Home / KORONA GÜNLÜKLERİ / Korona Günlüğü 3 Eylül 2020

Korona Günlüğü 3 Eylül 2020

   

GÜNDEM

 

  • ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’nden eyaletlere ‘Ekim’e kadar aşı dağıtımına hazırlıklı olun’ çağrısı… New York Times gazetesinin yayımladığı planlama öngörülerinde, CDC’nin Ekim sonuna kadar bir ya da iki Covid-19 aşısının sınırlı sayıda temin edilebilmesi için hazırlıklar yaptığı belirtiliyor. Belgede aşıların, sağlık çalışanları, ulusal güvenlik personeli, bakım evinde kalanlar ve çalışanlar dahil yüksek risk grubundakilere ücretsiz olacağı belirtiliyor.
  • Sermaye salgın dinlemiyor. Pandemi bahanesi ile işçileri fabrikaya hapseden Dardanel cirosunu ikiye katladı. 2020 yılı ilk yarısına ilişkin finansal sonuçlarını açıklayan şirketin Ocak-Haziran 2020 döneminde satış gelirlerini yüzde 96’lık artışla 462 milyon TL’ye yükselttiği ve tarihinin en yüksek yarıyıl cirosuna ulaşmış olduğu kaydedildi.
  • İktidarın baroları bölmek için Meclis’ten çıkardığı “çoklu baro” düzenlemesinin ardından İstanbul ve Ankara’da yeni baro kurmak isteyen yandaş hukuk dernekleri, avukatlardan gerekli 2 bin imzayı toplayamadı.
  • Sakarya’nın Akyazı ilçesinde ikamet eden Uşşaki tarikatı lideri Fatih Nusrullah, 12 yaşındaki kız çocuğuna cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla geçen perşembe günü jandarma tarafından gözaltına alındı. Mahkemeye sevkedilen Fatih Nusrullah tutuklanarak cezaevine gönderildi.
  • Savaş politikaları, işsizlik, yoksulluk… Madde bağımlılığı son yıllarda Şırnak, Cizre, Silopi, İdil ve Uludere’de ciddi bir artış gösterdi. Sadece bir köyde 30 kişinin madde bağımlısı olduğu ifade edildi. Madde bağımlılığının tıbbi bir sorun olmadığı, doğrudan siyasal ve toplumsal bir sorun olduğunu gösteren çarpıcı bir örnek oldu.
  • Sağlıkta dönüşüm programı sağlıkta yıkıma götürmeye devam ediyor. Karabük’te yaşayan kanser hastası Sefer Manaz isimli hasta, ilacının SGK tarafından ödenmesi için açtığı davayı beklerken hayatını kaybetti.
  • Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Adalet için Mücadele, Demokrasi için Hukukçular, Hukukçu Dayanışması ve Toplumsal Hukuk’un çağrısı ile bir araya gelen avukatlar, ölüm orucundaki meslektaşları Aytaç Ünsal’ın tahliye edilmesi için 10’uncu kez Yargıtay 16. Ceza Dairesi’ne dilekçe verdi.
  • Pandemi ile mücadele ateş pahası! Covid-19’la mücadele kapsamında zatürre ve grip aşısı olmak isteyen bir kişi en az 416 TL ödüyor. PCR testi ve diğer sağlık giderleri de eklendiğinde harcamalar 900 liraya kadar çıkıyor. Zatüre aşısı :344 TL, Grip Aşısı (2019): 72 TL, Özel hastanede PCR Testi:250-500 TL, Maske (aylık): 30-60 TL, Dezenfektan (aylık): 25-50 TL, Siperlik: 10 TL
  • İç Anadolu Bölgesi Hapishaneleri Hak İhlalleri Raporu’nu açıklayan ÖHD, koronavirüs sürecinin yönetimi sürecinde sorunlar yaşandığı, alınan önlemlerin tecrit olarak kullanıldığı belirtildi.
  • Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın aşure gönderdiği Büşra hemşireyi tehdit eden Süleyman Kaan Altınok adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

 

MEVCUT DURUM – SALGININ KONTROLÜ – SAĞLIK ÇALIŞANLARININ SAĞLIĞI

 

