Home / KORONA GÜNLÜKLERİ / KORONA GÜNLÜĞÜ 23 TEMMUZ

KORONA GÜNLÜĞÜ 23 TEMMUZ

GÜNDEM

  • Pınar’ın dün Bitlis’te yapılan cenaze töreninde tabutu kadınlar omuzladı. Pınar Gültekin’in bir erkek tarafından vahşice katledilmesine yönelik kadınların tepkileri sürüyor, bütün yurtta eylemler devam ediyor. Kadınlar İstanbul Sözleşmesi’nin tartışmaya açılmasına itiraz ediyor. 
  • 23 Mart’ta Batman Belediye Başkanlığı görevlerinden alınarak yerlerine kayyum atanan eşbaşkanlardan Mehmet Demir dün gözaltına alındıktan sonra tutuklandı.
  • Demokrasi Buluşmaları kapsamında HDP Eş Genel Başkanları partilerinin gençliği ile buluştu. Şişli’deki Maçka Parkı’nda gençlikle bir araya gelmek isteyen HDP’liler İstanbul Valiliği’nin güvenlik gerekçesiyle Maçka Parkı’na izin vermemesi üzerine buluşmayı Kadıköy’de bulunan Yoğurtçu Parkı’nda gerçekleştirdi. “HDP gençliği söz de söyleyecek, itiraz da edecek, bu ülkeyi hep birlikte yöneteceğiz” denildi
  • Sistematik işkence her geçen gün daha da görünür oluyorİran’dan Türkiye’ye geçen ve 4 gündür kendisinden haber alınamayan Khales Arsan adlı kolberin, sınır karakolunda olduğu ortaya çıktı. 3 gün gözaltında tutulan Arsan bu süreçte maruz kaldığı işkenceyi anlattı: Götürüldüğümüz karakolda bir komutan 6 asker bizi sopa, çekiç ve demir çubuklarla dövdü. Her seferinde aramızdan bir kişiyi aralarına alarak o kadar dövüyorlardı ki yerler kandan kırmızı oluyordu.”
  • İşçiye daha da açlık getirecek olan ücretsiz izin süresinin uzatılmasını içeren “istihdam paketi”nin 5 maddeden oluşan birinci bölümü, Meclis Genel Kurulu’nda kabul edildi. 

