Home / KORONA GÜNLÜKLERİ / KORONA GÜNLÜĞÜ 31 MAYIS

KORONA GÜNLÜĞÜ 31 MAYIS

GÜNDEM

  • Mardin Dargeçit’te, babası 1993’te gözaltında kaybedilen İrfan Yakut, Gülbiş Mezrası’ndaki bir mağarada toplu mezar buldu. Savcılık incelemesinde mağaradan 40 kafatası çıktı. İHD Mardin Şube Başkanı Fevzi Adsız, kemiklerin Dargeçit JİTEM davası kapsamında kaybedilen kişilere ait olabileceğini söyledi.
  • ABD’de George Floyd’un polis tarafından boğularak öldürülmesiyle başlayan protestolar tüm ülkeyi etkisi altına aldı. Dün gece Beyaz Saray’ın karşı caddesinde toplanan protestoculara polis yetkilileri karşı karşıya geldi. Göstericileri tehdit eden ABD Başkanı Trump, “İçeri girselerdi vahşi köpeklerle karşılaşacaklardı” dedi. Solcuları suçlayan Trump, “Antifaşistler ve radikal sol. Başkalarını suçlamayın” ifadelerini kullandı.
  • George Floyd’un ardından sosyal medyada pek çok kişi Diyarbakır’da polis kurşunuyla ölen Kemal Kurkut için de adalet talep etti. Ağabey Ercan Kurkut ise ümitsiz konuştu: “Kardeşimin katiline verecekleri cezayı çok önemsiyorum ama devlet kendi kendine ceza verir mi? Biz aile olarak bu davanın adil bir şekilde sonuçlanmayacağını biliyoruz. Adalet beklemiyorum.
  • Avrupa’nın yeni çöp tenekesi: Türkiye. Türkiye son yıllarda Avrupa çöpünün temel alıcısı haline geldi. Çin’in yerine Türkiye geçti.
  • Hasta tutsak Vefa Kartal, rehin tutulduğu Edirne Cezaevi’nde yaşamını yitirdi.
  • Kadın cinayetleri devam ediyor. Diyarbakır ve Rize’de iki kadın öldürüldü.
  • Kayyum yönetimindeki Siirt Belediyesi, ‘Tramway’ projesi adı altında Güres Caddesi üzerindeki Celadet Elî Bedirxan Kütüphanesi’ni yıktı.
  • Dün gözaltına alınan HDP Batman İl Eşbaşkanları Ömer Kulplu ve Fatma Ablay, savcılık ifadelerinin ardından yurt dışı yasağı konularak serbest bırakıldı.
  • AK Parti’nin “Çoklu baro, nispi sistem” getirecek düzenleme hazırlığına 4 partiden itiraz: Önce siyaseti demokratikleştirin dendi. HDP, iktidarın meslek örgütlerinin içişlerine müdahale etmek istediğine işaret ederken, birden fazla baro kurulmasının, baroyu avukatların ortak örgütü olmaktan çıkaracağı görüşünde.
  • 1 Haziran itibarıyla hava yolunda iç hat uçuşlarının başlayacağını belirtildi, ilk uçuşların İstanbul’dan Ankara, İzmir, Antalya ve Trabzon’a yapılacağı duyuruldu.
  • Fransa’da bulunan Pasteur Enstitüsü tarafından gerçekleştirilen bir çalışma, COVID-19 hastalığını hafif atlatsanız dahi vücudunuzda antikor üretildiğini ortaya çıkardı.
  • HDP, 7’inci yılına giren Gezi Parkı direnişini yaratan koşulların değişmediğini vurgulayarak ‘kolektif bir umut hareketi’ olarak tanımladığı Gezi direnişinde yaşamını yitirenleri andı

