Home / KORONA GÜNLÜKLERİ / KORONA GÜNLÜĞÜ 18 TEMMUZ

KORONA GÜNLÜĞÜ 18 TEMMUZ

KORONA GÜNLÜĞÜ 18 TEMMUZ 2020

GÜNDEM

  • Hakların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul İl Örgütü, “Demokrasi Buluşması” kapsamında başlattığı programa ilişkin “Hep Birlikte Savaşa ve Yoksulluğa Hayır Buluşması” şiarıyla Fatih’te bulunan Saraçhane Parkı’nda halk ve demokrasi güçleriyle bir araya geldi. Demokrasi Buluşmaları” kapsamında Diyarbakır’da konuşan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “Kürt sorunu, adalet, insan hakları ve demokrasi sorunu gibi bu ülkenin en temel sorunlarının çözümü AKP-MHP çözümsüzlük ittifakının insafına bırakılmayacak kadar hayatidir. Barışın sesini öyle yükseltelim ki çözümsüzlük bu toprakların kaderi olmaktan çıksın” dedi.
  • Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nca başlatılan soruşturma kapsamında 33 kişi hakkında çıkarılan yakalama kararı doğrultusunda 14 Temmuz’da yapılan ev baskınları sonrası 28 kadın gözaltına alınmıştı. Soruşturma kapsamında gözaltına alınan kadınlardan 23’ü adli kontrol tedbiriyle serbest bırakılırken, 5’i tutuklandı.
  • Eşine şiddet uygulayan HDP Muş Milletvekili Mensur Işık için partiden ihraç süreci başlatıldı. Konuyla ilgili HDP Kadın Meclisi tarafından yapılan açıklamada, “Araştırmalarımız sonucunda Merkezi Disiplin Kurulumuz; Ebru Işık’ın ilk beyanını esas alarak Mensur Işık hakkında kesin ihraç talebiyle Kadın Meclisimizin başvurusu üzerine soruşturma başlatmıştır. Tüm yetkileri tedbiren durdurulan Işık’ın savunması alınacaktır” denildi. “Hiçbir şekilde kabul etmediğimiz kadına yönelik şiddete karşı tavrımız nettir. Kimden ve nereden gelirse gelsin, erkek şiddetine asla geçit vermeyeceğimizi bir kez daha belirtmek istiyoruz. Örgütlenen erkek egemenliği karşısında ‘kadın mücadelesi her yerde’ diyerek her türlü şiddete karşı sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Hiçbir kadın yalnız değildir. Kadın Meclisi olarak, bu sürecin takipçisi olacağımızı başta kadınlar olmak üzere kamuoyunun bilgisine sunuyoruz.”
  • Van’ da 27 haziranda Van Gölüne açılan, içinde mültecilerin bulunduğu tekneden dün 1i çocuk üç kişinin cesedi çıkarıldı, naaşları bulunan toplam göçmen sayısı 45’e ulaştı.
  • ABD Temsilciler Meclisi’ne, Türkiye’ye S-400 hava savunma sistemi alımından dolayı yaptırım uygulama teklifi sunuldu. Tasarıyı hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat Parti’den bazı üyeler imzaladı.
  • Sanatçılar Girişimi çok sayıda sanatçı ve yazarın imzasıyla, ülkede yaşanan sorunlara dair bildiri yayımladı. Bildiride, “Korkmuyoruz. Bütün yurttaşlarımızı daha cesur daha özgüvenli, daha inançlı ve kararlı olmaya çağırıyoruz.” ifadeleri kullanıldı.
  • İstanbul’da yaşan 4 yaş altında çocuğu olan kadınlara İBB tarafından ücretsiz ulaşım kartı verilecek.
  • Anayasa Mahkemesi (AYM) CHP’nin infaz düzenlemesinin iptali yönündeki başvurusunu reddetti.
  • Ağrı’nın Alparslan Mahallesi’nde dün gece saatlerinde kentte bir sivil toplum kuruluşunun (STK) Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yaptığı iddia edilen N.Ş adlı erkeğin, 13 yaşındaki bir kız çocuğunu istismara maruz bıraktığı ortaya çıktı. Bölgede artan tacizlerin devletin cezasızlık ve kadına saldıran politikalarının sonucu olduğunu biliyoruz.
  • CHP Rize İl Örgütü, Rize’nin Çayeli ve İkizdere ilçelerinde yaşanan ve 2 kişinin hayatını kaybettiği sel felaketine ilişkin il binalarında basın toplantısı gerçekleştirdi. 2 kişinin yaşamını yitirdiği Köprübaşı ve Sarısu köylerine 3 gündür hiçbir devlet yetkilisinin gitmediğini ifade eden Karaca, “Vatandaşımızın hayvanları sele kapılmış ve 3 gündür derenin kenarında duruyor. Hem halk sağlığı için hem de vatandaşların o manzara ile 3 gündür baş başa bırakılması da ayrı bir dramdır” diye belirtti. 

