Home / KORONA GÜNLÜKLERİ / Korona Günlüğü 12 Eylül 2020

Korona Günlüğü 12 Eylül 2020

 

GÜNDEM

  • Siyasi kırım operasyonları sürüyor: Ezilenlerin Sosyalist Partisi’ne (ESP) yönelik 8 Eylül’de birçok kentte yapılan operasyonlarda gözaltına alınan Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Sedat Şenoğlu ile 16 parti yönetici ve üyesi tutuklandı.
  • Türkiye’nin en karanlık dönemi olarak gösterilen 12 Eylül 1980 askeri darbesinin üzerinden 40 yıl geçti. Dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren’in başını çektiği darbe sonrası aralarında siyasi partiler ve sendikaların da olduğu binlerce sivil toplum örgütü cunta yönetimi tarafından kapatıldı. Darbe sonrası açıklanan resmi verilere göre, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi, 650 bin kişi gözaltına alındı, 14 tutuklu açlık grevlerinde yaşamını yitirdi, 171 kişi sorgu ve cezaevindeki işkence sırasında hayatını kaybetti, 49 kişi ise sıkıyönetim mahkemelerinin kararları ile idam edildi. Ancak, resmi verilerin aksine yaşanan ölümlerin sayısının açıklanan rakamlardan çok daha fazla olduğu darbe süreci sonrası sıkça tartışıldı.
  • Çin, yeni tip Coronavirus’e (Covid-19) karşı burun spreyiyle tatbik edilen bir aşı adayının insanlar üzerinde test edilmesini onayladı.
  • Didem Akman ölüm orucuna ara verdi. Halkın Hukuk Bürosu açıklma yaptı: “Didem Akman, havalandırma saatinin arttırılması ve ailesi ile aynı anda görüş yapabileceğine dair Yargıtay kararının uygulanacağı yönünde hapishane idaresi tarafından verilen taahhüt ve demokratik kitle örgütlerinin taleplerinin takipçisi olacağı beyanı üzerine ölüm orucuna 207. günde ara verdi.”
  • Sağlık ve toplumsal muhalefetin yoğun tepkileri dikkate alındı. Sağlık Bakanı Koca Heybeliada’daki Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredilen sanatoryumun ise ‘sağlık amaçlı’değerlendirilmesinin tekrar gündeme alınabileceğini belirtti.
  • Ankara’daki Coronavirus vakalarındaki yoğunluk artarken, Ankara Tabip Odası (ATO) Başkanı Ali Karakoç yoğunluk sebebiyle doktorların hasta seçmek zorunda kaldığını belirtti.
  • Bursa’da İl Jandarma Komutanlığı’ndaki askerler, Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi’nin Bursa’daki türbesinde “sancak ve saygı nöbeti” tutmaya başladı. “Osman Gazi Saygı Nöbet Takımı”nda yer alan askerlere popüler tarih dizilerindeki kıyafetler giydirildi.
  • İran’da kaldığı Evin Hapishanesi’ndeki kötü koşullar nedeniyle açlık grevindeki İranlı insan hakları avukatı Nasrin Sotoudeh, “İnsan hakları ve demokratik haklar” konusundaki direnişi nedeniyle, Alman Yargıçlar Derneği (DRB) ödülüne layık görüldü. Berlin’de düzenlenen ödül töreninde Sotoudeh adına katılan İran Halk Haklarını Savunma Komitesi (Codir) sözcüsü Jamshid Ahmadi, ödülü aldı.