MEVCUT DURUM-SALGININ KONTROLÜ

  • Dünya genelinde toplam vaka sayısı 6 milyonu, aktif vaka sayısı 3 milyonu geçti. Yeni vaka sayısı 125 bini buldu, artış devam ediyor. Salgının yeni üstleri sömürge coğrafyalar… Güney Asya, Latin Amerika ve Ortadoğu’da pandemi tüm hızıyla devam ediyor. Yeni vaka sayının iki binin üzerinde olduğu on ülkenin sekizi bu coğrafyalarda:
    • Latin Amerika: Brezilya (30 bin 102), Peru (7 bin 386), Şili (4 bin 220), Meksika (3 bin 227)
    • Güney Asya: Hindistan (8 bin 336), Pakistan (2 bin 429)
    • Ortadoğu: Katar (2 bin 335), İran (2 bin 282)
  • Yine yeni vaka sayısının 1000-2000 aralığında olan sekiz ülkenin altısı bu coğrafyalarda. Bangladeş (1,764), Güney Afrika (1,727), Suudi Arabistan (1,618), Kolombiya (1,548), Mısır (1,367) ve Kuveyt (1,008).
  • Irak’da Covid-19 vaka sayısındaki artış nedeniyle bir hafta sokağa çıkma yasağı ilan edildi. yurt dışındaki Irak vatandaşlarının getirilmesi için planlanan uçuşlar da 1 haftalığına durduruldu. Irak’ta bayram öncesi 17.00-05.00 saatlerinde, bayram haftası boyunca ise tam sokağa çıkma yasağı uygulanmıştı. Son günlerde özellikle başkent Bağdat’ta vaka sayısında artış yaşanıyor. Irak’ta bugüne kadar 5 bin 873 kişi virüse yakalandı ve 185 kişi öldü.
  • ‘Normalleşme’ sürecine hazırlanan Türkiye’de hala yeni vaka sayısı bin civarında. Yaşamını yitirenlerin sayısı hala yüksek, 25’in üzerinde. Test sayısı 40 bini buldu.
  • Kürdistan’da gizlenen Covit-19 salgını. Türkiye genelinde Covit-19 sayısı azalsa da Kürdistan’da bayramla birlikte pozitif ve yoğun bakım hasta haberleri SES-TTB aktivistlerinden gelmeye başladı.
    • Şırnak, Cizre: Son 3 gündür Cizre’de çok fazla pozitif vaka haberi geliyor. Salgından bu yana Şırnak ili geneli vaka sayısı 88 iken son 3 gündür sadece Cizre’de 40 vaka tespit edildi. Vaka sayısı artınca test yapılmamaya başlandı. Teyitli olmayan bilgilere göre: ‘Fazla test yapılmaması talimatı verilmiş. Mahallelerde evler karantinaya alınmış. Ayrıca Vefa Destek grubundan 2 kişinin testi pozitif çıkmış ve bu iki kişi yaklaşık 200 yardım kolileri dağıtmış.’
    • Amed: Şu an hastanelerde takip edilen vaka sayısı 200, bunların 20’si yoğun bakımda. Sürecin en başından bu yana ulaştığımız en yüksek rakam. Son 1 hafta da ciddi artış oldu. Vakalar bir ara 60’a kadar inmişti. 1 Haziran sonrası bölgede daha fazla da artış olabilir.
    • Van’da da benzer durum var. Bu aralar sürekli karantinaya alınan köyler ve mahalleler oluyor. Özellikle gizli (?) kurulan taziyelerde bulaş yaşanıyor. Test sayısı bilinmiyor ya da eskisi gibi pek yapılmıyor.
    • Ağrı’da da aynı. Bayramdan önce 3-4 vakaya düşmüşken bayram sonrası çoğunluğu 2 taziye kaynaklı 250 yeni vaka tespit edildi. 60’ı hastanede ama yoğun bakım sayısını bilmiyoruz.
  • Haziran başı ile birlikte ‘normalleşmeye’ tüm hızıyla geçilecek. Gevşetme ile ilgili genelgeler tüm hızıyla devam ediyor. Lokanta, restoran, kafe gibi iş yerleri ile park, piknik alanları, mesire yerleri ve giyim pazarlarıyla ilgili genelge de bunlardan biri. Genelgeye göre:
    • Lokanta, restoran, kafe, pastane, kahvehane, çay bahçesi, lokaller 1 Haziran’dan itibaren saat 22.00’ye kadar hizmet verecek.
    • Park, bahçe, piknik alanları, mesire yerleri, plajlar da 1 Haziran’dan itibaren kullanılabilecek. Yüzme havuzu, kaplıca, hamam, sauna, SPA merkezleri ve benzeri işletmeler, belirlenen kurallar dahilinde saat 22.00’ye kadar, spor merkezleri/tesisler 24.00’e kadar hizmet vermeye başlayacak.
    • 1 Haziran’da hizmete başlayacak halka açık istirahat ve eğlence yerlerinde, iskambil, okey, tavla oynanamayacak, nargile satışları yapılamayacak. 
    • Park, bahçe, rekreasyon, piknik alanları, mesire ve ören yerleri ile sahil bantlarında piknik, spor, yürüyüş, gezi, balık tutma benzeri faaliyetlere, mangal yapmak hariç, 1 Haziran’da başlanacak.
    • Umuma açık istirahat ve eğlence yerlerinde doğrudan temasa neden olacak şekilde dans ve oyun amaçlı canlı müzik faaliyetleri yapılamayacak.
  • Bir genelge de seyahat kısıtlamaları ile ilgili. Genelgeye göre:
    • Sokağa çıkma kısıtlaması bulunan 18 yaş altındakiler, velileriyle şehir içi ve şehirler arası yolculuk yapabilecek. 