  • Dünya genelinde toplam vaka sayısı 26 milyonu da geçti, pandemi dur durak bilmiyor. Tırmanış tüm hızıyla devam ediyor. Dünya genelinde salgının yerleştiği ülkelerde pek değişiklik yok. Kuzey ve Güney Amerika, Güney ve Güneydoğu Asya, Latin Amerika ve Afrika pandemiden ciddi etkileniyor.
  • Toplam vaka sayısında Brezilya 4 milyonun üzerine çıkarken, Hindistan 3.9 milyona yaklaştı. On beş ülkede toplam vaka sayısı 300 binin üzerine çıktı.
  • Küresel olarak yeni vaka sayısı 286 binin üzerine çıktı. Bir iki gün içinde günlük 300 bin vaka tespiti sürpriz olmayacak.
  • 83 bine yaklaşan yeni vaka sayısı ile Hindistan rekor kırmaya devam ediyor. Günlük vaka bildiriminde binin üzerine çıkan ülke sayısı yeniden 30’a yükseldi. Yeni vaka sayısının en yüksek olduğu ülkeler Brezilya (48.6 bin), ABD (41.6 bin), Arjantin (10.9 bin) ve Kolombiya (9.3 bin) değişmeden devam ediyor. Meksika ve Peru’da 6 binin üzerinde günlük vaka ile ciddiyetini koruyor.
  • Avrupa’da tehdit büyüyor. Avrupa kıtasında yeni vaka tespiti 35 binin üzerine çıktı. Rusya 5 bin civarında günlük bildirim ile istikrarını korusa da İspanya ve Fransa’da Covid-19 patlama yaptı. Son 24 saatte İspanya’da 8 bin 581 kişide, Fransa’da 7 binin üzerinde yeni vaka tespit edildi. Günlük vaka sayısında yükseklik İngiltere’de (1,508), Almanya’da (1,390) ve İtalya’da (1,326) da devam ediyor.
  • Covid-19 nedeniyle can kaybı da tırmanmaya devam ediyor. Son 24 saatte can kaybı 6 bin 316 kişiye yükseldi. Üç ülkede günlük ölüm binin üzerine çıktı: Brezilya (1,218 ölüm), ABD (1,090 ölüm) ve Hindistan (1,026 ölüm). Bu ülkeleri 827 ölüm ile Meksika, 296 ölüm ile Kolombiya izliyor.
  • Resmi istatistiklere göre yeni vaka, ölüm ve ağır hasta sayısı artıyor. Günlük ölüm bildirimi 40’ın üzerinde devam ediyor. Son 24 saatte Türkiye’de yeni vaka sayısı 1,600 sınırına dayanırken Covid-19 nedeniyle can kaybı 45 oldu. Aktif hasta sayısı yeniden 20 bin civarına yükseldi. Ağır hasta sayısı da binin üzerine çıktı. Test sayısı yeniden 110 bin sınırında…
  • Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Bilim Kurulu toplantısının ardından konuştu: “Coronavirus salgınında birinci dalganın ikinci zirvesini yaşıyoruz, salgın artarak devam ediyor. Düğünler, bayramlardaki dikkatsizlik bizi bu hallere getirdi. Salgın her geçen gün daha fazla insana bulaşıyor. Hastanelerimizin yükü artıyor. Coronavirus’e yakalanan 29 bin 865 çalışanımız oldu. 52 sağlık çalışanımızı kaybettik. Şu an vaka sayısının en fazla olduğu il Ankara, İstanbul’u iki kat geçmiş durumda. Birtakım tedbirler alınmaya başlandı. Sokağa çıkma yasağı gibi bir konu gündemimizde yok. Futbol liginin ilk sezonunda müsabakaların seyircisiz oynanması tavsiye edildi.”
  • CHP Ankara Milletvekili Dr. Servet Ünsal, Bilkent Şehir Hastanesi’nde180’den fazla hastanın yoğun bakım beklediğini söyledi. Ünsal, yoğum bakım yatak sayısının iki katına çıkarılmasına rağmen ihtiyacın karşılanamadığını belirtti.
  • Hacettepe Üniversitesi’nden iç hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Mustafa Cankurtaran, bulunduğu şehirde hızla artan‘corona’ vakalarına dikkat çekerek “Ankara Wuhan oldu”: “Ankara Wuhan oldu. 10-14 gün sokağa çıkma yasağı gelmeli. Ankara sağlık kapasitesi aşabilir. Artık hasta yatıracak yoğun bakım zorlaşıyor. Kapalı her hastane açılmalı. Özel yoğun bakımlar pandemi için açılmalı. Halkın inisiyatifine bırakmak yanlış.”
  • Evinde karantinada olan kadın ölü bulundu. Konya’da Coronavirus nedeniyle evinde karantinada olan 75 yaşındaki Arife Zihinli banyoda ölü bulundu. Zihinli’nin Coronavirus nedeniyle 5 gün önce evinde karantinaya alındığı öğrenildi.
  • Artvin İl Milli Eğitim’den okullara: “Kamu çalışanları arasında vakalar var, özel durum yoksa il dışına izin vermeyin”
  • Bayramın ardından yeni önlemlere tanık olduk. Yaz bitti, düğünler bitti. Salgın nedeniyle artık önlem (kısıtlamalar) gelebilir diyorduk, yanılmadık. Mış gibi salgın yönetimi devam ediyor. İçişleri Bakanlığı, 81 il valiliğine “Covid-19 Tedbirleri” konulu ek genelge gönderdi. Genelgeyle, 14 ilde sokak/köy düğünü, sünnet düğünü, kına gecesi, nişan gibi etkinliklerine ilişkin yasak cumadan itibaren ülke genelinde uygulanacak. Bu kapsamda 81 ilde; sokak/köy düğünü, sünnet düğünü, kına gecesi, nişan gibi etkinliklere müsaade edilmeyecek. Ancak nikah merasimi şeklinde yapılabilecek düğünler ile nikahların en fazla 1 saat süre içerisinde tamamlanması sağlanacak. Nikah merasimi şeklinde düğün veya nikah yapılacak düğün salonlarında, sandalye/koltuk düzeni, fiziki mesafe koşullarına uygun ve dans/oyun pisti/alanlarını da kapatacak şekilde oluşturulacak. Nikah merasimi şeklinde yapılacak düğünler ile nikahlarda, oyun oynanması/dans edilmesine, toplu yemek verilmesi de dahil olmak üzere her türlü yiyecek-içecek servisi/ikramı (paketli su servisi hariç) yapılmasına hiçbir şekilde izin verilmeyecek. Gelinle damadın birinci ve ikinci derece yakını olmayan 65 yaş ve üzeri vatandaşlar ile 15 yaş altı çocukların düğünlere ve nikah törenlerine katılması yasaklanacak.