MEVCUT DURUM – SALGININ KONTROLÜ-SAĞLIK ÇALIŞANLARININ SAĞLIĞI

  • Hafta sonuna dünya genelinde toplam vaka sayısının 14 milyonun üzerine çıkması, can kaybının 600 bin sınırına dayanması ile girdik. Tedavi altında olan ve bulaştırma potansiyelinde olan aktif vaka sayısı ile 5.1 milyonun üzerine çıktı. Yeni vaka sayısı da 240 binin üzerinde… 200 binin altına indi. Yeni vaka bildiriminde ABD (yaklaşık 75 bin), Hindistan’da (yaklaşık 34 bin), Güney Afrika (11 binin üzerinde), Kolombiya (yaklaşık 9 bin) ve Arjantin (4 bin 500’ün üzerinde) artışın devam ettiği ülkeler arasında. Brezilya, Meksika ve diğer Latin Amerika ülkelerinde, Rusya’da, Ortadoğu, Güney Asya ülkelerinde yeni vaka bildirimi yüksek hızda devam ediyor.
  • Tamamlanmış (Kapanmış, sonuçlanmış) vaka sayı 9 milyonun üzerine çıktı. Bunların %7’si yaklaşık 600 bini hayatını yitirdi, %93’ü (8 milyon 470 binden fazlası) hastalığı yenip iyileştiler. 
  • Salgının kontrol altına alındığı İspanya’da yeni vaka sayısının 1,400’ü bulması kaygı yarattı. İspanya’nın ikinci büyük kenti Barselona, korona virüsü vakalarındaki artışı durdurmak için kent sakinlerinin evden dışarı çıkmaması ve 10’dan fazla kişinin bir araya gelmemesi için tavsiyede bulundu. Ancak kentte sokağa çıkma yasağı ilan edilmedi.
  • Türkiye’de son 24 saatte 926 kişi hastalığa yakalandı, 18 kişi hayatını kaybetti. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, artık alıştığımız yoğun bakım hasta sayısı ve entübe hasta sayısının arttığı bilgisini verdi. Bu artışın nedenleri ve bu vakalarla bildirilen vaka sayısındaki tutarsızlık hakkında ise hala konuşmuyor. Yakında Bilim Kurulu üyeleri bu konu hakkında konuşur, inandırıcı olmasa da bir açıklama yapar nasıl olsa…
  • Burdur 58’inci Piyade Er Eğitim Alayı Binbaşı Maruf Kışlası’nda 33 askerin Covid-19 testinin pozitif çıkması üzerine, temaslı oldukları tespit edilen askerler Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi İstiklal Yerleşkesi’ndeki Asımın Nesli ve Fereli Sinan Efendi yurtlarına yerleştirildi. Milli Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada yurtlara yerleştirilerek karantinaya alınan toplam asker sayısının 670’e yükseldiği belirtildi.
  • İzmir’de ulaşımda çalışan 16 kişide Corona çıkması üzerine belediyenin 3200 şoföre test yapması için başvurduğu İl Sağlık Müdürlüğü talebi reddetti. CHP’li Beko, ‘Büyük suç işleniyor’ dedi.
  • Malatya’da bir düğüne katılan davetlilerden 19’unun Kovid-19 testi pozitif çıktı. Malatya’da da bir düğüne katılan davetlilerden 19’unda koronavirüs tespit edilince, sosyal medya hesabından açıklama yapan Malatya Valisi Aydın Baruş, vatandaşları uyardı. Baruş, mesajında, “İlimizde bir düğüne katılanlar arasında 19 pozitif vaka tespit edildi. Özellikle düğün ve cenaze gibi toplu bulunulan alanlarda uzun süre kalmamaya dikkat edelim. Maske, mesafe ve temizlik çok önemli” diyerek kurallara rivayet edilmesini istedi.
  • TBMM’de Covid-19 vaka sayısının 37’ye yükseldi. Meclis’te toplamda şu ana kadar yapılan test sayısı 10 bine ulaşırken, tespit edilen yeni vakalarla toplam vaka sayısı beşi milletvekili olmak üzere 37’ye yükseldi. Bunlardan dördü milletvekili 20’sinin hastanelerde tedavisinin tamamlanarak taburcu edildi.
  • Uyarılara rağmen Kurban bayramı önlemlerle devam edecek. Nüfus hareketliliği, nüfusun yoğunlaşması, seyahatlerın artması, fiziksel mesafeye uyma bakanlık yetkililerinin ve hükümetin, tek adam rejiminin umurunda değil. Yeter ki ekonomi yara almasın, turizm canlansın, her şey para için… Erdoğan “Kurban Bayramı için böyle bir adım atmak biraz zor. Ama değerlendirmesini tabi Bilim Kurulu yapacağı gibi biz de Bilim Kurulu ile bunu paylaşabiliriz. Kurban Bayramı’nın özellikleri, hususiyetleri çok çok farklı. O gün kurbanlar kesilecek, herkes özellikle de birbirini ziyaret ki bu sadece bayramda oluyor. Şu anda gündemimizde böyle bir durum yok.” dedi. Bu açıklama ile Bilim Kurulu’nun kararının da çerçevesi çizilmiş oldu.
