Home / KORONA GÜNLÜKLERİ / Korona Günlüğü 7 Temmuz 2020

Korona Günlüğü 7 Temmuz 2020

GÜNDEM

  • HDP, Demokratik Mücadele Programı’nın ikinci aşamasına yarın Meclis’te başlayacak. Demokrasi yürüyüşüyle sahaya inen HDP, “Demokrasi Buluşmaları” ile çalışmalarını devam ettirecek. HDP, Ağustos ayına kadar 10 başlıkta buluşma gerçekleştirecek. Buluşmalarda demokrasi söyleminin öne çıkması hedeflenirken, “Savaşa karşı barış” buluşmaların ana talebi olacak. İlk olarak “Savunma Hakkı” başlığında buluşma gerçekleştirilecek. “Hukuk ve İnsan Hakları”, “Emeğin Hakları”, “Savaşa ve Yoksulluğa Hayır Demek”, “Halkların Özgürlüğü, İnançların Eşitliği”, “Adalet”, “Demokrasi” konularında açık hava toplantıları planlanıyor.
  • İşkenceye uğrayan Rojbîn Çetin 11 gündür gözaltında. 11 gündür işkence altında. Hakkında verilen gözaltı süresi 3 kez uzatıldı.
  • Veteriner Hekimler Odası uyardı: ‘Kurban Bayramı’nda İstanbul’da 1 milyon kişi virüs bulaşma riski altında. ‘Herkese maske şart. Gerekirse galoş ile giriş-çıkış yapılmalı.’ İstanbul Veteriner Hekimler Odası Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Murat Arslan, Covid-19 sebebiyle bu yıl Kurban Bayramı’nda daha çok önlem alınması gerektiğini belirterek 20 gün boyunca yaşanacak insan trafiğine karşı uyardı. Resmi kayıtlara göre geçen yıl İstanbul’da yaklaşık 150 bin, Türkiye genelinde ise 3.5 milyon kurban kesildiğini belirten Prof. Dr. Arslan, “Bir bu kadar da sokak ortasında yapılan kaçak kesim var. Bunlar nasıl denetlenecek? Her kurbanın satışı, kesimi ve dağıtımı ile aile bireylerinin teması da düşünülürse yaklaşık 1 milyon kişi bulaş açısından risk altında olabilir” dedi.
  • Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP), hayvanlardan insanlara bulaşan zoonotik hastalıkların arttığı, vahşi hayatı ve çevreyi korumaya yönelik önlemler alınmazsa bu hastalıkların artmaya devam edeceği uyarısında bulundu. UNEP ve Uluslararası Hayvancılık Araştırma Enstitüsü’nün (ILRI) ortak hazırladığı yeni raporunda, son yıllarda artan Ebola, SARS, Zika, HIV/AIDS, Batı Nil humması ve son olarak Coronavirus (Covid-19) gibi hayvanlardan insanlara bulaşan hastalıklara dikkat çekildi.
  • Çanakkale’nin ormanları yok olmaya devam ediyor. Gelibolu’da ciğerlerimiz yanıyor. Orman yangınlarının %92’si ihmal, kasıt ya da dikkatsizlik sebebiyle insan kaynaklı olarak çıkıyor.