  • Sağlık Emekçileri Sendikası (SES), Coronavirus vakalarının arttığı enfekte olan Mardin’de sağlık çalışanlarının 600’e ulaştığını aktardı. Toplam vaka sayısının 11 bine ulaştığı kentte görev yapan sağlıkçıların 3’te biri Covid-19 ile enfekte oldu. SES Mardin Şube Sekreteri Ahmet Özen, “Topluma 14 gün uygulanan karantina süreci sağlıkçılarda 7 güne indirilmiş durumda. 7 günden sonra tekrar test yapılıp, negatif gelirse tekrar çalıştırılıyor” dedi.
  • SES Mersin şubesi sağlık çalışanları arasında artan Coronavirus vakalarına dikkat çekti. Açıklamaya göre Türkiye’de enfekte sağlık çalışanı oranı %10-12 ile dünyada ilk sıralarda yer alıyor. Acilen sağlık çalışanlarının sayısının artırılması ve sağlık çalışanlarına rutin test yapılmasına en öncelikli talepler arasında…. SES tarafından yapılan açıklamada, sağlık emekçilerinin sayısını yeterli oranda artırmamanın doğuracağı sorunlar şöyle sıralandı: “Sağlık emekçilerini uzun saatler, arka arkaya, yorgun şekilde çalıştırmak, salgın döneminin gereksinimi olan dinlenme olanaklarının artırılması, mesai saatlerinin kısaltılması, 24 saat çalışmanın kaldırılması gibi önlemleri uygulanamaz hale getirilmesi demektir. Sağlık emekçilerinin sayısının artırılmaması, yıllık izinlerinin kaldırılması demektir.  Sağlık emekçilerine az test yapılması demektir. Enfekte sağlık emekçilerinin hastalığının az tespit edilmesi demektir.  Temaslı sağlık emekçilerinin, hatta pozitif sağlık emekçilerinin çalıştırılması demektir. İdari izinli sayılması gereken, risk gurubu sağlık emekçilerinin yaşamları riske atılarak çalıştırılması demektir.  Hamile olup enfekte olan sağlık emekçisinin yerine yine bir hamile sağlık emekçisi koymak demektir.  Sağlık emekçileri açık kapatmak için bir gün oraya, bir gün buraya güvensiz şekilde görevlendirilmesi, salgının yayılımı demektir.  Yani, ne olursan ol, yeter ki çalış denmektedir.”
  • Türk Tabipleri Birliği (TTB), sekiz günde sekiz hekimin Covid-19 nedeniyle hayatını kaybettiğini duyurdu.
  • Ankara Tabip Odası (ATO) Yönetim Kurulu’nun gerçekleştirdiği çalışmanın sonuçlarına göre, 2 Eylül itibariyle 693 sağlık emekçisinin koronavirüs (Kovid-19) testi pozitif çıktı. Son 19 günde ise 176 sağlık çalışanına daha Kovid-19 tanısı konuldu. ATO, testi pozitif çıkan sağlık emekçilerinin bölüm dağılımlarına ilişkin şu bilgileri paylaştı: “Uzman hekim: 106, Asistan: 60, Aile hekimi: 30, Eczacı: 7, Laborant: 5, Fizyoterapist-Diyetisyen: 3, Hemşire- Ebe: 106, ATT- Sağlık Memuru: 37, Güvenlik: 10, İdari personel: 6, Röntgen teknisyeni: 5, İşyeri hekimi: 2, Temizlik işçisi: 84, Tıbbi sekreter: 35, Mutfak çalışanı: 7, Diş hekimi: 5, Anestezi Teknisyeni: 3, Mutemet: 1, Hayatını kaybedenler: 2 hekim, 1 diş hekimi, 1 sağlık işçisi.”
  • CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, devlet ve üniversite hastanelerinin icralık olduğunu vurgulayarak, pandemi koşullarında hastanelerin enjektör dahi alamayacak durumda olduğuna dikkat çekti. Ankara’da 29 Mayıs Hastanesinin nerdeyse kendisinin karantinaya alınacağını söyleyen Emir, “Çalışan sağlık personelinin yarısından fazlasının Kovid-19 testi pozitif” dedi.
  • Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (ECDC) Avrupa’daki Covid-19 vakalarının salgının zirve yapmaya başladığı Mart seviyelerine yükseldiğini ancak okulların tekrar açılmasının yeni bir risk teşkil etmeyebileceğini açıkladı. ECDC verilerine göre, Avrupa’da‘corona’ vakalarında artışın başladığı mart ayının sonunda vaka sayısı her 100 bin kişide 40 kişi seviyesindeydi. Bu sayı nisan sonuna kadar her 100 bin kişi için 70’e çıkmıştı. Vaka sayılarında şu andaki artış kısmen daha fazla test yapılmasından da kaynaklanıyor.
  • Covid-19 manzaraları: Rize’de 148 kişi izolasyonu deldi, Konya’da altın günü sonrası 68 daire karantinaya alındı