  • Bilim Kurulu üyeleri, yaklaşan Kurban Bayramı ile ilgili olarak bazı uyarılarda bulundu. “Bayramlaşmalar açık havada ve kısa olsun. Düşük vaka ile eylüle girmeliyiz. Eylül-ekimde risk yeni pike neden olabilir” dedi. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı ve Toplum Bilimleri Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, Türkiye’de birinci dalganın henüz sona ermediğini belirterek, şunları söyledi: “Bizde şu an ikinci dalgadan söz etmek mümkün değil ancak eylül ayında insanlar tatilden dönüyor. Okullar açılacak. Kapalı alanlarda daha fazla bulunacağız. Daha fazla miktarda virüs teması söz konusu olacak. Bu nedenle virüsün bulaşı artacak. Normal ekim kasım aylarında ortaya çıkan mevsimsel gribi de buna eklemek gerekiyor. Olabildiğince düşük vaka ile eylül ekim ayına girmemiz gerekiyor. 6 ay olacak eylüle geldiğimizde, 6 aylık deneyimlerimizle de olabildiğince virüse karşı yeni normal hayatımızı sürdürmemiz gerekiyor.” Bilim Kurulu üyesi olma halk sağlığı uzmanı olma da tek adam rejiminin sınırını aşmaya yetmiyor. Bilim Kurulu üyesi Ankara Şehir Hastanesi Yoğun Bakım Uzmanı Doç. Dr. Sema Turan da benzer önerilerde bulundu: ‘’Mümkün olduğu kadar toplu alanlarda maskesiz bulunmamaları gerektiğini, birbirleriyle el sıkışmamaları gerektiğini tekrardan hatırlatmak istiyorum. Önlemlerimizi alarak, birbirimize zarar vermeden kurallara uymalıyız. Her birimiz diğer birimize zarar verebiliriz. Bunu yapmamak adına Kurban Bayramı süreci boyunca özellikle toplu mekanlardan uzak durmak, bayramlaşmayı bu bayramda mümkünse Ramazan Bayramı’nda yaptığımız gibi sevdiklerimize mümkün olduğu kadar telefonla ulaşmak önemli olacaktır.”
  • Bilim Kurulu üyeleri ikinci dalgayı Eylül-Ekim aylarında bekliyor. Doç. Dr. Sema Turan, dünyaya bakıldığında pandemilerde ikinci dalganın hep görüldüğünü, bunun yaşanmasının büyük ihtimal olduğunu belirtti. Bilim Kurulu üyesi, ikinci dalga için şu değerlendirmede bulundu: “Bu nedenle Covid-19 pandemisinde de ikinci dalganın geleceğini bilim insanları olarak öngörüyoruz, olabileceğini de düşünüyoruz. Onun için de gerekli önlemleri almamız gerektiğini biliyoruz. Aslında yaz aylarında kişilerin dirençlerinin biraz daha iyi olması, vaka sayılarının bir miktar azalması gözümüzü boyamasın. Özellikle vücut direncimizdeki değişiklikler, kalabalıkların artması, kapalı mekanlarda daha çok vakit geçirmeler nedeniyle ikinci dalga için eylül-ekim ayları beklediğimiz aylar. Çünkü vakalar henüz bitmiş değil. Rehavete kesinlikle kapılmamak lazım. Bununla ilgili yaptığımız uyarılar bazen halkımızda ‘Ne kadar çok uyarı yapıldı’ diye bir düşünceye sebep olabilir. Ama bu çok önemli ve önemli olduğunu gördüğümüz için vurgulamaya devam ediyoruz. 
  • Sonbaharda çifte enfeksiyon (Covid-19 ve İnfluenza) beklentisi grip aşısını gündeme getirdi. Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu üyesi Doç. Dr.  Afşin Emre Kayıpmaz, influenza (grip) ve Covid-19’a aynı anda yakalanmanın hastalığın daha ağır seyretmesine neden olabileceğini vurgulayarak bu nedenle bu dönemde de grip aşısını tavsiye ettiklerini söyledi. Uyarılar böyle olsa da grip aşısı kamu tarafından sağlansın, geçici de olsa aşı takvimine eklensin önerisi pek gelmiyor. Vatandaşa sinyal verildi. Covid-19 ile bireysel mücadele konusunda her öneriye para aktaran vatandaş grip aşısı için de para ayırmasından kimsenin şüphesi yok. Bu yıl grip aşısı karaborsaya düşerse şaşırmayalım. 
  • Toplam vaka sayısının 3 milyon 770 binin üzerinde, yeni vaka sayısının da birkaç gündür 75 bin civarında olduğu ABD’de Trump, ülkenin normale dönmesinde ısrarcı hareket ederken, Beyaz Saray Covid-19 ile Mücadele Görev Gücü’nün bazı eyaletleri uyardığı belge basına sızdı. Söz konusu belgeye göre, Beyaz Saray 18 eyaletteki vaka artışlarını hesaba katarak buraları “kırmızı bölge” ilan etti. Belgede kırmızı bölgedeki eyaletlere, normalleşme sürecini bırakarak, barları ve spor salonlarını yeniden kapatmaları ve 10’dan fazla kişinin bir araya gelmelerini yasaklamaları uyarısında bulunuldu. Bu eyaletler Alabama, Arkansas, Arizona, California, Florida, Georgia, Idaho, Iowa, Kansas, Louisiana, Mississippi, North Carolina, Nevada, Oklahoma, South Carolina, Tennessee, Texas ve Utah olarak sıralandı. ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence’in Sözcüsü Devin O’Malley ise söz konusu belgenin varlığını doğrulayarak, bu belgenin Covid-19 ile Mücadele Gücünün haftalık olarak eyaletlere gönderdiği belgelerden biri olduğunu belirtti.
  • Britanya Başbakanı Boris Johnson, corona virüsü salgınından sonra en erken kasım ayına kadar normal yaşantıya tam olarak dönülemeyeceğini açıkladı. Johnson, gece kulüplerinin ve iç mekanlardaki çocuk oyun alanlarının kapalı kalması ve düğünlerin ise sınırlandırılmaya devam edilmesi gerektiği konusunda uyarıda bulundu.