MEVCUT DURUM – SALGININ KONTROLÜ – SAĞLIK ÇALIŞANLARININ SAĞLIĞI

  • Covid-19 pandemisinde toplam vaka sayısı 12 milyona yaklaşırken can kaybı 540 bini geçti. Avrupa dışında diğer kıtalarda günlük vaka sayısı yükselmeye devam ediyor.
  • Ocak ayında başlayan pandemide toplam vaka sayısı 71 günde 1 milyona yükseldi. Daha sonra her bir milyon için geçen süre kısaldı. Vaka sayısının 7 milyondan 8 milyona ulaşması için 7 gün yetti. Pandeminin daha da hız kazandığı Haziran ayının sonunda bir milyon kişinin eklenmesi için geçen süre 6 güne kadar indi.
  • Türkiye’de son 24 saatte 1,086 yeni vaka tespit edildi, 16 kişi hayatını kaybetti. Salgının kontrol edilememesinde hükümet ve sağlık otoriteleri sorumluluğunu unutturmak  tüm yükü vatandaşa atmaya devam ediyor. Sağlık Bakanı Koca dün de bu geleneği sürüdürdü:  “Vaka sayılarımızda azalma sürüyor. Dikkatli olmalıyız: Azalmalar yavaş, artış hızlı gerçekleşiyor. 1.000’i aşan günlük yeni vakalarımızın sebebi, kurallara uyulmamasıdır. Bugünkü 16 can kaybına önlenebilir sebepler yol açtı. SALGINA KARŞI KAÇ KİŞİYİZ?” Oysa salgın kontrolüne yönelik çalışmalarda hükümetin antidemokratik yaklaşımı, toplum-akademi-meslek örgütleri-meclis-siyasi partiler vb. karar süreçlerinin dışında tutması eleştiriliyor. Tek adam rejiminin yandaşları ile birlikte tek başına aldığı önlemlerin gevşetilmesi kararları salgının henüz kontrol altına alınamamasının ana nedenidir. Salgın yönetiminde demokrasi şart.
  • Gaziantep Belediye Başkanı Fatma Şahin, kentte artan Koronavirüs vakalarına dikkat çekerek, “Vaka sayıları artmaya devam ederse okulları açamayız” dedi. Sağlık Bakanı Koca da 5 Temmuz’da yaptığı Koronavirüs verileri bilgilendirmesinde, son 3 günde Gaziantep’in en çok vakanın arttığı 3’üncü il olduğunu söylemişti.
  • Mahkemenin ‘Polis maske cezası kesemez’ kararının ardından Emniyet’ten açıklama: Tutanak düzenleme yetkisi kullanılacak. Yasalara göre polis ihlal tutanağı tutuyor cezayı valilik veya kaymakamlık kesebiliyor.
  • HDP Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Vakıflar Genel Müdürlüğü, Rölöve ve Anıtlar Müdürlüklerinin inşaat faaliyetlerini yürüttüğü birimlere bağlı şantiyelerde çalışan işçilere koronavirüs tanısı konmasına rağmen şantiyelerde faaliyetlerin devam etmesi ve gerekli önlemlerin alınmaması konusunda Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’a soru önergesi iletti.
  • Kürdistan’da test sayısında yetersizlik ve taramaların plansızlığı salgın kontrolünü zorlaştırıyor. HDP Batman Milletvekili Feleknas Uca, koronavirüs vakalarının hızla arttığı Batman’da, test sayılarının az olması ve test sonuçlarının geç çıkmasına ilişkin Sağlık Bakanlığının yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi. Uca’nın verdiği bilgiye göre  608 bin nüfuslu Batman’da günde yalnızca 250 test yapılıyor.
  • Yeni tip korona virüsünün sıkı önlemlere rağmen dünya çapında yayılmasını durdurmakta zorluk yaşanırken, yüzlerce bilim insanı havadan bulaşma riski konusunda Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) hitaben bir mektup kaleme aldı. Uzmanlar, şu ana dek virüsün sadece büyük damlacıklarla yayıldığı yönünde uyarıda bulunan DSÖ’nün tavsiyelerini güncelleyerek havadan küçük damlacıklar yoluyla da bulaştığını kabul etmesini, böylelikle hükümetlerin özellikle havalandırmalı kapalı alanlarda daha fazla önlem almasını istiyor.
  • İkinci dalga tartışması gündemde. Önceki salgınlar dalgalar halinde gelmişti. Sağlık uzmanları Covid-19’un da benzer bir yolu takip edebileceğinden kaygılanıyor. Ancak ‘ikinci dalga’nın nasıl tanımlanacağı konusunda bilim insanları arasında bir görüş birliği sağlanabilmiş değil. Virüsün yayılımını kontrol altına aldığı düşünülen bazı ülkelerde yeni vakalar tespit edilmeye başlandı. Ancak bunun artan test kapasitesiyle bağlantılığı olduğu belirtiliyor. Salgını takip eden Avrupa Birliği kurumlarına göre kıtada ikinci dalga riski ‘orta’ ile ‘yüksek’ arasında görülüyor. Yeni vaka sayısında artış olan ülkeler ikinci dalga tehdidini konuşuyor.