 

TOPLUMSAL MÜCADELE-SAĞLIK MUHALEFETİ

 

  • Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Sinan Adıyaman, Koronavirüs (Covid-19) pandemisinin Türkiye’deki seyriyle ilgili olarak RS FM’de değerlendirmelerde bulundu. Ankara, Erzurum, Rize ve Malatya valileri ile Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlarının yaptıkları açıklamalarla verilerin bir birine uymadığına dikkat çeken Adıyaman, “Testler 214 merkezde yapılıyor şimdi. Doktor arkadaşlar hastalarının test sonuçlarını öğrenemiyor. Onlar bakanlıkta bir merkeze gidiyor ve 2- 3 kişi biliyor. ‘Şeffaflık’ diyorsanız bu gizlilik niye? Bu merkezlerle neden gizlilik sözleşmesi imzalıyorsunuz? Ne saklıyorsunuz? Bu rakamların gerçeği yansıtmadığı ortaya çıktı. Test sayıları, kaç pozitif çıktı, kaç negatif var? Bir tek Sağlık Bakanı’nın kendisi ve 2- 3 bürokratın bilmesiyle pandemiyle mücadele olmaz.”
  • Diş hekimleri: Alkışlar tükenmişlik ve güvensizlik duygumuzu silmeye yetmiyor: Pandemi sürecinde sağlık çalışanları arasında ölümlerin giderek arttığını ve durumu endişeyle izlediklerini kaydeden İstanbul Diş Hekimleri Odası Başkan Vekili Tarık İşmen, “Alkışlar; kaygı, güvensizlik ve tükenmişlik duygumuzu silmeye yetmiyor. Unutulmamalı ki; tüm koşullara rağmen özverili biçimde çalışmaktan ödün vermeyen sağlık çalışanları, hekim ve dişhekimleri, toplum sağlığının sigortasıdır. Enerjileri motivasyonları tükense de umutları tükenmez. Onlar bu fedakarlıkta yalnız bırakılmamalı ve sesleri duyulmalı. Tüm kurum ve kuruluşlarla birlikte, halkımızı da sağlık çalışanlarımıza destek vermeye çağırıyoruz” dedi.
  • CHP İzmir Milletvekili Mahir Polat, Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Hastanesi Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) İş Yeri Temsilcisi Günseli Uğur’un sürgün edilmesini Meclis gündeme taşıdı. DEÜ Hastanesi’nin aldığı karara tepki gösteren Polat, “Sağlıkçılar üniversite hastanesinde hemşire eksiği olduğunu belirtirken, hastane yönetimi; ihtiyaç olan bir yerden hiç de acil hemşireye ihtiyaç olmayan Buca Aile Sağlık Merkezi’ne sağlıkçımızı görevlendirdi” dedi. Sürgün kararının hastanedeki haksızlıklara karşı olan mücadeleyi sekteye uğratmak için olduğunu vurgulayan Polat, “Bakanların her akşam çıkıp alkışlattığı, yurttaşlarımızın bireysel olarak nasıl destek olabiliriz diye düşündüğü sağlıkçılarımızı hastanede koronavirüsüne karşı yeterli tedbirleri almayıp ek ödemelerinde kesinti yaptılar. Sağlıkçılar bunları dile getirdiği için soruşturma açtılar. Son olarak ise 15 yıldır DEÜ Hastanesi bünyesinde çalışan SES İş Yeri Temsilcisi Günseli Uğur hiçbir gerekçe gösterilmeden görevlendirme adı altında sürgün edildi. DEÜ Hastanesi sağlık emekçilerinin şartlarını iyileştirmek yerine, süründürmeye çalışıyor. Bu zihniyetin karşısında, sağlıkçılarımızın yanında olacağız” diye konuştu.

 