MEVCUT DURUM- SALGININ KONTROLÜ- SAĞLIK ÇALIŞANLARININ SAĞLIĞI

  • Dünya Sağlık Örgütü’nden, “2021’den önce Coronavirus aşısını beklemeyin” açıklaması geldi. Açıklamayı, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Acil Durumlar Programı Başkanı Mike Ryan yaptı. Coronaviruse karşı aşı geliştirme çalışmalarında “iyi ilerlemeler” sağlandığını, ancak 2021 yılı başlarına kadar aşının kullanılmaya başlamasının beklenmemesi gerektiğini söyledi.
  • Küresel vaka sayısı 15.3 milyonu geçti. ABD 4.1 milyonun, Brezilya 2.2 milyonun, Hindistan 1.2 milyonun üzerinde vaka sayısı ile pandemiden en ciddi etkilenen ülkeler konumunda. Covid-19’a baglı ölümlerde de durum farklılaşıyor. ABD 146 bin, Brezilya 83 bin can kaybı ile ilk iki sırayı paylaşırken bu ülkeleri İngiltere (45 bin), Meksika (40 bin), İtalya (35 bin) ve Fransa (30 bin) izliyor.
  • Dünya genelinde yeni vaka sayısı 279 bin 857 kişi ile sıçrama yaparak yine rekor kırdı. ABD (yaklaşık72 bin), Brezilya (65 binin üzeri), Hindistan (45 binin üzeri), Güney Afrika 1(3 binin üzeri), Kolombiya (7 binin üzeri), Meksika (7 bin civarı) Arjantin (5 binin üzeri)  yeni vaka sayısında ciddi artışın olduğu ülkeler… ABD, Latin Amerika, Güneydoğu Asya, Ortadoğu, Rusya ve Güney Afrika pandeminin yerleştiği ve yayılımını arttırdığı coğrafyalar olarak dikkat çekiyor.
  • Latin Amerika’da Ekvador, Dominik Cumhuriyeti; Güney Asya’da Filipinler; Avrupa’da Romanya yeni vaka sayısının artış gösterdiği ülkeler arasında.
  • Türkiye’de son 24 saatte 902 kişi hastalığa yakalandı, 19 kişi hayatını kaybetti. Toplam vaka sayısı 222 bini geçti. Test sayısındaki sınırlamanın etkisi devam ediyor, dün test sayısı 43 binde kaldı. 
  • Bakan Koca 21 Temmuz’da yaptığı paylaşımda 71 ilde pnömoni vaka sayısı azaldı, 21 ilde ise yoğun bakım hastası yok diyor. Bu açıklamalar, azalma trendine girse de salgının devam ettiğini gösteriyor. Dahası 10 ilde ise vaka sayısında azalmanın yok anlamı taşıyor. Bu illerde vaka sayısı artmış bile olabilir. Salgının pikini geç yaptıgı bu iller için ne yazık ki erken dönem alınan önlemler gündemde degil…
  • Bilim Kurulu toplantıları 29 Temmuz Çarşamba gününden itibaren yüz yüze yapılacak. Bakalım yüz yüze toplantı ile kamusal önlemler akla gelecek mi?
  • Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Koronavirüs Bilim Kurulu toplantısının ardından yaptıgı yazılı açıklamada çok sayıda konuya değindi: Şu an, hemen her gün, iyileşen hasta sayımız kadar yeni hastamız olmaktadır. Bu durumda, pozitif olup, hastalığın etkilerini hissetmeyenlere tanı konma şansı olmamaktadır. Türkiye’de filyasyon uygulamasıyla, tespit edilmiş vakaların yanı sıra bunların temaslıları da taranmakta ve bunlardan bulgusu olanlara test yapılmaktadır. Bunun yanında, risk grubunda bulunanlara da test uygulanmaktadır. Bilim Kurulu, ligin son haftalarındaki gösterileri endişe verici bulmuştur. Maçların, açık havada kurulan büyük ekranlardan tribün kalabalığına benzer kalabalıklarca izlenmesi, bulaşmayı kolaylaştırıp, hastalığın yayılma hızını artırabilir. Bayramda memleketine gidecek olanlar, trafik yoğunluğuna kalmadan yola çıkmalı. Taşıtlarda kalabalık olmamalı, tedbirlere uyulabilmelidir. Bayram namazı açık alanda, mesafe kuralına uyularak kılınmalıdır. Kurban kesiminde ve et dağıtımında hijyene normalden daha fazla dikkat edilmelidir. Toplu bayramlaşma yapılmamalı, kalabalık bayram yemekleri düzenlenmemelidir. Ziyaretler sınırlı tutulmalıdır. Bayramlaşmalar mümkün olduğunca telefonla yapılmalıdır. Özellikle 65 yaş üstündekiler, kronik hastalığı olanlar, tebrikleri telefonla kabul etmelidir. Hiçbir şekilde el sıkma, kucaklaşma olmamalıdır. El temizliğine dikkat edilmelidir. Bir araya gelinecekse açık hava tercih edilmelidir. Bayramda, maske ve mesafe kuralına bugüne kadar olduğundan daha fazla ihtiyacımız var.’’ Alışılageldiği gibi vatandaşa yüklenen bireysel önlemler seti. Kamu adına yapılacaklar, yapılanların muhasebesi ne yazık ki yine yok.