  • Yeniden açılma, normalleşme, yeni normalleşme süreci adı verilen önlemleri gevşetilmesi sonrası salgının kontrol altına alan bazı ülkelerde ikinci dalga tehdidine yol açtı. Almanya’, Avustralya, Çin, Güney Kore gibi. İsrail de bu tehdit ile karşılan ülkelere eklendi. Korona virüsü salgınının en başında aldığı sıkı önlemlerle başarılı bir yönetim sergileyen İsrail’de normalleşme sürecinde vakaların artmasıyla kısıtlayıcı tedbirler yeniden sıkılaştırıldı. Ülkede bar ve gece kulüplerinin yanı sıra spor salonları ve etkinlik alanları yeni önlemler kapsamında kapatıldı. Yeni kısıtlamalarla beraber restoran ve kafelerde iç mekanda kişi sınırlamasının 20’ye, dış mekanda ise 30’a indirileceği ve sinagoglarda en fazla 19 kişinin ibadet edebileceği aktarıldı. Toplu taşımada ise otobüslerdeki yolcu sayısı 20 ile sınırlandırıldı.
  • KKTC korona virüsü vakalarının beşe yükselmesinin ardından seyahat kısıtlamalarını revize etti. Ülkeler üç kategoriye ayrılırken, B kategorisinde yer alan Türkiye’den gelenler için 25 Haziran’da açıklanan PCR testi şartı kaldırılmadı. Türkiye’nin de yer aldığı B kategorisindeki ülkelerden gelecek yolcuların hem seyahatten 72-120 saat önce, hem de adaya gelince PCR testi yaptırmaları isteniyor. Kendi ülkelerinde yaptırdıkları PCR testlerinin negatif çıktığını kanıtlayan yolculara KKTC’ye geldiklerinde de Sağlık Bakanlığı’nca PCR testi yapılacak. Turistler, sınır kapılarında yapılan PCR testleri sonuçlanıncaya kadar otel odalarında veya evde karantina koşullarına uyacak; belirtilen koşullara uymayan kişi ve işletmelere ceza verilecek. A kategorisindeki ülkeler için tüm yolcuların seyahat edecekleri vasıtaya biniş tarihinden önceki son 72 saat içinde yapılan PCR test sonuçlarının negatif olması zorunlu. C Kategorisi içinse zorunlu 14 gün karantina uygulaması bulunuyor.
  • Harvard Üniversitesi, gelecek akademik yılda tüm derslerin internet üzerinden yapılacağını ve yıllık eğitim ücretinin 50 bin dolar civarında olmaya devam edeceğini açıkladı.
  • Sri Lanka’da koronavirüsten hayatını kaybedenler, toprak ve içme sularına virüs bulaşabileceği gerekçesiyle yakılıyor. Nüfusun yaklaşık yüzde 10’unu oluşturan ve ülkeye hastalığı yaymakla suçlanan Müslümanlar, ölülerinin gömülmesi mümkünken, dini inançlarına aykırı olarak yakıldığını ve bunun “yeni bir ayrımcılık türü” olduğunu söylüyor.
  • Madagaskar’ın başkenti Antananarivo’da yeni tip Coronavirus (Covid-19) vaka sayılarının artması nedeniyle iki buçuk ay sonra yeniden karantina uygulamasına gidileceği bildirildi.
  • Dünya genelinde resmi verilere göre 535 binden fazla kişi Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetti. Fakat uzmanlar gerçek sayının bu rakamın çok üzerinde olduğunu belirtiyor. Avrupa Veri Gazeteciliği Ağı’nın resmi istatistikler üzerinden yaptığı bir çalışmaya göre sadece Avrupa’da koronavirüs nedeniyle ölenlerin sayısı 200 bini aşıyor. Günlük açıklanan veriler genelde hastanelerde Covid-19 tanısı konduktan sonra hayatını kaybedenleri sayarken bazı ülkeler yaşlı ve bakım evinde ölenleri de sayıya dahil ediyor. Fakat yine de herhangi bir sağlık kuruluşuna başvurmadan ya da Covid-19 tanısı henüz konulmadan ölen ve hesaplamalara girmeyen çok sayıda kişi bulunuyor. Bu nedenle istatistik uzmanları daha gerçekçi verilere ulaşmak için bir ülkedeki son beş yıldaki ölüm sayısı ortalamalarını alarak, bu sene görülen artışla karşılaştırıyor. Avrupa Veri Gazeteciliği Ağı’nın yaptığı çalışma Avrupa Birliği üyesi 20 ülkeyi kapsarken, bu yılın mart ve nisan ayı verilerini 2015 ve 2019 yılları arasındaki aynı dönemlerle karşılaştırıyor.  Fazladan ölümler olarak adlandırılan bu ortalamanın üzerine çıkma bazı ülkelerde diğerlerine göre çok daha keskin hissediliyor. İngiltere, İtalya, Fransa ve İspanya’da bu artışın çok yüksek olduğu görülüyor. 
  • Trump inkar etse de ölüm oranlarımız düşük dese de, Beyaz Saray Sözcüsü Kayleigh McEnany Covid-19 bulaşan kişilerin yüzde 99’u için zararsız ve ülkedeki ölüm oranı oldukça düşük teranesini devam ettirse de, ABD 3 milyon 40 bini aşan toplam vakayla, 132 bini geçen can kaybıyla ve 50 bini geçen yeni vakayla pandemiden en çok etkilenen ülke olma gerçekliğini saklayamaz, gizleyemez. Üstelik salgının kontrol altına alınamamış durumda. Dahası bu trend devam ederse istatistiklerde bir çok ülkeyi sollayıp geçmesi zirveye oturması kaçınılmaz görülüyor.
  • Oxford Üniversitesi Kanıta Dayalı Tıp Merkezi Uzmanı Dr. Tom Jefferson, iddia edildiği gibi Covid-19’un Çin’in Wuhan kentindeki laboratuvardan çıkmadığını belirterek, “Dünyanın her yerinde uyku durumundaydı” dedi. Jefferson, “Bence virüs hep buradaydı, ‘burada’ derken ‘her yerde’yi kastediyorum. Muhtemelen uyku durumundayken çevre koşulları tarafından aktif hale getirilen bir virüsle karşı karşıyayız” ifadesini kullandı.

