Home / KORONA GÜNLÜKLERİ / KORONA GÜNLÜĞÜ (07 ARALIK 2020)

KORONA GÜNLÜĞÜ (07 ARALIK 2020)

  • Salgın yönetilemiyor! Sağlık emekçileri tükenmeye, ölmeye devam ediyor! Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi Diyaliz Birimi’nde görev yapan sağlık çalışanı Mehmet Aslan, Radyoloji Uzmanı Doktor Ali Osman Gayret, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Radyoloji Bölümü personeli Akın Yörüş ve Osmaniye’de özel bir hastanede radyoloji bölümünde çalışan Abdurrahman Aygün Covid-19 nedeniyle yaşamını yitirdi.
  • Koronavirüsün meslek hastalığı olarak kabul edilmesi gerektiğini belirten TTB Merkez Konsey üyesi Prof.İbrahim Akkurt ise sosyal medya hesabından şu paylaşımı yaptı: “Kasım ayı sağlıkçılar için de kıyım ayı oldu; tüm kayıplarımızın yüzde 28.8’ini (17’si hekim olmak üzere 63 sağlık çalışanımızı) Kasım’da kaybettik, şu ana kadar 218 ailemizin ocağı söndü… Sağlıkçının çığlığını duyan var mı? Yasamızı sümen altı edercesine TBMM’de oyalayanlar rahat mı?”
  • Dünya Sağlık Örgütü Türkiye Ülke ve Avrupa Merkez İnsani ve Sağlık Acil Durumlarına Hazırlıklılık Ofisi geçiçi başkanı Dr.Irshad Ali Shaikh, Türkiye’deki koronavirüs vakalarını değerlendirdi. Shaikh, semptom göstermeyenlerin sayılarının yakın zamana dek kendileriyle de paylaşılmadığını belirterek, “Biz bu verilerin farkında değildik” dedi. Shaikh, tüm dünyada semptom göstermeyenlerin “virüsün sessizce yayılmasına neden olduğunu” söyledi.
  • Tek adam rejimi devreye girmiş olsa gerek. Dünya Sağlık Örgütü Türkiye ofisi, güncel duruma ilişkin yaptıkları değerlendirmenin ‘yanlış yorumlandığını’ öne sürerek ikinci bir açıklama yaptı. Açıklamada, bir önceki kritik ifadelerin hemen hepsi değiştirildi. Sağlık Bakanlığı’nın pozitif vakaları açıklamaya başlaması hakkında, “Biz bu verilerin farkında değildik” şeklindeki yorum metinden çıkarıldı, yerine “Şu anki uygulama doğru olan uygulamadır” ifadeleri kullanıldı. İlk metinde yer alan, “Türkiye’de de diğer ülkelerdeki gibi endişe verici seviyede yüksek sayılarla karşı karşıyayız” sözleri yerine “Türkiye’de durum, Avrupa ülkelerindeki ya da ABD’deki kadar kötü değil” ifadelerine yer verildi. “Her ne kadar Türkiye’deki hastanelerde durum diğer ülkeler, Avrupa ya da Amerika’daki kadar kötü durumda olmasa da, bu şekilde devam ederse o zaman biz de sağlık sisteminin, hastane sisteminin çöküşünü yaşayabiliriz” ifadelerinin yerine de şunlar söylendi: “Türkiye’de durum, Avrupa veya dünyanın geri kalanındaki gibi kötü olmasa da yayılmanın azaltılması için hepimizin sorumluluk alması gerekiyor; hem halkın hem de yetkililerin. Aksi takdirde, ABD’de olduğu gibi sağlık sistemini zora sokma ihtimalimiz var.”
  • Pandemi dizginlenmiyor. Toplam vaka sayısı 67.4 milyon civarında, toplam can kaybı 1 milyon 541 binin üzerine çıktı. Küresel aktif vaka sayısı ise 19.3 milyona yakın.
  • Haftanın son günü çoğunlukla en düşük bildirimin yapıldığı gün oluyor. Birçok ülke hafta sonu bildirim yapmıyor. Buna rağmen yeni vaka sayısı oldukça yüksek, son 24 saatte 535 bin 18 kişide Covid-19 pozitifliği saptandı. Yeni vaka bildiriminde haftalık (7 günlük) ortalamaları karşılaştırdığımızda korkunç gerçek ile yüzleşiyoruz. Geçtiğimiz yedi günün yeni vaka ortalaması 610 bin 177 kişi iken bir önceki haftanın ortalaması 578 bin 182 kişi. Ciddi artış söz konusu. Pandemi tırmanışını hala sürdürüyor.
  • Geçen hafta olduğu gibi bu hafta sonu da yeni vaka bildiriminde Türkiye, dünya üçüncülüğüne yükseldi, Avrupa birinciliği devam ediyor. Yeni vaka bildiriminin yüksek olduğu ülkeler şunlar: ABD (173.9 bin), Hindistan (32.3 bin), Türkiye (30.4 bin), Rusya (29 bin), Brezilya (26.4 bin), İtalya (18.9 bin), İngiltere (17.3 bin), Almanya (14.8 bin), Meksika (11.6 bin), Ukrayna (11.6 bin), İran (11.6 bin) ve Fransa (11 bin).
