümkün olmadığı ortada, ikisini bir araya getirmek lazım. Doğal tıp komitemizin konumu önemseniyor ve bu komite birçok çalışmasını nene ve dedelerimize sorarak yapıyor. Bugünkü çağda çoğu hastalığın sosyal ve ruhsal nedenleri olduğu ortadadır. Hastalık yaratmayacak şartları toplum olarak geliştirmemiz gerekiyor. Bu da sağlık alanını aşan bir konu elbette ve toplumumuzda bu herkesi ilgilendiriyor. 2011 yılında Dersim’de yapılan bir araştırma kanser artışı tespitinde bulunuyor. Bunun nedeni insanların kaygısı ve bireyselleşmenin artmasıdır, artan kimyasallar değil.”

Devrim süreçlerinde her şey, eninde sonunda zihinlerde düğümlendiği ortadadır. Sağlık hizmeti günümüzde hala devletten bekleniyor. Bu alışkanlıkların ve bağımlılığın aşılması gerekir.Karşımızda oturanlar, mutlaka başarılı olacaklarına inanıyorlar. Sovyetler Birliği veya İspanya Devrimi deneyimlerini ve pratiklerine dikkat çektiler. Bunlardan sonuç çıkarmaya başladıklarına dair sözleriyle konuşmalarını bitirdiler.

264 Anand Grover, “Substantial Progress on Health in Syria, But More Needs to Be Done, Says UN Expert, 2010,” BM

İnsan Hakları Konseyi, http://bit.ly/29c3gT3.

265 “Zerg Health Assembly Was Established,” ANHA, 31 Aralık 205, http://bit.ly/1tvkJP7

266 “Zerg Health Assembly Was Established,” ANHA, 31 Aralık 205, http://bit.ly/1tvkJP7.

267 “Kobani Health Congress Announced Final Declaration,” ANHA, 27 Aralık 2015, http://bit.ly/1OvQmln.

 



İLİŞKİLİ İÇERİK

Negri’nin Ardından

Düşünür ve eylemci Antonio Negri’ yi kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyoruz. Düşün dünyamıza katkıları oldu. Okulumuza davet ...