Home / KORONA GÜNLÜKLERİ / KORONA GÜNLÜĞÜ 19 NİSAN 2020

KORONA GÜNLÜĞÜ 19 NİSAN 2020

GÜNDEM

  • ABD’nin, Çin’in koronavirüsü kasıtlı olarak yaydığı yönündeki teorilerine Pekin’den yanıt geldi. Çoğu uzmana göre, genetik yapısı düşünüldüğünde virüsün insan yapımı olması imkansız.
  • Alaattin Çakıcı, TBMM’de kabul edilerek yasalaşan infaz düzenlemesiyle Sincan Cezaevi’nden tahliye edildi. Sosyal medya hesabından açıklama yapan Çakıcı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür etti.
  • Kızı İrem Su’yu trafik kazasında kaybeden Halil Akkaya, “Yasayı kabul etmiyoruz. Türkiye’de adalet sistemi yok” diyerek yeni infaz yasasıyla çocuklarının ölümüne neden olanların tahliye edilecek olmasına tepki gösterdi.
  • İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyeleri’nin salgın dolayısıyla zor durumda olanlara yardım için başlattıkları kampanya hesaplarının bloke edilmesinin ardından İçişleri Bakanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş hakkında soruşturma başlattı.
  • Milletvekilleri ve Meclis personeli için TBMM Hastanesi’ne “hızlı tanı kiti” getirildi. İsteyen milletvekilleri, TBMM yerleşkesi içindeki hastanede korona testi yaptırabilirken ilk günden itibaren milletvekilleri gibi aralıksız çalışan Meclis personeli ise ‘’sonraya bırakıldı.”
  • Ukrayna’da, Çernobil nükleer santrali yakınlarında çıkan orman yangını nedeniyle, başkent Kiev’in üstü yoğun bir duman tabakasıyla kaplandı, İsviçreli gözlem grubu IQAir’in raporuna göre Kiev’deki kirlilik, perşembe günü dünyanın en kötüsüydü.
  • Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy gerekli önlemleri alan tesislere sertifikaların verilip, mayıs sonunda turizm faaliyetlerine başlayacağını söyledi.
  • Ücretsiz maske dağıtımıyla ilgili, eczanelerde stoklar tükendiğinden eli boş dönenler, maskelerin bir kısmında kıl, leke vb olması, maskelerin belli bir standartının olmaması gibi sorunlarla karşılaşılıyor.
  • Zonguldak valisi 17 Nisan’da yaptığı açıklamada sağlıkçıları yük ve salgının yayılmasından sorumlu göstermişti. Açıklamasına gelen tepkiler üzerine sonraki gün ‘’özür’’ mesajı yayımladı. Soma‘da 301 emekçi arkadaşımızın yaşamını yitirdiği işçi kırımında da Erdoğan Bektaş Manisa valisiydi ve olay sonrasında vicdanen rahat olduğunu söylemişti.
  • Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi (EBYÜ) Mengücek Gazi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle hastaların online muayene edilmesi için bazı bölümlerde “internet polikliniği” hizmetini başlattı. Benzer uygulamanın yapılması üzere Sağlık Müdürlüğü’nden aile hekimlerine yazılar ulaştı. Özel hastaneler de ‘online doktor’ ‘e-konsültasyon’ reklamlarını sosyal medyada paylaşıyor.
  • Ankara’da 2 işçisi Covid-19 pozitif çıkan ERG İnşaat’ta çalıştırılan 400 karayolu işçisi, maske ve eldiven gibi koruyucu ekipman verilmeden çalışmaya zorlanıyor. İşçilerin iş durduma taleplerine şirket ‘’devlet izin vermiyor’’ yanıtı veriyor.
  • Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın Kanal İstanbul güzergâhında arazi aldığını ortaya çıkaran Cumhuriyet gazetesi muhabiri Hazal Ocak hakkında basın yoluyla hakaret ettiği gerekçesiyle iddianame hazılandı. Berat Albayrak’ın Kanal İstanbul güzergâhından arazi satın almış olması, “doğal süreçte yaşanan bir alışveriş olayı” olarak anlatıldı.
  • Adana Büyükşehir Belediyesi’nin hastane yapmak için hazırladığı fuar alanı ‘’gerekli izin alınmadığı ve sağlık hizmeti vermeye uygun olmadığı’’ gerekçesiyle mühürlendi.
  • Belediyelerin salgın döneminde yaptığı halka yönelik uygulamalar engellenmeye devam ediyor. Mersin Büyükşehir Belediyesi ücretsiz ekmek dağıtımı İçişleri Bakanlığı tarafından engellendi.
  • Dominik’te çekimlerin devam ettiği “Survivor” programınında çalışan yerli halktan işçiler koronavirüs salgını sebebiyle 1 ay önce işten çıkarılmıştı. İşçilere 15 gün sonra yeniden işe alınacakları, maaşlarının 15 gününün devlet, 15 gününün de Acun Medya tarafından ödeneceği söylendi. Verilen sözlerin tutulmaması üzerine işçiler çekimlerin yaptığı bölgede tepkilerini dile getirdi.
  • Cengiz Holding’e bağlı Mardin’de bulunan Eti Bakır Metal Geri Kazanım ve Entegre Gübre Fabrikası işçilerinin, Meclis’te “işten çıkarmaların 3 aylığına yasaklanması” düzenlemesinin görüşüldüğü sırada işten çıkarıldığı öğrenildi.