  • Kolombiya’da uyuşturucu kartelleri ve silahlı çeteler, ‘kendi korona virüsü önlemlerini’ uyguluyor. Kurallara uymayanlar ise öldürülüyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (HRW) hazırladığı raporda, dokuz kişinin silahlı çeteler tarafından öldürüldüğü aktarıldı. Ülkenin Nariño bölgesinde yer alan Tumaco kentinde, silahlı çetelerin yerel sakinlerin balık tutmasını yasakladığı ve akşam beşten sonra sokağa çıkma yasağı uyguladıkları ifade edildi. Ülke genelinde, hasta olanlar da dahil olmak üzere insanların evlerinden çıkmalarının engellendiği, Cauca ve Guaviare bölgelerinde silahlı çetelerin kurallara uymayanların motosikletlerini ateşe verdiği aktarıldı Kolombiya’nın Putumayo eyaletinden bir topluluk lideri, Guardian’a yaptığı açıklamada silahlı çetelerin köyler arası iletişimi kestiğini dile getirdi. Covid-19’a yakalandığından şüphelenilen kişilerden ise köyü terk etmelerinin istendiği aksi halde öldürüldüklerini söyledi. Lider, “İnsanların başka şansı yok çünkü hükümet burada yok” dedi. Edison León Pérez isimli aktivist ve topluluk liderinin, bu grupları hükümete bildirmesinin ardından, ‘La Mafia’ isimli uyuşturucu kaçakçılığı çetesi tarafından 8 Haziran’da öldürüldüğü kaydedildi.
  • Tedavisi tamamlanan ve iyileşen Covid-19 hastalarına bu virüsün yeniden bulaşıp bulaşmayacağı sorusunun yanıtı hala yok! DSÖ’nün Covid-19’a karşı mücadele ekibi lideri Maria Van Kerkhove geçmişte SARS korona virüsüne yakalananlarda hastalığa karşı antikor geliştiğini ifade ederek, bu hastaların 12 ay veya daha fazla süre virüse bağışıklık kazandığını aktardı. Normal gripte ise bağışıklık süresinin daha kısa olduğunu anlatan Kerkhove, “Dolayısıyla Covid-19’un (bir kişiye ikinci kez bulaşıp bulaşmayacağı hakkında) tam bir cevabımız yok. Ancak, bu aktif bir araştırma alanı ve şunu söylemeliyim ki tüm dünyada aktif ortak bir araştırma devam ediyor,” dedi.
  • Hayvan kırımı devam ediyor. Hollanda’dan sonra İspanya da vizonları bulaş gerekçesi ile itlaf edecek, öldürecek. İspanya’nın kuzeyinde yer alan Aragon eyaletinde bir hayvan çiftliğinde Corona virüsüne rastlandı. Çiftlikteki 100 bin vizonun öldürüleceği duyuruldu.
  • Britanya’da yapılan ve dünyanın farklı yerlerinden veriler içeren bir araştırma, yoğun bakımdaki Covid-19 hastalarında ölümlerin üçte bir oranında azaldığını gösterdi. Tıp dergisi Anaesthesia’da yayınlanan araştırma bilim insanları Singapur, Çin, İtalya, İspanya, Danimarka, Fransa, Britanya, ABD, Kanada gibi ülkelerin yoğun bakıma alınan yetişkin Covid-19 hastalarına ait verileri inceleyerek meta-analiz uyguladı. 10 bin 150 hastayı içeren verilerin incelenmesi sonucu ortaya çıkan çalışmada mart sonunda yüzde 60 olan yoğun bakım ölüm oranın mayısta yüzde 41’e düştüğü sonucuna varıldı. Araştırmanın sonuçlarını değerlendiren Johns Hopkins Üniversitesi Sağlık Güvenliği Merkezi’nde bulaşıcı hastalıklar uzmanı Dr. Amesh Adalja şunları söyledi: “Hastalığın patofizyolojisini daha iyi anlıyoruz, hasta bakımını geliştirmek için daha iyi araçlara sahibiz ve solunum desteği yönetimi konusunda artık daha çok bilgi sahibiyiz. Virüsün daha az ölümcül olduğu anlamına gelmiyor Sadece biz daha iyiye gidiyoruz” 
  • Avustralyalı araştırmacılar 20 dakikada sonuç veren ‘corona‘ testi geliştirdi. Monash Üniversitesi’nde geliştirilip bir ilk olduğu belirtilen test yalnızca mevcut virüsü tespit etmekle kalmıyor ayrıca kişinin yakın geçmişte hastalığı geçirip geçirmediğini de belirliyor.
  • Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), dünyadaki mültecilerin yüzde 26’sını barındıran Sahra Altı Afrika ülkelerini yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle uyardı. DSÖ Afrika Direktörü Dr. Matshidiso Moeti, yayımladığı mesajında, mültecilerin ve yerinden edilenlerin Covid-19’a karşı en korumasız ve çaresiz kesim olduğunu, tüm ülkelerin ve ortaklarının bu kesime daha fazla yardım etmesi çağrısında bulundu.
  • El Salvador’un başkenti San Salvador’da Covid-19) önlemleri kapsamında karantina kurallarının daha sıkı uygulanması talebiyle, sağlık çalışanları tarafından protesto gösterisi düzenlendi. Kitlesel yürüyüşte, “Daha fazla ölüm istemiyoruz, hayat kurtarmak istiyoruz”, “Daha sıkı karantina istiyoruz” pankartları açan sağlıkçılar kendilerinin de hastalıktan yeteri kadar korumadıklarını belirterek “İstatistik olmak istemiyoruz” dövizleri taşıdı.
  • Gıda-İş Adana Bölge Temsilcisi Gökhan İmrek, “Krizin ve salgının faturası patronlara” şiarıyla başlattıkları örgütlenme kampanyasına destek çağrısı yaparak, “Covid-19 iş kazası sayılsın” dedi.