  • Türkiye’de Covid-19 salgınında yeni vaka sayısı ve can kaybı yüksek hızda devam ediyor. Son 24 saatte yeni vaka sayısı hala 30 bin 402 kişi, Covid-19 nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı da 195 kişi. Toplam can kaybı 14 bin 900’e yükseldi, yarın 15 binin üzerine çıkacağını öngörebiliriz. Sağlık Bakanlığı hasta-vaka ayrımına devam ediyor, yeni hasta sayısı düşmüyor, son 24 saatte 6 bin 93 kişi, toplam hasta sayısı da 539 binin üzerine çıktı. Test sayısı 175 bin civarında. Toplam vaka sayısı ve aktif hasta sayısı turkuaz tabloda paylaşılmıyor. Günlük olarak bu istatistikleri Worldmeters’dan paylaşmaya devam ediyoruz.
  • Worldmeters’a göre toplam vaka sayısı 797 bin 893’e yükseldi. Sağlık Bakanlığı’nın paylaşmadığı aktif hasta sayısı 355 bin 946’a yükseldi. Ağır hasta sayısı 5 bin 800, aktif hastaların içinde ağır hastaların oranı yeni vaka bildirimdeki ciddi artış ile %1.6 seviyelerine düştü. Buna rağmen ağır hasta oranı hala dünya ortalamasına üç katı! Sağlık Bakanlığı halen toplam vaka sayısı ve ağır hasta oranındaki çelişkili istatistikler hakkında bir açıklama yapmış değil! Konu hakkında Bakanlık tarafından çalışma yapıldığı ve yakında kamuoyu ile paylaşılacağı gazete haberlerinde yer almasına karşın, henüz açıklama yapılmış değil.
  • Dünyada birinci dalganın henüz bitmediğini söyleyen Koca, “Bu durum zirve süreçlerle yaşanıyor. İstanbul 3. zirveyi, Anadolu 2. zirveyi gördü. Son alınan tedbirlerin etkisinin iki hafta sonra görüleceğini düşünüyoruz. Yoğun bakım doluluğu konusunda Adana, İzmir, Samsun, Hatay, Antalya, Ordu gibi illerde sorun yaşıyoruz. İstanbul ve Ankara daha kontrol altında.” dedi.
  • CHP Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel, 5 Aralık günü Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın açıkladığı 196 vefat sayısına karşılık sadece 10 büyükşehirde 467 kişinin “bulaşıcı hastalık” nedeniyle öldüğünü açıkladı. Adıgüzel, “271 cenaze hangi bulaşıcı hastalıktan öldü? Covid’den daha fazla ölüme sebep olan başka bir bulaşıcı hastalık varsa sağlık bakanı bunu neden açıklamıyor?” diye konuştu.
  • Salgın nedeniyle hastanelerin dolmasının ardından Mersin Tabip Odası Başkanı Antmen’den dikkat çeken bir uyarı geldi: Kalp krizi ve böbrek yetmezliği gibi vakalarda ölümler arttı. Hastalanan yurttaşlar hastaneye gitmek istemiyor veya gitse bile yer bulamıyor.
  • Türkiye Gazeteciler Federasyonu, koronavirüs salgını nedeniyle Türkiye’de 13 gazetecinin yaşamını yitirdiğini açıkladı. Dünya genelinde ise 513’ten fazla gazeteci yaşamını yitirdi.
  • Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), PCR test sonucu pozitif olmayan ama yoğun bakımda yatan ve olası vaka tanımına uyan, koronavirüs hastalığı tedavisi gören hastaları da ‘pandemi hastası’ olarak tanımaya başladı. Karar Medula Sistemi üzerinden duyuruldu. Buna göre, hastaların test sonucu negatif çıksa da Sağlık Bakanlığı’nın olası vaka tanımına uyuyorsa yoğun bakım ücretleri SGK’ye fatura edilecek.
  • Salgın nedeniyle ambulansa alınması engellenen hasta yakını sağlıkçılara saldırdı. Çocuğu hastaneye götüren 112 ekibi, karakola giderek şikayette bulundu.
  • Covid-19 vakalarının artışıyla hastanelerin yoğun bakım servisleri hızla dolarken, yoğun bakım yataklarının başhekimliklerin talimatıyla “VIP ve özel hastalar için ayrıldığı” iddia edildi. Genel Sağlık-İş Başkanı Bacaksız, “Bu hekimlik mesleğine müdahale etmektir, bu insanlık suçudur.” ifadeleriyle tepki gösterdi. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Ankara Şubesi Eş Başkanı Kubilay Yalçınkaya ise hastanelerdeki son durumu şöyle aktardı: “Bürokrasiden bir kişinin hastanelerde boş yatak bulamadığında, eşine kendi ilişkileriyle bir hastanede yatak bulduğunu biliyorum. Yurttaşların, hastaların boş yatak bulamadığı bir dönemde filyasyon ekiplerinin VIP hastalar için, ayrıcalıklı kişiler için seferber edildiğini ve bu kişilere düzenli test yapıldığını biliyoruz. Geçen günlerde Sanatoryum Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde bir yurttaşa, ‘Birkaç saat bekleyin. Vefat edecek bir hastamız var ve boşalan yatağa sizi alalım’ dendiğini duyduk. Ankara’da bir saha araştırma yaptık ve Keçiören Eğitim Araştırma Hastanesi’nde, Dışkapı Hastanesi’nde, Yenimahalle Devlet Hastanesi’nde, Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde, Ankara Şehir Hastanesi’nde hiç boş yatak olmadığını gördük. Ankara’da durum bu kadar vahim.”
  • Ankara’daki hastanelerin doluluk oranının yüzde 90’lara ulaştığını söyleyen SES Şube Eş Başkanı Kubilay Yalçınkaya, sağlıkçıların beslenme sorunlarına ilişkin görüştükleri hastane yetkililerinin kendilerine “Seferberlik hali var, fedakârlık yapın” cevabı verildiğini aktardı. Sağlıkçıların salgından korunmaları için tavsiye edilen “dinlenme ve düzgün beslenme” gibi olanaklara sahip olmadığını belirten Yalçınkaya, pandeminin başından bu yana üniversite hastanelerinde ekonomik sıkıntılar bahane edilerek sağlık çalışanlarının haklarının tırpanlandığını kaydetti.  Hacettepe Üniversitesi’nde etsiz menü, diğer üniversite hastanelerinde ise “ekmek arası kaşar, ekmek arası iki köfte” gibi menülerle karşılaştıklarını dile getiren Yalçınkaya, “Bir ay önce Ankara Üniversitesi Koordinatör Başhekimliği ile görüştük. Bize ‘Ekonomik sıkıntı var, tasarruf tedbirleri var, fedakârlık veriyoruz. Bir seferberlik hali var, sağlık çalışanlarının da burada fedakârlık yapması gerekiyor’ cevabı verildi” diye konuştu.
  • Sokağa çıkma yasaklarının otoriterleşmeyi daha da artıracağı endişeleri haklı çıkmaya başladı. İzmir’in Menemen ilçesinde bir esnaf, dükkanının kepengi yarım metre açık olduğu gerekçesiyle oğlunun gözü önünde ters kelepçe takılıp yere yatırılarak gözaltına alındı. Marketin bulunduğu binanın üst katında oturan küçük çocuğu, babasının gözaltına alındığı o anları cep telefonu ile görüntüledi. Şiddete maruz kalan Serhat Demir şunları aktardı: “Yunuslardan biri ayağıyla başıma basarak yüzüme biber gazı sıktı. Apar topar polis aracına bindirildim. Polis yolda tüm sülaleme küfretti. ‘Bu ülkeden gideceksiniz, sizden bıktık’ dedi.”
  • İçişleri Bakanlığı’nın sokağa çıkma kısıtlaması genelgesinde yer almamasına rağmen, alkol satışının yasaklandığı öne sürüldü. Sosyal medyada paylaşılan görüntülerde bazı marketlerde “6 Aralık Pazar günü alkol satışı yapılmayacaktır” yazıldığı görüldü. Ankara Kurukahveciler ve Kuruyemişçiler Odası Başkanı Aytaç Sevimli de “Genelgede yer almamasına rağmen, esnafımız dükkanlarını polis eşliğinde kapatmak zorunda kalmışlardır.” dedi.
  • İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, belediye kiracısı esnafın Aralık, Ocak ve Şubat kiralarını erteleme kararı aldıklarını açıkladı.
  • Almanya’nın Bavyera eyaletinde Covid-19 salgını sebebiyle 9 Aralık Çarşamba itibarıyla “acil durum” ilan edileceği bildirildi. Bavyera Eyaleti Başbakanı Markus Söder, Almanya’da her 4 dakikada bir kişinin Covid-19 sebebiyle vefat ettiğini söyledi. Son 7 günde 100 bin kişide 200’ün üzerinde yeni vaka tespit edilen bölgelerde gece 21.00 ile 05.00 saatleri arasında sokağa çıkma yasağı uygulanacağını aktardı.
  • Endonezya’da Covid-19 yardımlarında 1 milyon dolarlık yolsuzlukla suçlanan bir bakan ve dört kişi gözaltına alındı. Polis ev baskınlarında yaklaşık 1 milyon dolar nakit para ile dolu olarak bulunan bavul, çanta ve zarfları kamuoyuna gösterdi.
  • Gazze’deki Filistin Sağlık Bakanlığı, test araçlarının tükenmesi nedeniyle Covid-19 alanında hizmet veren Merkez Laboratuvarının faaliyetinin durduğunu duyurdu. Gazze’de, artık Covid-19 testleri yapılamıyor
  • Haysiyet – Şebnem Korur Fincancı