MEVCUT DURUM

  • Türkiye son açıklanan verilere göre koronavirüs vaka sayısı 82329, toplam ölü sayısı ise 1890‘ a yükseldi.
  • Dünya genelindeki vaka sayısı 2.25 milyonu geçti. Can kayıpları ise 154 bini aşmış durumda. 574 binin üzerinde insan iyileşmiş durumda.
  • En kötü durumda olan Avrupa ülkelerinden biri olan İtalya‘da toplam vaka sayısı 175 bin 925, toplam ölüm sayısı 23 binlere çıktı.Avrupadaki en fazla vaka sayısına sahip İspanya‘da ise toplam vaka 194 bini aştı, toplam ölü sayısı 20639’a ulaştı.
  • Dünya genelinde en çok vakanın bulunduğu ABD’de toplam vaka sayısı 738 bin 913 bini bulurken, hayatını kaybedenlerin sayısı 39 bin 015 olarak bildirildi.
  • İngiltere’de şu ana kadar 114 217 vaka, hayatını kaybedenlerin sayısı 15 464 olarak bildirildi.
  • İranda salgın nedeniyle ölenlerin sayısının 4 bin 958’e ulaştığı, vaka sayısının ise 79 bin 494’e çıktığı açıklandı

ÖNLEME VE KORUMA

  • İçişleri Bakanlığı, 81 il valiliğine gönderdiği genelgeyle, 30 büyükşehir ve Zonguldak’a kara, hava ve deniz yolu ile yapılacak giriş-çıkış yasağının, bu gece saat 00.00’dan itibaren 15 gün daha uzatıldığını duyurdu.
  • ktisatçıların yürüttüğü bilimsel araştırmalara göre tam karantinaya geçilmedikçe salgını kontrol altına almak zorlaşıyor. Bu da ekonomide daha fazla küçülme, borç yükü, işsizlik ve eşitsizlik demek.

SAĞLIK ÇALIŞANLARININ SAĞLIĞI

  • Ankara Tabip Odası’nın özel kurumlarda görev yapan 499 sağlık çalışanıyla gerçekleştirdiği ankete göre, özelde çalışan sağlıkçılar yeterli ekipmana sahip değil. Yüzde 32’si çalıştığı kurumda Covid-19 testi pozitif çıkan sağlıkçı olduğunu, yüzde 51’i ise virüsün nasıl bulaştığıyla ilgili hizmet içi eğitim almadığını belirtiyor. Yüzde 44’ü ise ciro baskısına maruz kaldığını söylüyor. Sağlıkçılar, kurumlarında ücretsiz izin dayatmalarının olduğunu da belirtiyor. Ankara Tabip odası: ‘’Özel- kamu ayrımı yapmadan topyekün mücadele edilmeli’’
  • Giresun Ahmet İlhan Özdemir Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde çalışan 100’den fazla sağlıkçının koronavirüs testlerinin pozitif çıktığı iddia edildi. Giresun il sağlık müdürlüğü 14 Nisan’da az sayıda pozitif sağlık çalışanının hastanede gözlem altında tutulduğunu duyurmuştu.

