Home / KORONA GÜNLÜKLERİ / KORONA GÜNLÜĞÜ 10 NİSAN 2020

KORONA GÜNLÜĞÜ 10 NİSAN 2020

GÜNDEM

  • Ata Soyer Sağlık ve Politika Okulu Korona günlerinde sosyal medya üzerinden toplantılarına devam ediyor. Bu kez iktidarın salgın stratetejisi masaya yatırıldı.
  • Ülkemizde ilk olgunun paylaşımının üzerinden tam bir ay geçti. Hükümet ve Sağlık Bakanlığı dışında tüm dünya Türkiye’deki olgu artış hızı ile ilgili kaygısımı paylaşıyor.
  • Pandeminin yeni merkezi Avrupa’da henüz daha pike ulaşılamadığı belirtildi.
  • Ücretsiz maskelerin dağıtımı yine değişti, bu kez sıra eczacılarda…
  • Covid-19 pozitif mahpuslar cezaevine, işçiler fabrikalara yeniden gönderiliyor haberleri geliyor. İşyeri hekimleri ve cezaevi hekimleri tedirgin…
  • Eve kapanma kadına yönelik eril şiddeti artırken kadın sığınma evlerinin kapatılması haberleri meclis gündemine taşındı: Adana Sığınma evi. 
  • Vakıfların sanal toplantı yapması yasaklandı. Fiziksel mesafe, evde kalın çok ötesinde otoriterleşen bir devlet uygulaması olarak değerlendiriliyor.
  • New York Times Koronavirüsün ABD’ye Asya’dan değil Avrupa’na yayıldığının iddia etti.
  • Bağış hesaplarına el konması ile gündeme gelen otoriterleşme aşevlerinde de karşımıza çıkıyor. Antalya Muratpaşa ve Eskişehir Odunpazarı  aşevlerinin yemek dağtıması engellendi.

MEVCUT DURUM

  • Covid-19 pandemisinde tırmanış devam ediyor. Olgu sayısı iki milyona, ölüm sayısı yüz bine doğru ilerliyor.
  • Salgın dış dünyadan izole hayat yaşayan Amazon kabilelerine de yayıldı.
  • ABD’de olgu sayısı yarım milyona tırmanıyor. İspanya, İtalya, Almanya, İngiltere, Fransa, Belçika’da artış devam ediyor.
  • Yetkililer artış hızı düştü deselerde son 24 saatte yaşamını kaybedenlerin sayısı 100’e yaklaştı. Günlük olgu sayısı da 4000’in üzerinde devam ediyor. Yoğun bakımda yatan hasta sayısı da 1500’ü geçmeye başladı. Keza entübe hasta sayısı da bini geçmiş durumda.
  • Imperial College Covid-19 ile yeni haftalık tahminlerini yaptı. Ro, hastalığının yayılma hızı en yüksek Cezayir’de (Ro: 6.68). Türkiye’de yayılma hızının yüksek olduğu ülkeler arasında (Ro: 2.81). Yayılmanın daha da devam edeceği Türkiye, Almanya ve İngiltere ile birlikte riskli ülkeler arasında yer alıyor. Imperial College Türkiye’nin geçen hafta bildirdikleri olgu sayısını (18 bin) çok az buluyor, bu kuruluşun tahminleri bunun çok çok üstünde 199 bin  civarında, yani bunun yaklaşık sekiz katı.

ÖNLEME VE KORUMA

  • Toplumsal koruyucu önlemler değil bireysel korunma esaslı yaklaşım devam ediyor. İşçiler toplu ulaşım, toplu çalışma, toplu yemek yeme vb. ile fiziksel mesafe kuralına uyma olanaklarına sahip değil. Küçük işyeri ve esnaflar da çalışmaya devam ediyor. Maske zorunluluğu gündeme oturdu, koruyuculuğu tartışmalı olsa da her derde deva hale getirildi. Fabrikalar, servisler, marketler, şehrin kalabalık sokakları-caddeleri maske ile korunma telaşında. Oysa olgu sayısında çalışan nüfusun ağırlığı fazla. Temaslıları da hesaba katsak üretimin sürdürülmesi misyonu atfedilmiş bu nüfusa ‘sürü bağışıklığı’ reva görülmüş durumda. Aileleri de dahil… Günlük test sayısı 30 bine ulaştı. Pozitif olguların temaslılarının sayısı halen paylaşılmıyor. Ne kadar temaslı izlemi yapılıyor bilinmiyor.
  • Temaslı izlemi hala telefonla yapılıyor, kişilerin beyanı esas. Dijital uygulama gündemde, henüz başlamış değil. Veri mahremiyeti tartışması gündemde. Dijital uygulama ile toplanan veriler, başka amaçlı kullanılacak mı kaygısı hakim.
  • Dijital takip uygulaması başladı. Gelen mesajlar beklediğimiz gibi: ‘İzolasyon bölgenizin dışına çıktığınız tespit edildi. Herkesin iyiliği için lütfen evinizde kalmaya devam ediniz’
  • Sosyal Darwinist olarak bilinen bilim insanı Ali Demirsoy’un tüyler ürperten önlem önerisi: Wuhan’da tespit edilen ilk 50 olgu öldürülmeli, yok edilmeliydi.