Salgın egemenlerin tüm o normalleştirme çabalarını da yerle bir etti. Gittikçe daha fazla insan bu eşitsizliklerden, derinleşen yoksulluktan rahatsız. Kendi hayatlarına değen yerinden de olsa, akşam iş çıkışı oturdukları kahvenin camlarını kaplayan kağıtların, bomboş kalmış mahalle berberinin dükkanı içinde terk edilmiş saç tutamlarının önünden bir suçluluk duygusuyla, yüreği acıyarak geçiyor. Dayanışma ağları yaygınlaşıyor, güçleniyor. Kurulan, yaygınlaşan bu ağlar nasıl da kıymetli ama yeterli değil. Sorumluluk var olan devlet mekanizmasının. Eşitsizlikleri ortadan kaldıracak politikaları talep etme ödevi de bizlerde, yurttaşlarda.

(https://www.evrensel.net/yazi/87694/haysiyet)

  • Taksirle ölüme sebebiyet vermekten…- Ümit Kıvanç

Toplumu koruma dışında, bambaşka amaçlarla bize yalan söylendi. Bu tutum salgının daha da yayılmasına yol açtı. Devlet imkânları vatandaşı korumak için seferber edilmedi, edilmiyor. (Burada da işyerlerinin, sermayelerin el değiştirmesi gibi çirkin emeller güdülüyor mu, açıkçası şüphelenmek hakkımız.) Yani ortada üç suç var: (1) Yalan, (2) Fazladan hastalık ve ölüme yolaçma, (3) Vatandaşı riske atma.

(https://www.gazeteduvar.com.tr/taksirle-olume-sebebiyet-vermekten-makale-1506552)

AŞI TARTIŞMALARI

  • Türkiye’de Çin aşısı başta olmak üzere, koronavirüs aşısına dair birçok tartışma yürütülüyor. Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, koronavirüs aşısına karşı iki grubun olduğuna dikkat çekerek, “Birinci grup aşı karşıtı olmayan ancak aşıların kısa sürede geliştirilmesi ve Çin’in verilerini henüz açıklaması nedeniyle temkinli yaklaşan grup. Bu grubu ikna etmek daha kolay. Bir de sadece Çin aşısına değil, bütün aşılara kararsız yaklaşan bir grup var. Pandemi aşısı yapmak zor bir iştir. Çünkü aşılar kısa sürede geliştirilmek zorundadır ve halkta bilinmeyene karşı bir çekimserlik oluşturur. Genel anlamda aşı karşıtlarına rağmen Türkiye’de çocukluk dönemi aşıları yüzde 98 oranında yapılıyor ama koronavirüs aşısında toplumun ne düşündüğüne ilişkin bir veri ve çalışma yok. Toplumun aşı hakkında ne düşündüğüne ilişkin bir çalışmaya ihtiyaç var. Aşılama oranı düşük kalırsa toplumu aşılamanın çok büyük bir etkisi olmayacak.” TTB Aile Hekimliği Kolu Başkanı Filiz Ünal ise “Aile hekimliklerine güveniliyor. Sağlık Bakanlığı ve bilim insanları aile hekimlerini ikna edebilirse, aile hekimleri de insanları ikna edebilir. Çünkü korona virüsü diğer salgın hastalıklara oranla daha tehlikeli ve insanlar korkuyorlar. Zaten aile hekimlikleri koruyucu sağlık hizmeti açısından birinci basamak. Dolayısıyla insanlar gelip aşı olalım mı diye bize soracaklar. Biz de onlara ikna edici açıklamalar yaparsak aşı olurlar diye düşünüyorum. Ama tabi ki tedbiri elden bırakmamak lazım” dedi. (https://www.gazeteduvar.com.tr/turkiyede-covid19-asi-kararsizi-iki-grup-var-haber-1506512)
  • İngiltere hükümeti, aşıların ülkeye nasıl getirileceği ve nasıl uygulanacağı konusundaki planlarını açıkladı. Hükümetten yapılan açıklamaya göre, ilk dozlar salı günü yapılmaya başlanacak. Ulusal Sağlık Sistemi, 80 yaş üzerindeki vatandaşlara, ön cephede çalışan sağlık çalışanlarına, bakım evlerinde kalan yaşlılara ve buralarda çalışan kişilere öncelik verecek. İngiltere, iki doz halinde uygulanan Pfizer/BioNTech aşısından toplamda 40 milyon doz sipariş etmişti. 67 milyon nüfuslu ülkede böylece 20 milyon kişinin Pfizer/BioNTech aşısı olması beklenirken, ilk hafta 800 bin dozun ülkeye ulaşması planlanıyor. Pfizer/BioNTech aşısının -70 derecede tutulma gerekliliği ve normal bir buzdolabında sadece beş gün bozulmadan durabilmesi nedeniyle, ayrıntılı bir hazırlık da yapıldı. İngiltere Sağlık Bakanlığı, aşının bu nedenle önce ülke çapında 50 hastanede yapılacağını açıkladı.  Aile hekimlerine de, 14 Aralık’tan itibaren aşı yapmaya hazırlıklı olmaları için talimat verildi. Buna göre, ülke çapında 1000’den fazla aşı merkezi kurulacak ve yerel doktorlar kendi klinikleri yerine bu merkezlerde toplu olarak aşılama hizmeti verecek.
  • Korona virüsü rakamlarını gizlemesi nedeniyle hükümetin güvenirliğini yitirdiğini söyleyen DEVA Partisi lideri Ali Babacan bağımsız, tarafsız meslek örgütlerinin tavsiyede bulunması gerektiğini savundu. Babacan, “Yani konunun tam uzmanları, örneğin Tabipler Birliği veya Eczacılar Birliği çıkıp derlerse ki ‘Bu aşı güvenilirdir ve biz bunu halkımıza tavsiye ediyoruz’, ben o zaman inanırım” dedi.
  • Bakan Koca, “Nüfusun en az yüzde 60’ının aşılanması gerekiyor. Bu durumda 50 milyon kişiyi en erken dönemde aşılamamız lazım. Erken dönemde dünyayla birlikte en yaygın aşılamayı yapan ülkelerden biri olacağız” dedi. Çin aşısı dışındaki aşılardan da getirileceğini duyuran Bakan Koca, “Ruhsatını almış bir aşı, başvuru sonrası Türkiye’de de test ve onaydan geçerse, eczaneden satışına izin verebiliriz. İnaktif aşı dışında uluslararası süreçlerden geçmiş diğer aşılara da erişim sağlanacak” ifadelerini kullandı.
  • Türkiye’de yerli aşı adayları arasında yaygın uygulanmaya en yakın olduğu belirtilen ve insan deneyleri sürdürülen aşının birinci faz kapsamındaki ilk doz uygulaması 44 gönüllüye Kasım ayı başında yapıldı. Önemli bir yan etkiye rastlanmadığı belirtilen ilk doz uygulamadan sonra ikinci doz uygulama da 26 Kasım’dan bu yana gönüllülere uygulanıyor. İkinci fazda 200 gönüllünün aşılanması planlanıyor. Bu kapsamda gönüllü başvuruları alınmaya devam ediliyor. Erciyes Üniversitesi bünyesinde çalışmaların yürütüldüğü İyi Klinik Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdür Yardımcısı Ahmet İnal, sürece ilişkin bilgi verdi. İnal, uzun dönem bağışıklanmanın ne kadar olacağını bilmediklerini belirterek, “Biz tahmini altı ya da sekiz ay olarak bekliyoruz. Eğer altı ayda bir aşılanma gerekiyorsa bizim yıllık aşı ihtiyacımız 328 milyon doz. 328 milyon dozu sizin mutlaka kendinizin üretmesi gerekiyor” diye konuştu.
  • Kayseri Tabip Odası Başkanı Doç. Dr. Mehmet İlhan Şahin; “Dünyada ve ülkemizde aşı uygulamaları başlıyor. Salgının yatışması için en büyük umudumuzu ve halkın sağlığını aşı karşıtlarının içi boş söylentilerine feda edemeyiz. O nedenle, aşı olmayı reddedenlerin Covid-19 tedavi masraflarının SGK ödeme kapsamından çıkarılmasını öneriyorum. Tepki gösterenlerin hepsi değil, ama Covid-19 hastalığının ve salgının gerçekliğine inanmayan bazılarının ‘inanmadıkları hastalığın’ tedavisinin kendileri tarafından ödenmesi ihtimaline bile büyük tepki göstermeleri, çelişkilerini ortaya koyuyor.” dedi.
  • Merkel, “Pandeminin başlamasından dokuz ay sonra nihayet artık tünelin sonunda ışık görüyoruz” ifadesini kullandı. Yakında çok sayıda aşının onay almasının beklendiğini ifade eden Almanya Başbakanı, “Sonrasında adım adım virüsü yenebiliriz” dedi. Almanya Sağlık Bakanı Jens Spahn da, aşı adayının ruhsat alması halinde ilk aşılamaların başlayabileceğini söyledi. Spahn, mart ayı sonuna kadar ülkede 10 milyon dozdan fazla aşının kullanıma hazır hale geleceğine inandığını belirtti.
  • Amerikan ilaç şirketi Pfizer, dünyada en fazla koronavirüs vakası tespit edilen ikinci ülke olan Hindistan’da Covid-19 aşısının kullanımı için onay başvurusu yaptı.

