Home / KORONA GÜNLÜKLERİ / KORONA GÜNLÜĞÜ  (27 OCAK 2021)

KORONA GÜNLÜĞÜ  (27 OCAK 2021)

KORONA GÜNLÜĞÜ  (27 OCAK 2021)

Salgın yönetilemiyor! Emekçiler, ötekileştirilenler ölmeye devam ediyor! Sağlık emekçileri tükeniyor, hayatını kaybediyor!

***

ABD’li 660 milyarderlerin serveti, koronavirüs salgınının etkili olduğu son 10 aylık süreçte 1,1 trilyon dolar artarak toplam 4,1 trilyon dolara ulaştı. Tesla ve Space X şirketlerinin sahibi Elon Musk’ın bu dönemde serveti en çok artıran milyarder olduğu belirtildi, Musk’ın Mart 2020’den bu yana servetini yüzde 628,5 oranında artırdığı kaydedildi.

***

Covid-19 pandemisi çok görülmeye, çok öldürmeye ve yaşamı altüst etmeye devam ediyor. Toplam vaka sayısı 100 milyon 800 binin, hayatını kaybedenlerin sayısı 2 milyon 165 binin üzerine çıktı.

Covid-19 nedeniyle can kaybının 100 binün üzerine çıktığı ülke sayısı 5 oldu: ABD (435 bin), Brezilya (219 bin), Hindistan (154 bin), Meksika (150 bin) ve İngiltere (100 bin).

Dünya genelinde son 24 saatte yeni vaka sayısı 528 bin 698 kişi, bir günde yaşanan ölüm sayısı ise 15 bin 879 kişi oldu. Günlük vaka bildirimin yüksek olduğu ülkeler şunlar: ABD (148.3 bin), Brezilya (63.6 bin), İspanya (36.4 bin), Fransa (22.1 bin), İngiltere (20.1 bin), Rusya (18.2 bin), Kolombiya (13.6 bin), Endonezya (13.1 bin), Hindistan (12.6 bin), Portekiz (10.8 bin), İtalya (10.6 bin) ve Arjantin (10.4 bin).

***

Türkiye’de Covid-19 salgını hala kontrol altına alınmadı. Yeni vaka sayısı yeniden tırmanışa geçti. Son 24 saatte 7 bin 103 kişide Covid-19 pozitifliği saptandı. Böylece toplam vaka sayısı ise 2 milyon 442 bini geçti. Ölümler ise hala ciddi düzeyde. Son 24 saatte 134 kişi Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetti. Toplam can kaybı 25 bin 344 kişiye yükseldi. Turkuaz tabloda eleştirilere rağmen ısrarla yer verilen yeni hasta sayısı 681 kişiye indi. Günlük test sayısı 180 binin üzerine çıktı. Turkuaz tabloda aktif hasta sayısı yer almıyor. Günlük olarak aktif hasta sayısını Worldmeters’dan paylaşmaya devam ediyoruz.

Worldmeters’a göre Türkiye’de aktif hasta sayısı hala yüksek, 94 bin 495 aktif hastaya sahibiz. Bu hastalar bulaştırma potansiyelinin çok yüksek olduğunu gösteriyor. Ağır hasta sayısı iki binin altına indi, bununla birlikte 1,791 ağır hastaya sahibiz. Aktif hastaların içinde ağır hastaların payı hala oldukça yüksek! Halen %1.9 olan ağır hasta oranı hala dünya ortalamasının (%0.4) yaklaşık beş katı! Yüksek ölüm hızının yüksek ağır hasta oranı ile ilişkili olduğunu tekrar tekrar hatırlatıyoruz.

***

Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, ‘kira ve gelir kaybı desteği’ne yeniden başvuru imkanı sağlanacağını açıkladı.

***

İçişleri Bakanlığı, 81 il valiliğine kayak merkezlerindeki otellerde uygulanacak Covid-19 tedbirleriyle ilgili genelge gönderdi. Genelgeye göre, konaklama tesisleri için saat 22.00’den sonra getirilen müzik yayını yasağı kayak otellerinde kısıtlamanın olduğu süre ve günlerin tamamını kapsayacak.