MEVCUT DURUM – SALGININ KONTROLÜ – SAĞLIK ÇALIŞANLARININ SAĞLIĞI

  • Pandemi kontrol edilemiyor. Son 24 saatte yeni vaka sayısı rekor kırarak 310 binin üzerine çıktı. Böylelikle toplam vaka sayısı 28.6 milyona yükseldi.
  • Yeni vaka sayısında Hindistan’da yükseliş trendi devam etti, son 24 saatte 97 bin 654 kişiye Covid-19 tanısı konuldu. Hindistan ile birlikte günlük vaka bildiriminin en yüksek olduğu 10 ülke şunlar: ABD (46.6 bin), Brezilya’da (44.2 bin), Arjantin (11.5 bin), Fransa (9.4 bin), Kolombiya’da (7.4 bin), Peru’da (6.6 bin), Rusya (5.5 bin), Meksika (4.9 bin) ve İspanya (4.7 bin).
  • Dünya genelinde aktif hasta sayısı 7 milyon 155 binin üzerine çıktı. Aktif hasta sayısında ABD (2 milyon 521 bin), Hindistan (958 bin) ve Brezilya (623 bin) ve ilk üç sırada yer alıyor .
  • Türkiye’de son 24 saatte 1,671 kişi Covid-19’a yakalandı, 56 kişi hayatını kaybetti. Toplam vaka sayısı 288 bini geçerken, can kaybı 7 bin sınırına dayandı. Aktif hasta sayısı (24 bin 651) ve ağır hasta sayısı (1,223) yükselmeye devam ediyor. Test sayısı 112 binin üzerine çıktı.
  • Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Nisan ayında hastaların yüzde 65’i, vefatların ise yüzde 54’ü İstanbul’daydı. Aldığımız tedbirler ile hasta sayısı yüzde 72, vefatlar yüzde 78 azaldı. 11 Eylül’de hasta sayısı geçen ayın hasta sayısının yaklaşık iki katı. Bugün filyasyon ekip sayımızı yüzde 34 artırdık. Tedbirlere birlikte uyalım” açıklamalarında bulundu.
  • Van’da günlük vaka sayısı  1000 civarında. Van corona virüs nedeniyle  ilk sağlık emekçisi kaybını verdi. Kentte, karantinadaki vatandaşların  sağlık kuruluşlarına başvurması sırasında HES kodu alma noktasında çok ciddi sıkıntılar yaşıyor. 112,155 ve pandemi kriz koordinasyon birimi tam bir iletişimsizlik var
  • Muğla’da da PCR testi pozitif olan kişilerin sayısı her geçen gün hızla artıyor. ‘Hayat Eve Sığar’ mobil uygulamasında Menteşe’de 29 Ağustos’ta 45’i geçen riskli bölge sayısı, 7 Eylül itibariyle 50’yi aştı. Yüksek riskli bölge sayısı ise 12’ye yükseldi. Son bir ayda riskli bölge sayısında en fazla artış Kötekli Mahallesinde yaşandı. Menteşe’de bazı esnafların dükkânlarını kapattığı öğrenilirken, en son olarak Yapı Kredi Bankası Menteşe’de bulunan şubesini Covid-19 sebebiyle kapattığını açıkladı. Muğla Tabip Odası Başkanı Şahin, turizmin başlamasıyla birlikte Muğla’daki turizm ilçelerinde vaka sayılarının 10 katına çıktığını söyledi.
  • Ankara Valiliği çalışma saatlerini değiş Karara göre, ilgili kurumların mesai saatleri 08.00-17.00, 08.30-17.30, 09.00-18.00, 10.00-19.00 arasında dört farklı şekilde uygulanacak.
  • İstanbul İl Hıfzıssıhha Meclisi toplantısında alınan karar gereği, İstanbul Boğazı’nda yat ve teknelerde nişan, kına ve düğün etkinlikleri ile açık havadaki konser ve festivaller Coronavirus tedbirleri kapsamında yasaklandı
  • Önlemlerin otoriterleşiyor ve ceza kesmeler artıyor. Niğde Valisi Yılmaz Şimşek, artan vakalara karşı uyararak, “Artık sözün bittiği yerdeyiz. Arkadaşlarımız bundan sonra ceza yazmaktan hiçbir şekilde tereddüt etmeyecekler” dedi.
  • İzolasyon ve karantina koşullarına uymayanların yurtlarda ve pansiyonlarda tutulması uygulaması İçişleri Bakanlığı genelgesi ile 81 ile yayıldı. Ayrıca izolasyon kararına aykırı hareket eden kişiler haklarında ilgi genelgeler çerçevesinde gerekli idari işlemler de yapılacak.
  • Hakkında evde/ikametinde izolasyon kararı verilmiş olmakla birlikte geçici ve mevsimlik işlerde çalışan tarım ve inşaat işçileri ile değişik sebeplerden ötürü izolasyon sürecini geçirecek uygun bir evi olmayan kişiler, valiliklerce kendilerine tahsis edilen yurtlara veya pansiyonlara yerleştirilecek ve izolasyon süresi burada tamamlatılacak.
  • Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Afşin Emre Kayıpmaz, İstanbul için uyarıda bulundu: Ankara’da vaka sayıları İstanbul’un iki katı gibi görünse de İstanbul’a Anadolu’dan dönüşlerin başlamasıyla önümüzdeki birkaç hafta içerisinde vaka sayılarının artma ihtimali var. Bu ihtimalin önüne geçebilmekte yine bizim elimizde. Memleketlerinden ve tatil yörelerinden İstanbul’a dönen insanlar bir miktar daha kurallara uymaya devam edecek. Mümkün olduğunca evde kalacak. Sosyalleşme kısıtlanmadığı takdirde biz diğer illerimizde de aynı tehlikeyle karşı karşıyayız.”