 

  • Covid-19 aşıları ‘sürü bağışıklığı’ sağlamayabilir – Mehmet Ali Döke

Harvard T.H. Chan Toplum Sağlığı Fakültesi’nde salgın hastalık uzmanı olan Michael Mina’ya göre, Covid-19’a karşı aşılanarak sürü bağışıklığı kazanmak mümkün olacak gibi görünmüyor. Zira başka Corona virüsleri ve soğuk algınlığı ile olan tecrübemize göre solunum yolu hastalıklarına karşı gelişen bağışıklık ömür boyu sürmüyor. 2003’teki SARS salgınına neden olan başka bir koronavirüse karşı geliştirilen aşının yapımında çalışmış olan Kanta Subbarao’ya göre, Covid-19’u ölümcül bir hastalıktan basit bir üst solunum yolları hastalığına indirmek önemli bir başarı. Grip aşısında olduğu gibi düşük ya da geçici etkililik haberlerinin insanları aşılanmaktan caydıracağından endişe duyan Subbarao, “Bulaşmayı değil, hastalığı önleyeceğiz” mesajının öne çıkarılması gerektiğini düşünüyor.

Aşıların çok yeni ve üzerlerinde yapılmış araştırmaların henüz hakemli dergilerde basılıyor olması daha da fazla kafa karışıklığına çanak tutacak gibi görünüyor. Hal böyleyken aşı karşıtlarının, aşıların önleyicilik sağlamayabileceği (aslında halen kesin bir sonuç olmasa da) fikrinden yola çıkarak yine toplumsal sağlığı tehlikeye atacak şekilde propagandalarını sürdürmelerini bekleyebiliriz. Sürü bağışıklığı seçeneği gerçekten masadan kalktı ise aşı olmamayı seçen insanların en büyük zararı da kendilerine vereceklerini anlamaları gerekiyor. Zira diğer aşılardaki gibi aşılanmayı seçen insanlar sayesinde toplumsal ölçekte güvende kalmaları bu sefer mümkün olmayabilir. (https://gazetekarinca.com/2020/12/covid-19-asilari-suru-bagisikligi-saglamayabilir/)

  • Aşı tartışmalarına iki yanıt – Çağhan Kızıl

Aşılar, pandemi yönetimlerinin başarısızlığını örtmeyecek. Verilerin saklandığı, gereken tedbirlerin alınmadığı ve aksine yayılımı artıracak uygulamaların yaşama geçirildiği, kişilere ekonomik yardım yapılmadığı, hamasetin ve “ulusal çıkarların” insan yaşamının önüne konduğu yönetimlerin yanlışları unutulmayacak.