TOPLUMSAL MÜCADELE-SAĞLIK MUHALEFETİ

  • Dicle Üniversitesi’nde çalışan Dr. Eser Çetin pandeminin ilk günlerinden başlayarak corona virüse karşı bilgilendirici Kürtçe videolar çekiyor. Daha sonra artan ilgi ve var olan ihtiyaç nedeniyle diğer kronik hastalıkları önleme konusunda da bilgilendirici Kürtçe videolar çekmeye başlıyor. Dr. Çetin; anadilinde sağlık hakkının herkes için hayati olduğunu araya tercüman olarak yakınları dahi girse hasta hekim mahremiyeti ortadan kalktığı için hastanın kendini rahat ifade edemediğini bu nedenle eksik ya da yanlış tedavilerden olumsuz etkilendiklerini belirtiyor. Videolar Kürtçe olduğu için halkın daha güvenerek dinlediğini ve uyarılarını dikkate aldığını belirtiyor.
  • Dersim Gençlik Örgütleri, taciz, tecavüz ve istismara karşı Sanat Sokağı’nda açıklama yaptı. Siyasi parti ve kurum temsilcilerin katıldığı açıklamada, “İstismarı aklama, aklattırma” yazılı pankart açıldı. “Katillerden hesabı gençlik soracak” sloganları atılırken, “Gülistan Doku nerede?”, “Sessiz kalmıyoruz, hesap soruyoruz” dövizleri taşındı.3 kişi polis tarafından gözaltına alındı.
  • Tarım ve Orman Bakanlığı 5. Bölge Müdürlüğü Eskişehir Şube Müdürlüğü, Eskişehir’de kızıl geyik acente kotalarının avlattırılmasına ilişkin ihale açtı. İhale kapsamında kentte, 6 ayrı bölgede yapılacak 18 geyik vurma ihalesi için 513 bin lira muhammen bedel biçildi. İhalenin ardından Eskişehir Çevre Koruma ve Geliştirme Derneği, Eskişehir Hayvanları Koruma Derneği üyeleriyle birlikte Milli Parklar Şube Müdürlüğü önünde eylem yaparak ihalenin iptal edilmesini istedi. Eskişehir Çevre Koruma ve Geliştirme Derneği Başkanı Gülçin Yapıcı da açılan ihalenin iptal edilmesi için hukuki yollara başvurduklarını ifade etti. İhalede yürütmeyi durdurma kararı ve sonrasında iptal için İdare Mahkemesi’nde başvuru yaptığını kaydeden Yapıcı, “Bursa ve Tunceli de örnekleri var, onları da dava dosyamıza ekledik. Av bir spor değildir, turizm değildir. Bu bir cinayettir” diye konuştu.
  • Adil yargılanma talebiyle 5 Şubat’ta başladıkları açlık grevini 5 Nisan’da ölüm orucuna çeviren tutuklu avukatlar Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal’ın sağlık durumu kötüye gidiyor. Ebru Timtik 197, Aytaç Ünsal ise ölüm orucunun 166 gününü geride bıraktı. Adalet İçin Dayanışma Platformu, iki avukat için yaptığı açıklamada, “Direnişin başından bu yana 30’un üzerinde kilo kaybeden Ebru Timtik’in boğazından aşağıya doğru yaralar yaygınlaşmış ve bu yüzden konuşmakta ve sıvı alımında ciddi zorluklar yaşamakta. Aytaç Ünsal da 60 kilonun altına düşmüş ve ağız içinde yaralar oluşmuştur. Adil yargılanma hakkının ihlali ülkemizde gündelik bir iş halini almıştır” dedi.

YENİ YAŞAM İNŞASI  

  • Iğdır’ın Halfeti beldesinde yaşayan Zeynep Çobaz (64) ve eşi Mustafa Çobaz, 15 yıldır eski ve kullanılmayan tarım ile ev aletlerini toplayarak, bahçelerinde sergiliyor. 200 yıllık kağnıdan, el değirmenine kadar birçok eşyayı toplayan Çobaz çifti, malzemelerin büyük bir kısmını bölge kentlerini gezerek topladı. Zeynep Obaz bu çalışmayı emeğin süreçlerini ileri ki nesile aktarabilmek ve kendi tarihine sahip çıkmak amacıyla yaptıklarını ifade etti.
  • Kuzey ve Doğu Suriye’nin Qamişlo kentinde Rojava Aydınlar Birliği tarafından düzenlenen 7. Kültür ve Sanat Festivali’nde, tiyatro gösterimleri en çok öne çıkan ve ilgi gören etkinlik oldu. Tiyatronun gelişim süreci ile yaşanan eksiklikleri değerlendiren Tiyatrocu ve yönetmen Mihidin Erselan, bölgede işgalcilerin Kürt halkına yönelik baskıları ve Kürtçenin yasak olmasından kaynaklı Kürt tiyatrosunun gerilediğine dikkat çekerek, “Burada Kürt tiyatrosuna dair büyük adımlar atılıyor. Efrîn’de ‘Mîtan’, Qamişlo’da ‘Yekta’ adında festivallerin düzenlenmesi başarılı bir adımdır” dedi

JİN

  • The Guardian tarafından 21. yüzyılın en iyi 100 kitabından biri olarak seçilen Kızların Suskunluğu, Seda Çıngay Mellor’un çevirisiyle İthaki Yayınları’ndan çıktı. Pat Barker, bu kitabında, Briseis’i konuşturarak İlyada destanını yeniden yorumluyor. Akhilleus’un gölgesinde kalmış Briseis vasıtasıyla; büyük anlatılarda, mitolojik eserlerde, dillere destan olmuş efsanelerde, erkeklerin gölgesinde kalmış olan kadınların hikâyelerini ve onların tarihteki konumunu sorguluyor.
  • NFL’de mücadele eden ve geçen hafta ismindeki ırkçı ifadeyi kaldırma kararı alan Washington takımının (eski adıyla Washington Redskins) 15 eski kadın çalışanı, kulüpte çalıştıkları dönemde yaşadıkları cinsel tacizleri Washington Post’a anlattı. The Post’un gündemi sarsan özel haberinde 40’tan fazla mevcut ve eski çalışanla röportajlar yapılırken haberde kısa mesajlar, yazışmalar ve pek çok farklı döküman da yer alırken düzinelerce taciz örneğine yer verildi. Kadınların mücadelesi sonucu ortaya çıkan skandalı örtbas etmek için giriştikleri imaj çalışması için de olsa isimlerindeki ırkçı eklentiyi kaldırmış olmaları da ayrıca önemli bir kazanım.
  •  Kocaeli’nin Karamürsel ilçesinde fotoğrafçılık stüdyosu işleten fotoğrafçı Başak Onay, Onur Haftası dolayısıyla gerçekleştirdiği fotoğraf çekimini sosyal medya hesabından paylaşmasının ardından Saadet Partisi Karamürsel İlçe Başkanı Mehmet Özalay tarafından hedef gösterildi. Fotoğraf çekimi esnasında modellik yapan kişilerden biri çalıştığı işten çıkarılırken, diğeri ise bağlı olduğu spor kulübünden men edildi. Savcılığın koruma talep ettiği fotoğrafçı evine polis koruması eşliğinde girip çıktığını belirterek soruşturmanın devam ettiğini duyurdu. İktidar ve muhalefetin ortaklaştığı tek nokta kadın ve lgbti düşmanlığı.
  • Elite Model Look gösterisinin yapıldığı mekana izleyici gibi giren bir grup feminist, döviz ve sloganlarla yarışmayı protesto etti. “Evde çocuk, podyumda meze”, “Aile satıyor Elite alıyor, kızlar şirkete kasa oluyor”, “İnanma, kanma, şöhrete narkozlanma” sloganlarıyla gerçekleştirilen baskın, salonda büyük bir şaşkınlık yarattı. Bu tarz yarışmaların insanların güzellik algısını bozduğunu ve metalaştırdığını ifade eden açıklamalar yapıldı grup tarafından.