SAĞLIK ÇALIŞANLARININ SAĞLIĞI

  • Özel hastanelerin yoğun bakım hemşirelerine “ Covid-19 pozitif durumu yaşarsam hastanenin hiçbir sorumluluğu yoktur” taahütnamesi imzalatılıyor. “Kısa çalışma ödeneğini kabul ediyorum” taahütnameleri de cabası…
  • SES sağlık çalışanlarına  5 günde bir periyodik olarak test yapılmasını dile getirdi.
  • SES yıpranma payını gündem yapmaya devam ediyor. Covid-19 pandemisi ile birlikte sağlık hizmet üretiminin çok tehlikeli iş kolu olma gerçeği ve sağlık emekçilerinin erkenden yıpranmaya başladığı gözler önüne serilmiş oldu.
  • TTB,  AKP-MHP kliğinin torbaya yasaya koyduğu şiddet yasası ile ilgili görüşlerini paylaştı. https://www.ttb.org.tr/haber_goster.php?Guid=2d2b65b6-7a61-11ea-a12d-7aee3f6e69c5

SAĞLIK MUHALEFETİ

  • Sağlık çalışanlarının gündeminde yeni yayımlanan ek ödeme genelgesi var.
  • SES performans değil temel ücret mücadelesine devam ediyor.
  • Yoğun Bakım Hemşireleri Derneği, üç güne kısaltılan eğitim, yoğun bakım hemşire sayısının yetersizliği ve doluluk oranının %65’ler civarında olmasının yarattığı aşırı iş yükü, KKD yetersizliği ve yoğun bakım hemşirelerinde tükenmeyi dile getirdi.
  • TTB’nin “Sağlık Bakanlığı’nın COVID-19 ölümlerini Dünya Sağlık Örgütü kodlarına göre raporlamıyor” iddiası gündeme yerleşti. Olgu sayısı ve ölüm sayısının, temaslıların çok fazla olmasının bu hatalı raporlamadan da kaynaklandığı ileri sürülüyor.
  •  İstanbul Tabip Odası Koronavirüs ile ilgili raporlarına devam ediyor. Son rapor işçi sağlığı ve güvenliği ile ilgili. Raporda Covid-19 salgınının alanda yarattığı sorunlar ve alınması gereken önlemler dile getiriliyor. Rapor şu toparlama ile bitiriliyor:  İstanbul’da salgının dördüncü haftası biterken özellikle büyük işyerlerinde birden fazla çalışanın hastalanmasına, salgının yayılmasına yol açtığı halde hala işyerlerinde çalışmanın durdurulmaması Türkiye işçi sınıfının sağlığını göz göre göre tehlikeye atmakta; “Hepimiz aynı gemideyiz” söyleminin tersine pandemi sürecinin sınıfsal boyutunu açık olarak ortaya koymaktadır. Oysa, neoliberal dogmaların aksine temel, zorunlu ve acil mal ve hizmet üretilenler dışındaki bütün işler durdurulabilir, işten çıkarmalar yasaklanabilir ve herkesin geçimi güvence altına alınabilir. Bunun önündeki tek engel kapitalistlerin kâr hırsıdır. Oysa hiçbir şey insan sağlığından daha değerli değildir.
    Bu süreçte İşçi Sağlığı ve İşyeri Hekimliği alanı bu perspektifle değerlendirilip gerekenler hızla hayata geçirilmelidir
    . https://www.istabip.org.tr/5684-korona-gunlerinde-istanbul-da-saglik-4-isci-sagligi-isyeri-hekimligi-raporu.html