Aşı yarışı devam ederken elbette soru işaretleri de artıyor. Aşıların “milliyeti” tartışılırken, aşıların güvenilirliği de komplo teorilerinin temelini oluşturuyor. Yeni aşı teknolojilerine mesafeli yaklaşanlardan aşıların insanları değiştirebileceğine kadar birçok fikir ortalıkta dolaşıyor. mRNA aşısının neden şimdi ortaya çıktığından, Çin aşısının güvenilirlik tartışmasına kadar birçok konu çoğunlukla bilim insanlarının sözleri dinlenmeden sosyal medyada, arkadaş gruplarında ya da aşı karşıtlarının videolarından öğreniliyor. Bu elbette hem halk sağlığına zarar veren hem de toplumlarda tıp ve bilime karşı güveni zedeleyen bir durum yaratıyor.

Bugün kısaca iki soruya değinmek istiyorum.

1. mRNA aşısı neden daha önce yoktu da şimdi ortaya çıktı?

mRNA teknolojisi yeni bir teknoloji değil. 1990 yılında Science dergisinde, canlı hücrelerde DNA veya RNA kullanarak bazı proteinlerin etkin hale getirilmesi fikri paylaşılmış, ve bunun örnekleri gösterilmişti (1). Hatta bu teknolojinin devrimsel nitelikte olduğu ve canlılarda çeşitli patojenlere karşı özgül bağışıklık geliştirilmesi için kullanılabileceği bildiriliyordu. Ancak mRNA hücrede çabuk olarak yok edilen bir molekül olduğu için bu teknolojinin kullanımı yavaş gerçekleşti ve birçok çalışma daha stabil olan DNA üzerinden yürütüldü. Hatta 2003 yılındaki SARS salgınında başlanan aşı çalışmalarında DNA ile üretilmesi planlanan aşılar da mevcuttu (2). 33 aşı denemesinden 7’si DNA aşıları ile, 6 tanesi zayıflatılmış virüslerleydi. Yani genetik materyali kullanarak aşı üretme fikri yeni değil. Ancak mRNA ile aşılamanın büyük sıkıntısı mRNA’nın hücrede etkin kalma süresinin çok düşük olmasıydı. mRNA moleküllerini daha stabil hale getirilmesi için yapıtaşlarında kimyasal değişiklikler yapılması yoluna gidildi. Bu çalışmaları gerçekleştiren araştırmacılardan biri Katalin Karikó idi.

Çalışmasında RNA moleküllerinin yapıtaşlarını değiştirerek daha stabil hale getirilmesinin bağışıklık tepkisini artırdığını gösteren Kariko’nun makalesi (3) onlarca başka çalışma ile beraber mRNA teknolojisinin hız kazanmasını da beraberinde getirdi. Kariko, şu an BioNTech şirketinin başkan yardımcısı. İlerleyen zamanlarda, mRNA stabilitesinin artırılmasının yanında, mRNA’nın yağsı maddeler olan lipozomlar içine konmasının metotlarını geliştiren araştırmacılar bu şekilde mRNA’ların daha uzun süre işlev görebildiklerini keşfettiler (4). Böylece bugün yaşadığımız pandemi için çare olabilecek teknolojilerden biri haline gelen mRNA aşı teknolojisi de kendine yaşam bulmuş oldu. mRNA aşıları kanser için de kullanım alanı bulmayı hedefliyor (5). Yani bilimsel süreçler çok uzun yıllar yapılan çalışmaların sonucu olarak ortaya çıkarlar. Toplumlar o çalışmalara yeni aşina oldular diye işin altında bir bit yeniği aramanın gereği bulunmuyor.

2. Çin aşısı güvenli mi?

Aşılar, birçok farklı metodun uygulanmasıyla üretilebilen maddeler. Klasik aşı üretimi zayıflatılmış patojenlerle yapılırken, bir başka metot ise üretilmesi istenen antikoru yaratacak proteinin belli başka virüsler içine konarak vücuda verilmesi olarak okuyabileceğimiz vektör aşı metodudur. Son birkaç on yılda DNA ve RNA aşılarının da sahneye çıktığını biliyoruz. Çin’in Sinovac şirketinin ürettiği aşı, zayıflatılmış bir SARS-CoV-2 aşısı. Virüsün laboratuvar ortamında büyütülmesi ve çoğaltılmasından sonra belli kimyasal metotlarla virüsün etkisinin azaltılıp insanlara verildiğinde hastalık yapmayacak seviyeye getirildiği bir aşı metodu. Tüm virüs insana verildiği için oluşan antikorlar virüsün farklı kısımlarına hedeflenmiş olabiliyor (mRNA ya da vektör aşılarında virüsün sadece spesifik bir bölgesine antikor hedeflemesi yapılabiliyor). Klasik metot ile aşılanan her insanın bağışıklık tepkisi de bu anlamda değişiyor. Zayıflatılmış aşıların nötralizasyon denen, virüsle karşılaşıldığında onu durdurabilme kapasitesi, bu nedenle insandan insana farklılık göstermekte. Sinovac aşısı için henüz sadece faz 1 ve faz 2 çalışmalarının sonuçlarını bilimsel makale olarak 17 Kasım tarihinde yayımlandı (6). Ancak geniş çaplı faz 3 çalışmalarının henüz bir bulgusu paylaşılmış değil. Şirketin yaptığı açıklamaya göre Çin’de bu aşıyla 1 milyondan fazla kişi aşılanmış durumda. Faz 3 çalışmaları da Brezilya ve Türkiye’de devam ediyor.