    • Şehirler arası toplu ulaşım araçları ile yapılacak seyahatlerde, seyahat izin belgesi alma zorunluluğu yürürlükten kaldırıldı. Genelgeyle Ankara, Balıkesir, Bursa, Eskişehir, Gaziantep, İstanbul, İzmir, Kayseri, Kocaeli, Konya, Manisa, Sakarya, Samsun, Van ve Zonguldak’taki giriş-çıkış kısıtlaması, 31 Mayıs pazar günü saat 24.00’te sona erecek.
    • Uçak, tren, otobüs gibi araçlarla yapılacak seyahatlerde, HES uygulaması üzerinden kod temin edildikten sonra bilet alınabilecek.
    • 65 yaş ve üzerindekilerin seyahat izin belgesi almaları, gidecekleri illerden en az 1 ay boyunca dönmeme şartıyla tek yönlü seyahat uygulaması sürecek. 
  • Yurttaşların sorumlulukları belli oldu. Bilim Kurulu üyesi Prof.Dr.Tevfik Özlü açıklık getirdi: ‘’Aslında kural dediğimiz şey son derece basit. 7’den 70’e herkesin yapabileceği kadar basit. Maske, mesafe ve hijyen. Bunu herkes uygulamalı. Sadece benim uygulamam yeterli değil.’’ Ya kamunun, devletin alması gerekenler. Kamunun sorumlulukları… Bilim kurulu üyeleri açıklamaları ile milleti rehavete sürüklediler, SDP başarı ve başarılı salgın kontrolü algısına katkı sağladılar, şimdi de sıra bireysel önlemlerde. Neredeyse yılbaşından beri duyduğumuz terane maske, mesafe ve hijyen. Yurttaşların bu basit denilen önlemleri alması için AKP-MHP hükümeti ne yaptı yasaklamalar dışında. İşçilerin nasıl pandemiye kurban edildiğini hastane inşaatlarında, tekstilde, madende görmedik mi? Dört harfi basit bir şeyi DSÖ uzun süredir söylüyor: TEST, TEST, TEST. Testlere çok geç başladığımızı, hala sayının çok yetersiz yapıldığını, Kürdistan’daki illere ayrımcılık yapıldığını her nedense bilim kurulu görmezden geliyor. Yine sormak gerekir bilim kurulu aldıkları kararı neden önce toplumla paylaşmıyor? Neden tercih ettikleri stratejiyi toplumla paylaşarak tartışmaya açmıyor. Bilim toplum için mi yoksa sermayenin çıkarları için mi sorusunu yüksek sesle haykırmalıyız.
  • Yaşlılara ev hapsinin devam etmesi tepki ile karşılanıyor. 65+ Yaşlı Hakları Derneği’nden yapılan açıklamada “65 yaş ve üstü yurttaşlara uygulanan yasakların devamına karar verilmesi, temel insan hak ve özgürlüklerine aykırıdır. Covid-19 pandemisi, bulaşma hızının yüksek olması nedeniyle devletin aldığı sıkı önlemlerle önlenmeye çalışılıyor. “Evde kal Türkiye” denilerek alınan önlemler, insan hak ve özgürlüklerini çok yönlü ihlal etse de, kamu sağlığının korunması amacıyla alındığı için yurttaşlar bu kısıtlamalara uymakla yükümlü oldular, ve sorumluluk bilinciyle büyük ölçüde uydular. Bu tedbirler kapsamında, İçişleri Bakanlığı’nın 21 Mart tarihli Genelgesiyle, yaşlıları korumak adına genel bir sokağa çıkma yasağı getirildi. Bu yasağın, 29 Mayıs tarihli Genelgeyle, adeta kalıcı hale getirilmesinin hukuken haklı bir gerekçesi kalmamıştır’ denildi.
  • Munzur Gözelerinde piknik, mangal, suya girilmesi, ticari eşya satışı ve kalabalık gruplar halinde gezilmesi Ovacık Kaymakamlığı Umumi Hıfzıssıhha Kurulu tarafından 1 Ekim 2020’ye kadar yasaklandı.
  • Aşı haberleri de hız kesmeden devam ediyor. Çoğu ikinci fazda olan aşı çalışmalara Çin ve Rusya’da eklendi. Çin’de yüzde 99 etkili olduğu iddia edilene CoronaVac aşısı bir gönüllü üzerinde denemeye başlanacak, yıl sonuna kadar tamamlanacak. Rusya’da ise haziran sonu-temmuz başında deneme devreye girecek, eylül ortasında bitirilecek.
  • Sadece belirti gösterenlere test yapılmasının uygun bir strateji olmadığını İngiltere Ulusal İstatistik Ofisi’nin koronavirüs antikor testlerinin sonuçları ortaya koydu. Koronavirüse yakalananların büyük çoğunluğunun hiç belirti göstermiyor. Antikor testi pozitif çıkan 10 kişiden yedisinde, testin yapıldığı anın bir hafta sonrası ya da öncesinde belirti görülmedi. Test yapıldığı belirti gösterenler sadece yüzde 21. Daily Telegraph gazetesinin haberine göre, bu durum da ülkede yeni başlatılan virüs takip ve izleme programının işe yaramayacağı kaygılarını artırdı. İngiliz hükümetinin planlarında, belirti gösterenlerin test edilmesi ve kendilerini karantinaya alması öngürülüyor. Bu arada takip görevlilerinin de bu kişiyle temas edenleri bilgilendirmesi ve temas edenlerin de kendilerini karantinaya alması hedefleniyor. 