SAĞLIK MUHALEFETİ-TOPLUMSAL MÜCADELE

  • “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı barış bildirisine imza attığı için Anayasa Mahkemesi kararına rağmen yargılanan Barış Akademisyenleri Şebnem Korur Fincancı ve Gençay Gürsoy bugün hakim karşısına çıktı. Duruşmalarda AYM kararı dayanak gösterilerek yapılan savunmaların ardından mahkeme heyetleri beraat kararı açıkladı
  • Demokrasi için Birlik’in (DİB) çağrısıyla bir araya gelen emek ve demokrasi güçleri, koronavirüs salgınının derinleştirdiği ekonomik kriz koşullarında, artan yoksulluk ve işsizlik karşısında halkın katılımına dayalı bir seçenek yaratmak için hangi somut hedefler etrafında ortaklaşılması gerektiğini tartıştı.
  • Üniversite öğrencileri salgın koşullarında da direnmeye devam ediyor. Öğrenci Kolektifleri’nden üniversite yönetim taslağını protestosu: “Zaten YÖK’tünüz, şimdi çöktünüz”. Yeni taslakta üniversitelerin yönetim kurullarına üniversite dışında kişilerin de atanmasına olanak tanınıyor.
  • TMMOB Ankara Şubesi yaptığı yazılı açıklamada; fabrikada çalışan sayısının netlikle ifade edilmediğinin altını çizerken, çok sayıda kayıt dışı yabancı uyruklu işçi olduğunun söylendiğini belirtti. Açıklamada şu tespitler yapıldı: “Sakarya’daki patlama bir denetimsizlik faciasıdır. Ülkenin can yakan gündemine bir de Sakarya’nın Hendek ilçesindeki havai fişek fabrikasında meydana gelen patlama eklendi. Tüm kentte duyulan, saatlerdir devam eden patlamaların olduğu fabrikada çalışan işçi sayısı netlikle söylenemezken yabancı uyruklu çok sayıda kayıt dışı işçi olduğu söyleniyor. Haber alınamayan 40-50 can ve çok sayıda yaralı var.  Kilometrelerce uzaklıktaki köylerdeki evlerde hasara, alan zemininde derin çukurlar oluşmasına yol açan, çevrede kimyasal dumanın hızla yayılmasına ve zehirlenmelere de neden olabilecek patlama bir denetimsizlik faciasıdır. Fabrikada daha önce de can kayıpları yaşanmışken, denetim yapmayan yöneticileri ve yetkilileri kınıyor, hayatını kaybedenlerin ailelerine baş sağlığı, yaralılara geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.”
  • Sakarya’da 7 kişinin hayatını kaybettiği, 126 kişinin de yaralandığı havai fişek fabrikasındaki patlamadan yaralı kurtulan işçi, “Bunun olacağını biliyorduk. Patlayan madde havai fişek değildi” dedi ve ekledi: “Biz işçiydik, onlar kimyagerdi, müdürdü. Sözümüz geçmedi”
  • TTB yine sadece hekimlerin özlük haklarını gündeme getirdi. TTB Merkez Konseyi, konuyla ilgili olarak Sağlık Bakanlığı’na yazı gönderdi. Yazıda, COVID-19 salgını nedeniyle Mart, Nisan, Mayıs aylarında performans uygulamasının iptal edilmesinin ve yerine döner sermaye ücretlerinin üst orandan verilmesinin sağlık ortamına ve mesleki dayanışmaya olumlu etkileri olduğuna işaret edildi. Bununla birlikte döner sermaye ödemelerinin aile hekimlerinin ücretlerin yansıtılmamasının doğru olmadığına dikkat çekildi. Yazıda, “Sağlık Bakanlığı’nca önceki ücretlendirmelerdeki adaletsizlikler giderilecek şekilde performans uygulamasının 2020 yılında iptal edilmesi, döner sermaye ödemelerinin üst orandan verilmesi, 2021 yılı itibariyle de performans uygulamasının kaldırılması, hekimlerin temel maaş ve sabit ödemelerinin arttırılarak ücretlerinin emekliliğe de yansıyacak şekilde yeniden düzenlenmesi talebimizi iletiyoruz” denildi.