TOPLUMSAL MÜCADELE

  • Dayanışma ağları yaygınlaşıyor. Ücretsiz kiler örneği haberi ABD’den geldi. Evlerinin önüne ücretsiz kiler kuran aile, ilgilinin fazla olduğunu söylüyor. Uygulama ihtiyaç sahiplerinin yararlanması ile sınırlı olmamış, bağış yapan kişilerin para ve malzeme bırakmalarına da tanıklık edilmiş.
  • Kadıköy Dayanışma Ağı büyüyor. Eve kapananların ihtiyaçları karşılanıyor. Evcil hayvanlar gezdiriliyor. Sağlık çalışanları için siperlik üretiliyor.
  • İzmir’de salgına karşı ‘İzmir Üniversite Öğrencileri Dayanışması’ kuruldu. ‘’Hükümetin halka sunduğu ‘çalışarak ölmek ile açıkltan ölmek’ ikileminin dışına çıkmanın tek yolu dayanışma’’
  • İşten çıkarmanın üç ay yasaklanmasını da içeren ekonomik torbadan çıkanlar kafa karıştırdı. Hükümetin sermaye lehine düzenlemeleri işten atmayı yasaklama ile gizlemiş görünüyor. DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu: “Ücretsiz izni meşrulaştırmaya ve işçileri sefalete mahkûm etmeye yönelik olan bu düzenleme asla kabul edilemez”
  • Berfin Özek, yüzüne asitli saldırıda bulunan Casim Özan Çeltik hakkındaki şikayetini geri çekti. Çeltik’in, yıl sonuna kadar korona virüsü nedeniyle “izinli sayılacak” hükümlüler kapsamında tahliye olması bekleniyordu. Kadın örgütleri “bu  düzenlemeyle Berfin Özek’in yüzüne asitli saldırıda bulunan kişi aftan yararlanacak,  fiziksel ve manevi yaraları kapanmayan bir kadın, şimdi saldırganı karşısında bulacak” demişti. Iskenderun Kadın Platformu “öldüren sevgi istemiyoruz” şiarına ters olduğu gerekçesiyle artık Berfin Özek’in yanında olmayacağız açıklaması yaptı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platfotmu ise Berfin Özek’in şikayetinden vazgeçmesi nedeniyle suçlanamayacağı, mücadelenin her şartta devam etmesi gerektiğinden hareketle ihtiyacı olduğunda yanında olmaya devam edeceğiz diyerek gündemi tartışmaya açtı.

YENİ YAŞAM

  • Ekolojik toplumun inşası vazgeçilmez.
  • Salgının kontrolü ile sınırlı strateji, sömürü ve tahakküm ile işleyen patriyarkal kapitalizm-devletli uygarlık için can suyu olabilir. Virüs ile değil patriyarkal kapitalizm-devletli uygarlık ile mücadele.
  • Ezberi boz, pandemiye yol açan koşulların yaratıcısı patriyarkal kapitalizm-devletli uygarlığı deşifre et…
  • Ekolojik tahribata bağlı olumsuzluklar devam ediyor. İnsan merkezli doğa anlayışı ekolojik tahribat ile karşımıza çıkıyor
    • 2020 yılında rekor sıcaklıklar bizleri bekliyor.
    • Stanford Woods Enstitüsü ormanların yok edilmesinin salgın hastalıkları tetiklediğini bildirdi
    • Yapılan yeni bir araştırma, zoonotik hastalıklara neden olan 142 tür virüsün hayvanlardan insanlara geçmesinin temel nedeninin vahşi yaşam alanlarının insan eliyle yok edilmesi olduğunu ortaya koydu. Bilim insanlarına göre, habitat yıkımı ile virüslerin yayılımı arasında doğrudan bir bağlantı var.
  • Ekolojik tahribat, sermayenin çevrimleri ve doğa üzerine kurduğumuz tahakkümle ilgili, kendiliğinden değil. Konu ile ilgili ayrıntılar eklerde yer alıyor.
  • İnsan merkezli doğaya tahakküm azalınca doğal yaşam yeniden görünmeye başlandı. Bir örnekte Ovacık’tan geldi: Onlarca yıl sonra Turnalar insan baskısı azalınca Ovacık’ta görüldü…Bilindiği üzere son derece özel bir kuş türü olan Turna Kuşu Türkiye’de habitatları tahrip edildiği için artık neredeyse görülmeyen bir tür idi…Bu bakımdan sıklıkla belirttiğimiz üzere Munzur ekosisteminin temel kaynak değeri Munzur Nehri’nin ve Havzası’nın kaynağı Ovacık İlçesi insan baskısına karşı korunmalı; Ovacık Bölgesi Ramsar Alanı olarak ilan edilmeli ve bir an önce Biyolojik Atıksu Arıtma Tesisi inşa edilmelidir…Fotoğrafı çeken Akın GEDİK’e içtenlikle teşekkür ediyoruz… ‘…telli telli telli şu telli turna sanmaki yaralı uçmaz birdaha takılmış kanadı göçmen buluta döner gelir bir gün konar yurduna…”