TOPLUMSAL MÜCADELE-SAĞLIK MUHALEFETİ

  • HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, 17 ESP’li siyasetçinin tutuklanmasının ardından yaptıgı açıklamada “Sizler siyasallaştırdığınız yargı ve kolluk güçlerinizle binlerce kişisiniz ama bizler haklılığı ile mücadele eden milyonlarca yüreğiz” dedi.
  • Diyarbakır Sağlık Platformu, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın performansa dayalı çalışma sistemine ilişkin açıklama yaptı. Selahaddin Eyyubi Devlet Hastanesi önünde yapılan açıklamada “Köle değil sağlıkçıyız! Performans değil temel ücret istiyoruz” yazılı pankart açıldı. Açıklamada, “İnsanca yaşamak, insanca çalışmak istiyoruz”, “Gece nöbetleri iki vardiya sayılsın” dövizleri taşındı. Açıklamada: “Covid-19 salgını nedeni ile görev yapan sağlık emekçilerine performansa dayalı ek ödemelerin 3 ay tavandan yapılacağı açıklanmıştı. Ancak bu açıklamadan sonra yapılan ödemelerde görüldü ki tavandan ödeme diye verilen sözler, sağlık emekçilerinin gözünü boyamaktı. Ekibin bir parçası olan taşeron işçiler gibi döner sermaye alamayan çalışanların da bu kapsama dâhil edilmesi gerekmektedir. Sağlık emekçilerinin emeklerinin karşılığını alabilmeleri için temel ücretlerinin  yoksulluk sınırının üstüne çıkartılması gerekmektedir” denildi.
  • Karaman Ermenek’teki Seba Madencilik Şirketi’ne bağlı maden ocağında yedi aydır maaş alamadıkları için direnen maden işçileri işten atıldı. Gerekçe ise “ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırılık”. Bağımsız Maden-İş Sendikası ise “Patron direnen işçileri ahlaksız ilan edip tazminatsız işten atıyor” açıklaması yaptı.
  • Eğitim Sen Başkanı Aydoğan: “Neo-liberal politikaların uygulayıcıları gerici, milliyetçi, cinsiyetçi politikaları sermayenin ihtiyaçlarını yaşama geçirme sürecinde her zaman araçsallaştırdı, kullandı. Türkiye’de 2002’den yana izlenen adımlarda da bu politik hattın sürdürüldüğünü yaşadık. Son dönemlerde ekonomik krizin, salgının etkisinin emekçiler üzerinde çok yoğun işsizleşmeye, yoksullaşmaya neden olduğu günlerde de Ayasofya, Malazgirt, İstanbul Sözleşmesi tartışmaları; laikliği, çok kültürlülüğü hedef alan açıklamalar bu hattın devam ettirileceğini gösteriyor. Kamusal eğitimin en temel ilkeleri ücretsiz, düzenli, sürekli, nitelikli, bilimsel ve anadilinde eğitim olması tartışılmaz evrensel ilkelerdir. Anadilinde eğitim hakkı kamusal eğitimin; insan, toplum, doğa yararına üniversitelerin en temel ilkelerinden olması gerekirken anadilinde eğitim hakkının ‘görünmez’ kılınmaya çalışılması da siyasi iktidarın, karar alıcıların yürüttüğü bütüncül politikalardan bağımsız değ Salgında okulların kapalı kaldığı günlerde yoksul ailelerin çocuklarının eğitim sürecinden kopuşu hızlanmış, anadili farklı olan, özel eğitim gereksinimi olan, mevsimlik tarım işçisi olarak çalıştırılan, kırsal kesimlerde yaşayan çocukların, öğrencilerin eğitimden kopuş süreci ciddi boyutlara ulaşmıştır.” http://yeniyasamgazetesi1.com/okullar-boyle-acilirsa-salgin-yayilir/
  • HDP MYK, 12 Eylül askeri darbenin yıldönümüne dair, ‘Cumhuriyet’in kuruluşundan bugüne kadar kendini tekrarlayan darbe mekaniğini AKP-MHP iktidarı sürdürüyor’ dedi.
  • TTB: 40 Yıldır Bitirilemeyen, Ülkeyi ve Halkımızı Kemirmeye Devam Eden Salgın: 12 EYLÜL. 12 Eylül 1980’de doğanlar, bugün 40 yaşında. O yıl tıp fakültesine girenler bugün 33-34 yıllık hekim. Gençler böyle bir tarihi bilmiyor, yaşı uygun olanların önemli bir kısmı unuttu bile. Oysa, 24 Ocak 1980 ekonomik kararlarının uygulanabilmesi ve benzer diğer ülkelerde olduğu gibi toplumsal yaşantının da bu uygulamalarla çelişmeyen hale getirilebilmesini hedefleyen Askeri Darbe, kendisinden sonra gelen iktidarlar aracılığıyla daha da geliştirildi. Artık demokrasi, adalet ve laiklikten söz etmek bile mümkün değilken, sağlık hizmetleri, eğitim, çalışma yaşamı da toplum yararı gözetilmeden yapılandırılmış durumda. Eşitsizlikler, yoksulluk ve yolsuzluk zaman içinde daha da arttı. Ancak, tarihsel olarak biliyoruz ki yaşadıklarımız da, bunları savunan ve uygulayan iktidarlar da değişmez değildir.
  • Askeri Darbelerin Asker Muhalifleri: Darbelerle ayrımsız hesaplaşılmalı! ADAM-DER, 27 Mayıs 1960 darbesiyle kurulan Yüksek Adalet Divanı kararları hükümsüz kılınırken, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbe mahkemeleri kararlarına dokunulmamasının darbeler arasında ayrımcılık yapmak anlamına geldiğini belirterek, tüm darbelerle yüzleşilmesi ve hesaplaşılması gereğini vurguladı. Bugün yaşanan sivil darbe sürecine de dikkat çeken ADAM-DER başlattıkları kampanyanın faşizme karşı “Demokrasi Cephesi” kuruluşuna da katkı sunmayı da hedeflediğini söyledi.