YENİ YAŞAM

  • HDP’li Kars Belediyesine ait Evde Yaşlı Bakım ekibi günlük hizmetlerine düzenli olarak devam ederken, vatandaşların evlerindeki tadilat ve boyama çalışmalarını da ayrıca sürdürüyor.
  • Ebabil kuşlarının üreme ve yaşama alanı olan Galata Kulesi’ndeki restorasyona kuşlar göçene kadar ara verildi. İstanbul Barosu Hayvan Hakları Merkezi Başkanı, avukat Deniz Tavşancıl Kalafatoğlu “Kültür dediğiniz şey sadece binalar değil, doğasıyla, yaşanmışlıklarıyla da kültür” diyerek restorasyonun ertelenmesi için başvurmuştu. Simurg Kuş Yuvası Derneği de restorasyon sürecinin üreme mevsimi sonrasına bırakılması gerektiğini belirterek, Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’n (CİMER) başvuruda bulunmuştu. Yine change.org üzerinden ‘Galata Kulesi restorasyonu ebabilleri öldürmesin’ başlığı ile imza kampanyası başlatılmıştı. Kampanyaya 11 binden fazla kişi imza vermişti. HDP Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’a verdigi soru önergesinde Ebabil kuşlarına da yer verilmişti: Galata Kulesinde yapılan restorasyonun Eylül’e kadar bitirilmek istenmesinin nedeni nedir? Restorasyon çalışmasının aciliyeti nedir? Ebabil kuşlarının tehlike altında olmasına neden olunan bu restorasyonun sonbahara ertelenmesi için adım atılacak mıdır?