YENİ YAŞAM İNŞASI 

 

Bijareyen Baran: Dersim’in sessiz hafızası- Engin Sustam

“1970’lerden beri Dersim’de ve Kürt alanında önemli protest ve antifaşist müziğin hafızası olan Ali Baran’ın hayatı, müzik anlatısı, klamları (ya da bir çok stran, lawik, lawjê, dilok, beyit, qêsîde’leri) ve müziğe dair yaklaşımı, babası ve ustası olarak gördüğü Mahmut Baran’a adadığı ‘Bijareyen Baran’ (Baran’ın En İyileri) adlı kitapta toplandı ve DAM (Dersim Araştırmaları Merkezi) Yayınları’ndan üç dilde çıktı (Kürtçe, İngilizce ve Türkçe). Kitap, sadece Ali Baran’ın eserlerini ele almıyor, notalarıyla işlediği eserlerinde Dersim’in hafızası, Kürdistan ağıtlarına yansıyan isyanın dili ele alınıyor.”

“Müzik, Kürt alanındaki sosyolojik ilişkilerin merkezindedir. 1970’lerden bu yana ve hatta eski gelenekten günümüze kadar müzik, devletsiz Kürtlerin toplumsal direnişinin belleği, trajedilerin erkanı, acıyı inceden işleyen bir politik bilinçle kurulan yakın bağların alanı olmuştur. Kürt müziğinin içine yerleşen ‘Lo’ sesleri sadece nefesi düzenleyen bir ritimsel eklemleme değildir, ‘Lo’lar Kürtlerin yaralı bilincinin notlarıdır, Baran bu yaralı bilinci gün yüzüne çıkarırken sesini ‘Lo’nun derin ve sade, yumuşak ve kadifemsi, hafif nazallarını öne çıkarır. Kürt müziği içinde özellikle üzüntü ve meditasyonun ifadesine uygundur ‘Lo’ vurgusu. Ancak bu tek kayıtla sınırlı değildir ve tüm hüznün hafızasına yaslanan tarihin etkinliklerinde, hikâyelerinde de yer alır. ‘Zo’lar (Ermeniler) ve ‘Lo’lar Dersim’in hafızasıdır ve bu hüzünlü meramın tarihi Baran’ın klamlarına işlemiştir. Belki de bundan dolayı acı ve trajediye bulanmış halkların hafızası, sürekli şekilde ırkçılığa maruz kalmış veya dışlanmış zor koşullara tabi kalmış halkların yaşanmışlıkları müzikte başka bir hüzün mekanını kendine mesken edinir. Bu şey uzun havalar, ağıtlar ve beyitler şeklinde söylenen şarkıların, türkülerin politik olmasıyla pek alakalı olsa da toplulukların hayatının da müziğe yansımasıdır. Ali Baran tam da babasından devraldığı bu hafızaya yaslanırken bizi Dengbêj odalarına, ozanların sazının tınılarına, âşıkların sesinin nefesine götürür. Bu şey sadece sözlere, kelama yansıyan bir tespit değildir, bestelere baktığımızda Zerdüştlüğün, Ehl-i Hak’ın, Dersimli Kızılbaşlığın ve Ezidîliğin inanç kodlarının, ritüellerinin, makamlarının misafir odasında bulunuruz. Bir Kürt Dengbêji, olağanüstü hafıza kapasitesine sahip biri olarak gezgin gibi köylerde, meralarda ve aşiretlerin davetleri arasında odalarda, yollarda dolanan bir göçmendir. Mahmut Baran ve oğlu Ali Baran tam da Cemlerin hafızasını yazıya ve söze dökerek bir Alevi Dengbêjliğine yaslanırlar. Biz burada sadece sesin güçlü kalitesine şahit olmayız veya bir müzik aletinin olası ustalığına, kitabın sayfaları arasına dizilmiş güçlü bir repertuarı da görmekteyiz.”