YENİ YAŞAM İNŞASI  

  • Yılmaz Güney Türkiye’nin kültürel tarihsel bir mirasıdır. Batman Belediyesi’ne atanan kayyım tarafından kapatılan Yılmaz Güney Sineması’nın yeniden açılmasını talep eden kızı Elif Güney Pütün, Yılmaz Güney’in kültürel ve tarihsel bir miras olduğunu söyledi. Batman’da 2004 yılında Belediye Başkanı seçilen Hüseyin Kalkan, aynı yıl Turgut Özal Bulvarı üzerinde bulunan Atatürk Parkı bitişiğinde Yılmaz Güney Sineması’nın inşasını başlattı. 2006 yılında faaliyete geçen sinema, yıllar içinde kentle özdeşleşti. Batmanlılar, 1990’lı yılların faili meçhul cinayetlerinden kaynaklı hayalet kent görünümündeki şehrin Yılmaz Güney Sineması ile kurtulduğunu ifade ediyor. Kapısına kilit vuruluna kadar birçok etkinlik ve festivale ev sahipliği yapan sinema, faaliyet gösterdiği yıllarda dünyanın en ucuz sinema salonu olarak da anıldı. Günde üç matinede ortalama 120 kişinin film izlediği Yılmaz Güney Sineması’nda, 10 yıl içinde yaklaşık 438 bin kişiye hizmet ağırladı. 2016 yılında belediye kayyım atanmasının ardından kapatılan sinema, 30 Ocak 2017 tarihinde elektrik kontağından çıktığı ileri sürülen yangınla küle döndü ve bir süre sonra da yıkıldı.
  • Kobanê’nin ‘hafızası’ Avrupa’da. Bu yılki Avrupa Kültürel Miras Günleri’ne “Em Diyarin” projesiyle katılacak olan Mesela Derneği, Kobanê ve inşa edilmeye çalışılan hafıza müzesini tanıtacak.  Kuzey ve Doğu Suriye kenti Kobanê’de DAİŞ’e karşı verilen savaşa ilişkin inşa edilmeye çalışılan hafıza müzesinin yapımını üstlenen Mesela Derneği, “Em Diyarin/We Are Visible” projesiyle Avrupa Kültürel Miras Günleri’ne katılıyor.  Dernek bünyesinde etkinliğe katılan sanatçılar, kil tablet yapmayı planlıyor. Ayrıca etkinliğin gerçekleştirildiği yere Kobanê Hafıza Müzesi’nin fotoğrafları asılacak. Bu şekilde Kobanê ve inşa edilmeye çalışılan hafıza müzesi ziyaretçilere ve katılımcılara tanıtılacak.