SAĞLIK MUHALEFETİ

  • Türk Toraks Derneği yapılan istatiki analizlere dayandırdığı bildiride : ‘’6-12 Nisan 2020 haftasında toplam haftalık defin sayısının 2222’ye ulaştığı görülmüştür. Bu sayı, son dört yılın aynı haftaya ait verilerinden yaklaşık 800 fazladır. Sağlık Bakanlığı, aynı haftaya ait Covid-19 nedenli ölüm sayısını tüm Türkiye için 624 olarak bildirmiştir.’’ Bu durumu gösterip, aradaki farkın nedenini araştırmaya yönelik yetkilileri göreve davet etti.
  • SES: ‘Bir halk sağlığı sorunu olan Zonguldak Valisi derhal istifa etmelidir! Gerekli önlemleri almayarak sağlık emekçilerini hasta eden sizlersiniz. Yaşamak ve Yaşatmak İstiyoruz!’
  • HDK Sağlık Meclisi, Türkiye’de uygulanan salgın yönetiimi üzerine Sürü Bağışıklığını tartışmaya açtı.

TOPLUMSAL MÜCADELE

  • Toplumsal muhalefetten çoğu kesim #ÇarklarDursun etiketiyle çalışma sosyal medyada paylaşımlar yürüttü. Tüm çalışanların ücretli izin hakkı vurgulandı.
  • Limak Holding’in Kuveyt Uluslararası Havalimanında çalışan işçiler hakları verilmeden işten çıkarılmaya çalışması üzerine işçiler, direnişe geçti. En son yemek ve temizlik şirketleriyle anlaşmanın da sona erdirilmesiyle işçiler aç bırakılarak yıldırılmaya çalışılıyor. İşçiler, gaspedilen kıdem ve ihbar tazminatları, izin paraları ve ikramiyelerini almak için direnmeye devam edeceklerini belirtti.
  • Amazon çalışanları, özellikle koronavirüs sürecinde kötü çalışma koşulları nedeniyle 24 nisan itibarıyla grev yapma kararı aldı.

YENİ YAŞAM

  • DTK Sağlık Meclisi sürece ilişkin bildiri yayımladı. Sağlıksızlığın temel kaynağının kapitalizm olduğu, yaşadığımız pandeminin doğal olaylar sonucu olarak gösterilmeye çalışıldığı ancak kapitalist mekanizmaların dayattığı insan eylemlerinin sonucu gerçekleştiği, sağlıklı ve özgür bir toplum için demokratik modernite inşasının seferber etmemiz gerektiği vurgulanıyor. Bildirinin tamamını ekte sunuyoruz.
  • Silvia Federici’nin salgın üzerine paylaştığı mesaj:

Her zaman olduğu gibi bu salgının ceremesini de en çok kadınlar çekiyor. Careworker, yani bakım emekçisi olarak çalışanlar, kadın hemşireler. Mağazalarda/marketlerde satış elemanı olarak çalışanlar da bilhassa kadınlar. Bugün tüm bu kadınların ön cephede olduğunu görebiliyoruz. Hastanelerde ve dahası evlerde… İşleri giderek artıyor. Yeniden üretimin önemini ve merkeziliğini açıkça görüyoruz. Yeniden üretim demek, bakım, çocuk yetiştirme, yemek pişirme, temizlik, hasta bakımı ve aynı zamanda doğayı gözetme, tarım demektir. Kadınlar, kâr amaçlı değil ailenin geçimini sağlayan tarım faaliyetinin ilk işçileridir. Günümüzde uluslararası ölçekteki kadın hareketleri stratejik olarak çok önemlidir. Görüyoruz ki bu mücadele yeniden üretimimizin temel araçlarını geri alma mücadelesidir; ister bizim ürettiğimiz toplumsal refah olsun, ister toprak, isterse de sularımız ve ormanlarımız üzerinde kontrol olsun… Şu anda oluşum aşamasında olan ve kadınların öncülük ettiği bir ör- gütlenme biçimi oluşturuluyor; sadece bağlarımızı ve direniş kapasitemizi güçlendirmek için değil, aynı zamanda İspanya’da, Latin Amerika’da söylendiği gibi, yaşamı merkeze koyan farklı bir tür toplumu dayatmak için de devletle mücadele etmeyi önceleyen bir örgütlenme. Ayrıca daha dayanışmacı bir yeniden üretim de yaratmalıyız.

GÖRÜŞLER

  • Patriyarkal kapitalizm doğanın talanına, ücretli emeğin sömürüsüne devam ederken salgının yarattığı krizi de kadın emeğine dayalı yeniden üretim emeği ile aşmaya çalışıyor.Yaşamı inşa eden-sürdüren sağlık emekçilerinin, ev kadınlarının, temizlik işçilerinin , tarım işçilerinin emeğine sahip çıkmasının tam zamanıdır.

EKLER

  • Silvia Federici yazısının tamamı: http://www.otonomyayincilik.com/okuma-kosesi
  • Covid-19 salgınıyla yüzleşirken, hepimiz belirsizliklerle karşı karşıyayız. Ebeveynlerin
    yeni yeni alışmaya çalıştığı ‘uzaktan eğitim’ ve ‘evde eğitim’ sürecinde çocuklara sağlanacak serbest zaman, çocukların kendi ilgi alanlarını oluşturmalarını sağlar ve onlara özellikle bugünlerde önemli olan kontrol ve bağımsızlık duygusunu yaşatabilir. https://www.gazeteduvar.com.tr/dunya-forum/2020/04/18/karantinada-cocuklarin-oyun-oynamasina-izin-verin/
  • Mahallerlerden İşyerlerine korona manzaraları: Yaşıyoruz, salgının ilk günlerinden itibaren evine kapanan sendikacıları, işçinin telefonunu açmayan örgütlenme uzmanlarını, #EvdeKal çağrısı yapan şube başkanlarını görüyoruz. İşçinin yüzünü göremediği için mecburen arkasından okuduğu lanete de şahit oluyoruz.Bir yandan da hangi koşul altında olursa olsun sınıfın derdi duyulacak diye fedakârca didinenlerin, en riskli alanlar olan hastanelerin koridorlarında gezerek işçilerin örgütlü olarak hareket etmesi için uğraşanların da olduğu zaman, işçi arkadaşlarımızın kendi yaşamları için mücadeleye daha olumlu yaklaştıklarını, örgütlenmek için birbirlerini teşvik ettiklerini. Üstelik işkolu ayrımı, sendikaya üyeymiş, değilmiş demeden fiili bir komite gibi hareket ettiklerine de şahit oluyoruz. Elbette kendiliğinden değil! https://sendika63.org/2020/04/mahallelerden-isyerlerine-korona-manzaralari-584589/
  • Yetersizliğin Kaynağı Kapitalizmdir! Tarihsellikle bağı kopartılan ‘an’a hapsedilen ve gelecek perspektifinden yoksun bırakılan toplum, olası salgın hastalıklar karşısında aciz ve çaresiz bırakılmıştır. Kapitalizmin sürekli sermaye biriktirme çabası sonucu, doğaya müdahalesi ekolojik bütünlüğün bozulmasına sebep olarak salgın hastalıklara zemin hazırlamış ve yayılmasında rol oynamıştır” Bilimi laboratuvara indirgeyen ve bilimsel bilgiyi kendi sermayesini büyütmek için kullanan bir sağlık anlayışı ile salgının üstesinden gelmek mümkün değildir. Salgının bizzat ortaya çıkmasının sebebidir kapitalizm. Toplumsallığı, toplumun doğal sağlık birikimini, koruyucu ve önleyici sağlık hizmetlerini, ekolojik ve kadın eksenli bir yaklaşımın gerekliliği, bu salgınla birlikte kendisini göstermiştir”Sağlıklı olma halinin önemini kavrayan, özyönetim ve özdenetim temelinde kendini örgütleyen bir toplumun salgın durumlarında kısa sürede doğru refleksleri vermesi olasıdır. Sisteme bağımlı bireyler ve toplumlar inisiyatif almaktan yoksun olduklarından salgın zamanlarında egemenlerin söylem ve direktiflerine biat etmeye mahkum bırakılırlar. http://www.mezopotamyaajansi22.com/tum-haberler/content/view/93501
  • Kemal Can: “İktidarın yaptıklarının, her ne olursa olsun onun işine yaradığını birbirine anlatan bir muhalefet tablosu seyrediyoruz” https://medyascope.tv/2020/04/18/kemal-can-iktidarin-yaptiklarinin-her-ne-olursa-olsun-onun-isine-yaradigini-birbirine-anlatan-bir-muhalefet-tablosu-seyrediyoruz/
  • Dayanışma sözcüğünü söylene söylene yalan haline gelmiş anlamından arındırmalı ve enseyi karartmamalıyız. Benjamin’in, “Ezilenlerin geleneği gösteriyor ki içinde yaşadığımız ‘olağanüstü hal’ istisna değil, kuraldır…gerçek olağanüstü hali yaratmak bize düşen bir görevdir,” sözünü akılda tutmalı, tahakkümün sömürü ilişkileriyle kurulup güçlendirildiğini gözden kaçırmamalıyız. Sivil ölüme terk edilmenin farklı bir boyutunu yaşayan yoksul, işsiz, mülteci, evsiz, kadın, çocuk, LGBTİ+ ve kuir bireyler için şartların zorlaştığını, bu felaket ile eşitsizliklerin belirginleştiğini fark etmenin, işçi sınıfının hak gaspına uğradığı, sömürüldüğü ve yalnızlaştırıldığı gerçeğini görmenin önemini kavramak gerekiyor. https://www.gazeteduvar.com.tr/forum/2020/04/18/korona-ve-siyasal-pandemi/
  • DTK SAĞLIK MECLİSİ BİLDİRİSİ