 

JİN

 

  • Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na bağlı Türkiye Genel Hizmetler İşçileri Sendikası (Genel-İş) İstanbul Anadolu Yakası 1 Nolu Şube Kadın Komitesi, İstanbul Sözleşmesi için Kadıköy Belediyesi önünde açıklama yaptı. “Bir kadın arkadaşımızı daha kadın cinayetlerinde kaybetmeye, bir kadın arkadaşımızın tacize-tecavüze uğramasına, bir kadın arkadaşımızın daha kişiliğinin saldırıya uğramasına izin vermeyeceğiz. Bizim sahip olduğumuz direniş kültürü, bugünün güncel kadın mücadelesi ile harmanlanarak, size gerekli cevabı verecektir. Kadına ve haklarına dokunan eller kırılacak, bu topraklar özgür kadının ülkesi olacaktır.”
  • Kadın Özgürlük Sözleşmesine… – Figen Yüksekdağ*

“Kadınların durmaksızın katledilmesi, en ağır işkencelere uğraması, mağdur ve güvencesiz bırakılması siyasi iktidarın umurunda değil. Bir dönemin taht oyunları yüzü suyu hürmetine altına imza konulan İstanbul Sözleşmesi erkek iktidarın fıtratına aykırı. Sözleşmeyi bozma harekâtında koçbaşı rolü oynayan birtakım isim ve kesimlerin etkisinden ibaret değil bu süreç. Bugün değilse yarın, falan kişi ağzından değilse filan kişi ağzından önümüze getirilecekti. Ancak iktidar, kendisi açısından bir ara dönemle takiye ile sembolize olan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme hamlesiyle aslına rücu etmiş, başka bir dönem açtığını işaret etmiş oluyor. Artık cemaat adı altındaki darbeci, gerici, faşist yapılarla aradaki mesafe kapanıyor, ilişkiler yeniden düzenleniyor. Mesela İstanbul Sözleşmesi sürecinde doğrudan Saray’ı yönetmeye girişen AKP’li kadınlar da dâhil olmak üzere itiraz edenleri had bildirip, hakaret eden ve artık hiç de kendini derine, paralele gizleme gereği duymayan bir cemaat-iktidar ilişkisi, etkileşimi var. Türkiye’deki hâkim siyasi yapının doğduğu ve varlığını borçlu olduğu dinci-faşist merkez, açıktan bir IŞİD ya da İhvan hattından yönetilmesi konusunda basıncını arttırıyor. Üstelik dün FETÖ’cülerin olduğu gibi “paralel devlet” değil, Saray’ı dik açıyla kesen bir devlet gücü durumundalar.”

“Artık mesele sadece var olanı korumak, İstanbul Sözleşmesi gibi kazanımları savunmak değil, şahikasına varmış saldırılara büyük bir kadın özgürlük sözleşmesiyle ve hareketiyle cevap olmaktır. Yeni yaşamın ve doğa, kadın, emek, özgürlük, barış merkezli yeni bir toplumsal düzenin öncü kolu olarak yürümeye girişmektir. Bugün “Ölmek istemiyorum” diyerek katledilen, kanıyla yere katilinin adını yazan, kadınların anısı ve hesabı omuzlarımızda. Aslında çoğu isimsiz kadın, kendi kanıyla bir tarih yazıyor. Ölümleri, isyanı, haklılıkları, dökülen tüm kanı, bir kurtuluş ve kadın zaferi tarihine dönüştürmek hepimizin ellerinde.”