  • Bilindik öykü bu kez de Diyarbakır Organize Sanayi Bölgesi’nde (OSB) karşımıza çıkıyor. Diyarbakır’da normalleşme sonrası Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren bir tekstil fabrikasında işlerine geri dönen 800 işçiden 200’ünün korona virüsüne yakalandığı iddia edildi. İşçiler, ilk vakanın ortaya çıkmasıyla hiçbir önlem alınmadığını, pozitif vakalarla temaslı olanların, karantinaya alınmadığını, ancak belirti göstermesi durumunda test yapmaya gönderildiğini, teste gönderilen her 10 işçiden 8’inin testinin pozitif çıktığını, bu pozitif vakalarla temaslı kişilerin izin talebinin karşılanmadığını, koronalılarla temaslı olup da belirti göstermeyen işçilerin test taleplerinin karşılanmadığını, şu anda temaslı olup da belirtti göstermeyen 400 işçinin çalışmaya devam ettiklerini paylaşıyor. İşçilerin şu tespiti oldukça önemli: ‘’Evet belli önlemler var. Dezenfekte yapılıyor, maske dağıtılıyor, yemekhanede fiziki mesafe uygulanıyor. Ama bunlar yeterli olmuyor. Etkili önlemlerin alınması lazım.” 
  • Manisa’nın Kula ilçesinde yeniden yükselişe geçen Covid-19 vakaları fabrikalarla ilgili. İlçede bir tekstil fabrikasında çıkan ve gün geçtikçe artan vaka sayılarının ardından salgının yayılımı önlemek amacıyla kararlar alındı. Alınan kararlar gereğince vaka sayısının arttığı fabrikanın çalışmasına 14 günlük süre ile ara verilirken, filyasyon ekiplerinin çalışmaları ile fabrikada çalışan işçilerin de 14 gün karantinaya alınacağı bildirildi.
  • Diyarbakır İl Sağlık Müdürlüğü yetkililerinin Covid-19 vaka kayıtları mekan bazlı tutulmadığı için bu konuda bilgilerinin olmadığını söylemeleri de inanılır değil. Salgın yönetiminde yer, kişi ve zaman bilgileri olmaz ise olmazdır. Filyasyon çalışması yaşam ve çalışma ortamının incelenmesini, buralarda olası vaka aranmasını ve önlemlerin alınmasını zorunlu kılar. Birey bazlı kayıtlardan elde edilen bilgilerle kümeleşmelerin olup olmadığının araştırılması filyasyon çalışmasının olmazsa olmazları arasındadır. Mekan bilgisi kayıtlarda yok açıklaması yapan savlık müdürlüğü yetkilileri ile salgın kontrol edilemez. Bu açıklama aynı zamanda liyakatsiz atamaların makamları doldurmasına da örnek teşkil eder nitelikte… 
  • Şanlıurfa İl Sağlık Müdürü Emre Erkuş da Covid-19 vakaların artmasını insanların normalleşme ile birlikte rehavete kapılmalarına bağladı. Erkuş Şanlıurfa genelinde 3 bin civarında evde karantina tedbiri uygulandığını, şu anda bin 500’e yakın evin karantinada olduğunu belirterek şunları söyledi: “Bu virüs bize en çok sevdiklerimizden, korunaksız beraber olduğumuz insanlardan bulaşıyor. Maskemizi çıkardığımız iş ortamında, arkadaş ortamında, ev ortamında kalabalık ortamlarda, taziyelerde, pikniklerde, mesire alanlarında, bağ evlerinde, cenazelerde, düğünlerde ve nişan gibi kalabalık ortamlarda kurallara riayet etmezsek virüs çok çabuk bulaşıyor ve daha çabuk yayılıyor. Virüsün Güneydoğu’da en yaygın olduğu dönem, sıcakların arttığı dönem oldu. Hastanelerimizde yatan vakalarımız var, tedavi ediliyorlar. Virüs