SİYASAL SAĞLIK – EKOLOJİK SAĞLIK

  • Güney Afrika’da arkeolojik kalıntıları ile dikkat çeken bir mağara olan Border mağarasında, Fransız-Güney Afrikalı araştırmacılardan oluşan bir ekip, karbonlaşmış ve 170.000 yıl öncesine ait elli adet yumruyu toprak altından çıkardı. Cuma günü Science (Bilim) adlı dergide yayınlanan bir makalenin konusu olan bu buluş, anatomik olarak modern ilk insanların pişmiş bitki tükettiklerini gösterdi ki, bu da sonuçta avcılık ve göçebeliğin rastlantısallığı karşısında istikrarlı bir beslenme kaynağının var olduğunu gösterdi. Kimi sabit düşünceleri ve özellikle “paleo rejimi” gibi etobur kavramları çürütmek mümkün.
  • Yusuf Gürsucu- “Irkçılık, Yoksulluk, özyönetim” (Yeni Yaşam Gazetesi): Son günlerde doğal alanlar ile halkın yaşam ve tarımsal alanlarının zor yoluyla işgal edildiğini ya da fiili olarak topraklarını terk edip göç etmelerini sağlamayı amaçlayan uygulamalarla yüz yüzeyiz. Mardin ve Urfa’da DEDAŞ eliyle halk susuzluğa mahkum edilerek üretimden uzaklaştırılmaya çalışılıyor. Halka sunulan tek seçenekle arazilerini satıp göç etmeleri dayatılıyor. Benzer durumlar ülkenin batısında da yaşanıyor ancak Kürtler buna ek olarak ırkçılığa maruz kalıyor. 1982 yılında New York’ta bulunan Love Kanalı’ındaki kirliliğe karşı beyazlar (özellikle beyaz işçiler) tarafından yürütülen mücadele sonucu evlerinin altında ve çevresinde bulunan zehirli atıklar devlet tarafından toplanmış ve Kuzey Karolina’daki Warren kentine 10 bin tırla taşınarak Afrika kökenli Amerikan yurttaşlarının yaşam alanlarına bırakılmıştı. Bu bağlamda yoksullarla yağmalanan doğa arasında büyük bir ortaklık var. Her ikisi içinde bu durum kader olarak yansıtılsa da bu asla bir kader değil. Yoksulluğun ortadan kalkması doğanın özgürleşmesine bağlıyken, doğanın özgürlüğü de yoksul sınıfların özgürlüğüne bağlı olduğu açıkça görülebiliyor. Irkçılığa geri dönecek olursak, Mardinli Kürt ve Konyalı Türk çiftçiler arasında dayanışmayı yaratmak ırkçı saldırıları bertaraf edebilecek özellik taşıyor. Ezilen ulus olan Kürtler, diğer ulusların sorunlarına duyarlılık gösterip dayanışma adımları atabilirken, Kürtlerin uğradığı saldırılara karşı diğer halklardan aynı refleks genellikle ortaya çıkamıyor. Oysa aynı kadere mahkum edilmiş yoksulların ırk, din vb. suni ayrımlarla düşmanlaştırıldığı ve bunun devletler tarafından bilinçli olarak yaratıldığını biliyoruz. Bu ayrımların yok edilebilmesi halinde yaşadığımız sorunlara çözümler üretmenin ilk adımı ırkçılığı tarihin kirli sayfasına gömmekle atılabilecek.
  • Ancak bu dayanışma tek başına sorunları kökten çözmeye yetmeyecek. Dayanışmaların sağlanmasıyla birlikte yapacağımız tartışmalarda kendi özyönetimlerimizi kurmaya ve dayanışmayı daha da ileriden sürdürmeye mahkumuz. Dünya üzerinde yaşanan ekolojik krizle birlikte ortaya çıkan iklim sorunu ve buna bağlı gelişen susuzluk gibi sorunların, kapitalist devletlerin yıllardır bir araya gelip gerçekleştirdiği zirvelerde çözülmesini beklemek tam bir hayaldir ve asla bir çözüm ortaya çıkmayacaktır.
  •  Yaşadığımız sorunların tamamının tek müsebibi olan kapitalizm ve onun devletleri yoksulların ve doğanın tek düşmanıdır. Bu düşmana karşı bir araya gelmek ve özyönetimlerimizi yaratarak kapitalizmden kopmayı hedeflemek ise yakalanması gereken ve acil olan biricik halka olarak karşımızda durmaktadır. Israrla denemeliyiz ve asla bu hedeften vazgeçemeyiz…http://yeniyasamgazetesi1.com/irkcilik-yoksulluk-ve-ozyonetim/

GÖRÜŞLER

         Dün gece hayatını kaybeden  Seyfi Dursunoğlu’na AKP iktidarı süresince televizyon ambargosu uygulandı, “ekranda hiçbir erkeği kadın kılığında görmek istemiyorum” diyen dönemin RTÜK başkanı tarafından tüm kanal yöneticileri uyarıldı. Televizyonu resmi ideolojinin aygıtı haline getiren ve ekranda kendi ‘makbulu” dışında hiçbir şeye yaşam hakkı tanımayan politikalarının bir sonucu da ekranda LGBTİQ temsiliyetini sıfıra indirmek oldu öyle ki kadın kılığına girmiş erkeklere bile tahammülleri yoktu. Dursunoğlu, 2007 yılında verdiği röportajda konuyla ilgili şu ifadeleri kullanmıştı: “Bunun nedeni yaptığım iş değil. Nedeni, bir fikir anlaşmazlığı diyebilirim. Aslında bunun içinde ideoloji var, ama ben fikir anlaşmazlığı diyorum. Başkalarının, bu yaştan sonra beni şekillendirme isteğine tahammülüm yok. Ben artık bir şekil aldım. Bu kadar sene, bu şekle hiç kimse itiraz etmedi. Ben şimdiye kadar yaşadığım şekilde yaşamak istiyorum. Ama maalesef bazı ideolojiler uğruna, sanatımda değişiklikler yapılması mecburiyeti geliyor.”