Kuşkusuz salgınlar tüm insanlık tarihi boyunca var olageldi ve yine doğa olayları evrenin var olmasından bugüne devam etti. Ancak bugünkü salgın ne bir doğa olayıdır ne de ‘doğal’dır. Dolayısıyla bugün yaşanan afetleri, salgınları ‘doğal’mış gibi kabul etmek tam da kapitalist sistemin ekmeğine yağ sürmektir. Virüsler her daim vardılar ve sürekli değişiyorlar ancak bir mutasyonun bir salgına, ölümcül bir hastalığa yol açıp açmayacağı tamamen insan eylemine bağlıdır. Kapitalizm eliyle doğal yaşam alanlarının yıkımı yabani birçok canlı türünün yok olmasına yol açtı. Hayatta kalmayı başaranlar da nüfus artışı, aşırı kentleşme ile beraber baraj yapımı, ormansızlaştırma, dizginsiz sanayileşme, hava kirliliği, akarsu, göl ve denizlerin kirletilmesi, endüstriyel hayvan yetiştiriciliği gibi ekolojik tahribat yapan eylemlerle beraber insani yerleşim birimlerinin arasında sıkışmak zorunda kaldı. Sonuçta bu durum yaban hayvanlarının insan ile yakın ve tekrarlanan temasların artmasına ve dolayısıyla bu mikroorganizmaların doğal olmayan bir şekilde insan bedenine geçerek hastalık yapan, ölümcül bir mikroorganizmaya dönüşmesine yol açtı.