sıcakta da çabuk yayılıyor, bulaşıyor, hasta ediyor ve öldürüyor. Bu konuda vatandaşlarımız bilinçli olması, kendilerini, sevdiklerini ve ailelerini korumaları gerekiyor. Maske, sosyal mesafe ve dezenfekte kurallarına uymaları gerekiyor. Erkuş özetle vatandaşlara sorumluluğu yükleme geleniğini sürdürüyor. Karantina dışında kamusal denetim adına alınacak nüfus hareketliliğinin ve nüfus yoğunlaşmasını engellenmesi, seyahat kısıtlanması, temel geçim araçlarının üretimi dışında üretiminin durdurulması, vatandaşlara ekonomik ve barınma desteği sunulması, maske ve hijyen malzemelere erişimin kolaylaştırılması vb. gibi kamusal sorumluluklar adına tek bir söz edilmiyor. Salgın bireysel önlemlerle kontrol altına alınmaya çalışılıyor. Oysa kamusal önlemler alınmadan salgının kontrolünün çok zor olduğu biliniyor. 
  • Rize İl Sağlık Müdürlüğü de sorumluluğu vatandaşa yükleme geleneğini sürdürdü. Yazılı açıklamasında tüm uyarılara rağmen hala yaş günü kutlamaları, düğün ve cenazeler gibi organizasyonlar ve mekânlarda maske ve mesafe gibi kuralların hiçe sayıldığı kaydedildi“Elbette ki bu sorumsuz davranışlar virüs için bir fırsata dönüşmüş ve virüs farkında olmadan hızla yayılmıştır” denen açıklamada, ‘olayın ciddiyetinden uzak gençlerin evdeki büyüklerine virüs bulaştırdığı’ aktarıldı. ‘Tehlike büyüyor, tedbirini al Rizem’ başlıklı yazılı açıklamada, bir ay içerisinde kentte vaka sayılarında artış gözlenmeye başlandığı belirtildi: “Bu artış özellikle de son bir hafta içerisinde tırmanışa geçmiştir. Şu an için ne yazık ki aktif pozitif vaka sayımız 100’ün üzerindedir.”
  • Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk aktardığına göre pandemi sürecinde eğitim sisteminin nasıl işleyeceğine yönelik 4 senaryo üzerinde çalışılıyor. Birinci senaryo okulların kısıtlamasız şekilde tamamen açık olması halinde neler yapılacağının ele alınıyor. İkinci senaryoda okulların tamamen kapalı olduğunu, derslerin online olarak verilmeye devam ediliyor. Üçüncü senaryo “seyreltilmiş” olarak tanımlanıyor, bu senaryoda okulun belirli günlerde açık olması, sınıf mevcudunun farklı günlerde sınıfa gelmesi, ders saatinin azaltılması, müfredatın seyreltilmesi, derslerin bir kısmının okulda, bir kısmının evde online olarak izlenebilmesi gibi alternatiflerin yer alıyor. Dördüncü senaryo ise sadece riskli illerde önlemlerin alınıp, kalanında kısıtlamasız sistemin uygulanması konusunun ele alınıyor.
  • Güney Afrika’nın Port Elizabeth kentinde, Covid-19 hastalarından alınan örnekleri taşıyan bir kamyon çalındı. Bir kliniğin önünde park halindeyken çalınan kamyon kısa süre sonra bulundu; ancak içinde örnekler yoktu.
  • Cezayir’de toplam Corona virüsü vaka sayısı 24 bin 278’e yükseldi. Cezayir Sağlık Bakanı Abdel Rahman Ben Bouzid yaptığı açıklamada, enfekte olanların arasında 2 bin 300 sağlık çalışanının da olduğunu söyledi.
  • ABD Başkanı Donald Trump ülkedeki vaka sayılarının artmasının ardından danışmanlarının kendisine baskı yapması sonucu maske konusunda tavrını değiştirdi. Trump koronavirüs salgınına ilişkin yaptığı açıklamada, durumun düzelmeden önce muhtemelen daha da kötüleşeceğini söyledi. Trump “Böyle konuşmayı sevmem ama durum böyle” diye konuştu. Daha önceleri “hijyenik değil” diyerek maske takmaya karşı çıkan Trump, bu kez tüm yurttaşlardan maske takmalarını istedi. Trump, “Sosyal mesafeye uyamayacak herkesten maske takmasını istiyoruz. Maskeleri sevin ya da sevmeyin, bir etkileri var ve bizim de her türlü etkiye ihtiyacımız var” dedi.