EKLER

1-Siyasal aracın yokluğunda bir feminist politika deneyimi, Nevra Akdemir
 
       Uzun zamandır sosyal medya mecralarında ve ölçeği geniş olmayan çeşitli tartışma ortamlarında feminist politika içinde fazla tanıdık olmadığımız bir dil ve bir tartışamama zemini ile karşı karşıyayız. Bu zemin soru sormaktan ve anlamaktan ziyade muhalefetin önemli bir kısmına sirayet etmiş sağcılıkla yarışır şekilde pozisyon deklare etme ve mağduriyet yarışına dönüşmüş durumda. Coğrafyamıza özgü deneyimlediğimiz şiddet biçimlerini, hoyratça ve içini boşaltarak, egemenlere yöneltilemeyen öfkenin nesnesi halinde beraber mücadele yürüttükleri kişilere yönlendiren veya eleştirileri bir mağduriyet hikayesi olarak tanımlayarak, yan yana yürümeyi mümkün kılan zeminleri tarumar eden bir eylemsiz-öfke hali görünür durumda. Bu yıkıcı ve zorlayıcı hal, çoğunlukla ilkeler üzerinde yürüyen politika yapma biçimini de kişiler ve sosyal ağlara göre yeniden örgütleyerek, iktidarın baskısının başaramadığı çaresizlik hissini yaygınlaştırıyor. Aşağıda anlatacaklarım, bu hikâyenin kadınlar cephesinden çok küçük ve birkaç güne yayılan, kahramanlarının yıllardır yaşadığı şiddetin yeni bir boyut almasına neden olan örneği sadece. Kahramanın “ben” olmasına gerek var mı, zira anlatılan hepimizin hikayesi.

         En son söyleyeceğimi daha önce de dile getirdiğim birkaç cümle ile vurgulamak istiyorum: takınılan tavırların farklılıkları, yazmamız gereken bir tarih anlatısı ve politik kopuş aynı zamanda. Kimin ne kadar iyi feminist literatürü bildiği, ne kadar adının duyulduğu veya yazılarından ne kadar alıntı yapıldığı, yaşamları ve politik tutum alışlarındaki çelişkileri ortadan kaldırmıyor. İmtiyazlar hiçbir kadını kurtarmıyor erkek karşısında ama imtiyazlarından vazgeçmemek için veya o imtiyazların içinden bakmak dışında bir tutumu almak aklına bile gelmediği için “erkeklerden taraf olmak”, “kadını karşısına almak” olabiliyor. Ne üzücü bazı kadın akademisyen dostlar için! Akademik olana tahvil edildiği ölçüde kıymet verilen feminist politik tutum alışlardan, her politik eylemi kendi akademik kariyerinde bir “el atılmamış, ilginç toplumsal konu” olarak görüp yazmaya, yazdıkça kendine hayran olmaya, kendine referans verilmeyen çalışmaları neredeyse okumamaya, akademi dışı yazından veya deneyimlerden bir şey öğrenebileceğini düşünmemeye, politik olan yerine akademide kıymeti olandan yana durmaya ve tüm yaşamını bununla kurmaya kadar… Ne kadar tanıdık değil mi, üstümüzde özgüven sarsıcı etkileri bırakan tüm akademik replikleri bir anda yeniden duymak gibi.

Şiddet de taciz de alt sınıflara özgü bir kalıntıdır diyerek işin içinden nasıl ki sıyrılamazsanız, şiddet ve taciz biz yakınında olmaktan hoşnut olduğumuz adamların yapacağı işler olmaz da diyemezsiniz… Suç ortaklığı ve tanıklık bizim karşı karşıya kaldıklarımızdan çok daha çetrefilli zeminde yürüyor ve bu feminist politika açısından en büyük tansiyon durumu. Güç ilişkileri açısından, ekonomik pozisyon veya yaş açısından kısmi bir güç kazanmış kadınların sadece kendi başlarına gelmedi, o erkek kendiyle öyle bir dil kurmadı diye, ifşa eden kadının itibarına saldırması (duygusal tepki, psikolojik rahatsızlık, “o da kuyruk sallamasaydı” gibi) ve böylece erkeklere destek çıkması en büyük ve en kırılgan halimiz. Bazen kimin kiminle olduğu, kimi koruduğu, kime referans verdiği veya kiminle ilgili şüphe yaydığı belirleyici olur, zira politik olan feminist politikada gündelik hayat içindeki dönüştürücü tutumdan ancak oluşur. Devrimden sonraya erteleyeceğimiz bir zorunlu ilişki değil bazı tutumlar.

(https://www.catlakzemin.com/siyasal-aracin-yoklugunda-bir-feminist-politika-deneyimi/)

2- Korona Günlerinde Fotoğraf: Yeni bir deneyim edindik

   Fotoğraf Vakfı, Galata Fotoğrafhanesi – Fotoğraf Akademisi, Nar Photos kadrolarının çağrısıyla, pandemiye ilişkin görsel bellek oluşturmak amacıyla başlatılan “Korona Günlerinde Fotoğraf” çalışması 1 Temmuz’da yayınlandı. 19 fotoğrafçının çağrısı üzerine 33 fotoğraf editörünün görev aldığı, 360 fotoğrafçının katılım talebinde bulunduğu çalışma, hazırlıkların tamamlanmasının ardından 3 Mayıs’ta başladı. Türkiye’nin 31 ve Almanya, Azerbaycan, Finlandiya, Fransa, İngiltere, Kanada ve Kosova’nın 10 farklı şehrinden katılımda bulunan 360 fotoğrafçı iki ay süresince pandeminin kişisel ve toplumsal yansımalarını fotoğrafladı. Facebook ve Instagram gibi sosyal medya platformlarında da tanıtım ve duyuruları yapılan çalışma yaklaşık 6 bin tekil fotoğrafı ve 200’ü aşkın görsel hikâyeyi içeriyor. Bugünden yarınlara bırakılan bu büyük görsel bellek, evlerde yaşanan tecritin etkilerini, çalışmak zorunda bırakılanların koşullarını, sokaklardaki farklılaşan görünümü, yeni alışkanlıkları ve “yeni normal” olarak adlandırılan bu dönemin içsel ve dışsal yansımalarını ilerleyen zamanlarda hatırlamayı kolaylaştırmak ve üzerinde düşünmek için görünür kılıyor.