SAĞLIK ÇALIŞANLARININ SAĞLIĞI-SAĞLIK MUHALEFETİ

  • Korona virüsü tedavisi gören ve organ bağışı bekleyen hemşire Dilek Akçabelen vefat etti.
  • Erdoğan’ın ‘normalleşme’ adımları kapsamında 1 Haziran’dan itibaren bir çok yasağın kaldırması kararına TTB Merkez Konsey Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman  “İstanbul’dan bütün illere bu virüsü taşıyacaklar” dedi.

TOPLUMSAL MÜCADELE

· Hrant Dink Vakfı’nın ve Rakel Dink’in ölümle tehdit edilmesine ilişkin açıklama yapan HDK, ‘Bu saldırıların, tehditlerin ve nefret söylemlerinin zeminini hazırlayanın AKP-MHP iktidarı olduğunu söylüyoruz’ dedi ve ekledi  “Hala Hrant’ız hala Ermeni’yiz”.

· Minneapolis’te dün gece yapılan basın açıklamasında konuşan isimlerden biri de insan hakları savuncusu Until Freedom (Özgürlük Gelene Kadar), Women’s March (Kadınların Yürüyüşü) inisiyatiflerinin kurucusu Tamika Mallroy. Mallroy’un konuşmanın tam metni şöyle: “Target’i yakıp yıkmışlar umurumda değil. Çünkü Target’in sokaklarında bizim yanımızda olması, hakkımız olan adaleti bizimle araması lazım. AutoZone firması Philando Castile arabasında vurulduğu zaman neredeymiş? Ki bu onların kelime anlamıyla uzmanlık alanı. Neredelermiş? Eğer halkın savunmasına gelmiyorsanız, insanları sorgulayamazsınız. Genç insanlar ve hayal kırıklığına uğramış diğerleri sizin para verdiğiniz insanlar tarafından provoke edildiğinde bizi sorgulayamazsınız. Provokatörlere para veriyorsunuz. Aramızda olmaları için, halkın arasına karışıp, taş atsın, camları kırsın, binaları yaksın diye para verdiğiniz provokatörler… Gençler işte bunlara tepki gösteriyor. Öfkeliler ve bunları durdurmanın kolay bir yolu var. Polisleri tutuklayın.  Hepsini tutuklayın. Sadece bazılarını değil, sadece Minneapolis’dekileri değil. Tüm şehirlerde, Amerika’nın tamamında, siyahilerin katledildiği bütün şehirlerde, tüm şehirlerde tutuklayın. Her yerde tutuklayın.  Bütün mevzu bu. İşinizi yapın. Dediğinizi yapın. Bu ülkenin güya herkes için özgürlükler ülkesi olması gerekiyor. Bu ülke siyahiler için hiçbir zaman özgür bir yer olmadı ve artık yorulduk. Bize yağmadan bahsetmeyin. Yağmacı sizlerseniz. Amerika bizi yağmaladı. Amerikalılar buraya ilk geldiklerinde Amerikan yerlilerini yağmaladı. Yani yağma sizin işiniz. Bunu biz sizden öğrendik. Şiddeti biz sizden öğrendik. Biz şiddeti sizden öğrendik. Şiddet bizim, sizden öğrendiğimiz bir şeydi. Eğer bizim daha iyisini yapmamızı istiyorsanız, lanet olsun daha iyisini siz yapın.”