Kadın Özgürlük Sözleşmesine… – Figen Yüksekdağ*

 

SİYASAL SAĞLIK – EKOLOJİK SAĞLIK

 

·      Zenginler iklim krizindeki sorumluluklarından nasıl kaçıyor?- George Monbiot

“Geçtiğimiz ay, küresel insan nüfusunun tepe noktasına ulaşacağını ve çoğu bilim insanının öngördüğünden çok daha erken çökeceğini gösteren geniş çaplı bir araştırma yayınlandığında, saf bir şekilde, zengin ülkelerde yaşayan insanların tüm dünyadaki çevre sorunlarından nüfus artışını sorumlu tutmayı bırakacağını düşünmüştüm. Hata etmişim. Tam aksine, durum daha da kötüleşmiş gibi görünüyor.”

“…yaygın biçimde, çevresel çöküşün genel bir açıklaması olarak kullanılmaktadır. Nüfus artışına ilişkin panik, artan tüketimin (bolluğun) etkilerinden en fazla sorumlu olan kişilerin, en az sorumlu olanları suçlamasına fırsat sunuyor.”

“Malthusçuluk kolayca ırkçılığa evrilebilir. Dünyadaki nüfus artışının çoğu, büyük kısmı siyah veya esmer insanların bulunduğu en yoksul ülkelerde gerçekleşiyor. Sömürgeci güçler, ‘barbar’ ve ‘yozlaşmış’ insanların ‘üstün ırkları bozacağı’ hususundaki ahlaki bir paniğe atıfta bulunarak kendi vahşetlerini haklı göstermeye çalışmışlardı. Bu iddialar, günümüzde aşırı sağ tarafından ‘beyazların azalması’ ve ‘beyaz soykırımı’ hakkındaki komplo teorilerini teşvik edecek biçimde yeniden canlandırıldı. Zengin beyaz insanlar, yanlış bir şekilde, kendi çevresel etkilerinin suçunu çok daha yoksul olan esmer ve siyah insanların doğum oranlarına yüklediklerinde, parmaklarıyla onları işaret etmeleri bu anlatıları pekiştirir. Bu yaklaşım, doğası gereği ırkçıdır.”

“Çok geçmeden, bu üreme paniği yok olacak. Uluslar, yakında göçmenler için mücadele edecekler: demografik değişim, ardında küçülen bir vergi tabanı, kritik işleri yapan elemanlarda eksiklik ve gittikçe yaşlanan bir nüfus bırakırken, onları dışlamak değil kendilerine çekmek için uğraşacaklar. O zamana dek, zenginlerin yoksulları şeytanlaştırma girişimlerine karşı direnmemiz gerekiyor.”

https://www.gazeteduvar.com.tr/dunya-forum/2020/09/03/zenginler-iklim-krizindeki-sorumluluklarindan-nasil-kaciyor/

 

  • Elit Irkçılık- Ragıp Duran

“Benim üzerinde durmak istediğim yaklaşım ise, Hollandalı söylem tahlili uzmanı Teun A. Van Dijk’ın birçok kitap ve makalesinde somut örneklerle teşhir ettiği ELİT IRKÇILIK, ya da daha anlamlı ifadesiyle elitlerin ırkçılığı. Sokaktan ya da popüler medyadan bildiğimiz sıradan ırkçılıkla, bu elit ırkçılığı arasında kuşkusuz en az iki önemli fark var: Birincisi, ırkçılık söylemini üreten ya da yaygınlaştıranların, toplumun elit kesimine mensup olması. Van Dijk mesela, bir çalışmasında Hollanda Parlamentosunda sağcı/solcu, muhafazakar/liberal ayrımı gözetmeksizin milletvekillerinin yabancı işçilerin ve göçmenlerin meseleleri hakkındaki konuşmalarını süzgeçten geçirmiş. İlk okuyuşta normal gibi karşılayabileceğiniz cümleler, Van Dijk’ın ayıklaması ve konuşma metnini (Text’i) context’e (Bağlama/Konuma) yerleştirince ince, gizli, belki de dolaylı ırkçılığı faş ediyor. İşte bu da, elit ırkçılığın ikinci özelliği. Yani kaba saba, düz filan değil. Cumhuriyet’in köşe yazarında ne yazık ki bu ikinci özelliği göremiyoruz. Çap meselesi biraz da… Köşe yazarının düzeyi, uzman çavuşla meçhul ırkçı öğretmen dostunun düzeyinde. Onun elitizmi, toplumsal bir kesime aidiyet ile sınırlı kalmış.”