Bu noktada asıl konuşulması gereken konu Sinovac aşısının etkinliğinden çok, bilimsel güvenlik verilerinin paylaşılmasından önce bu aşının yaygın kitlesel şekilde uygulanmasının etik olup olmadığı. Çin, aşı üretim teknolojisine sahip ve imkânları olan bir ülke. Henüz veriyi yayımlamasalar bile eğer bahsedilen koruma oranı doğruysa yüzde 75’e varan korumadan bahsedilebilir. Yani aşılanan her 4 kişiden 3’üne bağışıklık sağlayacak. Bu bağışıklığın ne kadar süreceğini bilemiyoruz tıpkı diğer aşılardakileri bilemediğimiz gibi. Ancak etik olarak faz 3 verilerine dayanmayan bir onay genel geçer sağlık kriterlerinde belirtilen etik ilkelerin ihlali anlamına gelir. Klinik çalışma amaçlı kişilerin aşılanması başka bir şeyken, onay almamış bir aşının toplumda dağıtımının ve aşılamanın başlaması ise başka bir şeydir. İlki bilimsel bir çalışmanın parçasıyken ikincisi etik bir ihlaldir. Bu nedenle Çin aşısının etkisi var mı yok mu diye tartışmadan önce bu aşının onay almasını beklemek ve ondan sonra dağıtımına geçmek gerekmektedir. Elbette modern yöntemlerle üretilmiş her aşı belli bir etki seviyesine sahip olacaktır. Yan etki profilleri de faz 3 çalışmalarının verdiği bilgiler ışığında belirlenebilir. Daha uzun vadeli etkiler için ise bir süre daha beklemek ve aşılamanın sonuçlarını görmek gerekmekte. Bu da zaten her ilaç geliştirme sürecinin parçası olan faz 4 denen aşamaya tekabül ediyor. Yeni bir tıbbi gelişme her zaman bu sürece ihtiyaç duymaktadır.

(https://www.birgun.net/haber/asi-tartismalarina-iki-yanit-325590)

  • Ülkemizdeki COVID-19 aşısı-1: CoronaVac – Pınar Okyay

Sinovac bir Çin firması. Firmanın geçmişi 1993’e uzanıyor. İlk önemli başarısını ise, 1999’da Çinli bilim adamları tarafından geliştirilen ilk inaktive hepatit A aşısı geliştirilmesi ile gösteriyor. İnaktive aşı geliştirme ile ilgili deneyimleri yıllar öncesine dayanıyor. Bundan sonraki yıllarda birçok aşı gelişimine imza atmışlar. İnsanlarda kullanılabilecek altı adet aşı üretimleri var ve bunların da bir kısmı inaktive aşı. Tesisleri Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından da istenen İyi Üretim Standartları (GMP-Good Manufacturing Practice) sertifikasını taşıyan üretim tesislerine sahipler.

Firmanın ülkesinde onay veren mercilerin yetkilileri ile yakın ilişkisi şüpheyle karşılanıyor. Bu konu yakın zamanda Washington Post’ta yer aldı. Ancak, makalede bu nedenle aşı güvenliği ile ilgili herhangi bir sorun yaşandığına dair bir kanıt olmadığı da belirtiliyor.

CoronaVac, insanlığın en eski aşı yöntemlerinden biri kullanılarak üretiliyor. Bu geleneksel üretimde enfeksiyona sebep olan virüsler, zayıflatılarak ya da etkisizleştirilerek vücuda enjekte ediliyor. Böylece vücut, kendisine zarar veremeyecek hale gelen virüse karşı mücadele etmeyi öğreniyor, bağışıklık kazanıyor. CoronaVac da böyle; çoğalma yeteneği olmayan ölü virüs aşı olarak kullanılıyor. Bu aşılarla ilgili en önemli kaygı bağışıklık yanıtının düşük olma olasılığıdır. Ancak pandemi ile ilgili olarak zaten DSÖ ve ABD Hastalıkların Kontrolü Merkezi (CDC) gibi kurumların bağışıklık kabul sınırının yüzde 50 olduğu düşünülürse, CoronaVac’ın ilk verilerine göre bu sınırı geçmesi çok mümkün görünmektedir. Hatta firma temsilcilerinin yüzde 90 etkin ifadesi bulunmaktadır. Ancak bu veriler henüz yayımlanmamıştır.