***

İstanbul’daki filyasyon ekiplerine ilişkin bir rapor hazırlayan İstanbul Tabip Odası (İSTABİP) çalışanların en temel ihtiyaçlarının dahi karşılarken zorlukların yaşandığını belirtti. Filyasyon çalışmaları yürüten sağlık çalışanlarının yaşadığı sorunları sıralayan Çevre ve Halk Sağlığı Komisyonu Üyesi Dr. Deniz Mardin, ekipteki sağlık çalışanlarına kurum içi eğitim düzenlenmediği ya da eğitim düzenleyen ilçelerde geçici görevlendirme ile gelen sağlık çalışanlarının sürekli değişmesi nedeni ile eğitimlere devam edilemediğini söyledi. Mardin, şöyle devam etti:

“Tuvalete gidecek yer bulmakta zorlandıkları, yemek ya da su içmek için sahada hijyenik koşulların sağlanmasının zor olması nedeni ile bu ihtiyaçlarını birçok kez erteledikleri veya karşılayamadıkları paylaşılmıştır. Filyasyon çalışması yapanların vakaları kendi kişisel telefonlarından araması, mesai saatlerinin sürekli değişken ve günde en az 12 saat olması, ayrıca apartmanın merdivenlerinde ya da apartman boşluklarında numune almanın zorlukları aktarılan diğer sorunlar arasında yer alıyordu. Filyasyon ekiplerinin kendilerini korumaları için kullandıkları kişisel koruyucu malzemelerin bazen yetersiz ve kalitesiz olması Covid-19 açısından çalışanları riske atmaktadır. Ekipte çalışanlara düzenli tarama yapılmaması, sağlık çalışanlarının sağlığı açısından önemli bir sorundur.”

***

İngiltere hükümeti, İngilizler dahil bazı ülkelerin vatandaşlarına, ülkeye gelişlerinde 10 gün süreyle otelde karantina altında kalma zorunluluğu getirmeye hazırlanıyor.

***

Japonya’da yeni tip Koronavirüs (Covid-19) ile mücadele kapsamında kentlerin kalabalık noktalarında gelişigüzel toplu PCR test uygulaması martta başlayacak.

***

En büyük ilaç firmalarının, Covid-19 salgınında artan talebi karşılayabilme kapasitelerinin artmasına rağmen, ‘bir sonraki salgına çok az hazır olduğu’ belirtildi. Kar amacı gütmeyen Hollanda merkezli Access to Medicine Foundation’ın iki yıllık raporuna göre Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) en bulaşıcı hastalıklar listesindeki on hastalık karşısında ilaç firmaları yetersiz. Vakfın yönetici direktörü Jayasree K. Iyer, ilk olarak Çin’de ortaya çıkan ve ölüm oranının yüzde 75’e kadar çıktığı tespit edilen Nipah virüsünün yol açacağı bir salgının, ‘bir sonraki pandemi olabileceğinin’ altını çizdi. Iyer, “Nipah virüsü, büyük endişe yaratan başka bir bulaşıcı hastalıkNipah her an patlayabilir. Bir sonraki salgın ilaca dirençli bir enfeksiyon olabilir” dedi. Nipah, ciddi solunum problemlerine, beyin iltihabına neden olabilir ve salgının nerede çıktığına bağlı olarak yüzde 40 ila yüzde 75 ölüm oranına sahip bir virüs.

***

İspanya merkezli ilaç firması PharmaMar, Covid-19’a karşı geliştirdiği ilacın hayvanlar üzerindeki denemesinde yüzde 99 başarı elde edildiğini duyurdu. Sonucun açıklanmasının ardından firmanın Madrid borsasındaki hisseleri yüzde 21 yükseldi. Covid-19 bulaşan hayvanların, Aplidin (plitidepsin) adlı ilaç verilerek incelendiği belirtildi. Makalede, hayvanların akciğerlerindeki Covid-19 virüslerinde söz konusu ilaç sayesinde yüzde 99’luk azalma olduğu kaydedildi. İlacın, insan hücrelerinde bulunan eEF1A proteinini bloke ederek çalıştığı ve Covid-19’a karşı antiviral etkisinin olduğu bildirildi. Aplidin  kanser tedavileri için tasarlanan ilaölardan biriydi.