GÖRÜŞLER

  • Sağlık Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Hükümetinin uyguladığı salgın stratejisi ile ilgili eleştirilerimiz HDK-DTK Sağlık Meclisleri üzerinden kamuoyu ile paylaşılmalıdır. HDP’de bu açıklamayı yapabilir. Bu metinde iktidarın uyguladığı salgın stratejisinin fiilen anlatıldığı gibi olmadığını deşifre eden bir hazırlık yapalım. Buna karşılık önerilerimizin de içinde olduğu bir metin olabilir.
  • İran’da salgının olduğu öğrenilmesine karşın, sınır kapıları tedricen kapatıldı, gelenlere etkin karantina uygulanmadı. Salgının varolduğu bilinen Avrupa ülkelerinden gelen 300 bini aşkın kişiye ateş taraması dışında herhangi bir kısıtlayıcı uygulama neredeyse yapılmadı. AB ile ilişkiler gerginleştiğinde ülkenin çok farklı kentlerinde yaşamakta olan göçmenler-sığınmacılar-mülteciler araçlarla, kitlesel olarak Yunanistan sınırında olan illerimize taşındı. Yaklaşık bir hafta sonrasında yeniden, yine kitlesel olarak araçlarla eski ikametlerine taşındı. Böylece, yetkililer sorumluluklarının tam tersi bir uygulama ile etkenin yayılma riskini arttırmış oldu. Suudi Arabistan’da da salgın olduğu ve Umre’de çok farklı ülke yurttaşlarıyla temas olacağı biliniyor olmasına karşın, Umre’den dönen milletvekilleri, bürokratlar başta olmak üzere, yirmi binin üzerindeki kişinin önemli bir bölümüne karantina uygulanmadı. Bu kişiler, ülkemizin hemen bütün illerinde bulunan evlerine gittiler. Olağan dönemlerde olduğu gibi akrabalarının, komşularının vb. kutlamalarını yakın temaslarla kabul ettiler. Okullar ve üniversiteler tatil edilmesine karşın, eş zamanlı olarak askere alımlar/terhisler ile toplu ibadetler engellenmedi.
  • Ek olarak salgın stratejisi yine üretime devam üzerinden. Maskelerin zorunlu hale getirilmesi asemptomatik vakaların bulaştırıcılığını kesmek üzerine düşünürken haberde kastedilen çalışma ortamında yakın temaslı kişiyi temaslı kategorisine sokup çalıştırmaya devam ettirmek
  • Ek olarak bu maskeler sürü bağışıklığı yöntemini maskelemek için de kullanılıyor, sokakta işte herkes maske takıyor ama günde 1 tane maskeyi zor bulan insanların o maskeyi gün boyu takıp çıkardığını cebinde taşıdığını eliyle dokunarak kontamine ettiğini de görüyoruz. Bir yandan maske takıyorum korunuyorum rahatlığı bir yandan da kontamine maske takılması hastalanma riskini çok arttıracak, ama görüntüde halk için önlem alan hükümet kazanacak.

EKLER

Covid-19 ve sermayenin çevrimleri

https://siyasihaber4.org/covid-19-ve-sermayenin-cevrimleri

Rob Wallace, evrimsel epidemiyolog,  Alex Liebman, Rutgers Üniversitesi beşerî coğrafya bölümünde doktora öğrencisi, Luis Fernando Chaves, hastalık ekolojisti ve Rodrick Wallace, Psikiyatri Enstitüsü Epidemiyoloji Bilim Dalı’nda araştırma görevlisi ortak bir metin kaleme aldılar.

Modellemelerdeki başarısızlık ile ilgili ‘ tasarımları gereği, salgınları tetikleyen daha geniş ölçekli piyasa güçlerini ve müdahalelerin altında yatan politik kararları yakalamayı başaramıyorlar diyerek bilimsel bakıştaki sınırlılık dile getiriliyor. ABD’nin uyguladığı ‘sürü bağışıklığı’ ile ilgili kaygılarda paylaşılıyor: ‘Sürü bağışıklığının salgının durdurulmasını garanti edeceğine dair ideolojik umudun ötesinde pek az kanıt var. Virüs, nüfusun bağışıklık örtüsü altından kolayca evrilip çıkabilir.’