Malum aşılarla ilgili olarak en önemli iki konu güvenilir ve etkin olması. Pandemik aşılarla ilgili olarak da güvenirlik daha da önemli. Çünkü zaten normalde kabul edemeyeceğimiz kadar etkinliği bile kabul ediyoruz. Biraz önce söylediğim gibi yüzde 50 etkin olsun yeterli diyor DSÖ ve CDC. Bu aşının Faz 3 çalışmaları tıpkı diğer aşılar gibi yayımlanmadı. Pfizer ve Moderna için konuşulan, Faz 3 ara değerlendirme raporları. Başvurulan izinler de bu raporlara dayanarak verilen “Erken Kullanım İzni”. Firma, web sayfalarındaki basın bültenleri aracılığı ile hem yetişkinlerde hem de yaşlı gönüllülerde yüzde 90’ın üzerinde bir bağışıklık yanıtı olduğunu söylüyor. Bu dönem bu oranları hep firmalar paylaştı. Alıştığımız üzere önce bilimsel yayınları göremedik. Ama ısrarla, onları bekliyoruz.

Aşının Faz1/2 çalışma sonuçları, Lancet dergisinde yayımlandı. CoronaVac’ın farklı dozlar için iyi tolere edildiğini gösteriyor. Ancak buradaki katılımcı sayıları yukarıda belirttiğim gibi sınırlı. Faz 3 çalışmalarının güçlü yanı da bu zaten. Ender görülen yan etkileri de izleme olasılığınız artıyor. Koruma ne kadar sürecek; izlenerek görülecek ama 6 aydan az olmayacağı tahmin ediliyor. Bu grup virüsleri iyi bilen bilim insanlarının tahminleri iki yıla kadar çıkıyor. Henüz bu konuda net bir şeyler söylemek için yeterli zaman geçmedi. 

Bu aşı ile ilgili olarak, klinik çalışmaların kayıtlarının tutulduğu kayıt sisteminde 3 adet Faz 1/2 çalışması bulunuyor. Bunlardan ilki Nisan ayında başlatılan 18-59 yaş grubundaki sağlıklı yetişkinlerdeki çalışma. Çalışma Çin’de gerçekleştirildi ve toplam 743 kişi katıldı. Bu çalışmanın sonuçları, Lancet dergisinde 17 Kasım’da yayımlandı. Bu yayın sonrasında, Çin’de Erken Kullanım İznine başvuruldu; Brezilya, Endonezya ve Türkiye’de de Faz 3 çalışmalarına geçildi. Diğer iki Faz1/2 çalışması ise, farklı yaş gruplarındaki çalışmalar. İlki 60 yaş ve üzeri sağlıklı 422 yetişkinde sürdürülen çalışma. Mayıs ayında başladı ve iki doz uygulamaların hepsi tamamlandı. 30. Gün ve 12. ay izlemeleri var. Erken sonuçların yakında açıklanması bekleniyor. Ama çalışma bitiş tarihi itibari sonuçları Mayıs 2021’de alınabilecek. Üçüncü Faz1/2 çalışması ise, 3-17 yaş arası sağlıklı çocuk ve ergenlerde yapılıyor. Bu çalışma daha çok yeni; 31 Ekim’de çalışmaya başlanılmış. 2021 yılı Eylül ayında tamamlanması bekleniyor. Her iki çalışma da Çin’de gerçekleştiriliyor. Görüldüğü gibi, önce en risksiz grupta 18-59 yaş sağlıklı yetişkinlerde, sonra da daha yaşlı ve çocuk-gençlerdeki çalışmalara geçilmiş. Bu çeşitlilik önemli; çünkü COVID-19 her yaş grubunda gözlenebiliyor ve tüm grupların aşıya gereksinimi var.

Faz 3 çalışmalarına gelince; Bunlardan ilki sağlık çalışanlarında yapılan bir Faz 3 çalışması: İlki Brezilya’da gerçekleştirilen çalışma. “18-59 yaş” ve “60 yaş ve üstü” olmak üzere iki yaş grubu var bu çalışmada. Temmuz ayında başladı ve 13.060 kişi hedefleniyor. Kasım ortasında şüpheli bir ölüm nedeni ile aşı çalışması durduruldu. Hemen iki gün içerisinde ölümün aşı ile ilişkili olmadığı belirtilerek devam edildi. Buradaki kontrolü, Brezilya’nın kendi yetkili enstitüsü Ansiva yapıyor. İkinci çalışma Endonezya’da 18-59 yaş grubundaki sağlıklı yetişkinlerde yapılıyor; 1.620 kişiye ulaşmak hedefleniyor. Üçüncü çalışma ülkemizde Türkiye Sağlık Enstitüleri tarafından yürütülüyor. Toplam 13.000 katılımcısı olan iki grup var. Bunlardan ilki 1300 kişilik yüksek risk grubundaki sağlık çalışanı grubu, diğeri de normal risk altındaki kişiler. İlkine K1 ikincisine de K2 grubu deniyor. 1.300 gönüllünün 2 doz aşılama işlemi tamamlandıktan sonra, güvenlik verileri veri güvenliği izleme kurulu tarafından körlüğü kırılmadan değerlendirilecek ve herhangi bir güvenlik sorunu yoksa K2 aşılanmaya devam edecek, deniyor protokolünde. Şu anda her iki kol da devam ediyor.

(https://t24.com.tr/yazarlar/pinar-okyay/ulkemizdeki-covid-19-asisi-1-corona-vac,28952)



İLİŞKİLİ İÇERİK

KORONA GÜNLÜK 22-28 KASIM 2021

Sağlığın piyasalaştırıldığı, emeğin değersizleştirildiği ve yabancılaştırıldığı, kışkırtılmış sağlık hizmetinin olduğu, kapitalist erkek egemen sağlık sisteminin ...