***

Rusya’daki St. Petersburg Pasteur Epidemiyoloji ve Mikrobiyoloji Araştırma Enstitüsü Direktörü Areg Totolyan, Coronavirus’u atlatanlarda sıra dışı bir bağışıklık özelliği saptadıklarını söyleyerek, hastaların iyileştikten bir-iki ay sonraki süreçte bağışıklık seviyelerinde bir düşüş gözlendiğini kaydetti. İyileşme sürecinde olan hastaların gözlemlenmesinin ardından böyle bir sonuca vardıklarını belirten Totolyan, “İnsanlar artan yorgunluktan, uyuşukluktan ve performans düşüklüğünden muzdarip, bilişsel işlevleri de zarar görüyor” dedi. Bu ‘bağışıklık depresyonunun’ geri döndürülebilir olduğuna vurgu yapan Totolyan, yakın bir zamanda Covid-19’u atlatanlarda ‘immünolojik yetmezliğin biyolojik belirteçleri’ hakkında daha ayrıntılı bir bilimsel analiz yayınlayacağını belirtti

***

Dicle Üniversitesi Hastanesi’nde, muayenelerin ücretli yapıldığı, parası olmayanların ise zamana yayılarak tedavi edilmediği hastane yönetiminin ise bu duruma göz yumduğu belirtildi. Yüksek Öğrenim Kurumu’na (YÖK) bağlı Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastaneleri’nde görevli doktorların hastalardan ücret talep ettiği iddia edildi. Edinilen bilgilere göre, Dicle Üniversitesi Hastanesi kamu hastanesi statüsünde bulunmasına rağmen son dönemde sunulan sağlık hizmetleri nedeniyle, özel hastane işleyişinden farksız bir noktaya ulaştı. Hastalar görünürde deneyimli hocaların (uzman doktor, doçent, profesör) yoğun olduğu bir hastanede ücretsiz tedavi olacaklarını düşünseler de, pratikte bu durumun hiçte öyle olmadığı ifade ediliyor.

***

COVID-19 pandemisi boyunca emekçilerin hastalanmalarını önlemeye yönelik savlar ile gittikçe kalıcı hale getirilen “Evden çalışma” uygulamalarının önümüzdeki dönemde kalıcılaşacağına dair ilk kararlardan birini, Türkiye sermayesinin başat aktörlerinden biri olan KOÇ Holding’in CEO’su bir müjde verir gibi açıkladı.
Oysa biz sağlıklı olma halinin sadece “hastalanmamak” olmadığını biliyoruz. “Evden çalışma” gibi uygulamalar emekçilerin iş ve iş dışındaki hayatları arasındaki ayrımı flulaştırıyor; emekçilerin çalışma ortamlarına ve hayatlarına dair beslenme, ulaşım, ergonomi gibi uygulamaların sorumluluğunu işverenden alarak işçinin omuzlarına yıkıyor. Ev içi emeği zaten görünmez olan kadın işçiler ise esnekleştirilmiş çalışma saatleri içerisinde iki kat sömürüye maruz kalıyor.

***

 

[su_box title=”AŞI TARTIŞMALARI” style=”soft” box_color=”#cb7631″ title_color=”#080404″ radius=”0″][/su_box]

İsveç Sağlık Ajansı, Pfizer’in Covid-19’a karşı geliştirdiği aşıların saklandığı şişelerden çıkan doz miktarıyla ilgili açıklama talep etti. Bu süreçte ödemelerin durdurulacağı belirtilirken, aşı programından sorumlu Richard Bergstrom, “Bir ülke şişeden yalnızca beş doz çıkarabiliyorsa, diğer ülkelere kıyasla aynı paraya daha az doz satın almış oluyor” dedi. Ocak ayı başında Avrupa İlaç Ajansı, Pfizer ile BioNTech tarafından geliştirilen Covid-19 aşısının bir şişesinden ‘özel bir şırıngayla beş doz yerine altı doz çıkarılabileceğini’ açıklamıştı.

***

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, AstraZeneca firmasının yeni tip koronavirüs aşılarının tedarikinde yaşanan gecikmeler hakkında, “Avrupa, dünyanın ilk Covid-19 aşılarının geliştirilmesine katkı sağlamak için milyarlarca avro yatırım yaptı. Şimdi şirketler yükümlülüklerini yerine getirmeli ve aşıları yerine ulaştırmalı.” dedi.