Pandeminin nasıl bir yol izlediği şu şekilde açıklanıyor: Virüs, bölgesel bir egzotik gıda tedarik hattının başlangıç noktasında ortaya çıkmış ve insandan insana bulaşı zinciri oluşturmayı başararak Çinin Wuhan eyaletinde ulaşmıştı. Salgın oradan yerel olarak dağılıp  uçak ve trenlere sıçrayarak hem seyahat bağlantılarıyla örülmüş bir ağ üzerinden dışarıya bütün yerküreye hem de silsile izleyerek aşağıya büyük kentlerden küçük kentlere doğru yayıldı. Yabanıl hayvan pazarını tipik oryantalist yaklaşımla karalamak yerine orta yerde duran en aşikâr soruyu yanıtlamak için çok az çaba sarf ediliyor. Nasıl olmuştu da egzotik gıda sektörü, ürünlerini, Wuhan’daki en büyük pazarda geleneksel çiftlik hayvanlarının yanı başında satabilecek duruma gelmişti? Hayvanlar bir kamyonun kasasında ya da bir ara sokakta satılmıyordu. Bunun ne izinler ve ödemeler gerektirdiğini (ve bunların yol açtığı deregülasyonu) bir düşünün. Dünya ölçüsündeki yabanıl gıda sektörü, balıkçılığın da ötesinde gitgide daha çok formelleşen, endüstriyel üretime yatırım yapan kesimlerin durmaksızın sermaye aktardıkları bir sektör. Her ne kadar hiçbir yerde çıktı miktarı balıkçılığa yaklaşacak büyüklükte değilse de iki sektör arasındaki ayırım artık çok daha belirsiz. Örtüşen ekonomik coğrafya Wuhan pazarından geriye, egzotik ve geleneksel gıdaların, git gide daralan vahşi doğanın hemen dibindeki işletmelerde yetiştirildiği iç bölgelere doğru uzanıyor.

Pandemi neoliberalizmin hastalığı denilerek konu ile ilgili teoriler şu şekilde özetleniyor:

Neoliberalizmde hastalığın –Evet, Çin’deki de dahil- doğuşuna ilişkin genel teorimiz şunları birleştiriyor:

  • Küresel sermaye çevrimleri;
  • Ölümcül patojen popülasyonunun büyümesini kontrol altında tutan bölgesel çevre tümleşikliğini yok eden söz konusu sermayenin bölgeye nakli;
  • Yayılma vakalarının oranı ve taksonomik genişliğinde meydana gelen artışlar;
  • Canlı hayvanlarda ve iş gücünde yeni yayılan patojenleri en iç bölgelerden bölge kentlerine taşıyan kentlerin mücavir alanlarındaki emtia devrelerinin genişlemesi;
  • Patojenleri, bahsi geçen şehirlerden dünyanın geri kalanına rekor sürede götüren küresel seyahat (ve canlı hayvan ticareti) ağlarının genişlemesi;
  • Bu ağların hem insan hem de canlı hayvanlarda patojenin ölümcüllüğünü artıran bir evrimsel seçilime yol açarak iletim sürtünmesini azaltma şekilleri;
  • Ve diğer dayatmalarla beraber, endüstriyel hayvancılık tesislerinde üreme seyrekliğinin, hastalıktan gerçek zamanlı (ve neredeyse ücretsiz) korunma sağlayan bir ekosistem hizmeti olan doğal ayıklanmayı ortadan kaldırılması.

Hastalığın ortaya çıkışına dair temel önermelerini şu şekilde dile getiriyorlar: COVID-19 ve bu tür diğer patojenlerin nedeni, sadece herhangi bir bulaşıcı unsurun kendisinde veya onun klinik seyrinde değil, aynı zamanda sermayenin ve diğer yapısal nedenlerin onlar için avantajlı kıldığı ekosistemik ilişkiler alanında da bulunmaktadır.

Ekolojik tahribat konusunda da şunlar dile getiriliyor:

  • Kimileri, kısmen Colgate-Palmolive ve Johnson & Johnson gibi, tarım işletmelerinin doğurduğu ormansızlaşmanın önünü açan şirketlerin finanse ettiği ekosağlık alanında tanınmış birkaç uzman 1940’dan bu yana patlak vermiş önceki salgınlara dayanan, yeni patojenlerin çıkıp yayılması muhtemel yerleri öngören bir küresel harita üretti. Haritadaki renk ne kadar sıcaksa yeni patojenin ortaya çıkmasının daha olası olduğu yer de orasıydı. Fakat, ekibin mutlak coğrafyaları böylesine birbirine karıştıran -Çin, Hindistan, Endonezya, Latin Amerika ve Afrika’nın bazı bölümlerini kıpkırmızı gösteren- haritası önemli bir noktayı kaçırıyordu. Salgın bölgelerine odaklanarak, epidemiyolojileri şekillendiren küresel ekonomik aktörlerin rol oynadığı ilişkileri göz ardı ediyordu. Kürenin azgelişmiş kısmında, toprak kullanımı ve hastalıkların ortaya çıkışındaki kalkınma ve üretimden kaynaklanan değişiklikleri besleyen sermaye çıkarları, salgınların sorumluluğunu yerli topluluklara ve onların “pis” olduğu varsayılan kültürel pratiklerine yükleyen çabaları ödüllendiriyor.
  • Endüstriyel tarımdan doğan en büyük zararı Küresel Güney’e yeniden yönlendiren eşitsiz ekolojik mübadele, sadece yerellerin kaynaklarını devletlerin önderliğindeki emperyalizm ile soymayı bırakarak ölçekleri ve ürettikleri metalar bakımından tamamen yeni komplekslere yöneliyor. arım şirketleri, doğal kaynakları işlemeye dönük faaliyetlerini, farklı ölçeklerde ve mekânsal olarak birbirinden kopuk araziler üzerinde yeniden düzenliyorlar. Örneğin, şimdi Bolivya, Paraguay, Arjantin ve Brezilya’yı kat eden bir dizi çokuluslu “Soya fasulyesi Cumhuriyeti” var. Yeni coğrafya, şirket yönetim yapısında, sermayeleştirmede, alt sözleşme ilişkilerinde, tedarik zinciri sistemlerinde, finansal kiralamada, ulus ötesi toprak toplulaşmasındaki değişikliklerde vücuda geliyor. Birbirine geçmiş ulusal sınırlarda ekolojileri ve siyasal sınırları kat ederek esnek bir biçimde yerlerine yerleşen bu “emtia ülkeleri”, süreç boyunca yeni epidemiyolojiler üretiyor.
  • Ticari tarım, yalnızca küresel yayılışıyla bile, farklı kökenlerden patojenlerin sayesinde en uzak rezervuarlardan en uluslararasılaşmış nüfus merkezlerine taşındığı itici güç ve bağ görevi görür.[42] Yeni patojenler çitlenmiş tarım topluluklarına buradan başlayarak sızar ve bu yol boyunca devam eder. Birbiriyle bağlantılı tedarik zincirleri ne kadar uzun ve onlarla bir arada süre giden ormansızlaşmanın çapı ne kadar geniş olursa, besin zincirine giren hayvanlardan insanlara bulaşabilen patojenler de o kadar çeşitli (ve harici) olur. İnsan kökenli (antropojenik) alandan yakın zamanlarda çıkan ya da yeniden görünen çiftlik ve gıda kaynaklı patojenler arasında şunlar sayılabilir: Afrika domuz ateşi, Kampilobakter, Kriptosporidyum, Siklospora, Reston Ebola Virüsü, E. coli O157: H7 (Bir çeşit koli basili), El ayak ağız hastalığı, hepatit E, Listeriya, Nipah virüsü, Q Ateşi, Salmonella, Vibriyon, Yersinia ve çeşitli grip varyantları (H1N1 (2009), H1N2v, H3N2v, H5N1, H5N2, H5Nx, H6N1, H7N1, H7N3, H7N7, H7N9 ve H9N2).
  • Her ne kadar niyet bu olmasa da üretim hattının tamamı, patojen öldürücülüğünün evrimini ve bunu izleyen bulaşmayı hızlandıran uygulamalar etrafında düzenlenmiştir. Çoğalan genetik monokültürler —besi hayvanları ve neredeyse özdeş genomlara sahip bitkiler— daha çeşitlilik içeren popülasyonlarda bulaşmayı yavaşlatan emniyet şeritlerini ortadan kaldırır. Patojenler artık sıradan konakların bağışıklık kazanmış genotipleri etrafında hızla gelişebilir. Bu arada, kalabalıklık koşulları bağışıklık kazanma sürecini bastırır. Daha büyük çaplı çiftlik hayvanı popülasyonları ve fabrika çiftliklerdeki yoğunluk daha fazla bulaşmayı ve enfeksiyonun tekrarını kolaylaştırır. Her türden endüstriyel üretimin bir parçası olan yüksek verim, ahır, çiftlik ve bölge seviyesinde sürekli yenilenen zafiyetler yaratır ve patojen öldürücülüğünün evriminin önünü açar.  Birçok hayvanı birlikte barındırmak, onlar üzerinden yayılan soyları besler. Hayvanların kesim yaşının düşürülmesinin —tavuklarda altı haftaya kadar— daha güçlü bağışıklık sistemleri içinde yaşar kalan patojenleri ayıklaması muhtemeldir. Canlı hayvan ticaretinin ve ihracatının coğrafi kapsamının genişletilmesi, birbiriyle bağlantılı patojenlerin değişim geçirdiği genomik segmentlerin çeşitliliğini çoğalttı ve hastalık etkenlerinin kendi evrilme olanaklarına ulaşma oranını artırdı

Mevcut pandemi üzerine yapılan modellemeleri ve pandeminin latında yatanları ortaya koyan makalelerde yakın dönme için dile getirilecek önerileri de somutlaştırıyor. Hem an için hem de uzun vadeye yayılacak şekilde.