JİN

  • Kurucuların tamamını kadınların oluşturduğu Ev-Eksenli Çalışanlar Sendikası, 10 yıllık hukuk mücadelesi sonucu, ev-eksenli çalışmanın işkolu statüsünde tanınmasının yolunun açıldığını açıkladı.
  • Rosa Kadın Derneği: Erkek adalet değil gerçek adalet istiyoruz. Rosa Kadın Derneği, Adalet Kaya ve Remziye Sızıcı’nın duruşmalarının görülmeden ertelenmesine ilişkin yazılı açıklama yaparak, “Erkek yargı ‘kanun benim, istediğimi yaparım’ diyor, biz de ‘vazgeçmeyeceğiz’ diyoruz. Karşınızda koskoca bir kadın dayanışması var. Erkek adalet değil gerçek adalet diyoruz” denildi. Diyarbakır’da Rosa Kadın Derneği’ne yönelik 22 Mayıs’ta gerçekleştirilen operasyon kapsamında gözaltına alındıktan sonra biri ev hapsi olmak üzere 13 kadın tutuklanmıştı.
  • ‘Çoklu baro sistemi kadın ve çocuk komisyonlarını etkisizleştirecek.’ Kadın ve çocuk gibi dezavantajlı grupların korunmaları bakımından da aslında ülkemizde önemli sorunlar arasında yer alıyor bu durum. Barolar bu görevlerini şu anda kamu yararına yerine getiriyor. Çoklu sistemle kamu yararı da ortadan kalkacak ve dernek niteliğindeki barolar üye ve mali destek çabasına düşecekleri için kadınların ve çocukların korunmasına ya da mali gücü olmayanlara avukat atanmasına ilişkin kamu görevlerini yerine getiremeyecekler. Aslında bu durum kadın ve çocuk komisyonlarının etkisiz hale gelmesi sonucunu doğuracak.
  • Homofobi ve Transfobi Temelli Nefret Suçları Raporu (2019) yayınlandı. Raporun sonuç kısmında şu tespit yapıldı: Kendi sorun ve ihtiyaçlarını gündeme getirme ve toplumun tüm bileşenleriyle birlikte çözüm üretme yolları açılmadıkça ve bu “teamül” halini almadıkça LGBTİ+’lar ve diğer “dezavantajlı” kesimler nefret suçlarının hedefi haline gelmeye devam edecekler. Çünkü bu suçların temelinde “eşitsizlik” var. (www.kaosgl.org/haber/2019-raporu-cogu-nefret-sucu-linc-niteliginde)
  • 112 senarist, yapımcı ve kanalları Ozan Güven’e tavır almaya çağırdı. 112 senarist, “şiddete taraf olan kişileri itibarlarıyla değerlendirmekten, ‘tanıyoruz, yapmaz’ türü suç ortaklığından kaçınmayı boynumuzun borcu biliyoruz.” diyerek ortak bir bildiriye imza attı.
  • Cafer Yılmaz’ın serbest bırakılması üzerine feminist avukatlar ve Kadınlar Birlikte Güçlü sosyal medyada teşhiri ve mücadelesi ile tutuklaklama kararı çıktı. Birgün gazetesi ise haberi verirken bu mücadeleyi veren kadınlardan bahsetmemeyi seçmiş, kadını görmeyen geleceği de birgün örgütleyemez .. sistemin eril aklı ile eşitlik özgürlük , demokratik toplum  inşasında yeri olmaz. Habercilik sadece toplumu olaylardan haberdar etmez, doğru ve toplumu dönüştürücü bilginin toplumsallaşmasını da sağlar . Bu haberin veriliş biçimine kadınlardan ‘demirören grubundan ne farkınız var’ şeklinde tepki geldi.
  • Uğradığı şiddetle İstanbul Sözleşmesi’ne ilham kaynağı olan kadın: Nahide Opuz. Kendisine ve ailesine şiddet uygulayan, tehdit eden kocasını devlet makamlarına tam 36 kez şikâyet etmesine rağmen onu koruyamayan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı 15 Temmuz 2002’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) dava açtı.  AİHM, Türkiye Cumhuriyeti Devleti hakkındaki kararını 9 Haziran 2009’da verdi: Türkiye, vatandaşını koruyamamıştır. Devlet, karar uyarınca Nahide Opuz’a tazminat ödedi ama hikâye orada bitmedi. Opuz davası, İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair  Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin ilham kaynağı oldu, neredeyse sözleşmenin gerekçeli metnini oluşturdu. (https://serbestiyet.com/yazarlar/ugradigi-siddetle-istanbul-sozlesmesine-ilham-kaynagi-olan-kadin-nahide-opuz-36940/)