Bilim ve teknik her zamankinden daha çok gelişmiş olmasına rağmen bu salgın şu an bile yüz binlerce insanın ölümüne sebep oldu, 2 milyondan fazla insan hastalandı ve milyarlarca insan doğrudan veya dolaylı olarak etkilendi. Bu durumun düzeleceğine dair de herhangi bir emare henüz bulunmamakta. Bu gün yaşanan salgın ortaya çıkış nedenleri, yayılma biçimi ve hızı, etki ettiği yaşam biçimleri nedeniyle tıbbi bir durumun da çok ötesinde toplumsal, ekonomik, ekolojik ve siyasal bir sorundur. Tüm dünyanın yeniden sağlığına kavuşması ve sağlıklı bir yaşam sürdürebilmesi de kuşkusuz tüm bu başlıklarda bir iyileşme durumuyla mümkündür.

Sağlık sistemindeki piyasalaşma, bilimin tekelleşmesi ve kapitalist üretim biçimlerinde aksama olmaması için kapitalist ulus devletlerce önlemler geç alındı. Bu gün küresel bir salgın karşısında ulusal bir mücadele yürütülmeye çalışılmakta ve ulus devletler bu durumu bir fırsata çevirmek istemektedir. Gelinen noktada tüm ulus devletler daha otoriter, baskıcı bir rejim oluşturmak için bu salgını bir ‘lütuf’ gibi görmekte, yapay zeka, teknolojik ve bilimsel ilerlemeler bu salgınla baş etmek için değil otoriterizmi güçlendirmek için kullanılmaktadır. Ulus devletler ve kapitalizm iflas etmiştir. Tüm insanlık bunu tartışmaya başlamış yeni yollar yeni çıkışlar aramaya başlamıştır.

Biz DTK Sağlık Meclisi olarak yıllardır söylediklerimizi tekrar ve daha yüksek sesle söy- lüyoruz:
-Bu sisteme muhtaç değiliz; demokratik, ekolojik, yaşanabilir bir dünya mümkündür. Bu- nun için toplumsal muhalefetin kolektif aklını devreye koymak gerekir. Ekolojik bir yaşamı içselleştirerek demokratik bir tarzla her pratiğimizle, yaşamdaki her anımızda bu ferasetle yeni yaşamı inşa etmeye koyulmalıyız.

Şu an tüm dünyayı sarmış ve yayılmaya devam eden bir yangınla karşı karşıyayız. Her ne kadar bizler doğrudan bu yangının sorumluları olmasak da en öncelikli görevimiz bu yangının yayılmasını engellemek ve söndürmek olmalıdır. Ancak bu durumu daha çok tıbbileştirerek, kapitalist sistemin yol, yöntem ve araçlarıyla yapamayacağımız da gün gibi ortadadır.
Sağlıklı olma hali fiziksel, ruhsal, sosyal ve siyasal tüm parametrelerde tam bir iyilik halidir. Bu salgın da bize tekrar gösterdi ki sağlıklı olmanın temel koşulu daha fazla hastane, daha fazla ilaç, daha fazla makine değildir. Dolayısıyla bu salgınla baş etmenin temel araçları da bunlar değildir. Öyle olsaydı en gelişkin teknoloji ve hastanelere sahip olan Avrupa ve Amerika gibi ülkelerde bu salgın bu kadar can almazdı. Bu nedenle kendine saygının ve özgür olma haline karşı olan hassasiyetin göstergesi olan sağlık hakkı mücadelesi aynı zamanda sosyal ve siyasal alanda verilecek bir mücadeledir.

Sağlığın sadece sağlıkçıların işi olduğu algısı da yıkılmıştır. Toplumun tüm kesimlerinin sağlıkta muhatap ve özne olduğu bu salgınla daha net ortaya çıkmıştır. O halde sağlıklı birey ve sağlıklı toplumun yolu doğru bir sağlık algısı edinmekten geçer. Bu salgınla baş etmek de yeni salgınları önlemek de böyle mümkündür.