· ABD’de George Floyd’un polis şiddeti sonucu öldürülmesiyle başlayan ırkçılık karşıtı eylemlere destek mesajı yayımlayan HDP, “Amerika’da yaşayan siyahların ‘alamadıkları nefesi’ buradan hissediyor, özgür yaşam haklarını ve hak arama mücadelelerini sonuna kadar destekliyoruz” dedi.

· HDP Merkez Yürütme Kurulu, Gezi Direnişi’nin yıl dönümü dolayısıyla yazılı açıklama yaptı.

“7 yıl önce Gezi Parkı’nda hayat bulan milyonların direnişinin yıl dönümündeyiz” diye başlayan açıklamada, “İstanbul’un merkezinde halkın ortak varlığı olan ağaçların bir rant için sökülmeye başlanması ve bir parkın nasıl düzenleneceğinin halka sorulmamasını protesto edenlerin başlattığı barışçıl itiraz ve demokratik sivil itaatsizliğe karşı AKP’nin cevabı şiddet oldu. Bu saldırı ve şiddet dalgası, 11 canı aramızdan aldı, binlerce kişiyi yaraladı. İktidarın nobranlığı büyürken, demokratik kamuoyunun sesi de ülkenin her tarafından yükselmeye başlayarak benzersiz bir direniş ruhu yarattı” denildi.

“Umut ekilebilir, ürünü alınabilir bir şeydir. Gezi direnişi, kolektif bir umut hareketidir” vurgusunda bulunulan açıklamada, şunlar da kaydedildi: “Toplumsal gerçekliğimizin, hakikate yürüyen adımlarının tek bir adıma dönüşmesidir. Bu anlamda karanlıkta yaktığı ışık daima var olacaktır ve yolumuzu aydınlatacaktır. Bizler, yani halklar, ötekiler; mücadelesini yürürken öğrenenler, emekle yoğuranlar, büyük bedellerle var edenler için bir ağaç etrafında toplanmanın anlamını iktidar sahipleri bilmez. Ağaç, Gezi’den beri bizim için bir yaşam dilidir. Bu dili milyonlar konuştu, konuşmaya devam edecek. Bilindiği üzere bugün hâlâ o direnişi doğuran koşullar ve ortam değişmedi. Demokrasi, barış ve eşitlik için mücadeleyi büyütme ihtiyacı azalmadı, aksine arttı. Çünkü iktidar adalet ve özgürlüğü değil; adaletsizliği, gerginliği, kutuplaştırmayı, şiddeti, çatışmayı ve hukuksuzluğu büyüttü. Devlet, kendi vatandaşına savaş açarak, bunu sokakta gündelik bir ritüele dönüştürürken, onuru ile mücadele eden bizler, onuru ile söz kurmaya ve susmamaya devam ediyoruz. Siyaseti rüşvet, adaleti yolsuzluk, dili zehirli ve vicdani kör bir rejimin tüm saldırılarına karşı park hepimizin, ağaç hepimizin, su hepimizin, hava hepimizin, dere hepimizin, toprak hepimizin ve yaşam hepimizin diyoruz.”

HDP MYK, açıklamasının sonunda, “Nurhak’lardan Gezi Direnişi’ne özgürlük ve demokrasi için direnirken yitirdiğimiz canlarımızı tekrardan hürmetle yad ederken; mücadele sözümüzü yineliyoruz. Unutmayacağız, unutturmayacağız” mesajlarını verdi. 