SİYASAL SAĞLIK-EKOLOJİK SAĞLIK

  • Kuzey Kutup Bölgesi eriyor, eski çağların ölümcül hastalıkları geri gelebilir! – Harry Cockborn: Bilim insanları kuzeyin derinliklerinde hızla ısınan iklimin, uzun süredir faal olmayan virüsleri açığa çıkarma riski barındırdığını ifade ediyor. On binlerce ve hatta yüz binlerce yıllık olabilecek bu virüsler, Kuzey Kutup Bölgesi’ndeki sürekli donmuş topraklarında (permafrost) donmuş halde. Sıcaklığı dünyanın geri kalanından en az iki kat daha hızlı artan Kuzey Kutup bölgesinde, bu hızlı ısınmaya bağlı olarak sürekli donmuş topraklar son buz devrinden beri ilk defa şimdi eriyor ve aralarında modern insanın daha önce hiç karşılaşmadıklarının da yer aldığı hastalık yapıcıları serbest bırakma tehlikesi taşıyor.
  • Hasankeyf New York Times’ın manşetinde: ‘‘Erdoğan’ın değişim hırsının kurbanları’’. Haberde, “Bugün vadi sular altında ve 70 bin kişi yerinden oldu” ifadeleri yer alırken, Hasankeyf’te yaşananların “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın değişim hırsının kurbanları” olarak vurgulandı. Tüm itirazlara rağmen Erdoğan’ın “mega projesi” olarak nitelendirilen Ilısu Barajı’ndan gelen suların kenti yutmaya başladığına dikkat çekilen haberde, bölgede yaşayanların fikrinin alınmadığı; arkeolog ve çevrecilerin sözlerine kulak verilmediği de belirtildi. Bu haber sonrası Anadolu ajansı, AKP’nin Hasankeyf katliamını aklamaya çalışan “Hasankeyf yeni yüzüyle misafirlerini bekliyor” başlıklı bir haber servis etti. Anadolu Ajansı’nın haberi “tarihsel mirasın” katledilmesini mazur göstermeye çalışırken AKP iktidarı’nın suçunu itiraf etmekten başka bir mana taşımıyor.
Hasankeyf yok oluyor / Hasankeyf'te son durum - Serkan OCAK | Köşe ...
Barajdan önceki görünüm
Tarihi Hasankeyf ilçesi, yeni yüzüyle ziyaretçilerini bekliyor
Ilısu barajından sonra
  • Doğa, Modern Kibri Mat Ettiğinde – Enrique Dussel: Bugün, doğa Anne (şimdi münasip ve kesin bir metafor olarak kullanıyoruz bu ifadeyi) isyan ediyor; Doğa’nın anlamsız bir bileşeni vasıtasıyla (İnsanın dahil olduğu ve virüsle aynı gerçeği paylaştığı Doğa) kızını, yani İnsanlığı mat ediyor (satrançta “şah mat” yapmak gibi). Moderniteyi sorguluyor, bunu da bir bakteri veya bir hücreden çok daha ufak olan ve karmakarışık ve -sayısı milyonları bulan- bambaşka işlevlere sahip milyarlarca hücreden oluşan insandan sonsuzca basit bir organizma (virüs) vasıtasıyla yapıyor. Bugün bizi çağıran Doğa’dır: Ya bana saygı duyarsın ya seni yok ederim! Modernitenin sonunun göstergesiymişçesine, intihar eden bu kibirli, modern medeniyetin akabinde Dünyanın Yeni bir Çağı’nın ilanı gibi tezahür ediyor. Walter Benjamin’in dediği gibi, cehenneme doğru giderken ölü sevici vitesi değil freni çekmek gerekiyordu. O halde mevcut salgını, modernitenin doğaya karşı saldığı (öyle ya aynı tıp biliminin ve farmakolojik endüstrinin yarattığı patojen ajanların kasıtlı olmayan mutasyonlarının etkisi), laboratuvarların veya terapötik teknolojinin virüsü biçiminde ona geri dönen bir bumerang gibi yorumlamak gerekir. … Dussel özgürleşme felsefesinin kurucularından. Arjantin doğumlu Meksikalı akademisyen ve filozof (https://terrabayt.com/dusunce/doga-modern-kibri-mat-ettiginde/)

GÖRÜŞLER

  • Doga ve kültürel varlıklara yapılan saldırıların ihmal edilmemesi gereken bir yönü de toplumsal hafıza yok etmenin hedeflenmesidir. Hasankeyf, Sur’da kentsel dönüşüm, Mardin Dargeçit’te insanlık tarihine ışık tutacak bulguların yok edilmesi, kayyum eliyle Van’da tarihi ve doğal güzellikleri betonarme yapılarla yok edilmesi ve Hakkari’de 600-700 yıllık tarihi evlerin yıkılması vb. toplumsal hafızanın yok edilmesine örneklerdir.
  • Ekolojik ve kültürel yıkım aynı zamanda bir toplumsal yıkımdır. Kürt halkı tarihin hiçbir döneminde doğa ile ilişkilerini koparmamıştır. Doğa Kürt halkı için bir kültür birikimi, ekonomik ilişki, tarihi hafıza, savunma, yaşam tarzı ve kutsallıktır. İktidar Kürdistan coğrafyasına saldırarak tümden Kürt ile doğa ilişkisini yok etmeye çalışmaktadır. Güvenlik barajlarıyla, kalekollarla halkın doğa ile etkileşimi engellenmek istenmektedir.
  • Ekolojik ve kültürel yıkım, Kürt halkı için ekonomik yıkım, mülksüzleştirmedir, bağımlı kılmadır. Ilısu barajı nedeniyle sulara gömülen yaylalarda da hayvancılık faaliyetlerinin bitmesi ile de yoksulluğun derinleşmesi ve kente göç edilmesi kaçınılmazdır. Yaylaların yasaklanması halkın yoksullaşmasına ve ekonomik uğraşları üzerinden devlete bağımlı kılmaya yönelik yürütülen politikalardır. Kayyumların tarım arazilerini imara açması tarım faaliyetlerini olumsuz etkilemekte yörenin yoksullaşmasına yol açmaktadır.