Bu sürecin daha fazla ve doğru bir zeminde toplumsallaşarak aşılacağına inanıyoruz. Elbette kendimiz ve halkımızı korumak için tüm tedbirleri öz disiplinle, sorumluluk bilinciyle yapmalı bunu toplumsal bir görev olarak görmeliyiz. Bununla beraber ayrıştırmadan, ötekileştirmeden, iktidar odakları oluşturmadan tüm toplumsal kesimlerin bu sürecin aşılmasında sorumluluk alması, dayanışması, el ele vermesi hem bu sürecin atlatılmasında hem de sonrasında yeni yaşamı inşa etmede hayati olduğunu biliyoruz.

Yıllardır toplumun kendi öz yönetimlerini oluşturmalarına izin vermeyen, toplumun tüm direniş alanlarına saldıran, örgütlülüğünü engelleyen, bir nevi toplumu tüm yaşam damarlarını kesen iktidarlar bugün toplumu kendi haline terk etmiş sadece kendi ekonomik ve iktidarlarının çıkarlarını düşünmektedir. Bu nedenle toplumun bugün her zamankinden daha fazla örgütlenmeye, öz yönetimlerini inşa etmeye ihtiyacı vardır. Demokratik bir zihniyet olmadan bu süreci atlatamayacağımız ve gelecekte daha kötü felaketler, krizlerle karşı karşıya kalacağımız ortadadır.

Üretim ve tüketim modellerimizi gözden geçirmenin, salgını bertaraf etmek için geçici bir süreliğine değil köklü bir değişime tabi tutmanın vakti gelmiştir. Toplumun her alanda olduğu gibi ekonomik alanda da öz yeterliliğini sağlamak zorunda olduğu bugün tekrar gün yüzüne çıkmıştır. Andaki krizin çözümü olarak çağrımız daha fazla paylaşmak, dayanışmaktır ancak uzun vadede ekonomik olarak da daha ekolojik bir üretimle toplum kendi ihtiyaçlarını karşılamak için örgütlenmeli ve her anlamda devlete, patrona, erkeğe olan bağımlılığı kırmalıdır.

Kanserleşmiş kentleşme bu salgın ve pek çok hastalığın kaynağı olmakla beraber bu hastalıkların oluşması, yaygınlaşmasını arttırmakta önleyici tedbirlerin alınmasını zorlaştırmakta ve sağlıklı olma halinin sürdürülmesini engellemektedir. Bu nedenle kısa, orta ve uzun vadede kentleşme pratiğimizi gözden geçirmeli, köylerin toplumsal, komünal ve ekolojik değerleri üzerinden yeni yaşam alanları inşa etmeliyiz.

Ulus devletlerin ve kapitalizmin yaşanan tüm krizlerin, insani felaketlerin kaynağı olduğu gibi bu konularda çözümsüz olduklarına tanıklık etmekteyiz. Sorunun yaratıcından çözüm beklenmez. Bugün sınırların her açıdan anlamsızlaştığına ve yine merkezi yönetimlerin bu krizle baş edemediğine tanıklık etmekteyiz. O halde artık miadını doldurmuş bu sistemden kurtulmanın ve kendi yerel demokrasilerimizi, yerinden yönetimlerimizi inşa etmenin vakti gelmiştir ve geçmektedir.

Bu salgın kapitalizmin sermayeciliği, endüstriciliği ve ulus devletçiliğiyle kıyamet senaryosu olduğunu bir kez daha gösterdi. Buna karşılık Demokratik Modernitenin temel görevleri olan demokratik-sosyalist, ekolojik-ekonomik ve ahlaki-politik bir toplumsallığın inşasının aciliyetini ve ne kadar hayati olduğunu yeniden hatırlattı.

Sağlıklı, Özgür bir toplum olabilmenin yolu Demokratik Modernite inşa görevleri için seferber olmayı gerektirir.



İLİŞKİLİ İÇERİK

KORONA GÜNLÜK 22-28 KASIM 2021

Sağlığın piyasalaştırıldığı, emeğin değersizleştirildiği ve yabancılaştırıldığı, kışkırtılmış sağlık hizmetinin olduğu, kapitalist erkek egemen sağlık sisteminin ...