***

Türkiye’de uygulanmaya başlanan aşılama programına ilişkin TTB Merkez Konsey üyesi Dr.Halis Yerlikaya, şu degerlendirmeleri yaptı: ‘’Şunu söylemek lazım; mevcut sistem içerisinde, herkesin kanserleşmiş gibi yayılan kentlerde yaşamak durumda kaldığı, kapitalist modernitenin oluşturduğu bu yaşam biçimi nedeniyle, SARS-CoV’a benzer virüslerin yeni pandemilere yol açabileceğini unutmamamız gerekiyor. Bunun yanında pandemiye karşı aşı, gerçekten tıbbın insanlığa sağladığı en büyük başarılardan biri. Bugün çiçek hastalığı veya kızamık yoksa, diğer bulaşıcı hastalıklar nedeniyle çocuklar ölmüyorsa, insanlığın başına bela olmuş kimi hastalıklar yeryüzünden silinmişse, bu aslında aşı sayesinde olmuştur. Bu anlamda biz sağlık emekçileri olarak aşının yanındayız, aşının tarafındayız. Bizim net bir sloganımız var; aşı candır, hayat kurtarır. Gerçekten aşıyla ancak bu sürecin üstesinden gelebiliriz. Ve bu kadar yıkıcı sonuçlara yol açmış hastalığın, aslında toplumsal etkisini ortadan çıkartılmasının yegâne kurtuluşu, belki de aşıdır. Bu nedenle aşıya çok büyük önem veriyoruz. Aşının safında yer alıyoruz. Biz TTB olarak hep şunu söyledik; etkili, güvenilir, bütün nitelikli süreçleri başarıyla geçmiş tüm aşılar uygulanabilirdir. Menşeinden bağımsız olarak etkinliği ve güvenirliği ile ilgili verileri ortaya konulmuş tüm aşıların insanlara uygulanabileceğini söylüyoruz. İnsanlar bu konuda tereddüt yaşamasınlar, mutlaka ulaşılabilir olduğu andan itibaren, aşı olsunlar. Sağlık Bakanlığı bu konuda süreci şeffaflaştırmadı, meslek örgütleri ile bu süreçler paylaşılmadı. Topluma güven veren tarzda bir aşı süreci yürütülmüyor.”

***

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 25 Aralık 2020 tarihinde sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, yıl sonuna kadar 550 bin doz aşının getirileceğini açıklamasına karşın aşılar bir türlü getirilemedi. Sağlık Bakanlığı kaynakları da BioNTech’in Covid-19 aşısının getirilemediğini doğrularken aşının ne zaman getirileceğine ilişkin bir bilgi verilmedi.

***

TBMM, Sağlık Bakanlığı ile yaptığı protokol gereği pazartesi gününden itibaren milletvekillerine aşı yapılmasını sağlayacakmış. Meclis bu hafta ele almayı planladığı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu’nu bu hafta içinde çıkarıp tekrar ‘aşı tatiline’ girecek. Aslında bu cümleyi duyunca benim de aklıma ilköğretim yıllarında karşılaştığımız tatil durumu geldi. Aktarıldığına göre TBMM Sağlık Bakanlığı ile yaptığı protokol gereği pazartesi gününden itibaren milletvekillerine aşı yapılmasını sağlayacakmış. Bir yığılma olmaması, milletvekillerinin diledikleri yerde aşılarını yaptırmalarına olanak tanınması için bir hafta daha tatile girmesi hedefleniyormuş.

***

Aşı ve Güven – Zeki Gül

Pandeminin törpülendiği genel aşı karşıtlığı, COVID-19 aşısının uygulanmaya başlanması ile birlikte daha da azalacakken adeta ivme kazandı. Bunda resmi kurumların ve elbette hükümetlerin, sağlık bakanlıklarının süreci iyi yönetememesinin rolü büyük. Yine yoksul ülkeler aleyhine merkez kapitalist ülkelerin ihtiyaçlarının çok çok üzerinde aşı stokçuluğu dolaylı bir etkide bulunmuştur. Özellikle aşıya ulaşmakta zorlanan ülkelerin resmi otoritelerinin aşı karşıtlığına dair söylemleri yumuşamaktadır. Öyle ya, talep azalırsa süreci popülist anlayışlarla yönetmeleri kolaylaşmaktadır.