SAĞLIK MUHALEFETİ-TOPLUMSAL MÜCADELE

  • Diyarbakır Sağlık Platformu, Demokratik Toplum Kongresi’ne (DTK) dönük yürüttüğü soruşturma kapsamında SES eski şube eşbaşkanı Recep Oruç’un tutuklanmasına ilişkin basın açıklaması gerçekleştirdi. SES Şube binasındaki açıklamaya, platform bileşeni örgütlerin temsilcileri ile KESK ve TMMOB İl Koordinasyon Kurulu yetkileri katıldı. Açıklamada, “Sendikal faaliyetler suç değildir, haksız ve hukuksuz tutuklamalara son verin” yazılı pankart açıldı.
  • TTB “Pandemi önlemlerinde yaş ayrımcılığına son verilmelidir!” başlıklı bir açıklma yayınlayarak 65 yaş üstü vatandaşların her gün yalnızca 10.00 ile 20.00 saatleri arasında sokağa çıkabilme izni verilmesinin tıbben doğru olmadığını, bunun bilimsel bir temeli olmadığını ifade etti. 

YENİ YAŞAMIN İNŞASI

  • Ağrı’nın Diyadin ilçesinde Meya (Günbuldu) köyünde bulunan Meya Antik Kenti, milattan önce (MÖ) 8. yüzyıldan bu yana varlığını sürdürüyor. Barınma yeri ve ibadethane olarak kullanılan Meya Antik Kenti, kayaların içindeki yumuşak bölgelerin oyulmasıyla yapılmış mağara tipi yapılardan oluşuyor. Günümüze kadar gelmeyi başarmış olan Meya, görüntü itibarıyla Hasankeyf’i de anımsatıyor. 15 mağaradan oluşan antik kent, bölgeye giden ziyaretçilerin uğradığı mekânlardan biri. 
  • Hakkarili Dengbêj İsmail Seyranoğlu, dengbêjlik geleneğini yaşatmak için Van’da “Diwanxane” adında bir kurs açtı. Uzun zamandır dengbêjliğe gönül verdiğini ve bu geleneğini yaşatmak için büyük çaba sarf ettiğini dile getiren Seyranoğlu, “Diwanxane’yi açmak ve gençlere dengbêjlik kültürünü öğretmek benim için bir hayaldi. Şuan hayallerimi gerçekleştirme yolunda ilk adımlarımı attım. Bir süre önce Hakkari’den Van’a taşındım. Kiraladığım bir daireyi yöresel motiflerle süsleyerek stüdyoya çevirdim. Kürtçe’de Diwanxane diye tabir edilen stüdyomda, genç kuşaklara dengbêjlik kursları vermeye başladım. Sadece kendim için değil, bizden sonraki nesiller için de bu Diwanxane’nin önemli katkı sunacağını düşünüyorum. Burası kültürümüzü yaşatmaya yardımcı oluyor. Tanınmayan sesleri, değerleri, dengbêjleri hatırlamak ve hatırlatmak için buradayız. Patnoslu Dengbêj Hecî Abdülkerim’in yolundan gidiyorum. Amacımız dengbêjlerimizi yaşatmaktır”