Bunun yerine ne yapmalı? En başta, acil duruma doğru bir biçimde yanıt verirken hem zorunluluk hem de tehlikeyle de uğraşmamız gerekeceğini kavramamız gerekiyor.

  • İspanya’nın salgına yanıt olarak yaptığı gibi, hastaneleri kamulaştırmamız gerek. Senegal’in yaptığı gibi, test miktarını ve sonuç alma hızını arttırmamız gerek. Tıbbi ilaç kullanımını (pharmaceuticals) toplumsallaştırmamız gerek.
  • Sağlık personelinin sağlığını yitirmesini yavaşlatmak için maksimum koruma uygulamamız gerek. Solunum cihazlarının ve diğer medikal makinaların onarım hakkını güvence altına almamız gerek.Remdesivir ve eskiden beri sıtma tedavisinde kullanılan klorakin (ve ümit verici görünen diğer ilaçlar) gibi antiviral kokteyllerin laboratuvarın ötesinde işe yarayıp yaramadığını test eden klinik denemeler yaparken kitlesel üretimlerine de başlamamız gerek. (1) Firmaları gereksinim duyulan solunum cihazlarını ve sağlık emekçilerinin ihtiyacı olan koruma ekipmanları üretmeye ve (2) en fazla ihtiyaç duyan yerlere dağıtmaya öncelik vermeye zorlayacak bir planlama sistemi uygulanması gerek.

Virüsün (ve ortaya çıkacak diğer patojenlerin) bize yüklediği sipariş listesiyle başa çıkacak işgücünü sağlamak üzere kitlesel ölçekte bir pandemi görev gücü kurmamız gerek. Sayısal açığımızı kapatarak hastalığı bastırabilmek için vaka yükünü karşılamaya yetecek miktarda yoğun bakım yatağı, personel ve ekipman temin etmeliyiz. Başka bir deyişle, COVID-19’un hava saldırısını sadece salgını kendi eşiğinin altına çekmek için temasları takip etme ve vakaları izole etmeye geri dönmek üzere savuşturma fikrini kabul edemeyiz. COVID-19’u hemen şimdi ev ev dolaşarak saptamak için yeterli sayıda görevliyi işe başlatmamız ve onları işe yarar maskeler başta olmak üzere koruyucu giysilerle donatmamız gerekir. Bu süreçte hem insanların hastalıktan canlarını kurtarması hem de tedavi görebilmesi için —ev sahibi kiracı ilişkisinden başlayıp öteki ülkelere yaptırım uygulamaya varıncaya kadar— mülksüzleştirme etrafında örgütlenmiş toplumsal işleyişi, askıya almamız gerekir.

Bununla birlikte, böylesi bir program yürürlüğe konana kadar, nüfusun büyük bir bölümü oldukça sahipsiz kalacaktır. Günümüzde büyük ölçüde yitip gitmiş olan 150 yıl öncenin proleter örgütlülük ruhunu canlandırarak, icabında laftan anlamayan hükümetleri baskı altına alırken, elinden iş gelen insanların her gün yardımlaşma gruplarına ve mahalle komitelerine katılmalarını sağlamak gerekir. Bu iyiniyetli çabaların virüsün yayılmasına yol açmasını önlemek için de sendikaların tahsis edeceği profesyonel kamu sağlık personelinin, bu grupları eğitime tabi tutması gerekir.

Pandemik enfeksiyonda bağlam önemlidir ve yakın gelecekte gerçekten kitlesel öldürücülükte pandemik hastalıklardan kaçınılmak isteniyorsa çokuluslu tarım işletmelerinin maliyetleri dışsallaştırıp sosyalleştirirken kârları özelleştirmesine imkân veren mevcut siyasi yapıların bu maliyetleri yeniden içe aktaran “kod uygulamasına” tabi tutulması gerekir

Salgına hazırlıkta ve karşı koymadaki başarısızlık, sadece öteki ülkelerin Aralık’ta,Wuhan’dan dünyanın dört bir yanına sıçrarken COVID-19’un önünü alamayışlarıyla başlamış değildi. Amerika Birleşik Devletleri’nde de örneğin Donald Trump Ulusal Güvenlik Ekibi’nin pandemiye hazırlık takımını dağıttığı ya da yedi yüz münhal CDC pozisyonunu boş bıraktığında başlamış değildi.