Ülkemizde COVID-19 aşısı yaptırmak isteyenlerin oranı son dönem görece artmakla birlikte hâlâ yüzde 44 seviyesindedir. (IPSOS, 25-29 Aralık 2020 sonuçları). Bizdeki oran Fransa ve Rusya’ya benziyor. Oysa bu talep Kanada, Avustralya, Çin, İngiltere, Brezilya gibi ülkelerde yüzde 70’in üzerinde.

Tarihsel olarak bu gerileme elbette güven eksikliğinden ayrı düşünülemez. Neoliberal sağlık politikalarının dünya genelinde serpilmesi ile birlikte, piyasacı sağlık ortamı sağlığa dair kamuya olan güveni daha da sarsmıştır. Hele bir de zaten güven indeksi zayıf olan ülkeler iyice dezavantajlı konuma sürüklenmiştir: Misal, Türkiye. Dünya Değerler Atlası verilerine göre son 40 yıldır ülkemizde güven indeksi ne yazık ki yüzde 12 civarındadır.

 

Oysa güçlü sağlık sistemlerinin en önemli dayanağı ‘güven’ olarak tanımlanmaktadır. Pandemi sürecinde resmi otorite tarafından verilerin şeffaf bir şekilde paylaşılmaması, rakamlar üzerinde oynamalar yapılması dünya genelindeki bazı ülkelerde olduğu gibi bizde de bu güveni aşağıya doğru çekmiştir. Henüz vakit varken toplumun güven duyduğu kurumların, yani tüm tehditlere karşın hükümetlere karşı dik durabilen demokratik kitle örgütlerinin, misal Türk Tabipleri Birliğinin ve sağlık iş kolundaki benzer sendikaların sürece aktif olarak hükümetçe davet edilmesi gerekmektedir.

https://www.evrensel.net/yazi/88029/asi-ve-guven

***

Siyasal rejim, ayrıcalıklar ve aşı – Ayşe Uysal

Aşının ülkeler arasındaki paylaşımı eşit değil, her yere ulaşamıyor. Henüz hiç ulaşmadığı yerler var. Ulaştığı yerlerde de henüz yeterli sayıda değil. O nedenle her ülke kendi belirlediği önceliklerine göre bir sağlık protokolü çerçevesinde aşılama yapıyor. Her ülke dediğime bakmayın, tabii ki kağıt üzerindeki protokolü, uygulamada hiçe sayan ülkeler olduğu gibi, herhangi bir protokol uygulamayan ülkeler de var. Siyasal rejimlerin nitelikleri tam da burada kendisini gösteriyor. Bazı ülkelerde protokollere harfiyen riayet edilirken ve ihlal edenler yaptırımlarla karşı karşıya kalırken, diğerlerinde ayrıcalıklı toplumsal ve siyasal kategoriler oluşuyor.

Gelelim salgını ve aşıyı fırsata çevirenlere. Turizm alanında salgın koşullarına kolayca adapte olup ayrıcalıklı kategoriler oluşturan şirketler var. Bu şirketler salgın karşısında korunaklı alanlar yaratarak, çeşitli tatil ve seyahat olanakları sundu. Parasını bastırıyorsun, eski normalini satın alıyorsun! O zaman örneğin New York’a gitmene de engel yok, Akdeniz’de gemi seyahati yapmana da! Bir de bunlara “aşı turizmini” akıl edenleri eklemek lazım! Kendi ülkelerinde protokoller sıkı sıkıya uygulandığı için ya da başka nedenlerle aşıya erişimi olmayan zenginlere aşılama yapmayı vadeden ülkeler bunlar. Kapitalizmin tanrısı para her kapıyı açıyor! Yeter ki ahlaksızlıkta beis görmeyin.

Halihazırda sağlık toplumsal eşitsizliklerin en fazla görüldüğü alanlardan biri iken, bugün koronavirüs aşısına erişim meselesi söz konusu eşitsizlikleri en yalın haliyle gösteriyor. Otoriter siyasal sistemler de bu alanda adeta katalizör işlevi görerek mevcut eşitsizlikleri daha da derinleştiriyor.

https://www.evrensel.net/yazi/88032/siyasal-rejim-ayricaliklar-ve-asi



İLİŞKİLİ İÇERİK

KORONA GÜNLÜK 22-28 KASIM 2021

Sağlığın piyasalaştırıldığı, emeğin değersizleştirildiği ve yabancılaştırıldığı, kışkırtılmış sağlık hizmetinin olduğu, kapitalist erkek egemen sağlık sisteminin ...