JİN

  • Gülistan Koçyiğit, Fatma Altınmakas cinayeti için öldürülen kadınların AKP’nin politikalarından bağımsız olmadığını söyledi. “Kadının yaşam hakkı ihlal edilmiştir. Muş gibi bir kentte kayını tarafından tecavüze uğrayan bir kadının sonrada yaşayacaklarına dair hiçbir şey olmayacağına dair onay veren bir yargılamadan bahsediyoruz. … bu durumun AKP iktidarın politikalarından bağımsız düşünmemek gerekiyor. AKP’nin İstanbul Sözleşmesi’ni tekrar gündeme sokarak, var olan zihniyetini açıkça ortaya koydu. Bugün AKP hükümetinin İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyi tartışması, aslında kadınların idam fermanın da imzalanması demektir. Durum bu kadar açık ve nettir.”
  • Murat Yetkin Türkiye Düşünce Platformu tarafından hazırlanıp Mayıs 2020’de Tayyip Erdoğan’a sunulan “İstanbul Sözleşmesine Yönelik Hukuki ve Psikososyal Değerlendirme raporu” başlıklı raporu inceledi, raporda geçen çarpıcı başlıklar şöyle özetlenmiş: “
    • – İstanbul Sözleşmesi toplumsal cinsiyet eşitliği kavramıyla “kadın ve erkek ilişkilerinde sonu cinsiyetsizliğe varan bir ideolojiyi” imzalayan ülkelere dayatıyormuş.
    • – Raporun yazarları, “kadınların daha maskülen, erkeklerin ise daha feminen bir davranış şekline kaydığını” zaten gözlemliyormuş. Sözleşme toplumu “cinsiyetsizleştirmeyi” amaçlıyor, cinsiyet algısı tamamen silinmek isteniyormuş.
    • – Sözleşmenin, “kadın-erkek eşitliğini sağlamaktan ziyade toplumun din, sosyal ve kültürel kodlarıyla oynamayı hedeflediğine inanılmaktaymış”.
    • – Toplumsal cinsiyet kavramıyla aile kurumunun zayıflatılması amaçlanıyormuş. Çünkü mesela aile içi şiddet vakalarında “dağılacak aileyi huzura kavuşturacak” uzlaştırma imkânları reddediliyormuş. Toplumun din, kültür, örf, töre, namus, edep kavramlarının değersizleştirilmesi amaçlanıyormuş.
    • – “Töre cinayeti, namus cinayeti gibi kavramsallaştırmalar iyi niyetli olmaktan çok toplumu ayakta tutan değerlerin itibarını azaltmaya” yönelikmiş.
    • – Zaten Sözleşmede şiddetten söz ediliyor ama neyin şiddet olduğu tanımlanmıyormuş. Rapora imza koyanlar neyin şiddet sayılıp sayılmayacağını merak ediyorlar. (https://yetkinreport.com/2020/07/23/iste-erdogandan-fesih-isteyen-istanbul-sozlesmesi-raporu/)
  • TTB Medyanın şiddeti meşru gösteren diline ilişkin bir açıklama yaptı “Kadına yönelik cinsel istismar, şiddet ve cinayetlerden sonra medya tarafından mağdurların yaşamlarının belli yönlerinin didiklenerek şiddetin meşrulaştırılması, mağdurun kişiliği ve yaşamı nedeniyle suçun hafifletilmesi ve faillerin haklılaştırılması, suç oluşturan fiillerin cezasız kalmasına ve suç oluşturan bu fiillerin işlenmesine devam edilmesine yol açmaktadır. Kadınların tüm mücadelelerine rağmen hala her ay onlarca kadın öldürülmesinde medyanın olayları mağduru itibarsızlaştıran ve faile gerekçe sunan tarzda haberleştirmesinin oldukça önemli etkisi vardır.”