EKLER

  • Çoklu Baro taslağına karşı avukatların yürüyüşü AKP-MHP blokunun antidemokratik uygulamalarını, işkenceyi, özgür haber üzerine faşizan uygulamaların tümünü ayan beyan ortaya koydu. Gözaltına alınan Sibel Hürtaş’ın yazısı ‘Bir garip gözaltı hikayesi’ yaşananları ortaya koyuyor. Polis boğazımı sıktı, zar zor ‘nefes alamıyorum’ dedim. Kadın polis, ‘Öl, öl, öl, adi iğrenç kadın öl, ölmeni istiyorum. Seni öldürmek istiyorum’ diye bağırdı. (https://artigercek.com/haberler/bir-garip-gozalti-hikayesi)
  • Sevgilisi Deniz Bulutsuz’a şiddet uygulayan oyuncu Ozan Güven hakkında bir açıklama kaleme alan 112 senarist, yapımcılara ve kanallara çağrıda bulunarak, “Ozan Güven’in devam eden iş ortaklıklarıyla bağlı olduğu Ay Yapım, cmylmz Fikir Sanat ve Nulook film başta olmak üzere bütün yapımcı, kanal, menajer ve ilgili kuruluşları açıklama yapıp tavır almaya davet ediyoruz” dedi. Senaristler, Deniz Bulutsuz’u darp eden Ozan Güven ile ilgili çarpıcı bir açıklama yaptı. Açıklamada şöyle denildi:

“Kadınların toplumsal hayatta artan hak ve eşitlik mücadelesine paralel biçimde maalesef kadına yönelik şiddet ve taciz olayları da artmakta. Bizler bundan büyük bir endişe duyuyoruz. Bu konuda üstümüze düşen sorumluluğu yerine getirmek için SenaristBir çatısı altında bu yıl kurduğumuz ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonu’ ekseninde titizlikle çalışmalar yürütüyoruz. Sektörümüzden erkeklerin faili oldukları ya da sektörün kadın çalışanlarını hedef alan şiddet, taciz ve istismar olaylarında, kadın beyanı esasına uygun biçimde tavır almayı, meslek etiğinin bir parçası sayıyoruz.

Şiddet ve taciz olaylarına maruz kalan kadınlar, toplumsal baskılar nedeniyle çoğu kez susmak zorunda hissediyor. Çünkü en yakınındakilerden başlayarak toplumun bu konuya dair yer yer çok acımasız önyargılarını biliyor. Çok zor aşamalardan geçerek suskunluk çemberini kıran kişiyi duyabiliyoruz ancak. ‘Kadın beyanı esastır’ ilkesi temelde, ses veremeyenin sesi olmayı anlatıyor. Ozan Güven tarafından şiddete uğradığını beyan eden ve darp raporuyla mahkemeye başvuran Deniz Bulutsuz’un koşulsuz biçimde yanındayız.Şiddete taraf olan kişileri ünleri, itibarlarıyla değerlendirmekten, ‘tanıyoruz, yapmaz’ türü suç ortaklığından kaçınmayı boynumuzun borcu biliyoruz. Bir erkeğin kamuoyu ve kültür sanat çevrelerince sevilen biri oluşu kadına şiddet uygulamayacağını asla garanti etmeyeceği gibi ona herhangi bir imtiyaz da sağlayamaz. Kadına şiddetin hiçbir haklı gerekçesi olamaz. Tüm bunlar ışığında, biz aşağıda imzası bulunan senaristler bu ve benzeri tüm olaylarda erkek şiddetinin karşısında tavır alıyoruz. Ozan Güven’in devam eden iş ortaklıklarıyla bağlı olduğu Ay Yapım, cmylmz Fikir Sanat ve Nulook film başta olmak üzere bütün yapımcı, kanal, menajer ve ilgili kuruluşları açıklama yapıp tavır almaya davet ediyoruz. Saygılarımızla.”



İLİŞKİLİ İÇERİK

KORONA GÜNLÜK 22-28 KASIM 2021

Sağlığın piyasalaştırıldığı, emeğin değersizleştirildiği ve yabancılaştırıldığı, kışkırtılmış sağlık hizmetinin olduğu, kapitalist erkek egemen sağlık sisteminin ...