JİN

  • Meral Danış: Türkiye’de kadına yönelik şiddet kurumsallaştı

Yıllarca süren bir şiddet sarmalında eril yargının, şiddet failini bırakmasındaki ısrarını ne yazık ki erkek egemen zihniyet kodlarıyla okumak gerekiyor. Yani yapılan yasal düzenlemeler, uygulayıcılar elinde anlamını yitiriyor, kadın cinayetlerine ilişkin bizzat yargı mekanizmalarının uyguladığı cezasızlık politikası günümüzdeki acı tabloyu oluşturuyor. Kadın haklarının bilinçli bir biçimde savunulduğu, toplumsal cinsiyet bilincinin gelişimi ve buna bağlı çeşitli kazanımların elde edilmiş olduğu, birçok yasal düzenlemenin kadınlar lehine yapılmaya çalışıldığı günümüzde mahkemeler, eril zihniyet hegemonyasından kurtulabilmiş değildirler.  … Aslında iktidarın özü kadını yok sayan bir zihniyettir. Şiddet, taciz, tecavüz, istismar AKP iktidarı döneminde arttı, hiç azalmadı. Bunun yanında ise faile hoşgörü ve cezasızlık arttı, şiddetin şekli değişti, kapsam genişledi, kadınların alanları gittikçe daraltıldı. (http://jinnews8.xyz/TUM-HABERLER/content/view/146500)

  • Sultangazi Belediye Meclisi’nde, İBB Meclis Üyesi Belgin Poyraz’ın CHP grubu adına sunduğu ‘Kadına Şiddeti ve Çocuğa Cinsel İstismarı Önleme Komisyonu Kurulması’ önergesi AKP ve MHP oylarıyla reddedildi.
  • Anayasa Mahkemesi (AYM) çocuk yaşında cinsel istismara maruz kalmış kadının kürtaj talebinin engellenmesi davasında “kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine” karar verdi. Davasın AYM’ye taşıyan R.G.’ye 100 bin liralık manevi tazminat ödenecek. Kararın gerekçesi: Mağdur olunan bir suç sonucu oluşan gebeliğin sonlandırılması talebinin sürüncemede bırakılması nedeniyle kişinin maddî ve manevî varlığının korunması hakkının ihlal edilmesi.
  • Orsay Müzesi, dekoltesi nedeniyle içeri sokmadığı ziyaretçiden özür diledi! “Göğüslerden başka bir şey değildim. Ben sadece bir vücut değilim. Çifte standartlarınız benim kültür ve bilgiye erişimime engel olmamalı”