 Her türlü toplumsal travma ve dönüşüm aşamasına fotoğraf aracılığıyla “dahil” olabilmek için refleks geliştirmiş bu ekip, deprem dönemlerinde, siyasal/toplumsal itirazların yükseliş dönemlerinde olduğu gibi hayatın bu yeni evresinde de “toplumsal sorumluluk sahibi fotoğrafçılık” anlayışıyla harekete geçti.

Bu çalışmanın temelinde, toplumsal her durumun, oluşum ve değişimin aynı zamanda fotoğrafın da konusu olabileceği fikri vardı. DSÖ’nün pandemi ilanıyla birlikte dünya yeni bir döneme giriyordu: “Hayatta kalmak” biraz da “evde kalmak”la mümkün hale gelmişti. “Tecrit”, “yalnızlaşma”, “endişe”, “korku”, “şüphe” gibi kavramlar repertuarımızda ilk sıralara yerleşmeye başladı. Pek çoğumuz, alışık olduğu fotoğraflama pratiğinden yoksun kaldı. Sokaklara, başka hayatların görünümlerine ulaşmak eskisi kadar kolay olmadı. Öte yandan yeni bir seçenek vardı hepimizin önünde: “Evde kalıp kendine bakmak”

Ülkemizdeki “popüler fotoğraf pratiği” daha çok “ötekine bakmak” zihniyetiyle işlediği için pek de alışık olmadığımız “kendine bakış”, yeni bir deneyim edinmemizi sağladı.

Bu çalışmada geçerli olan temel ilkeler arasında “yarışmacı ruh yerine dayanışmacı ve paylaşımcı tutum”, “yaratıcılığın ve özgür ifadenin önünü açmak”, “ırkçılık, ayrımcılık, cinsiyetçilik, şiddetçilik, türcülük gibi tutumlardan uzak durmak”, birbirimize karşı davranışta olduğu gibi dilde de bu ilkelerin hayata geçirilmesini sağlamak hedeflendi.

3- Aydın sorumluluğu ve Prof. Dr. Pala, L.Doğan Tılıç

Bazı meslekler doğası gereği “aydın sorumluluğu” gerektiriyor. Her hayat da arkasında bıraktığı izlerle hayat oluyor… Kimileri için utanç, kimileri için gurur vesilesi olan izlerle…

5 Mayıs 1984’de, 12 Eylül darbesinin boğucu atmosferi tüm kasvetiyle hüküm sürerken, bin 383 sanatçı, gazeteci, yazar ve üniversite hocasının imzaladığı “Türkiye’de demokratik düzene ilişkin gözlem ve istemler” başlıklı, “Aydınlar dilekçesi” olarak anılan 6 sayfalık metin Cumhurbaşkanlığı ve Meclis Başkanlığı’na sunulmuştu.

İmzacılarından 59’u Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 Nolu Askeri Mahkemesi’nde yargılandı sonra.

İmzacılardan kimi yargılanırken, kimi de “tanık” olmuş; “Dilekçeyi kahvede pişpirik oynarken imzaladım, içeriği hakkında bilgim yoktu”, “Kiracıyım, sosyal konut diye imzaladım” demişlerdi. İçeriğine katılsa da “bir yararı olacağına inanmadığı için” imzalamayanlar da vardı.

İmzalayanlar, imzalamayanlar, imzasını savunamayanlar, imzalayanları “vatan haini” ve “ahlak yoksunu” ilan eden Kenan Evren… Hepsi arkalarında bıraktıkları izle tarihteki yerlerini aldı! Kimileri “aydın” olarak, kimileri de…

    Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim üyesi ve Türk Tabipleri Birliği COVID İzleme Kurulu üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala, 21 Nisan’da, Covid-19’dan başka bir şey konuşamaz olduğumuz günlerde, kendi uzmanlık alanında bir aydın sorumluluğu ile konuşmuş ve “Türkiye’de henüz salgının tepe noktasını görmediğimizi düşünüyoruz” demişti. Bursa Valiliği; sözlerinin “halkı yanlış bilgilendirmek” ve “paniğe yönlendirici açıklamalar yapmak” olduğu iddiasıyla Prof. Pala’yı savcılığa ihbar etti. Savcılık görevsizlik kararı verdi ama üniversite yönetimi Prof. Dr. Pala hakkında soruşturma başlattı!

Prof. Dr. Pala, görev ve uzmanlık alanında, sorumluluk gereği konuştu. Konuşarak o, soruşturmalarıyla onu soruşturanlar, suskunluklarıyla da bütün bunlar olurken susanlar arkalarında birer iz bırakıyorlar.

Bugünlerden geriye yalnızca bıraktığımız izler kalacak; utançla ya da gururla anılacak izler!

https://www.birgun.net/haber/aydin-sorumlulugu-ve-prof-dr-pala-308742


İLİŞKİLİ İÇERİK

KORONA GÜNLÜK 22-28 KASIM 2021

Sağlığın piyasalaştırıldığı, emeğin değersizleştirildiği ve yabancılaştırıldığı, kışkırtılmış sağlık hizmetinin olduğu, kapitalist erkek egemen sağlık sisteminin ...