· Ankara, İstanbul ve İzmir gibi çok sayıda avukatı bünyesinde bulunduran baroların etkinliğini azaltacak olan düzenlemeye, Türkiye Barolar Birliği başta olmak üzere 80 baro karşı çıkıyor. Sürece dâhil edilmediklerini ifade eden barolar, söz konusu yasa değişikliğine karşı 1 Haziran Pazartesi günü Ankara’da toplanacak.

· Hükümetin meslek örgütlerinin yapısına müdahale etme hazırlığı hakkında Diyarbakır Barosu Başkanı Cihan Aydın, “Feryat figan edenlerin sesi olmaya devam edeceğiz” dedi.

YENİ YAŞAM

  • Yönetmen Reha Erdem, “Seni Buldum Ya!” adlı filminin yakında izleyici ile online buluşacağını duyurdu.
  • Yönetmen Kazım Öz, iki günlük sokağa çıkma kısıtlaması süreci boyunca 2001 yapımı ‘Fotoğraf’ filmini erişime açtı. Sokağa çıkma kısıtlaması süresince Vimeo üzerinden erişime açılan film ‘corona’ şifresiyle izlenebiliyor.

JİN

  • İngiltere Kadın Bütçe Grubu’ndan Dr. Sara Reis, kadınların krize ekonomik olarak daha dezavantajlı bir konumdan başladığını ve krizin kadınların geliri ve istihdam olanaklarını olumsuz etkileyerek, ücret farkları da dahil olmak üzere mevcut cinsiyet eşitsizliklerini artıracağını söylüyor. Resolution Foundation vakfının araştırmaları da düşük ücretli sektörlerin evden çalışmaya müsait olmadığını ve bu sektörlerde çalışanların yüzde 69’unun kadın olduğunu gösteriyor. Kadınların işyerinde eşitliği meselesi kriz nedeniyle onlarca yıl geriye gideceği düşünülüyor.
  • Eşbaşkanlık Kürt kadınları ile sınırlı kalmamalı!- Sebahat Tuncel

Eşbaşkanlık sistemi siyasetin demokratikleşmesi, kadınların siyasete güçlü katılımı, yerel demokrasinin gelişmesi açısından çok kıymetli bir araç. Çünkü bizim eşbaşkanlık sistemimiz, sadece kadın-erkek eşitliğini sağlamıyor, halkların, inançların temsilini de esas alıyor. Yine sadece temsili yerlerde değil, yüzde 50 cinsiyet kotası ile birlikte, genel merkezden il ve ilçe yönetimlerine, mahalle ve köy meclislerinden yerel yönetimlere kadar toplumun örgütlenmesi için kurulan tüm mekanizmalarda uygulanmaktadır. Bu aynı zamanda bir zihniyet devrimidir. Ataerkiye vurulan en büyük darbedir. Bu nedenle erkek egemen siyaset anlayışını savunan, kadın erkek eşitliğini kendi gelecekleri için tehdit olarak “önce kadınları vurun” düsturuna sarılmaktadır. Eşbaşkanlık sistemini bir tehlike olarak görmektedir. http://yeniyasamgazetesi1.com/esbaskanlik-kurt-kadinlari-ile-sinirli-kalmamali/

SİYASAL SAĞLIK

Post-korona dönemde demokratik siyasetin yeniden inşası – II

Kapitalist moderniteye dayalı dünya-sistemde, iktidarın her yerde olması, yani hukuk kurallarıyla, ekonomik süreçlerle, bilgi ilişkileriyle, askeri zor ve savaşlarla, cinsel ilişkilerle topluma siyaset etmesi kurumsal olarak dışsal olsa da ilişkiler düzleminde içseldir. İktidarın, bütünsel olarak hukuk normlarıyla her yerdeliği, aynı zamanda ahlaki çöküntünün vahametini gösterir. Toplumun tahakküm ve tüketim kültürüyle gözetim ve denetim altına alınması pandemi ve sonrasında ahlaki ve politik bir sorun olmaya devam edecektir. İktidar, şehvet ve cinayet ölçüsünün yol açtığı kırım ve hastalıklar, manevi çöküntünün ve çözümsüzlüğün yarattığı intiharlar, canavarlaşan bireycilik, bir avuç tekelci elitin artan zenginliği ve bolluğunun bedeli olarak işsizlik, yoksulluk, açlık ile artan ekolojik sorunlar, kadının metalaştırılması ve daha sayabileceğimiz onlarca sorun kar maksimizasyonuna dayanan ölçüsüz sömürü mekanizmalarını parçalamayı gerektiriyor. Kapitalist tekelci sistem, ahlakın inkârı ve imhası olduğu için, özünde bir kriz yönetimidir. Dolayısıyla, aynı zamanda krizin kendisidir. Ahlaki kriz ve yoksunluktan kaynaklı sorun ve sonuçlar ancak demokratik siyasetin kendisini direniş eksenli kurmasıyla alternatif bir sonuç üretebilecektir.