SİYASAL SAĞLIK-EKOLOJİK SAĞLIK

  • Kürdistan’da savaş ekolojik yıkıma yol açıyor. Mezopotamya Ekoloji Hareketi Cudi, Gabar, Mardin, Lice, Kulp gibi birçok alanda askeri operasyonlar, güvenlik bölgesi ilanı ve çatışma gibi gerekçelerle çıkarılan yangınlar ile ormanların yok edilmesine ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada “Kazdağları’nda kesilerek katledilen bir orman ile Gabar’da yakılan bir orman arasında bir fark yoktur. Tüm ormanlar hepimizin, gerçekçi olmayan tüm bahaneler kandırmacadan öte değildir” denildi.     
  • Koronavirüse karşı alınan önlemler nedeniyle yoğun maske kullanımı ve maskelerin doğaya tahribatı devam ediyor. İngiltere’de ayaklarına maske dolanmış bir martının kurtarılması, Coronavirus’e karşı kişisel koruyucu ekipmanların yarattığı çevre kirliliğini bir kere daha tartışmaya açtı.
  • Şimdi de domuz vebası. Endonezya’nın Doğu Nusa Tenggara eyaletinde yılbaşından bu yana Afrika domuz vebası nedeniyle 24 bin 822 domuz öldü. Doğu Nusa Tenggara Hayvancılık Ajansı Başkanı Artati Loasana, eyalete bağlı 11 bölgedeki domuz çiftliklerinde Afrika domuz vebası salgını görüldüğünü belirtti.
  • Hasan Kılıç- “Pandemi ile büyüsü bozulan dünya”
    • Salgının sağladığı “kararname” kullanma zemini ile yürütme erki, kontrol ve denetim araçlarını elde ettiğinde kullanmaya meyletti; sağ olmayı ve sağlıklı olma halini gerekçe yaparak denetimlerini teknik ve teknolojiyi devreye koyarak yaymak, yoğunlaştırmak istedi. Egemenler açısından artık her “şey” bir güvenlik tertibatının nesnesi haline geldi.
    • Her kapatma hamlesine bir metalaştırma süreci eşlik eder. Bu eşlik etme doğumdan ölüme kadar hatta ölümden sonra dahi varlığını sürdürür. Dolayısıyla yaşamda ya da ardında kalanlardaki her türlü pratik metalaşma tehdidi altındadır. Doğuma dair ritüellerin metalarla ilişkilendirilmesinden tutalım da ölüm ve ölme biçimlerine kadar, hatta tekil anlamda mezarlıklarda inşa edilen yapılar, kolektif anlamda mezarlıkların düzenlenmesine kadar bio-iktidarın önemli bileşeni olarak metalaşma baş gösterir. Buna karşı ise yaşamın her alanı potansiyel olarak kapatmadan kaçabilmeye, tahakküme karşı direnişe imkânlar açar. Eğer bio-iktidar bir anlamda ölüme ve ölme biçimlerine dair ise direniş ölüme, ölme biçimine yüklenen anlamlar üzerinden kaçış çizgileri yaratmaya tekabül eder. https://gazetekarinca.com/2020/07/pandemi-ve-buyusu-bozulan-dunya/

EKLER:

Meral Danış Beştaş- “Şiddet Sarmalında Kadın Mücadelesi”-

            Evet, Nahide Opuz adını Türkiye erkek şiddeti ile duydu. Ancak Nahide’nin maruz kaldığı elim şiddet hadisesi; artık erkeklerin ellerini kollarını sallayarak gezemeyecekleri, kadın katillerinin ceza alacakları bir mekanizmanın da başlangıç noktası oldu. Nahide’ye olmaz işkenceler eden kocası hakkında 36 ayrı şikayet başvurusu olmasına rağmen aleyhinde dava açılmaması, iç hukukta tek bir gelişme dahi kaydedilmemesi, AİHM’e başvuru yapılmasını kaçınılmaz kılmıştı. Avukatlığım döneminde Nahide’nin maruz kaldığı işkencenin boyutlarını bana aktaran Minteha annenin sırf bu şiddeti anlattı diye katledilmesi; beni derinden etkilerken asla pes etmemem noktasında da itici güç olmuştu. Nitekim yıllarca süren sayısız yazışmaların, başvuruların, taleplerin, gelen-giden posta evraklarının ardından AİHM; aile içi şiddet konusunda açılan bu ilk davada, Türkiye’yi 36 bin 500 avro ödemeye mahkûm etti. Mahkeme, eski eşinden şiddet gördüğü için savcılığa başvurduğu halde korunmayan Nahide Opuz’un ayrımcılığa uğradığına hükmetti. Bu kararın en çarpıcı yanı ise Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde aile içi şiddete karşı vatandaşını koruyamadığı gerekçesiyle ceza alan ilk ülke olmuş olmasıdır. Avrupa’da ilk defa bir devlet AİHM önünde kadın vatandaşlarına ayrımcılıktan hüküm giyerken, ortaya çıkan fotoğrafın kadınların maruz kaldığı ihlaller bağlamında son derece kötü olduğunu izah etmeme dahi gerek olmadığı kanaatindeyim. Fakat bu emsal kararın, artık kadınları şiddet sarmalından kurtaracak olan etkisi tartışmasızdır. http://yeniyasamgazetesi1.com/siddet-sarmalinda-kadin-mucadelesi-foto/



İLİŞKİLİ İÇERİK

KORONA 7 GÜNLÜK 6-12 ARALIK 2021

Neredeyse tüm canlı türlerinde kadın bedeninde gerçekleşen üreme eylemi, insan türünde kadın bedeni ve doğurganlığı ...