Aslında başarısızlıklar on yıllarca önce, halk sağlığı müştereklerinin her birinin eş zamanlı olarak ihmal edilmesi ve paralı kılınmasıyla programlanmıştı.

Genel bir müdahale programı, belirli bir virüsün çok ötesinde paralel olarak çalışmaya devam eder.

Buradan doğacak en kötü sonuçları önleyebilmek açısından yabancılaşmanın ortadan kaldırılması insanlığa büyük bir geçiş imkânı sunuyor: yerleşimci ideolojilerin terki, insanlığın Yerkürenin kendini yenileme döngülerine iadesi ve bireylik duygumuzun sermaye devletinin ötesindeki çokluklar içinde yeniden keşfi. Ne var ki, ekonomizm, yani tüm nedenlerin yalnızca ekonomik olduğu yönündeki inanç, kurtuluş için yeterli olmayacaktır. Küresel kapitalizm, çok katmanlı toplumsal ilişkileri temellük eden, içselleştiren ve düzenleyen birçok başlı canavardır.[67] Kapitalizm, bölgesel değer rejimlerini oradan oraya yaşama geçirme süreci içinde, kompleks ve birbiriyle bağlantılı ırk, sınıf ve toplumsal cinsiyet zeminlerini kat ederek işler.

https://siyasihaber4.org/covid-19-ve-sermayenin-cevrimleri

***

Salgına karşı İzmir’de üniversite öğrencileri dayanışma ağı kurdu

 İzmir Üniversite Öğrencileri Dayanışması tarafından yapılan açıklama şöyle:

“Koronavirüs Öldürür, Dayanışma Yaşatır!

Tüm dünyayı kasıp kavuran korona virüs, ülkemizde de açıklanan tarihten çok daha önce yayılmaya başlamış olmasına rağmen, öncelikle görmezden gelinmiş, sonrasında ise hakikatten uzak “önlemlerle” korona virüsle “mücadele” başlamıştır.

 Korona virüse karşı açıklanan paketlerde sermayeye daha fazla destek olunurken, halkın payına kolonya, sabun, maske ve dua düşmüştür.

Hükümetin ortaya çıkan toplumsal krize karşı tutumu ise “bu bize Allah’ın lütfudur” şeklinde olmuştur.

Açıkladıkları planda payımıza düşen; “okulunuzu dondurun, 2 ay direnin, çok gezmeyin, elinizi yıkayın, 65 yaş üstündekilere kolonya vereceğiz, kendi OHAL’inizi ilan edin” olmuştur. 

Hükümetin bizlere sunduğu “çalışarak ölmek ile açlıktan ölmek” arasında seçim yapmaktır. Bizler ise bu ikilemin dışına dayanışma ile çıkılabileceğini düşünüyoruz.

Dayanışma ezilenlerin inceliğidir.

Yaşanan bu süreçten hem fiziksel, hem psikolojik hem de toplumsal olarak sağlıklı bir şekilde çıkmamızın yolu dayanışma içerisinde olmak, imkan ve sorunlarımızı ortaklaştırmaktan geçmektedir.

Tüm toplumun sağlığını kurtaracak olanın dayanışma ve mücadele olduğunu düşünüyoruz.

Biz de birlikte mücadele ettiğimizde yaşamın nasıl değiştiğini hatırlayalım.

Ekonomik istikrar paketi kalkanı da, şirket sahiplerini mağdur etmemek için buldukları çözümler de, bunların üzerine bize ikram ettikleri kolonya da onların olsun.

Biz yaşamak ve yaşatmak için mücadele edelim, dayanışmamızı büyütelim.

Buradan bu kentin öğrencilerinden öğretmenlerine, avukatlarından, fabrika işçilerine, sanatçılarından ev emekçilerine kadar herkese açık çağrımızdır:

Gelin dayanışmayı büyütelim, olanak ve ihtiyaçlarımızı ortaklaştıralım, bu süreçten hep birlikte, biz olarak çıkalım.”

https://siyasihaber4.org/salgina-karsi-izmirde-universite-ogrencileri-dayanisma-agi-kurdu



İLİŞKİLİ İÇERİK

KORONA GÜNLÜK 22-28 KASIM 2021

Sağlığın piyasalaştırıldığı, emeğin değersizleştirildiği ve yabancılaştırıldığı, kışkırtılmış sağlık hizmetinin olduğu, kapitalist erkek egemen sağlık sisteminin ...