Bilcümle, kendimizi ve tüm insanlığı kapitalist hegemonyanın etki alanından çıkarmak için berrak bir zihinle düşünmeye fazlasıyla ihtiyaç var. Dün, bugün ve gelecek zaman diyalektiği üzerinden yerel ve evrensel tüm devrimci-direnişçi mirası sahiplenerek “hakikat”in çoğulcu anaforunda siyasanın alternatif bir toplumsallık yaratma gücünü yeni bir özgürlük ve yaşam felsefesi bağlamında yeniden kurmak için yeterli birikim, donanım ve güce sahip olunduğuna inanmakla büyük özgürlük yürüyüşünü zafere ve başarıya taşımak her zamankinden daha çok imkân dâhilindedir. https://gazetekarinca.com/2020/05/post-korona-donemde-demokratik-siyasetin-yeniden-insasi-ii/

GÖRÜŞLER

  • Corona-Kapitalizm Sıddık Akın-Sağlık ve Politika Okulu Öğrencisi

Devletlerin salgını kontrol altına alma çabaları izleme, disiplin ve cezalandırma teknolojilerini geliştirerek totaliter eğilimleri güçlendirmektedir. Salgının siyasal yönetimi sibernetik denetimi tek çözüm olarak dayatmaya başlamıştır ve bu toplumsal mücadeleler açısından oldukça önemli bir soruna işaret etmektedir. Savaşlarda ve sınırlarda kullanılan dijital gözetim uygulamalarının benzerleri ile bedenlerin bireysel hareketlerini gözetleme imkanı açığa çıkmıştır ve daha önce mültecilere uygulanan kapatma pratikleri ile en güvencesiz kesimlere uygulanan zorla çalıştırma pratiklerinin benzerleri salgınla mücadele adı altında yaygınlaşmaya başlamıştır. Üst sınıfların kendilerini kolayca yalıtabildiği, alt sınıflarınsa salgının tüm etkilerine açık olduğu bir tür “pandemik kast sistemi” hızla gelişmekte ve mevcut ayrımcılık ve eşitsizlikleri derinleştirmektedir. Salgın tehdidi ortadan kaldırıldıktan sonra da dezavantajlı kesimleri, diğer canlıları ve gelecek kuşakların yaşamlarını da gözetecek şekilde ortak çözümler üzerinde uzlaşmak ve bu yönde ortak uygulamaları geliştirmek yaşamsal bir zorunluluktur.

Bütün arzusu kar olan kapitalizm, bu pandeminin de çıplak bir şekilde gösterdiği gibi var olmayan bir şeyi satın alamaz. Milyarlarca dolarlık yatırımlarla harıl harıl aşı ve ilaç üretip eski normale dönmenin gayesi içindeler. Artık biliyoruz ki aşı da ilaç da bizim emeğimizin bir ürünü olacaktır. Bu emeği canlı-kanlı hale getirecek olan da dayanışma ve müştereklerimiz olacaktır. http://yeniyasamgazetesi1.com/corona-kapitalizm/

EKLER

  • Alpay Azap: Kitle bağışıklığına gitmek ölümle kumar olur.
  • Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Alpay Azap, 1 Haziran itibariyle başlayacak “gevşeme” sürecinin çok sık takip edilerek kararların buna göre revize edilmemesi ve toplumun rehavete kapılması halinde hastalığın tekrar pik yapabileceğini söylüyor. Azap’a göre gevşeme politikalarının ekonomik, toplumsal nedenler kadar tıbbi nedenleri de var. Zira salgın nedeniyle hastaneye başvurmaktan korkan çok sayıda insan başka hastalıklarının tedavilerini erteliyor ve bu süreçte tedavi şansını da kaybediyor. Azap’a göre gevşeme politikalarının bir diğer nedeni ise, aşının kısa vadede bulunmayacak olması. https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2020/05/31/alpay-azap-kitle-bagisikligina-gitmek-olumle-kumar-olur/
  • Lovejoy: İnsan sağlığı doğaya saygıdan geçer