SİYASAL SAĞLIK- EKOLOJİK SAĞLIK

  • ‘’Dilim tutuklu oğlum seninle konuşamam.’’ İpek Ateş 12 Eylül döneminde oğlunu cezaevinde görmeye gittiğinde Türkçe bilmediği için tek cümle ile konuştu: ‘Kamber Ateş Nasılsın?’ Sonra o cümle çoğaldı, bütün dünyayı dolaştı. Tiyatrolara, filmlere, şiirlere konu oldu. İpek Ateş’in ettiği cümle büyük Kürt anlatısının sadece bir parçasıydı. Hangi Kürde dokunsanız size ilk anlatacağı dil ile ilgili bir öyküdür. Dili için okulda kendisini eğitmeye gelmiş öğretmenden dayak yemiştir, askerde dayak yemiştir, Kürtçe türkü dinlediği için dayak yemiş Bu bütün Cumhuriyet dönemi için geçerlidir. Ancak 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nden sonra Kürtçe’ye uygulanan baskılar zirve yaptı. Darbeciler Kürtleri ve Kürtçe’yi bitirmeye kararlıydılar ve bu kararlılıkla saldırdılar. Darbeciler Kürtlere yönelik ağır saldırılar yaptı. Kürtler aynı büyüklük ve kararlılıkla karşılık verdi. Diyarbakır zindanında yapılanlar sadece tutuklulara değil, bütün Kürtlere boyun eğdirmek içindi. Zindan direnişçilerinin kararlılığı buna engel oldu. http://yeniyasamgazetesi1.com/dilim-tutuklu-oglum-seninle-konusamam/
  • Cudi Dağı üç aydır yanıyor: Şırnak’taki eylem büyüyecek. HDP Milletvekili Hasan Özgüneş’in, Cudi Dağı’nda üç aydır süren yangının söndürülmesi talebiyle başlattığı eyleme yarın Batman ve Siirt milletvekilleri de destek verecek.
  • Yok ederek, el koyarak var olmak – Beyza Üstün: Siyasi iktidar; yakma, yok etme, çökertme, el koyma ile ülkeyi yönetmeye devam ediyor. İşsizliğin, ekonomik krizin, bağnazlığın her yanımızı sardığı dönemi bizler yaşarken, bizleri yönetenler saldırıyı, yok ederek tahakkümü ve el koymayı her geçen gün daha şiddetli yaşamamıza ekliyor. Cudi dağları, ormanları 7 Haziran 2015 genel seçimlerin ardından ilk yakılan yerdi ve ardından Suruç Katliamı gelmişti. Cudi yangınının ardından orman yangınları Kürt halkının yaşadığı bölgenin neredeyse tamamını sararken, bir yandan sokağa çıkma yasakları ile başlatılan siyasi süreçte, kendi ülkemizde, kardeşlerimizin üzerine savaş araçları uzun namlulular ölüm kusmuştu.  http://yeniyasamgazetesi1.com/yok-ederek-el-koyarak-var-olmak/
  • Avrupa Çevre Bürosu’nun (EEB) endüstriyel kirlilik raporunda, endüstriyel emisyonların şeffaf şekilde bildirilmesinde Almanya en son sırada yer alırken İtalya ise en şeffaf ülke olarak gösterildi. EEB tarafından başlatılan ‘endüstriyel tesis veri görüntüleyicisi’, AB çapında 3 binden fazla geniş endüstriyel tesislerden gelen verilere erişip karşılaştırdı. Çin’in raporlama sistemi ise tesis düzeyinde yüksek kaliteli, gerçek zamanlı veriler sunarken, ABD sistemi, temel bilgilerin birkaç tıklamayla komşu ülkelerle karşılaştırılmasına olanak sağlıyor. EEB’de strateji yöneticisi Christian Schaible, şu değerlendirmelerde bulundu: “Bu kabul edilemez. İnsanlar, operatörlerin ve yetkililerin zehirli endüstriyel kirliliği azaltmak için işlerini yapıp yapmadıklarını bilme hakkına sahip.”
  • Dünya Doğayı Koruma Vakfı’nın (WWF) geniş çaplı raporuna göre yaban hayatı popülasyonu, 50 yıldan kısa bir süre içinde üçte ikiden fazla azaldı. Raporda, ‘felaket seviyesindeki gerileme’nin hiçbir yavaşlama belirtisi göstermediği belirtilip insanların doğayı daha önce görülmemiş seviyede tahrip ettiği vurgulanıyor. Raporda, dünya genelindeki habitatlarda korumacı bilim insanları tarafından izlenen binlerce farklı yaban hayatı türüne bakılıyor. Bilim insanları, 1970’ten bu yana 20 binden fazla memeli, kuş, amfibi, sürüngen ve balık popülasyonunun ortalama yüzde 68 azaldığını kaydediyor. Rapora göre en fazla düşüş tropikal bölgelerd: Sürüngen, amfibi ve kuşlarda yüzde 94’lük bir düşüşle Latin Amerika ve Karayipler dünyada başı çekiyor. Raporda, Covid-19 pandemisinin doğa ve insanların nasıl iç içe olduğuna dair sert bir hatırlatma olduğu belirtiliyor. Yeni kanıtlar gösteriyor ki eğer acilen doğayı koruma önlemleri alınır ve insanlar gıdaları üretme ve tüketme şeklini değiştirirse, habitat kaybı ve orman tahribatı durdurulabilir.
  • Beşiktaş Belediyesi, evcil hayvan ticaretini resmen yasakladı. Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat konu ile ilgili “Her canlının yaşam hakkını savunuyor ve bunun gereğini yapıyoruz. Evcil Hayvan Ticareti kabul edilemez bir işkencedir. Bu işkenceyi sonlandırma kararını yaşama geçiriyoruz. Yeni bir anlayışla hayatı, doğayı ve bütün canlıları kapsayacak bir yaklaşımı Beşiktaş’ta başlatıyoruz. Bugün ilk adımı atarak Belediye Meclisi’mizde süreci başlattık. Hayatı paylaştığımız dostlarımızın iyiliği için çalışmayı sürdüreceğiz.” dedi

GÖRÜŞLER

  • Sağlıkçılar virüse yakalanınca seviniyor

Salgınla mücadelede sağlık çalışanlarının yükünün ağır olduğunu vurgulayan Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Elif Turan, “Pandemi ile mücadelede sorumluluğun neredeyse tamamı sağlık çalışanlarının omuzlarına yüklenmiş durumda. Sorunun kaynağında çözülmesi gerekiyor. Bunun için sağlık çalışanlarına koruyucu ekipman verilmesi gerekiyor. Ancak yetersiz ve standartlara uygun olmayan ekipmanlar veriliyor” dedi. Turan, kimi zaman sağlık çalışanlarının maskesiz kaldığını ve özellikle Aile Sağlık Merkezleri’nde (ASM) görev yapan sağlıkçılara koruyucu ekipman dağıtımının durduğunu kaydetti.