“Cumhuriyet’in köşe yazarı, kendi gazetesi gibi, devlet gibi, iktidar gibi düşünüyor. Çünkü yazdığı yazıyı ancak devlet ya da iktidar yazar. Egemen ideolojiye teslim olmuş arkadaş. Farkında değil. O kadar değil ki, özür dilemek için yazdığı ikinci yazıda, Beyaz Türk zihniyetinin kibirini iyice faş etmiş. Edward Said’in Oryantalizm’i, sadece emperyalist Batı’nın yoksul Doğu’yu aşağılaması, ona yüklenmesi değildir. Her fani beyaz, doğusundakine Oryantalist kesilir.”

“Bugün bu yazı Cumhuriyet’te yayınlanabilmişse, bunda böyle bir yazıya zemin hazırlayan Cumhuriyet’in Kürt karşıtı yayın politikasının sorumluluğu var. Biz de vakti zamanında çalıştık o gazetede. Hasan Cemal’in yönetiminde olsa bu yazı kesinlikle girmezdi sayfaya.”

 

GÖRÜŞLER

 

Amed Tabip Odası Başkanı Elif Turan: “İl bazında verilerin açıklanmaması, vaka-ölüm sayılarının düşük gösterilmesi toplumu rehavete sürüklüyor, il verileri şeffaf biçimde açıklanmalı. Pandemiyle mücadele sadece hastalığın tedavi edilmesi demek değildir, hasta olmayı engellemek gerekir, virüsün bulaşmasının önüne geçilmesi gerekir. Pandemi için kamusal iradenin devreye girmesi gerekiyor. Burada da ekonomik kaygılardan vazgeçilip, toplumun ihtiyaçları karşılanarak toplumsal hareketliliği azaltacak önlemler alınması gerekir. Bakanlığı il genelinde yeterli yatak kapasitesi sağlanması için acil önlemler almaya çağırıyoruz. Yaygın test uygulaması ve karantina süreçlerinin takip edilmesi gerekiyor ivedilikle.”

 

EKLER

 

Ankara’dan Urfa’ya, Yedi İlde Covid-19 Tablosu-Salgına körükle gitmek

“Sağlık Bakanlığı 8 Ağustos’tan beri pozitif test sonuçlarının ortak sisteme girilmediğini duyurdu, ama Sağlık Bakanı günlük resmi verileri açıklamaya devam ediyor. Bu turkuaz tablolu rutin açıklamalarda ortalama vaka sayısı 1500 –inanmak için gerçeklikle bağı koparmak lâzım. 1 Haziran öncesinde, resmi rakamlar en az 3’le çarpılmalı deniyordu, ağustos sonu-eylül başı itibarıyla, 7-8’le çarpmak yerinde görünüyor. Zira, gerçek günlük vaka sayısının 12 bin civarında olduğu güvenilir basında yüksek sesle söyleniyor. Sağlık Bakanı’na bakılırsa salgın kontrol altında. Gelgelelim, birçok ilde hastaneler dolu, hastalar yatak sırası beklerken yaşamını yitiriyor. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) tedavi için kullanılan ilaçların temininde zorluklar yaşandığını belirtiyor. Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) bildirgesinde, sağlık sisteminin yükü kaldıramadığı, sağlık çalışanlarının tükenme noktasına geldiği vurgulanıyor. 1 Haziran’da başlatılan “normale dönüş”ün bedeli her geçen gün ağırlaşıyor. Ankara, Batman, Diyarbakır, İzmir, Manisa, Mardin ve Urfa Tabip Odası’nın gözüyle Covid-19 tablosu.” https://birartibir.org/siyaset/825-salgina-korukle-gitmek



İLİŞKİLİ İÇERİK

KORONA GÜNLÜK 22-28 KASIM 2021

Sağlığın piyasalaştırıldığı, emeğin değersizleştirildiği ve yabancılaştırıldığı, kışkırtılmış sağlık hizmetinin olduğu, kapitalist erkek egemen sağlık sisteminin ...