Son 50 yılda karasal türlerin popülasyonunda yüzde 38 ve deniz türlerin popülasyonunda yüzde 36 azalma, en fazla kayıp yüzde 82 ile sulak alanlarda ve canlı türlerinde yüzde 60’lık genel bir kayıp yaşandı. Science tarafından yayınlanan “Yeryüzündeki yaşamın giderek yayılan insan kaynaklı azalışı dönüştürücü bir değişim ihtiyacına işaret ediyor” başlıklı bir araştırmada, yeryüzünün yüzde 70’inin doğrudan değişikliğe uğratıldığı, okyanus yüzeyinin yüzde 66’sının giderek artan kümülatif etkilere maruz kaldığı; sulak alanların yüzde 85’inin 1700’lerden beri yok olduğu ve bin kilometreden uzun nehirlerin yüzde 77’sinin artık doğrudan kaynağından denizlere akamadığı kaydedildi.

Prof. Dr. Thomas E. Lovejoy: İçinden geçtiğimiz mevcut pandemi krizi ve çevresel krizler, doğayı öncelik alan ve insan arzularının doğa ile bütünleştiği yeni ve sürdürülebilir bir model için bir çığlık olarak yükseliyor. Yaşayan Gezegen’in bize söylediğini dinlemek için çok geciktik. http://yeniyasamgazetesi1.com/lovejoy-insan-sagligi-dogaya-saygidan-gecer/

  • ALAIN BADIOU’YLA GEZİ, “HADİSE” VE “YENİ KOMÜNİZM” ÜZERİNE

Bir “hadise” ki can ile canan arasında

Gezi benim için açıkça bir “hadise”dir. Yeni bir şeyin, yeni bir siyaset alanının, yeni imkânların kitlesel olarak yaratımıdır. “Hadise” tamama ermiş bir şey değildir, bir önermedir, bir süreçtir.

Yeni bir siyasal hadiseyle karşı karşıya olduğumuzda –benim tanımıma göre bir hadise illâ siyasal olmayabilir, sanatsal, teorik hadiseler, aşk hadisesi de vardır– mekânın mobilizasyonu ve bu mobilizasyonun olumlanması söz konusudur. Hadise, bu mobilizasyonun olumlanmasıdır. “Her yer Taksim, her yer direniş” sloganı bu mobilizasyonun olumlanmasıdır. Gezi’de hadisenin adı “direniş”tir. Çağdaş siyasal alanın dört unsurunun yarattığı çokluktan ibaret değildir. Bu, açıktır ki, siyasal hadisenin ta kendisidir. Birincisi, alanın unsurlarının kolektif seferberliği söz konusudur; buradaki koşullarda, Türkiyeli insanların kolektif varlığını görüyoruz. İkincisi, bu seferberliğin karmaşık bir kompozisyonu vardır. Halkın sadece bir kesimi değil, birçok kesimi buradadır. Üçüncüsü, somut olarak yeni bir siyasal alanın yaratılmasıdır. Kelimenin gerçek anlamıyla “alan”ın, mekânın siyasallaştırılmasıdır, bir fabrikanın, bir üniversitenin işgali gibi; Türkiye’de kentsel alanın bir bölümü siyasallaştırılmıştır. Ve nihayet, bütün unsurları birleştiren yeni bir isim söz konusudur: “Direniş”. İsmin bizatihi kendisi bir yaratımdır, pek çok biçimde karşımıza çıkabilir. Hadisenin adı, bizatihi hadisenin kendisine dahildir. Hadise varolmuştur, hadiseye bir isim konmuştur artık ve yeni imkânlar önümüzde açılmıştır. Bu imkânların gerçeklik kazanması artık Türkiye’nin siyasî bir meselesidir. Hadisenin sonuçları, yeni bir siyasal öznenin gelişimine bağlıdır. https://birartibir.org/a-dan-x-e/736-bir-hadise-ki-can-ile-canan-arasinda



İLİŞKİLİ İÇERİK

KORONA GÜNLÜK 22-28 KASIM 2021

Sağlığın piyasalaştırıldığı, emeğin değersizleştirildiği ve yabancılaştırıldığı, kışkırtılmış sağlık hizmetinin olduğu, kapitalist erkek egemen sağlık sisteminin ...