Geçtiğimiz hafta Dr. Mehmet Kan’ın yaşamını yitirdiğini anımsatan Turan, “Bu ölümü önleyebilirdik.  Önlenebilir bir hastalıktan birini kaybetmek üzücü. Toplumda vaka sayısı arttığında sağlık çalışanının riski büyüyor. Kat be kat daha risk altındalar. İş yükü de yoğun oluyor. Kimisinin kronik hastalığı oluyor. Ancak yine de çalışıyor” dedi. Turan, şuan sağlıkçı sayısında eksiklik olduğunu ve bundan kaynaklı diğer çalışanların yüklerinin daha da arttığını dile getirdi. Turan, Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile işlerine son verilen sağlıkçılara işaret ederek, bu kişilerin göreve iade edilmesi halinde bu yükün hafifletilebileceği söyledi.

Güvenlik soruşturması gerekçesiyle ataması yapılmayan sağlıkçıların durumlarına da değinen Turan, bu atamaların da bir an önce yapılmasını istedi. Turan, “İstediğimiz kadar hastane açalım. Şartlar düzeltilmedikçe o hastaneler yine dolar. Sağlık çalışanlarının mağduriyetini ortadan kaldıralım. Sağlık emekçileri iş yapamaz hale getirildiğinde toplum sağlığı da durma noktasına gelir. Toplum sağlığı için sağlık çalışanlarının sağlığına önem verilmesi gerekiyor” diye seslendi.

Sağlıkçıların yaygın teste tabi tutulması gerektiğinin de altını çizen Turan, bunun yapılması halinde bulaş riskinin önüne geçilebileceğini söyledi. Durumun acil bir hal aldığını ifade eden Turan, “Sağlık çalışanları virüse yakalanınca seviniyorlar. ‘En azından 14 gün boyunca dinleneceğiz’ diyorlar. Durum bu kadar kötü. Sağlık çalışanları virüse yakalanınca dinlenebiliyorlar” diye konuştu.

EKLER

  • 12 Eylül kendine suç ortağı bir toplum yarattı
    • Siyaset felsefecisi Prof. Dr. Nilgün Toker, 12 Eylül’ün toplumsal hayatta hala devam ettiğini söylüyor. Toker, “Zalim rejimlerin başardığı, toplumları kendi zulümlerine yandaş ve ortak yapabilmeleri. Yoksa devam edemezlerdi” diyor. 12 Eylül’ün siyasal, felsefik ve toplumsal yönünü ele alıyor.

 

    • Türkiye’nin toplum olma kapasitesi felce uğratılmıştır. Çünkü Hrant Dink’i öldüren Ogün Samast’ın Türk bayraklarıyla fotoğraflarının çekilip alkışlanmasını ve stadyumlarda Ogün Samast bereli insanların doldurmasını gördük. Bu nasıl mümkün oldu? Hem Türkiye’de hem dünyada çok politik suikast oldu ama hiçbir zaman katilin beresi giyilip stadyumlar doldurulmadı. 12 Eylül bizim toplum olma kapasitemizi yok etti derken şunu kastediyorum: Toplum, bir ortaklık fikri üzerinden bir arada yaşayan insan topluluğudur. 12 Eylül işte bu ortaklık fikrini ortadan kaldırdı, farklı olanların birbirine düşmanlığı fikrini getirdi. Yani Türkiye devleti her zaman ortoriteryendi, her zaman devlete itiraz edeni düşman olarak tarif ederdi. Ama devlet düşman ilan ederdi, toplum değil. Ama toplumsal kesimler arasında farklılığın devlete karşıtlıkla özleştirildiği durum 12 Eylül’dür. Farklılık derken kastettiğim şey şu: Tarif edilmiş ayrılık neyse onun dışında olan her şey. Yani bu aynılık Türklük olabilir, Müslümanlık olabilir vs. (http://bianet.org/bianet/toplum/230756-12-eylul-kendine-suc-ortagi-bir-toplum-yaratti)

 

  • Emperyalizm ve Eylül askeri darbeleri: 11 Eylül 1973 Şili ve 12 Eylül 1980 Türkiye – Mustafa Durmuş
    • Yazıya bu darbeleri bir başka bağlamda ele alan bir kitaptan (1) bazı alıntılar yaparak başlayacağım. Kitabın yazarı J. Hickel’in bu darbelere ilişkin temel çözümlemesi şöyle özetlenebilir: Bu darbelerin yapıldığı ülkelerde sömürgecilik sonrası döneme denk düşen ulusal kalkınmacı strateji ve politikaların uygulanması ABD emperyalizmine ve batıya büyük rahatsızlık verdiğinden batı bu darbeleri organize etti ya da kışkırtmıştır. Buna göre; İkinci Dünya Savaşı sonrasına denk düşen sömürgecilik sonrası dönemde Afrika (özellikle de Gana ve Mısır ) bir tür Afrika sosyalizmini denerken, Hindistan ve Doğu Asya’da benzer uygulamalar görüldü, buralarda bebek sanayiler kuruldu. Bunlar batılı ülkelere karşı yüksek gümrük tarifeleri uyguluyor, yabancı sermaye kontrolü yapıyor ve yabancıların özel mülkiyeti edinmesini kısıtlıyordu. 1960-1970’leri kapsayan bu “kalkınmacı dönemde” azgelişmiş ekonomiler yılda ortalama yüzde 3,2 oranında büyüdüler. Bu, sanayi devrimi döneminde batı ekonomilerinin büyüme hızlarının 2-3 katı ve sömürgecilik döneminin sömürge ekonomilerinin büyüme hızının ise 6 katından fazlaydı. Böylece gelir ve servet uçurumu azaldı. Öyle ki Latin Amerika’da en zengin yüzde 20 ile en yoksul yüzde 20 arasındaki servet farkı yüzde 22 oranında azaldı, toplumsal refah arttı. 1960 yılında ABD’de ortalama kişi başı gelir Doğu Asya’dakinden 13,6 kat fazlayken, bu oran 1970’lerin sonlarında 10,1 kata geriledi (yüzde 26 düzelme yaşandı). Güneyin yükselişi aynı zamanda Birleşmiş Milletler nezdinde UNCTAD’ın kurulmasıyla sonuçlandı. ….
    • Bu yaklaşıma göre; sömürgecilik sonrası dönem olan 1960 sonrası yıllarda iktidara gelen bazı ulusal kalkınmacı yönetimler, emperyalist ülkelerin çıkarlarına ters düşen strateji ve politikalar izlemeye başladıkları için, başta ABD olmak üzere diğer emperyalist devletler tarafından düşman olarak ilan edildiler ve bu yüzden de CIA destekli askeri darbelerle devrildiler. Bu noktada şu gerçeğin altını çizmek gerekiyor: 1960 sonrası özellikle Latin Amerika ve Türkiye’deki darbelerde ABD emperyalizminin ve NATO’nun payı çok büyük olduğu çok açık. Çünkü (ekonomik-parasal ilişkiler bir yana) darbeciler ve temsil ettiği ordular doğrudan Pentagon ve NATO ile ilişkiliydiler ve bu yapı ile birlikte ülkedeki oligarşinin bir parçasını oluşturuyorlardı. Buna rağmen tüm darbeleri sadece ülke yönetimlerinin emperyalizmle dönemsel olarak ters düşmesi ya da çatışması ile açıklamak doğru değil. Çünkü darbelere neden olan diğer bazı (daha ziyade içsel) ekonomik ve politik faktörler söz konusu. Bunların başında kuşkusuz ciddi ekonomik ve politik krizler geliyor. Örnek vermek gerekirse, 12 Eylül 1980 Askeri Darbesinde bu iki faktörün ikisi de etkili olmuşken, 15 Temmuz Darbe Girişimi ve ardından 20 Temmuz OHAL ile gelen ve genelde sivil darbe olarak da nitelendirilen rejimde ekonomik faktörlerden ziyade politik kriz etkili oldu. http://ozgurdenizli.com/emperyalizm-ve-eylul-askeri-darbeleri-11-eylul-1973-sili-ve-12-eylul-1980-turkiye-mustafa-durmus/

 

 



İLİŞKİLİ İÇERİK

KORONA GÜNLÜK 22-28 KASIM 2021

Sağlığın piyasalaştırıldığı, emeğin değersizleştirildiği ve yabancılaştırıldığı, kışkırtılmış sağlık hizmetinin olduğu, kapitalist erkek egemen sağlık sisteminin ...